ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU



Benzer belgeler
ENERJİ-ÇEVRE ETKİLEŞİMİ VE ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLER SELVA TÜZÜNER ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. (EÜAŞ) GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE FASLI MÜZAKERE SÜRECİ

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü. ENOFİS 05 Şubat 2009

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

ULUSLARARASI ÇEVRE MEVZUATI

Karar -/CP.15. Taraflar Konferansı, 18 Aralık 2009 tarihli Kopenhag Mutabakatını not alır.

AB ÇEVRE POLİTİKALARI. Prof.Dr. Günay Erpul Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ABD Dışkapı - Ankara

TÜRKİYE ÇEVRE POLİTİKASINA ÖNEMLİ BİR DESTEK: AVRUPA BİRLİĞİ DESTEKLİ PROJELER

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... XIII 1. GENEL ENERJİ...1

AKDENİZ EYLEM PLANI SEKRETARYASI (AEP)

TÜRKİYE NİN RÜZGAR ENERJİSİ POLİTİKASI ZEYNEP GÜNAYDIN ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI ENERJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Yasal ve Kurumsal Durumun Değerlendirilmesi, İyileştirilmesi ve Buna İlişkin Gerekli Adımlar

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EYLEM PLANINDA SU

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

SERA GAZI EMİSYONU HAKAN KARAGÖZ

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

ULUSLAR ARASI KARBON PİYASASI

Türkiye nin Enerji Politikalarına ve Planlamasına Genel Bakış

Sera Gazlarının İzlenmesi ve Emisyon Ticareti. Politika ve Strateji Geliştirme. Ozon Tabakasının Korunması. İklim Değişikliği Uyum

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

Öncelikli Kimyasallar Yönetimi Şube Müdürlüğü Faaliyetler ve KOK Projesi

Türkiye nin Endüstriyel Emisyonlar Direktifine Uyumu: Enerji Sektörü Üzerindeki Muhtemel Maliyetler

Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifinin Türkiye de Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi

İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi Koordinasyon Kurulu Çalışma Grupları

İSTİHDAMA KATKISI. Tülin Keskin TMMOBMakine Mühendisleri Odası

İÇİNDEKİLER TABLO VE ŞEKİLLER...

Piyasaya Hazırlık Ortaklık Girişimi

Dünyada Enerji Görünümü

ÇEVRE DENETİMİNDE KÜRESEL GÜNDEM VE EUROSAI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DENETİMİ SEMİNERİ

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

HAVA YÖNETİMİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. Emisyon Kontrolünün Geliştirilmesi Projesi

2001 yılında Marakeş te gerçekleştirilen 7.Taraflar Konferansında (COP.7),

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

BMİDÇS -COP16 SONRASI DEĞERLENDİRMELER

SANAYİDE VE KOBİ LERDE ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN ARTIRILMASI PROJESİ HAZIRLIK ÇALIŞTAYI. Dr. Mehmet DUYAR

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

KIRSAL KALKINMA. Ülkemizin Ulusal Kırsal Kalkınma Politikalarının belirlendiği strateji belgeleri;

Dünyada Enerji Görünümü

18 Aralık 2009, İstanbul Ayşen SATIR

İklim Değişikliği ve Enerji İlişkisi

RÜZGAR ENERJİSİ. Cihan DÜNDAR. Tel: Faks :

Küresel Çevre Yönetimi için Ulusal Kapasite Öz Değerlendirme Analizi

Enervis H o ş g e l d i n i z Ekim 2015

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI MÜCADELE ADIMLARI

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve 2030 Sonrası Kalkınma Gündemi

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

SERA GAZLARININ İZLENMESİ ve EMİSYON TİCARETİ

Sürdürülebilir Kalkınma ve Tarım. DR. TAYLAN KıYMAZ KALKıNMA BAKANLıĞı

EK 4 AVRUPA BĐRLĐĞĐ MÜKTESEBATININ ÜSTLENĐLMESĐNE ĐLĐŞKĐN TÜRKĐYE ULUSAL PROGRAMI KAPSAMINDA TEMĐZ (SÜRDÜRÜLEBĐLĐR) ÜRETĐM ĐLE ĐLGĐLĐ UYUM ÇALIŞMALARI

SANAYİ SEKTÖRÜ. Mevcut Durum Değerlendirme

Karbon Piyasasına Hazırlık Teklifi Market Readiness Proposal (MRP)

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

SERA GAZI SALIMLARININ DEĞERLEND

TÜRKİYE CUMHURİYETİ NİYET EDİLEN ULUSAL OLARAK BELİRLENMİŞ KATKI

Kyoto Protokolü. Nurel KILIÇ

Avrupa Birliği Taşkın Direktifi ve Ülkemizde Taşkın Direktifi Hususunda Yapılan Çalışmalar

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

UNIDO Eko-Verimlilik (Temiz Üretim) Programı

KÜRESEL ISINMA HAKKINDA ULUSLARARASI DÜZENLEMELER

ÇEVRE VE DOĞA KORUMAYLA İLGİLİ ULUSAL VE

Kyoto Protokolü nün Onanması (Taraf Olunması) ve Uluslararası İklim Rejiminin Geleceği ile İlgili Bazı Politik ve Diplomatik Noktalar

NEC hakkında gerekli bilgi

TTGV Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Destekleri

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ POLİTİKALARI ve ENERJİ

Tablo No Yürürlükteki AB mevzuatı Taslak Türk mevzuatı Kapsam Sorumlu kurum Yayım tarihi /55/AT ve 2004/67/AT sayılı Direktifler

Türkiye nin Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesine Destek için Teknik Yardım Projesi

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI

1 MEKÂN-EKOSİSTEM-ÇEVRE-EKOLOJİ- ÇEVREBİLİM: KAVRAMSAL TARTIŞMA

Bursa SYK Ozlem Unsal, BSI Group Eurasia Ülke Müdürü 14 Ekim 2015, Bursa. Copyright 2012 BSI. All rights reserved.

ISSAI UYGULAMA GİRİŞİMİ 3i Programı

Temiz Üretim Süreçlerine Geçişte Hibe Programlarının KOBİ lere Katkısı. Ertuğrul Ayrancı Doğu Marmara Kalkınma Ajansı

BELEDİYELERCE BİLGİ SAĞLANACAK İDEP EYLEMLERİ

AVRUPA BİRLİĞİ TARAFINDAN FİNANSE EDİLEN PROJE LİSTESİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

AB Çevre Mevzuatı Rıfat Ünal Sayman REC Türkiye Direktör Yrd.

Düşük Karbonlu Kalkınma İçin Çözümsel Tabanlı Strateji ve Eylem Geliştirilmesi Teknik Yardım Projesi

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih Birol Baş Ekonomist, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İstanbul, 20 Aralık 2013

TTGV ÇEVRE PROJE FAALİYETLERİ VE İŞBİRLİĞİ AĞLARI OLUŞTURULMASI PROJESİ

İKLİM DOSTU ŞİRKET MÜMKÜN MÜ?

BİYOKÜTLE ENERJİ SANTRALİ BİOKAREN ENERJİ

vizyon escarus hakkında misyon hakkında Escarus un misyonu, müşterilerine sürdürülebilirlik çözümleri sunan öncü bir şirket olmaktır.

