Avrupa nın Büyük Devletleri İttihat ve Terakki yi Neden Sevmiyordu? Sina Akşin



Benzer belgeler
İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

I.DÜNYA SAVAŞI ve BALKANLAR

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Haftalık ders sayısı 2, yıllık toplam 74 ders saati Kategoriler Alt kategoriler Ders içerikleri Kazanımlar Dersler arası ilişki IV.

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ Siyaset, Toplum, Ekonomi. Neslihan Erkan

İNKILAP TARİHİ VİZE BÖLÜMÜ ALTIN SORULAR. 1- Osmanlı da ilk kez yabancı ülkeye seyahat eden padişah kimdir? CEVAP: Abdülaziz.

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

EN UZUN YÜZYIL ( ) II. Abdülhamit Dönemi Siyasi Olayları

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ. Neslihan Erkan

ABD NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

BALKAN AVASLARI. alkan Savaşları, I. Dünya. Harbinin ayak sesleri niteliğinde olan iki şiddetli silahlı çatışmadır. Birinci Balkan Savaşı nda

Cumhuriyet Halk Partisi

KARMA TESTLER 03. A) Yalnız l B) Yalnız II. C) Yalnızlll D) I ve II E) I, II ve III. 2. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine,

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

Fevzi Karamw;o TARIH 10 SHTEPIA BOTUESE

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Her yıl kaç vize veriliyor? Türkiye deki Alman temsilcilikleri her yıl yaklaşık 160 bin vize veriyor.

Yrd. Doç. Dr. Ercan KARAKOÇ Yıldız Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü

I.DÜNYA SAVAŞI'NDA OSMANLI DEVLETİ SAVAŞIN ÇIKMASI

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

OSMANLI İMPARATORLUĞUNU SARSAN SON SAVAŞLAR HANGİLERİDİR?

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

YAZILI SINAV SORU ÖRNEKLERİ TARİH

Cumhuriyet Halk Partisi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

I. Dünya savaşı ve nedenleri

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

KURTULUŞ SAVAŞI ( ) Gülsema Lüyer

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

İşte Osmanlı'nın çökmesine neden olan anlaşma!

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

OSMANLI ALMAN İTTİFAK ANTLAŞMASI

TÜRK DIŞ POLİTİKASI I

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

ÜÇLÜ İTTİFAK VE İTİLAF:

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Patrikhane İle İlgili Bir Belge / Bir Uyarı

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

GÜNLÜK BÜLTEN 23 Mayıs 2014

ÜNİTE:1. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri ÜNİTE:2. Anayasaların Yapılması ve 1982 Anayasası ÜNİTE:3. Anayasaların Değiştirilmesi ve 1982 Anayasası

Bu durumun, aşağıdaki gelişmelerden hangisine ortam hazırladığı savunulabilir?

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

BİRİNCİ D NYA SAVAŞI

1: İNSAN VE TOPLUM...

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN ASKERLİK HAYATI

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat


Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, Cilt/Volume 3, Sayı/Number 2, Aralık/December 2014, ss

100. YILINDA BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE BALKANLAR

1915 OLAYLARINI ANLAMAK: TÜRKLER VE ERMENİLER. Mustafa Serdar PALABIYIK

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

2. Enver Paşa. 3. Rıza Tevfik Bölükbaşı

6 Mayıs Başkomutanlık kanunu süresinin meclisçe tekrar uzatılması. 26 Ağustos Büyük Taarruzun başlaması

A N K A R A Ü N İ V E R S İ T E S İ H U K U K F A K Ü L T E S İ PROF. NİHAT ERİM

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

15 Ekim 2014 Genel Merkez

EFENDİLER! YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ.

