Yrd. Doç. Dr. Ayfer KÜÇÜK



Benzer belgeler
İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

WINTER. Template EL-HAREZMİ

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Tıbb-ı Nebevi İSLAM TIBBI

ESKİÇAĞ DA BİLİM HİNT MEDENİYETİ

BİLİM TARİHİ VI. BÖLÜM: İSLAM DÜNYASINDA BİLİM

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6

ASTRONOMİ TARİHİ. 3. Bölüm Mezopotamya, Eski Mısır ve Eski Yunan da Astronomi. Serdar Evren 2013

2018 YGS Konuları. Türkçe Konuları

ANKARA ÜNİVERSİTESİ RASATHANESİ AY

MATE 417 MATEMATİK TARİHİ DÖNEM SONU SINAVI

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

Danışman Öğretmen:Şerife Çekiç

MANASTIR TIBBI (Monastic Medicine)

TRİGONMETRİK FONKSİYONLAR: DİK ÜÇGEN YAKLAŞIMI

9. SINIF ÜNİTE DEĞERLENDİRME SINAVLARI LİSTESİ / DİL VE ANLATIM

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Kış Vaktinde Yaz Saati ve Astronomik Zaman Ölçümleri

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

KOZMOLOJİK DEVİR 1 MİLET MEKTEBİ, PYTAGORASÇILIK Milet Mektebi

2018 TYT TÜRKÇE KONU LİSTESİ - KAYNAK BİTİRME PLANI BİTİRİLEN KAYNAKLAR

2018 TYT TÜRKÇE KONU LİSTESİ - KAYNAK BİTİRME PLANI BİTİRİLEN KAYNAKLAR

Skolastik Dönem (8-14.yy)

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

-Matematik Bulmacası-

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

7. SINIF DENEME SINAVLARI DAĞILIMI / TÜRKÇE

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF MATEMATİK DERSİ KONULARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ ALT ÖĞRENME. Örüntü ve Süslemeler


Matematik Ve Felsefe

ASTRONOMİ TARİHİ. 2. Bölüm Antik Astronomi. Serdar Evren 2013

AKSARAY KANUNİ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI MATEMATİK DERSİ 11.SINIFLAR ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI TEKNİKLER

4. Çok büyük ve çok küçük pozitif sayıları bilimsel gösterimle ifade eder.

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. FEN LİSESİ 11.SINIF MATEMATİK DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLLIK PLANI 11.SINIF KAZANIM VE SÜRE TABLOSU

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. ANADOLU LİSESİ 11.SINIF MATEMATİK DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLLIK PLANI 11.SINIF KAZANIM VE SÜRE TABLOSU

7. SINIF TÜRKÇE PROGRAMI. Önerilen Anlatım Süresi (Ders Saati) Keşfetme Alanı (Föy No)

7. SINIF DENEME SINAVLARI DAĞILIMI / TÜRKÇE

Muhammed ERKUŞ. Sefer Ekrem ÇELİKBİLEK

Yönetimin Fonksiyonları. İşletmeye Giriş. neltme. Yönetimin Fonksiyonları. Yönetim ve Organizasyon Anabilim Dalı.

9. SINIF KONU TARAMA TESTLERİ LİSTESİ / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

6.12 Örnekler PROBLEMLER

Çarpanlar ve Katlar

EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI TED KDZ EREĞLİ KOLEJİ ORTAOKULU MATEMATİK 8.SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANDIR.

KE YT 9. SINIF MÜFREDATI, YAPRAK TEST ve B LG DE ERLEND RME SINAVLARI L STELER

28/04/2014 tarihli LYS-1 Matematik-Geometri Testi konu analizi SORU NO LYS 1 MATEMATİK TESTİ KAZANIM NO KAZANIMLAR 1 / 31

9. SINIF Geometri TEMEL GEOMETRİK KAVRAMLAR

ÖZEL EGE LİSESİ EGE BÖLGESİ OKULLAR ARASI MATEMATİK YARIŞMASI 1.AŞAMA KONU KAPSAMI

2013 YGS SORU DAĞILIMLARI VE UZMAN YORUMLARI

İslam ın Serüveni. İslam ın Klasik Çağı BİRİNCİ CİLT MARSHALL G. S. HODGSON

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

11. SINIF. No Konular Kazanım Sayısı GEOMETRİ TRİGONOMETRİ Yönlü Açılar Trigonometrik Fonksiyonlar

BÖLÜM I MATEMATİK NEDİR? Matematik Nedir? 14

OKUL ADI : ÖMER ÇAM ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI : DERSİN ADI : MATEMATİK SINIFLAR : 9

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

Test. Yerküre nin Şekli ve Hareketleri BÖLÜM 4

MATEMATİK BİLİM GRUBU III KURS PROGRAMI

EHO2-SS.16DES / EH01-SS.15DES

BUCA ANADOLU LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ YGS - LYS YAZ TATİLİ ÇALIŞMA PROGRAMI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

Ürün Detayları EHO DES 9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI. Eğitim doğamızda var

T.C. Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI 10. SINIF MATEMATİK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

TOPOĞRAFYA Temel Ödevler / Poligonasyon

Geometrik Örüntüler. Geometrik Cisimlerin Yüzeyleri Geometrik Cisimler Prizmaların Benzer ve Farklı Yönleri Geometrik Şekiller. Geometrik Örüntüler

MART UKS MATEMATİK KONULARI

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ YILLIK PLANI

DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ SINAV TARİHİ:

7. SINIF DENEME SINAVLARI DAĞILIMI / TÜRKÇE

SINAV TÜRÜ YGS YGS SORU DAĞLIMI SINAV NO 1211 YGS TÜRKÇE SINAV ADI YGS DS (EG01-SS.13DS01) YGS SOSYAL - TARİH FORMÜL ADI

TABLO-1 KPSS DE UYGULANACAK TESTLERİN KAPSAMLARI Yaklaşık Ağırlığı Genel Yetenek

BİLİM TARİHİ IV. BÖLÜM: ROMALILAR DA BİLİM

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

TRIGONOMETRI AÇI, YÖNLÜ AÇI, YÖNLÜ YAY

Fizik ve Ölçme. Fizik deneysel gözlemler ve nicel ölçümlere dayanır

PERGEL YAYINLARI LYS 1 DENEME-6 KONU ANALİZİ SORU NO LYS 1 MATEMATİK TESTİ KAZANIM NO KAZANIMLAR

FAYLARDA YIRTILMA MODELİ - DEPREM DAVRANIŞI MARMARA DENİZİ NDEKİ DEPREM TEHLİKESİNE ve RİSKİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM

Yerel saat ve ortak saat

DÜNYA NIN ŞEKLİ ve BOYUTLARI

E-DERGİ ÖABT SOSYAL BİLGİLER VE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ İÇİN COĞRAFYA SAYI 2. ULUTAŞ

9. SINIF DENEME SINAVLARI SORU DAĞILIMLARI / DİL VE ANLATIM

ASTRONOMİ TARİHİ. 1. Bölüm Bilim Tarihine Genel Bakış. Serdar Evren 2013

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF MATEMATİK DERSİ KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ KAZANIMLAR

GÖRSEL PROGRALAMA HAFTA 3 ALGORİTMA VE AKIŞ DİYAGRAMLARI

9. SINIF BURSLULUK SINAVLARI DAĞILIMI / TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

17. yy. Dehalar Yüzyılı

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Test Teorem: a R ve a 1 ise İddia: 5 = 3 tür. 2. Teorem: x Z ve. Kanıt: Varsayalım ki, 1 olsun. a 1

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ

DİKKAT! SORU KİTAPÇIĞINIZIN TÜRÜNÜ "A" OLARAK CEVAP KÂĞIDINA İŞARETLEMEYİ UNUTMAYINIZ. SAYISAL BÖLÜM SAYISAL-2 TESTİ

KİPAŞ GİRİŞ SINAVI (KGS)

Transkript:

BİLİM M TARİHİ VI. BÖLÜM: B İSLAM SLAM DÜNYASINDA D BİLİMB Yrd. Doç. Dr. Ayfer KÜÇÜK 1

İslamiyet'ten önce Arabistan uzun yüzyıllar gezgin kabile veya aşiretlerin yaşadığı bir bölgeydi. Musevilik ve Hıristiyanlıktan önce bölgede çoktanrılı ilkel bir din, yer yer putperestlik egemendi. M.S.570'te dünyaya gelen Hz. Muhammed, kırk yaşında kendisine vahiy edilen mesajını ("Allah tektir; Muhammed, O'nun peygamberidir") ilkin yalnız karısına ve çok yakınlarına açabildi. Bu mesaj daha geniş çevrelere duyurulunca Mekke'den Medine'ye göçmek zorunda kaldı (M.S.622). Burada da yakın ilgi ve anlayış gördü. Müslümanlık çok kısa zamanda benimsenme olanağı buldu. 2

Yeni inancın verdiği güçle Araplar askeri fetihlere girişmekte gecikmediler. M.S.622-650 arasında Filistin, Irak, Suriye ve Mısır'ı ele geçirirler. Daha sonra doğuda İran ve Türkistan'a, batıda Kuzey Afrika'dan İspanya'ya kadar genişlediler. Baş döndürücü bir hızla dünyanın en büyük imparatorluklarından birini kurdular. 3

