Doktora Tezi. Gökhan Erdem

Benzer belgeler
Dersin Haftalık İçeriği. * Diplomasinin Gelişimi * Diplomasinin Kurumları * Diplomasi Türleri

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İktisat Tarihi II

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ-I 1.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. Orta Asya Tarihine Giriş

İlkçağ Anadolu Uygarlıklarında Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapı Bağlamında Kütüphane/Arşiv Kurumu

Helen Birliği/İskender İmparatorluğu

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

İktisat Tarihi II. IV. Hafta

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI TAPU VE KADASTRO UZMANLIK TEZİ DİPLOMATİK TEMSİLCİLİK VE KONSOLOSLUKLARIN TÜRKİYE DE TAŞINMAZ EDİNİMİ

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Prof. Dr. İlhan F. AKIN SİYASÎ TARİH Beta

YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum

DERS ÖĞRETİM PLANI. Avrupa İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

Osmanlı Diplomasi Tarihi Kurumları ve Tatbiki

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

DIŞ POLİTİKA AKADEMİSİ - III

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

DİASPORA - 13 Mayıs

İktisat Tarihi I. 8/9 Aralık 2016

Sikkeler: (Sağda) Tanrısal gücün simgesi Ammon/Zeus un koç boynuzuyla betimlenen İskender. (Solda) Elinde kartal ve asa tutan Tanrı Zeus

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

Balkanlarda Arnavutlar ve Arnavut Milliyetçiliği

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Bu program akademik yılı ve sonrasında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

GÜZ YARIYILI YÜKSEK LİSANS DERSLERİ

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından sebepleri istanbul'un fethinin türk ve dünya tarihi açısından gelişmesi istanbul'un fethinin türk

DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ

ARK433 Güz S - 3. Doç. Dr. Haluk Çetinkaya

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Bu program ve akademik yıllarında birinci sınıfa başlayan öğrencilere uygulanacaktır.

DERS ÖĞRETİM PLANI Akdeniz İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

ÖZGEÇMĐŞ. 1. Adı Soyadı: Sait YILMAZ 2. Doğum Tarihi: Ünvanı: Yard.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Dersin İngilizce Adı Dersin Türkçe Adı Kurums al Kredi. Akademik İletişim

MODERN YÖNETİM TEKNİKLERİ Prof. Dr. Fatih YÜKSEL

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Ekonomiye Giriş I Economics I

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

KURUMSAL REKLAMIN ANLATTIKLARI. Prof. Dr. Müge ELDEN Araş. Gör. Sinem YEYGEL

Ders Kodu Dersin Adı Yarıyıl Teori Uygulama Lab Kredisi AKTS RI-701 Dış Politika ve Karar Alma Süreçleri

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

DÜNYA GÖRÜŞÜ VE SİYASAL SİSTEMİN MEKANA YANSIMASI. Dy3 ANTİK YUNAN KÜLTÜRÜ YUNAN KENTİ SİTE (POLİS)

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

İşletmelerde Stratejik Yönetim

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ YURTDIŞI TEŞKiLATI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

İktisat Tarihi II. 1. Hafta

ÖĞRETİM YILI DERS İNTİBAKLARI. I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri 2+0 4,5 Z I.YY ARY 105 Tarih Araştırma Yöntemleri MS

Dr. Binhan OĞUZ IKV-Konuşma notu 14 Haziran 2007

Dünya Tarihi I (IR101) Ders Detayları

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

NAZİLLİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ(TÜRKÇE) 2016/2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

SAVUNMA SANAYİİ MÜSTEŞARLIĞI ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ VE İHRACAT STRATEJİK PLANI

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Berlin Katılım gelişmesinin durumu ve perspektifler

TURİZM SOSYOLOJİSİ SOS1019U KISA ÖZET

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

İktisat Tarihi II. 13 Nisan 2018

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI POLİTİK İKTİSAT ECON

Transkript:

T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ ULUSLARARASI ĐLĐŞKĐLER ANABĐLĐM DALI OSMANLI ĐMPARATORLUĞU NDA SÜREKLĐ DĐPLOMASĐ YE GEÇĐŞ SÜRECĐ Doktora Tezi Gökhan Erdem Ankara, 2008

T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ ULUSLARARASI ĐLĐŞKĐLER ANABĐLĐM DALI OSMANLI ĐMPARATORLUĞU NDA SÜREKLĐ DĐPLOMASĐ YE GEÇĐŞ SÜRECĐ Doktora Tezi Gökhan Erdem Tez Danışmanı Prof. Dr. Ömer Kürkçüoğlu Ankara, 2008

ĐÇĐNDEKĐLER GĐRĐŞ..1 I. BÖLÜM: DĐPLOMASĐ NĐN TARĐHSEL GELĐŞĐMĐ...7 A) AD HOC DÖNEM...7 1- Diplomasi nin Ortaya Çıkışı...7 2- Ad Hoc Diplomasi Kavramı...8 3- Antik Yunan da Diplomasi...9 4- Roma Đmparatorluğu nda Diplomasi...13 5- Bizans Đmparatorluğu nda Diplomasi...19 6- Çin Đmparatorluğu nda Diplomasi ve Evrimi...26 7- Japonya da Diplomasi ve Evrimi...41 8- Đran da Diplomasi ve Evrimi...51 B) SÜREKLĐ DĐPLOMASĐ YE GEÇĐŞ...69 1- Sürekli Diplomasi Kavramı...69 2- Sürekli Diplomasi ye Geçişin Nedenleri...71 a) Siyasal Etkenler..71 i) Dış Siyasal Etkenler 71 ii) Đç Siyasal Etkenler.....74 b) Ekonomik Etkenler 80 c) Kültürel Etkenler...84 d) Dinsel Etkenler..86 e) Tarihsel Etkenler 89 3-Sürekli Diplomasi Anlayışının Doğuşu ve Gelişimi...93 a) Sürekli Diplomasi ye Geçiş Öncesi Diplomasi nin Đşleyişi.....93 b) Sürekli Diplomasi ye Geçişin Gerçekleşmesi...98 c) Sürekli Diplomasi Anlayışı nın Avrupa ya Yayılışı.....99 i

II. BÖLÜM: OSMANLI ĐMPARATORLUĞU NDA DĐPLOMASĐ VE EVRĐMĐ...103 A) AD HOC DÖNEM: GELENEKSEL OSMANLI DĐPLOMASĐSĐ.106 1- Kurumsal Boyut.106 a) 1299 1453 Dönemi...106 b) 1453 1699 Dönemi 108 c) 1699 1793 Dönemi 116 2- Üslup Boyutu..127 a) 1299 1453 Dönemi 127 i) Osmanlı Diplomasi Anlayışı nın Teorik Kaynağı Olarak Đslam 128 ii) Gaza/Gazi Devleti Tezi.132 iii) Diplomasinin Yürütülmesi...137 b) 1453 1699 Dönemi 141 c) 1699 1793 Dönemi 163 B) OSMANLI DĐPLOMASĐSĐ NDE DÖNÜŞÜM..185 1- Sürekli Diplomasi ye Geçişi Sağlayan Etkenler 185 a) Dış Etkenler ( Uluslararası Konjonktür) 185 i) Siyasal Konjonktür 185 ii) Ekonomik Konjonktür..192 iii) Doğu Sorunu nun Ortaya Çıkışı 197 b) Đç Etkenler.206 i) Đmparatorluğun Çöküş Sürecine Girmesi..206 - Güçsüzlüğün Farkına Varma:1768 Öncesi Barış Politikası....206 - Doğu Sorunu nun Yarattığı Kırılma.210 - Güçsüzlüğe Karşı Bir Araç/Çare Olarak Diplomasi 223 ii) Modernleşme 267 iii) Sivil Bürokrasinin Yükselişi.. 278 2- Sürekli Diplomasi nin Oluşturulması 285 a) Đlk Sürekli Elçiliğin Açılması Đçin Đngiltere nin Seçilmesi ve Nedenleri.....286 b) Đlk Sürekli Elçiliğin Kurulma Hazırlıkları. 290 i) Mehmet Raşit Efendi-Ainslie Görüşmesi..290 ii