Transkript:

Avrupa Büyük Devletleri İttihat ve Terakkiyi Neden Sevmiyordu? Prof. Dr. Sina Akşin 19 Nisan 2008 http://www.obarsiv.com/cagdas_turkiye_seminerleri_0708.html Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi'nde yapılan konuşma metni, araştırmacıların kişisel kullanımları için web sayfamıza konulmaktadır. Bu konuşma metinleri, ticari amaçlarla çoğaltılıp dağıtılamaz veya Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi'nin izni olmaksızın başka kurumlara ait web sitelerinde veya veritabanlarında yer alamaz. Avrupa nın Büyük Devletleri İttihat ve Terakki yi Neden Sevmiyordu? Sina Akşin İttihat ve Terakki mekteplilerin siyasal örgütüdür. Bu mektepler II. Mahmut un kurduğu önce Tıbbiye (1827) sonra Harbiye, II. Mahmut tan sonra Mülkiye ve benzeri Batı tipi okullardır. Lise tarih kitaplarından belki hatırlarsınız, daha önce birtakım okullar, mühendishaneler vardır, ama bunlar pek ciddi kurumlar değildi. Çağcıl modern insanı, yeni Osmanlı yı yetiştirecek olan okulları ilk defa II. Mahmud kurdu. İlginç bir şekilde Avrupa yı değil Mısır ı taklit ediyordu, tabii Mısır da Avrupa yı taklit ediyordu. İttihat ve Terakki bu okul öğrencileri ve mezunlarının bir örgütüydü. İttihat ve Terakki nin amacı neydi? İttihat ve Terakki nin amacı hasta adamı diriltmekti. (Batı Osmanlı Devletini hasta adam olarak değerlendiriyordu.) Nasıl yapacaklardı bu işi? Osmanlı ve Türk Müslüman halkı çağcıl modern bir topluma dönüştürmek, daha teknik bir tabirle burjuva demokratik devrimi yapmak, kapitalizmi, demokrasiyi ve Aydınlanmayı getirmek istiyorlardı. Bunların hepsi birbiriyle son derece ilişkili kavramlar ve düşüncelerdir. İttihat ve Terakki sevilmeyen bir örgüttür; bugün de Türkiye de fazla sempati toplamaz. Padişah taraftarları, başka bir deyişle Türkiye de şeyhlik ve ağalık düzenini benimseyenler Bizim ulu hakanımızı tahttan indirdiler diyerek İttihat ve Terakki den nefret ederler. Atatürkçülerin birçoğu da yine Bu adamlar Atatürk e suikast yaptı diyerek böyle bir nefret ifade ederler. Biliyorsunuz 1926 da İzmir suikasti bazı eski İttihatçılar tarafından yapılmıştı. Aslında bu anlamsız bir eleştiridir, çünkü İttihat ve Terakki çoktan kapatılmıştı, hukuken yoktu, kaldı ki Atatürk ün kendisi de eskiden İttihatçıydı. 1

