IMF Küresel Ekonomi Raporu Nisan 2016 Çok Uzun Süredir Çok Yavaş Büyüyen Dünya Ekonomisi Hazırlayan: Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı Nisan 2016
IMF Küresel Ekonomi Raporu Çok Uzun Süredir Çok Yavaş Büyüyen Dünya Ekonomisi IMF (Uluslararası Para Fonu) düzenli olarak hazırladığı Küresel Ekonomi Görünüm Raporu nun Nisan ayı güncellemesini yayınlamıştır. IMF nin yayınlamış olduğu raporda, küresel ekonominin son durumu ve beklentiler hakkında detaylı bilgiler bulunmaktadır. Raporun özetlenmiş hali aşağıda bilgilerinize arz edilmiştir. Küresel Ekonomide Son Dinamikler Grafik 1:IMF 2016 Yılı İçin Küresel, Gelişmiş ve Gelişmekte olan Ülkeler için Büyüme Ocak ve Nisan 5,0% 2016 Ocak 2016 Nisan Gelişmiş Gelişmekte Olan Küresel Ekonomi 5,0% 2016 Ocak 2016 Nisan Gelişmiş Gelişmekte Olan Küresel Ekonomi 2015 yılının son aylarında ABD, Japonya ve Asya da bulunan diğer gelişmiş ekonomilerin beklenenin altında performans göstermesi gelişmiş ekonomilerin yavaş büyümeye devam edeceği sinyalini vermiştir. ABD de büyüme oranı 2015 in son çeyreğinde düşüş göstermiştir. Bu durum ağırlıklı olarak ihracata bağlı ve dönemsel olarak görülse de iç talepte de düşüşler olduğu görülmektedir. Bu düşüşe rağmen, istihdam piyasasında toparlanmalar izlenmektedir. Euro Bölgesi ne bakıldığında, genel toparlanma devam etmektedir fakat ülkeler arasında büyüme oranları farklılık göstermektedir. Örneğin İtalya beklenin altında bir performans sergilerken, İspanya da toparlanma hızı yüksektir. Grafik 2:IMF 2016 Yılı İçin Gelişmiş Ülkelerin içinde Farklılaşmış Büyüme Oranları Ocak ve Nisan 2,5% 1,5% 0,5% 2016 Ocak 2016 Nisan ABD Euro Bölgesi Japonya Gelişmiş 1
Gelişmekte olan ülkelerin kendi içerisinde ekonomik dinamiklerde ayrışmalar söz konusudur. Çin de yüksek büyüme oranları (eskiye kıyasla daha düşük olsa da hala hem gelişmekte olan ekonomiler hem de küresel ekonominin büyüme ortalamalarından yüksektir) izlenmekte, diğer Asya ülkelerinde de benzer bir tablo söz konusudur. Diğer yandan Brezilya, Rusya ve Meksika gibi diğer gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performanslarının düşük olduğu görülmektedir. Sahra altı Afrika ve Orta Doğu ya bakıldığında, büyüme ve ekonomik aktivitenin beklenti altında kaldığı görülmektedir. Bu durumun en önemli nedenleri arasında petrol fiyatlarında, diğer mal ve hizmet fiyatlarında düşüşler ve bölgesel jeopolitik ve iç problemler bulunmaktadır. Grafik 3: IMF 2016 Yılı İçin Gelişmekte olan Ülkelerin içinde Farklılaşmış Büyüme Oranları Ocak ve Nisan 1 8,0% 6,0% - - -6,0% Gelişmekte Olan Rusya Çin Hindistan Asya Brezilya Meksika Latin Amerika 2016 Ocak 2016 Nisan Küresel ekonomiyi genel olarak etkileyen bir başka önemli nokta ise bir süredir devam eden jeopolitik gerginliklerdir. Bu durumdan en çok etkilenen ülkeler Ukrayna, Libya ve Yemen olarak görülmektedir. Ocak 2016 tarihinde yayınlanan raporda küresel ekonomi için öngörülen 2016 büyüme rakamı, Nisan ayında yayınlanan raporda %0,2 oranında düşürülerek %3,2 olarak revize edilmiştir. 2017 yılı için ise küresel ekonomide güçlenme öngörüldüğü ve bu kapsamda toparlanmanın hızlanması beklenmektedir. IMF ve diğer uluslararası ekonomi kuruluşların gelişmekte olan ülkeler hakkında karamsar yorumlarına rağmen 2017 yılında ekonominin toparlanması için öncelikli itici gücün gelişmekte olan ülkeler olması gerekmektedir. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin normale dönmesi için küresel politik ve ekonomik gerginliklerin azalması gerekmektedir. Bu kapsamda, küresel belirsizliklerin artışı ile zayıf büyüme oranlarının devamı daha baskın bir senaryosu haline gelmektedir. Küresel büyümenin hızlandırılması ve kırılganlıkların yönetilmesi için geniş çaplı politika uygulamalarının acil olarak başlatılması gerekmektedir. Finansal türbülanslar artış gösterdikçe 2