ii) Sürekli Diplomasi yle Đlgili Đlkelerin Belirlenmesi ve Đlk Elçilik Heyetinin Oluşturulması..295 3- Đlk Đkamet Elçilikleri ve Faaliyetleri.301 a) Londra Büyükelçiliği....301 i) Yusuf Agah Efendi Dönemi.301 ii) Đsmail Ferruh Efendi Dönemi..320 b) Paris Büyükelçiliği...330 i) Seyyid Ali Efendi Dönemi...330 ii) Mehmet Sait Halet Efendi Dönemi.338 iii) Abdurrahim Muhib Efendi Dönemi...347 c) Berlin Büyükelçiliği (Ali Aziz Efendi) 356 d) Viyana Büyükelçiliği (Đbrahim Afif Efendi)...360 4- Sürekli Diplomasi nin Kesintiye Uğraması..362 a) Sürekli Diplomasi nin Kesintiye Uğramasının Nedenleri...363 i) Avrupa Diplomasisine Duyulan Güvensizlik 363 ii) Avrupa Devletleri nin Tutumu.364 iii) Osmanlı Đmparatorluğu nun Đç Sorunları 366 - Genel Sorunlar..366 - Yunan Đsyanı....368 b) Sürekli Diplomasi ye Geçişin Osmanlı Diplomasisi ne Etkileri..371 i) Diplomasi Anlayışının Değişmesi.371 ii) Yabancı Elçilere Muamelenin Değişmesi 373 iii) Diplomasi Teşkilatının Gelişmesi...376 c) Sürekli Diplomasi-Osmanlı/Türk Modernleşmesi Etkileşimi..378 5- Ara Dönem: Ad Hoc Anlayışın Restorasyonu?...381 6- Sürekli Diplomasi ye Kesintisiz Geçiş: Osmanlı Diplomasisi nin Modernleşmesi..386 a) Đkamet Elçiliklerinin Yeniden Açılması 386 b) Hariciye Nezareti nin Kurulması..389 SONUÇ...393 KAYNAKÇA...402 ÖZET...430 ABSTRACT...431 iii

GĐRĐŞ Siyasi Tarih çalışmaları, esas olarak, devletler arasındaki diplomatik ilişkileri ele almaktadır. Aynı oranda olmasa da, bizatihi diplomasi nin tarihi de Siyasi Tarih disiplininin araştırma alanı içindedir. Nitekim, diplomasinin kurumsal ve üslup boyutlarında gelişiminin incelendiği çok sayıda Siyasi Tarih çalışması bulunmaktadır. Tarihin en büyük imparatorluklarından biri olan Osmanlı Devleti nin siyasi tarihi, gerek Türkçe, gerek yabancı literatürde en fazla ele alınan konulardan biridir. Osmanlı diplomasisinin tarihi üzerine çalışmalar ise yukarıda belirtilen duruma uygun biçimde- daha azdır. Son yıllarda, Osmanlı diplomasisinin tarihiyle ilgili çalışmalar, gene de önemli ölçüde artmıştır. Sözkonusu çalışmaların bir kısmında Osmanlı diplomasisinin kurumsal gelişimi incelenirken, bir bölümünde ise diplomasi anlayışı, diplomasinin yürütülmesi ve diplomatik usuller gibi, diplomasinin üslup boyutuyla ilgili konular ele alınmıştır. Diplomasiyi her iki boyutuyla inceleyen çalışmalar da mevcuttur. Dünyada ve Türkiye de Osmanlı diplomasisi hakkındaki çalışmalar, uzun süre geleneksel ya da ortodoks olarak adlandırılabilecek bir yaklaşıma dayanmaktaydı. Bu yaklaşım, Osmanlı Đmparatorluğu nu bir din devleti konumunda ele almakta ve onu dinî motiflerle şekillenen kaba bir savaş makinası olarak görmekteydi. Sözkonusu yaklaşıma sahip yazarlar, Osmanlı Đmparatorluğu nda diplomasinin çok uzun süre gelişmediğini ileri sürmekteydiler. Bu eğilimdeki araştırmacılara göre, devlet, güçlü olduğu dönemlerde diplomasiye önem vermemiştir. Yine onlara göre, bu dönemlerde esas olan askeri güç kullanımıdır. 1

Osmanlı Đmparatorluğu nda diplomasinin gelişmesi için, devletin gücünü kaybetmesi ve mevcudiyetini sürdürebilmek için diplomasiye muhtaç hale gelmesi gerekmiştir. Bu yaklaşımdaki yazarlara göre, Đslam da, Osmanlı Đmparatorluğu nun Batılı Hıristiyan ülkelerle ilişkilerini büyük oranda sınırlandıran, dolayısıyla diplomasinin gelişmesini engelleyen bir etki yapmıştır. Çünkü, sözkonusu araştırmacılara göre, Osmanlı Đmparatorluğu nun dış dünyaya bakışı mutlak bir Müslüman-Gayrımüslim ayrımına dayanmaktadır. Sözkonusu araştırmacılar, Osmanlı Đmparatorluğu nun sürekli diplomasiye, bu diplomasi anlayışının/uygulamasının ortaya çıktığı tarihten yaklaşık 350 yıl sonra geçmesini de, Osmanlı yöneticilerinin diplomasiye önem vermemelerine örnek göstermektedirler. Bu araştırmacılara göre, dini ve askeri saiklerce belirlenen Osmanlı diplomasi anlayışı ve uygulamaları, sürekli diplomasiye geçişi ve Osmanlı diplomasisinin modernleşmesini çok uzun süre geciktirmiştir. Son yıllarda geleneksel ya da ortodoks yaklaşım, yerini revizyonist veya heterodoks olarak adlandırılabilecek yeni bir bakış açısına bırakmaya başlamıştır. Akademik çevrelerde daha fazla kabul gören bu yaklaşıma sahip araştırmacılar, Osmanlı Đmparatorluğu nun tamamen dine dayalı kaba bir savaş makinası olarak ele alınmasını eleştirmektedirler. Revizyonist yaklaşım, öncelikle, Osmanlı Đmparatorluğu nun toplumsal ve siyasal yaşamında Đslam ın tek belirleyici olgu olduğu varsayımını reddetmektedir. Ayrıca, Osmanlı toplumsal ve siyasal örgütlenmesinde Đslam dan sonra ikinci temel belirleyicinin askeri yapı olduğu varsayımını da kabul etmemektedir. Revizyonist ya da heterodoks yaklaşımdaki yazarlara göre, Osmanlı diplomasisi, mutlak anlamda din tarafından belirlenen bir olgu değildir. Osmanlı Đmparatorluğu ile Batı dünyası arasında Müslüman-Gayrımüslim ayrımına dayanan 2

bir demirperde yoktur. Osmanlı yöneticilerinin Batı ya bakışı, sadece dini ve askeri saiklerle belirlenen gaza ve fütühat anlayışı çerçevesinde şekillenmemiştir. Osmanlı yöneticileri gerek kuruluş, gerek yükseliş, gerekse duraklama dönemlerinde Hıristiyan devletlerle siyasi, ticari, kültürel vb. ilişkiler kurmaktan kaçınmamışlardır. Sözkonusu yazarlar Osmanlı diplomasi anlayışının kendine özgü niteliklerini vurgulayarak, Osmanlı diplomasisinin gelişmişlik düzeyinin sadece sürekli diplomasiye geçilip geçilmediği ölçütüyle belirlenmesini de eleştirmektedirler. Đşte bu tezde, yukarıda ele alınan iki yaklaşımdan ikincisi çerçevesinde, Osmanlı Đmparatorluğu nun sürekli diplomasiye geçiş süreci incelenmeye çalışılacaktır. Tezin dayandığı temel varsayım ise şudur: Osmanlı Đmparatorluğu, kurulduğu tarihten itibaren diplomasiye önem vermiştir. Diplomasi, devletin büyük bir imparatorluğa dönüştüğü özellikle 16. yüzyıldan itibaren, daha önce tarih sahnesine çıkmış büyük imparatorluklarda olduğu gibi üniversalist bir anlayışla yürütülmeye başlamıştır. Bu anlayış, devletin eski gücünü kaybettiği 18. yüzyılın başlarından itibaren tedrici bir biçimde değişecektir. Değişim, 18. yüzyıl sonunda sürekli diplomasiye geçişle yeni bir boyut kazanacaktır. Osmanlı yöneticileri, sürekli diplomasiyi siyasal amaçlarla olduğu kadar, girilen reform sürecini beslemesi için de benimsemişlerdir. Bu durum, Osmanlı yöneticilerinin Osmanlı uygarlığının ve devletinin mutlak üstünlüğü düşüncesinden ve söyleminden vazgeçmelerinin hem bir sonucudur, hem de en somut göstergelerinden biridir. Đkamet elçilikleri de reform isteğinin bir sonucu olarak kurulmuştur. Đkamet elçilikleri zamanla modernleşme sürecini besleyen en önemli unsurlardan biri haline gelmişlerdir. Özellikle 19. yüzyıldan itibaren, sürekli diplomasi ve modernleşme, birbirlerini besleyen olgular/dinamikler olmuşlardır. 3

