Prof. Dr. Pertev Na l Boratav I



Benzer belgeler
WOLFRAM EBERHARD VE GÜNEYDO U ÂŞIK H KÂYELER *

Prof. Dr. Pertev Na l Boratav I

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

Bilgi A ac n n Kültürel Miras E itimleri başlığı alt nda, gençlerin dile gelen yap lar n öykülerine kulak kesildi i Kentin ncir Çekirdekleri projesi

Ci C n i s n e s l e l iş i l ş e l v e v bo b z o u z k u l k u l k u l k a l r a r y l y a l a il i g l i g l i i l P i a P r a i r s i s t e t

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

Tam yağlı süt ürünleri tüketen erkeklere kötü haber

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

MAĞARA RESİMLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNDEN BİZE ULAŞTI

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

Cümlede Anlam İlişkileri

Fizik I (Fizik ve Ölçme) - Ders sorumlusu: Yrd.Doç.Dr.Hilmi Ku çu

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

DEVLET KATKI SİSTEMİ Devlet katkısı nedir? Devlet katkısı başlangıç tarihi nedir? Devlet katkısından kimler faydalanabilir?

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

ken Türkçe de ulaç kuran bir ektir. Bu çal ma konumuzu seçerken iki amac m z vard. Bunlardan birincisi bu konuyu seçmemize sebep olan yabanc ö

MÜDÜR YARDIMCILARI HİZMET İÇİ EĞİTİMİ

Özelge: 4632 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında vakıf/sandıklardan bireysel emeklilik sistemine yapılan aktarımlarda vergilendirme hk.

Autobiographie - Istanbul - Orhan Pamuk

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

Kan tl yoruz: Dersim de Zehirli Gaz Kullan lmad

KLASİK MANTIK (ARİSTO MANTIĞI)

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK

KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri,

BÜTÜNSEL KAL TE VE SÜREÇ Y LE T RME

3. SALON PARALEL OTURUM XII SORULAR VE CEVAPLAR

CÜMLE BİRİMLERİ ANALİZİNDE YENİ EĞİLİMLER

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ELEMANLARININ YURTİÇİ VE YURTDIŞI GÖREVLENDİRME YÖNERGESİ

Editöre not: Radyo Televizyon Üst Kurulu Önemli Olaylar Listesinin Futbol Yönünden Değerlendirilmesi

B E Y K E N T Ü N İ V E R S İ T E S İ S O S Y A L B İ L İ M L E R E N S T İ T Ü S Ü İ Ş L E T M E Y Ö N E T İ M İ D O K T O R A P R O G R A M I

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

İZMİR İLİ İŞ KAZALARI VE MESLEK HASTALIKLARI İSTATİSTİKLERİ VE İŞ GÜVENLİĞİNİNKENT YAŞAMINA ETKİLERİ. Aykut AKDEMİR Maden Mühendisi

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

Bölümlerimiz. İletişim Bilimleri Bölümü. Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü. Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü. Gazetecilik Bölümü

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor?

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

AİLE DİNİ REHBERLİK BÜROSU

2- Bilim ve Danışma Kurulu Onayına Sunulacak Eserlere Đlişkin Yayın

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor!

ENGELLİLERİN ERİŞİLEBİLİRLİĞİ. Ayşe Baysal İnşaat Mühendisi

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

Bu feryadımı askeriyeden atılan subayların feryadına bir tercüman olması hasebiyle dile getiriyorum.

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ YAZ OKULU YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

Bu doğrultuda ve 2104 sayılı Tebliğler dergisine göre Türkçe dersinde şu işlemlerin yapılması öğretmenden beklenir.

Araştırma Notu 15/177

1.3. NİTEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ GİRİŞ NİTEL ARAŞTIRMALARDA GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK SORUNLARI... 2

2008 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ÖN DEĞERLENDİRME NOTU

Bodrum da hafriyat atıkları geri kazanım tesisi hizmete başladı

(0216) (0505)

KELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR. Adem Sezgin UZUN 1

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ;

Öncelikle Markamıza göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederiz.

Tablo 45 - Turizm İşletme Belgeli Tesislerde Konaklama ve Belediye Sayıları

3- Kayan Filament Teorisi

25 y ld r iddetli migren a lar ya ayan anne, diyetinden sadece 2 g day ç kararak sa kl hayat na sonunda geri döndü.

Bilgi A ac n n Kültürel Miras E itimleri başl alt nda, antik liman s rlarını saklayan Toprak Kent Kaşifleri projesi var.

M i m e d ö ğ r e n c i p r o j e l e r i y a r ı ş m a s ı soru ve cevapları

KURUL GÖRÜ Ü. TFRS 2 Hisse Bazl Ödemeler. Görü ü Talep Eden Kurum : Güreli Yeminli Mali Mü avirlik ve Ba ms z Denetim Hizmetleri A..

ANALOG LABORATUARI İÇİN BAZI GEREKLİ BİLGİLER

ALPHA ALTIN RAPORU ÖZET 26 Ocak 2016

İçindekiler Şekiller Listesi

Bunlar dışında kalan ve hizmet kolumuzu ilgilendiren konulardan;

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

T.C. AMASYA ÜNİVERSİTESİ YURTİÇİ VE YURTDIŞI BİLİMSEL ETKİNLİKLERE KATILIMI DESTEKLEME USUL VE ESASLARI BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar

ALPHA ALTIN RAPORU ÖZET 10 Kasım 2015

Atatürk Döneminde Türkiye Cumhuriyeti Ermeni Soyk r m Propagandas n Nas l Susturdu?

Tasarım Psikolojisi (SEÇ356) Ders Detayları

256 = 2 8 = = = 2. Bu kez de iflik bir yan t bulduk. Bir yerde bir yanl fl yapt k, ama nerde? kinci hesab m z yanl fl.

Olas l k hesaplar na günlük yaflam m zda s k s k gereksiniriz.

Osmancık İsmail Karataş Sağlık Meslek Lisesi

Avrupa Adelet Divanı

İÇİNDEKİLER. 1 Projenin Amacı Giriş Yöntem Sonuçlar ve Tartışma Kaynakça... 7

HİZMET ALIMLARINDA FAZLA MESAİ ÜCRETLERİNDE İŞÇİLERE EKSİK VEYA FAZLA ÖDEME YAPILIYOR MU?

ÇARPANLAR VE KATLAR BİR DOĞAL SAYININ ÇARPANLARINI BULMA. 3. Aşağıda verilen sayıların çarpanlarından asal olanları belirleyelim.

19 ARALIK 2011 PAZARTESİ

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

Türk İşaret Dili sistemi oluşturuluyor

Minti Monti. Kızak Keyfi. Kızak Bir Kış Eğlencesi KIŞIN SOKAK Yeni Yıl Kartı Hazırlayalım Kar Hakkında Neler Biliyorsun?

B02.8 Bölüm Değerlendirmeleri ve Özet

Özet Metin Ekonomik Büyümenin Anlaşılması: Makro Düzeyde, Sektör Düzeyinde ve Firma Düzeyinde Bir Bakış Açısı

Akaryakıt Fiyatları Basın Açıklaması

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor

Yel kenin Everest Tepesi olarak kabul edilen Vendee Globe a katılmaktı ve bu umudun peşinde soluğu Fransa da almıştı.

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

K.S.Ü. MÜHENDİSLİK MİMARLIK FAKÜLTESİ TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİTİRME ÖDEVİ / BİTİRME PROJESİ DERSLERİ İLE İLGİLİ İLKELER

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ TEZ YAZIM KURALLARI

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2012/82

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

1111 SAYILI ASKERLİK KANUNUNUN 35/E MADDESİNE GÖRE SEVKLERİ TEHİR EDİLECEK SPORCULARA İLİŞKİN ÖZEL YÖNERGE

Duhanc Hac Mehmet Sok. No: 35 Küçükçaml ca Üsküdar - stanbul

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Transkript:

Prof. Dr. Pertev Na l Boratav I Kaybett k Prof. Dr. Umay GÜNAY Türk halk geleneği mart ay n n yaşl lar için tehlikeli olduğunu kabul eder. Mart ay n atlatabilen yaşl lar n bir sene daha yaşacaklar na inan l r. Âş k Veysel i de bir mart ay nda kaybetmiştik. Türk Halkbilimi alan n n en büyüklerinden olan akademisyen Pertev Nâili Boratav da mart ay n n soğuk bir gününde kaybettik. Pertev Nâili Boratav ömrünü Türk kültürünün sözlü birikimini derleme, inceleme, yorumlama, değerlendirme ve tan t m na adam ş çok değerli bir ilim adam yd. Ben mesleğe başlad ğ mda, Türk Halkbilimi alan n n n ilk on müracaat kaynağ ndan beşi onun eserleriydi. Kendisiyle tan şmamam za rağmen eserleriyle bu alanda çal şan hepimizin hocas olan merhum Prof. Dr. Pertev Naili Boratav a müracaat etmeden yap labilicek araşt rma pek azd r. Pertev Nâili Boratav n hayat hikâyesi de, ülkemizdeki pek çok yetenekli sanatç, siyasetçi ve bilim adam n ihtisaslar doğrultusunda hizmette yoğunlaşt rma yerine d şlayarak yoketme kabulüne paralel şekillenmiştir. Prof. Dr. Boratav, komünist ideolojiyi benimsediği gerekçesiyle 1947 y l nda C.H.P. yönetiminin Türkiye Büyük Millet Meclisinde ald ğ karar ile A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesindeki Türk Halk Edebiyat Kürsüsünü lağv etmesiyle üniversiteden ayr lmak zorunda b rak lm şt r. K sa bir süre Amerika Birleşik Devletleri nin Stanford Üniversitesi nde Hoover Kütüphanesi nin Türkiye Bölümü nün kuruluşunu Türkiye den yönetmiş, daha sonra Fransa da Centre National de la Recherche Scientifique de ve çeşitli kuruluşlarda çal şt. Bu dönemde Boratav n Türk Halk Edebiyat n n özellikle anlat m türleri alan ndaki çal şmalar, eskimeyen müracaat kaynağ niteliğini dâima sürdürecektir. Türkiye de baz vasat ve vasat alt insanlar, k skançl k ve hasetleriyle yok etmek istedikleri kişilerin siyâsi tercihlerini bahane ederek sanatç ve bilim adam, bürokrat, siyâsetçileri d şlama, çal şmalar n engelleme, onlar at l hale getirme konusunda uzmand rlar. Gelişmiş ülke demokrasileri sivrilikleri bulunan sanatç, politikac ve bilim adamlar n üstün olduklar alanlarda katk da bulunmaya yoğunlaşt rmakta, sivri yanlar n da bu yolla törpülemekte veya gölgede b rakmaktad rlar. Siyâsi tercihi sol düşünceden yana olanlar tarih bilmedikleri ve prensiplerin mücadelesini değil anl k tercihlerin, kendilerine uygun bulduklar kişilerin ve ç karlar n mücadelesini yapt klar için P.N. Boratav n üniversiteden at lmas na Türk milliyetçilerinin ve sağ Millî Folklor

