Kan dokusu bileşenleri



Benzer belgeler
Kanın Bileşenleri. Total kan Miktarı: Vücut Ağırlığı x0.08. Plazma :%55 Hücreler : %45. Plazmanın %90 su

KAN DOKUSU. Prof. Dr. Levent ERGÜN

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

Kuramsal: 28 saat. 4 saat-histoloji. Uygulama: 28 saat. 14 saat-fizyoloji 10 saat-biyokimya

Bio 103 Gen. Biyo. Lab. 1

HAYVANSAL ÜRETİM FİZYOLOJİSİ

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

LENFOİD SİSTEM DR GÖKSAL KESKİN ARALIK-2014

ORGANİZMALARDA BAĞIŞIKLIK MEKANİZMALARI

Bağ doku. Mezodermden köken alır. En Yaygın bulunan dokudur ( Epitel, Kas, Kemik sinir)

Kanın bileşimi iki kısımdan oluşur:

Kanın fonksiyonel olarak üstlendiği görevler

Hücre. 1 µm = 0,001 mm (1000 µm = 1 mm)!

Dolaşım Sistemi. Dolaşım sistemi, kan, kan plazması, şekilli elemanları. Dicle Aras

I- Doğal-doğuştan (innate)var olan bağışıklık

Bağışıklık sistemi nasıl çalışır?

Sıkı bağ dokusu yapısında parankimi yada dalak pulpasını. birbiriyle devamlılık gösteren bölümlere ayıran trabekulaların

Kan dokusu. Hematokriti hesaplamak için eritrositlerle dolu olan tüpün uzunluğu kanla dolu tüpün uzunluğuna bölünüp, çıkan sonuç 100 ile çarpılır.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ FARMAKOLOJİSİ

DOKU. Dicle Aras. Doku ve doku türleri

DİCLE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DÖNEM II. KAN-DOLAŞIM ve SOLUNUM DERS KURULU

MONONÜKLEER FAGOSİT SİSTEM

BÖLÜM I HÜCRE FİZYOLOJİSİ...

VİROLOJİ -I Antiviral İmmunite

Hematopoetic Kök Hücre ve Hematopoez. Dr. Mustafa ÇETİN

Hümoral İmmün Yanıt ve Antikorlar

Hücresel İmmünite Dicle Güç

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

Kan ve kan bozuklukları ile ilgili araştırmaların yapıldığı ve tedavinin geliştirildiği bilim dalına hematoloji (kan bilim) denilir.

Anatomik Sistemler. Hastalıklar Bilgisi Ders-2 İskelet-Kas-Sinir Sistemleri

İMMÜN SİSTEMİ OLUŞTURAN ORGANLAR

LENFOİD DOKU. Lenfoid Organlar:

ayxmaz/biyoloji Olumsuz yanıtları: Alerjiler - normalde zararsız maddelere tepki Otoimmün hastalıklar (Diyabet)(Kendi dokularını yok eder)

Prenatal ve postnatal hemopoez

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #23

Edinsel İmmün Yanıt Güher Saruhan- Direskeneli

LÖKOSİTLER,ÖZELLİKLERİ. ve İNFLAMASYON Dr.Naciye İşbil Büyükcoşkun

Solunum, genel anlamda canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır.

Mikroskobun Yapımı ve Hücrenin Keşfi Mikroskop: Robert Hooke görmüş ve bu odacıklara hücre demiştir.

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

VİRAL ENFEKSİYONLAR VE KORUNMA. Yrd. Doç. Dr. Banu KAŞKATEPE


LÖKOSİT. WBC; White Blood Cell,; Akyuvar. Lökosit için normal değer : Lökosit sayısını arttıran sebepler: Lökosit sayısını azaltan sebepler:

ARI ZEHİRİ BİLEŞİMİ, ÖZELLİKLERİ, ETKİ MEKANİZMASI. Dr. Bioch.Cristina Mateescu APİTERAPİ KOMİSYONU

Hücre canlının en küçük yapı birimidir.

HİSTOLOJİ. DrYasemin Sezgin

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I V. KURUL DERS PROGRAMI HEMOPOETİK VE İMMÜN SİSTEM. (1 Mayıs Haziran 2017 )

ÇEKİRDEK EĞİTİM PROGRAMI

solunum >solunum gazlarının vücut sıvısı ile hücreler arasındaki değişimidir.

11. SINIF KONU ANLATIMI 32 DUYU ORGANLARI 1 DOKUNMA DUYUSU

Dolaşım sistemi (Kardiovasküler sistem) (Systema circulatorium) Dolaşım sisteminin fonksiyonları. Plazma. Kan. Kanın bileşimi

Tam Kan Analizi. Yrd.Doç.Dr.Filiz BAKAR ATEŞ

HAYVANSAL DOKULAR Doku Histogenez

Kemik iliği yapısı Miyeloretiküler Bağ Dokusu

11. SINIF KONU ANLATIMI 42 SİNDİRİM SİSTEMİ 1 SİNDİRİM SİSTEMİ ORGANLARI

Fizyoloji PSİ 123 Hafta Haft 13 a

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ Beslenme Boşaltım Üreme Büyüme Uyarıları algılama ve cevap verme Hareket Solunum Hücreli yapı

PROKARYOT VE ÖKARYOT HÜCRELER

HÜCRE. Dicle Aras. Hücre bölünmesi, madde alışverişi ve metabolizması

İmmün Sistemin Yapısı

İMMÜN YANITIN EFEKTÖR GRUPLARI VE YANITIN DÜZENLENMESİ. Güher Saruhan- Direskeneli İTF Fizyoloji AD

BAĞ DOKUSU. Gevşek Bağ Dokusu Sıkı Bağ Dokusu (Düzenli, Düzensiz) Özelleşmiş Bağ Dokusu

HÜCRESEL İMMÜNİTENİN EFEKTÖR MEKANİZMALARI. Hücre İçi Mikropların Yok Edilmesi

FARMASÖTİK MİKROBİYOLOJİ VE İMMUNOLOJİ. Yrd.Doç.Dr. Müjde ERYILMAZ

FİZYOLOJİ LABORATUVAR BİLGİSİ VEYSEL TAHİROĞLU

KAN FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

SEKONDER LENFOİD ORGANLAR

T Lenfositleri. Dr. Göksal Keskin

KAN VE KAN HASTALIKLARI. YRD. DOÇ. DR. Kadri KULUALP

Tıp Fakültesi 1. Sınıf Genel Histoloji Laboratuvar Ders Programı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #18

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

KAN KAN. Kanın yapısı. Kanın Görevleri 19/11/2015. Kanın Yapısı. Müge BULAKBAŞI Yüksek Hemşire

GENEL ÖZELLİKLER. Vücudun kendini çeşitli hastalık meydana getirici etkenlere karşı savunması immün sistem (Bağışıklık) tarafından gerçekleştirilir.

