GÜZELORDU GAZETESİ VE ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDE KÜLTÜREL SÖYLEM



Benzer belgeler
TEMEİ, ESER II II II

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

Siyaset Sosyolojisi Araştırma Konusu Nedir Siyaset Nedir Siyasi Olan Devlet Nedir Devlet türleri Devletsiz siyaset olur mu

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ LİSANS PROGRAMI BAHAR YARIYILI (ATA152)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

MEDYA EKONOMİSİ VE İŞLETMECİLİĞİ

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

İ Ç İ N D E K İ L E R

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

SİYASET NEDİR? İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. SİYASET NEDİR?

DİASPORA - 13 Mayıs

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF T.C. İNKILAPTARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İnönü Soyadı ve Eğitim

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

1933 Üniversite Reformu. ve «Tematik Üniversite» İhtiyacı. Durmuş Demir. İYTE Fizik Bölümü

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

HOCAİLYAS ORTAOKULU. ÜNİTE 1: Bir Kahraman Doğuyor T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK-8

Cuma İzmir Basın Gündemi. Edebiyattan sinemaya, sinemadan sosyolojiye Türkiye de sosyal bilimler

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Temel Kavramlar Bilgi :

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

EKİM ÜNİTE II ÖĞRETİCİ METİNLER

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır.

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

KİMLİK, İDEOLOJİ VE ETİK Sevcan Yılmaz

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

GENÇLİK: BİR KELİMENİN TELAKKİSİ

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

Mesleki Sorumluluk ve Etik-Ders 5 Çalışma ve Meslek Ahlakı

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

1: İNSAN VE TOPLUM...

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Cumhuriyet Halk Partisi

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

11. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER YILLIK PLANI

T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SENATO KARARI KARAR TARİHİ TOPLANTI SAYISI KARAR SAYISI /

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)


HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

T.C. KÜTAHYA BELEDİYESİ BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV YETKİ SORUMLULUK VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

İletişim Fakültesi(İ.Ö.) Gazetecilik Lisans 2011 Yılı Müfredatı. Genel Toplam Ders Adedi : 60 T : 158 U : 5 Kredi : 113 ECTS : 240 T+U : 163

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 26313

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Çocuklara sahip çıkmak geleceğe sahip çıkmaktır

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

5. SINIF SOSYAL BİLGİLER DENEME 1 1. DÖNEM 1. YAZILI

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

Uygarlık Tarihi (HIST 201) Ders Detayları

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

XI. TÜRKİYE İÇ DENETİM KONGRESİ KÜRESEL BİRİKİMLERDEN ULUSAL DEĞERLER YARATMAK

Moro Müslümanları Üzerine 99 KENDİ LİDERİNİN KALEMİNDEN BANGSAMORO MÜCADELESİ

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

DERS TANITIM BİLGİLERİ

Transkript:

GÜZELORDU GAZETESİ VE ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİNDE KÜLTÜREL SÖYLEM Mustafa YILMAZ İhsan KARLI Özet Türkiye Cumhuriyeti devleti, I. Dünya Savaşı nın ardından dağılan bir imparatorluğun milleti hakimesi tarafından, ulus-devlet formunda, bir büyük mücadelenin ardından kurulmuştur. Bu büyük mücadeleyi yani Kurtuluş Savaşı nı gerçekleştiren kadro, daha sonra yeni Türk devletinin ideolojik yapısını oluşturacak kültürel söylemler üreten ve yeni bir toplum yaratmaya çalışan elit çekirdek olarak anılacaktır. Bu elit çekirdek, çevresindeki dar bir aydın kadrosuyla, yeni devletin ihtiyaç duyduğu ideolojik yapılanmayı gerçekleştirmek üzere altı ok adı verilen bir takım ilkeler oluşturmuştur. Bu ilkelerin en önemlileri erken cumhuriyet döneminin ekonomi politiğini yansıtması açısından devletçilik ve halkçılık prensipleri ve buna bağlı olarak köycülük yaklaşımıdır. Bu çalışmada da sözkonusu ilkelerin oluşturulmasında kullanılan kültürel söylem, Türk basın tarihinde ilk köy gazetesi olarak da bilinen ve erken cumhuriyet dönemine tanıklık etmiş Güzelordu gazetesi üzerinden incelenmiştir. Bu çalışmayla, yeni Türk devletinin ideolojik yapısının, bu yapıyı oluşturmada kullanılan kültürel söylemlerin ve nasıl bir toplum yaratılmaya çalışıldığının ortaya konması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Güzelordu, kültürel söylem, devletçilik, köycülük 1.Giriş Devlet ve politik yapıların yeni toplumsal davranış biçimleri üretme çabası ve bunu kitle iletişim araçları eliyle yapmayı denemesi ya da istemesi, medyanın güçlü etkileri olduğu düşüncesinin ortaya atıldığı 20. yüzyıl başlarından beri yaygın bir şekilde görülmektedir. Bunun en iyi örneklerini Nazi Almanya sının Propaganda Bakanı Goebbels in çalışmalarında, Arş.Gör.Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, mustay78@hotmail.com Arş.Gör.Dr., Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü, ihsankarli@yahoo.com 1

Çin Halk Cumhuriyeti nin kurucusu Mao Zedung un Kültür Devrimi projelerinde görmek mümkündür. Tabii olarak konu sadece keskin ideolojik yaklaşımların bir itikat olarak yaşandığı bu tür ülkelerin siyasalarıyla sınırlandırılamaz. Liberal ve özgürlükçü söylemlerin çokça ifade edildiği, kapitalist ekonominin tek gerçek ve doğru iktisadi sistem olduğunun savunulduğu, tüketimin bir yaşam biçimi ve dolayısıyla kültürel bir yapı halini aldığı ABD ve AB ülkelerinde de her gün her türlü medyayla tüketim odaklı kültürel söylemler geliştirilmektedir. Türkiye de de cumhuriyet rejiminin kurulmasıyla; milliyetçi, köycü, devletçi diye tanımlayabileceğimiz yeni kültürel söylemler geliştirilmiş, bunlar dönemin kitle iletişim araçlarıyla halka benimsetilmeye çalışılmıştır. 20 Temmuz 1927 tarihinde Ordu ilinde Bilal Köyden tarafından yayımlanmaya başlanan ve daha sonra Türkiye nin ilk köy gazetesi olarak anılacak Güzelordu gazetesi de cumhuriyetin ilk yıllarındaki yeni bir yaşam biçimi yaratma çabalarının ürünleriyle doludur. Uygur un da ifade ettiği gibi her türlü yapıp yaratma alışkanlıklarına, bütün manevi ve maddesel yapıt ve ürünlere kültür denir (Uygur, 1996: 17). Bu çalışmada da erken cumhuriyet döneminde var olan kültürel söylem Türk basın tarihi açısından da önemli bir yer tutan Güzelordu gazetesi üzerinden incelenmiş, devletin ve yeni bir siyasal yapının nasıl bir insan ve toplum yaratmaya çalıştığı örneklerle ortaya konulmuştur. Güzelordu Gazetesi ve Erken Cumhuriyet Döneminde Kültürel Söylem adlı bu çalışmada; devletin ortaya çıkışı, bir siyasal yapı olarak toplumsal davranış üretme niteliği, toplum mühendisliği uygulamaları ve bunu medyayı kullanarak gerçekleştirme çabaları ele alınmış, Türkiye Cumhuriyeti nin ilk yıllarında yayımlanmaya başlanan ve Demokrat Parti dönemine kadar yayım hayatını sürdürecek Güzelordu gazetesinde var olan kültürel söylem bu kapsamda değerlendirilmiştir. 1.1. Kültür, İdeoloji ve Söylem İlişkisi Marx, kültürü çok kapsamlı bir şekilde tanımlar. Ona göre kültür, doğanın yarattıklarına karşılık, insanoğlunun yarattığı herşeydir (Güvenç, 1984: 97). Oskay da kültürün, araç ve gereçlerden, bu araç ve gereçleri kutsayan değerlerden, bu araç ve gereçlerle iş yaparken başvurulan örgütlenme biçimlerinden, iş görme ve işin eşgüdümlenmesine ilişkin yöntemlerden, iş bölümünün yarattığı insanlar arasındaki farklılaşmaları haklılaştırmayı ve kurumsallaştırmayı amaçlayan açıklama ve inançlardan oluştuğunu söyler (1994: 7). İçinde yaşadığımız verili sistemin, düzenin sürdürülebilmesi için yaratılmış değerler sistemini 2