iktidarlar n sebep olduğuna dâir yay n yapmaktad rlar. Türk milleti için Türk kültürüne ve ilme hizmet eden ve emek veren herkes sayg değerdir. Unutmayal m ki 1940 l y llarda Türk devletini idare edenler, P.N. Boratav a, R fat Ilgaz a ne kadar haks zl k ettiyse Nihal Ats z a, Zeki Velidi Togan a da o kadar haks zl k etmişlerdir. Geldiğimiz noktada Ats z a, Togan a ve bütün milliyetçilere yap lanlar hak, siyâsi tercihi solda olanlara yap lanlara ise, nâhak görmeğe devam ettikleri sürece daha çok yetenekli, bilim adam, yazar, politikac bu haks zl klara uğrayacakt r. Ayd nlar, insanlar ve olaylar tek faktöre ve dar ufuktan bakarak benden olan olmayan diye ay rmamal d r. Bilim adamlar n n da yan ld klar noktalar olabilir, marifet yanl şa odaklanmak değil, bütündeki hizmeti ve yeteneği görmek ve hizmet edenlere yol açmakt r. P.N. Boratav üniversiteden atmak için Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesinde 32, Türkiye de 10 y l Türk Halk Edebiyat çal şmalar n yasaklamak, Türk kültürüne, Türk devletine hizmet mi olmuştur? P. Nâili Boratav ve onunla birlikte üniversiteden at lanlar n hepsi dünyan n çeşitli ülkelerinde kürsü sahibi olmuş ve gene Türk Kültürüne, tarihine hizmet etmişlerdir. Türkiye ayd nlar yla bar şmay, onlar n siyâsi tercihlerinden doğan s k nt lar ak l yoluyla çözme ve hizmet alanlar nda yoğunlaşmalar n sağlama yollar n bulmal d r. Üniversite den at lan Nihâl Ats z n yerini doldurabilicek bir kişi bulunabildi mi? Nihal Ats z Hitler le eşdeğer görmek kendi vatandaş n tan mamak, Türk milliyetçiliğinin oturduğu gerçek temellere yabanc olmak değil miydi? Türk milliyetçiliği Türk kültürünün anlamlardeğerler-kurallar bütününden dolay hiç bir zaman rkç ve soyk r mc olmam şt r ve olmayacakt r. Türkler tarihlerinin hiç bir döneminde Türk olmad ğ için hiç kimseyi öldürmemişlerdir. Nihal Ats z, Süleymaniye Kütüphanesindeki köşesinde b kmadan usanmadan Türklük için çal şan unutulmuşluğa b rak lm ş zârif bir Türk beyefendisiydi. Öğrencilik y llar mda Süleymaniye nin limonluk tarz ndaki bahçesinin bir köşesinde bir masada onunla tan şt rmaya götürdüğüm arkadaşlar mla onu dinlemekten ne kadar haz al rd k. Türk konuşma uslûbunda hiç kimse ironiyi Ats z kadar doğal ve estetik kullanmad. Bana: Bu arkadaşlar n n kafa taslar n ölçtün de mi getirdin? diye sorarken gözlerindeki ve yüzündeki ifade Türk devletini yönetenlerin bütün gaflet ve dalâletini aktar rd. Nihal Ats z gibi bir büyük yazar n ülkesi için yaratabileceği büyük iklimden bizi mahrum edenlerle, P.N. Boratav hedef alarak Türk folklor çal şmalar n engelleyenlerin ayn C.H.P. iktidar olduğunu bilmek bugünün gençlerine olaylara ve kişilere dar pencereden ve peşin hükümlerle, başkalar n n yorumu ile bakmamay öğretebilir. Prof. Dr. Naili Boratav a ve ebediyete intikal etmiş Türk kültürüne ve ilme hizmet edenlerin hepsine Allahtan rahmet diliyorum. Millî Folklor

ÇOCUK OYUNU ARAŞTIRMALARINDA Prof. Dr. Pertev Na l Boratav IN YER Yrd. Doç. Dr. Nebi ÖZDEM R Prof.Dr.Pertev Naili Boratav, Türkiye de genellikle yap ld ğ üzere, duygusal ve siyasal bağlamda değerlendirmelerin s n rlar n aşan enginlikte bir bilim adam olduğu yapt ğ araşt rmalardan ve yay mlad ğ eserlerden kolayl kla anlaş lmaktad r. O nu bilim d ş tart şmalar n arac haline getirmek, Pertev Naili Boratav anlamaman n ve çal şmalar n gereğince incelememenin bir sonucudur. Prof.Dr. Pertev Naili Boratav, Türkiye de halkbiliminin bağ ms z bir bilim dal olarak kabul edilmesini sağlayan öncü ve yaşam n da bu yola hasretmiş bir bilim adam d r. Prof.Dr. lhan Başgöz ün ifadesiyle O, bilimsel objektiflikten ve sağlam malzemeye dayanma kural ndan ödün vermeyerek Türkiye de halkbiliminin sosyal bilimler içinde sayg n bir yer kazanmas n sağlam şt r (Başgöz 1995: 103). Profesör Boratav, Türk halkbiliminin hemen hemen her türüyle ilgili araşt rmalar yapm ş ve bu çal şmalar n da k lavuz kitap ve makaleler halinde yay mlam şt r. Ayr ca, bu araşt rmalar n büyük bir bölümünün yabanc dillerde yay mland ğ düşünülürse Prof.Dr.Boratav n Türk folklorunun dünyaya tan t lmas ndaki önemi daha iyi anlaş lacakt r. Türkiye de Pertev Naili Boratav ile ilgili olarak pek çok değerlendirme yap lm şt r. Ancak yap lan bu değerlendirmelerde O nun çocuk oyunlar konusundaki araşt rmalar pek farkedilmemiş veya üzerinde durulmam şt r. Bu nedenle, Profesör Boratav n çocuk oyunlar yla ilgili araşt rmalar n tan tmak ve aç klamaya çal şmak bu makalenin amac n oluşturmaktad r. Prof.Dr.Boratav çocuk oyunlar n, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi nde verdiği halk edebiyat dersinin program na dahil ederek bu türün halkbiliminin müstakil bir araşt rma konusu olduğunu göstermiştir. Bir diğer deyişle Prof. Dr.Pertev Naili Boratav, çocuk oyunlar n halkbiliminin kadrosu içinde değerlendirmiştir. Nitekim Profesör Boratav, üniversitedeyken yay mlanan Halk Edebiyat Dersleri adl kitab ndaki(1.kitap) Folklor Malzemeleri bölümünün Halk Edebiyat alt bölümünde Çocuk Türküleri, Oyun Sözleri (oyunlar ile beraber) ile Temsilî Oyunlar(çocuk oyunlar gibi) a, Âdet ve Merasimler alt bölümünde de Çocuklara Mahsus Merasimler e yer vermiştir (Boratav 1942). Prof. Dr.Boratav, daha sonra yay mlanan ve Türk halkbiliminin başvuru kaynaklar olan eserlerinde (Boratav 1958, 1969, 1973, 1982) de çocuk oyunlar na müstakil bölümler ay rm şt r. Sadece bu veriler dahi, Profesör Boratav n çocuk folkloruyla ve doğal olarak da çocuk oyunlar yla ilgili ayr nt l değerlendirmeler yapt ğ n ortaya koymaktad r. Gerçekte ise Prof.Dr.Boratav, çocuk oyunlar n n derlenmesi, s n fland r lmas ve tahlil edilmesi bağlam nda çok değerli çal şmalar yapm şt r. Profesör Boratav, Halk Edebiyat Dersleri adl kitab nda(1.kitap) çeşitli derleme plânlar n verirken Çocuk Tür Millî Folklor

kü ve Oyunlar n da bir derleme konusu olarak kabul etmiştir (Boratav 1942). Böylelikle Profesör Boratav sadece Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi ndeki öğrencilerine değil, diğer folklorculara da bu tür ile ilgili ayr nt l derleme çal şmalar n n yap lmas gerektiğini öğütlemiştir. Nitekim, Boratav n rehberliğinde Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi nde kurulan Halk Edebiyat ve Folklor Arşivi ne 1947 y l na kadar 22 çocuk oyunu ile 5 çocuk oyun arac dahil edilmiştir (Boratav 1982: 290). Profesör Boratav çocuk oyunlar ile ilgili derleme çal şmalar na daha sonraki y llarda da devam ettiği 1970 y l nda sunduğu bir bildiriden anlaş lmaktad r. Frans z çocuk oyunlar kataloğu üzerine kaleme ald ğ bu taslak denemesinde Prof.Dr. Boratav, şahsi arşivindeki çocuk oyunu say s n n 1000 civar nda olduğunu belirtmiştir (Boratav 1970, 1982: 493). Söz konusu çocuk oyunlar koleksiyonu, bugün henüz dökümü yay mlanmayan (mutlaka yay mlanmal ) Fransa daki Pertev Naili Boratav Arşivi nde bulunmaktad r. Prof.Dr.Pertev Naili Boratav n, çocuk oyunlar aç s ndan önemi sadece derleme aşamas ndaki çal şmalar yla s n rl değildir. Profesör Boratav, çocuk oyunlar n n s n fland r lmas konusunda da halkbilimcilere ş k tutan çal şmalar yapm şt r. Ancak, Prof.Dr.Boratav, bu tür ile ilgili önemli tasnif çal şmalar n, ömrünün uzun bir bölümü geçirdiği Fransa da gerçekleştirmiştir. Prof. Boratav, Frans z çocuk oyunlar üzerine oluşturduğu s n fland rma sisteminin (konuyla ilgili ilk oyun s n fland rma denemesini Boratav, 1960 y l nda düzenlenen VI.Congres nternational des Sciences Anthropologiques et Etnologiques-Paris- adl kongrede sunmuştur) diğer kültürlerin ve doğal olarak da Türk çocuk oyunlar na uygulanabileceğini önermiştir (Boratav 1964, 1970: 194-271). Nitekim, Boratav 100 Soruda Türk Folkloru adl eserinde genel olarak oyunlar oyuncunun davran şlar ve başard ğ bask n işler; anlat m biçimleri (tekerleme, uyakl sözler,önceden belirlenmiş hareketler, ezgiler, dramatik sahneler, geometrik çizgiler veya biçimler, jestler, güç gösterileri, törelik anlat mlar ve sözler); oyunun amaçlar ve işlevleri; oyunun yararland ğ maddeler, oyunun yeri, zaman ; oyunun kişileri olarak belirttiği ilkelere göre s n fland rm şt r. Bu tasnifin ilk maddesi sadece çocuklara özgü olan oyunlara ayr lm şt r. S n fland rmada yer alan diğer maddelerdeki oyunlar n ise hem çocuklar, hem de büyükler taraf ndan oynand ğ kaydedilmiştir (Boratav 1973: 283-303). Yukar da belirtilen şekilde bir s n fland rma sistematiği veya katalog geliştirmenin, çocuk oyunlar konusunda belirli bir düzeyde yeterliliği gerektirtiği aç kt r (Prof.Dr.Pertev Naili Boratav n bu konudaki araşt rmalar hakk nda daha ayr nt l bilgi için bak n z: Özdemir 1997). Türkiye deki çocuk oyunlar n n tahlil edilmesinde de Profesör Boratav n büyük katk lar olmuştur. Prof.Dr.Boratav, yay nlar nda çocuk oyunlar n n kaynaklar ile yap sal unsurlar ndan oyun tekerlemeleri ve oyun araçlar n çeşitli aç lardan aç klam şt r. Tekerlemenin bir türü olarak kabul edilen oyun tekerlemeleri ile ilgili Türkiye de ilk bilimsel değerlendirmeler Prof. Dr. Boratav taraf ndan yap lm şt r. Boratav, tekerlemelerin büyük bir bölümünün çocuklar n kendi yaratmalar olduğunu belirtmiş ve büyüklere özgü baz yaratmalar da çocuklar n kendi geleneklerine ustal kla uyarlad klar na dikkat çekmiştir (Boratav 1982: 135-137). Yine Prof.Dr. Boratav, ilk bask s 1939 y l nda yap lan Folklor ve Edebiyat adl eseri Millî Folklor