II. Cumhuriyetçilere gelince, onlar da hiç hoşlanmaz İttihat ve Terakki den. Örneğin Ahmet Altan ın Kılıç Yarası adlı romanında gaddar, melun bir İttihatçı tipi vardır. Sonuçta İttihat ve Terakki yi Türkiye de seven pek yok gibidir. Avrupalılar da pek sevmemekle birlikte 23 Temmuz 1908 de Rumeli de devrim yapılıp hürriyet ilan edilmesini çok iyi karşıladılar, fakat bu fazla sürmedi. Şimdi size bir Fransız yazarı René Pinon un düşüncelerini özet olarak nakledeceğim. 1 1908 de Hürriyetin ilanından kısa süre sonra Revue de Mondes dergisinde çıkan yazılarında Pinon özetle şöyle diyordu: Türkiye edilgin ve kaderine razı sanılırken birdenbire canlılığını gösterdi. Kaderine egemen olma ve kendi imkânlarıyla ilerleme hususunda kararını açıkladı. Türkiye nin olumlu yönleri bilinmekte, fakat üst düzeylerdeki çürümüşlüğün bütün topluma yayılıp yayılmadığı merak edilmekteydi. Hareket askeri bir komplo olarak başladı, ulusal bir bayram olarak devam ediyor. Dikkat ederseniz bir askeri komplo yorumu söz konusudur. Sonuçları bu denli önemli olmayı vaat eden,bu denli kolaylık ve yalınlıkla gerçekleşen,bu denli genel tasvip bulan az ihtilal olmuştur tarihte. Gerçekten de müthiş bir coşku ve dayanışma içerisinde gayrimüslimler, papazlar, hahamlar, imamlar kol kola giriyor, çeteler Hürriyet geldi diye dağlardan inip çetecilikten vazgeçiyordu. Pinon bazı sorular sorar ve cevap bulmaya çalışır: Abdülhamit ne olacak? Şimdilik yerinde fakat çekilebilir, kaçabilir, suikaste kurban gidebilir. Türk ihtilali kime yarayacak? Birçok dedikodular var, ama belki de Türkler dışında kimseye yaramayacaktır. Dikkat ederseniz burada hemen ihtiyat payı koymaya başlamış yazar. Bağdat demir yolu sözleşmelerinin gözden geçirileceği söyleniyor. (Bağdat demiryolu Almanların büyük projesiydi.) Öte yandan Jön Türkler varsa Jön Mısırlılar da vardır, bu da İngiltere nin tasasıdır. Türk İhtilali Fransız İhtilalinin kızıdır ve Marseillaise marşı söylenerek yapılmıştır. Yazar daha sonra birtakım çekinceler koymaktan geri duramaz: Fakat İttihat ve Terakki nin bazı gölgeli durumları yok değildir. Ne denli uğraşsalar, uzlaşmaz ulusçuluklarını tamamen gizleyemiyorlar. Hareketlerinin mutlak olarak adalet ve hakkı temsil ettiklerine inandıkları için onlara karşı her türlü muhalefet, kamunun iyiliğine karşıt bir davranış olarak görünmektedir. Böylece bunlar biraz fanatik, bağnaz anlamında bir değerlendirmeden sonra ise bir de olay anlatır: 7 Ağustos günü İzmir de Doktor Nazım şerefine verilen ziyafette, o konuştuktan sonra birtakım kazılar yapmış olan Arkeolog ve İzmir Maarif Müdürü Naili Bey söz alıp din ve milliyet konusunda bazı sorunları dile getirmeye kalkışmıştır. (Anlaşılan 1 Sina Akşin, Yüzyıl Boyunca bir Fransız Dergisinde Türkiye İmgesi, Atatürkçü Partiyi Kurmanın Sırası Geldi (Ankara, İmge Yayınları, 2002). 2

birtakım itirazlarda bulunmuş.) Bunun üzerine oradakiler üstüne saldırıp salondan çıkarmışlar, merdivenlerden aşağı atmışlar ve bu yüzden kafası yarılmıştır. Dayak burada da devam edecekken bir subay gelip onu kurtarmış, hastaneye kaldırmıştır. Böyle bir tatsız olay anlatmakla birlikte, gördüğünüz gibi esas itibariyle çok benimser, o kadar ki Fransız İhtilalinin kızı ifadesini kullanır. René Pinon, beş yıl sonra aynı dergide Asya Türkiye sinin Yeniden Örgütlenmesi başlıklı makalesinde ise görüşlerini adamakıllı değiştirmiştir: İttihat ve Terakki Hükümeti tedhiş (terör), sürgün ve darağacı ile ülkeyi yöneten, gizli örgütlenmeye dayalı bir hizipten ibarettir. Liberallerin hayalleri yıkılmış, sofu Müslümanlar Jön Türklerin açık dinsizliklerine karşı tepki içindeydiler. (Liberallerin de, sofu Müslümanların da canına okuyor.) Türkler için karar saati gelmişti; ya imparatorluklarını yepyeni bir anlayışla değiştirip biçimlendireceklerdi, ki bunu yapabilecekleri şüpheliydi ya da kesin olarak mahvolacaklardı. Halklar ne iktisadi ne kültürel ilerleme sağlamayan, yönetime katılma imkânı vermeyen İttihat ve Terakki yönetimini tahammül edilmez buluyorlardı. İttihat ve Terakki güttüğü siyasetle Arnavutların desteğini kaybetmişti. Şimdi sıra Ermeniler ve Araplardaydı. Ermeniler ümitsizlikten kendilerini Rus egemenliği altına sokmaya bile hazırdılar. Peygamber ve halifeleri içinden çıkarmış bir halk olarak, geçmişi tarih karanlıklarında bulunan Araplar kaba ve bayağı, asker eskisi, uygarlığı sanat ve şiir yeteneği olmayan, dua etmek, düşünmek ve şarkı söylemek için Arapça ya muhtaç olan Türkü küçümsemektedirler. İttihat ve Terakki de son zamanda durumu anlamış ve milliyetçi Arapları tatmin etmek için birtakım çabalara girişmiştir. Osmanlı Devleti Avusturya- Macaristan İmparatorluğu gibi Türk-Arap İmparatorluğu olabilir. Pinon a göre kalan Osmanlı ülkeleri gerçek parlamenter düzen için gereken olgunluğa sahip değillerdir. Kuvvetli bir hükümet lazımdır ama liberal, arabulucu, birleştirici olacak güven ve refahı sağlayacak. Bunun için eşitlik ve adem-i merkeziyeti kabul etmelidir. (Ademi merkeziyet, Prens Sabahattin ve İngilizlerin telkin ettiği yönetim şeklidir.) Yapılacak ıslahat hem genel olup her yerde uygulanmalı, hem de yerel koşullara uyarlanmış olmalı ve de devletlerin denetimi altında bulunmalıdır. Dış denetim Avrupa nın halklara bu ıslahatı garanti etmesi ve uygulamayı gözetim altında tutması anlamına gelir. Gördüğünüz gibi, René Pinon beş yıl sonra tavır değiştirmiş. 1913 tarihli bu yazı, Balkan Savaşı ndan sonra yazılmış olmalı. İngilizler İttihat ve Terakki den daha çabuk döndü. Benim anlayışıma göre 31 Mart Vakasını büyük ölçüde desteklediler ya da çıkardılar; zira ben bunu Prens Sabahattin in kışkırttığı bir olay olarak düşünüyorum. 3