bünyesinde barındıran kültür, yeniden üretimine olanak sağlayacak söylemler aracılığıyla kalıcılığını devam ettirir. Söylemler mesajın anlamını yapılandıran egemen anlamlara sahiptir. İdeolojiler ise büyük ölçüde söylem aracılığıyla yayılmakta ve belli bir söylem içerisinde gerçekliği üretmektedir (Özer, 2009: 46). Medya çalışmaları açısından söylem kavramı, ideoloji ile birlikte ele alındığında, medya metinlerinin, daha özelde haberlerin toplumsal iktidarın kurulmasındaki rolünü sergilemekte çıkış noktaları sağlamaktadır (Dursun, 2001: 46). Genç Türkiye Cumhuriyeti de kültürel söylemlerini yerleştirebilmek ve devamını sağlayabilmek için söylemlerini pozitivist felsefeye dayalı olarak, kültürü uygarlık ve batılılaşmayla eş tutan bir anlayışla, daha sonra Kemalist ideoloji diye adlandırılacak bir ideolojik yapı içerisinde benimsetmeye çalışmıştır. Bu bağlamda ideoloji kavramına değinmek yerinde olacaktır. İdeoloji, yönetici sınıfın fikirlerinin toplumda doğal ve normal görülmesini sağlayan araçtır (Fiske, 2003: 221). Althusser in çerçevesinde medya, ideolojinin hakimiyeti altında işlemektedir ve polis, hükümet, ordu gibi baskıcı devlet aygıtlarına karşılık, ideolojik devlet aygıtıdır (Özer, 2009: 26). Kou ve Nakamura ise ideolojik kontrol araçlarının egemen kesimde yer alanlar tarafından kontrol edildiğini ve bunların en önemlisi olan medyanın elit ve egemen ideolojilerin yeniden üretiminde merkezi bir rol oynadığını söylemektedirler (Özer, 2009: 32). Bu çalışmada da Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda rol alan elitlerin devlet anlayışları, referans aldıkları felsefi yaklaşım ve kültürel söylemlere dayalı olarak oluşturulmaya çalışılan ideolojik yapı incelenmiştir. Devletin ideolojik aygıtlarından biri olan medya üzerinden, belli temalar çerçevesinde yeni devletin benimsetmeye çalıştığı kültürel söylemler araştırılmıştır. Bu nedenle modern devletin ortaya çıkışına, Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunda düşünsel anlamda ciddi bir yeri olan pozitivist felsefeye ve kültürel söylemlerle oluşturulmaya çalışılan ideolojik yapıya değinmek yerinde olacaktır. 1.2. Yeni Türk Devletinde Devletçilik ve Köycülük Kavramları Devletin, insanların birarada yaşamaktan kaynaklanan sorunlarını çözmek için icat edildiğini veya kendiliğinden bir süreç içinde evrimle ortaya çıktığını savunanların yanında, onun kökenini, insanlar arasındaki çatışma potansiyelinde arayanlar da vardır. Yine devleti, ilahi iradenin ürünü olarak görenlerin yanında, insanlığın veya evrensel aklın gelişiminde ulaşılan en yüce kurum olarak alkışlayanlar da mevcuttur. Devlet her zaman bugünkü anlamıyla mevcut olmamıştır. İnsanların birarada yaşadığı, yöneten ve yönetilen farklılaşmasının ve az da olsa merkezi bir otoritenin belirginleştiği ilk çağlardan itibaren, 3

adına devlet denilen siyasi örgütlenmeler mevcut olmuştur. Modern devlet nisbeten yeni bir olgudur ve Batı Avrupa da ortaya çıkan ve zamanla dünyanın her yanına yayılan bir devlet biçimini ifade etmektedir (Özipek, 2003: 72). Günümüzdeki devlet teorisinin kökleri, Thomas Hobbes ve John Locke gibi onyedinci yüzyıl toplumsal sözleşme teorisyenlerinin yazılarına kadar geriye götürülebilir. Hobbes, Locke ve Rousseau gibi düşünürler tarafından teorik bir kurgu olarak kullanılan toplumsal sözleşme, nadiren tarihte yapılmış bir iş olarak görülür. Daha ziyade, hükümetin değerini ve siyasi yükümlülük zeminini göstermek için kullanılır. Klasik şekliyle toplumsal sözleşme teorisi üç unsurdan oluşur: - Hipotetik bir devletsiz toplum, bir tabiat hali hayali kurulur. Sınırlanmamış özgürlük, hayatın yalnız, güçsüz, iğrenç, zalim ve kısa olması anlamına gelir. - Bu nedenle bireyler, düzen ve istikrarı sağlayacak tek bir egemen gücü tanıyan bir toplumsal sözleşmeye girerek, tabiat halinden kurtulmak isterler. - Toplumsal sözleşme, yurttaşları devleti saymaya ve ona itaat etmeye mecbur kılar; ki bu da nihai anlamda sadece bir siyasi yönetim sisteminin sağlayacağı istikrar ve güvenliğe minnettarlığı ifade eder (Heywood, 2006: 128). Toplumsal sözleşme teorisi, devletin varlığını açıklamada ve meşrulaştırmada temel kuram olarak varlığını bugün dahi sürdürmektedir. Devletin varlığına ilişkin tartışmalarda temel argümanlar hala bu teoriye dayandırılmaktadır. Heywood, modern devleti, belirli bir sınır dahilinde egemen bir hükümet yetkisi tesis eden ve bir dizi daimi kurum aracılığıyla otorite uygulayan bir siyasi birlik olarak tanımlar. Weber de, devletin, meşru şiddet kullanma araçlarının tekelini elinde bulunduran bir organizasyon olduğuna vurgu yapar (Heywood, 2006: 126). Bu büyük organizasyon her zaman her yerde benzer şekilde görülmez. Bireyi esas alan ve bürokrasiye daha az yer veren devlet yapılarından, tam tersine bireyin varlığını hiçe sayan, devleti oluşturan kurumlara ve onların görevlilerine mutlak otorite yükleyen yaklaşımlar mevcuttur. Bu biraz da o devletin kuruluşundaki felsefi düşünüşle ve tarihsel süreçte devlet yapısının nasıl evrildiğiyle ilgilidir. Türkiye Cumhuriyeti de büyük bir imparatorluktan ve çeşitli ulusların varolduğu bir siyasi yapıdan tek millet esasına dayalı ulusdevlet yapısına geçişte, pozitivist felsefeye dayalı dünya görüşüne sahip çekirdek bir kadro tarafından şekillendirilmiştir. Bu elit çekirdek modernleşmeyi amaç edinmiştir. Fakat modernleşmeyi içeriden/yerel dinamiklerle gerçekleştirilecek bir olgu şeklinde, topluma yerleşik bir kavram olarak algılamazlar. Bu elit çekirdeğe göre modernleşmenin gerçekleştirilmesi bir grup öncünün iradesi dahilindedir. Bu öncüler toplumun hem içinde bulunduğu koşulları saptayacaklar hem de bu koşulların nasıl aşılması gerektiğini topluma 4