nin 1.cildinde tekerlemeyi tan mlaman n güçlüğüne işaret ettikten sonra tekerlemenin daha çok çocuk geleneklerinde yeri olan bir tür olduğunu vurgulam şt r (Boratav 1982: 134-135). Pertev Naili Boratav n tekerleme türünü konu alan ve dünya halkbilimi klâsikleri aras nda kabul edilen çal şmas Le Tekerleme başl ğ yla 1963 y l nda Paris te yay mlanm şt r. Profesör Boratav, Albert Lord un Sözlü Formüller (Oral Formula) teorisini tekerlemelere uygulayarak, Bat l bilim adamlar n bu teorinin farkl halkbilimi türlerine uygulanmas konusundaki tart şmalar na çözüm getirmiştir. Genel olarak tekerlemeler ve özel olarak da oyun tekerlemeleriyle ilgili oluşum-icraaktar m işlemlerini aç klayan bu çal şma, Prof.Dr. Boratav n Bat l bilim çevrelerindeki sayg nl ğ n pekiştirmiştir. Profesör Boratav, yine ilk bask s 1969 y l nda yap lan 100 Soruda Türk Halk Edebiyat adl eserinin 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75 numaral sorular nda şiir niteliğindeki yaratmalar olarak kabul ettiği oyun tekerlemelerinin tan m, türleri, işlevleri, içeriği, şekil ve üslûp özellikleriyle kökenleri hakk nda ayr nt l bilgiler vermiştir (1982:134-151). Prof.Dr.Pertev Naili Boratav, sadece çocuk oyunlar n değil, ayn zamanda bu oyunlardaki sözlü formülleri (Profesör Boratav, bu tür malzemeler için oyun tekerlemesi terimi kullanm şt r) de s n fland rm şt r. Profesör Boratav, oyun tekerlemelerini oyundaki işlevlerine göre say şmacalar, oyunun bir parças olan ve oyun içinde oyuncular n rollerini belirlemek amac yla söylenen say şmaca tekerlemeleri, bilinmeyen bir şeyi bir çeşit fal yoluyla bulmağa arac l k işlevini gören tekerlemeler, başl baş na bir oyun olan tekerlemeler, yergi amac yla söylenen tekerlemeler, tabiat olaylar ve ögeleri karş s nda söylenen Millî Folklor tekerlemeler şeklinde grupland rm şt r (Boratav 1982: 135-137). Profesör Boratav, Frans z çocuk oyunlar için haz rlad ğ oyun kataloğu taslağ nda çocuk oyunlar ndaki sözlü unsurlarla ilgili yeni bir araşt rma plân ortaya koymuştur. Bu araşt rma plân nda, ilgili çocuk oyunu k saca tarif edildikten sonra, oyunlarda kullan lan sözlü unsurlar (şark metni, söyleşme metni, formül metni) çeşitlemeleriyle ve diğer kültürlerdeki (özellikle Türkiye sahas na ait) paralelleriyle birlikte karş laşt r larak incelenmiştir (Boratav 1970: 194-271). Profesör Boratav, çocuk oyunlar ndaki sözlü unsurlar n iç ve d ş yap özelliklerini de belirlemeye çal şm şt r. Prof. Dr.Pertev Naili Boratav bu bağlamda, oyun tekerlemelerinin çoğunluğunun naz m parçalar ndan meydana geldiğini; söyleşmelerden baz lar nda ise nazma özgü ölçü bulunmad ğ n, ancak uyaklar, ses tekrarlamalar, şaş rt c hayal zincirlemeleriyle bunlar n beylik sözlerden ayr ld ğ n ifade etmiştir (1982:140). Çocuk oyunlar n n sözlü formülleri, genellikle belirli bir ezgi ve kal p hareketler eşliğinde söylenmektedir. Prof. Dr.Boratav, çocuk oyunlar ndaki ezgi unsurlar na yönelik aç klamalarda da bulunmuştur. Profesör Boratav, türküleri kullan ld klar yerlere ve işlevlerine ya da söylenme sebeplerine göre kümelemiş ve bu tasnif içinde oyun ve dans türküleri başl ğ na yer vermiştir. Oyun ve dans türkülerini de çocuk oyunlar nda söylenenler, büyük oyunlar nda söylenenler olarak s n fland rm şt r (1969: 149-151). Prof.Dr.Boratav, manzum ya da yar -manzum bir tak m sözler olduklar ve çoğunlukla belli bir makamla söylendikleri için bu tür oyun öğelerine türkü ad n verdiğini; ancak türkünün diğer niteliklerinin bu sözlü unsurlar

da bulunmad ğ n ; hatta baz lar n n da makams z olarak söylendiğini belirtmiştir (Boratav 1982: 493). Oyun tekerlemelerinin kökenlerinin aç klanmas yla ilgili olarak Profesör Boratav n aç klamalar bu gün dahi geçerliliğini korumaktad r. Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyat adl kitab n n 74 cü sorusunda oyun tekerlemelerinin kökenlerini belirlemeye çal şm şt r. (Boratav 1982: 146-149). Boratav, baz oyun tekerlemelerinin kökenlerinin, çok eski dualara, belki slâm öncesi din törenlerinde yer alan kutlu bilinmiş sözlere ç kt ğ n belirtir. Boratav bu duams sözlerle, üfürüklerle oyun tekerlemeleri aras nda kuruluş, ölçü, üslûp özellikleri ve kelimeler bak m ndan benzerlikler bulunduğuna da işaret etmiştir. Profesör Boratav, oyun tekerlemelerinden baz lar n n, bu türlü kutlu ve güçlü sözlerin ilk anlamlar n ve işlevlerini yitirmeleri sonucu meydana geldiğini belirtmiştir (Boratav 1982: 146-148). Bugün dahi baz çocuk oyunlar nda yer alan sözlü formüllerin dinî-büyüsel anlam ve işlevlerinin bulunduğu düşünülürse, Boratav n değerlendirmelerindeki isabet daha iyi anlaş lacakt r. Yine Boratav, halk şiirinin de oyun tekerlemelerinin kaynaklar aras nda say labileceğini Yunus Emre nin bir şathiyesini örnek göstererek ortaya koymuştur (Boratav 1992:54). Prof.Dr.Pertev Naili Boratav, çocuk oyunlar n n yap sal unsurlar ndan olan oyun araçlar hakk nda da kavramsal düzeyde değerlendirmeler yapm şt r. Örneğin, oyuncak/ oyun arac ikilemi konusundaki terim ve kavram kargaşas na, kendisi tek baş na oyunu sağlayan nesnenin oyuncak-oyun arac - olduğunu belirterek çözüm getirmeye çal şm şt r (Boratav 1973: 300). Yukar da belirtilen veriler ve değerlendirmeler, Prof. Dr. Pertev Naili Boratav n Türk ve dünya çocuk oyunlar araşt rmalar nda önemli bir yere sahip olduğunu ispatlayacak yeterliliktedir. Benzer yaklaş mlarla gerçekleştirilecek çal şmalar, Prof.Dr. Boratav n Türk ve dünya halkbilimi araşt rmalar ndaki katk lar n n, daha gerçekçi ve tarafs z olarak, diğer bir deyişle bilimsel bağlamda değerlendirilmesini sağlayacakt r. Profesör Boratav ve dolay s yla ekolünü yaşatman n, ancak O nun çal şmalar nda hiç ödün vermeksizin kulland ğ bilimsel bak ş aç s n kavrayarak yeni araşt rmalar yapmakla mümkün olabileceği unutulmamal d r. KAYNAKÇA BAŞGÖZ, lhan: Pertev Hoca çin, Folklor ve Edebiyat, 2, Şubat 1995: 101-103. BORATAV,P.Naili 1942 Halk Edebiyat Dersleri I.Kitap. Ankara: Ulus Bas mevi 1992 Zaman Zaman çinde. Tekerlemeler,Masallar. (1958) stanbul:adam Yay nlar. 1963 Le Tekerleme, Paris (Cahiers de la Société Asiatique dizisi). 1964 Essai de Classification Generale des Jeux. Actes du VI.Congres nternational des Sciences Anthropologiques et Ethnologiques (Paris 1960), tome II, Paris:141-148 et 637-639. 1969 100 Soruda Türk Halk Edebiyat. (1982) stanbul:gerçek Yay nevi. 1970 Une Premiere Ebauche de Catalogue des Jeux Français Approaches des nos Traditions Orales, G.P.Maisonneuve et Larose, Paris. 1973 100 Soruda Türk Folkloru. stanbul:gerçek Yay nevi. 1982 Folklor ve Edebiyat I-II. (1983) stanbul: Adam Yay nc l k A.Ş. ÖZDEM R, Nebi: Türkiye de Cumhuriyet Dönemi Çocuk Oyunlar n n Halkbilimi Aç s ndan ncelenmesi, 2 c., Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yay mlanmam ş Doktora Tezi. Millî Folklor