İslam dininin ortaya çıkışıyla tarihin parlak dönemlerinden biri başlamıştır. Arapların başlangıçta komşu ülkelerin fetihleriyle başlayan yayılmaları çok geçmeden bilim ve felsefede önemli gelişmelere sebep oldu. M.S.8. ve 12. yüzyıllar arasında geçen 400 yıllık dönemde bilim ve düşüncenin meşalesi, Atlas Okyanusu kıyılarından Kuzey Hindistan ve Orta Asya'ya kadar uzanan İslâm dünyasında yanmıştır. 4

İslam slam DünyasD nyasında nda Bilimin Gelişmesine Ortam Hazırlayan Faktörler: İslam uygarlığının çıkış noktası, esin ve otorite kaynağı, kutsal kitabı KURAN'dır. Sırf bu yüzden bile İslam biliminin ilk kaynağının Kuran olduğunu söyleyebiliriz. 5

Kuran sayesinde önce Araplar, sonra İslam'ı benimseyen diğer toplumlar, bir kimlik ve kendine güven duygusu kazanmış, kavimcilikten kurtulup evrensel bir bakış acısı oluşturmuş ve bu sayede Müslümanların geleneksel olmayan düşüncelere korkusuzca yaklaşabilmesi mümkün olmuştur. 6

Bunun yanısıra, Kuran'da bilgi (ilim) sahibi olmaya büyük önem verilmesi, doğada Allah'ın varlığına ait işaretlerinin varolduğunun belirtilmesi bu dönemde özel olarak bilimin gelişmesine itici güç sağlamıştır. 7

KURAN-I I KERİM DEN د ف ع الل ه ال م ل ك و ال ح ك م ة و ع لم ه م ما ي ش اء و ل و ل ا ف ه ز م وه م ب ا ذ ن الل ه و ق ت ل د او د ج ال وت و اتيه ه الل ه ذ و ف ض ل ع ل ى ال ع ال مين ال ناس ب ع ض ه م ب ب ع ض ل ف س د ت ال ا ر ض و لك ن الل ه BAKARA/251. Sonunda Allah'ın n izniyle onları yendiler. Davud da Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a( Davud'a) ) hükümdarlh mdarlık k ve hikmet verdi, dilediği i ilimlerden ona öğretti. Eğer Allah'ın n insanlardan bir kısmk smının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün b n insanlığ ığa a karşı lütuf ve kerem sahibidir. فى ق ل وب ه م ه ن ا م ال ك ت اب و ا خ ر م ت ش اب ه ات ف ا م ا ا لذين ه و ا لذى ا ن ز ل ع ل ي ك ال ك ت اب م ن ه اي ات م ح ك م ات و ال راس خ ون ف ى ال ع ل م و اب ت غ اء ت ا ويل ه و م ا ي ع ل م ت ا ويل ه ا ل ا الل ه ز ي غ ف ي تب ع ون م ا ت ش اب ه م ن ه اب ت غ اء ال ف ت ن ة ا ول وا ال ا ل ب ا ب ي ق ول ون ام نا ب ه آ ل م ن ع ن د ر بنا و م ا ي ذ آ ي ذ آ ر ا لا AL-İ İMRAN/7. Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kuran'ın) n) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik e olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için i in ondaki mütem teşâbih âyetlerin peşine düşerler. d Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek y pâyeye erişenler enler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındand ndandır, derler. (Bu inceliği) i) ancak aklıselim sahipleri düşünüp d p anlar. 8

ب م ا ا ن ز ل ا ل ي ك و م ا ا ن ز ل م ن ق ب ل ك لك ن ال راس خ ون ف ى ال ع ل م م ن ه م و ال م و م ن ون ي و م ن ون ا ولي ك س ن و تيه م ا ج ر ا و ال م و ت ون ال زآوة و ال م و م ن ون ب الل ه و ال ي و م ا ال اخ ر و ال م قيمين ال صلوة ع ظيم ا NİSA/162. Fakat içlerinden i ilimde derinleşmi miş olanlar ve müminler, minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler; Allah'a ve ahiret gününe ne inananlar var ya; işte i onlara pek yakında büyük b mükâfat vereceğiz. ل ه اد بك ف ي و م ن وا ب ه ف ت خ ب ت ل ه ق ل وب ه م و ا ن الل ه و ل ي ع ل م ا لذين ا وت وا ال ع ل م ا ن ه ال ح ق م ن ر ا لذين ام ن وا ا لى ص ر اط م س ت قيم HACC/54. Bir de, kendilerine ilim verilenler, onun (Kuran'ın) n) hakikaten Rabbin tarafından gelmiş bir gerçek ek olduğunu unu bilsinler de ona inansınlar, nlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir. y 9

HADİSLER "Alimin âbide üstünlüğü,, benim, sizden en basitinize olan üstünlüğüm m gibidir" "Allahu Tela Hazretleri, melekleri, semâvat ehli, deliğindeki indeki karıncaya, denizindeki balıklara varıncaya kadar arz ehli, halka hayrı öğretene mağfiret duasında bulunur. "Tek bir fakih (bilgili), şeytana bin âbidden daha yamandır." "Dinde fakih olan kimse ne iyi kimsedir! Kendisine muhtaç olununca faydalı olur. Kendisine ihtiyaç olmayınca ilmini artırır." r." 10

"Kim bir ilim öğrenmek için i in bir yola sulûk k ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir. Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar. Semavat ve yerde olanlar ve hatta denizdeki balıklar âlim için i in istiğfar ederler. Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldy ldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler, ne dinar ne dirhem miras bırakb rakırlar, rlar, ama ilim miras bırakırlar. rlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasip elde etmiştir." tir." 11

"İlim talebi için i in yola çıkan kimse dönünceye d nceye kadar Allah yolundadır." "Kim ilim talep ederse, bu işi, i i, geçmi mişteki günahlarına kefaret olur." "Kim, bir ilimden sorulur, o da bunu ketmedip söylemezse (Kıyamet günü) g ) ateşten ten bir gem ile gemlenir." "Kim bir ilim öğretirse ona bu ilimle amel edenlerin sevabı vardır. r. Bu amel edenin ücretini eksiltmez." 12

Müslümanların kendinden önceki kültürlerin bilimsel ve entelektüel birikimlerini kolayca benimsemelerinin sebeplerinden biri de gene Kuran'a dayanan, her kültürde ilahi vahyin bozulmuş da olsa izlerinin olduğu görüşüydü. İslam uygarlığına dışarıdan gelen en büyük etki olan Yunan kültürünün benimsenmesi hem bu sayede hem de (mesela ayni kültürle İlkçağ sonunda karşılaşan Hıristiyanlığın durumunun tersine) bu kültürün sahiplerinin siyasi rakip konumunda olmamaları sayesinde mümkün olabilmişti. 13

Doğrudan Kuran'dan kaynaklanan etkilerin yanında nda İslam biliminin zamanın n genel düşünce d ortamından kaynaklanan bazı özellikleri de vardı. Kuran'da da ısrarla srarla vurgulanan tevhid yani yaratıcı ve yönetici y gücün g n birliğine ine dair inanç, evrenin bir bütün b n olarak görülmesi, g her şeyin birbirine bağı ğımlılığı, fiziksel ve ruhani alemin içi içeliği ve beraberce anlaşı şılması gerektiği zamanın n bütün b n bilim geleneklerince kabul ediliyordu. 14

Diğer bir ortak özellik de, bilginin birikerek doğrusal bir şekilde ilerlediği i yönündeki y ndeki modern görüşün n aksine, döngüsel bir gelişme me-bozulmaya dayanan bir tarih anlayışı ışının n benimsenmesi ve eski uygarlıklar kların n bilimde en üst noktaya çıkmış olabileceklerinin kabul edilmesiydi. Bu yüzden y mesela 12. yüzyy zyılda yasayan İbn Rüşd'e göre bile Aristoteles kendisine ilim verilmiş bir bilgeydi ve bilim alanında nda hata yapamaz ve asılamaz bir konuma sahipti. 15

Son olarak, Ortaçağ'daki bilimin genel olarak teknolojiye ve ekonomiye katkısı yoktu. Bilimsel faaliyet sadece belli bir zümreye z has, halka inmeyen bir uğrau raştı.. Bu yüzden y bilimsel motivasyon kaynakları entelektüeldi. eldi. Fakat bunda saf entelektüel el merak kadar doğadaki ilahi işaretleri i görmek, g Tanrı'n 'nın bilgeliğinin inin farkına vararak bundan ruhani dersler çıkarmak amacı da vardı. 16

Antik Cağı ğın n Mirasının n Aktarılmas lması İslam slam dünyasd nyasında nda bilimsel faaliyeti başlatan asıl itici gücün, g diğer kültk ltürlerin ve özellikle de Eski Yunan'ın n bilimsel birikiminin Arapça'ya a'ya aktarılmas lması olduğunu unu söylemek gerekir. 17

Fetihler kendilerinden önceki medeniyetlerin yarattığı eserlerden yararlanmak gerektiğini ini anlayan MüslM slümanlar, özellikle Abbasîler döneminde yoğun bir çeviri faaliyetine girişerek, bilim ve felsefe alanlarında nda atağa a kalkmış ışlar ve önce varolan birikimi anlamaya ve daha sonra da geliştirmeye çalışmışlardır. r. 18