anlatacaklardır. Toplumun en geniş kesimi, elitleri bu süreçte izlemek zorundadır (Kahraman, 2008: 11). Bu elitler tarafından pozitivizm bir toplumsal dönüştürüm aracı olarak görülmüştür. Dönemin aydınları pozitivizmin içerdiği aydın öncülüğü kavramını içselleştirmişlerdir. Cumhuriyet in modernleşme projesi tarihsel öncülerle, hakikati inşa eden aydınlarla uygulanmıştır. Böylece devlet, aydınları kendi ilkelerine bağlı kalmaları koşuluyla bünyesine almış, aydınlar da toplum öncüleri olarak egemen kılınmak istenen ideolojinin toplumsallaştırılması için çaba harcamışlardır (Kahraman, 2008: 40). Bu ilkelerin tümü daha sonra Kemalist ideoloji diye adlandırılacak yapının temel taşları olmuştur. Bu ilkeler, cumhuriyetçilik, milliyetçilik, devletçilik, halkçılık, laiklik ve devrimcilik adını taşır, altı ok diye tanımlanan bu ilkelerin en önemlileri yeni devletin ekonomi politiğini ve ideolojik yapısını ortaya koyan devletçilik ve halkçılık tır. Doğan Avcıoğlu, genellikle 1923-1931 liberal dönem, 1932-1945 devletçilik dönemi sayılır der (Türkdoğan, 2005: 215). Çavdar ise liberal dönem diye adlandırılan cumhuriyetin kuruluşundan 1931 yılına kadar olan dönemi şöyle anlatır: Halkın yoksulluğu görmezden gelinmekteydi. Biçimsel üstyapı değişimleri ulusal mutluluğun temel öğeleri gibi sunulmaktaydı. Oysa bu değişimler yığınların karnını doyurmuyor, aşına aş katmıyordu. İktisadi alanda bir atılım olarak alkışlanan İş Bankası zar zor yaşatılıyordu. Elle tutulan bir tek demiryolu alanındaki devletleştirmeler ve inşaatı biten Ankara-Sivas-Çetinkaya- Malatya hattıydı. Serbest Fırka nın kurulmasıyla birlikte ekonomik durum ve halkın ezilmişliği ortaya çıktı. Muhalefet sesleri, şikayetler dört yanı kapladı. Serbest Fırka nın kapatılmasından hemen sonra gerçekleşen Gazi nin yurt gezisi, bir anlamda iktisadi yetersizliğin, yaygın fukaralığın saptanması açısından yararlı oldu. Dünya ekonomi bunalımının daha bir yalnızlaştırdığı Türkiye ne yapmalıydı, ekonomi politikasının ana doğrultusu ne olmalıydı? 1930 lu yılların temel sorunu buydu (2007: 446). Cumhuriyetin kurucu kadrosu tarafından çözüm; devlet müdahalesinin, siyasi sorunları çözmenin veya iktisadi ve sosyal kalkınmayı gerçekleştirmenin en uygun aracı olduğuna inanılan devletçilikte bulunmuştur. Bu görüş, kolektif eylemlerin onunla organize edilebileceği ve ortak hedeflere onunla ulaşılabileceği bir mekanizma olarak devlete duyulan derin ve belki de sorgulanmaz bir imanla desteklenir. Bu bağlamda devlet etik bir ideal veya genel iradeye ya da kamu çıkarına hizmet olarak görülür. Devletçilik, en açık ifadesini, iktisadi hayatın düzenlenmesinde ve kontrolünde bulur. Bu düzenleme ve kontrol, seçici millileştirme ve iktisadi yönetimden korporatizme ve Sovyet stili devlet kolektifleştirmesine kadar uzanır (Heywood, 2006: 142). Elit çekirdek dediğimiz cumhuriyetin kurucu kadrosu devletçilik ilkesini şiar edinirken hikmet-i hükümet ya da devlet aklı denilen kavrama çok 5

önem vermiştir. Buna göre, tek tek insanların çıkarları ve hakları dikkate alınmaksızın, devlet çıkarlarına mutlak öncelik ve egemenlik tanınmasını ifade eden bu kavrama dayalı meşruiyet telakkisi, Ahmet İnsel e göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin kuruluşundan beri en temel ilke olarak ilan edilen devletçiliğin doğal bir uzantısıdır (Özipek, 2003: 98). Cumhuriyet in kurucu elitine ideolojik bakımdan rehberlik eden Ziya Gökalp in öğütlerinde de bu anlayışı görmek mümkündür: Ahlak yolu pek dardır; Tetik bas, önü yardır. Sakın hakkım var deme, Hak yok vazife vardır! Hak milletin, şan onun, Gövde senin, can onun, Sen öl ki o yaşasın; Dökülecek kan onun Ben, sen yoğuz, biz varız Hem Ogan (Tanrı), hem kullarız. Biz demek, bir demektir, Ben sen ona taparız! (Özipek, 2003: 98) Başbakan İsmet İnönü ise o günlerde devletçilik anlayışlarını şu sözlerle aktarmıştır: Türk için en muhterem varlık herşeyden evvel Türk milletidir. Türk milletinin varlığı Türk devleti ile cumhuriyetle cisimlenir. Devletin menfaatlerini, ona karşı vazifeleri, hayatın mesut olması için, esas tutmak lazımdır.... Türk inkılabının hedefi milli kurtuluş ve yükseliş davası olduğuna göre bizim için kütlenin iktisadi ihtiyacını temin etmek esas vazifemizdir. Türk inkılabı cemiyetin iktisaden yükselmesi için devletçi tedbirler almayı vazife sayar (Çavdar, 2007: 456). Elit çekirdeğin çevresindeki önemli aydınlardan Falih Rıfkı Atay, bir kurultay öncesi parti programındaki söylemlere yaptığı göndermede, devletçilik ilkesinin kitle iletişim araçlarıyla halka benimsetilmeye çalışılmasına ve devletçiliğe bakışa Ulus gazetesindeki makalesiyle güzel bir örnek verir: Programın ruhu Türkiye yi yüksek devlet kontrolü altında planlaştırmaktır. Ne ekonomi, ne turizm, ne bayındırlık, ne tarım, ne de kültür işlerinden hiçbiri kontrol ve planlama dışında kalmamıştır. Plan, devlet ve halk kuvvetlerini toplu çalıştırmak, ulusal sermayeyi tam veriminde ve değerinde tutmak demektir. Parti herşeyin 6