Şimdi size Times gazetesinden birkaç yazı özeti sunacağım. 2 Biliyorsunuz, 31 Mart miladi takvimle 13 Nisan a denk düşer. 15 Nisan tarihli bu haber de 31 Mart olayını övmektedir: Türkler hemen hiç kan dökmeden ve maddi zarar vermeden ordu eliyle yine bir ihtilal yaptılar. Belki asker arasında bazı gericiler vardı ama saflarında Temmuz devrimini yapan subaylar kadar aydınca siyasal kararlar alabilecek olanlar eksik değildi. Bu gibiler İttihat ve Terakki nin sorumsuz diktatörlüğünün devamının (Dikkat ederseniz sorumsuz diktatörlük diyor) devlet için tehlikeli olacağının kanısına iyice varmadan harekete katılmamışlardır. İttihat ve Terakki nin diktatörce tavırları ve memleketin hızlı bir Batılılaşmaya karşı olması ayaklanmanın nedenidir. Meşrutiyetçi fakat daha muhafazakâr bir yönetime yol açacaktır. İstibdada dönüleceğini hiç sanmıyoruz; Türk halkı ve askerlerine güveniyoruz. Diplomatik alanda da o sırada İstanbul da elçi olan Sir Gerard Lowther, Osmanlı Devleti ndeki İngiliz konsolosluklarına Hiç merak etmeyin işler yolunda diye bir genelge gönderir. Times da ertesi günkü (16 Nisan) yazı yine bu desteğe devam eder ve Tevfik Paşa nın programını alkışlar: Durum umut vericidir; bu programla hükümet, ordu ve halkın desteğini kazanırsa Batı Avrupa nın Osmanlı Meşrutiyeti için beslediği sempatiyi elde edecektir. Nazım Paşa ve Memduh Paşa nın atanması, Nazım Paşa I. Ordu Komutanı oluyor II. Fırkaya da Memduh Paşa geliyor, bu ılımlı bir muhafazakâr hareket olduğunu bize gösteriyor şeklinde yorumlanır ve Nazım övülür. Kosova da da o sırada bir ayaklanma çıktı Arnavut-Sırp çarpışması olabilir gibi yorumlar yapılır. Rumeli den bir Hareket Ordusu lafı kulağa çalınmıştır: Zaten karargâhı Selanik te olan III. Ordu subayları siyasi etkinlikleri yüzünden iyice bozuldular deniyordu. Viyana da askeri ataşe olan Hafız İsmail Hakkı Bey de subaysız askerleri küçümseyen bir demeç vermiş, 31 Mart taki askerleri küçümseyerek Subaysız askerler ne yapabilir? demiş. Times yazarı da bununla alay etmekte ve Peki askersiz subaylar ne yapacak? demektedir. Bir gün sonra, 17 sinde yine 31 Martçı görüş sürmekte ve Hareket Ordusuna gelince Hareket Ordusunu resmi çevreler blöf olarak görüyorlarmış görüşü dile getiriliyordu. Nazım ve Ethem Paşa karakterleri icabı İstanbul yakınına yığınak yapılmasına müsaade etmezler. Avrupa nın alkışlarını kazanmış İttihat ve Terakki önderleri, tutkuları uğrunda iç savaşa başvurarak memleketleri ve ilkelerine ihanet etmezler inancı belirtiliyordu. Burada şöyle bir telkin vardır: Demek ki Hareket Ordusunu biraz daha ciddiye almakta, daha önce dalga geçerken şimdi iç savaş çıkartmayın, kardeş kavgası yapmayın, 2 Sina Akşin, 31 Mart Olayı (Ankara, İmge Yayınları). 4