WOLFRAM EBERHARD VE GÜNEYDO U ÂŞIK H KÂYELER * Prof. Dr. lhan BAŞGÖZ Profesör Eberhard 1940 l y llarda * Minstrel Tales From Southeastern Turkey California University Folklor Studies No: 5 1955 (California Universitesi Folklor Araşt rmalar Serisi No: 1955, 92 Sayfa) Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Çince profesörü idi. Anti Faşist inan şlar nedeniyle Almanya dan göçüp Türkiye de görev alan bilim adamlar ndan biridir. 1946 ile 1950 y llar aras nda memleketimizde estirilen cad av ndan ürkerek Türkiye den ayr ld ve Amerikada, Kalifornia üniversitesi (Berkeley) nde sosyoloji profesörü ve Sosyoloji Bölümü Başkan oldu. Prof. Eberhard Çin tarihi ve folkloru üzerinde dersler vermişti Ankara da. Ben kendisini bu derslerde öğrecisi olarak tan r m. Sonra Amerika da ayn üniversitede iki y l beraber çal şt k. Prof. Eberhard sosyolog olarak folklor araşt rmalar na sosyoloji biliminin yaklaş m n uygulamakla tan n r. Türkiye den ayr ld ktan sonra Tayland da Çin Masallar üzerinde çal şt. Çin tarihi üzerindeki çal şmalar ile kendisine bu alanda da önemli bir yer kazand. 1980 li y llarda kanserden öldü. Ve yapayaln z öldü. Onun yukarda ad n verdiğimiz çal şmas küçük bir araşt rma. Ama hem uygulad ğ yöntem bak m ndan hem de s n rl bir derlemeye dayanarak nas l önemli sonuçlara vard ğ ve en tan nm ş folklor teorilerini, bu malzemeden ç kard ğ sonuçlarla nas l sorgulad ğ n belirtmek bak m ndan bu küçük kitab tan mak, bizim folklorculara çok faydal olacakt r. Onun için bu kitab genişçe tan tmak istiyorum. Eberhard, 1951 de, bir asistan ile Adana, Çukurova, Antep bölgesinde bir araşt rma gezisi yap yor. Oradan Hikayeler ve türküler derliyor. Bu derlemenin ses şeritlerinin bir kopyas Indiana Üniversitesinin Türk Folkloru Arşivinde korunmaktad r. Derlenen hikayeler Elbeyli Oğlu hikayesi, Ali Paşa hikayesi, Hurşid ile Mahmihri hikayesi, kozanoğlu türküsü, bir de Köroğlu hikayelerinden baz kollar. Eberhad dört sayfal k k sa önsözde önemli sorunlara dokunuyor. lkin Pertev Boratav n Türk Halk Hikayeleri ve Türk Halk Hikâyeciliği adl kitab na dayanarak derlediği halk hikayelerini, kahramanl k hikayeleri, aşk hikayeleri olarak kümelere ay r yor. Sonra bu âş k hikayelerinin Bat daki benzerlerini ar yor ve en iyi örnek olarak, bir düz yaz ve türkü kar şm olan Frans z Chantefable Aucasin et Nicolette i veriyor. (Bu Ortaçağ hikayesi, 1945 lerde klasikler serisinden Türkçeye çevrilmiştir) Eberhard bu hikaye nevinin Türkiyeye has olmad ğ n Çinden spanya ya ve Fransa Millî Folklor

ya kadar örnekleri bulunduğunu belirterek, Arapça yar m bir yazma olarak bulunan K ssay Bayad and Riyad (Bayad ile Rayad n hikayesi için kaynak: Nykl, A.R. Historia de los Amores de Bayad y Riyad) da örnek olarak gösterdikten sonra diyor ki: Sinkiang (Çin Türkistan nda) bulunan bu tip hikayelerin Orta Doğu kaynakl olduğu kuşkusuzdur. Bunun ilk örneklerini Anadolu da sadan sonra 4 üncü. yüzy lda Malatyal Chares in skender Tarihinde buluyoruz (Bu konu için bak: Pertev Boratav, Dil ve Tarih-Coğrafya Dergisi, cilt III no. 3, 1945, s.329-333) Ispanya da yaz lm ş olan Bayad ve Riyad n Orta Doğu Arap kaynakl olduğu söylenebilir, ama Aucassin ve Nicolette in ve Ortaçağ Frans z trubadur şiirinin Orta Doğu kaynakl olduğu henüz kesin değildir. Prof. Eberhard daha sonra Türkiye de destan türünün daha çok Doğu Anadolu da yaşad ğ n, Bat Anadolu ya gittikçe bu türün kaybolduğuna işaret ediyor. Bu olay yazar şöyle izah ediyor. Doğu Anadolu Türk göçebelerinin yaşam ş olduğu, bu gün de yaşad ğ yerlerdir. (Eberhard n bu görüşüne kat lm yorum. Hikaye geleneğinin en canl olduğu yerler Kars, Ardahan ve Erzurum gibi kentlerin köyleri ve kasabalar d r, ve hikaye yerleşik köy hayat n n ürünüdür). Sonra da diyor Prof. Eberhard Doğu Anadolu ran kültürünün kuvvetli olduğu yerdir, Bat Anadolu ise Bizans-Yunan kültürünün yerleşim yerleridir; ve Akdeniz tipi tar m bölgeleridir. Daha sonra Prof. Eberhard benim doktora tezime ve Boratav n halk Hikayelerine dayanarak Halk hikayeleri üzerende baz aç klamalar yap yor ki, bunlar özetlemiyoruz. Eberhard bu hikayelerin nerelerde, ne vakit anlat ld ğ n, dinleyecilerinin kimler olduğunu k saca belirtiyor. Sonra diyor ki, destanda ve hikayelerde türküler hala en çok sevilen yerlerdir, düz yaz sadece aray doldurmak için kullan l yor. (Bu yarg Güney Anadolu dan derlenen k sa bozlaklar için doğrudur, destanlar ve öteki uzun, geleneksel hikayeler için genelleştirilmemelidir), Yazar diyor ki Al ş lagelen görüşlerin aksine, türküler, hikayeyi hat rlamak için yarat lm ş, haf za tazeleyici metinler değildir. Sadece heyecan yarat c metinler de değildir. Hikayedeki eylemlerin bölünmez bir parças d r, hikayedeki yeri bellidir, değişmez, düz yaz l k s mla türkü bölünmez bir birlik oluştururlar. (Yazar n bu konudaki görüşü de uzun türkülü hikayeler için doğru değildir, ancak bir veya bir kaç türkü üzerine kurulan k sa bozlaklar için doğrudur. Uzun hikayelerde türkülerin bir bölümü belli bir yere bağl değildir, hikayeden ç kar l nca bir şey değişmez.) Sonra Eberhard Türküler için diyor ki: Türkiler de değişiyor, konlar n tek dizeleri, çift dizeleri ve dörtlükleri ve dörtlük say lar da bu değişmenin d ş nda kalm yor. Bu türkülerin melodileri de değişiyor. Ve şöyle devam ediyor: Sosyal eleştiri, destanda da, hikayede de zaman zaman görülse bile, bu türler için tipik değildir. Köroğlu nun yeni bir kolunda kahraman, bask c hükümete karş s radan halk n ç kar n koruyor, ve hikaye sosyal adalet aç s dan ideal bir toplum sergiliyor.. (Eberhard burada, Pertev Boratav n Köroğlu Destan s. 104-11 i kaynak olarak gösteriyor.) Millî 10 Folklor Millî Folklor 10

Ayn yerde yazar destanla klanlar n ilgisi üzerinde duruyor ve Alman Bilgini Wünsch ten şu al nt y yap yor: Destanlar klanlarla ilgili görünüyor ve klanlar dağ l nca hikayeye doğru değişiyor. Destan n oluşmas için en önemli koşul, kan bağlar ile biribirine bağl, ve ortak savunma için bir araya gelen bir yabanc istilac olabilir veya büyük etkileri olan tarihsel bir olay olabilir. (W. Wünsch. heldensanger in Südost- Europa s.11) Bu k sa önsözü bitirirken Prof. Eberhard şunlar söylüyor: Kitab m zdaki tart şmalar ve vard ğ m z sonuçlar sadece gezimizde toplad ğ m z dört hikaye ile s n rl d r. Öteki Türk halk hikayelerine uygulanmamalal d r. Bununla bizim ulaşt ğ m z sonuçlar n, Boratav in çal şmas ile uygunluk gösterdiği ölçüde genel doğrular içine ald ğ na inan yoruz. Bu k sa çal şmada üzerinde durduğumuz konular şunlar oldu; 1- Güney-Doğu Anadolu da aş ğ n ve âş k hikayelerinin işlevi 2-Belli bir zamanda, belli bir yerde sözlü yay lman n özellikleri 3- Sözlü gelenekten kitaba geçerken hikayelerin gösterdiği değişim. kinci bölüm 6 sayfad r ve metin derlenen âş klar n hayatlar na ayr lm şt r. Burada yazar, bir sosyoloji bilgini olarak âş klar çevreleri içinde inceliyor. Üzerinde durduğu sorunlar şunlar. Âş k nerede oturuyor, oturduğu köyün özellikleri, kimlerden olduğu, mesleğini kimden ne vakit öğrendiği, ne vakit ve nerelerde çal p çağ rd ğ, dinleyici çevrelerinin nitelikleri, ilgisi veya ilgisizliği, anlat c lar n ikinci bir işleri olup olmad ğ, âş kl ktan ve ikinci işten ne kazand klar, ne kadar köyde bir âş k bulunduğu, bunlar n bildikleri hikayeler ve türküler, aileleri, eğitim durumlar. Burada incelenen 9 âş k şunlar: Ali Soylu, Ali Tekerek, Hüseyin Bozdoğan, Haf z Ömer, veya Kör Ömer, Mehmet Göçün, K r smail, Hasan Devren Antepli brahim., Mustafa K l ç. Bunlardan Mustafa K l ç tan tesbit ettiği bütün türkelerin adlar n veriyor yazar. Üçüncü bölüm Elbeyli Oğlu hikayesine ayr lm ş. Burada k saca konu üzerinde yap lm ş çal şmalar özetleniyor. Hikayenin 17 inci yüzy lda feodal toplumun merkezi otoriter topluma dönüşmesi gibi bir sosyal yap yans tt ğ n belirtiyor. K saca konuyu özetliyor. Burada iki küçük yanl ş yap yor. Birincisi Membuş Örenini, Bobboş olarak anl yor. Karacaoğlan n şiirlerinde de s k s k Sana derim sana Mumbuş öreni diye geçen bu kelime bir yer ad d r, bir s fat değildir. Ve harabe(ören) sözünün de harab= Arab ad ndan gelmiş olacağ n san yor ve buna dayanarak bir Arap yerleşme yerinin söz konusu olduğunu ileri sürüyor. Bundan sonra hikayede ad geçen Mursaloğlu ailesinin, bugün de çevrenin en güçlü ailelerinden biri olduğuna ve Elbeylilerden geldiklerine işaret ederek hikayenin sosyal-tarihsel çerçevesini bu güne bağl yor. Hikâyedeki sosyal çevreyi inceleyen yazar diyor ki: Hikâye bu günkü sosyal yap tipini, bu günün sosyal normlar n yans tmaz; feodal- aşiret tipi, yiğitliği yücelten, savaşa bağl bir toplumla, bask c ve kokmuş rüşvetçi bir merkezî hükümetin yap s n yans t r. Hikayenin bir çeşitlemesinde bir Ermeni aile, kahraman n dostu; ötekinde bir ortal ğ kar şt ran bir bozguncu olarak tan t l yormuş. Bu olay sonradan orta Millî Folklor 11