üstünde sert bir yaşam ister (Ulus, 13 Mayıs 1935). Tekin Alp ise devletçilikle neyin amaçlandığını şu sözlerle ifade etmektedir: Yeni Türkiye nin devletçilikten amacı yalnız ekonomiyi değil, aynı zamanda toplumu ve kültürel yaşamı da yönetmektir. Hiçbirşeyin rastlantıya bırakılmaması gerekir. Devletin görevi... yalnızca asayişi sağlamak olmayıp, ulusun tüm yaşamını yukarıdan aşağıya kadar düzenlemektir... bireyin özgürlüğü ancak toplumun devletin çevresi içinde kendini gösterir (Alp, 1998: 252). Altı oku oluşturan ilkelerden devletçilik de bu doğrultuda bir yandan en geniş anlamda toplumun tepeden ıslah edilmesi olarak algılanabilirken, öte yandan devletin çoğunluğun yararına ekonomik hayata karışmasını gerektirmiştir. O çoğunluğu köylü kitlesi oluşturduğundan, bu fikir dönemin aydınlarının zihninde Türk köyünü sefaletten, köylüyü ise bilgisizlikten kurtarmak suretiyle devrimin başarıyla sonuçlandırılabileceği şeklinde algılanmıştır. Bu yolda köye koşmak, köyü kurtarmak fikirleri idealler halinde yayılmaya başlamıştır. Tahir Hayrettin in milli kurtuluş savaşının ana direği olarak köy ve köylüyü görmesi nedeniyle, inkılabın iç anlamıyla köyü kurtarmak için bir mücadele olduğu ve buradan hareketle o halde köyümüze gidiyoruz; ve onu, insanı, davarını, çatısı ve sofrası ile yapacağız... sözleri de o dönemin aydınlarında, her ne kadar romantik bir köy kurgulaması olsa da, bunun aslında sıradan bir romantizm ya da köy/köylü özlemi olmadığı; gerçek amacın köy ve köylü üzerinden devrimlerin topluma benimsetilmesi ve toplumun tepeden inmeci zihniyetle kurulması olduğu anlaşılmaktadır (Parlak, 2005: 92). 1930 yılındaki çok partili siyasal yaşam deneyimi ve Serbest Cumhuriyet Fırkası muhalefeti, ekonomideki yetersizlik durumunun yanında bir eksikliğin daha gözler önüne serilmesine yardımcı olmuştur. Bu eksiklik inkılabın bir ideolojisi olmadığı gerçeğidir. Serbest Fırka yla yükselen muhalefet, inkılabı yapan kadrolara bu gereksinmeyi açıklıkla göstermiştir. 1932 yılının Ocak ayında ilk sayısı çıkan Kadro dergisiyle ideolojik bir yapı oluşturulmaya çalışılmıştır. Derginin çıkış amacını açıklayan yazıda şöyle denmektedir: İnkılap bitaraf bir nizam değildir. İnkılabın irade ve menfaati, inkılabı duyan ve yürüten azlık ve şuurlu bir avangardın, azlık fakat ileri bir Kadro nun iradesinde temsil olunur. İnkılabın derinleşmesi demek inkılap ahlak ve disiplininin, ileri kadronun dimağından gençlik neslin, şehir halkının ve köylünün dimağına inmesi ve yerleşmesi demektir (Çavdar, 2007: 447). Bu amacın yaşama geçirilebilmesi için de Şubat 1932 de Halkevleri kurulmuştur (Perin, 1982: 89). Çavdar; Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip, CHP Genel Sekreteri Recep Peker ve Başbakan İsmet İnönü nün söylev ve demeçlerine göre halkevlerinin amaçlarını şöyle özetler: Kültür, ülkü, amaç ve düşünce birliğini güçlendirecek bir toplum olmayı sağlamak. Ulusal birliği oluşturan, milli ruhu biçimlendiren ve kudretlendiren kültür öğelerini bulup ortaya çıkarmak, geliştirmek. Köylü ile kentli, köylü ile aydın zümreler arasındaki ilişkileri 7

düzenleyip artıracak köycülük çalışmalarının yapılması; Cumhuriyet Halk Fırkası nın ilkelerini ve bu ilkelerin ülke düzeyinde nasıl uygulandığını anlatmak için kullanılan bir merkez olması (2007: 452). Halkevlerinin yayın kolları yaklaşık elli dergi ve sayısız kitap ile broşür çıkarmıştır. Bunlar arasında en önde geleni Ankara Halkevi nin yayınladığı Ülkü dergisidir. Ülkü, parti ideolojisinin ana çizgilerini ortaya koyan bir dergidir. Derginin Nisan 1933 tarihli sayısında, CHP Genel Sekreteri Recep Peker in Disiplinli Hürriyet başlıklı yazısı, oluşturulmak istenen ideolojinin temel çizgisini şöyle yansıtmaktadır: Biz düşünen, yazan, söyleyen, çalışan ve kazanan hürriyetli ve aynı zamanda cemiyeti korumak ve yaşatmak için lazım olan bütün kayıtları tanıyan, devlet otoritelerinin, milli şeflerin hükümlerine candan uyan ve inanan disiplinli bir cemiyet kurmak davasındayız. Biz, her ferdi cemiyet ruhunun sevgi, saygı ve itaat maddelerinden yoğrulmuş imtizaç malzemesi ile devlete ve birbirine eklenip, bağlanan bir millet. Biz, nizamlı, emniyetli bir devletin vatandaşlara hürriyetin usaresini tattırırken serseri dağınıklığın, milliyetsiz boşluğun ve kuvvetli cemiyetleri dağıtıp, parçalayan serkeşlik ve itaatsizliğin yıkıp öldürücü tesirlerinden anlayan, bundan kaçan yepyeni bir millet olarak yetişmek istiyoruz. Disiplinli hürriyet! Bu, Cumhuriyet Halk Fırkası evlatlarına, halkevlerinde her gün biraz daha yetişip açılan memleket çocuklarına ve bütün vatandaşlara mot d ordre olmalıdır (Çavdar, 2007: 455). Halkevleriyle amaçlanan yeni devletin ideolojisini özellikle de nüfusun yüzde seksenini oluşturan köylülere (Karaömerlioğlu, 1998: 57) benimsetmek, istenilen şekilde yeni bir toplum yaratmaktır. Bu bağlamda köycülük uluslararası konjonktüre de uygun bir biçimde * sınıfsız bir toplum amaçlayan halkçılık prensibinin temelini oluşturmuştur. Nitekim CHP Genel Sekreteri Peker, köylüye ulaşmakta ve yeni devletin ideolojisini aşılamada önemli bir araç olarak kullandıkları halkevleri için halkevlerinin gayesi ulusu katılaştırmak, sınıfsız katı bir kitle haline getirmektir demiştir (Çavdar, 2007: 452). 1934 yılında Gaziantep ilinde köy katiplikleri kursunun açılışında konuşan dönemin Gaziantep Valisi Akif Bey, yeni devletin köylüye bakışını, köycülükle ulaşılmaya çalışılan gayeyi ve köylüyle temasta köy katipliği kurumunun gereğini şöyle açıklar: Köylülerimiz çok çalışır; fakat az çalışma ile çok kazanmanın yolunu bilmez, gücünden, kuvvetinden ve malından çok harcar. Fakat az harcıyarak çok faidelenmenin yolunu bilmez. Vazifemiz, Cümhuriyetle idare olunan ve Avrupa medeniyetinden nur alan Türk milletinin tabi olduğu içtimai nizamı köyün içerisine kadar sokmak ve köylüyü de bu nizama sardırmaktır....köylümüzde hamiyet, fedakarlık, cengaverlik vardır. Fakat bunu yalnız yumurta kapuya geldiği zaman, yalnız harpte ve seferberlikte idrak eder. Hazer vaktinde askere gidip talim yapmağı, devlete muntazam vergi vermeği, yol işlerine gününde devam * Bkz. M. Asım Karaömerlioğlu, Köy Enstitüleri Üzerine Düşünceler, Toplum ve Bilim, Sayı: 76, 1998, s. 59-60 8