Hareket Ordusu İstanbul a girmesin denmektedir. Bu yazıdan 6 gün sonraki başyazı tamamen ağız değiştirmiştir. Hareket Ordusunun başarı olasılığı karşısında söylenen şudur: Her zaman olduğu gibi ordu ülkenin alınyazısını belirleyecek. Ordu kısa zamanda gerçekleştirilen, yığınakla askeri kabiliyeti konusundaki şüpheleri dağıtmıştır. Sıkı yönetimin uzun sürmesi hakkında şüpheler var ama sıkı yönetim uzun sürmemelidir. Siyasal kovuşturma, baskı büyük yanlış ve suç olacaktır. Hareket Ordusunu sanki kabul etmiştir, fakat bir uyarı vardır: Siyasal kovuşturma ya da baskı yapmamak. Benim yorumuma göre şunu demek istemektedir: Derviş Vahdeti yi asın, askerin başındaki çavuşları da asabilirsiniz, ama daha derine gitmeyin; çünkü derininde Prens Sabahattin ve İngilizler var. Nitekim Hareket Ordusu İstanbul a girdikten sonra Prens Sabahattin i göz altına alır. Bunun üzerine İngiliz elçisi hemen tercümanını yollayıp Prens Sabahattin in salıverilmesi talebini iletir. İttihatçılar bu telkine hemen uyar ve Prens Sabahattin i salıverirler. Kabak, maşa durumunda olan Derviş Vahdeti ve çavuşların başında patlar. İttihat ve Terakki ye karşı nefretin başka bir göstergesi de Trablusgarp Savaşı dır. 1911 yılında İtalyanlar Trablusgarp a saldırır, ancak bunu yapmadan önce diğer büyük devletlerin, Almanya, Fransa, İngiltere, Avusturya-Macaristan, Rusya nın olurunu alır, ardından Osmanlı hükümetine bir ultimatom gönderirler. Bu ibret verici metinde İttihat ve Terakki suçlanmaktadır. Bu büyük bir terbiyesizliktir, çünkü devletin muhatabı devlet, hükümetin muhatabı hükümettir. Bir partiyi hedef almak pek usulden değildir, ama öyle bir nefret vardır ki demek, buna dikkat edilmemiştir; aksi takdirde, bir ülkenin iç işlerine kolay kolay yapılmayacak bir müdahaledir. Sözü geçen ultimatomda açıkça İttihat Terakki hedef alınmıştır. Daha sonraki Balkan Savaşı nı örgütleyen ise İngiltere ve Rusya dır. Dört Balkan devleti, Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan o sıralarda müthiş bir tepişme içerisindedir, fakat İngilizler ve Ruslar uğraşıp onları bir araya getirirler. Balkan Savaşı nın başladığı sıralarda İttihat ve Terakki iktidarda değildir, ama onlar bu çalışmalarını yaparken iktidardadır; dolayısıyla diyebiliriz ki İttihat ve Terakki ye karşı bir çalışmadır bu. Peki, Almanlar İttihat ve Terakki nin dostu değil miydi? Almanların durumu karışıktır; Abdülhamit i desteklemektedirler. Bütün Avrupa da 1895 te İstanbul da yaşanan meşhur Ermeni olayları dolayısıyla aleyhinde müthiş bir nefret dalgası oluşan Abdülhamit, Avrupalılar tarafından Kızıl Sultan diye damgalanmışsa da Almanlar oralı olmayıp Osmanlı Devleti yle dostluğu sürdürmüşlerdir. Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm önce gayri resmi bir ziyaret, daha sonra da şaşalı bir resmi ziyaret yapmıştır. Örneğin Sultanahmet parkındaki Alman çeşmesi o vesileyle yapılmıştır. Alman İmparatoru ziyaretini İstanbul da bitirmeyip 5