Osmanlı Đmparatorluğu nun büyük bir siyasal, ekonomik ve askeri güce sahip olmasına, gelişmiş bürokrasisine ve köklü devlet geleneğine rağmen, sürekli diplomasiye geç bir tarihte geçmesi dikkat çekicidir. Osmanlı Đmparatorluğu, Avrupa devletleriyle karşılaştırıldığında ad hoc diplomasiyi çok daha uzun süre kullanmıştır. 18. yüzyılın sonlarında ikamet elçiliklerinin açılmasıyla, sürekli diplomasiye geçilmesi yolunda ilk adım atılmıştır. Fakat, ilk deneme uzun ömürlü olmamış, sürekli diplomasiye tam anlamıyla geçilmesi için bir süre daha beklenmesi gerekmiştir. Sürekli diplomasiye geçiş, Osmanlı siyasi tarihinin ve diplomasisi nin tarihinin en önemli gelişmelerinden biridir. Gerçekten de, sürekli diplomasiye geçiş, hem büyük bir değişimin sonucudur, hem de değişimin daha da büyük bir ivme kazanmasına neden olmuştur. Bu nedenlerle, Osmanlı Đmparatorluğu nun sürekli diplomasiye geçiş sürecinin incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Tezin I. bölümünün ilk kısmında, konuya genel bir giriş amacıyla, diplomasi ve ad hoc diplomasi kavramları üzerinde durulmuştur. Daha sonra, Antik Yunan, Roma ve Bizans uygarlıklarında diplomasinin gelişimi ele alınmıştır. Bu çerçevede, devletlerarası sistemin yapısı, güç ve üniversalist anlayış gibi hususlar üzerinde durulmuştur. Osmanlı Đmparatorluğu nun sürekli diplomasiye geçişinin neden geciktiğinin ortaya çıkartılabilmesi için, özellikle kendisiyle büyük benzerlikler taşıyan Çin, Japonya ve Đran örnekleriyle karşılaştırılması yerinde olacaktır. Bu varsayımdan hareketle, tezin I. bölümünde öncelikle sözkonusu ülkelerin geleneksel diplomasi anlayışları ve uygulamaları ele alınmış, daha sonra sürekli diplomasiye geçiş süreçleri incelenmiştir. 4

Tezin I. bölümünde daha sonra sürekli diplomasi kavramı ele alınmıştır. Ardından, Avrupa da sürekli diplomasiye geçişi sağlayan etkenler üzerinde durulmuştur. Böylece, sürekli diplomasi anlayışının hangi koşullarda ortaya çıktığı belirlenmeye çalışılmıştır. I. bölümün son kısmında ise, Đtalya da sürekli diplomasiye geçiş süreci ve Avrupa ya yayılması konusu ele alınmıştır. Tezin II. bölümünde ise, ilk olarak Osmanlı diplomasisinin ad hoc dönemdeki işleyişi üzerinde durulacaktır. Böylece, Osmanlı diplomasisinin sürekli diplomasiye geçiş öncesi nasıl bir evrim yaşadığı belirlenmeye çalışılacaktır. Bu şekilde, hem sürekli diplomasiye geçişteki gecikmenin nedenleri, hem de sürekli diplomasiye geçişi sağlayan etkenlerin neler olduğu ortaya konulacaktır. Ad hoc dönemdeki geleneksel Osmanlı diplomasi anlayışı ve uygulamaları iki ayrı boyutta ve üç ayrı dönemde incelenmeye çalışılmıştır. Birinci boyutta Osmanlı diplomasi teşkilatının kurumsal gelişimi ele alınmıştır. Đkinci boyutta ise, Osmanlı diplomasi anlayışı ve uygulamaları üzerinde durulmuştur. Üç ayrı dönem ise, Osmanlı diplomasisinin sürekli diplomasiye geçiş öncesinde farklı özellikler gösterdiği 1299 1453, 1453 1699 ve 1699 1793 devirlerinden oluşmaktadır. Bu bölümde, yukarıda belirtilen revizyonist ya da heterodoks yaklaşım benimsenerek, geleneksel veya ortodoks yaklaşım eleştirilmiştir. Bu bağlamda, geleneksel veya ortodoks yaklaşım tarafından din ve askeri güç anlayışı ile diplomasi arasında kurulan bağ sorgulanmaya çalışılmıştır. II. bölümün ikinci kısmında ilk ele alınan husus, Osmanlı Đmparatorluğu nun sürekli diplomasiye geçişini sağlayan etkenlerdir. Bu çerçevede, öncelikle uluslararası konjonktür ele alınmış, burada da özellikle 18. yüzyılda Batı nın siyasal ve ekonomik olarak tüm dünyayı kontrol altına alma sürecinin başladığının altı çizilmiştir. Bu kısımda ayrıca, 18. yüzyılda Osmanlı 5

Đmparatorluğu nun içine düştüğü kötü durumun, dış politikasına ve diplomasisine nasıl yansıdığı belirtilmeye çalışılmıştır. II. bölümün bir sonraki kısmında sürekli diplomasiye geçiş hazırlıkları ele alınarak, ilk ikamet elçiliklerinin kuruluşları ve faaliyetleri incelenmiştir. Bu kısımda, gerek ilk ikamet elçiliği olması, gerek birincil kaynaklara ulaşılabilmesi nedeniyle, Yusuf Agah Efendi nin Londra sefareti üzerinde özellikle durulmuştur. II. bölümün son kısmında ise, Osmanlı Đmparatorluğu nun ilk sürekli diplomasi denemesinin 1821 de sona ermesinin nedenleri araştırılmış, elçiliklerin tekrar faaliyete geçmeye başladığı 1834 e kadarki dönemin bir restorasyon olarak görülüp görülemeyeceği hususu tartışılmıştır. Son olarak, ikamet elçiliklerinin tekrar faaliyete geçmeleri ele alınmış, Osmanlı Đmparatorluğu nun 1834 te başlayan ikinci sürekli diplomasi denemesinin, 1836 da Hariciye Nezareti nin kurulmasıyla artık çok daha sağlam bir temele dayandığı belirtilmiştir. 6

I. BÖLÜM: DĐPLOMASĐ NĐN TARĐHSEL GELĐŞĐMĐ A)Ad hoc Dönem 1-Diplomasi nin Ortaya Çıkışı En genel çerçevede dış ilişkilerin yürütülme biçimine ilişkin kaidelerin tümü 1 olarak tanımlanabilecek olan diplomasi, tarih öncesi devirlerde insanların gruplar halinde yaşamaya başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Diplomasinin, toplumsal örgütlenmelerin görülmeye başladığı dönemle birlikte ortaya çıktığı görülmektedir. 2 Nicolson, diplomasinin kökenlerinin farklı insan grupları arasında avlanma sahalarının sınırlarının belirlenmesi hususunda yapılan anlaşmalarda aranması gerektiğini belirtmektedir. 3 Kökenleri tarih öncesine uzanmasına rağmen, diplomasinin günümüzdeki anlamına yakın bir biçimde ortaya çıkması için yerleşik hayata geçilmesi ve devlet olgusunun ortaya çıkması gerekecektir. Nitekim, bu olgunun ilk ortaya çıktığı yer olan Mezopotamya da bir devletler sistemi belirecek, diplomasi kurumsal ve üslup boyutlarında hızla gelişecektir. Mezopotamya ve Yakın Doğu da MÖ 15. yüzyıl dolaylarında bir devletlerarası sistemin ortaya çıktığı, bu devletler arasında işleyen 1 Ömer Kürkçüoğlu, Dış Politika Nedir? Türkiye deki Dünü ve Bugünü, AÜSBF Dergisi, C. XXXV, No:1-4, (Ocak-Aralık 1980), s. 312. Diplomasi nin diğer tanımları ve bu tanımların tarihsel evrimi için bkz. Neville Brand, Satow s Guide to Diplomatic Practice, 4. Ed., London-New York- Toronto, Logmans Green and Co, 1957, s. 1-4. 2 Diplomasinin en temelinde müzakereye dayalı olduğu düşünüldüğünde, hiç kuşkusuz insanoğlunun dilsel yeteneklerinin gelişiminin belirli aşamaya gelmesi çok önemlidir. Dilin uygarlığın gelişimindeki önemli rolü için bkz. Gordon Childe, Tarihte Neler Oldu, Çev:Mete Tunçay ve Alaeddin Şenel, 7. B., Đstanbul, Alan Yay., 1998, s. 14-17. 3 Harold Nicolson, The Evolution of Diplomatic Method, London, Cassell Publishers, 1954, s. 2. 7

