SEÇİMLERE KATIL. Geleceğin Yönünü Belirle. Hz. Mûsâ ile Fir avun un Mücadelesinin Günümüzdeki İzdüşümü s. 40. Ortadoğu da Her Şey Sil Baştan s.

Benzer belgeler
Almanya daki slam Konferans ve Federal Alman Hükümetinin Entegrasyon Politikas

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLETİŞİM STRATEJİSİ

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani:

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Son 5 Yılda Türkiye Medyasında İnsan Hakları ve Nefret Söylemi. Şubat 2015

AESK ve Türkiye REX. Dış İlişkiler. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi

ANKARA NIN OYLARI SEÇİM GÜNLÜĞÜ

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR

EIPA LÜKSEMBURG İLE İŞBİRLİĞİ KAPSAMINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN FAALİYETLER

Daima eşit fırsatlar ırkçılığa karşı konu yılı. Federal Hükümetin Ayrımcılıkla Mücadele Ofisi

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

TÜRKİYE DE İŞ DÜNYASINDA ÇALIŞANLAR SOSYAL MEDYAYI NASIL KULLANIYOR?

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

Berlin Katılım gelişmesinin durumu ve perspektifler

Mark Zuckerberg, Facebook ve Aldatıcı Reklamlar. Mark Zuckerberg, Facebook adlı sosyal medya sitesinin kurucularından biridir.

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

Türkiye nin Yeni AB Stratejisi ve Ulusal Eylem Planları

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

4. İslam İşbirliği Teşkilatı ( İİT ) Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Milletlerarası Ticaret Odası Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye Toplantısı 7 Mart 2014, İstanbul

DERSİMİZİN TEMEL KONUSU

ACR Group. NEDEN? neden?

Cumhuriyet Halk Partisi

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

ARBEIT & LEBEN ggmbh. Sürekli gelişen iş ve yaşam dünyanızdaki yolculuğunuzda sizlere eşlik ediyor ve destek oluyoruz

Demokrat Bireyden Demokratik Topluma

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

"AVUSTURYA'DAKİ BOSNALI VE TÜRK GÖÇMENLER" 1

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Tarabya Konferansı. Alman-Türk İşbirliği Konusu olarak İslam ve Avrupa

İZMİR BÖLGESİ ENERJİ FORUMU 31 Ekim 01 KASIM 2014

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

ULUSLARARASI ŞEFFAFLIK DERNEĞI

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

Herkes katılabilsin diye... Mahalle sakinlerinin katılımını sağlamanın yolları ve geniş katılımı sağlamanın temel kuralları için tavsiyeler

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

ÖZGÜRLÜĞÜ. ve Dini Hassasiyetler. Serdar Kaya. İfade Özgürlüğü ve Dini Hassasiyetler. Charlie Hebdo ve Hz. Muhammed Karikatürleri.

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE

Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar

İNSAN HAKLARI ARAŞTIRMASI

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

Yeni Anayasa Nasıl Olmalı, Nasıl Yapılmalı?

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU DEĞİŞİKLİK TEKLİFİ HAKKINDA BİLGİ NOTU

KKTC SİYASİ ARAŞTIRMA RAPORU

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5-

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

KARARSIZ AK PARTĠ SEÇMENĠ PARTĠSĠNE DÖNÜYOR


HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

23- TÜKETİCİNİN VE TÜKETİCİ SAĞLIĞININ KORUNMASI

Türkiye de çocuk, çocuk olmak ve. Türkiye de Çocuk Çalışmaları Konferansı , ODTÜ Emrah Kırımsoy

10SORUDA AİLE SİGORTASI

Müslüman kadın futbolcular Berlin'de buluştu ALMANYA...

Ocak Şubat 2016 tarihlerinde meclis ve komisyonlarda ele alınan önemli konular

Avrupa daki Medya ve Gazetesi nin Başarı Öyküsü

SÖKE KENT KONSEYİ ÇOCUK MECLİSİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kurallarını koyan, uygulanıp uygulanmadığını

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

ANKET DEĞERLENDİRME RAPORU

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

Türkiye ve Avrupa Birliği

ABD'nin bireysel silahlanmayı kontrol edememesinin 5 nedeni

Türkiye, Avrupa nın en girişimci ülkesi

OY HAKKI, SEÇİM ve SEÇİM SİSTEMLERİ

ISLAM YASASI Kısım Yasal Durum Kamu hukukunun bir kurumu

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

R A P O R. Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL. Mayıs 2015

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

DenizBank Yatırım Hizmetleri Grubu Özel Bankacılık Araştırma İngiltere, Haziran 2017 Seçim Sunumu

İdari Yargının Geleceği

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Arabuluculuk Kanunu Tasarısı Hakkındaki Görüşü - Arabulucu.com

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

1 2 icin- ucretsiz- ped- hakki/

Alman İslam Konferansı. Gençlerle Önleyici Çalışma Çalışma Grubunun Çalışmaları Hakkında Ara Rapor

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

2008 yılında gönüllü çabalarla kurulan Uluslararası Şeffaflık Derneği ülkenin demokratik, sosyal ve ekonomik yönden gelişimi için toplumun tüm

Zoraki evliliğe karşı dört girişim

İSO Kadın Sanayiciler Platformu 8 MART MANİFESTOSU

Transkript:

AYLIK HABER-YORUM DERGİSİ EYLÜL / EKİM 2013 yıl 19 nr./sayı 224 Amerikan insansız hava araçları, aynı anda hakim, jüri ve cellat olarak görev yapıyor! s. 51 SEÇİMLERE KATIL Geleceğin Yönünü Belirle Seçim 2013 Hz. Mûsâ ile Fir avun un Mücadelesinin Günümüzdeki İzdüşümü s. 40 Ortadoğu da Her Şey Sil Baştan s. 45 KRM ve EKD Arasındaki Diyaloğa Dair s. 8

Çocuklu ailelere, eğitmenler eşliğinde kreş hizmetleri... Üniversitelilere ve 25 yaş altı gençlere özel fiyatlar... Almanca ve Fransızca rehberliğiyle müstakil kafile... 55 yaş üstü emeklilere belirli tarihlerde özel fiyatlar... İslam Toplumu Millî Görüş - Hizmette Öncü Kuruluş Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Hadsch-Umra Reisen GmbH Boschstraße 61-65 D-50171 Kerpen T +49 2237 9746-0 F +49 2237 656-319 info@igmghacumre.com Türkiye Temsilciliği Hennes Tour T +90 332 3515055 (Konya) T +90 212 6355593 (İstanbul) info@hennestour.com /igmghacumra /igmghacumre www.igmghacumre.com

Selamların en güzeli ile Avrupa da Seçimler ve İslam Coğrafyasının Dinmeyen Acıları Almanya da, 2009 yılında yapılan son seçimlerden bu yana dört yıl geçti ve 22 Eylül 2013 tarihinde Avrupa nın bu hem nüfus olarak hem de ekonomik açıdan en büyük ülkesinde bir kez daha federal seçimler yapılacak. Aynı şekilde, Almanya daki seçimlerden tam bir hafta sonra, 29 Eylül 2013 tarihinde, Avrupa nın bir diğer önemli ülkesi olan Avusturya da da milyonlarca seçmen sandık başına gidecek. Yaşadığımız ülkelerde, önümüzdeki yıllarda siyasi iktidarı kim(ler) in oluşturacağını ve ne tür politikalar izleneceğini kuşkusuz bu seçimlerin sonuçları belirleyecek. Hükümet politikalarındaki çok küçük değişikliklerin ne denli büyük sonuçlara yol açabildiğini belki de en yakından bilen kitle olan göçmen kökenli seçmenlerin sandığa giderek iradelerini ortaya koymaları son derece önemli. Üstelik geçmiş senelerde göçmenlerin seçimlere katılım oranının, genel oranın çok altında olduğu göz önünde bulundurulduğunda sorumluluğumuz bir kat daha artıyor. Biz de, bu sorumluluk hissiyle, bu sayımızın dosya konusu olarak yaklaşan seçimleri belirledik. Gerek Almanya da, gerekse Avusturya da seçime katılacak partilerle gerçekleştirdiğimiz anket, hem bu çerçevede hazırlanmış ilk geniş kapsamlı anket olmasıyla, hem de Müslüman seçmenlere oylarını kullanmadan önce parti politikalarıyla ilgili genel bir fikir verecek olması dolayısıyla büyük önemi haiz. Dosya boyunca vurguladığımız en temel husus ise, tek bir oyun dahi çok büyük önem taşıdığı ve seçim hakkı bulunan her bir seçmenin bu hakkı mutlak suretle kullanması gerektiği. Avrupa da seçim hakkı bulunan vatandaşların sandığa gitmeleri için bu denli çaba sarfedilirken, Mısır ve hatta bütün Ortadoğu da insanların diktatörlerden kurtulup kendi seçtikleri iktidarlarca yönetilebilmek için canlarını ortaya koyarak mücadele etmeleri ise manidar ve üzerimizdeki ataletin atılması için ibret niteliğinde. Bu bağlamda, bütün dünyanın en önemli gündem maddesini oluşturan Mısır daki kanlı darbeyi ve ülkenin yakın tarihini Selahattin E. Çakırgil sizler için kaleme aldı. Ülkeyi on yıllardır demir yumrukla yöneten diktatörlerin ve destekçilerinin özgür seçimlerle gelmiş bir iktidara bir yıl dahi katlanamamaları ülkenin yakın tarihine bakıldığında daha da anlaşılır oldu. Cenap Çakmak Arap (İslam) coğrafyasına dair analizinde, bir türlü gelmeyen baharın ve eskisinden de kötüye giden durumun kısa bir özetini sundu. Suriye rejiminin zulmünü giderek arttırdığı son günlerde uluslararası müdahalenin de aslında kati bir çözüm olmayacağı, bölgede güven ve istikrarın sağlanabilmesi için uzun yıllara ihtiyaç duyulduğu ise uzmanların mutabık oldukları yegane nokta. İnsansız hava araçlarıyla, bir video oyunu oynar gibi, yargısızca ve keyfi suretle, üstelik çoluk çocuk demeden katledilen sivillerin durumunu İlhan Bilgü gözler önüne serdi. Aynı çerçevede, bölgeyi ve yaşanan sıkıntıları yakından bilen Mira Shahzad Akbar ile gerçekleştirdiğimiz röportaj ise bizden çok uzak bir coğrafyada yaşanan zulmün boyutlarını göstermesi açısından önemliydi. Kalbî Selamlarımla» Mustafa Yeneroğlu