ya ç kan Türk-Ermeni gerginliğin yeni bir belirtisi say yor ve feodal devirde iki rk n aras nda iyi ilişkiler bulunduğunu ileri sürüyor yazar. Sonra önemli bir gözlemde bulunuyor. Hikaye kahraman hiç bir zaman üretici olarak tan t lm yor; bu iş şehirlilerin ve çiftçilerin işi olarak gösteriliyor. Kahraman onlardan ald ğ vergilerle yaşayan bir aşiret beyidir. Küçük kervanlara dokunmaz da büyük kervanlar soyar, bu onun hakk d r, Dinleyenler de bunu hakl buluyor. Hikaye kahraman bir aşiret reisidir, politik olanaklardan faydalanmaz. Aşiret üyelerinin geçimleri ve mutluluklar umurunda değildir. Çok çabuk k z p parlar ve feodal devrin onur değerleri ile hareket eder. Doğan n güzelliklerine tutkundur, kolayca âş k olur, döğüşmek uğruna sevgilisini hemen terkeder. On y l, yirmi y l; evinden uzak da kalsa eşinin kendisine sad k kalmas n ister. Sadakat ndan az c k kuşkuya düşse onu hemen öldürmekten çekinmez. Dinleyiciler için bu kahraman en çok beğenilen değerlerle donanm ş bir insan temsil eder. Erkekler kendilerini kahramanl özdeşleştirir, kad nlar onun gibi koca hayalederler. Biz hikayeyi derlerken Kore harbi devam ediyordu. duvarlar Türk askerlerinin kahramanl klar n gösteren resimlerle donanm şt. Ama harpten dönenler daha gerçekçi görüşleri dile getiriyorlar ve harbin ne demek olduğunu anlat yorlard. Dinleyenler ise hiçbir kad n n yirmi y l kocas n beklemeyeceğini, hiç bir düğünün de k rk gün k rk gece sürmeyeceğini biliyorlard. Bu aşk hikayeleri ancak psikolojik bir isteği ifade ediyor, t pk Amerikan filmlerinde olduğu gibi. Hikayelerdeki eylemlerin yap s ve kahramanlar n idealleri bugünkü s radan Türkün bilinç alt ve bilinç üstü isteklerini dile getiriyor. Yoksa hiçbir hikaye sosyal yap da ciddi bir değişiklik önermiyordu. Elimizde ciddi psikolojik araşt rmalar olmad ğ için bu idealin nas l doğduğunu bilemiyorum. Ama, erkeklerde bu idealin alt ile on yaş aras nda yap lan sünnetten sonra belirdiği söylenebilir; sünnet bir cesaret denemesi ve çocukluktan erkekliğe dönüşmenin bir işareti say lmaktad r. Çal şman n bundan sonraki k sm nda yazar, tek tek epizotlar özetliyor. Onlar n konular n veriyor. Sonra diyor ki: Metin çeşitlemeler aras nda değişmeler gösterdiği halde, hikayenin genel çerçevesi (veya yap s ) değişmeden kal yor. Ortada âş klar n ezberlemesi gereken bir metin yoktur. Her anlat c bu çerçeve içinde kendi metnini yarat yor. Her yeni hikaye, değişmeyen genel hikaye yap s n n, kişinin dili ile yeniden anlat lmas d r. Bu yeni bir yaratmad r. Bu çeşitlenmeler içinde bir tanesi bas lm ş, küçük bir kitap. Eberhard onun ötekilerden ayr l ğ n şöyle belirtiyor: Bu çeşitlemenin değeri kuşkuludur; öbür çeşitlemelerden, hikayeye, şurada burada sokulan, milli duygular n ifadesi ile ayr l r. Söz gelimi Ermenilerden söz ederken yazar, Türk aşiretlerini bir Türk kervan n soymad ğ n belirtiyor. Bu çeşitlenmede kahramanlardan birine Muzu ad verildiğini belirterek Eberhard, san r m, bir yanl ş daha yap yor. Kad n n ad Muzu imiş, bunu büyük harfle yaz yor. Ben hikaye metninin Türkçe Millî 12 Folklor Millî Folklor 12

sini görmedim, ama bu muzu ad bizim hikayelerimizde bir s fat olarak geçer; işi gücü muzuluk veya muzu baş gibi isim olarak da kullan l r ama, özel ad olarak kullan lacağ n sanm yorum. Sonra hikayedeki türkülerin bütün değişmelerini, dizeleri alt alta yazarak tek tek belirtiyor yazar. şöyle: Benim sözüm de sana Hakt r Ne söylesem ben sana hakt r Elbeyoğlu der de sözlerim hakt r Elbeyloğlum der de sözlerim hakt r. Profesör Eberhard bu hikaye üzerindeki gözlemlerini dokuz maddede özetliyor. Bunlardan çoğu bizim arkadaşlar n bildikleri sonuçlar. Yabanc kökenli, Farsça ve Arapça as ll sözcüklerin art k âş klar taraf ndan anlaş lmad ğ için çeşitlemelerde Türkçeleri ile değiştirildiğini de ileri süren yazar bu sözcükleri aç klarken ufak tefek yanl şlar yap yor. Söz gelimi hub sözcüğünü Ebarhard aşk diye anlam ş, güzel demektir. Ayn yöntemi Eberhard Ali Paşa hikayesi, Köroğlu kollar ve Hûrşid ile Mahmihri hikayesi ve Kozanoğlu türküsü için de yap yor. Türkiye den toplanan Köroğlu hikayeleri ile Chodzko nun 1830 larda Azerbaycan da toplad ğ Koroğlu hikayelerini karş laşt r yor. (Bu karş laşt rma Boratav n Köroğlu destan nda da vard r,) Sonra bir sayfal k bir analizle toplumdaki değişmenin hikayelerde nas l yans d ğ n belirtiyor. Kitap bir sonuç bölümü ile bitiyor. Bu bölümbence önemli, onun için buran n daha geniş bir özetini veriyorum, ona göre : 1. Güney doğuda sözlü hikaye geleneği hala yaş yor. Bat da kaybolmuş. Bölgenin âş klar henüz türküler yak yor, bunlar bozlaklar olarak geliştiriyorlar. Bunu Başgöz ün belirttiği teknikle yap yorlar. (Benim Biyografik Türk Halk Hikayeleri adl bas lmam ş doktora tezimi kastediyor) Baz yerlerde bu hikayeler hala geleneksel biçimde anlat l yor. Baz lar daha yaz ya geçmemiş, Bas lm ş kitaplar sadece büyük kentlerin iyi eğitilmemiş kişilerince okunuyor, daha köylere kadar girmemiş. (Yazar n bu gözleminin de doğru olmad ğ n san yorum. Bas lm ş küçük kitaplar gezgin kitapç lar torbalar na koyup as l Anadolu köylerinde satarlard.) Geleneğin yak nda son bulacağ na dair işaretler var. Anlat c âş klar n hepsi yaşl d r ve gençlerin ilgisizliğinden yak n yorlar Âş klar art k çok az insan hikaye anlatmaya çağ r yor, Düğünler gibi eskiden âş klar davet eden eğlenceler bu gün daha k sa ve daha basit yap l yor. Eskiden hikaye söyledikleri kahvelerin hepsinde şimdi bir radyo var. Kasabaya elektrik gelmiş, böylece geceleri yapacak başka işler ç k yor, evde çal şmak veya sinemaya gitmek gibi. Bas lm ş metinler yavaş yavaş buralara da geliyor. Baz âş klar şimdiden kendi eserlerini bast rmak ve iyi bir para kazanmak peşindedirler. Bu işin kendi sanatlar n n zarar na olduğunun fark nda değiller. Daha şimdeden bas l kitaplar n karakteri değişiyor. Cinayet hikayeleri ve Amerikan tipi kovboy kitaplar piyasaya ç km ş durumda. Baz âş klar hikayelerinden film senaryolar yazmak istiyor. Ama film endüstrisinin bunlarla ilgileneceği yok. Millî Folklor 13

Bu âş klar n en büyük isteği radyodan seslerini duyurmak, bunu yap nca âş klardan biri hemen yurdun her taraf nda tan nd. Şunu belirtmeliyiz ki, bu âş klar topluma ters düşen, onunla uyum sağlamayan insanlar değildir. Kiminin başar l başka işleri de var, hepsi de toplumda sayg gören kişilerdir. 2. Hikayenin uzunluğu k sal ğ akşam eğlencesi olarak sosyal fonksiyonu ile ilişkili. En uzunu 28 ramazan gecesini doldurabilir, en k sas da bir iki akşaml kt r. Dinleyici her 45 dakikal k bir gösterimde en az bir türkü duymay bekliyor. Çoğu hikayelerin başlang c nda bir iki türkü var, sona yaklaşt kca, dinleyicinin ilgisini ayakta tutmak veya yükselen heyecan na hitap etmek için türkülerin say s art yor. 3. Biz bu hikayelerle sözlü geleneğin nas l yay ld ğ n ve yaşad ğ n anlamak için de ilgilendik. Umuyoruz ki, bu yolla destan türüne de baz katk larda bulunabiliriz ve bu alandaki baz teorilerin, gene bu yolla doğru olup olmad ğ n kontrol edebiliriz. Halk edebiyat n n halk taraf ndan yar t ld ğ teorisini bizim denememizle reddetmek gerekiyor. Başgöz ün yeni yay nlad ğ çal şmada belirttiği ve bizim araşt rmam z n da kesinlikle desteklediği gibi her hikaye bir aş ğ n öz yaratmas d r. (Eberberhard burada benim yapt ğ m araşt rmay genelleştiriyor. Benim çal şmam için bak. lhan Başgöz. Turkish Folk Stories. Journal of American Floklore, Cilt LXV, 1952, s.331-339) Hatta yaşarken ve öldükten bir zaman sonra ad unutulana kadar bu hikaye âş k n öz mal say l yor. Sözlü edebiyat ne ölçüde ve ne kadar değişiyor sorunu, cevab zor bir sorundur. Bu konuda baz teoriler ileri sürülmüştür. Baz folklorcular sözlü edebiyat n uzun zaman bir sağlam yap ile yaşad ğ n ileri sürmüşlerdir. Wesselski belirtiyor ki, sözlü edebiyat süreli olarak yaz l metinlerin düzeltici etkisi ile yaşamas n sürdürmüştür. (Wesselki). Bu görüş doğru ise demektir ki, sözlü edebiyat yaz bilmeyen toplumlarda daha çabuk değişecektir. Yak n zamanlara kadar elde yeteri kadar veri olmad ğ için, Barttler in denemesi de bu teoriyi destekler görünüyordu. Bartletin bu labaratuvar denemesinde Avrupa geleneği d ş ndan bir masal bir insana söylendi, onun başka birisine söylemesi istendi, üçüncü kişi de başkas na anlatacakt. Bu zincirleme böylece gitti. Sonunda görüldü ki masal yay ld kça daha çabuk ve daha büyük ölçüde değişiyordu. Türk folkloru bu alanda bize iyi malzeme veriyor. Köroğlu hikayesinin ran da 1830 larda toplanan bir metni var. Sonra 1950 lerden beri Türkiye de toplanan metinler var. Yeni metinlerden sadece biri yaz l metinlerden etkilenmiş görünüyor,. onun d ş nda 150 y l içinde bu sözlü edebiyat, bir memleketten başka birine geçtiği ve geniş bir alanda yay ld ğ halde, bu modern metinler ran hikayelerinden gelmiyor, Türkiyedeki daha eski başka bir gelenekten geliyor. Bu örnek gösteriyor ki sözlü edebiyat yay l rken değişiyor ama bu değişme Bartlett in ileri sürdüğü kadar büyük değil. Walter Anderson bu labratuvar denemesini kesin saymad ve kendisi değişik bir deneme yapt. O birden çok ve birbirin Millî 14 Folklor Millî Folklor 14