bir diplomatik bağ olduğu, bu ilişkinin gönderilen elçiler ve yapılan siyasal ve ekonomik anlaşmalarla belirli oranda süreklilik arz ettiği de görülmektedir. 4 Ortaya çıkan devletlerarası sistem, diplomasinin gelişimi açısından çok gerekli olan bir olguya, sistem içi aktörlerin yani devletlerin egemen eşitliğine dayanmaktaydı. Bu dönemde hiçbir aktör diğer aktörleri kontrol altına alacak güce sahip olmadığından, devletler birlikte var olma ve işbirliği yapma durumunda kalıyorlardı. Dolayısıyla, MÖ 10. yüzyıldan Yakındoğu da Asur, Babil ve Pers devletleri gibi ilk imparatorlukların ortaya çıkışına kadar geçen dönemde, diplomasi devletlerarası ilişkilerde kullanılan temel araçtır. Büyük imparatorlukların ortaya çıkışı diplomasinin ve barışçı yöntemlerin yerini güç kullanımının almasına neden olmuştur. 5 2-Ad Hoc Diplomasi Kavramı Diplomasi, 15. yüzyıla kadar ad hoc nitelik göstermiştir. Ad hoc diplomasi tek yanlı ve süreklilik göstermeyen bir diplomasi çeşididir. Bu diplomasi anlayışı 4 Marc Van De Mieroop, Antik Yakındoğu nun Tarihi, Çev:Sinem Gül, Ankara, Dost Yay., 2006, s. 164-171. Antik Yakındoğu da diplomatik ilişkileri arkeolojik bulgular çerçevesinde ele alan bir çalışma için bkz: William L. Moran, The Amarna Letters, Baltimore, Johns Hopkins University Press, 1992, passim. Antik Yakındoğu da diplomasinin gelişimi için ayrıca bkz: Joan M. Munn- Rankin, Diplomacy in the Western Asia in the Early Second Millennium B. C., Diplomacy, Vol. II., Chister Jonsson ve Richard Langhorne(ed.), London, Sage Publications, 2004, s. 1-39. Cohen ise, diplomasinin kurumsal ve üslup boyutlarıyla Yakın Doğu da ortaya çıktığını, buradan tarihsel süreçte Antik Yunan a ve Roma ya geçtiğini vurgulamaktadır. Raymond Cohen, The Great Tradition: The Spread of Diplomacy in Ancient World, Diplomacy and Statecraft, Vol. 12, No:1, (March 2001), s. 23-38. 5 Bertrand Lafont, International Relations in the Ancient Near East: The Birth of a Complete Diplomatic System, Diplomacy and Statecraft, Vol.12, No:1, (March 2001), s. 41; 42. McNeill imparatorlukların kurulmasında demir çağı na geçişin ve süvariye dayalı savaş yöntemlerinin benimsenmesinin etkili olduğunu vurgulamaktadır. William McNeill, Dünya Tarihi, Çev:Alaeddin Şenel, 3. B., Ankara, Đmge Kitabevi, 1994, s. 65-70. 8

çerçevesinde, bir devlet tarafından gönderilen elçilerin diplomatik eylemleri sadece belirli konu ya da konuları ihtiva etmekte, elçiler görevlerini ve amaçlarını yerine getirdikten sonra ülkelerine dönmektedirler. 6 Ad hoc diplomaside, ülkeler arasında diplomatik temas; kısa süreli, dar kapsamlı ve tek taraflıdır. Bir devletten ötekine, belli sorunların görüşülmesi, törenlere katılımın veya savaş açıldığının bildirilmesi, barış koşullarının müzakeresi ya da belli haberlerin iletilmesi amacıyla elçi gönderilir. 7 Sözkonusu anlayış, diplomasinin kesintisiz ve profesyonelleşme gerektiren kurumsal bir süreç olmadığı görüşüne dayanmaktadır. Bu yüzden, diplomatik temsilci gönderen ülkenin merkezinde doğrudan diplomasiyle ilgili bir örgütlenmeyi zorunlu kılmamaktadır. Gönderen ülkenin, gönderilen ülkede sürekli bir temsilcilik makamı ve örgütü bulundurması da gerekli değildir. Ad hoc diplomasi anlayışı Avrupa da hızla gerileyerek, 15. yüzyılda yerini sürekli diplomasi anlayışına bırakmaya başladı. 19. yüzyıldan itibaren de tüm dünya ülkeleri tedrici bir biçimde sürekli diplomasiye geçerek, ad hoc diplomasi anlayışını terk etmiştir. 3-Antik Yunan da Diplomasi Yakındoğu da başlayan diplomasinin kurumsal ve üslup boyutlarındaki gelişim süreci, Antik Yunan da daha da büyük bir ivme kazanmıştır. Diplomatik dokunulmazlık, konsolosluk kurumu, çok yanlı diplomasi, diplomatik temsilci seçimine ve yetkinliğine gösterilen önem gibi kurumsal özelliklerin yanı sıra, ittifak sistemi, ilkel anlamda güç dengesi anlayışının ortaya çıkışı gibi üslupla ilgili 6 Hüner Tuncer, Eski ve Yeni Diplomasi, 2. B., Ankara, Ümit Yay., 1995, s. 14. 7 Seha L. Meray, Devletler Hukukuna Giriş, C. II., 4. B., Ankara, AÜ SBF Yay., 1975, s. 12. 9

özellikler de Eski Yunan da bugünkü anlamına yaklaşmıştır. 8 Antik Yunan da diplomasinin gelişmişliğinin en önemli göstergesi, bugün kullanılan diplomasi kelimesinin Yunanca dan türemesidir. Đkiye katlanmış yaprak, belge anlamına gelen diploma Antik Yunan da ortaya çıkmış ve diğer dillere geçmiştir. Antik Yunan dünyasında diplomasinin gelişmesinin birkaç nedeni bulunmaktadır. Bu nedenler ana hatlarıyla şu şekilde sıralanabilir: Birincisi, devletlerarası sistemin birbirleriyle yakın ilişki içindeki çok sayıda aktörden oluşması diplomatik ilişkileri yoğunlaştırmaktaydı. Antik Yunan tarihi boyunca, çok kısa dönemler haricinde hiçbir güç ya da blok diğer güçler üzerinde tam hâkimiyet kuramadı ve sistem çok aktörlü yapısını sürdürdü. 9 Bu çerçevede, hem diplomasinin öznesi olan aktörler varlıklarını korudular, hem de diplomasi bizatihi bu yapının sürdürülmesi açısından sıkılıkla başvurulan bir araç oldu. Aktörler varlıklarını sürdürmek, güç dengesi anlayışı çerçevesinde ittifak ilişkileri kurmak ve geliştirmek amacıyla diplomasiyi kurumsal ve yöntemsel açıdan geliştirdiler. 10 Bunda Yunanistan ın coğrafi koşullarının siyasal birliğin kurulmasını engelleyen özelliklerinin de büyük rolü bulunmaktaydı. 8 Tuncer, Eski ve Yeni Diplomasi, s. 16-19. 9 A. Nuri Yurdusev, Uluslararası Đlişkiler Öncesi, Devlet, Sistem ve Kimlik, Atila Eralp(der.), 2. B., Đstanbul, Đletişim Yay., 1997, s. 31. Yunan devletlerarası sisteminin analizi için bkz: K. J. Holsti, International Politics: A Framework for Analysis, 2. Ed., London, Open University Press, 1974, s. 45-53. Yunan kent-devletleri arasındaki ilişkiler ve diplomasinin işleyişi üzerine ayrıntılı bir çalışma için bkz: Frank Adcock ve D. J. Mosley, Diplomacy in Ancient Greece, London, Thames and Hudson, 1975. 10 Bu durum sadece Yunan kent-devletlerinin kendi aralarındaki mücadelelerinde değil, aynı zamanda dışarıdan gelen bir güce karşı tavırlarında da görülmektedir. Örneğin, MÖ 481 deki Pers saldırısında birbirlerinin en büyük rakibi olan Sparta ve Atina, diğer kent-devletleriyle beraber bir ittifak kurmaktan çekinmemişlerdi. Charles Freeman, Mısır, Yunan ve Roma: Antik Akdeniz Uygarlıkları, Çev:Suat Kemal Angı, Ankara, Dost Kitabevi, 2003, s. 187. 10