İçindekiler 8 12 14 Gündem Her Şeye Rağmen Güvenmeyi Göze Almak KRM ve EKD Arasındaki Diyaloğa Dair EKD ve KRM arasında kurumsal bazda yürütülen diyalog son derece önemli ve geçmiş yıllardaki hatalardan ötürü bugün atılan adımları yok saymak doğru değil. Şu an itibariyle, EKD ve KRM arasında bir çalışma programı oluşturulmuş durumda ve bunun korunması gerekiyor. Gündem Polonya da Helal Kesim Yasağı İslamofobik Bir Trendin Peşinde Polonya da hayvanların uyuşturulmaksızın kesilmesi Kasım ayında hayvan hakları savunucularının başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklandı. 1 Ocak 2013 te yürürlüğe giren yasağın gerekçesi, hayvanların uyuşturulmadan kesilmesinin işkence olarak adlandırılması sebebiyle 2004 yılında helal kesime izin veren düzenlemenin anayasaya aykırı bulunması... DOSYA Seçim 2013 Seçimlere Katılmak için Birçok Sebep Var! Eylül ayında Almanya ve Avusturya da eş zamanlı olarak iki büyük seçim yapılacak. Aralarında birçok göçmen kökenlinin de bulunduğu milyonlarca vatandaş bu seçimlerde oy kullanma hakkına sahip. Aşağıda belirtilecek olan seçim program ve vaatlerinin karşılaştırmaları, karar vermenize yardımcı olacaktır. 16 DOSYA Almanya Seçimlerine Katılan Partilerin Beyanatlarının Karşılaştırması 24 DOSYA Hangi Partiyi Seçmeli? Karar Vermek Hiç Kolay Değil Önemli olan, nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, her vatandaşın kendisine verilen oy hakkını kullanmasıdır. Aksi taktirde, genel anlamda azınlıkların, özellikle de Müslümanların sırtından geçinen ve onlar üzerine siyaset yapan güçler kazançlı çıkacaktır. 30 DOSYA Avusturya Ulusal Meclis Seçimlerine Doğru 29 Eylül de yapılacak olan Avusturya Ulusal Meclis Seçimleri yaklaşırken partiler de seçim çalışmalarına hız verdi. Beş yılda bir yapılan seçimlerde, 183 milletvekilinin meclise gönderilmesiyle yeni hükümet kurulacak. 2007 seçimleri neticesinde Werner Faymann başkanlığında kurulan SPÖ-ÖVP koalisyonu da 29 Eylül itibariyle görev süresini doldurmuş olacak. İslam Toplumu Millî Görüş Aylık Yayın Organı EYLÜL / EKİM 2013 SEPTEMBER / OKTOBER 2013 yıl / JG.: 19 nr. / sayı: 224 Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen, Deutschland T +49 2237 656-0 F +49 2237 656-555 www.igmg.org E-Mail: perspektif@igmg.de Herausgeber / Yayıncı: IGMG-Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. (Amtsgericht Köln, VR 17018) adına Kurumsal İletişim Başkanlığı Vertreten durch den Vorstand: Kemal Ergün, Vorsitzender; Oğuz Üçüncü, Generalsekretär; Hakkı Çiftçi, stellv. Vorsitzender Chefredakteur / Genel Yayın Yönetmeni: Mustafa Yeneroğlu (V. i. S. d. P.) Editor / Editör: Ahmet Faruk Çağlar Redaktion / Redaksiyon: İlhan Bilgü, Fatma Çamur, Rahime Söylemez, İlknur Küçük, Ali Mete, Elif Zehra Kandemir, Meltem Kural, Emre Yurdakul Design / Tasarım, Druck / Baskı: 99names communication

32 DOSYA Avusturya Seçimlerine Katılan Partilerin Beyanatlarının Karşılaştırması 38 DOSYA/SÖYLEŞİ Almanya ve Avusturya da Yaklaşan Seçimler İslam Toplumu Millî Görüş Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü ile Müslümanların siyasal katılımını ve bu katılımın sağlayabileceği katkıları konuştuk. 40 DÜNYA Hz. Mûsâ ile Fir avun un Mücadelesinin Günümüzdeki İzdüşümü Mısır daki mücadelenin özü itibariyle, Hz. Mûsâ ile fir avunlar arasında, ezelden ebediyete kadar varolacak olan mücadelenin günümüzdeki izdüşümünden başka bir şey olmadığını hatırlayalım: Fir avunlar oldukça, Hz. Mûsâ lar hep olacaktır. 45 48 51 56 DÜNYA Ortadoğu da Her Şey Sil Baştan Arap Baharı denilen süreç özellikle İslam dünyasında ve Ortadoğu da büyük umutlara neden oldu. Sömürgeciliğin artık bu topraklarda nihayet mağlup edilebileceği düşünüldü... Bu bağlamda, baharın ciddi kazanımlarından söz edilebilir de; ama aşırı iyimser olmak için bugün artık fazlaca bir neden bulunmuyor. DÜNYA İnsansız Hava Araçları Bir video oyunu gibi insan öldürmenin adı DÜNYA/SÖYLEŞİ Mira Shahzad Akbar ile İnsansız Hava Araçlarının Saçtığı Ölümleri Konuştuk PORTRE Hocaların Hocası: Ahmet Süheyl Ünver Geleneksel sanat ve ilim dünyamıza yaptığı eşsiz katkılarıyla Ahmet Süheyl Ünver Türkiye nin son dönemlerde yetiştirdiği en değerli entellektüellerinden biridir. 3 Önsöz 4 İçindekiler, Künye 6 Gündemden Kısa Kısa 58 Kitap Tanıtımı GmbH Im Auftrag der IGMG durch 99names communication GmbH erstellt. IGMG adına, 99names communication GmbH tarafından hazırlanmıştır. Merheimer Str. 229, D-50733 Köln T +49 221 942240-20 Die Verantwortung für die Artikel liegt bei den autoren. / Yayımlanan yazıların sorumlulukları yazarlarına aittir. Auflage / Tiraj: 12.500 Anzeigenservice / İlan Servisi: T +49 221 942240-0 F 0221 942240-119 E-Mail: tanitma@igmg.org Abonnement / Abonelik: IGMG Islamische Gemeinschaft Millî Görüş Mitgliederbetreung: Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen, Deutschland T +49 2237 656-0 F +49 2237 656 555 E-Mail: mitglied@igmg.org Jahresabonnement / Yıllık abone ücreti: 40,-EURO Der Bezugspreis ist für Vereinsmitglieder im Mitgliedsbeitrag enthalten. / IGMG Genel Merkez üyelerine ücretsizdir. Bankverbindung / Hesap No: Bank Austria IBAN: AT 23 12 000 515 74 66 56 01 SWIFT: BKAUATWW Perspektif dergisi T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından desteklenmektedir.