den bağ ms z masal kaynaklar kulland. Ve gösterdi ki bu farkl gelenek zincirleri, tesadüften gelen faktörlerle, farkl yollarda gelişiyorlar. Böylece sonunda masallar birbirine daha az benzeyerek, çeşitli zincirlere bölünüyorlard. Ona göre sözlü edebiyat n sağlam olmas n n nedeni, her anlat c n n hikayeyi birden çok defa dinlemesi, başka başka anlat c lardan dinlemesi düzeltmek olanağ n buluyor. Böylece orijinal biçim kuruyor, veya masal kanallar n karş laşt r rak onu yeniden yaşat yor. Andersen in teorisi Türk hikayeleri ve âş klar n n verdiği bilgilerle destekleniyor. Bu âş klar hikayelerini zaman zaman başka âş klardan dinlediklerini ve onlar bir çeşit (edite) ettiklerini belirtiyorlar. Psikolojik araşt rmalar hikayelerdeki yüksek heyecan taş yan yerlerin daha çok değiştiğini belirtiyorlar. Bizim malzememiz bu görüşü desteklemiyor. Tersine, hikayedeki türkülerin en yüksek heyecan taş yanlar, hikayenin bel kemiği olarak görünüyor, ve daha az değişiyor. Çok defa ileri sürülmüştür ki destan, anlat c taraf nan tümden ezberlenmektedir ve bozulmalar unutma işaretidir. Gerçi bizim derlememiz tipik destan değil. Ama metinler gösteriyor ki, anlat c hikayeyi ezberlemiyor. Onun zihninde hikayenin epizotlar n n ve motiflerinin genel çerçevesi vard r. Tümcelerin tek tek bütünü yoktur. Benzer karakteri olan hikayelerde esas k sm n türküler olduğu var say lm şt r ve anlat c türküleri ezberleyince kolayca ard ndan gelen k sm hat rlamaktad r. Bu teori sadece Çin anlat c s n ve Çin halk hikayelerini inceleyenler taraf ndan ileri sürülmüştür. Bunun nedeni orda, türkülerin arkadan gelen bölümdeki olaylar anlatmas d r. Türk halk hikayeleri için bu söz konusu değildir. Türk halk hikayeleri için bu söz konusu değildir. onlarda türkü olaylar özetlemez, üstelik de düz yaz l k s m kadar değişir. Bu gözlem yukarda verilen epic edebiyat teorisi için gerçekten sert bir kötülemedir. Epikteki dilin özelliğine bakarak şiirin daha oturmuş, daha az değişen bir edebiyat türü olduğunu farzetmeye hakk m z yoktur. Bizim denememiz gösteriyor ki, şiir k sa zamanda bile değişiyor. Çin hikayelerini inceleyenler, türkülerin zaman kazand r c, bir karakteri olduğunu, ayn zamanda da doğan n veya bir kad n n güzelliğinin anlat lmas gibi duygusall klar ifade ettiğini ileri sürmüşlerdir. Bu işlevde şiirin sabit olmas na gerek yoktur. Türk malzemesinde gerçi türkü çok ender olarak hikayeyi geliştirir ve daha çok vakalar n anlat m n geciktirir, bekletir ve genellikle duygusall ğ anlat r. Ama onun bir hikayeye sadece bu işlev için girmiş olduğu söylenemez. Âş klar n verdiği ve bizim derlediğimiz başka bilgiler gösteriyor ki, şiirler hikayeden evvel yarat lm şt r. Ballad lara benzeyen ve Bozlak ad verilen k sa hikayelerde şiir, ki bu bizim derleme yapt ğ m z bölgenin genel karakteristiğidir, bir veya bir kaç türküden oluşuyor, ve buna k sa, düz yaz ile bir sunuş k sm ekleniyor. Bu sunuş k sm şiirin ne olduğunu ve niçin söylendiğini aç kl yor. Bizim Kozanoğlu türküsünde gördüğümüz durum budur. Son olarak Millî Folklor 15

diyebiliriz ki dinleyici türkü ile hikayeden daha çok ilgileniyor. Dinleyici anlat c n n müzik değerini ve kabiliyetini türkülerle değerlendiriyor. Von Sydow sözlü edebiyat n yay lmas nda politik s n rlar n, memleket s n rlar n n, hikayelerin girmesi ve ç kmas için engel oluşturduğunu ileri sürmüştür. Yaln z bu nedenle bile bir memleket başka bir memleketin masal geleneğini pek az etkiler. Hikayeler bir memleketten ötekine gezgin âş klar taraf ndan taş n r. Paul Sydow şu teoriyi ileri sürer: Bu gezginci ozanlar hikayenin yaln z, yeni memlekete yabanc olan ve yeni dinleyici çevresi taraf ndan hemencecik değiştirilecek olan oicotype n taş rlar. (Oicotype terimini Sydow botanikten alarak kullanm şt r. Botanikte oicotype belli bir nebat türünün yeni bir iklim ve yer çevresine uyduğu zaman gelişen yeni türe verilen add r. Folklorda bu terim, bir masal n, bir hikayenin bir memlekette, bir kentte veya bir etnik gurup içinde geliştirdiği yeni tipe verilen add r.) Eğer yeni memlekette ona benzer bir oicotype varsa, erinde gecinde bunlar birleşirler, kar ş rlar, Öte yandan eğer yeni konuk bir masalsa ve memlekete tümden yabanc ise, memleketin bünyesine ve halk n geleneklerine uymuyorsa, tez zamanda kaybolacakt r, veya kendini zamanla mevcut zevke daha çok uyduracak, tümden yeni iklime uyacakt r; ama o vakit öz vatan ndakinden değişik yeni bir oicotyep e dönüşecektir. Sydow un teorisinin bir k sm n kabul ediyorum, ama Türkiye malzemesi teoriye yeni bir destek getirmez. Köroğlu hikayesi bir hayli politikal ve ulusal s n rlardan geçmiştir. ran da, Türkiye de Gürcistan da, Kafkas memleketlerinde, Rus ve Çin Türkistanlar nda yaşam şt r. Gerçi her memlekette hikaye değişmeler gösteriyor, ama bir memleketin s n rlar içindeki çeşitlenmeler, politik s n rlar aşan metinlerdeki çeşitlenmelerden daha küçük değil. Köroğlu hikayesi ki, 1500 y llar ndan daha eski değildir, çok geniş bir bölgeye yay lm şt r. Elbeylioğlu hikayesi, sadece daha yeni değildir, dar bir bölgede de kalm ş, yay lmam şt r. Bir hikayeyi uluslararas nda kabul ettiren motiflerle ettirmeyenler aras nda esasl farklar yoktur. Her ikisi de hudut memleketlerde beğenilip kabullenilen değerleri temsil ediyorlar. Kozanoğlu türkülerini hem Ermeniler, hem Türkler, önemli değişmelere uğratmadan yaşatm şlard r. Bu türkü 1870 den daha eski değildir. Bununla beraber şu görüşünde Sydow a hak veriyorum ki, bir memleketten başka bir memlekete akt r lma düz bir çizgi halinde süren bir iş değildir, bu iş s çramalarla oluyor. Âş klar n yapt ğ geziler hakk nda bize verdikleri bilgiler bu görüşü doğruluyor. Sydow un deyişi ile Bu kahramanl k hikayelerini taş yan anlat c lar n say s pek kabar k değildir ve onlar profesyonel insanlard r. Bizim hikayeleri yayanlar da hiç bir zaman halk değil bu âş klar olmuştur. Bu sonucu kabullenmemiz bizi başka bir sonucu götürür. Eğer hikayenin seyahat gezici âş klar taraf ndan gerçekleştiriliyorsa bu da, zaman ve yer bak m ndan s çramalarla ortaya ç k yorsa, demek olur ki hikayenin bulunduğu Millî 16 Folklor Millî Folklor 16

bölge, bölgenin yaş teorisinin ileri sürdüğü gibi, hikayenin yaş n göstermez. ster Köroğlu gibi geniş bölgelerde yay lm ş olsun, ister Elbeyli oğlu gibi s n rlar bir bölgede kals n, bu hikayenin daha eski ve yaşl olduğuna işaret say lmaz. Hemen hemen eminiz ki bizim bu iki bölgede yaşam ş olmas tesadüfe ve bizim nedenini anlamad ğ m z kararlar na bağl d r. Yüz senede hikayede köklü değişmeler meydana geldiğine göre (Köroğlunda olduğu gibi), şiirin çeşitllenmelerinin çokluğu onun yaş n anlamak için güvenilir bir ölçü değildir. Hikayelerdeki değişmeyi sosyol değişme ile dengelemek teorik olarak mümkündür. Ama bu görüş de sosyal değişmenin hemen veya belirli bir zamanda hikayede yans d ğ na inanmay da içeriyor. Bizim derlediğimiz hikayeler bu günkü toplumun değil seksen y l evvel kaybolan toplumun fotoğraf n yans t yor. Sosyal ve kültürel değişimi belli bir tarihe oturtmak mümkün değildir. Bizim derlediğimiz metinlerin birinde belli bir silah tipinden söz ediliyor. Fakat hikayedeki sosyal yap o kadar genel olarak anlat l yor ki, vakalar bin y l evvel geçmiş olabileceği gibi yüz y l evvel de geçmiş olabilir. Bütün destanlarda değilse de, baz lar nda belli bir tarih olay na işaret edilir, daha doğrusu anlat c ve dinleyici böyle bir olaya inan r. Ama asl nda Elbeylioğlu hikayesininin beş çeşitlemesinin ngilizce çevirisinde bu olay o kadar önemsizdir ki, hiç bir tarih kaynağ ondan söz etmez. Genellikle olay destanda öyle değiştirilerek anlat l r ki, ya gerçek tarih olay ndan pek az iz kal r veya onu tan man n imkan kalmaz. Ama, eğer bir hikayeyi, kesin, bir tarih olay na bağlayabilirsek, o vakit hiç olmazsa güvenilir bir yaklaş m elde ederiz. Eberhard n çal şmas n n en sonuna Elbeylioğlu hikayesinin beş çeşitlemesinin ve Ali Paşa hikayesinin ngilezce çevirileri de eklenmiş. Kitab n yedide birini tutacak kadar çok olan notlar ve bibliografyay bu özetlemeye almad k. Ancak bibliyografya dan pek önemli gördüklerimizi verdik. lhan Başgöz. Turkish Folk Stories. Journal of American Folklore, Cilt LXV, 1952, s.331-339. Bartlett, F.C. Some Experiments onthe Reproduction of Folk-Stories, Folklore XXXI, 1920.s. 30-47. Alan Dundes in the Studies of Folklore adl eserine de al nm şt r. s.243. Anderson, Walter. Ein volskundliches Experiment, Folklore Fellow Communication no. 141, 1951) Sydow. C, W, von, Selceted Papers on Folklore. Copenhagen 1948. Wesselski, Versuch einer Theorie des Marchens. F, C, Bartlett in deneyinin bir özetini veriyorum. Bartlett bu deneyi yapt ğ 1920 y l nda folklorcular n en çok tart şt ğ konulardan biri folklorun bir yerden bir yere veya bir kişiden başkas na aktar l rken uğrad ğ değişme ve bu değişmenin kanunlar idi. Kendisi bir psikoloji uzman olan Baretlett Cambridge universitesinde 7 si k z, 13 ü erkek olan öğrenciler üzerinde bir deney yapt. Deney iki bölümden oluşuyor. lkinde Bartlett 20 Millî Folklor 17

