Onikinci Bölüm Kefâretler Kefâret kelimesi sözlükte örten, gizleyen anlam na gelir. Dinî bir terim olarak ise, i lenen bir kusur ve günahtan dolay Allah Teâlâ dan af ve ma firet dilemek niyetiyle yap lan, ceza özelli i de bulunan bir tür malî ve bedenî ibadet tir. Kefâretlerin sebebi, ya dinen yap lmas gereken bir eyin yap lmamas, ya da yap lmamas gereken bir eyin yap lmas eklinde i lenen kusurlu davran lar, hata ve günahlard r. Allah Teâlâ bu hatal ve kusurlu davran lara kar l k olmak üzere yine ibadet nevinden baz fiillerin i lenmesine ve bu sayede kulun kendini affettirmesine imkân tan m t r. Bunun için de mükellefin kefâretleri Cenâb- Hak taraf ndan kusur ve günah n n affedilmesine vesile k l nmas niyet ve arzusuyla yerine getirmesi esast r. Bu sayede Allah n bu kimsenin söz konusu kusurlu davran n affetmesi umulur. Bu sebeple kefâretler yap lma niyet ve amac itibariyle mükellefin ibadet sorumlulu u dahilinde bir konudur. Öte yandan kefâretler, konulu amac itibariyle hem ibadet hem de ceza mânas ta makla birlikte mahiyeti itibariyle ibadet nevinden fiillerin bir veya birkaç ndan ibarettir. F k h kitaplar nda kefâretlerin ibadet ana grubunda
14 LM HAL yer almas, kefâretlerle yükümlü tutulman n Allah n lutuf ve kereminin bir tezahürü olarak müslümanlara tan nan bir ayr cal k ve imkân olarak nitelendirilmesi bu sebeplerledir. Kur an ve Sünnet te belirtilen veya sadece Hz. Peygamber in söz ve uygulamas yla sabit olan kefâret nevileri olarak; orucu bozma, yemin, z hâr, hac yasaklar n ihlâl, adam öldürme ve hay zl kad nla cinsel temas sebebiyle gereken kefâretler say labilir. 1. Oruç Bozma Kefâreti F k h literatüründe kefâret-i savm terimiyle ifade edilen bu kefâret türü, Ramazan orucunu eda ederken, herhangi bir mazereti bulunmaks z n, oruçlu oldu unu bilerek orucunu kasten bozan kimseye gereken kefâret tir. Oruç ibadeti slâm n be temel art ndan biri olup bu ibadeti yerine getirmekte zorlanan kimselere, oruç konusunda anlat ld üzere, bir dizi kolayl k ve ruhsat getirilmi tir. Ayr ca kasten oruç tutmayan, ba lad orucu iradesi d nda veya hakl görülebilir bir sebeple bozan kimsenin de bu orucunu kazâ etmesi imkân vard r. Bu ruhsat ve imkânlardan sonra, ba lad ramazan orucunu hiçbir mâkul ve hakl görülebilir sebep yokken, bilerek ve isteyerek bozan kimsenin durumu a r bir kusur ve suç kabul edilmi ve böyle kimselere, bu hatal davran lar ndan dolay Allah tan af dileyebilmeleri için, biri yine oruç cinsinden olmak üzere üç tür ibadetten biri kefâret olarak öngörülmü tür. Orucu kasten bozan kimse için öngörülen kefâretin cezaî yönü a r basar. Bu kefâreti gerektiren sebep ise, ramazan orucunu eda eden kimsenin orucu kasten ve isteyerek bozmas d r. krah (a r bask ), hata, unutma gibi kas tl olmayan durumlar kefâreti gerektirmez. Hanefîler de dahil fakihlerin ço unlu una göre ramazan orucunun cinsî münasebetle veya yeme içme ile bozulmas ayn hükme tâbi iken âfiîler ba ta olmak üzere bir grup fakihe göre ramazan orucunun sadece cinsî münasebetle bozulmas kefâret gerektirir. Kasten de olsa yeme içme kefâreti gerektirmez. Birinci grup kasten yap lan cinsî münasebetle kasten yeme içmenin ayn ortak illete sahip bulundu unu, ikisinin de orucun kasten bozulmas mahiyetinde oldu unu ileri sürer. kinci grup ise Hz. Peygamber in ramazan ay nda kar s yla cinsî münasebette bulunan sahâbî hakk nda kefârete hükmetti i (Buhârî, Savm, 31; Müslim, S yâm, 14), hadiste yeme içme geçmedi i ve yeme içmenin farkl oldu u mülâhazas yla hareket eder ve k yas yaparak kefâret hükmünü