Gündem Gündemden kısa kısa İsviçre de Başörtüsü Kararı Sosyal Medyada Başörtüsüne Destek İsviçre de Lozan kentinde bulunan yüksek mahkeme ülkenin bazı okullarında uygulanan başörtü yasağını kaldırdı. İsviçre nin Bürglen kasabasında yaşayan 16 yasındaki iki kız çocuğu okula başörtülü alınmaması üzerine olay yargıya taşınmıştı. Okul yönetimi okul kurallarına aykırı olduğunu öne sürerek genç kızların başörtülü olarak okula gelmesini engellemek istemişti. Yerel mahkemenin okul idaresini haklı bulmasının ardından aile federal yüksek mahkemeye müracaat etti. Mahkeme oybirliği ile alınan kararda okulun uyguladığı yasağın hiçbir yasal dayanağı olmadığını ve kızların okula başörtüsü ile gitmelerinin yasaklanamayacağının altını çizdi. İsviçre nin en yüksek temyiz mahkemesi konumunda bulunan Federal Mahkeme nin verdiği bu kararla birlikte İsviçre okullarında başörtüsü serbest hâle geldi. Başörtüsü taktığı için İsveç te saldırıya uğrayan ve başı arabaya vurularak dövülen bir Müslüman bayana sosyal medya destek çıktı. İsveçli kadınlar ve erkekler saldırıya uğrayan kadına destek olmak için başörtüyle çekildikleri resimlerini Twitter, Facebook ve Instagram gibi platformlarda #hijabuppropet (hicab çığlığı) etiketiyle yayınladılar. Destek kampanyasına katılanların arasında farklı inançlara mensup kişiler, siyasetçiler ve televizyoncular da bulunuyor. Kampanyaya katılanlar, Müslüman kadınlara yönelik ayrımcılığın son bulmasını, İsveç hükümetinden kadınların dini özgürlüklerinin garanti altında olduğunu temin etmesini istiyor. Kampanyayı destekleyenler İsveç Adalet Bakanı Beatrice Ask ile yaptıkları görüşmede başörtülü kadınlara yönelik şiddet konusunu incelemek üzere bir komisyon kurulması talebinde bulundular. Ayrıca saldırganın Stockholm ün banliyölerinden Farsta da meydana gelen olay sırasında ırkçı küfürler ettiği belirtildi, polis olayla ilgili soruşturma başlattı. 6 Perspektİf Sayı 224 eylül/ekim EYLÜL/EKİM 2013

Schleswig-Holstein da Hak Eşitliği Antlaşması İçin Girişimler Başladı Wuppertal da Müslümanlar İçin Kalıcı Mezarlık Almanya nın Hamburg Eyaleti nde geçtiğimiz aylarda beş yıl süren müzakerelerin ardından İslami grupların haklarını güvence altına alan Hak Eşitliği Antlaşması kabul edilmişti. İslam Din Toplumu Schleswig-Holstein şurası başkanı Fatih Mutlu benzer bir antlaşmanın 85.000 Müslümanın yaşadığı Schleswig Holstein Eyaleti nde de imzalanabileceğini belirtiyor. Mutlu, süren müzakerelerin gelecek aylarda, genel seçimlerden sonra hızlandırılacağını umuyor. Antlaşma, Müslüman çocukların bayram günlerinde okula gitmemesi, çalışanların bayram günlerinde izin alabilmesi, okullarda İslam dini dersi verilmesini ve vefat eden Müslümanların İslami kurallara göre defnedilmesi gibi hususları içerebilir. Şura başkanı Mutlu, antlaşmanın Schleswig-Holstein ve Müslümanlar arasındaki güveni daha da güçlendireceğini umduğunu kaydetti. Almanya nın Wuppertal Belediyesi Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan cenazelerinin yanına Müslümanların defnedileceği mezar alanlarını inşa etmek istiyor. Wuppertal ın Varresbeck semtinde inşa edilmesi planlanan mezar alanında aynı kapıdan girişli her üç din için de yan yana kurulmuş ayrı alanların yapılması öngörülüyor. Almanya da bir mezar parselinin kullanım hakkı 25 sene sonunda doluyor, bu kullanım hakkı merhum yakınları tarafından ücret karşılığı uzatılabiliyor. Bazı parsellerde ise 25 sene sonra dahi uzatılmayan mezarlar var. Wuppertal daki Müslüman mezarlığı bu soruna çözüm sunmak istiyor. Yeni mezarlıkta İslam geleneğine göre ebedi huzuru sağlayabilecek mezar yerinin sonsuza dek kullanma hakkı mümkün olabilecek. Müslüman mezarlığının 2014 senesinde inşa edilmesi bekleniyor. EYLÜL/EKİM eylül/ekim 2013 Sayı 224 Perspektİf 7

Gündem Her Şeye Rağmen Güvenmeyi Göze Almak KRM ve EKD Arasındaki Diyaloğa Dair EKD ve KRM arasında kurumsal bazda yürütülen diyalog son derece önemli ve geçmiş yıllardaki hatalardan ötürü bugün atılan adımları yok saymak doğru değil. Şu an itibariyle, EKD ve KRM arasında bir çalışma programı oluşturulmuş durumda ve bunun korunması gerekiyor.» Dunya Adıgüzel dadiguzel@igmg.org 8 Perspektİf Sayı 224 EYLÜL/EKİM 2013

Güven! İnsanlar arası her türlü ilişkide güven! Güven, ilişkilerin kazanımı ve başarısı adına belirleyici bir rol oynar. Bu durum, kurumlar adına yine insanların diğer insanlarla irtibata geçiyor olmaları dolayısıyla kurumsal anlamda da geçerlidir. Bu ilişkiler toplumsal birliktelik için de önemlidir. O hâlde, yalnızca başka insanlarla gerçekleştirilmesi mümkün olan müşterek bir toplumsal yaşam için başkalarına güven şarttır. Almanya da bu ilişkiler, çeşitli dinî kuruluşlar bazında ele alındığında diyalog olarak adlandırılıyor. Başkaları ile diyalogda güven ise, tanıma yoluyla başlar. Buradaki amaç, herkesin dinî ve kültürel hayatını özgürce yaşadığı huzurlu bir toplumun inşasıdır. Özellikle, Almanya daki Hristiyan ve Müslümanlar arası diyalog ise, sürekli tartışılan bir konudur. Tabii burada mesele mikro düzlemde ele alınmamalıdır. Tam tersine, yıllarca sessizliğini koruyup son iki yılda yeniden canlanmaya başlayan EKD (Alman Evanjelik Kilisesi) ile KRM (Müslümanlar Koordinasyon Kurulu) arasındaki diyaloğun üst temsil seviyesine odaklanılmalıdır. Bu aşamada, altı yıl önceki olaylardan sonra kaybolan güvenin yeniden tesis edilmesi gerekmektedir. İlk diyalog girişimi 2005 yılının Ocak ayında, zamanın EKD kurul başkanı Wolfgang Huber in inisiyatifiyle gerçekleşmişti. EKD, çeşitli İslami kuruluşları ve bazı kişileri bu ilk buluşmaya davet etmişti. KRM bu tarihte henüz kurulmamış olduğundan, Müslüman taraf için hazırlanan davet listesi keyfî bir şekilde hazırlanmıştı ve bu listenin Müslümanları hakkıyla temsil etmesi söz konusu değildi. Dinî kuruluşlar arası diyalog çalışmaları ise yeni değildi. Dolayısıyla İslamî kuruluşlar açısından bu ilk buluşma, zaten var olan ortak diyalog çalışmaları çerçevesine dahildi. Ayrıca, zamanın EKD yönetimi tarafından belirlenen gündem de oldukça şaşırtıcıydı. Konular büyük çoğunlukla zorla evlilik, namus cinayetleri gibi Müslümanlara yönelik alışıldık önyargılardan oluşuyordu. EKD ile İslami kuruluşlar arasındaki ilk buluşma henüz bu aşamadayken ve İslami kuruluşlar bu önyargılı yaklaşımlara odaklanmasına karşı görüşlerini gündemlerinin ana maddesi olarak ifade etmişken, Huber yönetimindeki EKD bu konulara ağırlık vermekten geri durmadı. Elbette bir toplumda var olan problemleri analiz etmek ve bu problemlerin çözümüne yönelik ortak stratejiler üretmek önemlidir. Ancak, bununla birlikte, birçok mesnetsiz suçlamalar üzerine kurulan bir diyalog da henüz güven verici bir çıkış noktasına sahip olunmadığı anlamına gelmektedir. KRM kurulduktan sonra, bu ilk diyalog buluşmaları çerçevesinde üç buluşma daha gerçekleşti. Ama bu buluşmaların bağlayıcı bir özelliği olmadı ve bunlar, sırayla yapılan konuşmalardan öteye geçemedi. Nihayetinde 2007 yılında, EKD nin 2006 yılının sonunda, Klarheit und gute Nachbarschaft (şeffaflık ve iyi komşuluk) başlıklı bir bildiri yayımlamasıyla diyalog tam anlamıyla br duraklama dönemine girdi. Bildiride 125 sayfa boyunca Müslümanlara ve İslam a karşı hissedilen hemen hemen bütün önyargılar ve klişeler, Müslümanlar ve İslam hakkında sahip olunması gereken önbilgiler olarak sunuluyordu. Aynı zamanda bildirinin birçok yerinde Hristiyanlık inancı, çağ dışı kalmış olan İslam a göre daha iyi bir din olarak yüceltiliyordu. İslami kuruluşlar bu durumu protesto ettiler ve itirazlarını dile getirdiler. Aynı zamanda Evanjelikler arasında da bu bildiriye karşı sert tepkiler vardı. Bu duruma çok sayıda itirazın ve karşı duruşun olması, Evanjelik Kilisesi nde de bu bildirinin herkes tarafından benimsenmediğini gösteriyordu. Yine de zamanın EKD yönetiminden bu konuda bir düzeltme gelmedi ve İslami kuruluşlara bildirinin tekrar gözden geçirileceğine dair söz verilmesine rağmen herhangi bir sonuç çıkmadı. Bu durumdan çıkan tek sonuç, EKD ve KRM arasındaki diyaloğun beş sene boyunca dondurulması oldu. Ancak Dr. Nikolaus Schneider in kurul başkanlığına seçilmesinden sonra diyaloğun kaldığı yerden devam etmesi mümkün olabildi. 2012 yılının Haziran ayında KRM, EKD yi resmî bir görüşme yapmak üzere Duisburg a davet etti ve 21 Haziran 2012 de diyaloğun amaçları üzerine ortak bir görüşme yapıldı. Bu görüşmede Müslüman taraf bu zamana kadarki diyalog sürecinde yaşanan problemleri tartışmaya sundu. Bununla beraber, güven eksikliği sorunu her iki taraf için de sağlıklı bir diyaloğun öncelikli maddeleri sıralamasında en üst seviyede bulunuyordu. Bunun dışında, ortak bir diyaloğun somut şekli üzerinde de tartışmalar yapıldı. Fakat teolojik tartışmalardan uzak kalınıp, EYLÜL/EKİM 2013 Sayı 224 Perspektİf 9