Doğal Bağışıklık. İnsan doğar doğmaz hazırdır


ENDOTEL YAPISI VE İŞLEVLERİ. Doç. Dr. Esra Atabenli Erdemli

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #22

HÜCRE. Yrd.Doç.Dr. Mehtap ÖZÇELİK Fırat Üniversitesi

HÜCRE ZARINDA TAŞIMA PROF. DR. SERKAN YILMAZ

Hayvan Yapı ve İşlevine Giriş

BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2

Hücre zarında madde taşınım yolları Sitoplazma ve organeller

T. C. İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DÖNEM I V. KURUL DERS PROGRAMI HEMOPOETİK VE İMMÜN SİSTEM

Mikroorganizmalara Karşı Organizmanın Direnci ve Bağışıklık

Yrd. Doç. Dr. İlyas Yolbaş Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD

ADIM ADIM YGS-LYS 34. ADIM HÜCRE 11- SİTOPLAZMA 3

ENDOTEL VE BİYOKİMYASAL MOLEKÜLLER

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ FARMAKOLOJİSİ

ADIM ADIM YGS LYS Adım BOŞALTIM SİSTEMİ 3

İMMÜNOBİYOLOJİ. Prof. Dr. Nursel GÜL. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü

Mikroorganizmalar gözle görülmezler, bu yüzden mikroskopla incelenirler.

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1

Bütün hücrelerin olmazsa olmazları. Plazma zarı Yarı-sıvı sitosol Kromozom Ribozom

ADIM ADIM YGS-LYS 33. ADIM HÜCRE 10- SİTOPLAZMA 2

Sayfa BİYOLOJİ VE BİLİMSEL YÖNTEM... 1 Bilim ve Bilimsel Yöntem... 2

Laboratvuar Teknisyenleri için Lökosit (WBC) Sayımı Nasıl yapılır?

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #21

Transkript:

Kan dokusu BİY 2016 HAYVAN HİSTOLOJİSİ KAN DOKUSU Kardiyovasküler sistem (kalpdamar sistemi) içerisinde dolaşan bir bağ dokusu olarak tanımlanır. Bütün bağ dokuları gibi ekstrasellüler bir matriksle hücrelerden oluşur. Ekstrasellüler maddesinin sıvı karakterde olması önemli bir özelliğidir. Sağlıklı yetişkin bir insanda 5 lt kadar olup bu da vücut ağırlığının yaklaşık % 8 ini oluşturur. SERUM PLAZMA (%55) FİBRİN(OJEN) KAN DOKUSU KAN HÜCRELERİ HÜCRELER (%45) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 2 Görevleri Kan dokusu bileşenleri 1. Sindirim kanalı ya da başka depolayıcı organlardan besin maddelerinin alınarak dokulara taşınması, 2. Metabolizma için gerekli oksijen ve metabolizma sonucunda oluşan karbondioksitin taşınması, 3. Suda çözünen toksinlerin vücuttan atılmak üzere boşaltım organlarına taşınması, 4. Hormonların ve düzenleyici maddelerin hedef doku ve organlara taşınması 5. Homeostasisin sürdürülmesi 6. Vücut ısısının ayarlanmasını ve bütün vücut yüzeyine yayılmasını gerçekleştirir. 7. Bağışıklık sisteminin işlevlerinin yürütülmesi Taşıma (1-3) Regülasyon (4-6) Koruma (7) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 3 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 4 Genel özellikleri Kan dokusu bileşenleri İnsanda plazma % 90-92 oranında su. % 6-8 oranında protein, eriyik halde tuzlar, glikoz yağ, amino asitler, karbondioksit, azotlu artıklar ve hormonlar içeren sarımsı beyaz bir sıvıdır. Kan sürekli hareket halinde olduğundan, kan hücreleri plazma içinde dağılmış halde bulunur. Kan vücut dışına çıktıktan kısa bir süre sonra pıhtılaşır. Bu olay bir tüpte gerçekleşmişse bir müddet sonra üstte sarımtırak bir sıvı birikir. Buna serum denir. Alttaki pıhtının mikroskobik yapısı bağ dokusuyla karşılaştırıldığında, Kan hücreleri bağ doku hücrelerine, Fibrin iplikçikleri bağ doku fibrillerine; Üstte kalan serum ise bağ doku zemin maddesine karşılık gelir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 5 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 6 1

Plazma Fiziksel parametreler Proteinler Albümin Fibrinojen Globülin (,, alt grupları) : immünoglobülin (Ig) adı verilir. İmmünoglobülinler, bağışıklık sisteminin işlevsel birimi olan antikorlardır ve plazma hücreleri tarafından salgılanır. Bağışıklıkla ilgili olmayanları karaciğer tarafından sentezlenirler. Bunların başlıcaları: Fibronektin Trasferrin (demir taşır) Serum lipoproteinleri (lipit taşıyan) Şilomikronlar Düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) Kötü huylu kolestrol Yüksek yoğunluklu lipoproteinler (HDL) - İyi huylu kolestrol Su 90-92 Protein 6-8 Çeşitli elektrolitler (Na+, K+, Ca+2, Mg+2, Cl-, HCO3, PO4, SO4) Protein dışı azotlu bileşikler (üre, ürik asit, kreatin, kreatinin, amonyum tuzları) 1-2 Düzenleyici maddeler (hormonlar, enzimler) Besinler (glukoz, lipidler, aminoasitler) Kan gazları (oksijen, karbondioksit, azot) Average volume of blood is 5 6 L for males, and 4 5 L for females; Hypovolemia, Hypervolemia Blood accounts for approximately 8% of body weight Viscosity = 4-5 when compared to water whose viscosity is 1 The ph of blood is 7.35 7.45; normally, 7.4 Temperature is 38 C, slightly higher than normal body temperature Salinity = 0.85% Osmolarity = 300 mosm Blood is a sticky, opaque fluid with a metallic taste Color varies from scarlet (oxygen-rich) to dark red (oxygen-poor) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 7 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 8 Kan dokusu hücreleri Kan hücrelerinin kandaki miktarları Alyuvarlar Akyuvarlar Granülositler Lenfosit Monosit Agranülositler Nötrofil Eozinofil Bazofil Trombositler Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 9 Eritrosit Lökosit Trombosit Çap ( m) Sayı (1 mm 3 ) (milyon) (1mm 3 ) (bin) (1 mm 3 ) (bin) Tavuk 12 3,5 28 Köpek 7,3 6,2 9 Kedi 6,2 9,1 10 Domuz 5,3 6,6 15 Sığır 5,1 6,8 8 Koyun 4,1 10,3 12 Keçi 3,1 14 12 At 5,3 7,2 9 İnsan 7-8 :5,2 : 4,7 (Ort.: 5) 5-9 (Ort.: 8) 140-440 (Ort: 350) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 10 Kan dokusu hücreleri Alyuvarlar (Eritrositler) Myeloid elemanlar Eritrosit Granülositler Monosit Trombosit Lenfoid elemanlar Lenfositler Aşağı grup omurgalılarda çekirdekli iken, insan dahil olmak üzere memelilerin çoğuda çekirdek yanında Golgi kompleksi Sentriyol Ribozom Mitokondriyumlarını da gelişim süreci içinde kaybetmişlerdir. Hücre Oksijen taşıyıcı özel bir protein olan hemoglobin ile doludur. Normal koşullarda dolaşım sistemi dışına çıkmazlar. Esnek hücrelerdir, bundan dolayı çok küçük kapilerlerden bile rahatlıkla geçebilirler. Dolaşan kandaki ömürleri 120 gün Memeli Çapı (µm) Sayısı (10 6 / mm 3 ) Fil 9.1 Balina 8.2 İnsan 7.5 E: 5.4; K:4.8 Köpek 7.3 6.8 (5.5-8.5) Kobay 7.0 9 (8.0-12.0) At 5.7 9.5 (6.5-12.5) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 11 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 12 2