Çok aktörlü sistem çerçevesinde devletler arasında en basit anlamda da olsa egemen eşitliğin ortaya çıkması ve kabul edilmesi, diplomasinin gelişimi açısından olumlu etkide bulundu. Nitekim, bu bağlamda devletler arasında ilk örgütlenmeler de ortaya çıktı. Amphictyonic Lig olarak adlandırılan ve Yunan dünyasında ortaya çıkan kimi sorunların görüşüldüğü bu birlikler, Yunan devletleri arasında -genel ve sürekli olmasa da- örgütlenme ve kurallaşmanın yolunu açtı. Đlk defa Yakındoğu da ortaya çıkmakla birlikte, diplomasinin gelişimi açısından çok önemli bir olgunun, diplomatik dokunulmazlığın Antik Yunan da korunduğu ve geliştirildiği de vurgulanmalıdır. 11 Đkincisi, Antik Yunan ekonomisinin ticarete dayalı yapısı diplomasinin gelişiminde büyük rol oynadı. Ticaret, toplumlar arasındaki ilişki ve etkileşimi geliştiren yönü ve çatışma yerine uzlaşmayı temel alan doğası gereği diplomasinin gelişiminde etkili oldu. Nitekim, bir site devletine gelen tüccarların ticari haklarının yurttaşlık bağıyla bağlı oldukları site tarafından korunması amacıyla konsolosluğun ilk örneğini oluşturan proxenos luk kurumunun oluşturulmasında, ticaretin büyük etkisi olmuştur. 12 Yunanistan da ticaretin gelişmesinin diplomasi açısından bir başka olumlu etkisi de, diplomatik ilişkilerin sadece Yunan kentleri arasında değil aynı zamanda Yunan kentleri ile Yakın Doğu uygarlıkları arasında da gelişmesini sağlamasıdır. Akdeniz havzasında kurulan Yunan kolonileri bu gelişimi daha da arttırmıştır. 13 Üçüncüsü, Yunan kent-devletlerinin ortak dile, dine, kültüre ve benzer siyasal sisteme sahip olmaları diplomasinin gelişiminde çok etkili oldu. Devletlerarası 11 Tuncer, Eski ve Yeni Diplomasi, s. 17. 12 Nicolson, The Evolution of Diplomatic Method, s. 8. 13 MÖ 9. yüzyıldan itibaren Yunan kentlerinin Yakın Doğu yla ticarete ağırlık verdikleri, bu bağlamda iletişimin ve karşılıklı etkileşimin arttığı görülmektedir. Freeman, Mısır, Yunan ve Roma: Antik Akdeniz Uygarlıkları, s. 117 124. 11

sistemin kurulması ve işleyebilmesi açısından ortak noktaların fazlalığının önemli bir avantaj olduğu açıktır. 14 Benzer sosyo-ekonomik yapılar; benzer kültürel, dinsel ve ideolojik yapıların ortaya çıkmasını sağladı. Bu ortaklık ya da benzerlik, kolektif bir bilincin ve kimliğin ortaya çıkışında büyük rol oynamıştır. Örneğin, yukarıda belirtilen Amphictyonic Lig ler, Antik Yunan da kent-devletleri gelişim sürecindeyken, kutsal bir mekânın saldırılara karşı müştereken korunması amacıyla oluşturulan birliklerdi. Bu lige giren kent ya da kabileler, aralarındaki anlaşmazlıkları ortadan kalkmış sayarlardı. 15 Ayrıca, bu ortaklaşalık/benzerlik, Yunan kent-devletlerinin birbirlerini etkileyerek ortaya çıkardıkları kurum ve anlayışları ihraç edebilme yolunun açılmasını da kolaylaştırdı. Yunan kent-devletleri arasındaki diplomatik sistemin altında kökleşmiş bir sosyo-ekonomik yapının ve bu temelin üzerinde de bir siyasal, kültürel, askeri ve ideolojik etkileşim ağının olduğu açıkça görülmektedir. Bütün bu olumlu dinamiklere rağmen, Yunan kent-devletleri açısından barışın korunmasına önem verildiği söylenemez. Yunan kent-devletleri için savaş olağan ya da normal durumdu. Bu çerçevede kent-devletleri arasındaki müzakerelerde tehditlere başvurulması oldukça yaygındı. 16 Ayrıca, diplomasinin ve diplomatlığın bir profesyonel uğraş olarak görülmemesi, diplomasinin temsil, hitabet incelikleri gibi alanlarda yeterince gelişememesine yol açtı. Diplomasi günümüzdekinden çok daha doğrudan, uzlaşmayı engelleyecek kadar realist bir retoriğe dayanmaktaydı. Bu da diplomasinin uzlaşmayı ve barışı sağlamasında 14 Keith Hamilton ve Richard Langhorne, The Practice of Diplomacy: It s Evolution, Theory and Administration, London and New York, Routledge, 1995, s. 9. 15 Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, 6. B., Ankara, TTK Yayınları, 1995, s. 104. 16 Anna Missiou-Ladi, Coercive Diplomacy in Greek Interstate Relations, The Classical Quarterly, Vol.37, No:2, (1987), s. 337. 12

olumsuz rol oynadı. 17 Bütün bunların yanısıra, Yunan devletleri arasındaki ortak siyasal, ekonomik, dinsel, kültürel bağlara rağmen, genel anlamda kent-devletleri arasında bir kurallaşmaya gidilememesi, ortak bir devletlerarası hukuk yaratılamaması da dikkat çekicidir. 18 4-Roma Đmparatorluğu nda Diplomasi Antik Yunan ın kültürel anlamda en büyük mirasçısı olan Roma nın, diplomasinin gelişimi açısından yaptığı katkıların fazla olmadığı görülmektedir. Bu durum, Roma nın sosyo-ekonomik, coğrafi, siyasi, askeri ve ideolojik koşullarının Antik Yunan dan çok farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu koşullara bakıldığında şu sonuçlara varılabilir: Birinci olarak, Roma Đmparatorluğu MÖ 6. yüzyılda küçük bir kent-devleti olarak tarih sahnesine çıkmasına rağmen, MS 1. yüzyılda tüm Akdeniz havzasını ve Batı Avrupa yı kontrol altına alan büyük bir güce dönüştü. Bu coğrafyadaki neredeyse bütün siyasal aktörleri teker teker tasfiye ederek, bir siyasal sisteme eklemlenmek yerine kendini bir sisteme dönüştürdü. Dolayısıyla diplomatik ilişkiler, aktörlerin bizzat Roma tarafından tasfiyesiyle -diplomasinin en azından iki taraflı bir süreç olduğu düşünüldüğünde- öznelerini kaybetmeye başladı. Roma nın hızla artan 17 Antik Yunan la ilgili çeşitli belgeleri inceleyen Grant bu sonuca varmaktadır. J. R. Grant, A Note on the Tone of Grek Diplomacy, The Classical Quarterly, Vol. 15, No:2, (November 1965), s. 261 266. 18 Amos S. Hershey, The History of International Relations During Antiquity and Middle Ages, The American Journal of International Law, Vol.5, No:4, (October 1911), s. 912. 13

gücü ve genişleme yanlısı dış politikası, diplomasiye ve onun temsil ettiği uzlaşma ve barış anlayışına değil, çatışma ve güce dayalı siyasal anlayışa dayanmaktaydı. 19 Bu anlayış Roma nın ideolojik anlamda kendini tanımlaması ve bu çerçevede politika izlemesinin de bir sonucuydu. Sahip olduğu güç çerçevesinde çevresindeki diğer devletleri eşit olarak görmeyen Roma nın, diplomasi açısından çok önemli olan egemen eşitliği kabul etmediği görülmektedir. 20 Dolayısıyla, diplomatik ilişkilerin yürütülmesinde diğer devletlerin bir taraf ya da özne olarak değil, bağımlı ve ileride ele geçirilecek ülkeler olarak görülmesi diplomasinin ikinci plana atılmasına neden oldu. Pax-Romana (Roma Barışı) olarak adlandırılan bu anlayış Roma genişlemeciliğinin ideolojik kaynağını oluşturmaktaydı. Sözkonusu ideoloji çerçevesinde Roma kontrolü dışındaki bütün ülkeler Roma egemenliğine alınması gereken yerler olarak görülmekteydi. Roma nın askeri güce dayalı anlayışının, devletin güçlendiği ve Đtalya yarımadasının ötesine sıçradığı MÖ 3. yüzyıldaki Kartaca savaşları sonrasında çok daha belirginleştiği gözlenmektedir. Đkinci olarak, Roma ekonomisinin Antik Yunan ın aksine esas olarak tarıma dayandığı görülmektedir. 21 Tarıma dayalı ekonomi; sosyal, siyasal ve askeri örgütlenmenin de tarımsal örgütlenme çerçevesinde şekillenmesini sağladı. Ayrıca, Roma açısından dış dünyayla yürütülen ticaret çok daha tali bir öneme sahip oldu. 19 Romalılar için barışın korunması doğrudan doğruya ezici askeri gücün korunmasıyla ilgili bir olguydu. Brian Campbell, Diplomacy in the Roman World (c.500 BC-AD 235), Diplomacy and Statecraft, Vol.12, No:1, (March 2001), s. 2. 20 Roma, gelişme sürecinde bir kent-devletiyken, çevresindeki kent-devletleriyle egemen eşitliği ve karşılıklılığı temel alan anlaşmalar yaptı. Bu anlayış çerçevesinde, yarımadadaki diğer devletlerle oluşturulan Latin Konfederasyonu, zamanla kuruluş ilkelerinden uzaklaşmaya başladı. Bir süre sonra, Roma Senatosu egemen eşitliği ve oydaşmayı reddederek bütün kontrolü eline aldı. Nicolson, The Evolution of Diplomatic Method, s. 16. 21 Robert Lerner, Standish Meacham ve Edward Mcnall Burns, Western Civilizations: Their History and Culture, 12. Ed., New York and London, W W Norton & Company, 1993, s. 162. 14