Gündem daha çok Hristiyanların ve Müslümanların ortak yaşamına fayda sağlayan pratik bir diyaloğa odaklanılmalıydı. Özellikle anaokulları ve diğer okullar gibi umuma ait alanlarda ortak çalışmalar yapma fikri ön plandaydı. Hemen hemen bütün konuların tekrar görüşülmesine hazır olunması sevindiriciydi. Nihayetinde, bağlayıcı bir çalışma düzeni oluşturulması konusunda ortak bir görüş ortaya çıktı. 2013 Haziran ındaki buluşmaya kadar EKD ve KRM temsilcileri tarafından bir çalışma grubu kurulmuştu. Bu çalışma grubunun senede iki defa toplanması, EKD ve KRM zirvelerini içerik olarak hazırlaması ve bu buluşmalarda ortaya çıkan sonuçları icraate geçirmesi öngörülmekte. EKD ile KRM arasında 25 Haziran 2013 tarihinde gerçekleştirilen zirvede alınan ilk önemli karar, ortak bir diyalog rehberi kaleme almak. Bu rehberde Hristiyanlar ve Müslümanlar arası diyaloğun temel esaslarının ve şartlarının yer alması öngörülüyor. Daha somut bir ifadeyle, pratik bir diyalog için gereken en önemli noktalar bu rehberde yer almış olacak. Ortak çalışmayla birlikte, Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından mümkün 10 Perspektİf Sayı 224 EYLÜL/EKİM 2013

olduğunca geniş bir kabullenme ve uygulama hedefleniyor. 2007 yılındaki anlaşmazlıklar da artık aşılmış gibi görünüyor. 2013 yılının ikinci zirvesinin hazırlıklarına EKD ve KRM temsilcileri tarfından ortaklaşa girişildi ve iki taraftan yayılan hava da şimdilik oldukça pozitif. Uzaktan bakıldığında, güven temeline oturtulmuş bir ilişkinin yürütüldüğü müşahade ediliyor. Diyaloğun iki tarafı da birbirlerini dinliyor ve birbirlerine saygı duyuyor. Yakından bakıldığında ise hâlâ birçok şüphenin bulunduğu ve güvensizliğin hâkim olduğu ortaya çıkıyor. Nitekim zirve esnasında herkes bir başkasının tepkisine göre, kelimelerini çok dikkatlice seçerek konuştu. Ayrıca Müslümanların kafasında, EKD yönetimindeki olası bir değişikliğin Müslüman kuruluşlarla yürütülen diyaloğu etkileyip etkilemeyeceği hususunda soru işaretleri vardı. Belki de bu durum bir yönüyle normal karşılanmalı, zira iki taraf da henüz birbirini çok az tanıyor ve tanıma süreci seneden seneye zirveler yapıldıkça, yani oldukça yavaş bir şekilde ilerliyor. Geçmiş senelerde yaşananlar da henüz unutulmuş değil, çünkü EKD nin internet sitesinde, 2006 yılında hazırlanmış hâliyle duran bildiri konusunda da bir değişiklik yapılmış değil. Her ne olursa olsun, EKD ve KRM arasında kurumsal bazda yürütülen diyalog önemli ve geçmiş yıllardaki hatalardan ötürü bugün atılan adımları yok saymak doğru değil. Şu an itibariyle, yalnızca iki buluşmadan sonra EKD ve KRM arasında bir çalışma programı oluşturuldu ve bunun korunması gerekiyor. EKD ve KRM arasında sağlam bir düzenin yerleştirilmesiyle birlikte, artık kişilerin değişmesinin yürütülen diyalog çalışmalarını bu kadar kolay bir şekilde sekteye uğratmayacağı umuluyor. Özetle, henüz bir başlangıç aşamasından bahsediyoruz; ki bu aşama için EKD ve KRM arasındaki diyalog iyi bir durumda. Yeni yeni yeşermeye başlayan bu diyalog çalışmalarının toplumumuz için önemi asla küçümsenemez. Nihayetinde bu kapsamda milyonlarca üyesine yön verme istidadı olan Evanjelik Kilisesi nin ve Müslüman kuruluşların yönetimindeki isimler bir araya geliyor. İşte tam da bu yüzden, tüm engellere rağmen diyalogda sabit kalmak gerekiyor. Amaç huzurlu bir toplum ise, iletişimsizlik bir alternatif olamaz. Şu an için tam bir güvenden bahsedemeyiz belki ama ortak yürütülecek projelere ve işbirliğine bir kapı aralandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Oluşturulan yeni düzenin başarı getirip getirmeyeceğini ve bu düzenden Hristiyan ve Müslümanlar arasında en üst temsil seviyesinde karşılıklı güvene dayalı bir ilişki hâsıl olup olmayacağını zaman gösterecek. Son olarak, bu vesileyle belirtmek gerekir ki, güvenmek adına biraz daha cesur davranılmalı ve geçmişte yaşanan tecrübelerin unutulmaması gerekse de bu şans, Almanya daki toplumsal birlikteliğin yararına kullanılmalıdır. EYLÜL/EKİM 2013 Sayı 224 Perspektİf 11

Gündem Polonya da Helal Kesim Yasağı İslamofobik Bir Trendin Peşinde Polonya da hayvanların uyuşturulmaksızın kesilmesi Kasım ayında hayvan hakları savunucularının başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklandı. 1 Ocak 2013 te yürürlüğe giren yasağın gerekçesi, hayvanların uyuşturulmadan kesilmesinin işkence olarak adlandırılması sebebiyle 2004 yılında helal kesime izin veren düzenlemenin anayasaya aykırı bulunması...» Elif Zehra Kandemir ekandemir@igmg.org Polonya da helal kesimin yasaklanması kararının alınmasında, Avrupa Birliği nin hayvan kesimi ile ilgili 2009 yılındaki düzenlemesindeki açığın etkili olduğunu söylemek mümkün. Nitekim AB düzenlemesine göre birlik ülkelerinin tamamında» şoklanarak Ahmet Faruk ya da uyuşturularak Çağlar kesim yapılması a_faruk@hotmail.fr karara bağlanırken, farklı dinî ritüellerin istisna olabileceği, fakat bu husustaki kararın neticede üye ülkelerin insiyatifine bırakıldığı belirtilmişti. Böylece Avrupa Birliği üyesi ülkelerin dinî ritüellere göre kesimi yasaklayabilmelerinin önü açılmıştı. Bu açıktan faydalanan yasağın 1 Ocak ta yürürlüğe girmesinin ardından, Polonya da Yahudiler için II. Dünya Savaşı dönemindekine benzer bir antisemitizm dalgasının yayıldığı tartışılırken, bazı Müslüman temsilciler de yaptıkları açıklamalarda kararın kabul edilemez olduğunu belirtmişti. Kamuoyunda uzun süre tartışılan yasak, farklı din mensuplarının pratiklerine saygıyı tesis etme amacıyla değil, yalnızca ekonomik nedenlerle Temmuz ayında parlamentonun gündemine geldi. Bu anlamda Polonya nın Avrupa da öncüsü durumda bulunduğu helal/koşer et sektörünün yaklaşık 200 milyon euro luk kaybını önlemek amacıyla hükümetin parlamentoya sunduğu tasarı, 178 e karşı 222 oyla reddedildi. Böylece helal kesimin önünü açacak tasarı, parlamento engeline takılmış oldu. Polonya, 38 milyonluk nüfusunun %96 sının Katolik olmasıyla dinî açıdan en homojen Avrupa Birliği ülkesi olma özelliğini taşıyor. Geriye kalan %4 lük kesim içerisinde 25 ile 35 bin arasında Müslüman bulunduğu ve bunların çoğunun yaklaşık 4 asır önce savaşlardan kaçarak ülkeye sığınan Tatarlardan oluştuğu tahmin ediliyor. Bunun yanı sıra, sonradan İslam ı seçen Polonyalılar ve ülkeye birkaç yıl önce öğrenim sebebiyle gelen Müslümanlar da ülkedeki yaşamlarını sürdürüyor. 12 Perspektİf Sayı 224 EYLÜL/EKİM 2013