Başlang langıçta Arap Yarımadas madası'nda yoğun bir bilimsel faaliyetle karşı şılaşılmamaktadır. Ancak komşu ülkelerde, Doğu'da Hindistan'da, Batı'da İskenderiye, Bizans ve Suriye'de bir hayli gelişmi miş bir bilimsel faaliyet vardı. İslâm DünyasD nyası ilkin Hint kültk ltüründen etkilenmiş ve yararlanmış ıştır. İlk çevirilerden biri hayvan masallarını konu alan KELİLE LE VE DİMNED adlı eserdir. Yine ilk yapılan çevrilerden biri, Hindistan'da yaşam amış meşhur astronomlardan, Brahmagupta'nın SİDDHANTA adlı eseridir. 19

İlk lk tercümeler Abbasi hanedanının n başlang langıç dönemlerinde, özellikle de Harun Reşid id, Memun ve Mutasim zamanında nda yapılm lmıştı ve gayet pratik sebeplere dayanıyordu. yordu. Arapların n tıp t p alanındaki ndaki yetersizliği tıbbi eserlerin, fethedilen topraklarda yaşayan ayan ve Eski Yunan'ın mirasına sahip Hıristiyanlarla H entelektüel el düzeyde d mücadele edebilmek isteği i de mantık k ve felsefe alanındaki ndaki eserlerin tercüme edilmesine yol açmışa ıştı. İlk lk tercümanlar arasında Hıristiyan Huneyn bin İshak, Harranlı Sabit bin Kurra ve Zerdüştçü çülükten İslam'a gecen İbn Mukaffa vardı. 20

Çevrilen eserler arasında felsefe alanında nda Platon ve Aristoteles'in birçok eserinin yanı sıra bunların düşüncelerinin Yeni-Platoncu yorumları vardı. Bilim alanında nda ise; Hippokrates ve Galenos'un tıpla, Batlamyus'un astronomi ve optikle, Euklides'in matematikle, Archimedes'in mekanikle ve Aristoteles'in genel olarak fizik ve biyolojiyle ilgili birçok eseri çevrilmişti. 21

Bunlar arasında özellikle Aristocu dünya d görüşüg (mantığı ığın n bilgi edinmedeki merkezi rolü, sistematik metafizik, bilimlerin sınıflands flandırılması, vb.) Müslüman felsefeci ve bilim adamlarının düşünce sistemini köklk klü bir değişime ime uğratmu ratmıştır. Çeşitli yönlerden y zaman zaman eleştiriye uğrasa u da İslam bilimi yüzyy zyıllar boyunca temelde Aristocu kimliğini ini sürds rdürmüştür. r. 22

DOĞU İSLÂM DÜNYASI BİLİMSEL KURUMLAR İslâm DünyasD nyası'ndaki bilimsel etkinliklerin gelişmesini sağlayan üç önemli kurumun bulunduğu bilinmektedir. Bunlar; BEYTÜ'L 'L-HİKME (Bilgelik Evi), GÖZLEMEVLERİ ve HASTAHANELERdir. 23

BİLGELİK K EVİ İlk önemli araştırma rma ve eğitim e kurumu 815 civarında Abbasi halifelerinden el-mem Memûn tarafından Bağdat'ta kurulan Beyt'ul-Hikme idi. Bu sayede bilim adamlarının n bir araya gelmesi sağlanm lanmış ve çoğu tercüme burada yapılm lmıştı. 24

Bağdat'ta kurulmuş olan Bilgelik Evi'nin en önemli nemli görevi, dönemin ünlü astronomlarını, ilerini ve hekimlerini bir araya matematikçilerini ve hekimlerini bir araya getirmek ve bilimin çeşitli alanlarındaki ndaki belli başlı yapıtlar tları muhtelif dillerden ve özellikle de Yunanca'dan Arapça'ya a'ya çevirmekti. Zengin bir kütüphanesi k bulunan Bilgelik Evi'nin müdürlüğünü,, dönemin d önde gelen bilim adamları yapmış ışlardı.. Bunlar arasında FADL İBN NEVBAHT ve HÂRİZM ZMÎ gibi bilginler de bulunmaktaydı. 25

GÖZLEMEVLERİ İlk lk gözlemevleri, g Ortaçağ İslâm DünyasD nyası'nda ortaya çıkmıştır. Gerçi İskenderiye'de bir gözlemevinin bulunduğundan undan söz s z edilmektedir. Ancak bu gözlemevi g gözlemler g yapmak maksadıyla örgütlenmiş bir kurum niteliğinde inde değildir. İslâm slâm DünyasD nyası'nda pek çok gözlemevi g mevcuttu ve bunlardan büyük b k bir kısmk smı,, hükümdarlar h tarafından kurulmuştu. Ayrıca özel ve seyyar gözlemevleri de bulunmaktaydı. 26

Bu gözlemevlerinde, g düzenli d ve devamlı bir surette günlük k gözlemlerg yapılm lmıştı.. Gözlemevlerinin G sabit bir yeri, özenle ve dikkatle hazırlanm rlanmış aletleri, özel bir kütüphanesi, k gözlemcileri, g hesapçılar ları ve bu gözlem g ve hesapları değerlendiren erlendiren astronomları bulunuyordu. Ayrıca, araştırmac rmacılara yardımc mcı olmak amacı ile idarî elemanları da vardı. 27

Gözlemevlerinin kuruluşlar larındaki en önemli neden, hassas gözlemlerin g yapılabilmesi için i in ölçüm m aletlerin boyutlarının n büyütülmesiydi. b Yapılan gözlemler g sonucunda elde edilen gözlem verileri, ZÎC olarak adlandırılan tablolarda toplanmış ve ibadet vakitlerinin belirlenmesi ve takvimlerin hazırlanmas rlanması gibi günlük k gereksinimleri ilgilendiren işlemler, i bu tablolar aracılığı ığıyla yapılm lmıştı. 28

HASTAHÂNELER Tedavi kurumları ilk olarak Batı Anadolu da da ortaya çıkmıştır r ve bunlar hastalıklar kların n tedavisinde banyo, uyku, müzik m ve istirahat gibi teknikleri kullanmaktaydılar. lar. Bu tedavi kurumları daha çok bir Dinlenme Evi niteliğini ini taşı şıyorlardı ve tedaviden sorumlu olan kişiler iler ise rahiplerdi. 29

Ayrıca bulaşı şıcı hastalıklar için i in de, hasta olan bireyleri hasta olmayan bireylerden ayırmak ve tedavi etmek maksadıyla bazı kurumlar oluşturulmu turulmuştu. tu. Her ne kadar mikrop fikri için henüz çok erken ise de, bazı hastalıkların temasla insandan insana geçtiği bilinmekteydi. Meselâ Câhiliye Dönemi'nde Arabistan yarımadas madasında yaşayan ayan Araplar, bulaşı şıcı hastalıklar kların n görüldg ldüğü yerlerden kaçarak arak çöle sığınıyorlardı. 30

İslâm DünyasD nyası'nda ilk hastane Emevîler Dönemi'nde Şam'da kurulmuştur. Bu hastanede daha çok Hint tıbbt bbının n etkili olduğu düşünülmektedir. İkinci hastanenin Kahire'de, üçünc ncü hastanenin ise Abbasî halifesi Mansûr zamanında nda (754-775) 775) Bağdat'ta kurulduğu bilinmektedir. Üçünc ncü hastane, birincisi gibi, yoğun Hint etkisi taşı şımaktadır. Burada başhekim olarak görev g yapan İbn Dehenî el-hind Hindî,, Hint tıbbt bbının n klasik eserlerinden olan SUSRUTA'y 'yı Arapça'ya a'ya tercüme ederek Hint tıbbt bbının İslâm DünyasD nyası'na girmesini sağlam lamıştır. 31

İslâm DünyasD nyası'nda dördüncü hastane, Harun el- Reşid zamanında nda (786-809), 809), Cundişapur Hastane'sinde hekim olarak görev g yapan Cibril ibn Buhtyişu tarafından Bağdat'ta kurulmuştur. Dönemin beşinci hastanesi Halife I. Mütevekkil'in (847-861) 861) Türk T komutanlarından ndan Feth İbn Hakan tarafından, altınc ncı hastanesi ise Tolunoğullar ullarından Ahmed ibn Tolun tarafından Kâhire'de kurulmuştur. 32

Tolunoğlu Hastanesi, bazı yönleriyle daha önceki hastanelerden ayrılmaktad lmaktadır. Çünk nkü bu hastanenin koğuşlar ları sınıflanmış ve farklı ve bu arada akıl hastal hastalıklara göre g l hastalıkları için in de ayrı bir koğuş oluşturulmu turulmuştu. tu. Tedavi ücretsizdi ve hastalar, hastaneye girmeden önce giysilerini çıkarıyorlardı,, böylece, b bazı istenmeyen maddelerin ve bugünk nkü anlayış ışa a göre g söylersek s mikropların n dışd ışarıdan taşı şınması engellenmiş oluyordu. 33

Daha sonra Bağdat'ta kurulan yedinci hastane de vakıf f ilkeleriyle insanlık k yararına kurulmuştu. Bu hastahânede bugünk nkü ifade ile poliklinik uygulamasına geçilmi ilmiştir. 13., 14. ve 15. yüzyy zyıllarda İtalya ve Fransa'da kurulan hastahânelerle karşı şılaştırıldıklarında, aynı zamanda eğitim de verilen bu hastanelerin daha iyi örgütlenmiş ve düzenlenmid zenlenmiş oldukları açığa çıkmaktadır. Hastalıklar için i in farklı koğuşlar ların oluşturulmas turulması,, temizliğin in sağlanmas lanması,, tedavi hizmetlerinin toplumun bütün b n kesimlerine yayılmas lması ve vakıflar yoluyla desteklenmesi bu kurumları,, Avrupa'daki benzerlerinden daha üstün kılmıştır. 34