Dolayısıyla, diplomasinin gelişimi açısından çok büyük bir öneme sahip bulunan ticaret, bu gelişimi sağlamakta pek yeterli olamadı. Bunun yanında, tarıma dayalı ekonomi aynı zamanda fetihçi anlayışı da beslemekteydi. Savaşlar ve bunun sonucunda yeni topraklar ele geçirme arzusunun ekonomik temelleri de çok belirgindi. Yeni tarım alanları ve kölelerin ele geçirilmesi ve fethedilen ülkelerin zenginliklerinin ve kaynaklarının yağmalanması, özellikle cumhuriyet döneminde gücü elinde tutan aristokrasinin temel arzusuydu. Yeni ele geçirilen topraklar aynı zamanda artan nüfusun bu bölgelere yerleştirilmesini ve bu sayede sosyal huzursuzlukların azaltılmasını da sağlıyordu. 22 Bu fütuhatçı anlayış, askeri güçle ekonomi arasında çok belirgin bir bağın ortaya çıkmasına neden olmuş, ekonomik gücün korunması yeni askeri başarılara, yeni askeri başarılar da toprak fethine, dolayısıyla yeni kaynakların ekonomiye kazandırılmasına bağlı hale gelmişti. Üçüncü olarak, Đtalyan yarımadası MÖ 10. yüzyıldan itibaren yoğun bir göçe sahne olmuş, değişik halklar yarımada üzerinde farklı uygarlıklar kurmuştur. Eski Yunan ın aksine bu topraklar üzerinde ortak bir dil ve kültürün ortaya çıkışı doğal süreçte olmamıştır. Roma, büyüyüp çevresine yayıldıkça ortak bir dili (Latince) ve kültürü kendisi dayatmıştır. 23 Roma nın genişledikçe bölgeyi asimilasyonuna dayanan bu süreç, benzer dile, kültüre, inançlara ve siyasal yapılara sahip devletlerden oluşan bir sistemin gelişimini önledi. Bütün toplumlar dış sistem oluşmadan Roma nın iç sisteminin bir parçası oldular. Dolayısıyla, diplomasinin konusu olacak bütün sorunlar kısa sürede birer iç siyasal soruna dönüştü. Bu da diplomasinin gelişimine büyük darbe vurdu. 22 Freeman, Mısır, Yunan ve Roma: Antik Akdeniz Uygarlıkları, s. 384. 23 Halil Demircioğlu, Roma Tarihi, C. I., 3. B., Ankara, TTK Yay., 1993, s. 204. 15

Roma nın diplomasiyi uzun erimli ve sürekli bir süreç olarak da görmemekteydi. Bunun da ötesinde, Roma ya komşu ülkeler ya da bağlı ülkelerle ilgili bir diplomatik uyuşmazlık ortaya çıktığında, bunun öncelikli olarak askeri bir konu olduğu düşünülmekteydi. Genelde bu tip konularla askeri makamlar ilgilenmekteydi. Sorunun önemli bir dış politika konusu olarak görülmesi, dolayısıyla diplomasinin devreye sokulabilmesi için, krizin büyümesi ve basit askeri tedbirlerin ötesinde bir boyuta ulaşması gerekliydi. 24 Yukarıda vurgulanmaya çalışılan tüm olumsuz dinamiklere rağmen, Roma nın bütünüyle diplomatik süreçten uzak olduğunu söylemek de mümkün değildir. Đmparatorluk en güçlü olduğu dönemde bile diplomatik süreçte yer alarak diplomasiyi kullanmıştır. 25 Burada vurgulanması gereken, Roma nın diplomasiyi algılama biçimidir. Roma, özellikle bir büyük güç haline geldiği MÖ 3.-2. yüzyıldan itibaren dış politikasını askeri güce ve genişlemeye dayandırdı ve diplomasinin gelişimi açısından çok önemli olan devletlerarası eşitlik ilkesini tamamen reddetti. Sorunları mümkün olduğunca askeri yöntemlerle çözme yolunu seçerek, dış politikasını güç politikası üzerine oturttu. Bu dönemde geliştirilen Pax-Romana anlayışı da barışın ve düzenin sadece Roma hâkimiyeti altında olabileceğinin, dolayısıyla çevre ülkelerin ortak ya da taraf değil, sadece henüz kontrol altına alınamamış ülkeler olarak görülmesinin ideolojik bir ifadesiydi. Roma nın güce dayalı dış politika teorisi ve retoriği, bu güç çerçevesinde diğer aktörleri küçük görme ve ezme anlayışı kendisini diplomasi uygulamalarında göstermekteydi: 24 Hamilton ve Langhorne, The Practice of Diplomacy, s. 13. 25 Campbell, Diplomacy in the Roman World (c.500 BC-AD 235), s. 18. 16

Roma nın diğer ülkelere ve bağlı devletlere gönderdiği ve Đmparatorluğa geçişe kadar Senato tarafından belirlenen elçilerin 26, genelde senatörler kimi zaman da üst düzey askeri komutanlardan seçildiği görülmektedir. 27 Bu üst düzey görevli tercihinin, elçinin gönderilen devlet nezdinde itibar görmesi ve Roma nın büyüklüğünü yansıtması kaygısına dayandığı ileri sürülebilir. Böylece Roma, elçi gönderdiği ülkeye gücünü ve azametini bir kez daha göstermiş, gücü temel alan anlayışını diplomasisine de yansıtmış oluyordu. Roma ya gelen yabancı elçilerin ise, ilke olarak diplomatik dokunulmazlığa sahip olmalarına rağmen, sıkıca kontrol edildikleri, ülkeleriyle özgürce haberleşmelerinin bile engellendiği bilinmektedir. Roma kanunlarına aykırı davranışlarda bulunan yabancı elçiler Romalı görevliler eşliğinde zorla sınır dışına çıkarılmakta ve kendi ülke yetkilileri tarafından cezalandırılmaları sağlanmaktaydı. Roma ya gelen elçi ve maiyetlerinin bütün giderlerinin Roma Devleti tarafından karşılanması da Roma nın büyüklüğünün gösterilmesi çabası açısından dikkat çekicidir. Roma devleti güçlendikçe, kimi durumlarda başkente elçi göndermek yerel Roma generalinin iznine bağlı hale gelecek, bir elçilik heyetinin başkente girmesi bile quastor urbanus adı verilen Roma yetkilisinin onayıyla gerçekleşebilecekti. Senatoya gelerek mesajını ileten yabancı elçiye Senatörler soru sorabilmekte, hatta elçi adeta sorguya çekilebilmekteydi. 28 Roma da diplomasi kurumsal olarak da gelişmemiştir. Bu durumun Roma gibi Antik çağın en önemli ve güçlü bürokratik mekanizmasını oluşturan bir uygarlıkta olması dikkat çekicidir. Roma bürokrasisi içinde, doğrudan doğruya 26 Roma elçilerine nuntii ya da oratores adı verilmekteydi. Nicolson, The Evolution of Diplomatic Method s. 17. 27 Ibid., s. 6. 28 Ibid., s. 18 19. 17

diplomasi ya da daha geniş anlamda dış politika konusunda uzmanlaşmış hiçbir kurum ya da görevlinin olmadığı görülmektedir. 29 Dış politikayla ilişkilendirilebilecek tek kurum olan Fetials Koleji ise savaş ilanına hukuksal açıdan karar vermek ve bunun biçimsel yönlerini uygulamaktan sorumluydu. 30 Sorumluluk sahası sadece bu eylemlerin gelenekler ve kurallar çerçevesinde uygulanmasını denetlemek ve sağlamak olan bu kurulun 20 üyesinden hiçbirinin dış politikanın belirlenmesi ve yönetilmesiyle ilgili herhangi bir yükümlülüğü ve hakkı bulunmamaktaydı. 31 Đmparatorluğun özellikle gücünün doruğunda olduğu MÖ 3. ve MS 3. yüzyıllar arasında egemen olan bu anlayış, zayıflamayla beraber değişmeye başladı. Her ne kadar Roma, kendi uygarlığının emsalsiz olduğu ve kendisi dışındaki dünyanın bir taraf olarak kabul edilemeyeceği yönündeki teorisini/iddiasını sürdürse de, reel-politikanın dayattığı dinamikler Roma nın rakip güçlerle diplomatik ilişkilerini daha fazla geliştirmek zorunda kalmasına neden oldu. Pax-Romana anlayışı resmen olmasa da fiilen geçerliliğini yitirdi. Bu durumun temel göstergesi, imparatorluğun genişlemeci siyasetini terk ederek, sınırlarını korumaya dayalı statükocu ve dolayısıyla barışçı bir politikaya dönmesiydi. Kendisini ilk olarak kuzeyde Germen kabilelerine karşı Ren nehri boyunca sabit bir savunma hattı kurulmasıyla gösteren bu değişiklik, devletin yeni dış politikasını açıkça göstermekteydi. Öte yandan, MS. 1. ve 2. yüzyıllarda doğuda beliren Parth tehlikesi, bu büyük gücün sadece askeri tedbirlerle değil aynı zamanda diplomasinin etkin 29 Campbell, Diplomacy in the Roman World (c.500 BC-AD 235), s. 12. 30 Bu kurulun Senato nun kontrolü altında olduğu unutulmamalıdır. Hershey, History of International Relations, s. 920. 31 Hamilton ve Langhorne, The Practice of Diplomacy s. 14. Tuncer ise bu kurula daha büyük bir önem vermektedir. Tuncer, Eski ve Yeni Diplomasi, s. 19-20. 18