küresel ekonominin zayıflaması kaçınılmaz olarak değerlendirilmektedir. Bu noktada 2015 yılının son dönemlerine bakıldığında, gelişmiş ekonomilerdeki aktivitenin yavaşladığı, gelişmekte olan ekonomilerde ise hiçbir hızlanma gözlenmemektedir. Bu kapsamda küresel ekonomiyi (hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomiler için) ekonomik, siyasi ve finansal bazı riskler beklemektedir. Küresel Ekonominin Önündeki Riskler ve Küresel Ekonomi Hakkında Beklentiler Gelişmekte olan ülkeler Son dönemlerde hızlı ve ihracata dayalı büyüme stratejisi uygulayan ve küresel ekonominin lokomotifi haline gelen Çin büyüme stratejisini daha yavaş fakat dengeli ve şeffaf bir ekonomik sisteme dönüştürme kararı almıştır. Bu kapsamda yeni politikalar uygulamaya başlamıştır. Aşağıda verilen grafikte görüleceği gibi Çin in 2016 ve 2017 yılında da eskisinden daha düşük bir büyüme göstermesi beklenmektedir. Bu durumun orta ve uzun vadede değişmesi beklenmektedir. Fakat kısa vade içerisinde Çin in daha yavaş büyümesi küresel ekonomide riskler yaratmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin 2016 yılında küresel ekonomiden en büyük payı alması beklenmektedir. Fakat gelişmekte olan ülkelerin içerisinde dengesiz bir dağılım izlenmekte aynı zamanda büyümenin son 20 yılı oranlarının altında kaldığı görülmektedir. Brezilya ve Rusya gibi gelişmekte olan ülkeler arasında önemli yer teşkil eden ülkelerin henüz derin bir durgunluktan çıkmadığı görülmektedir. Aynı zamanda petrol ihraç eden ülkelerin de petrol fiyatlarındaki düşüşler ve küresel ekonomide uygulanan daha sıkı parasal politikalar sebebiyle zor bir durumda olduğu izlenmektedir. Hindistan ve Çin gibi küresel ekonominin lokomotifi sayılan iki ülkede ticarette büyüme hızı düşüş göstermektedir. Bu durum gelişmekte olan ekonomilerin genel olarak yatırım hızının düşüşünden kaynaklanmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler arasında ciddi ekonomik sıkıntı sinyalleri veren bir başka ülke ise Rusya dır. Rusya da bir süredir devam eden ekonomik durgunluğun 2016 ve 2017 yıllarında da devam etmesi beklenmektedir. Grafik 4: Rusya, Çin, Hindistan, Latin Amerika, Brezilya ve Meksika 2014-2017 Büyüme Oranları % 8,0% 6,0% - 2014 2015 2016 2017 Rusya Çin Hindistan Latin Amerika Brezilya Meksika - 3
Kriz önceki küresel düzende gelişmekte olan ekonomilerin büyümenin lokomotifi olduğu bilinmektedir. Fakat son dönemlerde gelişmekte olan ekonomilerde ciddi bir yavaşlama yaşanmaktadır. Bu sebeple bu durum küresel ekonominin toplam büyümesinin önünde de ciddi bir risk oluşturmaktadır. İç pazarlarda artarak devam eden kırılganlıklara bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerde ekonomik sorunların artması muhtemeldir. Bu durumun sebep olacağı en önemli muhtemel senaryolar gelişmekte olan ülkelerde para birimlerinin daha da fazla değer kaybetmesi ve buna