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Türkiye nin Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi Mekanizmasına Destek için Teknik Yardım Projesi Ankara, 15 Şubat 2017

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

Enerji ve İklim Haritası

TMMOB PEYZAJ MiMARLARI ODASI

ÇEVRE SEKTÖRÜ. Türkiye nin i Avrupa Birliği ne üyelik başvurusu. Katılım Ortaklığı Belgesi nin kabulü Yılı Ulusal Programı nın hazırlanması

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

ENERJİ ALTYAPISI ve YATIRIMLARI Hüseyin VATANSEVER EBSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışma Grubu Başkanı

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

FASIL 11 TARIM VE KIRSAL KALKINMA

Transkript:

World Energy Council CONSEIL MONDIAL DE L ENERGIE Turkish National Committee COMITE NATIONAL TURC Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU Aralık 2007 Ankara

ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU Koordinatör Başkan Üye Üye Üye Üye Üye Üye Üye Üye Üye : Tülin KESKİN (DEK-TMK) : Selva TÜZÜNER (DEK-TMK) : Yunus ARIKAN (Bölgesel Çevre Merkezi) : Ali Kemal AYDIN (TEDAŞ Genel Müdürlüğü) : Ayşegül BAHAYETMEZ (EÜAŞ Genel Müdürlüğü) : Hatice ERDİ (Hazine Müsteşarlığı) : Elif KÜÇÜK (TPAO Genel Müdürlüğü) : Gülin ÖZİLKİZ (AYGAZ A.Ş.) : Necip ÖZTÜRK (EİEİ Genel Müdürlüğü) : Şaziye SAVAŞ (Çevre ve Orman Bakanlığı) : Funda TÜTÜNCÜ (Çevre ve Orman Bakanlığı)

İÇİNDEKİLER Yönetici Özeti... 8-1-1 1. GİRİŞ... 8-1-3 2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE ENERJİ-ÇEVRE ETKİLEŞİMİ... 8-1-3 2.1. Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Süreci... 8-1-3 2.2. Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji - Çevre Etkileşimi... 8-1-5 3. AVRUPA BİRLİĞİ NDEKİ GELİŞMELER VE ÜYELİK YOLUNDA TÜRKİYE.. 8-1-6 3.1. AB de Çevre Politikaları Süreci... 8-1-6 3.2. AB Enerji Çevre Politikaları... 8-1-9 3.3. Türkiye de AB Çevre Mevzuatı Uyum Çalışmaları ve ilgili Projeler... 8-1-12 4. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ... 8-1-14 4.1. İklim Değişikliğinin Tanımı ve Sektörler Üzerindeki Etkileşimi... 8-1-14 4.2. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi... 8-1-16 4.3. Sözleşme karşısında Türkiye nin Durumu ve İlgili Çalışmalar... 8-1-16 4.4. Kyoto Protokolu ve Türkiye nin Durumu... 8-1-18 4.5. İklim Değişikliği ve Enerji Sektörü... 8-1-22 4.6. Emisyon Ticareti ve Bulgaristan Örneği... 8-1-26 5. KÜRESELLEŞME, ENERJİ SEKTÖRÜNÜN YENİDEN YAPILANMASI, REKABET VE ÇEVRE... 8-1-27 6. FİNANSMAN VE TEŞVİKLER... 8-1-30 7. ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE ÇEVRE... 8-1-31 7.1. Enerji Verimliliği ve Sera Gazları Azaltımı... 8-1-31 7.2. Dağıtımda Verimlilik Çalışmaları... 8-1-35 8. SONUÇ VE ÖNERİLER... 8-1-36

KISALTMALAR AB : Avrupa Birliği BM : Birleşmiş Milletler CCS : Carbon Capture and Storage CO 2 -eşdeğer: CO 2 ve CO 2 cinsinden diğer sera gazlarının toplamı ÇEP : Çevre Eylem Programı IPCC : Intergovernmental Panel on Climate Change İDÇS : İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi KP : Kyoto Protokolü REC : Regional Environmental Center UNDP : United Nations Development Programme UNFCCC : United Nations Framework Convention on Climate Change

YÖNETİCİ ÖZETİ Bu rapor Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi bünyesinde oluşturulan Enerji ve Çevre Çalışma Grubu tarafından hazırlanmıştır. Raporda, çevre konuları enerji sektörü açısından ele alınmış olup, günümüzde Türkiye için önemli olan konular çalışılmıştır. Bu kapsamda, Raporda, AB üyeliği çerçevesinde çevre ve iklim değişikliği ağırlıklı olarak yer almakta olup, sürdürülebilir kalkınma, enerji sektörünün yeniden yapılanması konusunda çevre faktörü, çevre yatırımlarının finansmanı, teşvikler ve enerji verimliliğinin çevreye katkıları v.b. konular da ele alınmıştır. Son senelerde çevre bilincinin her geçen gün daha fazla artması ile çevre konularındaki çalışmalar yoğunlaşmış ve sürdürülebilir kalkınma kavramının önem kazanması çevresel hususların yeni bir boyut kazanmasına ve sektörel faaliyetlerde çevrenin öneminin artmasına neden olmuştur. Sürdürülebilir kalkınma ile, kaynaklar tüketilmeden, çevreye zarar vermeden, toplumların, ülkelerin kalkınma ve sanayileşme süreçlerinin devamının sağlanması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünyanın miras olarak bırakılması hedeflenmektedir. Tarihsel olarak sürdürülebilirlik felsefesi 18.yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında ortaya çıkmış olmakla beraber bu kavram en somut şekli ile, 1992 yılında yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı sırasında tam anlamını bulmuştur. Enerji kalkınmanın ana unsuru olmasına karşılık, çevresel riskleri ve sorunları da birlikte getirmektedir. Enerjiye yönelik tüm faaliyetler, araştırılmasından başlayarak tüketimine kadar her aşamada, önlem alınmadığı taktirde, çevre üzerinde, olumsuz etkiler yaratmakta ve yerel, bölgesel, küresel çevre sorunlarına yol açabilmektedir. Bu nedenle enerji-çevre arasındaki etkileşim önemle üzerinde durulması gereken bir husus olup, sürdürülebilirliğin üç ana unsurları olan ekonomi, enerji ve çevre arasında bir denge sağlanmalıdır. Ülkemizde son yıllarda, çevresel bilincin artması sonucunda çevresel konulara ağırlık verilmesine başlanmış ve AB adaylık süreci ile birlikte bu çalışmalar hız kazanmıştır. AB çevre politikaları ve çevre müktesebatı oldukça kapsamlı olup, uyum açısından Türkiye yi zorlu günler beklemektedir. AB çevre politikaları ve çevre mevzuatının gelişmesi, Birleşmiş Milletler in çevre konusundaki çalışmalarına ve çabalarına paralel olarak 1970 li yılların başında başlamıştır. AB çevre politikaları, ilki 1973 yılında hazırlanmış olan çevre eylem planları ile oluşturulmaktadır. Birinci Çevre Eylem Planında, çevre politikalarının prensipleri, hedefleri belirlenmiş ve uygulama için gerekli eylemler tanımlanmıştır. En önemli çevre eylem planlarından biri Beşinci Çevre Eylem planı olup, bu eylem planı ile önemli bir aşama kaydedilmekte ve çevre faktörünün sektör politikalarına entegrasyonu öngörülmektedir. Çevre mevzuatının geliştirilmesi de bu eylem planları çerçevesinde olmuştur. AB çevre mevzuatı çok kapsamlı ve çok sıkı kısıtlamaları kapsayan bir mevzuat olup, önemli bir bölümü enerjiye yönelik faaliyetleri, özellikle elektrik sektörünü de ilgilendirmektedir. Mevzuatın önemli bir bölümü enerjiye yönelik faaliyetleri, özellikle elektrik sektörünü de ilgilendirmektedir. AB çevre mevzuatının ülkemiz çevre mevzuatına göre oldukça sıkı önlemleri, standartları ve sınırları getirmesi nedeniyle, mevzuat uyumu, gerek mevcut tesisler gerekse yeni kurulacak tesisler açısından, yüksek maliyetli yatırımlar gerektirecektir. AB mevzuat uyum çalışmaları Çevre ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda geniş bir katılım ile yürütülmektedir. Mevzuatı uyumu tarama süreci çerçevesinde, çevre faslı tanıtıcı toplantısı 3-11 Nisan 2006 tarihlerinde, ayrıntılı toplantı ise 29 Mayıs 2 Haziran ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU 8-1-1