öğrenciye bir masal veriyor. Bu masal ngiliz kültürüne yabanc, Amerikan yerlilerinden al nm ş bir masal. Sonra bu öğrencilerden her birine masal tekrar etmesini söyleniyor. Bu öğrenciden, 20 dakika, bir gün, bir hafta, bir ay bazan daha fazla zaman sonra masal yeniden anlatmas isteniyor. Bu uzun zaman içinde tekar edilen masallar incelenerek sonuçlar ç kar l yor. Deneyin ikincisi şöyle : Öğrencilerden birine bir masal veriliyor, 15-20 dakika sonra bunu başka bir öğrenciye anlatmas isteniyor. Bu ikinci elden masal ikinci öğrenci 3 üncüye anlat yor. Her öğrenci böylece ilk ve orijinal masal değil, onun kendisine, en son öğrenci taraf ndan aktar lan biçimini öğreniyor. Bu zincirleme anlat mda her öğrencinin masal nas l değiştirdiği, yani 20 inci öğenciye böylece ulaşan masal incelenerek sonuçlara var l yor. Bartlett in vard ğ sonuçlar şunlar : Bir kişinin masal yeniden anlatmalar nda bile değişme eğilimi aç k görülüyor. Birinci deneyde, yani bir kişinin ayn masal yeniden, yeniden anlatmas nda en önemli faktör masal n ilk anlat lmas nda beliren görüşün, davran ş n ve etkilerin, daha sonraki anlat mlarda sürdüğüdür. Bu gösteriyor ki, bir değişme veya masala yeni giren unsurlar öteki anlat mlarda inatla sürüyor. Bir kişi taraf ndan bir defadan çok anlat lan masallarda en belirgin özellik aklileştirme (rationalisation) oluyor. Başka bir değişme, ilk anlat şta bulunan z dl klar n, benzerliklerin, ve kişiselleştirmelerin sonraki anlat mda büyümesi ve dramatize edilmesidir. Zincirleme anlat mda ise, yeri için önemsiz olan (irrelevant) olan, veya kültüre yabanc olan ve hoş olmayan elemanlar masaldan düşürülüyor. Bu deneyde de değişime eğilim aç k. Bu değişimde, yabanc unsurlar yerlileştiriliyor, aklileştiriliyor ve baz elemanlar bask nl k kazan yor. Bu bask nl k anlat mda, öteki elemanlardan sivrilip beliren bir kelime, cümle veya olay n, masal n kalan yerlerinde bask n, hakim bir duruma geçmesidir. Bartlett in deneyine yöneltilen eleştiriler şöyle: Bartlett deneyini aralar nda kültür bağlar olan bir gurup üzerinde değil birbiri ile bağ olmayan tek tek öğrenciler üzerinde yapm şt r. Bunlara bir folk gurubu denemez. Sonra, seçtiği masal yabanc bir kültürden al nma. Eğer öğrencilere bildikleri bir f kra verilseydi al nacak sonuç farkl olabilirdi. Bu deneyde her öğrenci masal, yaz dan iki defa okuyor. Dinlemekle kağ t üzerinde okumak aras nda, ak lda kalmak bak m ndan fark vard r. Bu nedenle folklorcular, genellikle, derledikleri malzemenin yaz lmas n değil söylenmesini ister, onu kaydetmeye çal ş rlar. Bartlett in deneyinde bir öğrenci masal ike defa okuyor, halbuki hayatta anlat c bir masal nice anlat c dan dinler. Ve kendi masal n onlarla biçimlendirerek anlat r. Sonra da hayatta anlat lan ve nice etkiye aç k olan masal, labratuvarda okunup yaz l nca elbet farkl sonuçlar verecektir. (Bu eleştiri Alan Dundes in the Study of Folklor adl kitab n n 244 üncü Millî 18 Folklor Millî Folklor 18

ÂŞIK ŞENL K HAKKINDA AZERBAYCAN DA YAPILAN ARAŞTIRMALAR Prof.Dr. Maarife HACIYEVA Türk halk şiiri ile Azerbaycan sözlü halk şiiri aras ndaki tarihî yak nl k inkâr edilemez bir gerektir. Yan yana yaşayan Doğu Anadolu âş klar ile Azerbaycan âş klar n n birçok benzer yönleri vard r. Her iki Türk soyunun yetiştirdiği Yunus Emre (XIII. as r), Âş k Kurbanî (XVI. as r), Tufarganl Abbas (XVII. as r), Karacaoğlan (XVII. as r), Âş k Ömer (XVII. as r), Sar Âş k (XVII. as r), Heste Kas m (XVIII.as r), Dadaloğlu (XVIII- XIX. as r), Aş g Elesger (XIX- XX. as r), Âş k Şenlik (XIX-XX. as r), Âş k Veysel (XX. as r) gibi âş k tarz nda eserveren şairlerin sanat ndaki karş l kl etkileşim, hatta birçoğunun (Yunus Emre, Âş k Şenlik gibi) Azerbaycan ve (Âş k Al, Âş k Elesger gibi) Türkiye ile ilgili rivayetlerde de yaşad klar bilinmektedir. Bu karş l kl etkilenmenin bâriz bir örneğini vermek için âş k tarz şiirdeki dedim-dedi lere dikkat etmek yeterlidir. Âş k Gurbanî Dedim: Sene âş k olan can budur, Dedi: Senin aşk n akar bir sudur. Dedim: Cavan ömrüm çürüyüp gedir, Dedi: Abes sözdür, efsanedir bu Âş k Ömer Dedim: Dilber yanaklar n k zarm ş, Dedi: Çiçek takt m gül yaras d r. Dedim: Tane tane olmuş benlerin, Dedi: Zülfüm değdi tel yaras d r. Âş k Emrah Dedim: Erzurum neñ? Dedi: Élimdir. Dedim: Gider misin? Dedi: Yolumdur. Dedim Emrah nedir? Dedi: Kulumdur. Âş k Al Dedim: Satar m s n? Söyledi yok yok! Dedim: Hestelerin can derman san, Dedi: Âş klara kerem kân san. Dedim: Ay g z, menim ad m tan san, relden bilirem, Al san dedi. Âş k Şenlik Dedim: Şenlik sana yard Dedi: Befadar m vard. Dedim: Şahs n şems-i nurdu, Dedi: Kevkeb tutaram men 1 Âş k Şemşir Dedim: Zülfün niye dönüp ilana Dedi: Dilin öyreşipdi yalana Dedim: Bir derdimend yari olana Dedi: Elesine çöp de verilmez. Dikkat edilirse, bu şiirlerde birbirinden etkilenme ve şeklî bir yak nl k mevcuttur. Bu da, üstad âş klar n birbirini iyi tan d klar n n bir belgesi, sanatlar n n ayn kökten dal budak sald ğ n n güzel bir işaretidir. Âş k Şenlik hakk nda değerli bir incelemesi olan Ensar Aslan, Anadolu ve Azerbaycan âş klar n n birbirini etkilemesini şöyle izah etmektedir:... Âş k Şenlik bugün memleketimizde büyük âş klar yetiştiren okulun gerçek hocas d r. Şenlik Azerî sahas ndan ald ğ birçok unsuruanadolu da yayarak, âş k edebiyat m za yenilik getirmiş, bu tarz n gelişip daha mükemmel eserler vermesine yard m etmiştir. Eserlerini çok iyi tetkik edip öğrendiği Azerî sahas âş klar ndan Dikmetaşl Dede Kas m ve Hasta Hasan n sanatlar n n hayran d r. Millî Folklor 19

Araşt r c Anadolu ve Azerbaycan âş k sanat ndaki kültür al şverişinin sağlam kaynaklara dayal olduğunu yazmakla, Âş k Şenlik in f trî istidad na da dikkat çekmiş olmaktad r: Şenlik, tam anlam yla meslekten yetişme bir âş kt r. Fakir bir köy çocuğu olmas na rağmen âş klar aras nda geçen hayat, doğuştan olan kabiliyetini geliştirmiş ve âş kl k kültürünü kuvvetlendirmiştir. Bu âş kl k kültürünü Şenlik Azerbaycan âş klar ndan alm şt r. Çünkü bu devirde Anadolu da Şenlik e tesir edecek bir âş k yoktu. Ayn zamanda dil ve gelenek bak m ndan onlar kendine daha yak n biliyordu. 2 Âş k Şenlik de diğer âş klar gibi ülkeler gezmiş, saz çal p söz söylemiştir. Hayat n n belli bir döneminin Azerbaycan la ilgili olduğu rivayet edilmektedir. Âş k Şenlik ile Fahral şair Nebî nin herbe-zorbas, Âş k Şenlik in ç rağ O Kör Nesib in Âş k Elesger le deyişme si vs. gibi rivayetler Azerbaycan da yayg nd r. Âş k Şenlik in şiirlerinde Bakü, Gazak, Borçal gibi Azerbaycan şehir ve kasabalar n n ad geçer. Bir şiirinde Azerbaycan n birçok sanat ve kültür varl ğ n n vücuda gelmesi için var n yoğunu esirgemeyen meşhur zengini Hac Zeynelabidin Tağ zade nin ad geçmektedir: Bakü de oturan bir yüce insan, Destigir eylesin ol Gani Sübhan. Takizade Zeynel bir han oğlu han, Yan nda kullar muhtasar gelir. 3 Âş k Şenlik in Azerbaycan da tan nmas n n bir sebebi de yetiştiği Ç ld r bölgesi ile alâkal d r. Tarihen bilinmektedir ki, XVIII. yy. n sonlar na kadar Osmanl Devleti s n rlar içinde olan Ç ld r bölgesi, XIX. yy.da Rus işgaline maruz kal nca ikiye bölündü. Bölgenin Ruslar taraf ndan işgal edilen k sm Gürcistan ve Ermenistan a hediye(!) edildi. Dolay s yla Ç ld r ve havalisi üç ayr devletin s n rlar içinde kalm ş oldu: 1. Bugün Doğu Anadolu daki k sm na hâlâ Ç ld r denilmektedir. 2. Ermenistan a ilhak edilen (Ağbaba ve G z lgoç) k sm na Amasya ve Kukasyan ad verildi. 3. Gürcistan a dahil edilen Ah ska kesimi. Ahalisi Türk olan bu bölgeye de Mesket-Cavahetiya ad verildi. Âş k Şenlik in yetiştiği bu üçe bölünmüş Ç ld r bölgesi, âş kl k sanat n n bütün özelliklerinin icra edilmesi bak m ndan Azerbaycan ve Anadolu nun keşistiği noktad r. Heste Hesen, Âş k Şenlik, Âş k Nuri, Âş k Nesib (Kör Nesib), Ağabal Âş k skender, Âş k Balakşin, Âş k Ehmed, Çorru Mehemmed, Âş k Mehmet, Usta Abdullah, gibi nice nice sanatkarlar yetişmiştir. Azerbaycan da Ç ld r Âş k muhiti ve bu muhitte yetişen Âş k Şenlik hakk nda bilgi ve belgeler ortaya konulmuş, incelemeler yap lm şt r. 1964 te Prof. Ehliman Ahundov ve Prof. Mehmet Hüseyin Tehmasib Bakü de Telli Saz Ustadlar adl eserlerinde Âş k Şenlik in hayat hikâyesini anlatm şlard r. Prof. Vagif Veliyev in de Gaynar Sözçeşmesi (Bakü 1981) adl eserinin 99-101. sayfalar nda; Şair Memmed Aslan n Türk Halk Şiirinden Seçmeler (Bakü 1980) adl kitab nda da birçok Anadolu âş klar ile birlikte Şenlik hakk nda bilgiler bulmaktay z. Mus kişinas Azad Kerimli Ç ld r Âş k Mektebi adl makalesinde (bkz. Azerbaycan Mus kî Dergisi, Bakü 1994, s.130) Ç ld r âş klar na mahsus 17 havacattan (makam) bahsetmektedir. Bunlar şöyle s ralayabiliriz: Ağababa, Deyişme, Diyarbekri, Garacoğlan, Gurdoğlu, Göynebaş, rfanî, Gülendam, skenderi, Otal?, Otuz Biri, Hoşdamağ, Çukurova, Ç ld r Divanisi, Çalpapak, Sümmani, Şahseveri, Şenlik Mirzecan s. Prof. Mürsel Hekimov un Âş k Sanat n n Növleri (Bakü 1987) adl eserinin Âş k şiirinin okunduğu saz havalar n n cetveli bölümünde, Azad Kerimli nin tesbit ettiği makamlar n bir k sm n n Millî 20 Folklor Millî Folklor 20