bağlı olarak özel şirketlerde bilanço bozulmaları, dış yatırımın azalması ve iç talebin hızlı bir şekilde düşmesidir. Bir başka tehdit devamlı düşüşte olan petrol fiyatları sebebiyle petrol ihraç eden ülkeler için geçerlidir. Bütün bunlara bağlı olarak 2015 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomik aktivitenin bu ülkeler için yavaşladığı görülmektedir. Buna ek olarak sıkılaşan para politikaları ile birlikte daha zorlu finansal koşullar olduğu izlenmektedir. Konjonktürün bu şekilde devam etmesi durumunda beklenen büyümenin sağlanması mümkün görülmemektedir. Sonuç olarak düşük üretim oranları, düşük talep ve düşük enflasyonun önüne geçilmesi olanaksız hale gelecektir. Politik risklerin dışında küresel ekonomiyi tehdit eden diğer önemli bir risk ise jeopolitik sorunlardır. Terörizm, mülteci krizleri ve salgın hastalıklar bu risklerin başında gelmektedir. Bu tehditlerin kontrol altına alınamaması durumunda küresel ekonomi ve ticaret üzerinde ciddi etkiler yaratma potansiyeli oluşabilecektir. Gelişmiş Ülkeler Gelişmiş ülkelerin önünde görülen en büyük risk, yavaş büyüme olarak tanımlanmaktadır. Bu sebeple gelişmiş ülkelerin büyüme hızını artırması için önemli önlemler alması gerekmektedir. Bunlar; yapısal reformlar, devamlı parasal uyumlaşma ve büyüme destekleyici mali politikalar olarak özetlenebilmektedir. Bu düzenlemelerin sadece kısa vadede iyileştirmeyi değil orta ve uzun vadede de ekonomiyi güçlendirmesi beklenmektedir. Uygulanması gereken yapısal reformlara bakıldığında mali teşvikler (örneğin istihdam vergilerini azaltmak ve istihdam piyasasına yapılan kamu harcamalarını artırmak), pazara girişin önündeki engelleri azaltacak reformlar en önemli reformlardır. Bu reformlar hem tüketici güveninin artması hem de beklenen gelirin artışı ile orta vadede talebi güçlendirmesi beklenmektedir. Euro Bölgesi nde enflasyon beklentilerinin sabitlenememesi ciddi bir sorun olarak görülmektedir. Euro Bölgesi nde bulunan ülkelerde borçluluk oranları yüksek ülkeler bulunmaktadır. Bu ülkelerin durumu bölgenin ekonomik toparlanması için tehdit yaratmaktadır. Gelişmiş ülkelerin önündeki en önemli hedef özellikle özel sektörün bilançosunu artırmak olmalıdır. Bunun için kredi arzının artırılması gerekmektedir. Fakat arzın artırılırken finansal sektörün risk yönetiminin kontrol altında tutulması önemlidir. Gelişmiş ülkelerde büyümenin 2015 yılında olduğu gibi ılımlı olması beklenmektedir. Bu durumun en önemli sebepleri arasında; yaşlanan nüfus, düşük üretkenlik oranları ve ekonomik krizin etkileri bulunmaktadır. Bir yandan petrol fiyatları düşüşü ve destekleyici para politikaları iç talebi canlandırmaya çalışsa da dış talebin düşük olması ve para birimlerinin hızlı değer kazanması 4
(özellikle ABD doları) ve daha sıkı para politikaları toparlanmanın önünde engel oluşturabilecek durumlardır. Küresel Ekonomi Hem gelişmekte hem de gelişmiş ülkelerde makro ekonomik kırılganlıkların azaltılması ve dışarıdan ve içeriden gelebilecek şoklara karşı ekonominin dirençli hale getirilmesi gerekmektedir. Bunu gerçekleştirmenin en önemli yolu, bir süredir devam eden düşük üretim oranlarını artırmak için reformlar yapılmasıdır. Küresel ekonominin bir başka süregelen sorunu da düşük fiyatlardır. Özellikle ihracatçıları olumsuz etkileyen bu durumun bir süre daha devam etmesi beklenmektedir. Bu