ederek çalışmayı ciddi bir vazife zannetmez. Etmez ama efendiler, hazinemiz tamtakır olursa, yollarımız yapılmamış bulunursa, askerimiz talimli olmazsa ana yurdumuza gözünü diken düşmanlar memleketimizi kolay yutulur bir lokma sanmakta gecikmezler. Halbuki köylüler muvazzaf asker olarak talimini yaparsa, borcunu vererek milli hazineyi doldurursa, yol boylarındaki işlerine vaktinde devam eder, yollar temamlanırsa, milli paramızın, milli iktisadiyatımızın kıymetini korumak hususunda kaçakçılıktan ve kaçakçılardan nefret etmek ve onlara karşı set teşkil etmek vazifesini idrak ederlerse düşmanlarımız da Türk kuvvetinin bükülmez, yenilmez ve çarpışılmaz bir kuvvet olduğunu anlarlar....köy katipleri köyün muntazaman defterlerini tutsunlar, kayıtlarını deftere geçirsinler, köylüyü günü gününe tenvir etsinler; doğum, ölüm, hastalık vukuatını günü gününe kaydederek bildirsinler. Köyün yollarını, çeşmelerini, pınarlarını, mekteplerini yaptırsınlar ve onartsınlar ve bizzat kendi kıyafetlerile, temiz ahlaklarile, millete söz geçirmek hususundaki kudretlerile iyi bir nümune olsunlar. Köycülük vazifesi vatan vazifesinin en değerlilerindendir (Hilmi, 1934: 4). Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunda oluşturulmaya çalışılan ideolojik yapıyı, dönemin ekonomi politiğini ve yaratılmaya çalışılan yeni toplumu anlamak için devletçilik ve halkçılık ilkesi kapsamında köycülük anlayışını incelemek önemlidir. Zira günümüzde de devlet toplum ilişkileri üzerine yapılan tartışmalarda, taraflar argümanlarını erken cumhuriyet dönemi uygulamalarından seçmektedirler. Bu çalışmada da devletçilik ve halkçılık ilkesine bağlı olarak köycülük temalı kültürel söylemlerin, Türk basın tarihinde ilk köy gazetesi olarak da bilinen Güzelordu gazetesindeki varlığı tematik analiz yöntemiyle incelenmiştir. Çalışmanın yöntemine geçmeden önce Güzelordu gazetesinden ve sahibi Bilal Köyden den bahsetmek yararlı olacaktır. 1.3. Güzelordu Gazetesi ve Bilal Köyden Türkiye nin ilk köy gazetesi olan Güzelordu yu uzun yıllar kendi yaptığı baskı makinesiyle yayımlayan Bilal Köyden, 1894 yılında Ordu nun Uzunisa köyünde Şeyhoğulları na mensup bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Uzunisa köyünün de içinde bulunduğu Civil Havzası, Ordu ilinin verimli topraklarının bulunduğu bir bölgedir. Köyden in de mensubu olduğu Şeyhoğulları, yörenin köklü ve varlıklı ailelerindendir ve Karadeniz bölgesinin özgün aristokrasisini bir yaşam biçimi olarak sürdürmektedirler. Evlerinde kütüphaneleri olan, çiftçiliği bilimsel yollarla yapmaya çalışan insanlardır bunlar. Böyle bir çevrede yetişen Mehmet Bilal, koşullar nedeniyle ancak rüştiyeye kadar öğrenim görebilir. Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşı na girdiğinde 21 yaşında olan Mehmet Bilal, Kafkas Cephesi nde savaşa katılır ve yaralanır. Trabzon daki tedavisinin ardından 9

Ordu ya dönen Mehmet Bilal, yaşı geçtiği için Kurtuluş Savaşı na çağrılmaz. Bu dönemde şehrin ileri gelen aydınlarıyla ilişki kurar ve basını yakından takip eder. 1925 yılında Tekamül gazetesinde başladığı gazeteciliğe 1926 yılında Hadim-i Cumhuriyet gazetesinde devam eder, aynı zamanda Trabzon da yayımlanan Kahkaha ve Devekuşu adlı gazete ve dergilere de yazmaktadır. Nihayet 1927 yılında Türkocağı matbaasıyla anlaşarak 20 Temmuz 1927 de Güzelordu gazetesini yayımlar. 1928 yılında gerçekleştirilen Harf İnkılabı yla basımevleri bir anda hurufat çöplüğüne dönüşür ve Güzelordu gazetesi de 55. sayısında kapanır. Köyden, baskı makinesi almayı düşünür ama olanakları sınırlıdır. Bu nedenle sanat işlerinden anlayan Hakkı Sağra adlı arkadaşına baskı makinesini tarif ederek el yapımı bir makineyle 25 Mart 1929 da Güzelordu nun yeniden basımını sağlar (Dizman, 1999: 1-12). Uzunisa köyündeki evine kurdurduğu tahta baskı makinesiyle yayıma başlaması, Güzelordu nun, köyde çıkan ilk gazete unvanını almasını da sağlar. 1999 yılında yayımlanan Dizman ın Güzelordu ve Bilal Köyden adlı eserine yazdığı önsözde, dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay, Türkiye nin ilk köy gazetesini yayımlayan, bu gazetesiyle Cumhuriyeti, Atatürk devrimlerini köye ve köylü yurttaşlarımıza ulaştırma, bu çabayı kökleştirme mücadelesi veren değerli basın adamı Bilal Köyden in yaşamı ve gazetecilik serüveni de bu onurlu mücadelenin bir parçasıdır diyecektir (Dizman, 1999: v). Ancak bu gazetecilik serüveni 1950 yılında Demokrat Parti nin seçimleri kazanarak tek başına iktidar olmasıyla son bulur. 1951 yılında Güzelordu nun İl Basımevi nde basılmasına izin verilmez, gazetenin resmi ilanları da kesilir ve çeyrek asırlık bir gazete kapanmak zorunda bırakılır. Köyden anılarında o günleri şöyle aktaracaktır: Demokrat Parti iktidarının resmi ilan tevziatında takip ettiği adaletsiz sistem, gazetenin hayatına hatime verdi. 1951 yılı sonlarına doğru er kişi niyetine nidasıyla Güzelordu yu tarihin sinesine göndermeye mecbur olduk. Onun kapanmasında zerrece dahlim olsaydı, ölünceye kadar vicdan azabı çekmek benim için mukadder olurdu. Zira o, Türkiye mizde köyde intişar eden ilk gazete idi. Yaşatılması lazımdı (Dizman, 1999: 96). Güzelordu gazetesi hem sahibinin yaşadığı bölgede elit bir aileden gelmesi ve cumhuriyeti kuran elit çekirdekle aydınlar arasındaki ilişkiye güzel bir örnek teşkil etmesiyle hem de yeni Türk devletinin oluşturmaya çalıştığı ideolojik yapıya ait söylemleri halka özellikle de köylüye taşıması ve benimsetmeye çalışmasıyla erken cumhuriyet döneminin incelenmeye değer bir ürünüdür. Bu çalışmada da Güzelordu gazetesindeki, yeni bir ideolojik yapı ve toplumsal davranış biçimi yaratma amaçlı devletçilik ve köycülük söylemleri, tematik analiz yöntemiyle incelenmiştir. 10