Alyuvarlar (Eritrositler) Alyuvarların şekilleri hayvan türlerine göre de değişir. İnsan dahi bir çok memelide madeni paralar gibi yuvarlak-yassı diskler şeklindedir. Bunların orta kısımları içeriye doğru basıktır (Bikonkavdır). Ancak deve ve Lama da oval şekilli bikonkavdır. Kuş, sürüngen, amfibi ve balıklarda oval şekilli ve bikonvekstir Kandaki miktarları türlere göre değişiklik gösterir. Bir mm 3 insan kanında erkeklerde 5,4 milyon, kadınlarda 4,8 milyon kadar alyuvar bulunur. Ortalama 5 milyon. Bu sayı aynı miktar tavuk kanında 3,5 milyon Kedi kanında 9,1 milyon, keçi kanında ise 14 milyondur. Bununla birlikte alyuvarların kandaki miktarları vücudun ihtiyacına göre artar veya azalabilir. Havasında az miktarda Oksijen bulunan yüksek rakımlarda alyuvar sayısı artar. Alyuvarların büyüklükleri de değişkenlik gösterir. Genel bir ifade olarak en fazla bulunduğu türlerde en küçük, en az bulunduğu türlerde ise en büyüktür. Alyuvarlar (Eritrositler) Çeşitli patolojik durumlarda eritrositlerde sayı, şekil, büyüklük ve hemoglobin miktarı bakımından da değişimler görülebilir. Eritrosit büyüklüğündeki değişkenlik 6 μm den daha küçük Normalden daha büyük Eritrositlerin sayısının normalin altına düşmesi Eritrositlerin sayısının normalden fazla olması haline Plazma yoğunluğunun artmasıyla eritrositlerin büzülerek deniz kestanesi gibi şekil almasına Plazma yoğunluğunun azalması halinde hücre içine sıvı girişi olması ve sonunda hücrenin şişip patlaması, hemoglobinin dışarı çıkması Bazı patolojik durumlarda hücrelerin birbirine yapışıp kümeler oluşturmaları Eritrositlerde şekil farkları bulunmasına Anizostozis Mikrosit Makrosit Anemi (kansızlık) Polisitemi (ertrositoz) Plazmolizis Ekinosit Hemoliz Aglutinasyon poikilositozis Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 13 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 14 Alyuvar oluşumu (eritropoiez) Alyuvar oluşumu (eritropoiez) Çokpotansiyelli hemopoietik kök hücre (PHSC) Çokpotansiyelli ikincil hemopoietik kök hücre (CFU-S) Alyuvar kolonisi oluşturacak üçüncül kök hücre (CFU-E) Pro-eritroblastları yapar. Bazofil eritroblastlar Polikormatofil eritroblastlar Normoblast Retikülosit Son iki evrede mitoz görülmez, sadece farklılaşma vardır. Retikülosit miktarı dolaşımdaki alyuvar miktarının %1 i kadardır. Alyuvarın oluşumu ve dolaşım kanına verilişi böbrekten salgılanan eritropoietin (Glikoprotein) hormonu ile düzenlenir. A hemocytoblast transforms into a committed cell called the proerythro-blast Proerythroblasts develop into early erythroblasts The developmental pathway consists of three phases Phase 1 ribosome synthesis in early erythroblasts Phase 2 hemoglobin accumulation in late erythroblasts and normoblasts Phase 3 ejection of the nucleus from normoblasts when cell has 34% of the Hb it will ultimately have and formation of reticulocytes Reticulocytes then become mature erythrocytes Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 15 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 16 Hemoglobin Hemoglobin Alyuvar kütlesinin yaklaşık olarak % 33 ünü oluşturur. 4 adet polipeptit globin zincirine bağlanan demir (hem) grubundan meydana gelmiştir. 4 farklı polipeptit zinciri: Α, β, Δ, ү(ω) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 17 HbA 2α, 2β HbA %96 HbA 2 2α, 2Δ HbA 2 %2 HbF 2α, 2Ω HbF %2 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 18 3

Hemoglobin Solunum pigmentleri Akdeniz anemisi HbF nin normalden çok olması Orak hücre anemisi Hemoglobinin b zincirinde bir tek aminoasitin değişmesi eritrositlerin orak şeklini almasıyla sonuçlanır. Eritrosit oluşum oranı hemoglobin sentez oranından daha yüksek olduğunda hemoglobin yoğunluğu normalden daha az olan eritrositler üretilmektedir. Böyle eritrositler soluk görünür (hipokromik) Hemoglobin Oksijenle oksihemoglobin Karbondioksitler karbaminohemoglobin Karbonmonoksitle karboksihemoglobin bileşiğini verir Omurgalıların tümünde ve bazı omurgasızlarda demir içeren Hemoglobin Yengeç gibi bazı kabuklular ve yumuşakçalarda bakır içeren Hemosiyanin Halkalı solucanların bazılarında demirli yeşil Klorokrüorin Bazılarında da kırmızı Hemeritrin Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 19 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 20 Yaşlı alyuvarların yıkımı Yaşlı alyuvarların yıkımı Alyuvarların ömrü 120 gün kadardır. Yaşlanan alyuvarlar dalakta makrofajlar tarafından ortadan kaldırılır. Yaşlı alyuvar zarında sialik asit molekülünün azalması, bu hücrelerin dalak, karaciğer ve kemik iliği makrofajları tarafından kolayca tanınarak fagositoz edilmesine neden olur. Makrofajların parçaladığı alyuvarlardan açığa çıkan hemoglobin, hem ve globine ayrılır. Globin protein metabolizmasında kullanılmak üzere amino asitlere dönüşürken; hem, demir ve biliverdine parcalanır. Demir plazma transferrini ile tekrar kemik iliğine taşınır. Biliverdinin bir kısmı karaciğer tarafından bilirubine dönüştürülür. Biliverdin ve bilirubin safra pigmentleri olarak bağırsağa verilir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 21 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 22 Akyuvarlar (lökositler) Akyuvarlar (lökositler) Akyuvarlar (lökosit) hemoglobin taşımadıklarından renksiz olan hücrelerdir. Kendilerine has çekirdek ve sitoplazmaya sahip olan bu hücreler kan içerisinde yuvarlak veya küremsi şekilde bulunurken doku içinde veya kültür ortamında amip gibi hareket ederler. Bu aktif hareketleri sayesinde damar endotelinden bağ dokusu içerisine girerler. Bu yüzden tüm lökosit tiplerine bağ dokusu içerisinde rastlanır. Lökositlerin damardan dokuya geçmelerine diyapedez denilir. Bir mm 3 kandaki normal lökosit sayısı 5000-9000 kadardır. Bu sayı yaşlı ve genç kişilerde değişiklik gösterdiği gibi (gençlerde yaşlılardan daha fazla), aynı kişide günün değişik zamanlarında da farklı olabilir. Patolojik durumlarda lökositlerin artışına lökositoz, azalmasına da lökopeni adı verilir. Apandisit zatürree ve benzeri akut enfeksiyonlarda lökosit savısı 1mm3 kanda 20.000 40.000 kadar olur. Lökosit miktarı sindirim sırasında ve aktif hareketlerden sonra artar. Sayılarının 1 mm 3 kanda 500 ün altınadüşmesi ölüme yol açar. Lösemi (Kan kanseri): Lökosit sayısının kötü huylu artışına denir. Ameboid: pseudopods Diapedesis: cells become thin, elongate and move either between or through endothelial cells of capillaries Chemotaxis: attraction to and movement toward foreign materials or damaged cells. Accumulation of dead white cells and bacteria is pus. Phagocytosis: cellular ingestion of foreign bodies (bact.) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 23 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 24 4