BİLİMLER VE BİLİM B M ADAMLARI MATEMATİK ϒİslâm slâm matematikçilerinin ilerinin başta aritmetik olmak üzere, matematiğin in geometri, cebir ve trigonometri gibi dallarına önemli katkılar ları olmuştur. ϒBu dönemde d gerçekle ekleşen en gelişmelerden en önemlisi, geleneksel EBCED RAKAMLARI nın yerine Hintlilerden öğrenilen renilen HİNT RAKAMLARI nın kullanılmaya lmaya başlanmas lanmasıydı.. Hint rakamları,, 8. yüzyılda İslâm DünyasD nyası'na girdi ve hesaplama işlemini kolaylaştırd rdığı için in matematik alanında nda büyük k bir atılımın n gerçekle ekleştirilmesini sağlad ladı. 35

Cebir İslâm Cebir bilimi İslâm DünyasD nyası matematikçilerinin ilerinin elinde bir disiplin kimliği i kazanmış ve özellikle HÂRİZM ZMÎ,, KERECÎ ve ÖMER EL-HAYYÂM gibi matematikçilerin ilerin yazmış oldukları eserler, Batı'y 'yı büyük ölçüde etkilemiştir. tir. slâm DünyasD nyası'nda büyük b k ilgi gören g astronomi alanındaki ndaki araştırmalara rmalara yardımc mcı olmak üzere trigonometri alanında nda da seçkin çalışmalar yapılm lmıştır. Bu konudaki en önemli katkı,, açıa hesaplarında sinüs s ve kosinüs s gibi trigonometrik fonksiyonların kullanılm lmış olmasıdır. 36

HÂRİZM ZMÎ 9. 9. yüzyy zyılda Hârizm'de doğdu duğu u için i in Hârizmî adıyla tanınan nan ve büyük b k bir olasılıkla Türk T olan Muhammed İbn Musa, Memun'un Bağdat'ta kurduğu Bilgelik Evi'nde bulunmuş ve bu kurumun kütüphanesinde k matematik ve astronomi alanlarında nda araştırmalar rmalar yapmış ıştır. Aritmetik ve cebirle ilgili iki yapıtı,, matematik tarihinin gelişimini imini büyük b ölçüde etkilemiştir. tir. 37

Aritmetik kitabının n Arapça a aslı kayıpt ptır. Bu nedenle bu yapıt, DE NUMERO INDORUM (Hint Rakamları Hakkında) adıyla Adelard tarafından yapılan Latince tercümesi sayesinde günümüze kadar ulaşabilmi abilmiştir. Hârizmî,, bu yapıtında, on rakamlı Hint rakamlama sistemini anlatmış ıştır. Batılı matematikçiler, iler, Hint rakam ve hesap sistemini kullanmayı bu yapıttan öğrenmişlerdir. Bu hesaplama sistemine, daha sonraları ALGORİSM denecektir. 38

ƒ Hârizmî'nin cebir konusundaki yapıtı ise, EL- KİTÂBÜ'L-MUHTASARFÎ HİSÂBİ'L-CEBR VE'L- MUKÂBELE (Cebir ve Mukabele Hesabının Özeti) adını taşı şır r ve bu konuda yazılm lmış ilk müstakil m kitaptır. Buradaki cebir sözcs zcüğü,, aslında, bir denklemdeki negatif terimin eşitlie itliğin in öbür r tarafına alınarak pozitif yapılmas lması işlemini, mukabele sözcüğü ise denklemde bulunan aynı cins terimlerin sadeleştirilmesi işlemini i ifade etmektedir. Hârizmî bu eserinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözümleri, binom cebir problemleri ve miras hesabı incelemiştir. çarpımları, çeşitli gibi konuları 39

Gerek Gerek Abdülhamid İbn Türk T ve gerekse Hârizmî cebire ilişkin çalışmalarında, özellikle ikinci dereceden denklemler üzerinde durmuşlar ve birinci dereceden denklemlerin çözümünde "Yanlış Yolu İle Çözme Yöntemi" Y ntemi"ni ni kullanırken, bugün n ax 2 + bx + c = 0 biçiminde iminde gösterdig sterdiğimiz imiz ve çözümünü x = - b ± b 2-4ac / 2a eşitlie itliği i ile bulduğumuz umuz ikinci dereceden denklemlerin çözümünü ise "Kareye Tamamlama İşlemi" lemi"ne dayanan ayrı bir çözüm m yöntemi y önermişlerdir. 40

Bu denklem ile çözüm m yöntemi y şöyledir: x 2 + bx = c, x = (b/2) 2 + c - b/2 Bu denklemin çözümü için, in, ilkin bir kenarı x olan bir kare çizilir. Bu karenin üst sağ köşesinden her iki yöne de b/2 kadar bir uzunluk eklenir ve bu uzunlukların n ucundan şekil kareye tamamlanır. x 2 x x b/2 b/2 41

Şimdi ortaya çıkan ikinci karede, bir kenarı x büyüklüğünde olan bir kare (x 2 ), bir kenarı x ve diğer kenarı b/2 uzunluğunda unda olan iki dikdörtgen (x.b/2) ve bir de bir kenarı b/2 uzunluğunda unda olan bir kare (b/2) 2 mevcuttur. Yani, [x + (b/2)] 2 = x 2 + 2 (b/2 x) + (b/2) 2 olur. [x + (b/2)] 2 = x 2 + bx + (b/2) 2, x 2 + bx = c [x + (b/2)] 2 = c + (b/2) 2 b/2 [x + (b/2)] 2 = c c + (b/2) 2 x + b/2 = = c + (b/2) 2 x = (b/2) 2 + c b/2 x 2 x b/2 x 42

Hârizmî, Batlamyus'un COĞRAFYA adlı yapıtını KİTÂBU SURETİ'L 'L-ARD (Yer'in Biçimi imi Hakkında) adıyla Arapça'ya a'ya tercüme etmiş ve böylece Yunanlılar ların n matematiksel coğrafyaya ilişkin bilgilerinin İslâm DünyasD nyası'na girişinde inde önemli bir rol oynamış ıştır. 43

ABDÜLHAM LHAMİD İBN TÜRKT Hayatı hakkında bilinenler çok azdır. rk lakabını taşı şıyan nadir Türk T adamlarındand ndandır. Hârezmi'nin şıdır. Cebir konusunda yazdığı ve Tarihte Türk T lakab bilim çağdaşı bugün n sadece bir kısmk smı mevcut olan eserde özel tipler halinde gruplandırılm lmış ikinci derece denklemlerinin çözümleri, Hârizmî'ninkilerden daha ayrınt ntılı olarak verilmiştir. 44

SABİT İBN KURRÂ Harran'da doğan ve yetişen en Sabit İbn Kurrâ (826-901) dönemin d önde gelen matematikçilerinden ilerinden ve astronomlarından ndan biridir. Apollonios, Archimedes, Eukleides ve Batlamyus gibi Yunan bilginlerinin en önemli yapıtlar tlarından bazılar larının Arapça'ya a'ya tercüme etmiştir. tir. 45

Batlamyus'un Almagest i için in yapmış olduğu yorumda, sinüs s teoreminin tanımını vermiş ve bu teoremi astronomiye uygulamış ıştır. Dost Dost sayılar, üzerine yapmış olduğu incelemeler, Pythagorasçılar ların sayılar teorisi ile ilgili çalışmalarına âşinâ â olduğunu unu göstermektedir. Cebiri geometriye başar arıyla uygulamış ıştır. 46

Platon'un Menon adlı diyalogunda, Sokrates, bilginin doğuştan getirildiğini ini kanıtlamak maksadıyla, bir köleye, k dik kenarları birbirine eşit e olan bir dik üçgende, dik kenarların n karelerinin toplamının hipotenüsün n karesine eşit e olduğunu unu buldurmuştur. 47

Buna Buna göre, g bir ABCD karesinde birbirine eşit e dört d tane dik üçgen bulunur ve bu karenin uçlaru larından geçmek koşuluyla bir EFGH karesi çizildiğinde, inde, ikinci kare, birinci karenin iki katı olacağı ğından, A E F ABCD = 4 Diküç üçgen EFGH = 8 Diküç üçgen ve buradan, D B 2 (ABCD) = (EFGH) olur. H C G Öyleyse, ABD dik üçgeninde iki dik kenarın n (AB ve AD) karelerinin toplamı,, hipotenüsün n (BD) karesine eşittir. e Bu yöntem geometri tarihinde oldukça a eskidir ve Bölme B ve Ekleme Yöntemi Y olarak adlandırılır. r. 48

Sabit İbn Kurrâ,, bu özel durumdan yararlanarak daha genel durumlara ulaşmış ve Pythagoras Teoremi'nin dik kenarları birbirine eşit e olmayan dik üçgenler için i in de geçerli erli olduğunu unu göstermiştir. tir. Bunun için i in dik kenarları birbirine eşit e olmayan bir ABC dik üçgeni çizilir ve bu dik üçgenin dik kenarlarından ndan birisi (CB), diğer dik kenarın n (AB) büyüklb klüğü kadar uzatılır; sonra büyüklüğü,, CB doğru çizgisinin büyüklb klüğü kadar olan başka bir doğru çizgi (ED), DC doğru çizgisine dik olarak indirilir ve E ucu C noktasına na birleştirilir; böylece b birbirine eşit e iki dik üçgen elde edilmiş olur. Daha sonra, ED, AB ve AC doğru parçalar aları bir kareye tamamlanır. Bu durumda, L ACEL = Hipotenüsün n Karesi EFHD = Uzun kenarın n Karesi ABHG = Kısa K kenarın n Karesi ve ACEL = EFHD + ABHG olacaktır. E D C G H F A B 49