biçimde de kullanılarak dengelenmesini gerektirmişti. 32 Đmparatorluk kendisine rakip olacak unsurları güce dayalı anlayışı çerçevesinde askeri güç kullanarak ele geçirme ve kendi sistemine katma imkânını kaybetmişti. Bir başka ifadeyle, Pax-Romana nın maddi dinamikleri ortadan kalkmış, bu durum dış politikaya, dolayısıyla diplomasiye de yansımaya başlamıştı. Bu çerçevede, Romalıların, barbar olarak adlandırdıkları Germenleri sadece askeri güçle kontrol yerine, diplomatik yollarla dizginlemeye çalıştıkları görülmektedir. Bunu da sözkonusu kabilelerle ticari ve diplomatik bağlar kurma, birleşmelerini engellemek için birbirlerine karşı oynamak, rüşvetle satın almak gibi yollarla yapmaya çalıştılar. 33 Görüldüğü gibi, Roma gücündeki zayıflama ve diğer reel-politik dinamikler, Roma nın güce dayalı politikasını değiştirmiş, fütühata dayalı siyaseti terk ederek statükocu ve barışçı dış siyasete yönelmek zorunda kaldıkça devletin diplomasiyi kullanma kaygısı artmıştır. Bu durumun, devletin dayandırıldığı ve Roma nın biricikliği ve onun sınırları dışındaki dünyanın devletlerarası sistem açısından bir özne olamayacağı doğrultusundaki felsefeyi de fiilen ortadan kaldırdığı açıktır. Dolayısıyla, Roma bir devletlerarası sistemi ve onun öznelerinin varlığını kabul etti ve bu sistem içinde iletişim kanalı olarak diplomasiyi daha belirgin bir biçimde kullanmaya başladı. Roma zayıfladıkça, diplomasi bizatihi devletin korunması açısından merkezi bir önemi haiz olacaktı. 5-Bizans Đmparatorluğu nda Diplomasi 4. yüzyılda doğu ve batı olarak ikiye ayrılan Roma Đmparatorluğu nun doğusu, bir yüzyıl kadar sonra ortadan kalkan batısının aksine varlığını 15. yüzyıla 32 Arther Ferril, Roma Đmparatorluğu nun Büyük Stratejisi, Paul Kennedy(ed.), Savaşta ve Barışta Büyük Stratejiler, Çev:Ahmet Fethi, Đstanbul, Eti Kitapları, 1995, s. 115-116. 33 Freeman, Mısır, Yunan ve Roma: Antik Akdeniz Uygarlıkları, s. 538. 19

kadar sürdürdü. Helen kültürünün ve Ortodoksluğun etkisiyle geçirdiği değişime rağmen Bizans 34, Roma nın ana mirasçısıdır. Dolayısıyla, Roma nın diplomasi anlayışı bağlamında geçirdiği değişimin incelenmesinin Bizans tarihi çerçevesinde de yapılması yerinde olacaktır. Roma açısından diplomasinin tedrici bir biçimde anlam değiştirdiği ve bunun diplomatik üsluba yansıdığı yukarıda belirtilmişti. Bu çerçevede vurgulanması gereken ilk nokta, Bizans ın Roma nın aksine diplomasiyi kurumsal ve üslup boyutlarında geliştirdiğidir. Bunun temel nedeni, Bizans ın Roma nın sahip bulunduğu güce hiçbir zaman sahip olamaması ve reel-politik koşulların diplomasinin yoğun ve etkili bir biçimde kullanılmasını zorunlu kılmasıdır. Bizans için diplomasi her şeyden önce bir varlığını sürdürme yolu ve çabasıdır. Roma nın zayıflayarak parçalanmasına, daha sonra batısının yıkılmasına ve tarih sahnesine yeni güçlerin girmesine neden olan Kavimler göçüyle başlayan süreçte, Bizans kendi varlığını koruyabilecek ve rakiplerini tasfiye edecek güçten yoksun duruma düştü. Bunun yanısıra devletlerarası sistemin o döneme kadar tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok-aktörlü hale gelmesi sorunu daha da büyütmekteydi. Germen ve Slav kabileleri, Türk boyları ve devletleri, Đslam devletleri, Persler, Haçlılar gibi çok sayıda ve farklı güçlü düşmanla karşı karşıya kalan Bizans, aynı zamanda ülke içindeki ayrılıkçı merkezkaç güçlerle de uğraşmaktaydı. Bu tehditleri ortadan kaldıracak askeri ve ekonomik güce sahip olamayan Bizans, doğal olarak siyasetin, dolayısıyla diplomasinin kanallarını kullanma yolunu seçti. 35 34 Aslında tarihte kendini Bizans olarak adlandıran hiçbir devlet yoktur. Doğu Roma kendini Roma Đmparatorluğu olarak adlandırmaktaydı. Bizans adı imparatorluk yıkıldıktan yüzyıllar sonra Alman tarihçiler tarafından verilmiştir. 35 Hamilton ve Langhorne, The Practice of Diplomacy, s. 14 15. 20

Bizans ın diplomasi anlayışı ve diplomasinin kurumsal ve üslup boyutlarına yaptığı katkıların analizinden önce vurgulanması gereken bir başka husus daha bulunmaktadır. Bizans, her ne kadar diplomasi olgusuna ve kullanımına verdiği önem çerçevesinde Roma dan farklılaşsa da, devletin dayandığı felsefe anlamında bir süreklilik göstermekteydi. Bu da, Roma nın tek gerçek ve meşru güç olduğu, sınırları dışında kalan dış dünyanın sadece daha kontrol altına alınamamış, taraf/özne olamayacak ötekiler olduğu düşüncesidir. 36 Bizans Đmparatorluğu nun özellikle Nikephoros Phokas, Ionnas Çimiskes ve II. Basileios yönetiminde güçlendiği ve yeni fetihler yaptığı 10. yüzyılda bu anlayışın ve söylemin sıklıkla kullanıldığı görülmektedir. 37 Roma nın dinsel inanışlardan büyük ölçüde bağımsız, siyaseten ürettiği bu felsefe, Bizans ta dinsel inanışla desteklenerek, Ortodoks Hıristiyanlık sözkonusu söylemin kurgulanmasında ve meşrulaştırılmasında yoğun bir biçimde kullanıldı. Bu söylem esas olarak şöyle özetlenebilir: Roma imparatorluğu Đsa nın dünyada yeniden zuhuruna kadar sürecektir. Ayrıca, Tanrı takdir ettiği için Batı da kaybedilen topraklar, kaçınılmaz olarak imparatorluğa geri dönecektir. Tek bir imparator vardır, o da Konstantinapolis te oturan Roma imparatorudur. Diğer ülkelerin liderleri kendilerini sadece kral olarak adlandırabilirler. Yalnızca Şarlman gibi çok başarılı olanları imparatorun kardeşi olabilir, diğerleri sadece onun oğulları ya da yeğenleridir. Hıristiyan ailesinin (oikoumene) başı/babası (paterfamilias) Roma imparatorudur. Tanrı tarafından 36 Uygar dünya-barbar dünyası ayrımına dayanan bu anlayış, Antik Yunan dan Roma ya geçmişti. Dimitri Obolensky, The Principles and Methods of Byzantine Diplomacy, Diplomacy, Vol. II., Chister Jonsson ve Richard Langhorne(ed.), London, Sage Publications, 2004, s. 121. 37 Bu yeniden güçlenme ve genişleme dönemi için bkz: Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Fikret Işıltan, 4. B., Ankara, TTK Yay., 1995, s. 264-296. 21