KEFÂRETLER 15 geni letmek istemezler. âfiîler in burada k yas yoluna gitmemeleri, biraz da kolayl sa lama, zorluk ve s k nt ya yol açmama dü üncesinden kaynaklanm olabilir. Oruç bozman n kefâreti; e er imkân varsa bir köle âzat etmek, buna gücü yetmiyorsa ara vermeksizin iki ay süreyle oruç tutmak, e er buna da gücü yetmiyorsa altm fakiri sabahl ak aml doyurmakt r. Ça m zda kölelik kalkt na göre, oruç kefâretinde ilk s ray oruç tutma, ikinci s ray da fakiri doyurma al r. Benzeri bir hüküm di er kefâretlerde de söz konusudur. Köle âzat etmenin kefâretlerde ilk s ray almas, slâm n hürriyet ve insan haklar na verdi i önemin ve köle durumunda olan insanlar n hürriyetlerine kavu mas için çe itli uygun ortam ve vesileler geli tirdi inin aç k bir delilidir. Hanefîler de dahil fakihlerin ço unlu una göre kefâret ödeyecek kimsenin yukar da say lan s raya riayet etmesi, bir öncekini yapma imkân bulunmad nda bir sonrakine geçmesi gerekir. Mâlikîler e göre ise mükellef bu üç ktan birini seçebilir. Hatta bunlar aras nda altm fakiri doyurma en faziletli olan d r. Ço unluk ise hem oruç kefâretiyle ilgili hadiste bu s ran n benzeri kay tlarla zikredilmesi, z hâr kefâretiyle ilgili âyetin ifade ve üslûbu hem de esaret alt ndaki bir kimsenin hürriyete kavu turulmas n n bunlar aras nda en faziletli ibadet oldu u, nefsin oruçla terbiyesinin de ikinci derecede faziletli oldu u ve âriin bu iki ibadete öncelik vererek bu tür hikmetleri gözetmi bulundu u gibi noktalardan hareket etmi tir. Oruç kefâretinin iki ay oruç tutmak eklinde ödenmesi halinde, orucun ara vermeksizin pe pe e tutulmas gerekir. Sadece kad nlar n hay z hali bu pe pe eli i bozmaz. Onun d nda hastal k, yolculuk gibi bir mazerete binaen oruca ara verilirse, önce tutulanlar n yok say l p iki ay oruca yeniden ba lanmas gerekir. âfiîler lo usal k (nifas), Hanbelîler hastal k sebebiyle oruca ara vermenin pe pe eli i bozmad görü ündedir. Böyle olunca kefâret orucuna, araya ramazan ay veya kurban bayram girmeyecek ekilde hesaplan p ba lanmal d r. Kad nlar mazeret halleri biter bitmez ara vermeksizin oruçlar na kald klar yerden devam ederler ve tutulamayan bu günler hesap edilmeksizin oruç iki aya tamamlan r. Kefâret orucunda oruca geceden niyetlenmek, ayr ca tutaca orucun kefâret orucu oldu unu niyetinde belirlemek de artt r. Oruç kefâretindeki ilk iki alternatif kefâret eklinin yerine getirilmesi mümkün olmad nda üçüncü k olarak mükellefin, altm fakiri sabahl ak aml doyurmas gerekli olur. Doyurma yemek yedirmek eklinde olabilece i