KERECÎ 10. 10. yüzyy zyıl l sonları ile 11. yüzyy zyıl l başlar larında Bağdad'da yaşam amış,, meşhur matematikçilerden ilerden birisi de Kerecî'dir 'dir.. Cebir ve aritmetiğin in yanında nda teknik konularda da eserler yazmış ıştır. Kerecî,, belirli ve belirsiz denklemleri, cebirsel üsleri sleri incelemiş,, aritmetik işlemlerini i cebirsel terimlere ve ifadelere uygulamış ve cebirsel polinomlara ulaşmış ıştır. Onun incelediği i ve çözümünü verdiği i bir belirsiz denklem örneği şöyledir. 50

x 3 + y 3 = z 2 ve m ve n pozitif ve rasyonel sayılar olmak kaydıyla, yla, y = mx ve z = nx olsun. Bu durumda, x 3 + m 3 x 3 = n 2 x 2 x 3 (l + m 3 ) = n 2 x 2 x = n 2 / (l + m 3 ) olur. Kerecî bu denklemin özel bir çözümü olarak x = l, y = 2, z=3 değerlerini erlerini bulmuştur. Onun bu konuda Diophantos'dan etkilendiği i bilinmektedir. 51

ASTRONOMİ Bu bilim dalı da çeviriler yoluyla Yunanlılardan lardan alınm nmıştır. İslâm DünyasD nyası'nda astronomlar birbirleriyle bağlant lantılı olan iki tür r etkinlik üzerinde yoğunla unlaşmışlardı. Hem gözlem aletleriyle gökyg kyüzünü gözlemliyorlar ve hem de gözlem g verilerini hareketli geometrik düzeneklerle d açıklamaya a çalışıyorlardı. 52

Bunlardan ilki pratik astronominin sahasına giriyordu ve bu konuda İslâm astronomları,, belki de gözleme daha yatkın n olan bilim anlayış ışlarının bir sonucu olarak Yunanlılardan lardan daha derin izler bıraktılar. İlk gözlemevlerig onlar tarafından kuruldu. Gözlemlerin dakikliğini ini arttırmak rmak için i in yeni gözlem araçlar ları ve gözlem g teknikleri geliştirdiler. Hatta bu maksatla, açılara ların ölçümünde yeni bulunan trigonometrik fonksiyonları kullanmaya başlad ladılar. lar. 53

Ancak kuramsal astronominin sahasına giren ikinci etkinlikte aynı ölçüde başar arılı olduklarını söylemek mümkm mkün n değildir. Müslüman astronomlar, Aristoteles'in yolundan giderek, Yer'in hareket etmeksizin evrenin merkezinde durduğuna una ve GüneG neş de dahil olmak üzere diğer bütün b n gök g k cisimlerinin onun çevresinde dairesel yörüngeler y üzerinde sabit hızlarla dolandığı ığına inandılar. Bu konuda, Batlamyus tarafından önerilen dışd merkezli ve taşı şıyıcı düzenekler önemli değişiklikler iklikler yapılmadan alınm nmıştır. 54

O dönemlerde, d gözlemevlerinde g yapılan gözlem g sonuçlar larının n tablolar halinde gösterildig sterildiği katologlara zic denilmekteydi. Zicler,, bu tabloların n yanı sıra; trigonometriye, küresel astronomiye, takvim çeşitlerine ve yapımına, izdüşüm m yöntemlerine, y gözlem aletlerinin yapılışı ışı ve kullanımına, na, astrolojiye ve ibadet vakitlerinin belirlenmesine ilişkin bilgileri de kapsamaktaydılar. 55

FERGÂNÎ Fergânî 9. yüzyy zyılda yaşam amış olan ünlü bir astronomi bilginidir. Türkistan' T rkistan'ın Fergânâ bölgesinde doğup büyümüşb ancak daha sonra zamanın n bilim ve kültk ltür r merkezi olan Bağdat'a yerleşmi miştir. Astronomi konusunda yazdığı ASTRONOMİNİN N VE GÖĞÜN G HAREKETLERİNİN N ESASLARI (Cevâmî İlm en-nücûm ve'l-harekât es- Semâviye) adlı eseri birkaç kez Latinceye tercüme edilmiştir. 56

BATTÂNÎ Battânî (858-929), devrinin en önemli astronomlarından ndan ve matematikçilerindendir. ilerindendir. Rakka'da özel bir gözlemevi g kurmuş ve burada 887-918 tarihleri arasında son derece önemli gözlemler g yapmış ıştır. Güneş,, Ay ve gezegenlerin hareketlerini gözlemlemiş,, yörüngelerini y doğru bir biçimde imde belirlemeye çalışmıştır. GüneG neş ve Ay Tutulmaları ile ilgilenmiş,, mevsimlerin süresini s büyük b k bir doğrulukla hesaplamış ıştır. Ayrıca, ekliptiğin in eğimini de dakika olarak belirlemeyi başarm armıştır. 57

Aynı zamanda matematikçi i de olan Battânî,, bu alanda da son derece önemli çalışmalar yapmış ıştır. Sinüs, kosinüs, s, tanjant, kotanjant, sekant ve kosekantı gerçek ek anlamda ilk defa kullanan bilim adamının Battânî olduğu söylenmektedir. Battânî, çalışmaları sırasında bazı temel trigonometrik bağı ğıntılara ulaşmış ve bunları astronomik hesaplamalarda kullanmış ıştır. 58

EBU'L VEFA EL-BUZCÂN BUZCÂNÎ Yazmış olduğu u eserlerle astronomiye büyük b hizmetlerde bulunan Ebu l l Vefâ el- Buzcânî (940-998), 998), küresel astronomide karşı şılaşılan sorunların çözülebilmesi için, i in, yeni trigonometrik bağı ğıntıların keşfedilmesi gerektiğini ini anlamış ve araştırmalar rmalarını daha ziyade bu alana yöneltmiştir. tir. Tanjant ve sekant fonksiyonlarını tanımlam mlamış ve trigonometrik fonksiyonların n yayların büyüklüğüne göre g değişen en değerlerini erlerini 15 dakikalık k aralıklarla hesaplayarak tablolar halinde sunmuştur. 59

Ebu'1-Vefâ el-buzcân Buzcânî,, küresel k üçgenlerin çözümünde kullanılan lan çeşitli bağlant lantıları bulmak suretiyle bu konunun gelişmesine de büyük k hizmetlerde bulunmuştur. Müslüman matematikçiler iler tarafından Şeklü'l- Katta, yani Kesenler Teoremi diye adlandırılan Menelaus Teoremi'ni kullanarak bir dik açılıa küresel üçgene sinüs s teoremini uygulamış ıştır. 60

Bağdat'ta yaptığı gözlemlerle ekliptiğin in eğimini ölçmüş, mevsim farklarını bulmak için i in ekinoksları gözlemlemiş, ayrıca Bağdat' dat'ın n enlemini ölçmüştür. Astronomide ilk müşterek m vermiştir. Ebu l Vefa Ba çalışma örneğini l Vefa Bağdat'ta, Beyrûnî ise Harezm'de 997 yılındaki y Ay tutulmasını gözlemlemişlerler ve her iki kentteki tutulma farkını bir saat olarak bulmuşlard lardır. r. Buradan iki kent arasındaki boylam farkını doğru olarak saptama olanağı ğını elde etmişlerdir. Ayrıca her iki bilim adamı da tutulma düzlemini d 23 derece 37 dakika olarak belirlemişlerdir. lerdir. 61

FİZİK İslâm slâm DünyasD nyası'ndaki fizik çalışmaları, hareket ve boşluk gibi, Aristoteles'in belirlediği i konular çerçevesinde evesinde kalmış ıştı ve onun görüşlerine g dayanmaktaydı. Olan ve bozulan her şey, Aristoteles metafiziğinin inin temelini oluşturan dört nedensel ilke doğrultusunda açıklanmaya çalışılmıştı. Hareket, belirli bir cismin, belirli bir biçimde imde gerçekle ekleşen en yer değişiminden iminden oluşmu muştu ve bu yer değişimin imin hem bir yapıcısı ve hem de bir amacı vardı. 62

Yine bu dönem d fiziğinin inin diğer bir özelliği, i, bugün n fiziğin in bir dalı olan, ışık k ve ses gibi belli başlı konuların, n, o dönem d için i in fiziksel bilimlerin değil de, matematiksel bilimlerin bir dalı olarak kabul edilmesidir. Nitekim optik konusunda çok değerli erli çalışmalar yapan İbnü'l-Heysem, uzun süre s Doğu'da ve Batı'da bir fizikçiden iden ziyade bir matematikçi olarak algılanm lanmış ve tanınm nmıştır. 63

FÂRÂBÎ Felsefenin MüslM slümanlar arasında tanınmas nmasında nda ve benimsenmesinde büyük b k görevler g yapmış olan Türk filozof ve siyaset bilimcilerinden Fârâbî'nin (874-950), fizik konusunda dikkatleri çeken en önemli çalışması, BOŞLUK ÜZERİNE adını verdiği i makalesidir. Fârâbî'nin bu yapıtı incelendiğinde, inde, diğer Aristotelesçiler iler gibi, boşlu luğu u kabul etmediği i anlaşı şılmaktadır. 64