2. Çalışmanın Yöntemi ve Analiz Bulguları Analizde benimsenen yaklaşımın temel dayanak noktasını tematik analizi yöntemi oluşturmaktadır. Uygulanan teknik, incelenen haber ve yorumlarda belirgin olarak öne çıkan tematik ve söylemsel kalıpları ve bu çerçevede seçilen adlandırmaları, pozisyonları, iddiaları ortaya çıkarmaya yönelik çalışan bir araştırma yöntemi olarak tasarlanmıştır. Böylelikle ele alınan temalar hakkında belirli bir durum tanımı, nedensel yorumlamalar ve değerlendirmeler yapılabilecektir. Tematik analiz; akademisyenlerin, araştırmacıların; insanları, olayları, durumları anlamasını kolaylaştıran ve gözlemlerin doğruluğunu artıran sistematik bir yolla bilginin çeşitli türlerini kullanmalarını sağlar (Boyatzis, 1998: 5). Tematik analiz yaşam öykülerinde, röportajlarda, açık-uçlu makalelerde, kişisel mektuplarda; şarkı, edebiyat, folklor, ilahi gibi tarihsel belgelerde kullanılır (Boyatzis, 1998: 12). Bu çalışamada da erken cumhuriyet dönemine ait tarihi birer vesika halini almış olan Güzelordu gazetesindeki basılı kültürel öğeler, belirli temalar çerçevesinde incelenmiştir. 1929 dünya iktisadi buhranı ve 1930 Serbest Fırka deneyiminin ortaya çıkardığı ekonomideki olumsuz durum, yeni devletin bir ideolojisinin olmadığının kesin bir biçimde anlaşılması ve uluslararası alanda otoriter yönetimlere yöneliş, Türkiye deki siyasal söylemi de şekillendirmiştir. Bu nedenle bireyi değil, devletin varlığını ve egemenliğini esas alan bir devletçilik anlayışı çerçevesinde hem yeni bir toplumun kurgulanması hem de planlı bir ekonomiyle kalkınma düşüncesinin hakim olduğu 1930 sonrası dönemde, Güzelordu gazetesinde yer alan devletçilik ve köycülük temalı söylemler çalışma kapsamında araştırılmıştır. 2.1. Devletçilik Temalı Söylemler AZİZ TÜRK! Ölüm yağan mücadele meydanlarında hasma galip gelip te iktisadi sahada yenilmek kadar acı bir mağlubiyet tasavvur olunamaz! Bu korkunç akıbete uğramamak için daima yerli malı kullanmağa ahdetmelisin.. Seni saadete kavuşturacak olan da odur (24 Nisan 1929). MÜHİM BİR TAVSİYE İşbankası tarafından 2 liraya ağızları kilitli şık ve zarif kumbaralar satılmaktadır. Bu kumbaralar on liralık ufak para ile dolmaktadır. İhtiyatı sevenler için bu biriktirme usulü insanı tasarrufa alıştırır eğlenceli bir iştir. Kumbaralar iade edildiği 11

takdirde bedelleri istirdat edilir. Okuyucularımıza birer kumbara edinmelerini tavsiye ederiz. Arapçada bir darbı mesel vardır. Türkçeye çevrince manası şudur: Damlalar birike birike göl olur; göller biraraya gelince deniz hüsule gelir (7 Ağustos 1929). VAZİFEMİZ Cihanı senelerce heyecan içinde yaşatan Türk azmi ve Türkün son inkılabı yine cihane anlattı ki yer yüzünde layemut akvam varsa bunun en başında Türkler mevcuttur....türk kılıcı ve o kılıcı zamanında kullanan kırılmak ihtimali olmiyan çelik kollar, Vatanı kurtardı; Vazifesini yaptı. Şimdi yeni bir mücadele sahasına atıldığımızı görüyoruz. Ayni azim, ayni imanla yürüdüğümüz gün, muvaffakiyet yollarının açıldığını göreceğiz. Bu günkü mücadele de hiç şüphesiz iktisadi mücadeledir. Son günlerin iktisadi dertleri ve bu dertlerin doğurduğu acı neticeler bize anlattı ki inkılap daha bitmemiştir. Türk Milleti ve onun mukaddes Cumhuriyeti daha müreffeh ve daha mes ut yaşamak için iktisaden de yükselmek mecburiyetini takdir etmiştir. Binaen aleyh evvela yapacağımız şey İsmet Paşa Hz. lerinin işaret ettikleri yoldan yürümek oluyor. Vazife hükümetin değil halkındır. Halk, istihsalatını çoğaltır, kendi mallarını tercihen istimal ederse ve netice itibarile yerli mallarını kullanmaktaki büyüklüğü ve bu büyüklüğün zevkini duyarsa saadet kapılarının pek çabuk açıldığını görmekte gecikmeyecektir (4 Ocak 1930). İKTİSAT... İKTİSAT!....Her sabah göz kapaklarımızı silmeden zehir gibi acı olan kahvenin tatsız rengini ve acı lezzetini içerek servetimizden hayatımızdan bir zerre gaybediyoruz. Memleketimizde mebzulen yetişen nefis ıhlamuru bırakıyoruz da Avrupanın, Asiya ve Afrikanın çaylarını içerek milyonlarca liramızı bu memleketlere serperek fakru zaruret içinde kıvranıyor ve her halde bizden daha akıllı olmadıklarına iman ettiğimiz insanları mes ut, müreffeh yaşatmağa sebep oluyoruz....kahvehaneler baştan başa dolu... çalışma saatlerinde bile yine tavla, domino, bilardo sesleri kağat hışıltıları samiaları dolduruyor. Yalnız kahve ve çay yüzünden ecnebi memleketlere milyonlar verdiğimizi düşünmiyerek kendi kendimize buhran tevlit ettiriyoruz. Kahve yerine süt, çay yerine ıhlamur; yazın da şurup ve şerbet içsek paramızı dahile dağıtmış olmakla kalmiyacağız, ayni zamanda sıhhat ve bünyemiz itibarile de kazanacağımız aşikardır. İktisat seferberliği yapılırken evvela bu noktadan harekete gelmek ve bu cepheyi yarmak lazımdır (13 Ocak 1930). 12