Akyuvarlar (lökositler) Nötrofil granülositler Granülositler: Nötrofil Eozinofil Bazofil Spesifik granülleri Romanovsky türü boya karışımlarıyla nötral veya asidik boyanır Azürofilik granülleri Bazik boyalarla boyanır Tüm lokositlerin % 55-60 ini oluşturur. Çapları dolaşan kanda: 7 µm, preparatta 10-12 µm Ömürleri 8 gün (kanda 12-14 saat; bağ dokusunda 6-7 saat) İki veya daha fazla loblu (2-5) çekirdek Barr cisimciği (Davul tokmağı) ( ) Sitoplazmalarında 2 tip granül vardır Azurofil (Birincil) granüller: Koyu renkli boyanan ve büyük Miyeloperoksidaz, Asit fosfataz, β-glukuronidaz gibi hidrolitik enzim Özel (İkincil) granüller: Açık renkli boyanan ve en küçük Lizozomal enzimler yoktur. Alkalin fosfotaz ve Antibakteriyel etkisi olan fagositin bulunur. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 25 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 26 Nötrofil granülositler Nötrofil granülositler Nötrofiller, patojenik bakteri enfeksiyonlarında vücut savunmasında ilk işlev gören hücrelerdir. Doku içinde amip gibi hareket ederek bakterilere hücum ederler. Nötrofillerin esas görevi fagositoz ve mikroorganizmaların yok edilmesidir Azurofil granüllerin lizozomal hidrolazları mikropları parçalar. Sindirimden sonra, parçalanan yabancı madde ya ekzositozla atılır ya da artık cisimcik denilen zarla kaplı yapılar şeklinde hücrede birikir. Çoğu nötrofil bu olayda ölür. Ölmüş nötrofil ve bakteriler birikerek, doku sıvısıyla birlikte sarımtırak renkli irini oluşturur. Bakteri enfeksiyonu olduğunda bakteri toksinleri kemik iliğine ulaşarak buradan nötrofil yapımını ve salınmasını uyarır. Nötrofıller. vücutta ateşin yükselmesini uyaran ve projen olarak bilinen interlökin-1 (IL-1) de salgılar. Bir bakteriyle karşılaşıldığında buna karşı bir antikor oluşturulur Aynı bakteriyle bir kez daha karşılaşılınca, plazmada hazır bulunan antikor (IgG) bakterinin yüzey antijenine bağlanır. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 27 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 28 Nötrofil granülositler Eozinofil granülositler Nötrofıl lökositlerin azurofil ve özel granüllerinin esas işlevi yabancı organizma ve parçacıkların hücre içi sindirimidir. Ancak, bazı durumlarda fagositik vakuol kapanmadan önce hidrolitik enzimler salınabilir ve bunlar civar dokuya kaçabilir. Bu durum genellikle fagosite edilecek parçacığın çok büyük olduğu ve tam olarak sindirilemeyeceği durumda görülür. Dokuya kaçan enzimler arasında bulunan kollajenaz ve elastaz kollajen ve elastik fıbrilleri parçalarken, proteaz da dokuda önemli derecede hasar yapar. Böylece nötrofiller, korudukları dokulara zaman zaman hasar verebilir. Bu etkiler sonucunda yangı bölgesinde ağrı ve şişme meydana gelir. Tüm lokositlerin % 2-5 ini Çapları dolaşan kanda: 9 µm, preparatta 12-15 µm 12 günlük ömürlerinin son sekiz gününü bağ dokusunda geçirirler Tipik olarak çekirdeği çift lobludur. Sitoplazmada oval, uzamış şekilli, eozinle boyanan çok sayıda granül bulunur. Elektron mikroskobu incelemelerinde granüllerin merkezinde uzun eksene paralel yerleşmiş birer kristaloid cisimcik yer alır. Bu cisimcik arjinince zengin major bazik protein içerir. Parazit kurtların yok edilmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca granüller içinde arisülfataz gibi enzimler de bulunmaktadır. Granül matriksinde ise mast hücreleri ve bazofillerin salgıladığı histamini nötralize eden histaminaz ile Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 29 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 30 5