İslam, Polonya da diğer Avrupa ülkelerine göre kısmen çok erken bir tarihte, 1936 yılında devlet tarafından tanınmış bulunuyor. Bu tanınma, ülkede Müslüman grupları temsil eden birçok kuruluşun ortaya çıkmasına zemin hazırlasa da, Polonya Müslümanları ortak eylem planlarının ortaya konulmamasından şikayetçi. Nitekim, yasağın neredeyse bir sene önce yürürlüğe girmesine rağmen Polonya daki ortalama 30 bin Müslüman ı yakından ilgilendiren düzenlemeye ciddi bir tepkinin verildiği söylenemez. Hâlbuki hem Polonya da, hem de diğer Avrupa ülkelerinde helal kesimin yasaklanması yönündeki kampanyalar ve kullanılan tahammülsüz ifadelerin incelenmesi, diğer yasak hamlelerine karşı ortak bilinç oluşturabilmek için büyük önem taşıyor. Çünkü bu tarz yasakların arka planında, dinî hükümlere göre gıda temin etme özgürlüğünün kısıtlanmasından daha derin sorunlar yatıyor: Ülkeyi yakından tanıyan uzmanlara göre, helal ve koşer kesim tartışmalarındaki esas mesele, kesim hakkında oluşan mezhepler arası görüş ayrılıkları ya da gelişen kesim teknolojilerini kapsayan dinî hükümlerin verilmesindeki zorluk değil; bundan da öte, Müslümanların dinî hassasiyetlerinin yok sayılması ve Avrupa da yaşamanın farklı din mensupları için giderek zor bir hâl alması. Ayrıca uzmanlar, Norveç ve İsveç in ardından Polonya da da helal kesime yasak getirilmesini, Avrupa da hayvan haklarını savunmak kisvesi altında yürütülen başka bir hak ihlâlinin kristalleşmiş örneklerinden biri olarak değerlendiriyor. Nitekim mevzubahis yasağa tepki gösteren kurumlardan biri olan ADL (Anti Defamation League) Direktörü Abraham Foxmann, yasağın ülkedeki Müslüman ve Yahudilere temelde üç alternatif sunduğunu belirtiyor. Bu üç alternatife göre Polonya Müslüman ve Yahudileri, et yememek, dinlerinin kurallarını uygulamamak ya da ülkeden gitmek arasında bir seçime zorlanıyor. Her biri, ciddi hak ihlalleri anlamına gelen bu alternatiflerin ülkedeki Müslüman ve Yahudileri ne kadar sıkıntılı bir duruma düşürdüğü açık. Yasak etrafında gerçekleşen kamuoyu tartışmalarının altındaki mesaj ise daha ürkütücü: Helal ya da koşer yöntemlerin işkence ile bağdaştırılması, Müslüman ve Yahudi imajına yönelik sistemli bir müdahalenin izlerini taşıyor. Bu durum ise birçok ülkede, dindarların yaşam tarzlarını belli normlara göre düzenleme özgürlüğünün engellenmesine cesaret veriyor. Polonya daki bu vahim tabloya rağmen hayvan hakları savunucularının işkence jargonuyla müdahil olduğu kampanyalar tüm Avrupa genelinde yaygın bir şekilde sürdürülüyor. Özellikle Polonya da süreç boyunca yasak lehine yazı dizileri yayınlayan Gazeta Wyborcza gibi yayın organlarının kullandığı dil, ülkenin asırlardır ayrılmaz unsuru hâline gelmiş Müslümanların kendilerini, yine kendi vatanlarında yabancı gibi hissetmelerine neden oluyor. Yasak, sadece bu ötekileştirici etkisi sebebiyle bile yeterince ağır sonuçlara sahip görünüyor. Bütün bu tartışmaları kaygıyla izlerken Avrupa da yeni trend in, Müslümanlar aleyhine farklı kisveler altında kampanyalar düzenlemek olduğunu söylenebilir. Birçok Avrupa ülkesinde en sık seçim kampanyanlarında karşılaştığımız İslam karşıtı söylemler, artık diğer hakları sağlamak adına harekete geçen sivil toplum kuruluşları tarafından da kullanılıyor. Minareye hayır, helal kesime hayır, başörtüsüne hayır, göçmenlere hayır gibi Müslüman kökenli göçmenleri kaygılandıran sloganlarda kendisini gösteren tahammülsüzlüğün giderek genişlediği görülüyor. Böyle bir ortamda Müslümanlar yine yanlış bir tutumla enstrümantalize ediliyor. Örneğin helal kesim sadece ekonomik kaygılarla savunulurken, oy kaygısının kendisini gösterdiği zamanlarda siyasilerin helal kesimi yasaklamak vaatleriyle seçmen kazanmaya çalıştıkları müşahade ediliyor. Seçim kampanyalarında Müslümanları ötekileştirici ifadeler kullanmanın artık gelenek hâline geldiği ülkelerde İslamofobiyle mücadele anlamında ciddi eylem planlarının oluşturulmaması şaşırtıcı olmasa gerek. Ve tahammülsüz söylemlerle meydanlara çıkan siyasetçiler, bu tutumun toplumsal sonuçlarının vehametini anlamadıkları sürece, Avrupa da helal kesim tartışmaları süreceğe benziyor. EYLÜL/EKİM 2013 Sayı 224 Perspektİf 13

Dosya SEÇİM2013 Seçimlere Katılmak için Birçok Sebep Var! Eylül ayında Almanya ve Avusturya da hemen hemen eş zamanlı olarak iki büyük seçim yapılacak. Aralarında birçok göçmen kökenlinin de bulunduğu milyonlarca vatandaş bu seçimlerde oy kullanma hakkına sahip. Aşağıda belirtilecek olan seçim program ve vaatlerinin karşılaştırmaları, karar vermenize yardımcı olacaktır. Şurası bir gerçek ki, seçime katılmanın bir alternatifi yoktur; bu gerçeğin birçok dayanağı vardır. 22 Eylül 2013 te Almanya da parlamento seçimleri yapılacak. Sadece bir hafta sonra da (29 Eylül 2013 te) aynı şekilde milyonlarca Avusturyalı ülkelerinin geleceğini şekillendirmek için seçim sandığına davet ediliyor. Bütün seçmenler, oy pusulasına kendilerini ve ülkelerini gelecek yıllar boyunca yönetecek partinin adını yazacak. Demokrasinin temel prensibi, her vatandaşa bazı haklar ve sorumluluklar veriyor olmasıdır. Oy kullanmak da, maalesef dünyadaki her vatandaşın sahip olmadığı bu haklardan biridir. Almanya da 2009 yılındaki parlamento seçimlerine katılım % 70 ten biraz fazlaydı. Avusturya da ise bu oran % 79 civarında idi. Göçmen kökenli insanların veya daha spesifik olarak Türkiye kökenlilerin seçimlere katılım oranı hakkında elimizde kesin bir veriler yok. Ancak, birbirinden bağımsız yapılan tahminler doğrultusunda, bu oranın oldukça düşük olduğunu söyleyebiliriz. Seçimlere katılım azınlık durumunda olan gruplar için çok önemli bir konu. Onlar için mesele yalnızca hangi partinin ekonomi, sosyal yaşam ve temel haklar alanlarında en iyi çözümleri sunacağı ile bitmiyor; bütün bunlara ek olarak göçmenleri özel olarak ilgilendiren birçok konu da çözülmeyi bekliyor. Bunlara örnek olarak çifte vatandaşlık, okullarda İslam dersinin verilmesi ve uygulanması, Avrupa dışı ülkelerden eş getirirken karşılaşılan problemler vb. verilebilir. Mevcut durum ve sorunların azınlıklar lehine değişip değişmeyeceği hangi partinin seçimlerden 14 Perspektİf Sayı 223 224 TEmmuz/AĞUSTOS EYLÜL/EKİM 2013 2013