Fârâbî'ye göre, eğer e er bir tas, içi i i su dolu olan bir kaba, ağzı aşağıya gelecek biçimde imde batırılacak olursa, tasın n içine i ine hiç su girmediği i görülür; g r; çünk nkü hava bir cisimdir ve kabın n tamamını doldurduğundan undan suyun içeri i girmesini engellemektedir. Buna karşı şılık k eğer, e er, bir şişe e ağzından a bir miktar hava emildikten sonra suya batırılacak olursa, suyun şişenin içinde i inde yükseldiy kseldiği i görülür. g r. Öyleyse doğada boşluk yoktur. 65

Ancak, Fârâbî'ye göre ikinci deneyde, suyun şişe içerisinde yukarıya ya doğru yükselmesini y Aristoteles fiziği i ile açıklamak a mümkm mkün n değildir. Çünk nkü Aristoteles suyun hareketinin doğal yerine doğru, yani aşağıa ğıya doğru olması gerektiğini ini söylemis ylemiştir. Boşluk da olanaksız olduğuna una göre, g bu olgu nasıl l açıklanacakta klanacaktır? 66

Bu durumda Aristoteles fiziğinin inin yetersizliğine ine dikkat çeken Fârâbî,, hem boşlu luğun un varlığı ığını kabul etmeyen ve hem de bu olguyu açıklayabilen a yeni bir varsayım m oluşturmaya çalışmıştır. Fârâbî,, suyun şişenin içinde i inde yükselmesinin, y boşlu luğu u doldurmak istemesi nedeniyle değil, kap içindeki indeki havanın n doğal hacmine dönmesi d sırasında, hava ile su arasındaki komşuluk ilişkisi yüzünden, suyu da beraberinde götürmesi g nedeniyle oluştu tuğunu unu bildirmektedir. 67

Yapmış olduğu u bu açıklama a ile Fârâbî,, Aristoteles fiziğini ini düzeltmeye d çalışmıştır. Ancak açıklama a yetersizdir. Çünk nkü havanın n neden doğal hacmine döndüğü konusunda suskun kalmış ıştır. Bununla birlikte, Fârâbî'nin bu açıklamasa klaması,, sonradan Batı'da Roger Bacon tarafından doğadaki bütün b n nesneler birbirinin devamıdır r ve doğa a boşluktan sakınır biçimine imine dönüştürülerek d genelleştirilecektir. 68

İBNÜ'L-HEYSEM İbnü'l-Heysem (965 - çalışmış ve çok başar 1039) optik konusunda olmuş bilim adamlarından arılı olmu birisidir. Optiğin in görme, g yansıma, kırılma, k gökkuşağı ve renk gibi hemen bütün b n konularında nda incelemelerde ve araştırmalarda rmalarda bulunmuştur. Asıl l büyük b k başar arısı, çok eski dönemlerden d beri görmenin gözden g çıkan ışınlarla gerçekle ekleştiğini ini savunan Göz G z IşıI şın n Kuramını reddetmiş olmasıdır. deneysel olarak 69

İbnü'l-Heysem'in kanıtlar şunlardır: r: bu konuda ileri sürms rmüş olduğu Karanlıkta göremeyiz. g Eğer E karanlıkta kta görmemiz g gerekirdi. Kuvvetli bir ışınlar gözden g çıksaydı, Kuvvetli bir ışığa a baktığı ığımızda gözlerimiz g kamaşmaktad maktadır. Eğer ışınlar gözden g çıksaydı,, gözlerimizin g kamaşmamas maması gerekirdi. Eğer karanlık k bir odanın n tavanına na bir delik açarsak, a arsak, sadece o noktayı ve gelen ışığı görürüz. Halbuki ışınlar gözümüzdeng zden çıksaydı,, her tarafı görmemiz gerekirdi. Yine, ne zaman yıldy ldızlara baksak onları anında nda görürüz. g EğerE ışınlar gözden g çıkmış olsaydı,, yıldy ldızları görmemiz için i in belirli bir zamanın n geçmesi gerekirdi. Böyle B olmadığı ığına göre g demek ki ışınlar gözden g çıkmaz. 70

İbnü'l-Heysem'in yansıma konusuna katkısı ise, gelen ışın n ile yansıyan ışının n neden eşit e açılar a oluşturdu turduğunu unu fiziksel ve geometrik yoldan göstermiş olmasıdır. İbnü'l-Heysem'in kanıtlamas tlamasında dikkati çeken en önemli nokta, gelen ve yansıyan ışınlar nların n biri dik diğeri ise yüzeye y paralel olan iki kuvvetin etkisinde kaldığı ığını ve hareketin yönünüy de bu kuvvetlerin bileşkesinin belirlediğini ini belirtmiş olmasıdır. 71

İbnü'l-Heysem yansımadan sonra kırılmayk lmayı da incelemiştir. Yansıma olgusu gibi, kırılma k olgusunu da fiziksel ve geometrik yoldan inceleyen İbnü'l-Heysem, konuya gözlemsel g ve deneysel bilgi açısından a önemli katkılarda bulunmuştur. Fakat diğer optikçiler iler gibi, İbnü'l- Heysem de Kırılma K Kanuna ulaşamam amamıştır. Kırılma Kanunu, çok sonraları Snell (1591-1626) tarafından bulunacak ve bundan dolayı Snell Kanunu olarak da tanınacakt nacaktır. 72

KİMYA İslâm slâm DünyasD nyası'ndaki kimya çalışmaları,, daha önce Hellenistik Çağ'da İskenderiye'de yapılm lmış olan simya çalışmalarından etkilenmiştir. tir. yoğun bir biçimde imde Bu çalışmalar sırass rasında yavaş yavaş belirginleşmeye başlayan Yapısal Dönüşüm D Kuramı'na göre, doğadaki bütün b n metaller, aslında bir kükürt-civa bileşimidir. imidir. Ancak bunların n içi ve dış niteliklerinde farklılıklar klar bulunduğu u için, i in, kükürt ve civa kullanmak suretiyle istenilen metali elde etmek mümkm mkündür. 73

Müslüman simyagerilerin birisi de bu dönüşümüd ger İKSİRi (filozof taşı şı), maddeyi bulmaktır. M metal altın n olduğu i çalışmalarda alt n görülmektedir. İksir, ayn maksatlarından ekleştirecek EL- gerçekle ), yani mükemmel m r. Mükemmele en yakın u için, in, genellikle bu malarda altının kullanıld ldığı ksir, aynı zamanda sonsuz yaşam amın n kapısını aralayacak bir anahtar olarak da düşünülmd lmüştür. 74

Ortaçağ İslâm DünyasD nyası'nda, simyayı benimseyenlerle benimsemeyenler arasında süregelen tartış ışmaların, kimyanın n gelişimi imi üzerinde çok olumlu etkiler yaptığı görülmektedir. Çünk nkü bu tartış ışmalar sırass rasında, taraflar, görüşlerinin g doğrulu ruluğunu unu kanıtlamak için, in, çok sayıda deney yapmış ve bu yolla deneysel bilginin artmasında önemli bir rol oynamış ışlardır. r. 75

CÂBİR İBN HAYYÂN Yapmış olduğu u kuramsal ve deneysel araştırmalarla rmalarla kimyanın n gelişimini imini büyük b ölçüde etkilemiş olan Câbir İbn Hayyân'ın hayatı hakkında pek fazla bir bilgiye sahip değiliz. Batıda GEBER adıyla anılır. Câbir de, Aristoteles'i izleyerek maddeyi dört d unsur (toprak, su, hava ve ateş) ) kuramıyla açıklamaya a çalışmış ve bu unsurların n nitelikleri (kuru-ya yaş ve soğuk uk-sıcak) farklı olduğu u için i in bunların birleşmesinden oluşan maddelerin de farklı özelliklere sahip olduğunu unu belirtmiştir. tir. 76

Hellenistik Dönem simyagerlerinden de etkilenmiş olan Câbir İbn Hayyân, yeryüzü'ndeki bütün b n maddeleri 3 ana grupta toplamış ıştır: Alkol gibi uçucu u ucu maddeler. Altın, gümüş, g, bakır r ve kurşun un gibi metaller. Bazı boya maddeleri gibi, uçucu u ucu ve metalik olmayan ara maddeler. 77

Cabir e e göre, g hiçbir madde doğada saf olarak bulunmaz ama damıtma işlemiyle i onları saflaştırmak mümkm mkündür. Ayrıca sadece cansızlar zları oluşturan maddeler değil, canlılar ları oluşturan maddeler de damıtılabilir. Organik kökenli k kenli maddeleri damıtmak suretiyle, Câbir'in çeşitli boyaları, yağlar ları ve tuzları elde ettiği i bilinmektedir. Cabir in in Damıtma DüzeneD zeneği 78

Metallerin oluşumunu umunu açıklamak a maksadıyla ortaya atılm lmış olan kükürtk rt-civa kuramına göre; g altın, gümüşg ve bakır r gibi metallerin birbirlerinden farklı olmasının n sebebi, bu metallerin temelini teşkil eden kükürdk rdün n farklılığı ığı ve oluşmalar maları sırasındaki ısı farkları ve GüneG neş ışığıdır. Yeni bir metal meydana getirmek üzere birleşen en kükürt ve civa daha önceki özelliklerini terk ederek yeni bir birim oluştururlar. Câbir'in bildiği metaller altın, gümüş, g, bakır, demir, kurşun un ve kalaydan ibarettir. 79