Şam a, Kudüs e gitmiş, Kudüs te hacı olmuş, hatta Selahattin Eyyubi nin Şam daki türbesinden çıktığı zaman Sultan Abdülhamit 300 milyon Müslümanın halifesidir, ben de onun arkadaşıyım demiştir. Bu halifelik, İslamcılık politikalarına adeta yeşil ışık yakar. Almanya niye bunu yapmıştır? Bildiğiniz gibi Almanya sömürge fukarasıdır; sömürge yarışına sonradan girmiş ve ona bir takım işe yaramaz parçalar düşmüştür. Gücü çok gelişmişse de ona göre bir imparatorluğu ve sömürge sistemi yoktur. Bir çeşit neokolonyalizm (yeni sömürgecilik) anlayışıyla Osmanlı dan parçalar koparmak değil, bütün Osmanlı yı iktisaden ele geçirmek istemektedir, ki bu akıllıcadır. Dolayısıyla diğer ülkeler İzmir-Aydın, Mudanya-Bursa, Şam- Beyrut, Hayfa- Kudüs hatlarını, yani iskeleden içerideki önemli bir merkeze demiryolları yaparken, Almanlar bütün imparatorluğu kat edecek bir demiryolu yapımına girişmişlerdir. Emperyalist anlayışta, o zamanlar, bir yerde demiryolu yaptınız mı orası sizin sayılır. Almanlar Berlin-Bağdat demiryolu hattını Bağdat ta da bırakmayarak Basra ya uzatma, Basra yı Hint Okyanusu nun kapısı, Hindistan yolu yapma niyetindedir ve bunun için Abdülhamit i el üstünde tutarlar. İttihatçılar Abdülhamit ten nefret etseler de onu devirmeye güç yetirememişlerdir; ancak Rumeli de Hürriyeti ilan edebilmişlerdir. Ülkenin kalanında Hürriyeti ilan eden ise buna mecbur kalan Abdülhamit olmuştur. Dolayısıyla İttihat Terakki ile arasında bir denge oluşturan Abdülhamit tahtta kalmıştır. Abdülhamit i desteklediği için Almanya ya soğuk bakan çoğu İttihatçının buruk tavrı Bosna-Hersek in ilhakıyla biraz daha derinleşmiştir. Osmanlı Devleti adam oluyor, her tarafta seçimler yapılacak kaygısıyla Avusturyalılar ile Bulgarlar alelacele birtakım olupbittiler planlamış, Bulgaristan bağımsızlığını ilan ederken Avusturya-Macaristan da kuramsal olarak Osmanlı egemenliğinde olan Bosna-Hersek i ilhak etmiştir. Almanlar ise çok sevgili müttefikleri olan Avusturya-Macaristan ın ilhakını destekleyerek antipati yaratmıştır. Daha sonra İtalyanların Trablusgarp a saldırması da Almanları antipatik kılmıştır; çünkü İtalya, Almanya ittifak grubundandır. Bu ortam içinde Osmanlı Hükümeti Bağdat demiryolunu yalnızca Almanların bir girişimi olmaktan çıkarmaya çalışmıştır. İngilizlerin ve Fransızların da katılması tarzında birtakım girişimler olması da herhalde İttihat ve Terakki nin Alman antipatisinin bir sonucudur. Öte yandan Almanlar Hareket Ordusunu desteklemiş ve biraz önce söylediğim gibi İngiliz elçisi konsolosluklara İşler yolundadır, merak etmeyin diye genelge yollamıştır; hatta Selanik teki İngiliz konsolosu iki defa Mahmut Şevket Paşa yı ziyaret etmiş ve Hareket Ordusunu İstanbul a yürütmeyin diye önce yumuşak, sonra sert bir uyarıda bulunmuş, İmparatorluk yıkılır diye de Mahmut Şevket e parmak sallamıştır. Oysa Almanlar Hareket 6