Eozinofil granülositler Bazofil granülositler Yine mast hücreleri ve bazofiller tarafından salgılanan SRS-A (Slow Reacting Substance of Anaphylaxis) maddesinin aktivasyonunu ortadan kaldıran arilsülfataz ve peroksidaz enzimleri bulunmaktadır. Bunlara asit fosfataz, ribonükleaz, β-glukuronidaz, katepsin gibi enzimler de bulunur. Enzimlerin işlevlerinden de anlaşılacağı üzere özellikle alerjik tepkimelerde ve parazitik enfeksiyonlarda sayıları artan hücrelerdir. Alerji ve yangı süreçlerinde oluşan histamin, serotonin ve bradikinin gibi maddelerin etkilerini azalttıkları düşünülmektedir. Normalde fagosite etmedikleri bakterileri antijen-antikor kompleksi oluşunca tanıyıp fagosite ederler. Ayrıca yangı olaylarının şiddetini de denetlerler. Toplam lökositlerin %1 inden de azdır. Nötrofillerle aynı büyüklükte, çapları 12-15 µm Çekirdek uzunca veya çoğunlukla U veya J harfi şeklinde olmasına karşın diğer granülositlere göre daha az segmentasyon gösterir 2 loblu da olabilir Bazik boyanan granüller loblu çekirdeği örtecek kadar fazladır. Sitoplazmadaki spesifik granüller diğer granülositlerde gözlenenlere oranla daha azdır, şekilleri de düzensizdir. Nötrofil ve eozimofillerden farklı olarak lizozom bulunmamaktadır. Granülleri hidrolitik enzimler, heparan sülfat, histamin, SRS-A içerir. Bazofiller aşırı duyarlılık ve alerji tepkimelerinde mast hücrelerinmin görevlerini tamamlayıcı olarak görev yaparlar. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 31 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 32 Bazofil granülositler ve mast hücreleri Bazofil granülositler Her iki hücrenin granülleri de birbirine benzer. Her iki hücre de plazma hücreleri tarafından salgılanan immünoglobülin (IgE) isimli antikora başlanır. Ancak bu hücreler özdeş değillerdir. Kemik iliğinde farklı kök hücreden gelişirler. Aynı tür canlı da bile ince yapıları farklıdır. Azurofil granüller, bazofıllerin lizozomları olup, diğer lökosit tiplerinde bulunan lizozomal asit hidrolazlarla aynıdır. Bazofiller de mast hücreleri gibi anafilakside önemli rol oynar. Alerjik tepkimelerde-bazofîl granüllerin içeriğinin salınması damar genişlemesine, mukus salgılanmasına sinir uyarılarına ve düz kas kasılmasına yol açarak; astım, egzema ya da anafilaksi gibi doku tepkilerini oluşturur. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 33 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 34 Lenfopoiez (lenfosit oluşumu) Lenfositler Oluşum yerlerine göre T ve B lenfosit olmak üzere iki tip lenfosit vardır. B lenfositler kuşlarda Fabricius kesesi (Bursa fabricii), memelilerde kemik iliği (Bone marrovv) kökenli, T lenfositler ise timus (Thymus) kökenlidir. Çokpotansiyelli hemopoietik kök hücre (PHSC) Çokpotansiyelli ikincil hemopoietik kök hücre (CFU-S) T Lenfosit kolonisi oluşturacak üçüncül kök hücre (CFU-L) kemik iliğini terk ederek timusun korteksine gelir. Burada çoğalır, karakteristik yüzey belirleyicileri oluştuktan sonra farklılaşarak organın medullasına geçer. Burada dalağa, ve sonra kana geçer. B Lenfosit kolonisi oluşturacak üçüncül kök hücre (CFU-L) kemik iliğinde sürekli bölünerek olgunlaşmamış B lenfositleri ve doğal öldürücü hücreleri (NK) meydana getirir. B lenfositlerin gelişimi kemik iliğindeki retiküler hücrelerle ilşkilidir. B lenfositlerin çoğu; lenf düğümlerine, dalağa ve diğer lenfoid organlara göç ederken, NK hücreleri tüm vücut boyunca dağılıp çevre dokularda yabancı hücreleri arar. Lenfositler merkezi sinir sistemi ve kornea hariç her dokuda bulunur. Lökositlerin % 30-35 i lenfosittir. Boyutlarına ve işlevlerine göre farklı gruplara ayrılan ancak hepsi de yabancı mikroorganizmalar, makromoleküller ve kanserleşmiş hücrelerle savaşta farklı roller üstlenmiş hücrelerdir. Çapları 6-8 µm küçük, 8-12 µm orta 12-18 µm büyük Dolaşan kanda en fazla bulunanlar küçük lenfositlerdir. Kromatince zengin, küçük, bazen çöküntülü yuvarlak çekirdek, dar bir sitoplazma içinde serbest ribozomları, az sayıda mitokondrileri var En tipik özelliği: dar bir sitoplazma halkası ile kuşatılmış büyük bir çekirdeğinin olması Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 35 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 36 6

Lenfositler T ve B lenfositlerin karşılaştırılması Lenfositler işlevsel olarak 2 grupta incelenir. Genel anlamda kemik iliğinden köken alır, ancak farklılaşmalarını değişik vücut kısımlarında tamamlayarak T ve B lenfositlere dönüşürler. Bu tipler ancak yüzeylerindeki farklı tip reseptörlerin belirlenmesini sağlayan immünositokimyasal yöntemlerle ayırt edilirler. Kısa ömürlü B lenfositler humoral (sıvısal) bağışıklıktan sorumlu Uzun ömürlü olan T lenfositler ise hücresel savunmadan sorumludurlar. T Lenfositler Kemik iliğinden köken alır Timusta olgunlaşır Sekonder organlara yerleşir T lenfositler hareketlidir Salgılarına lenfokin adı verilir 3 tipi vardır. Sitotoksik, yardımcı, baskılayıcı T lenfositler Hücresel savunmada rol alır. Nonspesifik esteraz enzimi içerirler B Lenfositler Kemik iliğinden köken alır. bursa Fabriciusta ve kemik iliğinde olgunlaşırlar B lenfositler hareketsizdir Salgıları İmmunglobulindir Sekonder organlara yerleşir. B lenfositlerden Plazma hücreleri farklılaşır Humoral savunmada rol alır Non spesifik esteraz içermezler Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 37 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 38 Lenfositler T lenfositler Vücutta iki tip bağışıklık sistemi vardır: 1) Hücresel bağışıklık, 2) humoral (sıvısal) bağışıklık. Hücresel bağışıklık, sitotoksik ve fagosjtik mekanizmalarla antijenik yabancı hücrelerin yok edilmesidir. Humoral (sıvısal) bağışıklık ise, kan plazmasında antikor adı verilen immunoglobulinlerle yapılan, organizmayı antijenlere karşı koruma işlemidir. T lenfositler hücresel bağışıklıktan, B lenfositler ise humoral bağışıklıktan sorumludur. T lenfositler, önce timusun medüllasına geçer, oradan da dolaşıma katılır. Dolaşım yoluyla ikincil lenfoit organlara (dalak, lenf düğümleri ve foliküllleri, bademcikler) giden T lenfositler, bu organlarda belirgin bölgelerde (dalakta beyaz pulpa, lenf düğümlerinde parakortikal bölge) yerleşerek aylarca hatta yıllarca yaşamlarını sürdürür. Bu bölgelerde antijenle karşılaştıklarında aktive olup gelişir ve büyüyerek lenfoblastlara dönüşür. Lenfoblastlar sürekli bölünüp çoğalarak, hücresel bağışıklıkta etkin rol oynayan Yardımcı T hücreleri (CD4 hücreler), Sitotoksik T hücreleri (katil T lenfositler, CD8 hücreler), Baskılayıcı T hücreleri ve Hafıza hücrelerini oluşturur. T lenfositler, dolaşım kanındaki lenfositlerin % 60-80'ini oluşturur. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 39 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 40 Yardımcı T hücreleri (CD4) Sitotoksik T hücreleri (CD8) Yabancı bir antijene karşı bağışıklık yanıtının oluşmasında işlev gören en önemli hücredir. B lenfositler plazma hücrelerine farklılaşarak antikor sentezler Yardımcı T hücrelerinin iki çeşiti vardır: TH1 hücreleri, makrofajları içlerine aldıkları mikroorganizmaları parçalamaları için aktive ederken; TH2 hücreleri, çoğalmaları ve antikor sentezlemeleri için B lenfositlerini uyarır. AİDS'e neden olan HIV virüsü yardımcı T hücrelerinin (CD4 hücreleri) içine girip çoğalarak bağışıklık yanıtının başlamasını engeller. CD4 hücreleri azalmaya başlar. Normal olarak 1 mikrolitrede 1000 adet olan CD4 hücre sayısının 400'e düşmesi, bağışıklık yanıtında tehlikeli sınırın aşılmasına neden olur. Vücut pek çok patojene karşı kendini koruyamaz. Kişi, böyle bir durumda virüs, bakteri ve mantar gibi fırsatçı enfeksiyonlara neden olan etkenler yüzünden ölür. Hücresel bağışıklıkta etkin rol oynayan hücrelerdir. CD8 T lenfositler ya da CD8 hücreler olarak da tanımlanmaktadır. CD8 T lenfositler enfekte hücreleri öldüren perforin ve fragmentinleri salgılar. Bu maddeler, enfeksiyonlu hasta hücre zarında delik ve yırtıklar oluşturarak içlerine doku sıvısı dolmasına ve hücrelerin ölmesine neden olur. Enfekte hücrelerin bu şekilde öldürülmesiyle virüsün yayılması sınırlanmış olur. Bu öldürücü özellikleri nedeniyle CD8 T lenfositler, katil hücreler ya da sitotoksik (hücre zehirleyen) hücreler olarak da adlandırılır. CD8 T hücreleri, organ nakillerinde ortaya çıkan doku reddinde önemli rol oynayan hücrelerdir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 41 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 42 7