( Ç ld r Gülü, ürfani, Çukurova, Ç ld r Divanisi, Ç ld r Mühemmesi, Şahseveni ) ad geçmektedir (s.58-78). Prof. Kamil Veliyev, Size Kimden deyek? Ç ld rl Âş k Şenlik ten.. adl makalesinden Âş k Şenlik in doğduğu Suhara köyünün Ç ld r gölüne sekiz kilometre mesafede olduğunu, 19. yy. n ortalar nda Kazak ve Borçal bölgelerinden göç edip Türkiye ye yerleşen Karakalpak boyundan olduğunu, neslinin ve ç raklar n n bu bölgede yaşad ğ n yazmaktad r. Veliyev, Şenlik in ç raklar ndan Güllübulakl Âş k Nesib in ad n vurgulayarak, onun Şenlik in ad yla ilgili birçok rivayet, halk hikayesi, saz havalar ve şiirlerini bildiğini yazmaktad r. Bu makalede aş ğ n okuyucular taraf ndan pek bilinmeyen birkaç şiiri de takdim edilmiştir. Ad geçen makalesinde Veliyev, Ağbabal Âş k skender in Çukurova Sar yayl k, Hoşdamağ gibi saz havalar n n Âş k Şenlik e ait olduğunu ifade etmektedir. V. Hac yev in Folklorumuzun Ufuklar (Bakü 1991), Meherrem Gas ml n n Aş g Seneti (Bakü 1996), Türkün 101 Şairi (Bakü 1993), adl eserlerinde ad geçen muhit ve Âş k Şenlik hakk nda ayr nt l bilgiler verilmiştir. 4 Ve nihayet, Âş k Şenlik, Azerbaycan da bir doktora tezi olarak çal ş lm şt r. (Bkz. G. Veliyev, Âş k Şenliyin Heyat, Mühiti ve Poetik Yarad c l ğ, Bakü 1992 Bütün ad geçen araşt rmalarda Ç ld r edebî muhiti dikkatle vurgulanmaktad r. Ç ld r mahal n n Ermenistan ve Gürcistan a ilhak edilen bölgelerinde de âş k sanat, bu çevrede yaşayan Ermeni ve Gürcüleri etkilemiş, birçok Ermeni ve Gürcü aş ğ n yetişmesine vesileolmuştur. 5 Günümüzde bu muhitteki âş k sanat birbirinden ayr düşmüş, darmadağ n olmuştur, denilebilir. M. Gas ml n n yazd ğ gibi; Rusimperyas n n anti-türk siyaseti neticesinde Ç ld r mahal n n Gürcüstan a verilen kesiminde 1944. ilde apar lan etnik temizlemeden (Türklerin zorla Kazakistan ve Orta Asiya ya sürgün olunmas ) sonra indi Mesket-Cavahetiya adlanan arazide faaliyeti o kadar da hissedilmeyen bir neçe goca Gürcü aş ğ istisna olunmakla âş k muhiti yoktur. Hemin araziden sürgün olunan ahali ile birge gurbetlere sepelenmiş Ç ld r âş klar n n bir k sm Kazakistan n Çimkent, Tald -Kurgan ve Cambul vilayetlerinde ve K rg zistan n rayonlar nda faaliyetlerini devam ettirirler. Ç ld r mahal n n Ermenistan a kat lan ikinci kesiminden ise 1988 ci ilde etnik s k şt rma yolu ile Türkler tamamiyle ç kar lm şt r. Hemin kesimin (Ağbaba ve G z lgoç) ahalisi, o cümleden de âş klar perakende şekilde Azerbaycan n muhtelif bölgelerine yay lm şt r. Böylelikle de, Ç ld r âş k muhitinin indiki Gürcistan ve Ermenistan arazisine düşen kesimleri zor gücüne dağ t larak s radan ç kar lm şt r. 6 Dedelerimizin bizlere emanet ettiği âş kl k sanat Türklerin eski çağlardan gelen millî-manevî tarihini aksettirmektedir. Onu bütün yönleriyle araşt rmak, ortak noktalar bulmak, sonraki nesillere aktarmak her bir Türk araşt r c s n n millî görevi say l r, denilebilir. D PNOTLAR 1. Dr. Ensar Aslan, Ç ld rl Âş k Şenlik, Sevinç Matbaas, Ankara 1975, s.158. 2. a.g.e., s.xli. 3. a.g.e., s.146. 4. Kamil Veliyev, Elin Yaddaş, Dilin Yaddaş, Bakü 1988, s.264-266. 5. Yusif Ramazanov, Azerbaycan Dilinde Yaz b Yaradan Ermeni Aş glar, Bakü 1976. 6. Meherrem Gas ml, Aş g Seneti, Bakü 1996, s.190-191. Millî Folklor 21

M TOLOJ M ZDE VE URAL BATIR DESTANINDA BAŞLANGIÇTAK SONSUZ SU * Doç. Dr. M. Öcal O UZ Başlang çta ne gök vard ne de yer... Dünya uçsuz bucaks z, sonsuz sudan ibaretti. Bu sonsuz suyun üzerinde mütemadiyen uçup duran Tanr n n dahi konacağ küçücük bir kara parças bile yoktu. 1 On dokuzuncu yüzy l n ikinci yar s ndan itibaren Türkoloji sahas nda en değerli metinleri toplayan Radloff, Verbitskiy, Potanin ve diğer Türkologlar n Altay, Yenisey, Yakut ve öteki Türk boylar n n dünyan n başlang c hakk ndaki bilgi ve kanaatlerini oldukça bol miktardaki örnekle günümüze ulaşt rmalar Türkoloji çal şmalar için son derece önemli gelişmelerin başlang c olmuştur. Bu metinlerin elde edilmesinden sonra Türklerin dünyan n yarat l ş hakk ndaki kanaatlerine dikkatlerini yönelten diğer araşt r c lar n ulaşt ğ sonuç, başlang çtaki sonsuz su inanc n n yayg nl ğ n ortaya koymuştur. (Ögel l989:419-492) Anadolu daki mutasavv f şairlerde bile karş m za ç kan dünyan n başlang çta sonsuz sudan ibaret olduğuna dair inanc n (Ögel 1989: 437) Türkler aras ndaki yayg nl ğ, bu motifin orijinalliği hakk nda olmasa bile eskiliği hakk nda bir kanaate varmam za zemin haz rlamaktad r. Ayr ca Asya ve diğer k talardaki başka kültürlerde başlang çtaki su veya okyanus belirtilmekle birlikte Türk Kozmolojisindeki özellikleri taş mamaktad r. Türk kozmolojisindeki dünyan n başlang c n daha iyi anlayabilmek ve bu husustaki kanaatlerin yak n dönemlerde tespit edilmiş metinler aras nda yer alan Başkurt destanlar ndan Ural-Bat r a yans mas n daha iyi değerlendirebilmek için birkaç kültürdeki başlang ç düşüncesine dikkatlerimizi yöneltelim: Başlang çta hiçbir şey yokmuş ve büyük ruh Maheo boşlukta yaş yormuş. Maheo etraf na bakm ş ama görünürde hiçbir şey yokmuş. Maheo gücüyle göle benzeyen ama tuzlu olan büyük bir su yaratm ş (Marriott_Rachlin l995:36) Kuzey Amerika da yaşayan K z lderili kabilelerinden Çeyenilere ait bu metin, başlang çta Tanr dan başka hiçbir şeyin olmad ğ n, göle benzeyen tuzlu suyun Tanr taraf ndan sonradan yarat ld ğ n haber vermektedir. Oysa Türkler aras nda yaşayan inan şa göre Tanr ve sonsuz su başlang çta vard r. Çeyeni mitindeki Tanr ve sonradan yarat lan su, Türk mitolojisindeki Tanr ve sonsuz su ile yine de bir yak nl k göstermektedir. Zaman içinde meydana gelebilecek bir varyantlaşma düşüncesi,k z lderililerin Asya dan geldikleri ve Türklerin akrabalar olduklar teorileri çerçevesinde pekala bir izah bulabilmektedir. Başlang çta iki okyanus biri güneyde, biri kuzeyde- merkezde bir kara parças vard. Güney okyanusunun efendisi Shu(Dikkatsiz), kuzeydeki okyanusun efendisi Hu(Aceleci) ve merkezdeki kara parças n n efendisi Hwun-tun(Kaos) idi.(mackenzie l996:2l7) Kaos un kozmoza dönüşümünü hikaye eden bu Çin mitinde dünyan n oluşumunun yedi günde tamamland ğ ve dünyan n böylece düzene sokulduğu anlat lmaktad r. Çin düşüncesine göre başlang çta okyanuslar birbirinden ay ran ve kaos şeklinde karş m za ç kan bir kara parças vard. Okyanuslar n efendileri bu kara parças n yedi gün çal şarak bugünkü şekline getirmişlerdir. ki ayr okyanus ve ortas ndaki kara düşüncesi ile birbirine eşit güçte ve her an için olumsuz şeyler yapmas ndan korkulan iki ayr efendi kavram Türk mitolojisi ile Çin mitolojisini birbirinden ay rmaktad r. Kainat n oluşumu ve ilk insan n yarat l ş ile ilgili Çin mitinin diğer varyantlar nda da başlang çta hiç Millî 22 Folklor Millî Folklor 22