Câbir İbn Hayyân'ın yapmış olduğu u araştırmalar rmalar sonucunda, kimya bilimine yapmış olduğu katkılar ları üç madde altında toparlamak mümkündür: i. Element görüşünün g n oluşmas masına olmuştur. yardımc mcı ii. iii. Deneylerinde, ölçü ve tartı işlemleri üzerinde hassasiyetle durduğu u için, i in, nicellik anlayışı ışının n güçg üçlenmesini sağlam lamıştır. Çalışmaları sırasında geliştirmi tirmiş olduğu yeni aletlerle kimya teknolojisinin ilerlemesine aracı olmuştur. 80

KİNDÎ 9. yüzyy zyılda Bağdad'da yaşayan ayan Kindî (yaklaşı şık k 796-870) Ortaçağ İslâm Dünyası'nın n büyük b k filozoflarından birisidir. Arapça'ya a'ya çeviriler yapmış ış, matematik, astronomi, fizik ve kimya gibi bilimlerle de ilgilenmiştir. Optiğe ilişkin çalışmaları, Eukleides'in araştırmalar rmalarına dayanmaktadır. 81

Kindî,, Câbir İbn Hayyân'ın aksine, doğada bulunan metaller bileşik ik değil basittirler ve her birinin kendisine özgü nitelikleri vardır. r. Birinin diğerine dönüşmesi d veya dönüştürülmesi olanaklı değildir. Dolayısıyla yla simyevî işlemler aracılığı ığıyla, bakır r veya kurşun un gibi değersiz ersiz metallerden altın n ve gümüş gibi değerli erli metaller üretilemez. retilemez. şeklinde düşünmektedir. d 82

Kindî, Eukleides'in Göz z IşıI şın n Kuramı'n 'nı benimsemiş ve ışınlar nların n gözden g çıktığını kanıtlamak için i in iki gözlemden yararlanmış ıştır: i. Ona göre g bir duyu organının n yapısı,, onun işlevini i belirler. Nitekim kulak sesi toplamak için i in oyuk ve hareketsiz, göz g z ise küresel k ve hareketli olarak yaratılm lmıştır. Yapısı gereği i etkin olduğuna, una, yani karanlıkta kta görmeyi g sağlad ladığına göre, g ışınlar nların gözden çıktığını kabul etmek daha doğrudur. ii. Eğer görme, g algılanan lanan nesnelerin biçiminin iminin göze g gelmesiyle oluşuyor uyor olsaydı,, göz g önüne ne yanlamasına na konulan bir dairenin, bir doğru parças ası şeklinde değil, tam bir daire şeklinde algılanmas lanması gerekirdi. Böyle B olmadığı ığına ışınlar gözden g çıkmaktadır. göre g 83

Kindi, ışık ışınlar nlarının n yayılım m biçimiyle imiyle de ilgilenmiş ve gözden g çıkan ışınlar nların n bir koni oluşturdu turduğunu unu belirtmiştir. tir. Ancak Eukleides'den farklı olarak, bu koninin kesikli olmadığı ığını,, tıpkt pkı Batlamyus'ta olduğu u gibi, kesiksiz olduğunu unu söylemiştir. Çünk nkü ona göre, g koninin kesikli olduğunu unu kabul etmenin temelinde ışınlar nların n tek boyutlu olduğu inancı yatmaktadır. Halbuki ışın n karanlığ ığa a etki ettiğine ine ve etki etmek, ancak üç boyutlu cisimlere özgü olduğuna una göre, ışınlar da üç boyutlu olmalıdır. 84

Kindî'nin koninin kaynağı ğıyla ilgili görüşleri g de, Eukleides'in görüşlerinden farklıdır. r. Ona göre, g görsel ışınlar, göz g z merkezinden değil, dışd ışbükey kısmının n her noktasından, ndan, yani bugünk nkü anlamında nda korneanın n her noktasından ndan yayılmaktad lmaktadırlar. Bu durumda tek bir görsel g koni değil, gözlemcinin g gözünün g n yüzeyindeki y her noktadan çıkan pek çok koni olacaktır. GÖZ 85

RÂZÎ Yerleşik inançlar ları sorgulayan felsefî düşünceleriyle tanınm nmış olan Râzî (öl. 925), bilimle de ilgilenmiş ve kimya ve tıp t p gibi alanlarda yapmış olduğu çalışmalarla bilim tarihinde seçkin bir yer edinmiştir. Kimya biliminde Câbir'in açmışa olduğu u yoldan giderek yapısal dönüşüm d m kuramını benimsemiştir. Ancak Câbir gibi Aristotelesçi i değildir. Maddenin oluşumunu umunu dört d unsurun birleşmesiyle değil, atomların n birleşmesiyle açıklama a eğilimindedir. e 86

Câbir gibi, bir dizi deney yaparak saf elementi elde etmeye çalışmış ve bu işlemin, i maddenin erimesi, çözülmesi, parçalanmas alanması,, ortaya çıkan parçalar aların n farklı parçalarla alarla birleşmesi ve oluşan ürünün çökelmesi gibi ayrı süreçten geçti tiğini ini belirtmiştir. tir. Çalışmaları sırasında yeni kimyevî maddeler, yeni yöntemler ve yeni aletler geliştiren Râzî demir gibi zor eriyen metallerin ergitme işlemleri i ile ilgili araştırmalar rmalar yapmış ıştır. 87

Râzî'nin kimya alanındaki ndaki çalışmalarının n yanı sıra, tıp t alanındaki ndaki çalışmaları da çok önemlidir. Rey'deki bir hastanede doktor olarak görev g yapmış ıştır. Kendisine daha çok Hippokrates'i örnek alan Râzî, Hippokrates gibi, hastalarını tedavi süresince s dikkatle gözlemig zlemiş ve teşhis ve tedavisini bu gözlemler g sırass rasında elde etmiş olduğu bilgiler ışığında yönlendirmiy nlendirmiştir. Teşhis sırass rasında özellikle nabız, idrar, yüz y z rengi ve terleme gibi göstergeleri g göz g önünde nde bulundurmuştur. 88

Râzî ilk defa Ortadoğu ülkelerinin çoğunda yaygın olarak görülen g çocuk hastalıklar klarından çiçek ve kızamığın n tanılar larını vermiş ve bunlar arasındaki farkları belirlemiştir. Râzî hastalıklar kların n tedavisinde, ilaçla tedavi yöntemini tercih etmiştir. tir. Böbrek taşlar larının n ve mesane taşlar larının çıkarılması gibi, genellikle cerrahî müdâhalenin beklendiği i durumlarda bile, ilaçla tedaviyi yeğledi lediği i görülmektedir. g 89

BİYOLOJİ Erken tarihli biyoloji yapıtlar tları ansiklopedik bir nitelik taşı hayvanlarla ilgili yüzeysel y g genellikle şır. Bunlarda, bitkilerle ve zeysel gözlemlerin yanı sıra, hikayelere ve hadislere de yer verilmiştir. İncelenen bitkiler daha çok tıbbt bbî bitkilerdir. Hayvanlara ilişkin açıklamalara klamaların n ise, özellikle at, deve ve koyun gibi gündelik yaşant antıyı doğrudan doğruya etkileyen canlılar lar üzerinde yoğunla unlaştığı görülmektedir. Bitkibilimle ilgilenenler genellikle doktorlardır. r. Çünk nkü tedavi sırass rasında daha çok bitkilerden yapılan ilaçlar lar kullanılmaktad lmaktadır. 90

CÂHİZ Dönemin önde gelen düşünürlerinden d olan Câhiz,, yazmış olduğu u yedi ciltlik Kitâbü'l 'l-hayavân (Hayvanlar Kitabı) eserinde, çok sayıda hayvanı tanıtm tmış ancak bilimsel olan değerlendirmelerin erlendirmelerin yanında, nda, bilimsel olmayan değerlendirmelere erlendirmelere de yer verilmiştir. Yazılış ış maksadı,, daha çok yaratıklardan örnekler getirmek yoluyla Yaratan'ın varlığı ığını kanıtlamak ve Allah'ın n yararsız z bir hayvan yaratmamış olmasındaki İlâhî Hikmeti övmekti. Câhiz,, canlılar lar dünyasd nyasını,, hayvanlar ve bitkiler olmak üzere iki bölüme b ayırd rdıktan sonra, hayvanları hareket biçimlerine imlerine göre; g Yürüyenler, Uçanlar, U Yüzenler Y ve Sürünenler olmak üzere dört d grupta toplamış ıştır. 91

COĞRAFYA Ortaçağ İslâm DünyasD nyası'nda, coğrafyac rafyacılar, Dünya'nın çapının n veya çevresinin hesaplanması,, haritaların düzgün n bir şekilde çizilebilmesi için i in uygun izdüşüm yöntemlerinin geliştirilmesi, Yeryüzü'ndeki önemli noktaların n enlem ve boylamlarının n belirlenmesi gibi matematiksel işlemlere i dayanan matematiksel coğrafya rafya ile bilinen Dünya'nD nya'nın n beşer erî özelliklerini kapsayan tasvirî coğrafyan ve fizikî gelişimi imi lardır. r. larda rafyanın geli yolunda önemli girişimlerde imlerde bulunmuşlard Bilhassa, tasvirî coğrafya alanına na değerli erli katkılarda bulunmuşlard lardır. r. 92