16 LM HAL gibi yeme in bedelini kendisine vermekle de olabilir. Ayr ca bir günde altm fakirin doyurulmas ndan bir fakirin altm gün süreyle doyurulmas na kadar çe itli seçenekleri vard r. Ancak doyurulacak fakir, kefâret verenin bakmakla yükümlü oldu u kimseler aras ndan olmamal d r. Doyurmada veya yerine para ödemede ölçü, yemin kefâretiyle ilgili âyetin (el-mâide 5/89) ifadesinden de hareketle, kefâret verecek ahs n ve ailesinin günlük g da tüketim ortalamas olmal d r. Farz orucun kasten bozulmas ve kefâretinin ödenmesinden sonra ayn ekilde yeni bir ihlâl oldu unda onun için yeni bir kefâret gerekir. Ancak Hanefîler e göre kefâret sebepleri, araya kefâretin eda edilmesi girmeden birden fazla olursa, hepsi için bir kefâret ödeme yeterli olur. Iskat- savmda yani ölenin muhtemel oruç kefâreti borçlar için tek bir kefâretin ödenmesi de bu esasa dayan r. 2. Yemin Kefâreti Bir kimsenin yapt yemine riayet etmeyip yeminini bozmas halinde üzerine gereken kefârettir. Yemin kefâretiyle ilgili olarak Kur an da öyle buyurulur: Allah kas ts z olarak a z n zdan ç k veren (la v) yeminlerden dolay sizi sorumlu tutmaz; fakat bilerek yapt n z yeminlerden dolay sizi sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdi inizin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onlar giydirmek, yahut da bir köle âzat etmektir. Bunlar bulamayan üç gün oruç tutmal d r. Yemin etti iniz takdirde yeminlerinizin kefâreti i te budur. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah size âyetlerini aç kl yor; umulur ki ükredersiniz (el-mâide 5/89). slâm müctehidlerinin ortakla a ifadelerine göre, yeminini bozan yani Allah ahit göstererek verdi i sözünde durmayan kimse kefâret olarak; ya bir köle âzat edecek ya on fakiri sabahl ak aml doyuracak ya da on fakiri orta seviyede giydirecektir. Yemin kefâretini s raya uymas gerekmeden bu üç eyden diledi iyle ödeyebilir. slâm n insan hak ve hürriyetlerine verdi i önem sebebiyledir ki, köle âzat etmek bunlar aras nda en faziletli seçenek olarak görülmü tür. E er bunlara gücü yetmezse üç gün oruç tutmas gerekir. Hanefî ve Hanbelîler e göre bu üç gün orucun arka arkaya tutulmas artt r.
KEFÂRETLER 17 Oruç kefâretinde oruç tutman n ön s raya al n p fakiri doyurman n bundan sonraya al nmas, orucun kasten bozulmas n n yine oruç tutularak telâfi edilmesi, suçun ve cezan n ayn türden olmas, ki inin nefsini e itmesine öncelik verilmesi gibi gaye ve hikmetlere sahiptir. Yemin kefâretinde ise fakiri doyurma ve giydirme ön planda tutulmu, buna imkân bulamayanlar n oruç tutmas istenmi tir. Bu da slâm da üçüncü ah slar n hukukunun gözetilmesinin ve sosyal amaçlar n ta d öncelik sebebiyle olmal d r. Bir kimse yeminini bozmadan kefâret verse de sonra bozsa, Hanefîler e göre bu yeterli olmaz; bozduktan sonra yeniden kefâret vermelidir. Oruç kefâretinde de oldu u gibi, bir günde on fakirin doyurulmas da, bir fakirin on gün süreyle doyurulmas da câizdir. Doyurma ve giydirmenin, kefâret veren kimsenin sosyal konumuna, günlük g da harcamalar na ve giyim tarz n n ortalamas na göre olmas gerekir. Doyurma ve giydirme yerine ihtiyaç sahiplerine bunlar n bedelleri de ödenebilir. 