Baskılayıcı T hücreleri Bağışıklık sisteminin aşırı reaksiyon vermesini engeller. Hafıza T hücreleri (CD4 ve CD8 hafıza hücreleri) T lenfositlerin antijenle karşılaştıkları zaman bölünerek oluşturdukları hücre çeşitlerinden birisidir. Dolaşımda aynı antijenle tekrar karşılaşıldığında onu hemen tanır ve kısa zamanda diğer hücrelerin yardımıyla antijen yok edilir. Ömürleri birkaç yıl kadardır. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 43 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 44 Monositler Monositler Dolaşan kanındaki akyuvarların % 3-7'ini oluştururular. En büyük (12-20 µm) akyuvar grubudur. Bağ dokusu ile kemik iliği, lenf düğümleri ve dalak gibi organlarda makrofajlara (histiyosit), osteoklastlara, kuppfer hücrelerine dönüşürler. Çekirdekleri bir kenarlarında hafifçe çukurlaşmıştır. Hücre yaşlandıkça bu çukurluk iyice artar ve çekirdek böbrek veya at nalı şeklini alır. Küçük yoğun azurofilik granüller içerir. Elektron mikroskobu incelemelerinde lizozomlara karşılık geldiği belirlenmiştir. Sitoplazmada ayrıca az miktarda granüllü ve granülsüz endoplazmik retikulum zarları, serbest polizomlar, iyi gelişmiş golgi aygıtları ve çok sayıda mitokondri bulunur. Hücre yüzeyinde çok sayıda mikrovillus ve pinositik vezikül yer alır. Dolaşım yoluyla bağ dokusuna ve lenfoidmyeloid organlara geçen monositler makrofajlara dönüşerek immünokompetan hücrelerle birlikte antijeninin tanınması konusunda görevli olup lenfositlerle işbirliği yaparlar Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 45 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 46 Trombositler (kan pulcukları) Trombositler (kan pulcukları) Kemik iliğindeki poliploid dev hücreler olan megakaryositlerden köken alırlar. Memelilerde kan pulcukları (plateletleri) diğer omurgalılarda trombosit olarak adlandırılırlar. Pıhtılaşmayı uyararak damarlardaki çatlakları onarıp kanın damar dışına çıkmasını engeller. İnsan kanında 1 mm 3 de 200.000 400.000 kadar bulunurlar. Yuvarlak, oval, bikonveks disk veya yassı şekillerde olabilen trombositlerin büyüklükleri 2-3 μm kadardır. Nukleusları yoktur (Memelilerde). Megakaryositlerin periferal kısımlarından kopan küçük sitoplazma parçacıklarıdır. Periferal bölgeleri şeffaf, mavi boyanır Hiyalomer bölge Granüllerin yerleştiği merkez bölgeleri ise mor renkte boyanır Granülomer bölge Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 47 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 48 8

Trombositler (kan pulcukları) Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Plazma zarının invajinasyonu ile oluşan bir kanaliküler sisteme sahiptirler. Hücreler arası alanın devamı olan kanaliküller, aktif moleküllerin söz konusu alana geçmesini kolaylaştıran işlevsel yapılaşmalardır. Hiyalomer bölgesinde ikinci bir kanal sistemi daha bulunur. Düzensiz kanalcıklardan oluşur ve yoğun tubüler sistem olarak isimlendirilir. Bu bölgede ayrıca membrana yakın yerleşen aktin miyofilamentleri vardır. Bunlar kan pulcuklarının hareketlerinin ve birbirine yapışmalarını düzenler. Membranın dış yüzeyinde yer alan ve glikoprotein ile GAG larca zengin olan manto tabakası bulunur. Hem yapışmayı hem de adhezyonu kolaylaştırır. Granülomer bölgesinde α, Δ, λ olarak adlandırılan değişik tipte granüller ile birlikte az sayıda mitokondriyum ve glikojen partikülleri vardır. Kanın pıhtılaşması (koagülasyon), K vitamini ve Ca ++ iyonları gibi maddelere de ihtiyaç duyulan karmaşık bir dizi mekanizma ile gerçekleşir. Plateletler kanamayı durdurma görevlerini değişik aşamalarda tamamlarlar: Primer agregasyon aşaması Sekonder agregasyon aşaması Kanın pıhtılaşması aşaması Pıhtının çekilmesi aşaması Pıhtının atılması aşaması Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 49 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 50 Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Primer agregasyon aşamasında Damar harabiyetiyle endotel hücrelerin yıkılması sonucu ortaya çıkan subendotelyal kollajen lifler üzerinde plazma proteinleri birikir. Sonra trombositler tıkaç oluşturur. Sekonder agregasyon aşamasında ve granüllerin ekstrasellüler alana geçmesiyle ADP gibi moleküller agregasyonu yeniden uyarırken vazokonstrüktör moleküllerin salgılanması da hasarlı bölgede damarların daralmasını, büzülmesini sağlar. Kanın pıhtılaşma aşamasında Hasarlı damar duvarından, plateletlerden ve plazmadan kaynaklanan çeşitli proteinlerin belirli dizilimde ve ardışık biçimde birbirlerini aktifleştirmesi gerçekleşir. Pıhtılaşmanın esası, plazmada eriyebilen fibrinojen proteinini erimeyen bir fibrin monomerine dönüştürmektir. Protrombinaz enziminin aktivasyonuyla protrombin, trombin + peptid bağları haline döndürülür. Trombin, fibrinojenin monomer fibrin + peptid bağlarına dönüşmesini sağlar. Fibrinojen monomerleri polimerleşerek fibrin oluşturur. Fibrinin meydana getirdiği üç boyutlu ağsı yapı içerisinde lökositler, eritrositler ve plateletler sıkışıp kalır. Oluşan bu yarı katı yapıya kan pıhtısı denir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 51 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 52 Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Pıhtının çekilmesi aşamasında Damar lümeninde bir kabartı oluşturarak lümeni daraltan pıhtı trombositlerin hiyalomer bölgesinde yerleşen aktin filamentleri yardımıyla büzülerek çekilir. Son aşama pıhtının atılması aşaması Hasarlı damar duvarı pıhtıyla kapandıktan sonra yeni doku oluşumuyla onarılır, artık işlevi biten kan pıhtısı da endotel hücreleri tarafından salgılanan plazminojen aktivatörleri yardımıyla plazminojen plazmin dönüşümü yapılarak ve plazmin protelitik özelliği sayesinde eritilir. Plateletlerin delta granüllerinin içeriğini oluşturan lizozomal enzimler de pıhtının ortadan kaldırımasında görev yapar. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 53 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 54 9

Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Kanın pıhtılaşması (koagülasyon) Damar bütünlüğünün bozulmasına bağlı olarak meydana gelen kanamanın durması Kan damarları Doku faktörleri Plazma faktörleri Trombositler birlikte görev görür Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 55 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 56 Kan pıhtılaşma faktörleri Hemostazın basamakları (fazları) I Fibrinojen II Protrombin III Doku tromoplastini IV Kalsiyum V Proakselerin VII Prokonvertin VIII Antihemofilik Globulin (AHG) IX Christmas Faktörü, PTC X Stuart-Prower faktörü XI Plazma tromboplastin antesadanı XII Hageman Faktörü XIII Fibrin stabilize edici faktör Faz I: damarların kontraksiyonu Kan akımını azaltmak için, yaralanan damarın kontraksiyonla daralmasıdır Faz II: trombosit tıkacı oluşması Yaralanma yerinde gevşek bir trombosit tıkacı veya beyaz trombüs oluşur Faz III: fibrin ağı (pıhtı) oluşması Kan pıhtılaşması, eritrositler ve fibrinden zengin üçüncü tip bir trombüs olan kırmızı trombüsün oluşmasıdır Faz IV: fibrinoliz (fibrin ağının çözülmesi) Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 57 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 58 Hemeostazis Kan hücreleri - özet Zedelenen damarda kontraksiyon Vasküler yanıt Trombosit birikimi Trombosit aktivasyonu Pıhtılaşmanın aktivasyonu Pıhtı oluşumu Fibrinolizisin aktivasyonu Pıhtı çözülmesi Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 59 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 60 10

Kan hücreleri - özet Erythroblastosis fetalis Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 61 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 62 Erythroblastosis fetalis Kan hücrelerinin oluşumu (hematopoiez) Bütün kan hücreleri sınırlı ömürlüdür. Yaşamlarının yalnızca bir kısmını periferal dolaşımda geçirirler. Bir çoğu işlevlerini damar dışında yerine getirir. Ömürlerini tamamlayan ve yok edilen kan hücrelerinin yerine de sürekli olarak yenileri yapılır. Bu yapım ve yıkım olayları yaşam boyu sürüp gider. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 63 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 64 Kan yapımı (hematopoiez) Kan hücrelerinin oluşumu Doğum Öncesi (Prenatal) Kan Yapımı Mezoblastik evre Vitellus Kesesi Mezodermi (2. Hafta) Hepatik evre Karaciğer (6. Hafta) Dalak (8. Hafta) Timus (8. Hafta) Miyeloit evre (3.-5. Ay) Doğum Sonrası (Postnatal) Kan Yapımı Kemik İliği Lenfoid Organlar Hastalık Durumunda Kan Yapımı Ekstramedüllar hemopoiez (Karaciğer + Dalak + Lenf nodları) Alyuvarların oluşumuna eritropoiez denir. Fötal dönemde oluşan alyuvarlar ile memeli hayvanlar dışında diğer omurgalıların alyuvarları çekirdeklidir. Monositlerin oluşumuna monopoiez, Lenfositlerin oluşumuna ise lenfopoiez, Granülositlerin oluşumuna granülopoiez denir Granüllü hücreler nötrofil, eozinofil ve bazofil lökositlerdir. Vücut savunmasında ve korunmasında işlev görürler. Kan pulcuklarının (trombositler) oluşumuna trombopoiez, Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 65 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 66 11

Miyeloid Doku (Kemik iliği) Kırmızı kemik iliğinin fonksiyonları Total vücut ağırlığının % 4-5 sını oluşturur. Erginde kırmızı ve sarı olmak üzere iki tiptir. Kırmızı kemik iliği aktif olarak kan hücreleri oluştururken sarı kemik iliğinde dokunun büyük bir kısmı yağ dokusu tarafından işgal edilmiştir. Yetişkinlerde kırmızı kemik iliği esas olarak; Göğüs kemiği (sternum), Kaburgalar, Omurga, Kafatası ve Bazı uzun kemiklerin proksimal epifizlerinde bulunur. Ağsı ve yumuşak bir doku olup çok sayıda hücre içerir. Bunlar; Kan hücrelerinin öncüleri (hematopoetik kök hücreler), Yağ hücreleri, Makrofajlar, Retiküler Hücreler Kan hücrelerinin yapımı Eritrositlerin yıkımı Yıkım sonucu açığa çıkan demirin depolanması İndifferensiye T ve B lenfosit yapımı Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 67 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 68 Miyeloid Doku (Kemik iliği) Sarı kemik iliği Bu hücre tiplerinin oranları yaş, hastalık ve iskelet sisteminin çeşitli bölgelerinde farklılık gösterir. Kan hücrelerinin yapımı ve dolaşıma verilmesinden sorumludur. Bu işlevini doğum öncesi 5. aydan başlayarak ölüme dek sürdürür. Sinüzoid olarak tanımlanan genişlemiş kan damarları arasında hametopoetik hücreler kordonlar halinde yer alır. Sinüzoidlerin çeperleri ise endoteliyal hücrelerden, bazal laminadan ve retiküler hücrelerden oluşur. Retiküler hücreler hematopoetik kordonları kılıf gibi çevreleyip destekler, retiküler fibrilleri oluşturur ve kök hücrelerinin kan hücrelerine farklılaşması aşamasında da görev yaparlar. Kırmızı kemik iliğinde kök hücrelerin dışındaki diğer hücrelerin belirgin bir organizasyonu olmamasına rağmen kan hücrelerinin özelleşmiş tiplerinin adacıklar halinde kümelendiği görülür. Eritrosit kümecikleri sinüs duvarına yakın yerleşirken megakaryositler de sinüs duvarıyla çok yakın konumdadır, granülositler ise daha iç kısımlarda kümelenirler. 4-5 yaşlarına gelindiğinde kırmızı kemik iliğinde yağ hücreleri artmaya başlar. Bunun sonucu olarak iliğin rengi kırmızıdan sarıya dönüşür. Çok sayıda yağ hücresi, makrofaj, indifferensiye mezenkimal hücreler ve retiküler hücreleri içerir. Retiküler lifler çatıyı oluşturur. Depo organıdır, yağdan zengindir. Yedek hemopoetik dokudur. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 69 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 70 Lenfoid Doku Lenfoid Doku Lenfatik sistem bir grup hücre, doku ve organdan oluşan ve antijenlere karşı vücudun savunmasından sorumlu olan özelleşmiş bir bağ dokusu formudur. Sistem; Timüs, Dalak, Lenf düğümleri (nodülleri) ve Diffüz lenfatik dokudan oluşur. Lenfatik sisteme dahil organların genel yapıları benzerdir. Sıkı bağ dokusundan yapılmış bir kapsül ile sarılıdırlar. Retiküler hücre ve fibrillerle desteklenir Kapsülden uzanan trabeküllerle kısımlara bölünmüştür. Timüste veya lenf düğümlerinde olduğu gibi korteks medullar yada Dalakta olduğu gibi beyaz kırmızı pulpa ayrımı belirgindir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 71 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 72 12