Ordusunu destekleyerek puan kazanmıştır. Daha sonra 1910 da Mahmut Şevket Paşa Harbiye Nazırı olmuş, Harbiye bütçesini iki katına yükseltmek istemiş, mebuslar da İttihat ve Terakki ye kızdıkları için yüzde yüze yakın bu artışı kabul etmiştir. Buna engel olamayan Maliye Bakanı Cavit Bey borç bulmak için Paris te birtakım Fransız finans gruplarıyla anlaşmışsa da tam iş olacakken bu borca birtakım karşılıklar gösterilmesini, bağımsızlığa gölge düşüreceği gerekçesiyle kabul etmemiştir. Halbuki Osmanlı Devleti nin borç için gelirini, vergisini karşılık göstermesi âdettendir. İttihatçılar ise bağımsızlık meraklısı oldukları için bunu yapmak istememişlerdir. Fransız Dışişleri Bakanı işi veto edince eli böğründe kalan Cavit Bey bu sefer Londra da birtakım temaslar kurduysa da İngiliz Hükümeti, Fransızların kabul edemediği şeyi biz de kabul edemeyiz yanıtını vermiştir. Oradan da veto yedikten sonra Berlin e giden Cavit Bey burada istediğini almıştır. Almanya ile bir de askeri ittifak var. 2 Ağustos 1914 te Osmanlı Hükümeti ile Almanlar arasında gizli bir ittifak yapıldı. Harbin çıkacağı belliydi, çünkü bir gün önce Almanya Rusya ya savaş ilan etmiştir. Nasıl olmuş da İttihat ve Terakki Hükümeti ülkeyi bile bile savaşa sokmuştur? Dört yıl boyunca Almanlarla Türkler iç içedir, çünkü kurmay heyetleri Almanlardan oluşur, cephe komutanları birçok yerde Almandır. Tabii muazzam Alman yardımları da gelmektedir bir yandan. İttihat ve Terakki hükümetinin Almanlarla yaptığı ittifak gizliydi; 1914 yazında Osmanlı Hükümeti savaş karşısında resmen tarafsız görünmekteydi. 5 Eylül 1914 günü hükümet kapitülasyonları kaldırma kararı aldı. Kapitülasyonlar Osmanlı nın yarı bağımlılığının göstergesiydi, çünkü Osmanlı Devleti 1838 den sonra artık yarı bağımlı bir ülkedir. Kapitülasyonlar da bunu sağlayan bir mekanizmaydı. İttihat ve Terakki 9 Eylül de kapitülasyonları iptal ettiğini duyurdu. İlginçtir, bu aynı zamanda İzmir in kurtuluş tarihidir. Fakat haftalardır Avrupa da savaş meydanlarında insanlar birbirini boğazlarken İstanbul da büyük devletler, aralarındaki savaşı unutarak ortak bir notayla bu olayı protesto ettiler. Halbuki Almanların gizli ittifakı vardır, yan çizmeleri gerekirdi. Savaştan sonra görüşüleceğini söyleyerek zavallı Osmanlı Hükümeti ni bütün savaş boyunca kendi müttefikini kapitülasyonların kaldırılmasına razı etmek için muazzam bir diplomatik uğraş vermek zorunda bıraktılar. Ancak savaşın sonuna doğru Almanya sıkışınca duruma razı oldu. Almanların yine düşmanca sayılabilecek bir davranışları da Talat Paşa nın katiline yapılan muameledir. Biliyorsunuz İttihat ve Terakki nin A takımı, Talat, Enver, Cemal Paşalar, Bahattin Şakir, Dr. Nazım 1918 yılı Kasım ayının başında bir Alman gemisiyle 7