3. Z hâr Kefâreti Sözlükte s rt anlam na gelen z hâr kelimesi, kökü slâm öncesi dönem Hicaz-Arap toplumuna kadar uzanan bir gelene i simgeler. Câhiliye döneminde bir erke in kar s na Art k sen bana anam n s rt gibisin demesiyle onu kendisine haram k ld na inan l r ve bu bir nevi bo anma say l rd. slâm, kad n n aleyhine olan bu bo anma tarz n kald rd. Hatta bu üslûpta bir söz söylemeyi k nad. Bununla birlikte kar s n n herhangi bir uzvunu kendisine nikâh ebediyen haram olan bir kad n n uzvuna benzeterek perhiz yemini yapan kimseye, kefâret ödemesi mükellefiyeti yükledi. Bu sebeple z hâr kefâreti, z hâr yemini yapan kimsenin kar s yla tekrar bir araya gelebilmesi için ödemesi gereken kefâretin ad d r. Kur an da z hâr yemini ve kefâretiyle ilgili olarak eski Arap örfüne de at fta bulunulur ve meâlen öyle buyurulur: çinizden z hâr yapanlar n kad nlar, onlar n analar de ildir. Onlar n analar kendilerini do uran kad nlard r. üphesiz onlar, çirkin ve yalan söz söylüyorlar. Ku kusuz Allah affedicidir, ba lay c d r. Han mlar ndan z hâr ile ayr lmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin onlarla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavu turmalar gerekir. Size ö ütlenen budur. Allah yapt klar n zdan haberdard r. Buna (köle âzat etmeye) imkân bulamayan kimse, temas etmeden önce aral ks z olarak iki ay oruç tutmal d r. Buna da gücü yetmeyen altm fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah a ve resulüne inanman zdan dolay d r.
18 LM HAL Bunlar Allah n hükümleridir. Kâfirler için ac bir azap vard r (el-mücâdele 58/2-4). Âyette kefâret seçenekleri aras ndaki s raya riayetin zikredilmesi ve orucun pe pe e tutulmas n n istenmesi di er baz kefâret çe itleri için de geçerli görülmü tür. Öte yandan aile mahremiyeti içinde kalan bir yanl söz ve davran sebebiyle bile köle âzat etme, fakirlerin doyurulmas gibi sosyal amaçl ibadetlerin kefâret olarak emredilmi olmas, slâm n insan hürriyetine ve toplumda sosyal adaletin sa lanmas na verdi i önemin bir göstergesi olmaktad r. 4. Adam Öldürmenin Kefâreti slâm da korunmas gaye edinilen temel de erlerden birisi insan hayat d r. nsan n sayg nl anlay, insan hayat n koruyucu tedbirler, müessir fiil ve adam öldürme suçlar n n cezaland r lmas nda izlenen siyaset hep bu amaca hizmet eder. Bir müslüman n müslüman, zimmî veya anla mal (muâhid) gayri müslimi hataen (yanl l kla ve kaza ile) öldürmesi halinde, gereken di er hukukî ve cezaî müeyyidelere ilâve olarak kefâret ödemesi de gerekir. Hanefîler e ve bir grup fakihe göre sadece hataen adam öldürmede kefâret gerekirken fakihlerin ço unlu u kasten adam öldürmede de gerekli görürler. Öldürme kefâreti, mümin bir köle âzat etmek, e er buna güç yetmezse iki ay pe pe e oruç tutmak suretiyle ödenir. Bu konuda Kur an da öyle buyurulur: Yanl l kla olmas d nda bir müminin bir mümini öldürmeye hakk olmaz. Yanl l kla bir mümini öldüren kimsenin mümin bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Me er ki ölünün ailesi o diyeti ba lam ola (o takdirde diyet vermez). E er öldürülen mümin oldu u halde, size dü man olan bir toplumdan ise mümin bir köle âzat etmek lâz md r. E er kendileriyle aran zda antla ma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi âzat etmek gerekir. Bunlar bulamayan kimsenin, Allah taraf ndan tövbesinin kabulü için iki ay pe pe e oruç tutmas lâz md r. Allah her eyi bilendir, hikmet sahibidir (en-nisâ 4/92). Öldürme kefâretinde önceli in köle âzat etmeye verilmesi ve kefâret yükümlülü ü için öldürülen kimsenin müslüman veya gayri müslim olmas n n farketmemesi hem insan hayat n n ve hürriyetinin temel de er ve gayelerden olmas ile hem de buradaki hürriyete kavu turman n âdeta ölen kimse yerine dirili i sembolize etmesiyle aç klanabilir. Ayr ca, müslümanlarla birlikte