sonra hükümeti kuracağıyla doğrudan alakalı. Aşağıda bahsedilecek olan, Perspektif dergisinin redaksiyon ekibinin biçimlendirdiği ve büyük partilere sunduğu seçim vaatleri karşılaştırması partiler arasında birçok ortak noktanın, ama aynı zamanda birçok farkın da bulunduğunu gözler önüne seriyor. Bu yüzden her seçmenin temel görevi, kendi fikir dünyasına ve isteklerine en yakın bulduğu partiye oy vermektir. Hiçbir parti bütünüyle ilginizi çekmiyor olsa dahi oy vermek hayati öneme sahiptir. Protesto ettiğim için oy vermiyorum. veya Hiçbir partiyi sevmiyorum. gibi sıkça kullanılan basmakalıp ifadeler kesinlikle yanlış sonuçlara götürürler. Çünkü kullanılmayan her oy yabancıların aleyhinde siyaset üretip uygulamaya koyan partileri güçlendirir. Hesap çok basit: 100 adet vatandaşın oy kullanmaya gittiğini ve bunların sadece 1 tanesinin NPD gibi aşırı sağcı bir partiye oy verdiğini varsayalım. Bu durumda NPD seçimlerde % 1 oy oranına sahip olur. Seçimlere sadece 10 vatandaşın katıldığını ve o NPD seçmeninin de bu 10 kişiden biri olduğunu düşünürsek, NPD nin oy oranı bu kez % 10 olacaktır. Bu basit hesap bile her oyun nasıl bir öneme sahip olduğunu ve oy kullanmamanın ne gibi hayati sonuçlar doğuracağını göstermektedir. Aşağıdaki seçim vaatleri karşılaştırması partilerin durdukları yer hakkında genel bir bakış edinmenize ve kendi fikrinize en uygun partiyi seçmenize yardımcı olacaktır. Şu husus bir kez daha hatırlatılmalıdır ki; seçime gidip oy kullanmaktan başka bir alternatif yok! Bu durum, özellikle göçmen kökenli insanların potansiyeli göz önüne alındığında daha da geçerlilik kazanıyor. Almanya da yaklaşık 5,8 milyon yabancı kökenli seçmen bulunuyor; bu da toplam seçmen kitlesinin % 9 una tekabül ediyor. Türkiye kökenli seçmenlerin oranı ise % 1 ila 1,5 arasında değişiyor. Bu oran ilk bakışta küçük gibi görünse de kesinlikle azımsanmamalı. Bu noktada 2002 yılındaki parlamento seçimlerini hatırlamakta fayda var: O seçimlerin galibi eski başbakan Gerhard Schröder başkanlığındaki SPD idi ve SPD bu seçimleri sadece 6000 oy farkla kazanmıştı. Seçim araştırmacıları, 2002 yılında Türkiye kökenlilerin kullandıkları oyların etken faktör olduğu konusunda hemfikirdiler. Eğer Türkiye kökenliler oylarını geleneksel olarak ve işçi sendikalarına bağlılıklarının neticesinde çoğunluk oranında SPD ye vermemiş olsalardı, o sene seçimi CDU kazanacaktı ve başbakan da bu partiden çıkacaktı. Bununla birlikte, oy kullanmanın önemi, birkaç yıldır Arap ülkelerinde devam eden huzursuzlukları göz önüne aldığımızda daha iyi anlaşılıyor. Milyonlarca insan sokaklara dökülmüş, demokratik haklarını kullanarak oy kullanabilmek adına gösteriler yapıyor. İstedikleri tek şey, kendi ülkelerinin geleceğini şekillendirmek. Onlar da herkes gibi, ülkelerinin geleceğinin inşasına katkı sağlama ve siyasi irade oluşturma sürecinin bir parçası olma arzusundalar. Bu uğurda malını ve mülkünü, hatta canını kaybedenlerin sayısı hiç de az değil. Bizler köklü demokrasi gelenekleri olan ülkelerde yaşarken, ülkelerinin sıradan vatandaşları olarak bu insanlar için seçme hakkı elde edebilmenin ne derece önemli ve bir o kadar da problemli olduğunu gözlemliyoruz. Bu insanların hepsi, bizim için sıradan, hatta önemsiz gibi gözüken bir şey için mücadele ediyorlar. Bu bağlamda, bu insanları örnek almalı ve seçme hakkına sahip olmanın ne derece önemli olduğunun bilincine sahip olmalıyız. Seçim sürecine katılmamanın ne gibi sonuçlar doğurabileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız. EYLÜL/EKİM 2013 Sayı 224 Perspektİf 15

Almanya Seçimlerine Katılan Partilerin Beyanatlarının Karşılaştırması 1. Partiniz, İslam ın Almanya daki hukuki entegrasyon sürecini, yasal düzlemde eşitlik seviyesine getirmek adına hangi adımları atacak ve Müslüman kuruluşlara dinî cemaatler hukuku açısından eşit muameleyi sağlayacak mı? Müslüman kuruluşların kamu hukukuna göre tüzel kişilik (Körperschaften öffentlichen Rechts [KöR]) olarak tanınması eyaletleri ilgilendiren bir mesele. Birlik tarafından yönetilen Hessen Eyaleti çok kısa bir süre önce bir cami derneğini bu bağlamda tanıdı. Hamburg ve Bremen de Müslümanlar ve eyaletler arasında devlet anlaşmaları var. Bunlar kısmen Birlik in de katılımıyla görüşülmüş meseleler. Devlet Kilise Hukuku* (Staatskirchenrecht), başka dinî cemaatlere de açık bir alan. Alman Devlet Kilise Hukuku nun İslami kuruluşları nasıl kapsayabileceği konusunda İslami kuruluşlarla ve anayasa hukukçularıyla birlikte çözümler bulmak için çabalayacağız. Dinî cemaatlerin de Devlet Kilise Hukuku kapsamında ele alınmasının uygulanabilirliği konusunda eyaletlerin nasıl desteklenebileceği adına müzakereler yapmak için özellikle İslam Konferansı ndan faydalanacağız. *Tarihî sebeplerle Devlet Kilise Hukuku (Staatskirchenrecht) olarak tanımlanmış olan mevzuat günümüzde artan bir biçimde daha nötr bir tanımla Dinî Cemaatler Hukuku (Religionsverfassungsrecht) olarak tanımlanıyor. 2. Partiniz, bütün eyaletlerde Müslüman dinî cemaatlerle devlet anlaşması yapmak konusunda ne düşünüyor? Ayrıca Federal düzlemdeki bazı konularda (örneğin devlet hizmetleri, askerî din hizmetleri [Militärseelsorge] gibi konularda) Müslüman dinî cemaatlerle devlet anlaşması yapmak konusuna nasıl bakıyorsunuz? Biz, Hristiyanlık temelli insan tasavvuru üzerine bir siyaset yürütüyoruz; diğer dinlerle şeffaf bir diyaloğu da buna dahil ediyoruz. Cemaatlerin anayasal düzlemde uyuştuğu her alanda Müslüman temsilcilerle müzakere edebiliriz. Silahlı Kuvvetlerdeki Müslüman askerlerle, Hristiyan din adamları mezhepler üstü bazda yaşamsal danışmanlık ve kriz aşma ağırlıklı olarak ilgileniyor. CDU ve CSU Birliği, şartların oluşması durumunda İslami bir askerî din hizmetleri meselesini devlet anlaşması bazında değerlendirecektir. Biz, Hamburg ve Bremen de Müslüman dinî cemaatlerle yapılan anlaşmaları memnuniyetle karşılıyoruz. Aynı şekilde Schleswig-Holstein eyaletinin de bahsedilen anlaşmalarla ilgili görüşmelere başlamasından memnunuz. Şunu da belirtmek gerekir ki, federal düzeyde, eyaletlerin yetkisindeki alanlara müdahale anlamında bir ifademiz söz konusu olamaz. Federal düzeyde anlaşmalar yapılması gerektiği durumlarda, bir pozisyon almadan önce meseleyi daha detaylı bir şekilde tartışacağız. 16 Perspektİf Sayı 224

Almanya da yaşayan bütün insanlar temel haklara ve katılım imkânlarına eşit ölçüde sahiptirler. Bununla birlikte, İslami kuruluşların Hristiyan kiliseleriyle eşit haklara sahip olması süreci daha uzun yıllar süreceğe benziyor. İşte biz bu yüzden ara ve geçici çözümler bulunmasının uygun olduğu kanaatindeyiz. Yeşiller in politikası bu yasal eşitsizlikleri gidermek için yollar arayacak, zira bütün dinî ve ideolojik kuruluşların eşit muamele görmesi anayasanın öngördüğü bir durum. Eyaletler bazında yapılan, devlet ve din işbirliğini Hristiyan kiliselerinin ötesine taşıma çalışmalarını memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Dinî çoğulculuğun hüküm sürdüğü, sekülerleşmenin ve bireyselleşmenin gittikçe arttığı zamanımızda Devlet Kilise Hukuku nu modern bir Anayasal Din Hukuku na çevirmek gerekmektedir. Dinî cemaatler bağlamında, devletin tarafsızlık ve eşit muamele konusunda dikkatli olma ve herkesin dinini özgürce yaşama hakkını garanti altına alma yükümlülüğü vardır. Biz din ile devletin kurumsal bazda tutarlı bir şekilde ayrılmasından ve bütün dinî cemaatlerin eşit muamele görmesinden yanayız. İçerisinde birçok dini barındıran bir ülkede belli dinlere ayrıcalıklı bir tutum sergilenemez. Anayasaya göre, bir devlet dini veya kilisesi bulunmamaktadır. Ortada, Hristiyan dinine diğer dinlere karşı öncelik tanındığı gibi bir gerçeklik var. Biz bu eşit olmayan muameleyi ortadan kaldırmak istiyoruz. Bütün dinî kuruluşlar aynı haklara sahip olmalıdır. Bremen de yeşil-kırmızı koalisyondan oluşan bir senato orada yaşayan Müslümanlarla bir devlet anlaşması imzaladı. Bize göre, Müslümanlar tarafından ilgi gösterilen diğer bütün eyaletlerde de bu durumun aynen uygulanmasında bir sakınca yok. Buna eyaletler karar verir. Orta vadede federal bir devlet anlaşması fikrine de aynı şekilde açığız. Eğer bu (1. sorudaki meseleyle alakalı) işbirliği maksadına hizmet eden bir durumsa, evet. Eşit muamele anlamında bu birçoğumuza şu an için uygun görünüyor. Devletle dinî cemaatler arasındaki ilişkiyi ileriye dönük olarak düzenlemek adına, büyüklüklerine ve önemlerine bakılmaksızın dinî cemaatlerin haklarını, görevlerini ve devletle ilişkilerini adaletli bir şekilde tanzim etmek daha da uygun olacaktır. Ayrıca, askerî din hizmeti kurumunu kaldırıp, 1919 yılından beri yürürlükte olan bu anayasal durumu devlet hizmetleri kapsamından çıkararak Hristiyan kiliselerine devretmek istiyoruz.