VATANDAŞ! Yerli malı kullanmak, milli kurtuluş hareketinin manasını şuurla anlamak demektir. VATANDAŞ! On paralık bir şey alırken bile yerli malını tercih et. Yerli malı satmıyan dükkanlardan alış veriş etme! (24 Aralık 1930). Vatandaş! Yıllardanberi beynimizi iğneliyen bir buhranın Memleketimizde hüküm sürdüğünü hepimiz biliyoruz. Şunu da bilmelisiniz ki bu darlık yalnız bizim ülkemizi değil koskoca dünyayı sargı çenberi içine almış, her tarafı dehşete salmıştır. Bugün bu derdin dermanı her yanda aranıyor. Bizim büyüklerimiz de türlü çareye baş vuruyorlar. Bu meyanda fertlere düşen çok mühim bir vazife vardır. O vazife şudur: (ÇOK KAZANIP AZ HARCAMAK). Yemede, geymede kanaatlı, sabırlı ve idarede çok kıskanç olalım. Fertler işi yoluna koyarsa, bütün Dünya düzelir?.. İlerlemiyen, geri kalmıya mahkumdur (25 Şubat 1931). 12 KANUNUEVVEL Tasarruf Haftasının İlk Günüdür TASARRUF NEDİR? Tasarruf medenilik alametidir: Vahşi biriktirmez. Vahşinin hayatı, tesadüfün cilvesine tabidir. Bulur, avlanır, yer. Bulduğunu kamilen yer. Vahşi için (yarın) yoktur. Halbuki medeni bir adam demek, her şeyden evvel, biriktiren adam demektir. Bu böyle olunca, medeni cemiyet demek te biriktiren cemiyet olur. En medeni cemiyet, en çok biriktiren cemiyettir (18 Kasım 1931). YERLİ MALI Askeri zaferden çıktık. Fakat bir yeni düşmanın savleti karşısındayız. Bu yeni düşmanın adı ecnebi malıdır....türkiye asırlardan beri ecnebi malı ile boğuşmaktadır. Sefih ve bihaber padişahların sersemliği yüzünden ardına kadar açılan Türk kapılarından asırlardan beri ecnebi malı içeriye akmış, Türk kabiliyetini, çoşgun Türk istidadını eritmiştir.... İstiyoruz ki Türk refahını kimse tehdit etmesin. Türk yapamaz iddiasile Türkiye ye her ecnebi mamülünü sokarak Türke hakaret sillesi atılmasın. Hiçbir Türkün buna tahammülü olmaz. Sokmayacağız! Ecnebi metaının Vatana girmesini bin şarta tabi tutacağız. Türk her sene fazla miktarda kendi eşyasını kendi yapacak seve seve kullanacaktır. Türk yabancıların gönderdikleri mallarla Vatanı satın almalarına mani olacaktır. Bunun için bir mukaddes misak vazediyoruz: Her yerli malını kullanmak misakı (12 Aralık 1931). Hayat yolunda vazife...bu son zamanlarda ala meratibihim hepimizi alakadar edecek kadar müzminleşen ve kokusu Dünyanın her tarafından coşup gelen iş ve iktisat buhranı karşısındayız. Böyle zamanlarda feragat ve fedakarlık hislerinin bir milletin efradı arasında 13

şahlanarak çoşgun bir kaynak halini alması, o milletin yaşayış kabiliyetile mebsuten mütenasiptir. Emsalsız fazilet menbaı olan Milletimizin yüksek hissi ve meftur olduğumuz azmü tecellüt sayesinde iktisadi varlığımızın korunmasında yarını huzur ve emniyetle karşılaya bilmek için feragatkar bir mevcudiyet göstermemizde hiç şüphe yok ki büyük mürşidin izini büyük bir vecdi imanla takip edeceğiz. Taki maksada vasıl olalım (23 Ocak 1932). Güzelordu gazetesinde yer alan devletçilik temalı söylemlerin, üç alt tema çerçevesinde varolduğu görülmektedir. Bunlardan en önemlisi devleti ve yöneticileri yücelten adeta onlara kutsiyet atfeden devletçilik anlayışına dayalı yaklaşımdır. 4 Ocak 1930 tarihli Vazifemiz başlıklı yazı bu hususta çok iyi bir örnek oluşturmaktadır. Binaen aleyh evvela yapacağımız şey İsmet Paşa Hz. lerinin işaret ettikleri yoldan yürümek oluyor. Vazife hükümetin değil halkındır sözleriyle yönetici elit övülürken, mevcut durumda sorumluluk da halka yüklenmektedir. Yine 23 Ocak 1932 tarihli hayat yolunda vazife başlıklı yazıda da bu kez Cumhurbaşkanı Atatürk büyük mürşit sıfatıyla tanımlanırken fedakarlık yapmak vazifesi yine halka düşmektedir. Devletçilik temalı söylemleri oluşturan diğer alt temalar ise tasarruf etmek ve yerli malı kullanmak konuludur. Sözkonusu temalar devletçilik kavramının ekonomik açıdan anlaşılmasıdır. Genel olarak değerlendirdiğimizde yurttaşa ciddi anlamda görev yükleyen bir üstyapı örgütlenmesiyle karşı karşıya kalınmaktadır. Devlet yüceltilirken, birey vazifelendirilmekte, bütünü oluşturan ve istenileni yapması talep edilen bir unsur olarak sıradanlaştırılmaktadır. 2.2. Köycülük Temalı Söylemler VERGİLERE DAİR Köylü kardaş!...memleket bizden birçok hizmetler bekliyor. Bunlardan biri de Devlet borcunu vaktında vermektir. Bu hizmeti ehemmiyetsiz görmeyin, çok büyük bir hizmettir. Bunun için Hükümete olan borçlarımız defterin başında yazılı olmalı, tahsildar bizi aramadan biz onu bulup borcumuzu gününde vermeliyiz. BU BORÇ VATAN VE NAMUS BORCUDUR. Köylü (8 Nisan 1929). KÖYLÜLER! Kredi kooperatiflerine layık olduğu ehemmiyeti veriniz. Sizi saadet sarayına götürecek en kısa yol odur (20 Kasım 1929). 14

KÖYLÜ NE ZAMAN MES UT OLUR? MECBURİ ZİRAAT ÜSULÜNDEN BAŞKA KÖYLÜNÜN SAADETİNİ HAZIRLAYACAK HİÇBİR VASITANIN VÜCUDUNA KAİL DEĞİLİZ...Milletin hayat menbaı olan köylüyü mecburen çalıştırmak, onu ataletten kurtarmak ve çok faal bir uzuv olarak yetiştirmek icap eder. Bunun da en acil çaresi mecburi ziraat usulüdür. Ziraat odalarının esas teşekkülünden maksat ta bu gibi gayeler etrafında varlık göstermesidir....köylü yarınını göremez, yarının hadiselerini bugünden keşif ve ihate edemez. Onu kendi haline bırakmak doğru değildir. Arazi sahiplerinin atıl kalması, tarlaların ekilmemesi bir nevi cinayettir. Türkün altunu topraktadır; kazince meydana çıkar....memleketin hayati ihtiyacının ancak köylüyü ziraat işlerinde faaliyete getirmekle tehvin edilebileceği şek ve şüphe götürmez (22 Ocak 1930). SERBEST KUMARHANELER KÖY DÜKKAN VE KAHVELERİ KAPATILMALIDIR Köylüyü ızrar eden, bu faal unsuru atalet ve meskenete sevkeden son senelerde köylere musallat olan kumarcılık ve bunun vasıtai intişarı bulunan köy dükkan ve kahve haneleridir. Melek kadar saf ve temiz olan köylü çocukları alın teriyle kazandıkları yiyeceklerini bu batakhanelerde gaybediyorlar. Tenbelliği ve fena huyu bu yerlerde alıyorlar....bir gece içinde birkaç ahır değiştiren sığır hayvanlarının nakil ve sevk emirleri bu şeamet yuvalarından veriliyor....son söz olarak söyliyelim ki köylünün selameti namına köy dükkan ve kahve haneleri bila kaydü şart kapatılmalıdır (1 Şubat 1930). KÖYLÜYÜ TENVİR İÇİN Maarif teşkilatımız kamyonlar içinde nakledilecek seyyar sinema ve kütüphaneler vasıtasile köylüyü tenvir edecekmiş. Ne ala.. Fakat, kamyon uğrağı olmıyan mahaller halkı ne suretle tenvir edilecektir? Biz vaktile cem iyatı hayriyenin köylüye tanıtılması için seyyar sinemalar ve tiyatrolar ihdası lüzumundan ehemmiyetle bahsetmiştik. Filhakika köylü kulaklarından ziyade gözlerine inanır. Köylü muhtacı tenvirdir ve buna da istidadı vardır. Yeter ki tenvir tarzları hale ve vaziyete uygun olsun. İşin esaslı olması da ancak bu suretle mümkindir (10 Haziran 1931). 15