sebeple hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerin düşük fiyatların yarattığı baskıyı azaltmak için daha farklı büyüme modelleri geliştirmesi gerekmektedir. Özellikle döviz kurunun esnek olması ticaret hadleri üzerinden oluşabilecek bu ekonomik şokların engellenmesini sağlayabilecektir. Esnek kurlarda ortaya çıkabilecek tehlike ise, para biriminin ciddi değer kaybı yaşarak enflasyonda ani ve aşırı bir yükselme olmasıdır. Bu sebeple, kur esnek bırakılsa da ekonomik göstergelerin yakından takip edilmesi gerekmektedir. İthalatçıların süregelen düşük fiyatlardan fayda sağlayıp sağlayamayacakları başka bir önemli noktadır. Bu avantajı değerlendirmeleri halinde ortaya çıkacak olan ekstra refah kazancı ile yapısal reformları veya büyüme destekleyici çalışmaların giderlerini karşılayabilecektir. Bu sayede uzun vadeli ekonomik güçlenme sağlanabilecektir. Küresel ekonominin büyüme oranı 2016 yılında %3,2 olarak beklenmektedir. Aşağıda verilen grafikten görülebileceği gibi küresel ekonominin 2017 yılında son 3 yıla nazaran daha hızlı büyümesi beklenmektedir. Bu büyümeye gelişmiş ülkelerin katkısı gelişmekte olan ülkelerden daha azdır. 2016 yılında gelişmiş ülkelerin beklenen ortalama büyüme oranı % 1,9 olarak öngörülmektedir. Grafik 5: 2014-2017 Küresel Ekonomi Büyüme Oranı % 3,6% 3,5% 3,4% 3,3% 3,2% 3,1% 2,9% 3,5% 3,4% 3,2% 3,1% 2014 2015 2016 2017 5
Gelişmekte olan ekonomilerin büyüme hızı önceki yıllara göre daha düşük olsa da 2016 yılında beklenen ortalama büyüme oranı % 4,1 olarak öngörülmektedir. Grafik 6: Gelişmiş ve Gelişmekte olan ülkelerin 2014 2017 yılları arasında büyüme beklentileri % 5,0% 4,5% 3,5% 2,5% 1,5% 0,5% 2014 2015 2016 2017 Gelişmiş Gelişmekte olan ekonomiler Önlemler IMF, Dünya Bankası, ABD Merkez Bankası ve benzer kurumların sıkça dile getirmiş olduğu gibi, küresel ekonomideki riskler devam etmektedir. Risklerin daha belirgin hale gelmesi durumunda ülkeler bireysel tedbirler ve politika araçları ile dengeyi koruyamayabilecektir. Bu noktada IMF nin son zamanlarda sıklıkla dile getirdiği finansal güvenlik ağı sisteminin uygulanması küresel ekonominin korunması açısından önem teşkil etmektedir. Ülkelerin dikkatli olması gereken en önemli noktalardan bir tanesi geçmiş krizlerde yaşanan ekonominin liberalliğini yitirerek kapalı bir sisteme dönüşmesini önlemektir. Ülkelerin 2008 yılından itibaren krizin etkilerini sınırlamak ve ekonomik krizden çıkmak için yürütmekte olduğu politikalar birçok ülkede köşeye sıkışmıştır. ABD, Japonya, Euro Bölgesi gibi aktörlerin faiz oranları halihazırda tarihi seviyelerde düşük olduğu için faiz düşürerek ekonomiyi canlandırma opsiyonları kalmamıştır. Gelişmekte olan ülkeler de dış sermaye yatırımlarını kaçırmamak adına faizde düşüş politikasını benimsemekte zorluk yaşamaktadır. Bu noktada her iki grup için de yapılabilecek rekabet gücünü artırma amaçlı yürütülebilecek yapısal reformlar kalmaktadır. Buna ek olarak yatırım talebindeki artışın sağlanması, yeniden büyüme trendinin yakalanması için en önemli noktayı oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ihraç ettikleri ürünlerin çeşitliliğini artırması halinde, ihracat gelirlerini daha hızlı artırabilecektir. Bu durum büyüme yolunda önemli bir adım olarak görülmektedir. Bu süreç uzun olacağından, bu önlem orta vadede büyümeye yönelik olarak düşünülmektedir. 6