seçilen, taçlandırılan ve korunan imparator, Tanrı kelamının görüntüsü, hükmettiği imparatorluk da cennetteki krallığın dünyaya yansımasıdır. 38 Teorikliğin ötesine neredeyse hiçbir zaman geçemeyen bu söylem Bizans ın kurguladığı hiyerarşiyi ve ötekileştirmeyi göstermesi açısından dikkat çekicidir. Gentiles olarak adlandırılan Bizans dışındaki tüm toplumlar, Roma dakine benzer bir biçimde ötekileştirilmekteydi. Bu ötekileştirme, devletin gücünü tamamen kaybettiği 13. yüzyıldan çöküşe kadar geçen dönemde anlamını tamamen kaybetti. Nitekim, çöküşün son aşamasında Bizans hükümdarları, Hıristiyan dünyasının babası imparatorlar, oğulları Batılı kralların ayaklarına giderek yardım için başvurmakta 39, bizzat Roma ya gidip sapkın Papa dan yardım istemekte, hatta Katolik inancına geçmekte 40, taht mücadelelerinde kafir Türklerle ittifak yapmakta 41, barbar ve kafir Altınordu devletiyle evlilik yoluyla 42 siyasal bağlar kurmakta tereddüt etmeyeceklerdi. Güçsüzleşme ve devletin içine girdiği genel kriz, genel devlet felsefesi ve dolayısıyla diplomasi teorisiyle siyasal pratik arasındaki tezadı gittikçe derinleştirmişti. Bu durum, devletin, çöküşün son döneminde Katolik Kilisesi ile Ortodoks Kilisesinin birleştirilmesi sayesinde Batı dünyasının desteğini alma çabasında ortaya çıktığı gibi, çok güçlü dinsel dogmalara aykırı bir çelişkiyi bile göze almasına neden olmaktaydı. Siyasal pratikteki değişimin diplomatik eylem üzerindeki etkisi öylesine belirgindi ki, 10. yüzyılda devletin güçlü olduğu dönemde 38 Donald M. Nicol, Bizans ın Son Yüzyılları (1261-1453), Çev: Bilge Umar, 2. B., Đstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yay., 2003, s. 77. Bizans resmi söylemini yansıtan bu hiyerarşik kurgu için bkz: Georg Ostrogorsky, The Byzantine Empire and the Hierarchical World Order, The American Slovanic and East European Review, Vol. XXXV, No: 84, (1956), s. 1 14. 39 Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 494. 40 Ibid., s. 495-496. 41 Đsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, C. I., 7. B., Ankara, TTK Yay., t.y., s. 134-135. 42 Nicol, Bizans ın Son Yüzyılları (1261-1453), s. 87. 22

imparator Nikeforos Fokas, Almanya dan gelen bir elçi kendisine Roma imparatoru yerine Greklerin imparatoru diye hitap edince sert tepki göstermiş, buna mukabil 13. yüzyılda imparatorluk çöküş sürecindeyken, VIII. Mikhael, Papa kendisine Konstantinapolis imparatoru diye hitap edince buna karşı çıkamamıştı. 43 Bizans imparatorlarının sözkonusu çelişkiyi aşabilmek ve bu çelişkiye neden olan siyasal eylemlerini meşrulaştırabilmek için gene siyaset felsefesine başvurdukları görülmektedir. Bu bağlamda geliştirilen ve kullanılan kavram/ilke oikonomia (uzlaşma) dır. Bu çerçevede, gelecekte daha büyük yararlar elde etmek için, şimdi küçük ödünler verilmesinin yönetim açısından gerekli olduğu ileri sürülmektedir. 44 Doğu toplumlarındaki hikmet-i hükümet anlayışına benzerliği dikkat çeken bu siyasal pragmatizmin kendini en açık bir biçimde gösterdiği başlıca alanlardan biri de diplomasi olmuştur. Bizans ın diplomasinin gelişimine yaptığı büyük katkılar bu olgu gözönünde tutularak incelendiğinde daha kolay anlaşılabilecektir. Bizans ın diplomasinin kurumsal boyutuna yaptığı katkıları şu şekilde özetleyebiliriz: Bizans imparatorları tarihte ilk defa uzmanlık alanı dış ilişkiler olan bir kamu birimi kurdular. Bu birim yabancı ülkelere gönderilecek elçilerin profesyonel birer görüşmeci olarak eğitilmelerini sağlıyordu. Bu eğitim çerçevesinde, elçilere görevlerini yaparken dikkat etmeleri gereken protokol, görüşme metodu gibi hususlar öğretilmekteydi. Ayrıca, elçilere göreve başlamadan önce verilen yazılı yönergede dikkat edilmesi gereken genel ve özel hususlar bir kez daha vurgulanmaktaydı. Benzer bir bürokratikleşmenin protokol ve merasim işleri açısından da gerçekleştirildiği görülmektedir. Skrinion Barbaron adı verilen bu birim yabancı 43 Ibid., s. 79-80. 44 Ibid., s. 79. 23

elçilerin karşılanması, ağırlanması, huzura kabulleri ve hatta kontrol edilmeleri gibi işlerden sorumluydu. 45 Profesyonelleşme, diplomasinin Bizans açısından taşıdığı önemin bürokratik yapıya da yansıdığını göstermesi açısından önemlidir. Diplomasinin, ülkenin gücünü ve varlığını korumanın temel yöntemi haline gelmesi, genel bürokratik örgütlenmenin bu boyut çerçevesinde şekillendirilmesinde rol oynamıştır. Diplomasinin üslup boyutuna bakıldığında da çeşitli olguların altı çizilebilecektir: Öncelikle, ayrıntılı biçimde düzenlenen protokol kuralları ve merasimlerde yabancı elçilerin imparatorluğun gücü ve ihtişamından etkilenmelerinin sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu güç ve ihtişam gösterisi, yabancı ülkelere giden Bizans elçileri açısından da sözkonusudur. Diplomasinin şeklî unsurlarının bile diplomatik sürecin çok önemli bir parçası olarak görüldüğü, yürütülen diplomasinin hedefi açısından bir kazanç olması için uğraş verildiği gözlemlenmektedir. 46 Đkinci olarak, Roma nın aksine genel olarak barışçı yöntem ve bu bağlamda diplomasi, her zaman savaşa yeğ tutulan birinci tercih niteliğindedir. Bu durum, yukarıda vurgulandığı gibi devletin içinde bulunduğu reel-politik koşullardan kaynaklanmaktaydı. Dolayısıyla, Bizans için diplomasi, bizatihi dış politikasının merkezine oturan bir olgu oldu. Üçüncü olarak, Bizans ın diplomatik yöntemi her yönüyle kullanmaya çalıştığı görülmektedir. Bu çerçevede diplomatik yöntem sadece görüşme, pazarlık, anlaşma gibi olağan boyutlarıyla değil, aynı zamanda aldatma, rüşvet, birbirine saldırtma, entrika, suikast gibi daha olağandışı boyutlarıyla da kullanılmıştır. Nitekim, yabancı adamlarının devletin yüce çıkarları adına satın alınması meşru bir 45 Nicolson, The Evolution of Diplomatic Method, s. 25-26. 46 Tuncer, Eski ve Yeni Diplomasi, s. 22. 24

davranış olarak görülmekteydi. 47 Bizans açısından parayla satın almanın maliyeti, bir savaşı kaybetmenin maliyetinden çok daha önemsizdi. 48 Bunun yanısıra, o zamana kadar hiç görülmediği bir biçimde, diplomatik sürecin taraf ülkelerden bilgi toplamak, yani istihbarat amacıyla da kullanıldığı bilinmektedir. Dördüncü olarak, Ortodoks Hıristiyanlık dış politika ve diplomasinin yürütülmesinde işlevsel biçimde kullanılmaktaydı. Bizans 7. yüzyıldan itibaren doğudan gelen Đslam tehlikesine karşı Hıristiyanlığın savunucusu olduğunu vurgulayarak, Batılı Hıristiyan güçlerden destek almaya çalıştı. Đstanbul un Ortodoks Hıristiyanlığın merkezi olması, Bizans a ayrı bir güç ve meşruiyet sağlamaktaydı. Bunun yanısıra, Bizanslı rahipler imparatorluğun hâkimiyet sahası dışındaki alanlarda Ortodoks inancının yayılması için çabalıyordu. Bu sadece Ortodoksluğun değil, aynı zamanda Ortodoksluğun merkezi Konstantinapolis in de diğer toplumlar üzerinde etkinlik kazanmasının bir yoluydu. Böylece, Bizans Ortodoksluk yoluyla bu toplumlar üzerinde hegemonya kurabiliyordu. Bizans değerleri, yaşam biçimi ve düşünce yapısı bu toplumlarda yayılıyordu. 49 Görüldüğü gibi, Bizans, diplomasinin kurumsal ve üslup boyutlarında gelişimi açısından önemli bir tarihsel sürece sahne olmuştur. Tez açısından Bizans döneminin en önemli etkisi ise, bu deneyimin sürekli diplomasinin doğduğu Đtalya ya ve Roma/Bizans geleneğinin en önemli mirasçısı Osmanlı Đmparatorluğu na etkisidir. Bu etkiler ileride incelenecektir. 47 Ibid., s. 22. 48 Hamilton ve Langhorne, The Practice of Diplomacy, s. 17. 49 Ibid., s. 16 17. 25