2006 tarihlerinde Brüksel de gerçekleştirilmiştir. Söz konusu toplantılar öncesi başlayan çalışmalar halen devam etmektedir. İklim Değişikliği dünyanın gündeminde olduğu kadar, ülkemizin de gündeminde yer alan en önemli konulardan biri olup, iklim değişikliğinin, seller, kuraklık, sıcaklıklardaki artış v.b. ilk işaretleri günümüzde görülmeye başlanmıştır. Küresel ısınma ve İklim değişikliği konusuna yönelik olarak uluslararası adım 1992 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi nin (İDÇS) imzaya açılması ile atılmıştır. Türkiye, gelişmiş ülkelerle birlikte, İDÇS nin hem Ek-1 hem de Ek-2 listesinde yer alması ve dolayısıyla gelişmişlik düzeyi ile yükümlülüklerinin bağdaşmaması nedeniyle uzun zaman taraf olmamış, ancak, Ek-2 listesinden çıkarak özel koşullarla Ek-1 listesinde kalma önerisinin kabul edilmesi ile 2004 yılında taraf olmuştur. Sözleşmeye taraf olunması ile Sözleşme gereği hazırlanması gereken ulusal envanter ve ulusal rapor 2007 yılında Birleşmiş Milletlere sunulmuştur. Türkiye İDÇS ne taraf olmakla birlikte; İDÇS çerçevesinde 1997 yılında imzaya açılan Kyoto Protokoluna taraf olmamıştır. Protokol ile emisyon azaltımı sağlamak üzere emisyon ticareti, temiz kalkınma mekanizması ve ortak yürütme gibi mekanizmalar getirilmekte ve Protokolun ilk uygulama dönemi olan 2008-2010 yılları arasında Ek-1 ülkeleri için sera gazlarının 1990 yılına göre %5 daha azaltılması öngörülmektedir. Türkiye nin Protokola taraf olup, olmaması halen tartışma konusudur. İklim değişikliğini yaratan en önemli sera gazının fosil yakıtların kullanılmasından kaynaklanan CO 2 olması nedeniyle, enerji ilişkin sektörlerin sera gazları emisyonlarındaki sorumluluk payı oldukça yüksektir. Bu nedenle enerjiye yönelik faaliyetlerde enerji kaynaklı sera gazlarının azaltılması için başta enerji verimliliğinin, özellikle talep taraflı enerji verimliliğinin sağlanması olmak üzere, hidrolik kaynakların kullanılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, gelişmiş ve verimli teknolojilerin uygulanması v.b. önlemlerin alınması önem arz etmektedir. Ayrıca, gelişmiş ülkelerce karbon tutma ve depolama teknolojisi üzerinde çalışmalar yapılmakta olup, gelecekte ümit verici bir teknoloji olması beklenmektedir. Ancak, sera gazı azaltıcı önlemler arasında en maliyet-etkin çözüm olan talep taraflı enerji verimliliğinin artırılması birinci önceliği almaktadır. İklim değişikliğinin diğer önemli boyutu da, ülkemizin iklim değişikliği sonuçlarından etkilenecek olmasıdır. Bu etkilerin uzun bir süreç alacak olmasına karşılık, günümüzde ilk sinyallerinin de görüldüğü gibi, kuraklık önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuraklık nedeniyle, su gelirlerinde de azalma görülecek ve bu husus hidrolik potansiyeli ve hidrolik santralları etkileyecektir. Ayrıca, özellikle yaz aylarında ortalama sıcaklıkların artması elektrik sektöründe diğer bazı sorunlara da neden olacaktır. Çevre konuları enerji sektöründe serbest piyasanın oluşturulmasında da önemli bir konu olacaktır. Gerçek anlamda rekabete dayalı bir enerji piyasası için enerji arzı-çevre rekabet arasında denge sağlanmalıdır. Çevre yatırımları yüksek maliyet getiren yatırımlar olup, gerekli finansmanın sağlanması önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, çevrenin korunmasına yönelik bazı teşviklerin sağlanması da önem arz etmektedir. 8-1-2 ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU

1. GİRİŞ Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi bünyesinde oluşturulan Enerji ve Çevre Çalışma Grubu tarafından hazırlanmış olan bu raporda, enerji ve çevre konuları ile birlikte, enerji verimliliğinin de çevre boyutu ele alınmıştır. Geleneksel, alışıldık bir çevre raporu yerine, Türkiye nin gündeminde bulunan önemli konuların yer aldığı bir rapor niteliğinde olmasına çalışılmıştır. Enerji ve çevre arasındaki etkileşim ve sürdürülebilir kalkınma hususları uluslararası ve ulusal düzeyde ele alınmış olup, dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeler, süreçler dile getirilmiştir. Ülkemizin Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecinde olması nedeniyle AB nde çevre konusundaki gelişmeler AB çevre politikaları incelenmiştir. Dünyanın ve ülkemizin gündemini işgal eden, ilk etkileri günümüzde somut olarak yaşanmaya başlayan iklim değişikliği ise en ağırlıklı ve kapsamlı bir konu olarak ele alınmıştır. Ayrıca, bir yandan kaynak israfını önleyen, diğer yandan çevrenin korunmasına çok önemli katkılarda bulunan enerji verimliliğinin önemi üzerinde durularak, başta sanayide olmak üzere, ülkemizde enerji verimliliğinin sağlanmasının çevreye yönelik katkıları konusunda çalışmalar, gelişmeler anlatılmıştır. 2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE ENERJİ-ÇEVRE ETKİLEŞİMİ 2.1. Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Süreci Sürdürülebilir kalkınma (sustainable development) kavramı ilk kez, Federal Almanya da Baden bölgesinde 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başında Karaormanların yok edilmesini önlemek amacı ile çıkarılan yasalarda kullanılmıştır. Bir yandan odun gereksinimini karşılamakta sürekliliği sağlamak, diğer yandan da ormanların rüzgarı önleme, su gereksinimini karşılama ve dinlenme alanları olma özelliklerini korumak için ormanlardan yararlanırken yalnızca bugünkü gereksinimleri gözetmemek, tersine onların daha sonraki kuşaklara da hizmet etmesini sağlamak üzere hep yeniden üretmek gerekmektedir diye düşünülmüştür [1]. Sürdürülebilirlik aynı zamanda sürdürülebilir ürün (nachhaltiger Ertrag/sustained yield) biçiminde 19. yüzyılda hem Alman hem de İngiliz dilinde kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyıl başından itibaren özellikle Almanya da ormanların ekolojik ve estetik açıdan işlevlerini vurgulamak amacı ile sürdürülebilirliklerinden söz edilmiştir. Koşut gelişmelerin en son 25 yılda Anglosakson dilinde de olduğu ve sürdürülebilir (sustainable) sıfatının artan oranda ekolojik bir içerik kazandığı görülmektedir [2]. Gerçek anlamda çevre bilinci ve çevreye olan hassasiyet 20. yüzyılın sonlarına doğru artmaya başlamış ve 1970 li yıllardan itibaren ilk adımlar atılmıştır. Ancak, bu ilk adımlar yerel ve bölgesel düzeyde kalmış, daha sonra çevre kirliliğinin sınırlar ötesine taşınabilen karaktere sahip olması nedeniyle uluslararası boyutta işbirliği yapılmasının gereği gündeme gelmiştir. Çevrenin korunmasına yönelik uluslararası çabalarda Birleşmiş Milletler (BM) öncü olmuş ve bu kapsamda, çevre konusunu ele alan ilk Zirve 1972 yılında, Stockholm de düzenlenmiş ve çevre sorunları tanımlanarak, bazı ilkeler belirlenmiş ve ekonomik kalkınmanın çevre ile uyumlu olması hususu da dile getirilmiştir. Bu zirvede, sürdürülebilir kalkınma sözcüğü kullanılmamakla birlikte kavramın ana temasını oluşturan ekonomi ve çevre ilişkisine değinilmiştir. Stokholm Bildirgesi nin önsözünde (paragraf 2) insan çevresinin geliştirilmesinin ve korunmasının insanların refahını ve tüm dünyadaki ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU 8-1-3