Matematiksel coğrafya konusundaki çalışmalar, Abbasî halifesi Memûn döneminde (813-833) 833) Arapça'ya a'ya çevrilmiş olan Batlamyus'un Coğrafya rafya'sına dayanmakta ve Yunanlılarda larda olduğu u gibi, astronominin bir dalı olarak kabul edilmekteydi. Memûn,, belki de tarihte ilk defa olarak, dönemin d meşhur astronom ve coğrafyac rafyacılarından teşkil edilmiş bir bilim kuruluna Yer'in çevresini ölçerek büyüklb klüğünü belirleme görevinig vermişti. İki ayrı yerde yapılan ölçümlerde, bir meridyen dairesinin bir derecelik yayına karşı şılık k gelen uzunluk, astronomik yöntemlerle y ölçülerek bulunan değer er 360 ile çarpılmış ve Dünya'nD nya'nın çevresinin uzunluğu u bulunmuştur. 93

Coğrafyan rafyanın n bütün b n alanlarında nda önemli eserler vermiş olan Biruni de yerölçü çümü ile ilgilenmiştir. Bu alanda kullanmış olduğu u yöntemlerden y birincisi, yukarda verilen yöntemin y aynısıdır r ve söylediğine ine göre, g elde ettiği i sonuç Memûn dönemindeki ölçümleri doğrular niteliktedir. İkinci yöntem ise, Biruni'ye aittir. Hindistan'a yapmış olduğu u bir seyahat sırass rasında, geniş bir ovaya hakim olan yüksek y bir dağa çıkmış ve orada ölçtüğü ufuk alçalma alma açısından a yararlanarak Yer'in çevresinin büyüklüğünü hesap etmiştir. tir. 94

a = ufkun alçalma alma açısıa r = Yer'in yarıçap apı h = dağı ğın n yüksekliy ksekliği A olduğuna una göre, g AMC üçgeninde; cos a = AM / MC = r / r + h ve buradan r'yi çekersek, r = (r + h). cos a r = r. cos a + h. cos a r - (r.cos. a) = h. cosa r. (l - cos a) = h. cos a r a r = h. cos a /1 cos a ve l - cos a = 2 sin2 a olduğundan, undan, r = h. cos a / 2 sin2 a olur. a ve h ölçülebildiğine ine göre, g bu formülle Yer'in yarıçap apı ve sonra da 2πr'den2 çevresi bulunabilir. a C r M h 95

MESCÛDÎ "Müsl slümanların n Herodotos'u" (öl.957), tarihî olayları olu lakabıyla tanınan nan Mescûdî na göre birbiri ardı sıra ışı yerine, yeni bir anlayış oluş anlarına g dizmeyi amaçlayan tarih anlayışı geliştirmi tirmiş ve olayları hanedanlara ve uluslara göre g sınıflama yoluna gitmiştir. tir. Mescûdî,, diğer birçok MüslM slüman coğrafyac rafyacı ve tarihçi i gibi, bilgi edinmek için i in uzun gezilere çıkmış ve hayatının n son on yılını otuz ciltlik MURÛCU'Z CU'Z-ZEHEB ZEHEB VE MA'ÂDİNU'L NU'L- CEVHER (Altın Çayırlar ve GümüşG Madenler) adlı yapıtını hazırlamak maksadıyla Suriye ve Mısır'da M tüketmit ketmiştir. tir. Yapıtta, İslâmiyet'in doğuşundan undan Mescûdî'nin dönemine değin geçen en olaylar ayrınt ntılı bir biçimde imde anlatıld ldıktan sonra, Müslümanların n temas halinde oldukları uluslar, tarihî bir çerçeve eve içerisinde i bütün b n yönleriyle y tanıtılm lmıştır. 96

TIP Yunan hekimleri tarafından yazılm lmış olan bilimsel yapıtlar Arapça'ya a'ya çevrilmeden önce, Ortaçağ İslâm DünyasD nyası'ndaki tıp t p bilgisi, geleneksel anlayış ve uygulamalar ile Hazret-i Muhammed'in beden ve ruh sağlığı ığının korunmasına na ilişkin önerilerinden oluşuyordu. uyordu. Peygamber TıbbT bbı olarak adlandırılan bu birikim, Müslümanlar arasında yaygın n bir biçimde imde benimsenmiş ve kullanılm lmıştır. 97

Çevirilerden sonra, MüslM slüman hekimler arasında özellikle Galenos'un görüşlerinin yaygınla nlaştığı görülmektedir. Ancak MüslM slüman hekimler Yunan birikimini yeterli bulmamış ışlar ve yaptıklar kları araştırmalar rmalar sırass rasında edinmiş oldukları kişisel isel gözlemleri ve deneyimleri bu birikimle kaynaştırarak tıp t p biliminin gelişimine imine önemli katkılarda bulunmuşlard lardır. r. Râzî,, Ali İbn Abbâs, İbn Sînâ, Zehrâvî ve İbn Nefis gibi isimler, bu dönemin önde gelen hekimleri arasında bulunmaktadır. 98

ALİ İBN ABBÂS 10. yüzyy zyılda yaşayan ayan Ali ibn Abbâs Ortaçağ'ın önde gelen hekimlerinden biridir. KİTÂBÜ'S-SINAAT SINAAT (Tıp p Sanatı) adlı kitabı tıpla ilgili bütün b n konuları içermektedir. Ali İbn Abbâs bu yapıtında baştan ayağa a doğru, bütün b n beden hastalıklar klarını sırasıyla konu edinmiş ve bunların belirtileri ile teşhis ve tedavileri hakkında ayrınt ntılı bilgiler vermiştir. Yaralar, tümörler t ve taşlar gibi cerrahî müdahale gerektiren durumlarla karşı şılaşıldığında, cerrahların şu u koşullar ulları gerektiğini ini savunmuştur: göz önünde nde bulundurmaları i. Cerrahın n anatomi bilgisi yeterli olmalıdır. ii. iii. Ameliyat öncesinde, aletler temizlenmelidir. Ameliyat sonrasında, nda, hastanın n bakımına önem verilmelidir. 99

İSLAM FELSEFESİ İslam slam biliminin kaynaklarından ndan biri de bunun düşünsel temelini oluşturan İslam felsefesiydi. Bu yüzden y düşünceleri d bilim alanında nda özellikle etkili olmuştu. Filozof-bilim adamları geleneğinin üç önemli temsilcisi Kindi, Farabi ve İbn Sina'nın varlık k ve bilgi teorisi konularındaki ndaki görüşlerini g kısaca k incelemek yararlı olacaktır. 100

KİNDİ Kindi (800-870) 870) İslam felsefesinde Aristocu geleneği izleyen Messai okulunun ilk temsilcisiydi ve kendinden sonra gelen felsefeciler gibi ana amacı felsefi ve dinsel bilgiyi tek bir sistem içinde i inde birleştirmekti. Kindi, felsefe ve din arasında görünürdeki g rdeki çelişkilerin giderilebileceğine ine inanıyordu. Buna rağmen Kindi'nin bu tür t r sorunlara orijinal çözümler getirdiği i söylenemez. s Evrenin ortaya çıkışıışı konusunda ise Kindi Aristoteles'in ezeli evren anlayışı ışından ayrılıp İslami yoktan yaratılış ış görüsünü benimsemişti. 101

Kindi'ye göre g varlıklar, duyularla algılanabilenler lanabilenler (tikeller), akılla algılanabilenler lanabilenler (tümeller) ve vahiy yolu dışıd ışında hakkında bilgi edinilemeyenler (ilahi varlıklar) olarak sınıflans flanıyordu. Bilgi teorisi konusunda fazla bir şey yazmasa da diğer İslam felsefecileri gibi genelde Aristoteles'in 'RUH ÜZERİNE' ('Peri Psuche') adlı eserindeki Akıl l (Nous( Nous) ) anlayışı ışını benimsemişti. 102

Bilimleri sınıflands flandırışıışı da Aristocu nitelikteydi ve varlık k teorisini takip ediyordu. Değişime ime tabi varlıklar kların n incelendiği i fiziksel bilimler (fizik, biyoloji, coğrafya, vb.); Değişmez formların n konu edildiği i mantıksal bilimler (matematik, mantık, müzik, m metafizik, astronomi); Maddeden tamamen bağı ğımsız z varlıklar kların n konu edildiği i dinsel bilimler. Bunlar aynı zamanda önemsizden önemliye doğru sıralanıyordu. 103

FARABİ Farabi'ye (870-950) geldiğimizde imizde ortada çok daha tutarlı ve özgün n bir felsefi sistem olduğunu unu görüyoruz. Farabi Kindi'den farklı olarak Aristocu felsefenin kendisinden ziyade bunun özellikle kozmolojisi itibariyle İslam'la daha uzlaşabilir abilir gibi görünen g Yeni-Platoncu yorumunu benimsemişti. 104

Ona göre g doğrudan gerçeğe e ulaşman manın n yolu felsefeydi; din ise bu gerçeğin halkın anlayabileceği şekle sokulmuş haliydi. Dinle felsefe arasındaki görünüşteki g çelişkiler dinin sembolik anlatımından ndan kaynaklanıyordu yordu ve bu gibi durumlarda akıl l yoluyla varılacak sonuçlar esas alınmal nmalı,, dinsel hükümler h buna göre g yorumlanmalıyd ydı. 105