Almanya Seçimlerine Katılan Partilerin Beyanatlarının Karşılaştırması 3. Sizce Almanya da gittikçe artan ve kendisini her geçen gün daha da fazlalaşan cami saldırıları ile gösteren İslam düşmanlığının sebepleri nelerdir ve partiniz bu duruma karşı ne gibi adımlar atacak? İslam üzerine yapılan tartışmalar ülkemizde birçok insanı etkilemekte. Bunda insanların korkuları ve önyargılarının rolü azımsanacak gibi değil. Bu durumun yanlış olduğunu kanıtlamak ancak şeffaflıkla ve diyaloğa hazır olmakla mümkün. Aynı zamanda, çocukları erken yaşta değişik dinler hakkında bilgilendirmek faydalı olacaktır. Bu, önyargı oluşumunun engellenmesini sağlayacaktır. Bu sebeple CDU ve CSU, Almanca olarak inanç bazlı İslam dersini de kapsayan din dersi eğitiminin okullarda verilmesinden yana. İnanç bazlı İslam dersiyle genel din eğitiminin yan yana verilmesi ve insanların birbirleri hakkında bilgi sahibi olması da başka inançlara sahip kişilere duyulan korku ve endişeyi azaltacaktır. Biz İslam düşmanlığıyla ırkçılığın bir versiyonu olarak mücadele edeceğiz. Bunun için demokratik sivil toplumu kuvvetlendireceğiz. Mevcut Aşırılık Özel Maddesi ni (Extremismusklausel) federal programlardan çıkaracağız, aşırı sağa karşı gerçekleştirilen önlemleri finansal olarak destekleyeceğiz, bunun için ayrılan ödeneği artıracağız, kalıcı yapılar oluşturacağız, aşırı sağcılıkla siyasal eğitim aracılığıyla mücadele edeceğiz. Aşırı sağcı ve ırkçı motivasyonlu suçların istatistiğini yapıp kolluk kuvvetlerini konu hakkında hassaslaştıracağız, insan onurunu aşağılayıcı bütün suçları daha ağır cezalandıracağız. Partimiz, diyaloğu teşvik etmek ve ön yargıları bertaraf etmek adına Müslüman sosyal demokratlardan oluşan bir çalışma grubu kuracak. 4. Özellikle Müslüman kadınlar, başörtüleri sebebiyle çalışma hayatında haksızlıklara maruz kalıyorlar. Partiniz bu ayrımcılıklarla mücadele etmek için hangi girişimlerde bulunacak? 18 Perspektİf Sayı 224 Kültürel ve dinî anlaşmazlıkları barışçıl bir şekilde giderebilmek çoğulcu bir toplumun temel özelliklerindendir. Devlet ve toplum, bunun sonucu olarak uyum ve nitelikli birlikteliğin koşullarını oluşturmak durumundadır. Herkesin özgürce dinini yaşama hakkı CDU ve CSU nun önemli bir arzusudur. Din özgürlüğü için bütün gücümüzle çaba sarfediyoruz. İş arama esnasındaki ayrımcılıklar, Genel Eşit Muamele Yasası (Allgemeine Gleichbehandlungsgesetz [AGG]) aracılığıyla yasaklanmıştır. Anonimleştirilmiş başvurular bu anlamda irtibata geçme korkularının azaltılmasına katkı sağlıyor. Biz bu irtibata geçme korkularının ve ayrımcı davranışların azaltılmasına katkı sağlayan bütün önlemleri destekliyoruz. Azınlıkların haksızlığa maruz kalmamasını garanti altına almak için Genel Eşit Muamele Yasası na (AGG) tutarlı bir şekilde uyulması ve kamuoyunun bu yasayla alakalı kurallar konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor. SPD-Eyalet grubu, göçmenlerin çalışma hayatında karşılaştıkları ayrımcılıkları sona erdirmek için birçok farklı insiyatif başlatmıştır. Bundan başka, göçmenler için MigraPlus Perspektifi isimli bir çalışma sektörü programı hedefliyoruz. Bu programla Almanca nın edinilmesi için yenilikçi yaklaşımlar bulmak ve daha iyi niteliklendirme ve destekleme önlemleri oluşturmayı amaçlıyoruz.

İslam karşıtı görüşlerin yaygın hâle gelmesi, sağcı popülistlerin İslam düşmanı sloganlarla halkın önemli bir kısmını harekete geçirmesini kolaylaştırıyor. Politik gruplar ve internet portalları; İslam düşmanlığı, antisemitizm, sosyal Darwinci tezler vb. konularla özünü kaybetme (Überfremdung) korkusunu popülistçe körüklüyerek işlerini yürütüyorlar. Bu durum kavgacı sağcılara ideolojik mazeretler sunuyor. Biz sağcı muhafazakar ve aşırı sağ ideolojiler arasındaki bu gri alanı aydınlığa kavuşturmak istiyoruz. Siyasi eğitim de bu duruma tepki göstermeli ve yeni sağcı dil ve düşünce tarzlarının ortaya çıkmasına demokratik insiyatifler oluşturarak ve bu insiyatiflere destek vererek karşı çıkmalıdır. İslam düşmanlığının tam olarak ne olduğu pratikte ve uygulamada bir karara bağlanmalı ve buna karşı mücadele edilmelidir. Bu, toplumun bütününü ilgilendiren bir yükümlülüktür. Eğer buna bağlı olarak suçlar işleniyorsa bunlar güvenlik birimleri tarafından uygun bir şekilde aydınlatılmalıdır. İnsanların İslam a karşı düşmanlık beslemelerinin veya böyle bir düşünce tarzı sebebiyle bunu fiilî hâle dönüştürmelerinin altında yatan birçok sebep vardır. Burada iki meselenin altını çizmek gerekir: İslam düşmanlığı teşhis edilip net olarak tanımlanmalıdır. Ancak o zaman bu konuda bir adım atılabilir. Ayrıca İslam dini daha detaylı anlatılmalı, Almanya daki Müslümanların yaşamları herkes tarafından anlaşılır olmalıdır. 11 Eylül 2001 den sonra Müslümanlara karşı hissedilen korku kısmen politik amaçlarla kullanıldı ve kullanılmaya devam ediyor. İslam ve haksız bir şekilde İslam a mal edilen terörist şiddet olayları arasında genellikle hakkaniyetli bir ayrım yapılmıyor. Medyada konuyla alakalı klişeler ve olumsuz tablolar düşüncesizce tekrarlanıyor. Sözde uyuma ayak direme tartışmaları sürekli olarak ve haksız bir şekilde Müslüman ülkelerden gelmiş olan göçmenler ön plana çıkartılarak yürütülüyor. Thilo Sarrazin in kitabında da özellikle sözde uyum özürlüsü olarak Müslüman göçmenlere saldırılıyor. Bizim için ifade özgürlüğü, aynen inanç ve din özgürlüğü gibi esas ve korunması gereken insan hakları kapsamındadır. Açık bir toplumda kimse dininden dolayı haksızlığa maruz kalmamalıdır. Genel Eşit Muamele Yasası nı (AGG) daha etkin bir hâle getirmek, ayrımcılığa maruz kalanların hukuki korunmasını güçlendirmek ve derneklerin şikayet hakkını göz önünde bulundurmak istiyoruz. Aynı şekilde AGG hükümlerinin dinî cemaat ve onlardan sayılan kurumların çalışanlarında uygulanması için çaba gösteriyoruz. Ve siyah-sarı federal hükümet tarafından engellenen Avrupa Birliği Ayrımcılıkla Mücadele beşinci yönetmeliğini ilerletmek, Federasyon un Ayrımcılıkla Mücadele Kurumu nun yapısal ve finansal olarak güçlendirilmesi, uyum sorumluları gibi kurumlara daha güçlü haklar verilmesi gibi sonuçlara ulaşmak istiyoruz. İş gücü eksikliği sebebiyle göçmenlerin çalışma hayatına daha güçlü bir şekilde uyum göstermesi ile alakalı çabalar büyük önem taşıyor. Örneğin biz bu amaçla yurt dışında alınan diplomaların tanınması işlemini daha sade hâle getirdik. Toplumumuzdaki ayrımcılıklarla mücadele etmek FDP nin toplumsal siyasetinin amacıdır. Ama bu konuyla alakalı olan bürokrasi ve maliyet gözardı edilmemelidir. Mesele ile ilgili sürekli bir hassasiyet, düşünce tarzının değiştirilmesi ve bilinç değişikliği herkes için önem arz ediyor. Bu nedenle farklılığın sadece kabul edildiği ya da buna tolerans gösterildiği bir ortamdan ziyade, farklılığın zenginlik olarak algılandığı bir kültürün oluşturulması önemlidir. Sol Parti, Müslüman kadınların çalışma hayatında, ayrıca ev bulma konusunda, eğitim sisteminde ya da resmî makamlar tarafından ayrımcılığa uğramasını kınamaktadır. Bu dışlama ve haksızlık aşılmalıdır. Bunun için kalıcı bilgilendirmelerin ve kamusal bilinç değişikliğinin yanında etkili bir ayrımcılığa karşı koruma gereklidir. Biz, Genel Eşitlik Yasası nın (AGG) genişletilmesi için mücadele ediyor ve bütün eyaletlerde ayrımcılık ve ırkçılığa karşı kontrol mekanizmalarının oluşturulmasını, ve ayrımcılığa uğrayan kişilerin hakları hakkında bilgi alabilecekleri danışma kurumlarının genişletilmesini arzu ediyoruz.