ekonomik kalkınmayı etkileyen ana mesele olduğunun belirtilmesi, paragraf 6 da da çevresel amacın dünya ölçeğindeki sosyal ve ekonomik kalkınma ve barış ile birlikte ve bunlarla ahenkli olarak gerçekleştirilebileceği ifadesine yer verilmesi bu ilişkinin önemini ortaya koyma çabasının göstergeleridir. Bildirge nin ilkeleri; hava, su, toprak, flora ve faunayı içine alan doğal kaynakların korunması, doğanın temel nitelikli yenilenebilir kaynakları üretme kapasitesinin muhafazası, yenilenemez kaynakların gelecekte yok olma tehlikesine karşı korunması ve denizlerin insan ve canlı sağlığı açısından tehlike yaratacak atıklarla kirlenmesinin önlenmesine işaret eder. Bu ilkelerin bazılarında, faaliyetlerin gerçekleştirilmesinin dikkatli bir planlamaya bağlanması (2. ilke) ve ekonomik kalkınma planlamasında yabanıl yaşam dahil doğanın korunmasına önem verilmesi ne (4. ilke) açıkça değinilmesi çevre ve kalkınma ilişkisinin kurulması yönündeki göstergelerdir. Çevre konularındaki bu çabalara bakıldığında sürdürülebilirlik ifadesi açıkça yer alamasa bile bu konuda ilk adımların atıldığı görülmektedir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı, ilk defa tam anlamıyla, 1992 yılında, Rio de Janeiro da düzenlenen ve Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (United Nations Conference on Environment and Development - UNCED) sırasında ifade edilmiştir. Çevresel sorunların tüm dünya ülkelerini ilgilendiren küresel bir husus olduğu bilinci ile sorunlara uluslararası platformlarda çözüm aramak üzere düzenlenen bu Zirvede ilk defa çevre konusu kapsamlı bir şekilde ele alınmış ve Sürdürülebilir kalkınma kavramı çerçevesinde insan ve çevre ön plana çıkarılmıştır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi-BMİDÇS (United Nations Framework Convention on Climate Change-UNFCCC) (Bkz. Bölüm 4.2.), Bitki Çeşitliliği Sözleşmesi, bir eylem planı olan Gündem 21, Rio Deklarasyonu gibi önemli uluslararası sözleşmeler ve belgeler imzaya açılmıştır. Ancak, ilk defa çevre konusunun kapsamlı bir şekilde ele alınmasına karşılık, Zirve sonrasında çevre boyutunun kalkınma politikalarına dahil edilmesi konusundaki uygulamalarda önemli bir ilerleme kaydedilememiştir. On yıl sonra, 2002 yılında gerçekleştirilen Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi (World Summit on Sustainable Development) Rio Zirvesi nde belirlenen prensipleri, uygulamaları ve gelişmeleri gözden geçirmek üzere düzenlenmiş olup, sürdürülebilirlik kavramı artık ana tema olarak ele alınmıştır. Bu kapsamda, yoksulluğun giderilmesi başta olmak üzere, sağlık, enerji, çevre, tarım, biyolojik çeşitlilik v.b. birçok konu tartışılmıştır. Enerjiye ilişkin konularda ise, dünyanın önemli bir bölümünün enerjiden yoksun olduğu önemle üzerinde durulan bir husus olmuş, enerjinin elde edilebilir, erişilebilir ve ödenebilir (available, accessible, affordable) olmasının önemi vurgulanmıştır. [3] Zirve sonunda, Uygulama Planı ve Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Deklarasyonu olmak üzere iki resmi sonuç belgesi ortaya çıkmış ve Türkiye de dahil olmak üzere, bir çok ülke tarafından Yenilenebilir Enerji Deklarasyonu imzalanmıştır. Ayrıca, Zirvede önemli olan bir diğer husus da somut ortak projelerin yapılması konusunda paydaşların bir araya gelmesinin sağlanması olmuş ve ikili ve çoklu işbirliğinin temelleri atılmıştır [3]. Çevre ve sürdürülebilir kalkınma konusunda Birleşmiş Milletler öncülüğünde hızlanan çalışmalar için en büyük destekçi Avrupa Birliği-AT (eski adıyla Avrupa Topluluğu-AT) olmuştur. BM in tüm bu çabalarına paralel olarak, AB tarafından önemli çalışmalar yapılmış, peşpeşe uygulamaya konulan Çevre Eylem Programları ile kararların, sözleşmelerin, anlaşmaların uygulanmasına önemli katkılarda bulunulmuştur. Özellikle 5. 8-1-4 ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU

Çevre Eylem Programı ile ve sonrasında çevre faktörünün sektör politikalarına entegrasyonu sağlanmıştır. (Bkz. Bölüm 3.1.) 2.2. Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji - Çevre Etkileşimi Yukarıda belirtilen sürdürülebilir kalkınma ve çevre bilincinin gelişmesi süreci öncesinde, sosyal ve ekonomik kalkınma, yaşam standardının gelişmesi, refahın artması, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, tüm ülkeler için daima çok önemli olmuş, kalkınmanın önemli girdisi olan enerji arzı ön plana çıkmış, buna karşılık, kalkınma uğruna çevresel sorunlar göz ardı edilmiştir. Günümüzde ise, artık sürdürülebilir kavramı önem kazanmaya başlamış olup, sürdürülebilir kalkınma ile, kaynaklar tüketilmeden, çevreye zarar vermeden, toplumların, ülkelerin kalkınma ve sanayileşme süreçlerinin devamının sağlanması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünyanın miras olarak bırakılması hedeflenmekte olup, bugünün ve geleceğin yaşamının ve kalkınmasının programlanmasıdır. Sürdürülebilir kalkınma sosyal, ekolojik, ekonomik, mekansal ve kültürel boyutları olan bir kavramdır. Bu çerçevede, enerji, ekonomi ve çevre sürdürülebilir kalkınmanın üç ana unsurunu teşkil etmektedir ve gerçek anlamda sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi için bu üç unsur denge içinde olmalıdır. Bu üç unsurdan birinde olumsuz yöndeki bir değişiklik diğer unsurları da etkilemekte ve dengenin sağlanmasında zorluklarla karşılaşılmasına neden olabilmektedir. Enerji kalkınmanın ana unsuru olmasına karşılık, çevresel riskleri ve sorunları da birlikte getirmekte enerjiye ilişkin faaliyetlerde enerji ve çevre arasındaki etkileşim göz önünde tutulması gereken önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerji kaynakları, ister kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtlar olsun, isterse hidrolik enerji, jeotermal, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları olsun, doğadan elde edilmektedir. Buna karşılık, bu kaynakların kullanılması çevre üzerinde olumsuz etkiler meydana getirmekte, diğer bir deyişle, olumsuz etkiler olarak doğaya dönmektedir. Enerji-çevre arasında sıkı bir etkileşim olup, bu enerji-çevre etkileşimi politikaları, ekonomiyi, yasal düzenleyicileri, teknolojileri, hatta liberalleşmenin önemli olduğu günümüzde serbest piyasa koşullarını ve rekabeti içeren oldukça kompleks bir niteliğe sahip olup, sistematik bir analiz ve yönetim gerektirmektedir. Enerjiye yönelik tüm faaliyetler, araştırılmasından başlayarak tüketimine kadar her aşamada, önlem alınmadığı taktirde, çevre üzerinde, hava, toprak, su kirliliği, flora ve faunanın azalması, arazi kullanımı vb olumsuz etkiler yaratmakta ve yerel, bölgesel, küresel çevre sorunlarına yol açabilmektedir. Çevresel hususların dikkate alınmasında ise, ekoloji bir bütün olarak ele alınmalıdır. Aksi taktirde, bir atık miktarında azalma sağlanırken diğer bir atık miktarı artabilmekte ve bir alıcı ortamda kirlilik azaltılırken bir başka ortamda kirlilik yükü artabilmektedir. Bir enerji kaynağı hava kirliliği ve su kirliliği yaratırken diğer bir enerji kaynağı görüntü kirliliği yaratabilmekte ve arazi kullanımında sorunlara neden olabilmektedir. Ayrıca, çevresel sorunların giderilmesi için yapılacak yatırımların yüksek maliyetli olması bu yatırımlarda en uygun teknolojilerin seçilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, çevresel önlemlerin alınmasına yönelik yatırımlarda maliyet - etkin teknolojilerin uygulanması, çevrenin bir bütün olarak, entegre bir şekilde ele alınması ve çevresel sorunlara mümkün olduğu kadar ortak çözümlerin getirilmesi gerekmektedir. ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU 8-1-5

Diğer taraftan, enerji alanında liberalleşmenin gündeme gelmesi ve sektörde serbest piyasa ve rekabet koşullarının oluşturulmasının ön plana çıkması çevresel konulara da yeni bir boyut kazandırmış olup, enerji arzı güvenirliği, rekabet ve çevre dengede tutulması gereken önemli unsurlardır. Çevresel konularda oluşan bazı aksaklıklar rekabet ve enerji arzı güvenirliğinin sağlanmasını da riske sokabilecektir (Bkz. Bölüm 5). 3. AVRUPA BİRLİĞİ NDEKİ GELİŞMELER VE ÜYELİK YOLUNDA TÜRKİYE 3.1. AB de Çevre Politikaları Süreci Avrupa bütünleşmesinin temel unsurlarından biri olarak kabul edilen serbest rekabetin ve serbest dolaşımın sağlanması, çevre alanında da ortak girişimleri ve ortak bir politikayı zorunlu kılmıştır. Üye ülkelerde farklı çevre politikaları uygulanması, özellikle farklı çevresel ölçütlerin belirlenmesi, ürünlerin maliyetlerinin değişik olmasına sebep olabilmektedir. Benzer şekilde, bazı üye ülkelerdeki kalite standartları, diğer üye ülkelerde üretilen bazı ürünlerin o ülkelere girmesine engel teşkil edebilmektedir. Ayrıca, üye ülkelerin bazılarında hava ve su kirliliğini önlemek amacıyla gerekli görülen yatırımlar, ürünlerin maliyetini önemli ölçüde artırmaktadır. Bu ve benzeri hususlar nedeniyle de üye ülkeler arasında malların serbest dolaşımının ve serbest rekabetin tam olarak sağlanamaması gibi bir sorun ortaya çıkabilmektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için ortak bir çevre politikası oluşturulması gerekli görülmüştür. Ortak bir çevre politikası oluşturulmasına neden olan bir diğer önemli gelişme de üye ülkelerde erişilmiş bulunan yaşam kalitesinin daha da yükseltilebilmesi için doğal yaşam koşullarının sağlıklı bir biçimde devam ettirilmesinin ve geliştirilmesinin gerekli olduğunun anlaşılması olmuştur. Üye ülke toplumlarının bütünüyle daha iyi, kaliteli ve refah içinde yaşamasını sağlamaya yönelik bir proje olan Avrupa bütünleşmesinin, insan yaşamının sağlıklı bir biçimde devamı ve kalitesinin artırılması açısından öncelikli öneme sahip çevre ve doğal kaynakların korunması alanına yabancı kalması elbette ki düşünülemezdi. Avrupa Birliği nin kendine özgü bir çevre politikası geliştirmesinin diğer bir nedeni siyasidir. Aynı ekonomik düzenin parçası olan ülkelerde çevre politikalarındaki farklılıklar nedeniyle, yaşam koşullarının farklı şekillerde ve düzeylerde olması üye ülkelerce, siyasi bakımdan da, arzu edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmiştir. En temel sebeplerden biri ise çevre kirlenmesinin siyasal sınırları tanımaması olgusudur. Çevre kirliliğinin bir ülkeden diğerine kolaylıkla yayılması, Avrupa Birliği ne üye ülkeleri, ellerindeki imkanları bu konuda da ortaklaşa ve dayanışma içinde kullanmaya itmiştir. Ayrıca, çevre kirlenmesi ile mücadelenin kapsamlı araştırmalar, kirlenmenin önlenmesi ve ortadan kaldırılmasının da kapsamlı çabalar gerektirmesi, bu alanda gerekli harcamaları paylaşma, işbirliğine ve işbölümüne gitme ihtiyacını artırmıştır. Çevre konusunda dünyadaki gelişmelere ve çevre bilincinin ön plana çıkmasına paralel olarak, özellikle BM tarafından atılan adımlar doğrultusunda, AB nde çevre konularına daha fazla eğilinmiştir. Bu çerçevede, 1972 yılında BM tarafından düzenlenen Stockholm Zirvesini takiben çalışmalar daha da hız kazanmıştır. 1970 li yıllarda hızlanan bu çalışmalar çerçevesinde kapsamlı bir AB çevre politikası oluşumu süreci başlamıştır. AB çevre politikaları, ilki 1973 yılında olmak üzere, birbirini takip eden ve belli dönemler için hazırlanan ve uygulamaya konulan Çevre Eylem 8-1-6 ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU

Programları (ÇEP)-(Environment Action Programme) ile oluşturulmuştur. Daha sonra beşer yıllık dönemler için diğer eylem programları hazırlanmıştır. 1973-1993 yılları arasındaki dönemde uygulamaya konulan ilk dört Çevre Eylem Programı AB çevre mevzuatının oluşmasında temellerin atılması açısından önemlidir. Bu dönemde, başta atık yönetimi, su kirliliği ve hava kirliliği olmak üzere 200 kadar yasal düzenleme getirilmiştir. Daha sonra, günümüz AB politikalarına son şeklini veren Beşinci ve Altıncı Çevre Eylem Programları yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu Eylem Programları, kapsadıkları dönemler ve içerikleri açısından, Tablo 1 de özetlenmektedir. TABLO 1 : AB DE ÇEVRE EYLEM PROGRAMI (ÇEP) UYGULAMALARI ÇEVRE EYLEM PROGRAMI (ÇEP) UYGULAMA TARİHİ İÇERİK 1. ÇEP 1973-1976 Çevre politikasının prensipleri ve hedefleri belirlenmiş ve uygulama için gerekli eylemler tanımlanmıştır. 2. ÇEP 1977-1981 Birinci ÇEP izlenmiş, önemli bir değişiklik getirilmemiştir. 3. ÇEP 1982-1986 Eylem öncelikleri tanımlanmış ve entegrasyon temelleri ile önleyici yaklaşım gereksinimi ortaya atılmıştır. 4. ÇEP 1987-1992 Daha geniş bir yorumlama ve diğer politikalar ile ilişkilendirme yolu ile çevre mevzuatı güçlendirilmiş, korumacı yaklaşımda odaklanılmıştır. 5. ÇEP 1993-2000 - Sürdürülebilirliğe doğru ifadesi ile yayınlanmıştır. - Sorumluluğun paylaşılması gibi yeni kavramları tanımlanmış ve Avrupa seviyesinde çevre korumanın geliştirilmesi için gerekli araçlar belirlenmiştir. 6. ÇEP 2001-2010 Hedefler ve öncelikler belirlenmiştir: a.mevcut çevre mevzuatının uygulaması geliştirilmelidir. b.çevresel konuların politikalara entegrasyonu derinleştirilmelidir. c.tüketici gereksinimlerini karşılayacak biçimde, piyasalar ile birlikte çalışılmalıdır. d.kolay erişilebilir bilgi yolu ile pratik konularda bireylerin fikir ve kararlarının şekillenmesine yardımcı olunmalıdır. e.üye ülkelerde arazi kullanımı planlaması yapılmalıdır. Dört öncelikli eylem alanı tanımlanmıştır: 1.İklim değişikliği, 2.Doğa ve biyolojik çeşitlilik, 3.Çevre ve sağlık, 4.Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve atık yönetimi. ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU 8-1-7

Beşinci ve Altıncı Çevre Eylem Programlarında ise, dünyadaki küresel değişimler ve özellikle sürdürülebilir kalkınma kavramı çerçevesinde, çevresel unsurlar daha kapsamlı ve bütünsel yaklaşımlarla ele alınmıştır. Bu bağlamda, 1993-2000 dönemi için hazırlanan Beşinci Çevre Eylem Programında çevresel faktörlerin sektör politikalarına entegre edilmesi prensibi ön plana çıkmıştır. Bu AB çevre politikalarında önemli bir adım olmuştur. Bu doğrultuda, 1998 yılında, sürdürülebilir kalkınma ruhunun işlevsel politika hükümlerine dönüştürülmesi amacıyla, Komisyon tarafından Cardiff Proses [4] adı altında bir süreç başlatılmıştır. Daha önce sadece çevre otoritelerinin sorumluluğu olarak nitelendirilen çevre konuları Cardiff Proses ile sektörel bazda bir sorumluluk altına alınmıştır. 2001 yılında yayınlanan ve 2001-2010 yılları arasındaki dönemi kapsayan Altıncı Çevre Eylem Programı (Sixth Environment Action Programme, Environment 2010: Our Future, Our Choise) ile, gelecek 10 yıl ve ilerisi için amaçlar belirlenmiş ve çevre mevzuatının daha etkin kılınması ve işleyen prosedürün hızlandırılması öngörülmekte olup, çevre hedeflerinin sektör politikalarının kalbine yerleştirilmesi prensibi güdülmüştür. Çevresel hususların sektör politikalarına entegrasyonunda, enerji, ulaşım ve tarım öncelikli sektörler olarak belirlenmiştir. AB nin çevre politikalarındaki gelişmeler doğrultusunda, AB enerji politikaları oluşturulurken, amaç ve eylemlere çevre boyutu da dahil edilerek, "enerji arzı güvenirliği", "rekabet" ve "çevrenin korunması" hedeflerinin birlikte bir denge içinde sağlanması önemli bir amaç olmuştur. Çevrenin korunmasına yönelik olarak, çevre faktörünün sektör politikalarına dahil edilmesi, kirliliğin noktasal bazdan ziyade entegre olarak ele alınması, özellikle hava kalitesinin korunması başta olmak üzere, kirliliğin giderilmesi yerine her türlü atık üretimini azaltarak sorununun kaynağında çözümlenmesi önem kazanmıştır. Ayrıca, verimliliğinin geliştirilmesi, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, atık yönetimi, Kyoto Protokolu yükümlülüklerinin yerine getirilmesi hedeflenmiştir. Avrupa Birliği, iklim değişikliği konularında liderlik görevini üstlenmiş ve önemli adımlar atmıştır. Kyoto Protokolu, 2008 2012 yılları arasındaki ilk uygulama döneminde, sera gazları emisyonlarında, 1990 yıllarına göre %5 azaltmayı öngörmesine karşılık, AB %8 azaltmayı taahhüt etmiştir. Bu hedef AB bütünü için geçerli bir hedef olarak kabul edilmiş, AB kendi içinde farklı ülkeler için farklı hedefler belirlemiştir. Örnek olarak, Almanya sera gazı emisyonlarında 1990 yılı seviyesinin %21 altına inecekken, Fransa sadece 1990 yılı seviyesini sağlayacak, Yunanistan ise 1990 seviyesinin %25 üzerine çıkabilecektir. AB de sera gazı azaltım hedeflerinin sağlanabilmesi amacıyla bir çok yasal düzenleme getirilmiştir. Yürürlüğe giren direktiflerden en önemlileri aşağıda yer almaktadır. Birlik bünyesinde 12.000 tesisi kapsayan 2003/87 sayılı Emisyon Ticareti Programı Direktifi 2010 yılı itibarı ile AB25 bünyesinde, elektrik enerjisinin %21 inin yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesini öngören 2001/77 sayılı Direktif 2010 yılı itibarı ile AB25 bünyesinde, ulaştırmada kullanılan yakıtların, enerji içeriği itibarı ile %5,75 oranında biyokütle kaynaklarından karşılanmasını içeren 2003/30 sayılı Direktif Binaların enerji tüketim performanslarına göre etiketlenmesini öngören 2003/91 sayılı Direktif Enerji üretiminde kojenerasyonun desteklenmesini öngören 2004/8 sayılı Direktif 8-1-8 ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU

Düzenli depolama sahalarındaki biyolojik olarak parçalanabilen atık oranını kademeli olarak azaltan 1999//31 sayılı Direktif Enerji verimliliğini ve CO 2 emisyonlarını azaltan önlemleri vergi muafiyetleri yoluyla özendiren 2003/96 sayılı Direktif AB de sera gazı azaltım hedeflerinin sağlanabilmesi amacıyla yürürlüğe giren direktiflerden en çok ses getireni 2003/87 sayılı Emisyon Ticareti Programı Direktifi olmuştur. Bu Direktif, Kyoto Protokolü ne dayanılarak ve AB içinde sera gazlarının azaltılmasının teşvik edilmesi amacıyla yürürlüğe girmiştir. Direktifin kapsamına giren sektörler arasında enerji, demir çelik, çimento, seramik, cam, taş sanayi ve kağıt- karton üretimleri ve rafineriler yer almaktadır. Direktif özet olarak, her üye ülke için yıllık sera gazı emisyon haklarının belirlenmesini, bu hakların ulusal bazda (sektör ve tesis bazında) paylaştırılmasını, paylaştırılan emisyon haklarının alınıp satılmasını, Direktif kapsamında bulunan faaliyetleri yürütenlerin sera gazı emisyonu izni almasını ve sera gazı emisyonlarını izleyerek raporlamasını, Emisyon haklarının aşılması ve satın alınarak karşılanamaması halinde para cezası uygulanmasını, öngörmektedir. Direktif AB üye ülkelerinde halen uygulanmakta, CO 2 emisyon hakkı ticareti sürdürülmektedir. Günümüzde AB öncülük görevini devam ettirmekte ve çalışmalarının kapsamını Kyoto Protokolü nün 2012 sonrasına yönelik olarak genişletmektedir. Bu çerçevede, Mart 2007 tarihinde, AB üye ülkelerin ve hükümetlerin başkanları Komisyon dan entegre bir iklim değişikliği ve enerji stratejisi talep etmiştir. Komisyon un analizleri, küresel ısınmada kritik bir seviye olan 2ºC lik artışın aşılmaması için sera gazlarının 2020 yılında stabilize edilmesi ve 2050 yılında ise 1990 yılı seviyelerinin %50 sine kadar düşürülmesi gerektiği sonucuna işaret etmektedir. [5] 3.2. AB Enerji-Çevre Politikaları [6], [7] Beşinci Çevre Eylem Programı ve Cardiff Süreci çerçevesinde çevresel hususların sektör politikalarına entegrasyonu konusunda atılan adımlar ve iklim değişikliği ile ilgili hususlar kapsamında AB nin enerji politikaları bu günkü şeklini almış ve çevre konuları enerji politikalarının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Son yıllarda, özellikle, Altıncı Çevre Eylem Programı ile birlikte, enerji-çevre politikalarında iklim değişikliği ve Kyoto Protokolü ağırlık kazanmış olup, Kyoto Protokolünün yürürlüğe girmesi ile bu konuda önemli adımlar atılmış ve bu konuya odaklanılmıştır. Ayrıca, rekabete dayalı bir enerji piyasasının sorunsuz işleyebilmesi için de çevresel hususların rekabet ve enerji arzı güvenliği ile birlikte bir dengede olması önem arz etmektedir. AB Komisyonunun AB parlamentosu ve Konseyi için hazırlamış olduğu Avrupa için Enerji Politikaları Konulu Bildirim de AB için ucuz enerji döneminin bittiği, AB için sürdürülebilir, güvenilir ve rekabet edebilen enerji sistemlerine ihtiyaç duyulduğu, tüm Avrupalıların fayda göreceği, azimli, rekabetçi ve uzun dönemli yeni bir Avrupa enerji politikasına ihtiyaç duyulduğu, belirtilmiştir. Avrupa nın ithal hidrokarbonlara bağımlılığının arttığı, Günümüzde enerji tüketiminin %50 si ithal olmakla beraber bu miktarın 2030 da %65 e ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU 8-1-9

ulaşacağı ve gaz ithalatının %57 den %84 e, sıvı fosil kaynaklarda %82 den % 93 e çıkacağı vurgulanmıştır. Enerji verimliliğine ve yenilebilir enerjiye yapılacak yatırımların iş alanları yaratacağı, yenilikçi ve bilgi bazlı ekonomiyi teşvik edeceği, AB nin halihazırda yenilebilir enerji teknolojilerinde küresel lider olduğu 20 milyon Euro luk bir pazarın oluştuğu ve 300.000 kişinin istihdam edildiği belirtilmiştir. AB nin Enerji Politikalarında stratejik hedefleri; - Sera gazları emisyonlarını uluslararası müzakerelerde 1990 Yılına göre gelişmiş ülkelerde 2020 yılına kadar %30 azaltılması, Buna ilaveten 2050 yılında küresel sera gazı emisyonları %50 azaltılmalı, endüstrileşmiş ülkelerde bu hedefin %60-80 olması - AB 1990 yılına nazaran 2020 yılında sera gazlarını en az %20 azaltmasıdır. AB nin bu taahhütünün yerine gelmesi yeni enerji politikalarını etkileyeceği bunun sonucunda da, AB sera gazlarının %80 ninin oluşumuna neden olan enerji kullanımından kaynaklanan CO 2 emisyonlarının azaltımı, daha az enerji kullanımı ve daha temiz ve yerel enerji üretimini, gaz ve yağ fiyatlarında artışların büyümeyle sınırlandıracağı, AB enerji pazarının daha rekabetçi olacağı yeniliklerin yeni iş alanları yaratacağı belirtilmektedir. AB Komisyonu emisyon ticaretinin tüm potansiyeline ulaşmasını sağlamak için, AB Emisyon Ticaret Sistemini gözden geçirmektedir. 8/9 Mart 2007 de yapılan AB Başkanlar Konseyi Kararları 9 Mart 2007 Tarihli AB Resmi gazetesinde yayınlanmıştır. Yayınlanan kararların III. Bölümü bütünleştirilmiş iklim ve Enerji politikalarına ayrılmıştır. Bu Bölümde iklim değişikliğinin uzun dönemde yaratacağı etkilerinden haberdar oldukları ve derhal önlem alınmasının gerekliliği vurgulanmış olup, küresel ortalama sıcaklığın endüstri öncesi dönem sıcaklığından 2 o C den fazla artmamasının stratejik hedef olması gerektiği belirtilmiştir. Bu bağlamda, sera gazları emisyonlarının ana kaynağının enerji üretimi ve kullanımı olduğu, bu hedefin tutturulması için enerji ve iklim politikalarının birbirine yaklaştırılmasının önemli olduğu, Avrupa ve Enerji Politikasının (EPE) üç amacı olduğu, üye devletler arası dayanışma ruhuyla beraber bu amaçların; - Enerji arz güvenliğinin artırılması, - Enerjinin emre amadeliğinin ve Avrupa ekonomilerinin rekabet edebilirliğinin sağlanması, - Sürdürülebilir çevre ve iklim değişikliğiyle mücadelenin sağlanması, olduğu ifade edilmiştir. AB enerji politikaları için AB Konseyinin (2007 2009) Eylem Planı, bazı öncelikleri kapsamaktadır. Bu öncelikler; Gaz ve Elektrik için iç pazarın geliştirilmesi, şeffaflığın sağlanması, üretim ve arz aktivitelerinin şebeke işleticilerinden etkin bir şekilde ayrılması, Bağımsız ve düzenlenmiş şebeke sistemi, ulusal enerji düzenleyicicilerinin güçlendirilmesi ve uyumlaştırılması, daha etkin ve bütünleşmiş sınırlar arası elektrik ticaret sistemi, iletim şebekeleri standartlarının geliştirilmesi, rekabetin geliştirilmesi piyasaya yeni girişlerin kolaylaştırılması, tüketicinin daha iyi korunması; 8-1-10 ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU

Arz Güvenilirliğinin sağlanması, enerji kaynaklarının ve taşınma yollarının çeşitlendirilmesi, Daha etkin kriz çözüm mekanizmalarının geliştirilmesi, Üye ülke ihtiyaçları ve iletim şebekeleri enerji güvenilirlikleri dikkate alınarak çoklu işbirliği bazında etkin mekanizmaların oluşturulması, sıvı yakıt verilerinin şeffaflaştırılması, AB mevcut sıvı yakıt arz alt yapısının ve stok mekanizmalarının gözden geçirilmesi, kriz anında Uluslararası Enerji Ajansıyla işbirliği yapılması, AB de gaz stok tesislerin maliyetinin ve emre amadeliğinin analiz edilmesi, mevcut ve potansiyel enerji ithalatının değerlendirilmesi, AB komisyonu içinde enerji gözlem sistemi kurulması; Uluslararası enerji politikalarının geliştirilmesine hız verilmesi, Rusya ile enerji konularında ileri ortaklık ve işbirliği için müzakere yapılması, Orta Asya, Hazar ve Karadeniz bölgesi ülkeleri ile kaynakların ve kaynakların taşınım yollarının çeşitlendirilmesi konusunda ilişkilerin yoğunlaştırılması, ABD, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerle sera gazlarının azaltımı, enerji verimliliği, yenilenebilir ve düşük emisyonlu enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve CO 2 salınımının azaltımına yönelik ikili ilişkilerin güçlendirilip iş biriliğinin yapılması, Enerji Şartı Anlaşması uygulamasının güvence altına alınması, Norveç, Türkiye ve Ukrayna ile daha ileri ilişkiler geliştirilmesi, kuzey Afrika ülkeleri ve diğer Afrika ülkeleri ile enerji iş biriliğinin geliştirilmesi; Enerji verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, AB enerji tüketimi 2020 projeksiyonunda enerji tüketiminde %20 tasarruf hedefinin gerçekleşebilmesi için, AB enerji verimliliğinin artırılması, Komisyonun enerji verimliliği eylem planına göre 23 Kasım 2006 da AB Konseyinin aldığı kararlara atıfta bulunularak, enerji verimliliği, ulaştırma, enerji kullanan cihazların enerji verimliliğini artırılması, enerji tüketicilerinin enerji tasarrufuna önem vermesinin sağlanması, enerji teknoloji ve yeniliklerin geliştirilmesi, binalarda enerji tasarrufunun sağlanması, 2008 e kadar bürolarda ve sokak aydınlatmalarında ve 2009 a kadar evlerde kullanılan akkor lambaların ve diğer aydınlatma cihazlarının daha fazla enerji verimliliğinin sağlanması için Komisyonun gerekli önerileri hazırlaması, 2007 yılı için Komisyonun uluslararası boyutta enerji verimliliğinin artırılmasının teşvik edilmesi yönünde yeni bir uluslar arası antlaşma önerisinde bulunması, uluslararası müzakerelerle sürdürülebilir üretim metotlarının kullanılması ve teşvik edilmesi, AB nin enerji ve iklim değişikliği konusundaki hedeflerini desteklemek için, üye devletlerde çevrenin korunmasına yönelik topluluk kılavuz kitaplarının ve bu konuların teşvikini sağlayan diğer araç ve yöntemlerin gözden geçirilmesi, 2020 yılına kadar AB enerji tüketiminin %20 sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması, AB ulaşım sektöründe kullanılan benzin ve motorinin %10 nun bioyakıtlardan sağlanması, Bu hedefe ulaşmak için Yakıt Kalitesi Direktifinde Değişiklik yapılması, (AB konseyi yenilebilir enerji konusunda ortaya koyduğu hedeflere ulaşılabilmek için Komisyondan 2007 yılı içinde yenilenebilir kaynakların kullanımına yönelik direktif önerisi hazırlamasını istemiştir.) Üye ülkeler arasında yenilebilir enerji kaynaklarının kullanılmasına ve bu konudaki gelişmelere yönelik bilgi alışverişinin geliştirilmesi; Enerji teknolojilerinin geliştirilmesi, 2007 yılı içerisinde Komisyon tarafından Avrupa Stratejik Enerji planının hazırlanması, fosil yakıt yakan güç santrallarında CO 2 salınımının tutulması ve depolanmasına yönelik gerekli araştırma ve geliştirme işlemlerinin 2020 yılına kadar gerçekleştirilmesi, bunun sağlanması için 2015 yılına kadar tanıtım amaçlı 12 adet sürdürülebilir fosil yakıt teknolojilerini kullanan ve işleten ticari güç santrallarının yapılması ve geliştirilmesine yönelik Komisyonun teşvik mekanizmalarını oluşturma amacının desteklenmesi, 7. Çerçeve Araştırma ve ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU 8-1-11

Geliştirme Programı bazında nükleer atık yönetimine yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarının desteklenmesi, nükleer güvenlik ve atık yönetimine yönelik yüksek seviyede bir grubun oluşturulması; olarak sıralanmaktadır. 3.3. Türkiye de AB Çevre Mevzuatı Uyum Çalışmaları ve ilgili Projeler Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanlarının 17 Aralık 2004 tarihli Zirvesinde aldığı karar doğrultusunda 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'ta yapılan Hükümetler Arası Konferans ile Türkiye resmen AB'ye katılım müzakerelerine başlamıştır. Yine aynı gün bir basın toplantısı düzenlenerek Türkiye için Müzakere çerçeve belgesi yayımlanmıştır. Böylece, Türkiye ile AB arasındaki inişli çıkışlı ilişki, çok önemli bir dönüm noktasını aşarak yepyeni bir sürece girmiştir [8]. AB Müktesebatı, AB Hukuk sistemine verilen addır. Yaklaşık 120 bin sayfadan oluşmaktadır. AB'yi kuran ve daha sonra değişikliğe uğrayan antlaşmaları, aday ülkelerin AB'ye katılırken imzaladıkları katılım antlaşmalarını, Konsey, Komisyon, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı gibi Topluluk organlarının çıkardıkları tüm mevzuatı ifade etmektedir [8]. AB Müktesebatı içinde, çevre çok önemli bir yer tutmakta olup, oldukça kapsamlıdır. Diğer önemli bir husus da, çevre müktesebatına uyum maliyetinin çok yüksek olmasıdır. Dolayısıyla, çevre faslı müzakere sürecinin en zorlu fasıllardan biridir. 3 Ekim 2005 tarihi itibariyle resmen başlayan tarama sürecinin ilk aşaması Tanıtıcı Toplantı olup, bu toplantıda Komisyon tarafından AB müktesebatı ile ilgili sunuşlar yer almıştır. İkinci aşama ise Türkiye sunuşlarının yer aldığı Ayrıntılı Toplantı dır. Adı geçen toplantılar Brüksel de yapılmıştır. Çevre faslı 27. fasıl olarak ele alınmış olup, 3-11 Nisan 2006 tarihlerinde Tanıtıcı Toplantı, 29 Mayıs 2 Haziran 2006 tarihlerinde ise Ayrıntılı Toplantı gerçekleştirilmiştir. Çevre faslı tarama sürecinde çalışmalar Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülmüştür. İlgili Bakanlık, kurum ve kuruluşların temsilcileri tarafından hem süreç içindeki çalışmalara, hem de Brüksel de yapılan toplantılara katılınmıştır. Türk çevre mevzuatının AB çevre müktesebatına uyumlaştırılmasına yönelik olarak önemli çalışmalar ve projeler yürütülmüştür ve halen de yürütülmektedir. Enerji sektörünü de ilgilendiren bu çalışmalardan ve projelerden bazıları aşağıda yer almaktadır. Hava Kalitesi ve Büyük Yakma Tesislerine İlişkin Çalışmalar 2003 Mali İşbirliği PHARE Programı kapsamında Bakanlığımızca önerilen ve AB Komisyonunca Twinning (Eşleştirme) Mekanizmasından yararlanması öngörülen TR03- EN-01/TR03-02-03 proje numaralı Hava Kalitesi, Kimyasallar ve Atık Alanında Türkiye ye Destek Projesi birinci bileşeni olan Hava Kalitesi Projesi 5 Ekim 2004 tarihinde başlamıştır. Proje iki yıl sürmüş olup, Almanya Federal Çevre, Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı ile birlikte yürütülmüştür. 8-1-12 ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GRUBU, ENERJİ VE ÇEVRE RAPORU