Rusya ya kaçtılar. Talat Berlin e yerleşti, Cemal ve Enver de dolaşıyor. 15 Mart 1921 günü Teleryan adlı bir Ermeni, Talat Paşa yı vurdu; kalabalık bir sokakta tabancayı atıp kaçtıysa da Almanlar tarafından yakalandı, hatta dövülerek polise teslim edildi. Katilin kim olduğu konusunda hiçbir tereddüt ve şüphe yoktu. Daha sonra yargılanan Teleryan inanılmaz bir şekilde beraat etti, daha sonra Amerika ya gitti ve orada Ermeniler tarafından bir heykeli dikildi. Düşünün ki dört yıl boyunca Almanlarla müttefik olarak kanını döken Osmanlı Devleti nde bu süre zarfında İçişleri Bakanı ve ardından Sadrazam olarak görev yapan en önemli adam, Talat Paşa Almanya ya sığınmış, onu öldüren adam apar topar bir mahkemeyle beraat ettirilmiştir. Mahkeme bir buçuk gün sürmüş, on beş tanıktan sadece dokuzu dinlenmiştir. Bu da Almanların aslında Avrupa daki diğer ülkelerden pek de farklı olmadıklarını gösterir. Sonuç olarak Almanya dahil büyük Avrupa devletleri İttihat ve Terakki yi sevmez, çünkü o müthiş modern bir kuvvettir ve Osmanlı Devleti ni ayağa kaldırmak, adam etmek, modernleştirmek iddiasındadır, o da bu bütün emperyalist emellerine set çekecek bir durumdur. Eğer İttihat ve Terakki başarılı olursa bu onların sömürgeleri için de tehlikeli bir örnek olacaktır. Emperyalizm karmaşık bir şeydir, önemli bir bölümü de blöftür. Siz kendinizi idare edemezsiniz, biz size uygarlık getiriyoruz söylemleri yalanlanırsa sömürge sistemi olmayacaktır. Emperyalistlerin kafasında dünya ikiye bölünmüştür: sömürge olacak ve olmayacak ülkeler. Onların gözünde Osmanlı Devleti sömürge olacak bir ülkedir. İttihat ve Terakki başarılı olursa hem Osmanlı Devleti ni sömürgeleştiremeyecekler hem de birileri bundan örnek alacaktır. Aslında genel olarak Batılılar sadece İttihat ve Terakki yi değil, Türkleri sevmemektedir. 19. yüzyılda insanlar -fil ve -fob diye ayrılmıştır: İngilizleri seviyorsanız Anglofilsiniz, nefret ediyorsanız Anglofobsunuz. Rusları seviyorsanız Rusofilsiniz, sevmiyorsanız Rusofobsunuz. Ben Türkiye ile ilgilenmiş bazı İngilizler üzerine çalışma yaptım. Bunların arasında Lord Byron Türkofob, David Urquhart önce Türkofob sonra Türkofildir, fakat Türkofilliği daha ziyade Rusofob olmasından kaynaklanır gibime geliyor. Willfrid Scawen Blunt halifelik konusunda Arapları öne çıkarır, tabii Türkofob bir adamdır. Meşhur casus Lawrens da yaman bir Türkofobdur. Türkofil olanlar eski Türkiye yi sevmektedir. Örneğin Piyer Loti Türklere âşıktır, ama eski Türklere, yani modernleşmemiş Türklere. Arapları sevenler de ilkel Arabı, Bedevi yi sever. Acımasızca bir yorum yaparsak, ilkeli daha kolay sömürmek olanağı vardır; ilkel adam kendisini savunamaz. Bu sevginin egzotizme bağlanması ise bu kadar acımasız bir yorum 8

olmaz. Netice olarak, İttihat ve Terakki nefreti ya da sevgisizliği esas itibariyle Türklerin sevilmemesi çerçevesine de oturtulabilir. 9