Almanya Seçimlerine Katılan Partilerin Beyanatlarının Karşılaştırması 5. Partiniz, kadın öğretmenlerin devlet okullarında başörtüleriyle ders vermelerini onaylıyor mu? Din özgürlüğü alanında, temel olarak korunması gereken haklar arasında hukuki bir çıkar yolun bulunması, yani daha mühim bir hakkın korunması adına diğer haklardan feragat edilmesi (Güterabwägung) gerekli olabiliyor. Bu durum, devlet okullarında öğretmenin din özgürlüğü ile ailenin yetiştirme hakkı açısından da geçerlidir. Federal Anayasa Mahkemesi ne göre ilgili eyalet yasama organları, eksik hukuki temeli başörtüsü yasağı lehine doldurmakta serbesttirler. Bununla birlikte, farklı eyaletlerde okullarda başörtüsü takılmasının yasaklanması ile alakalı farklı kararlar alınmıştır. Bu nedenle CDU ve CSU okullarda başörtüsü takılmasını reddetmektedir. Anayasa, din özgürlüğünü kayıtsız şartsız sağlamaktadır. Diğer temel haklar ve anayasal değerler sebebiyle bazı sınırlamalar oluşmaktadır. Kamu hizmetlerinin özel alanları için yapılan düzenlemeler de bunlara dayanmaktadır. Federal Anayasa Mahkemesi 2006 da şu açıklamada bulunmuştur: Devlet okullarında öğretmenlerin, dinî ve ideolojik hassasiyetleri zedeleyici ya da okul huzurunu bozucu dinî semboller taşımasına yönelik olan yasak; devlet, gerekçelendirmede ve bu hizmetlerin hayata geçirilmesinde farklı din ve ideolojik topluluklara eşitlik ilkesine dayalı bir muameleyi dikkate aldığı ve kendisini belli bir dinî cemaatle tanımlamadığı sürece anayasal endişeyle karşılanmaz. 6. Partiniz hayvansal katkı maddeleri içeren gıda ürünlerinin tüketiciler için fark edilir bir şekilde belirtilmesi adına çaba sarfedecek mi? CDU ve CSU gıda maddelerinin açık bir şekilde belirlenmesini ve tüketicinin üretimde hangi malzemelerin kullanıldığını açık bir şekilde anlayabilmesini arzu etmektedir. Gıda maddelerinin paketlerinde bütün içerik malzemelerinin listelenmesi yönetmeliği de bu nedenlerdir. Böylece dileyen tüketicinin hayvansal unsurlardan kesinlikle kaçınması mümkün olabilir. CDU ve CSU basit, anlaşılır oldukları ve test edilebildikleri taktirde bu damgaları desteklemektedir. Tüketicilerin gıda maddeleri alımında sağlam bir seçim yapabilmeleri için hazır ürünlerde hangi içeriğin olduğunu bilmeleri gerekmektedir. Bu bilgiler tüketicilere örneğin sağlık, çevre, sosyal etik ya da din bazlı satın alma kararlarında yeterli temel şartları sunmalıdır. Gıda ürünlerindeki bütün hayvansal maddeler bu nedenle açık ve anlaşılır biçimde içindekiler listesinde açıklanmalıdır. 20 Perspektİf Sayı 224

Birlik 90/Yeşiller, devletin dinlere karşı tutarlı bir şekilde eşit muamele göstermesi ve hiçbirine ayrıcalık tanımamasını garanti etmektedir. Partimizde din özgürlüğünün bir tarafta, devletin okullardaki tarafsızlığının ayrı bir tarafta değerlendirilmesi gerektiğine dair farklı görüşler bulunmaktadır. Okullar konusunda eyaletler sorumlu olduğu için her eyaletin yasama organı herkes için geçerli bir düzenleme bulmak zorundadır. Yeşiller, İslam ın Almanya da eşit muameleye tabi olması için çaba göstermektedir, dinî inanç sebebiyle karşılaşılan ayrımcılığa karşı mücadele etmekte ve KRV eyalet derneği Yeşil Müslümanlar çalışma grubu örneğinde görüldüğü gibi özel çalışmalar yürütmektedir. Bu soruda eyalet ve federal yetkiler arasında ya da kamusal olarak tarafsız görev ifası ile din uygulama özgürlüğü arasında gidip gelinmektedir. Meseleyi bu karışıklıklardan arındırmak zor bir görev. Alman yüksekokullarında öğrencilerin dinî sembolleri taşımalarının yasaklanması gibi bir durum hiç olmadı. Bu, Müslüman bir lise mezununun bu tarz yönergeler hakkında endişelenmeden öğretmenlik eğitimi alabileceğini gösteriyor. Bununla birlikte eyaletlerin yarısında, Almanya Türk Toplumu nun toleranslı bir İslam tavsiyesine uygun olarak okul hizmetlerinde başörtüsü takılmasının yasak olduğuna dikkat çekilmesi gerekiyor. Bu duruma meslek seçiminde dikkat edilmesi gerekiyor. Biz Almanya da yaşayan herkesin dinî özgürlüğü için çaba gösteriyoruz. Bu çabaya hiçbir dinin devlet tarafından ayrıcalık görmemesi ve hiçbirinin haksızlığa maruz kalmaması da dahildir. Hristiyan sembollerinin okul ya da kamusal binalarda örneğin sınıflarda açık bir şekilde yerleştirilen haç işaretleri ile ön planda tutulması, anayasada güvence altına alınan bu prensip ile bağdaşmamaktadır. Diğer taraftan, kamu kurumlarında çalışan kişilerin kendi dinî inançlarının bir ifadesi olan haçlı kolye ya da başörtüsü takmaları anlamına gelen şahsi din özgürlükleri engellenemez. Biz Yeşiller Partisi olarak şunu arzu ediyoruz: Gıda maddelerinin içinde ne varsa herkes için basit bir şekilde açıklanmış olmalıdır. Bu nedenle gıdalarda bulunan ya da üretimde kullanılan hayvansal ürünler iyi fark edilir biçimde belirtilmek zorundadır. Ayrıca etin cinsinin de bu açıklamalarda belirtilmesi şarttır. Her bir içerik maddesi içindekiler kısmında detaylı bir sırayla belirtilmek zorundadır. Katkı maddeleri içindekiler listesinde verilmektedir. Ürün sunumlarında bütün katkı maddelerinin belirtilmesi zor anlaşılır ve az bilgilendirici bir işaretler yığınına sebep olabilir. FDP gıda sektöründe sadece et içermeyen ürünlerin değil aynı zamanda üretim sürecine hayvansal ürünlerin katılmadığı ürünlerin isteğe bağlı işaretlenmesini de memnuniyetle karşılamaktadır. Bizim düşüncemize göre gıda maddelerinde hayvansal ürünlerin olup olmadığına dair tereddütlü durumlar açıklığa kavuşturulmalıdır. Bu durum sadece dinî hükümlere dikkat edilmesinde değil, bunun dışında örneğin vejeteryan ya da vegan beslenmek isteyen kişiler için de önem arz etmektedir.