KEFÂRETLER 19 ya ayan gayri müslimlerin, ya ama hakk n n da koruma ve güvence alt nda olmas gerekti i de âyetten ç kar lan bir sonuç olmaktad r. Ancak kefâret, ibadet grubunda yer ald ve bir bak ma tövbe ve Allah tan ba lanma dileme mahiyetinde oldu u için hataen adam öldüren gayri müslimler kefâretle yükümlü tutulmaz ve sadece diyet öderler. 5. Hacda T ra Olma Kefâreti Hacda ihrama girip de bir mazeret (hastal k veya ba nda bir rahats zl k) sebebiyle vaktinden önce t ra olmak zorunda kalan kimsenin ödemesi gereken kefârettir. Çünkü hac niyetiyle ihrama giren kimsenin ihram süresince t ra olmas yasakt r. Bu yasa n ihlâli halinde kefâret olarak ya üç gün oruç tutmak, ya alt fakiri doyurmak, ya da bir koyun kurban etmek gerekir. Konuyla ilgili olarak Kur an da öyle bir aç klama yer al r:... Sizden her kim hasta olursa, yahut ba nda bir eziyeti (yara) bulunur (da vaktinden önce t ra olur)sa, ona oruç, sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir... (el-bakara 2/196). Hz. Peygamber bu kefâretin üç gün oruç, alt fakiri doyurma veya bir koyunun kurban edilmesi suretiyle ödenece ini aç klam t r (Buhârî, Muhsar, 5-8). Üç gün orucun pe pe e tutulmas art de ildir. 6. Hay zl Kad nla Cinsî Münasebet Kefâreti Kur an da hay z halinin kad n için rahats zl k ve mazeret hali oldu u, hay z süresince kocalar n n onlarla cinsî temastan uzak durmas gerekti i bildirilmi tir (el-bakara 2/222). Bu yasaklama ve Hz. Peygamber in de bu yöndeki hadisleri sebebiyle, hay zl kad nla cinsî münasebette bulunman n haram oldu unda görü birli i hâs l olmu tur. Zaten böyle bir münasebet insan n selim zevkine ayk r oldu u gibi iki taraf n, özellikle de kad n n ruh ve beden sa l aç s ndan son derece zararl ve tehlikeli bulunmaktad r. Buna ra men böyle bir davran ta bulunan kimseye ne gerekece i konusu fakihler aras nda tart ma konusu olmu tur. Ebû Hanîfe de dahil slâm âlimlerinin ço unlu una göre, kar s ile hay zl iken cinsî münasebette bulunan kimse günah i lemi tir. Allah a bol tövbe ve isti far etmekten ba ka yapabilece i bir ey yoktur. bn Abbas, Katâde, Evzâî, Ahmed b. Hanbel gibi slâm âlimlerine göre ise hay zl kad nla ilk günlerde kurulan cinsî münasebet için bir dinar (4,25 gr. alt n) kanaman n iyice azald bir dönemde yap lan cinsî münasebet içinse yar m dinar kefâret
20 LM HAL ödenmesi gerekir. Bu kefâret kocan n zorlamas yla olmu sa sadece ona, iki taraf n iste iyle olmu sa ayr ayr ikisine de gerekir. Cinsî temas n kasten, unutarak, haram oldu unu bilmeden veya hay z durumunu farketmeden yap lm olmas sonucu etkilemez. Görüldü ü üzere kefâretler, kasten veya bilmeden yanl bir davran ta bulunan, hata eden ve günah i leyen müslümana, tövbe ve isti far kap s n n kapanmad n ö retmekte fakat tekrar ayn yanl yapmamas için de onu sosyal içerikli bir ibadeti ifaya veya etkili bir nefis terbiyesine mecbur b rakmaktad r. Köle âzat etme gibi, fakirleri yedirip giydirme gibi üçüncü ah slar n yarar na sosyal amaçl ibadetlerin, ferdî hata ve günahlara kefâret say lmas da slâm n hayata bak aç s n yans tmas yönüyle manidard r.