Ülkü mecmuası bir anket açtı Ankarada kudretli kalemler tarafından neşredilmekte olan ÜLKÜ mecmuası köycülük hakkında bir anket açmıştır. Ülkü bu anketi ile asırların ihmal ettiği köylünün, bu yurdun efendisinin terakki ve inkişafı çarelerini araştırmaktadır (24 Temmuz 1933). Güzelordu gazetesinde yer alan köycülük temalı söylemlerde, köylüler; yarınını göremeyen, saf, tenvir edilmeye yani aydınlatılmaya muhtaç bir topluluk olarak gösterilir. Yine halkın yüzde 80 inini oluşturan köylü kitlesinden beklenen, vergisini zamanında hatta zamanından önce ödemesi, tarım işlerini aksatmamasıdır. Köylü istenildiğinde zorunlu olarak çalıştırılabilecek, gündelik hayatına istenildiğinde müdahale edilebilecek bir varlık olarak görülmektedir. Yurdun efendisi olarak gösterilenlerin, bir taraftan da terakki ve inkişafı için çareler aranmaktadır. Güzelordu gazetesindeki köy ve köylüye yönelik yaklaşım, Cumhuriyeti kuran yönetici elitin toplumu yukarıdan aşağıya yeniden şekillendirme çabasının bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Sonuç Bir ülkenin tarihinde yaşamsal öneme sahip bir dönemi anlamak, o döneme ait başat ideolojileri, bu ideolojileri oluşturan kültürel söylemleri incelemekle mümkün olabilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti için de 1923 ten kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ün yaşamını yitirdiği 1938 e kadar olan 15 yıllık dönem hayati öneme haiz olmuştur. Zira bu dönemde yeni Türk devletinin ideolojik yapısı biçimlenmiş, nasıl bir toplumsal yapı oluşturulmak istendiği ortaya konmuştur. Altı ok adı verilen; cumhuriyetçilik, milliyetçilik, devletçilik, halkçılık, laiklik ve devrimcilik ilkelerini kapsayan kültürel söylemler, Kemalist ideolojinin de yapıtaşlarını oluşturur. Bu çalışmada da, özellikle dönemin ekonomi politiğini anlamakta yardımcı olabilecek, devletçilik ve halkçılık ilkesine bağlı olarak köycülük yaklaşımına ait kültürel söylemler, Türk basın tarihinde ilk köy gazetesi olarak bilinen Güzelordu gazetesi üzerinden incelenmiştir. Bireyi değil devletin varlığını ve egemenliğini esas alan devletçilik anlayışının ve toplum mühendisliği yaklaşımının önemli bir göstergesi olan köycülüğe dair kültürel söylemlerin Güzelordu gazetesindeki varlığı da tespit edilmiştir. Böylece, cumhuriyeti kuran elit çekirdeğin ve onun çevresindeki dar bir aydın kadronun, ürettiği kültürel söylemlerle oluşturmaya çalıştığı ideolojik yapıyı topluma benimsetmeye çalışırken, dönemin kitle iletişim araçlarını mümkün olduğunca etkin bir şekilde kullandığını söyleyebiliriz. Nitekim, 16

Güzelordu gazetesindeki devletçilik temalı kültürel söylemlerde, tek tek insanların çıkarlarını ve haklarını dikkate almaksızın devlet çıkarlarına mutlak öncelik ve egemenlik tanınmasını ifade eden hikmet-i hükümet kavramına koşut yaklaşımlar açıkça görülmektedir. Gazetede yer alan köycülüğe dair kültürel söylemler incelendiğinde de toplum mühendisliği yaklaşımları net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kaynakça 1998 Alp Tekin, Kemalizm, çev. Çetin Yetkin, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, Boyatzis E. Richard, Transforming Qualitative İnformation: Thematic Analysis And Code Development, SAGE Publications, California USA, 1998 Çavdar Tevfik, İz Bırakan Gazeteler ve Gazeteciler, İmge Kitabevi, Ankara, 2007 Dizman İbrahim, Türkiye nin İlk Köy Gazetesi: Güzelordu ve Bilal Köyden, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1999 Dursun Çiler, Televizyon Haberlerinde İdeoloji, İmge Kitabevi, Ankara, 2001 Fiske John, İletişim Çalışmalarına Giriş, çev. Süleyman İrvan, Ark Yayınları, Ankara, 2003 Güvenç Bozkurt, İnsan ve Kültür, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984 Heywood Andrew, Siyaset, Liberte yayınları, Ankara, 2006 Kahraman Hasan Bülent, Türk Siyasetinin Yapısal Analizi I, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2008 Karaömerlioğlu M. Asım, Köy Enstitüleri Üzerine Düşünceler, Toplum ve Bilim, Sayı: 76, 1998 17

Mektupçu Hilmi, Köycülük, Gaziantep Halk Matbaası, Gaziantep, 1934 Oskay Ünsal, İletişimin ABC si, Simavi Yayınları, İstanbul, 1994 2009 Özer Ömer, Eleştirel Haber Çözümlemeleri, Anadolu Üni. Yayınları, Eskişehir, 2003 Özipek Berat, Devlet, Siyaset, ed. Mümtaz er Türköne, Lotus Yayınevi, İstanbul, Parlak İsmet, Türkiye de İdeoloji-Eğitim İlişkisi: Erken Cumhuriyet Dönemi Tarih ve Yurt Bilgisi Ders Kitapları Üzerine Bir İnceleme, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2005 Perin Cevdet, Atatürk ve Kültür Devrimi, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1982 Türkdoğan Orhan, Kemalist Sistem ve Sosyolojik Yapısı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2005 Uygur Nermi, Kültür Kuramı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1996 Güzelordu, 8 Nisan 1929 Güzelordu, 24 Nisan 1929 Güzelordu, 7 Ağustos 1929 Güzelordu, 20 Kasım 1929 Güzelordu, 4 Ocak 1930 Güzelordu, 13 Ocak 1930 Güzelordu, 22 Ocak 1930 18

Güzelordu, 1 Şubat 1930 Güzelordu, 24 Aralık 1930 Güzelordu, 25 Şubat 1931 Güzelordu, 10 Haziran 1931 Güzelordu, 18 Kasım 1931 Güzelordu, 12 Aralık 1931 Güzelordu, 23 Ocak 1932 Güzelordu, 24 Temmuz 1933 Ulus, 13 Mayıs 1935 19