Timus Dalak 3. ve 4. faringeal keselerden gelişen, kalbin ve ana damarların önünde bulunan iki loblu lenfoid bir organdır. Aynı zamanda endokrin sistemde içinde de görev yapmaktadır. Kapsülle çevrelenmiş korteks ve medulla kısımlarından oluşur. Başlıca lenfositler M-PIRE sisteme dahil hücreler içerir. Kortekste çok sayıda T lenfositler arasında retiküler hücreler ve az sayıda makrofaj da bulunur. Medullada da aynı hücre kompozisyonu mevcut olmakla beraber retiküler hücreler sayısı fazladır. Medulladaki özgün Hassal cisimcikleri konsantrik yerleşmiş yassı hücrelerin keratinize olarak bozulmasıyla ortaya çıkan korpüsküllerdir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 73 Vücudun en büyük lenfoid doku topluluğudur. Kırmızı pulpa Kordonlar ve venöz sinüzoidlerinden oluşur. Ömrü biten eritrositleri ayıklar Beyaz pulpa Açık renkli noktacıklar halinde gözlenir. Merkezdeki arteriyolü kuşatan lenfoid doku alanlarından meydana gelir. Arteriyol boyunca çevreleyen tabakada T lenfositler, arteriyolün sonlandığı bölgeyi kuşatan bölgede B lenfositler hakimdir. Beyaz ve kırmızı pulpa arasında genişlemiş kan damarları olan sinüzoidlerin çevresinde lenfositler, retiküler hücreler ve ayrıca makrofazlar gözlenir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 74 Lenf düğümleri Diffüz lenfoid doku Merkezi sinir sistemi dışında tüm vücuda yayılmış organcıklardır. Görevi; Hücrelerarası sıvının venöz dolaşıma döndürülmesi Vücut savunması Kapsül altındaki kortekslerinde; Retiküler hücre ve fibriller arasında lenfoid foliküller B hücre alanı İnterfoliküler bölgeler ve medullanın önemli bir kısmı da T hücre alanı olarak adlandırılır. Medullada kordonlar halinde B lenfositler ve plazma hücreleri de bulunur. Sindirim borusu Solunum organlarının geçişleri ve Ürogenital bölgelerde Kapsülleri bulunmadan yerleşen serbest lenfoid hücrelerden oluşur. İnce bağırsaktaki Peyer plakaları ve Mukozaların altında yerleşen küçük lenfoid toplulukları bu sınıftadır. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 75 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 76 Tek kökenlilik kuramı (monofiletik teori) Kan yapıcı kök hücreler ve kan yapımı Pluripotent hemopoetik kök hücre (PHSC) Multipotent hemopoetik kök hücre (MHSC) Projenitör hücre (Uni/Bipotent) Prekürsör (Öncül) hücre (Unipotent) Olgunlaşmakta olan hücreler Olgun hücre Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 77 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 78 13

Kan yapıcı kök hücreler ve kan yapımı Farklılaşma sırasında kök kücrelerde görülen değişiklikler Kök hücre Projenitör hücre Öncül hücre Olgun hücre POTANS KENDİNİ YENİLEME MORFOLOJİK ÖZELLİKLER MİTOTİK AKTİVİTE BÜYÜME FAKTÖRLERİNİN ETKİSİ İŞLEVSELAKTİVİT E Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 79 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 80 Hematopoezisi denetleyen faktörler Hematopoezisi denetleyen faktörler Hematopoezis fizyolojik ve patalojik süreçlerde değişebilen dengelere uygun biçimde sürdürülür. Hematopoezisin bütün aşamaları Hem mikroçevre, Hem de hormonlar ve uyarı faktörleri tarafından denetlenir. Granüllü lokosit gelişimi için ortamda mutlaka yağ hücreleri olmalı Eritrosit gelişimi için Protein sentezinde gerekli olan maddeler Hemoglobinin yapısına giren demir ve taşınmasını sağlayan protein Diğer faktörler arasında DNA sentezi için B12 vitamini ve bunun emilimi için de folik asit gereklidir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 81 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 82 Hematopoezisi denetleyen faktörler Hematopoezisi denetleyen faktörler Gelişim süresince glikoprotein yapısında olan ve böbreklerden salgılanan eritropoetin (EPO) hormonu Hem eritroblast oluşturacak kök hücrelerini Hem deeritroblastların bölünme hızlarını artırırken hemoglobin sentezini de yükseltir. Lenfositlerin farklılaşma süreçlerinde timustan sentezlenen timozinler etkilidir. Bazı timozinler: timozin-α, timozin-β, timozin V, timopoietin, timulin, timolenfotropin ve timik faktör X. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 83 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 84 14

Hematopoezisi denetleyen faktörler Koloni uyarıcı faktörler (CSF) Lökosit gelişimi için mutlak gereklidirler. M-SCF = monosit, makrofaj ve granülosit etkinliğini uyarır G-SCF= granülositlerin, özellikle nötrofillerin Yukarıdaki faktörler makrofajlar, endotel hücreleri fibroblastlar tarafından sentezlenip salgılanır. GM-SCF= granülositlerin, eozinofil, megakaryosit ve öncü hücrelerin yapımını uyarmaktadır. T lenfositlerden, endotel hücrelerinden ve fibroblastlardan Multi SCF= granülositler, megakaryositler, eritrositler Aktif T lenfositler tarafından salgılanır Bağışıklık sistemi Çok özelleşmiş bir bağ dokusu formudur. Bir grup hücre, doku ve organı kapsar. Bir yandan enfeksiyonlara ve muhtemelen de tümörlere karşı koruma görevi yaparken, Diğer yandan arı sokması ya da basit bir boğaz enfeksiyonu alt etmek için antibiyotik alınması gibi herkesin yaşamı boyunca pek çok kez karşılaştığı durumlarda işlevlerini aşırı biçimde yerine getirmesiyle ölüme varan bir dizi patolojiye de neden olabilir. Kendinden olan ile kendinden olmayanı ayırt edebilme yeteneği vardır. Organizmanın kendisini koruyabilmek için geliştirdiği bütün mekanizmaları ifade eder. Bağışıklık aktif veya pasif olarak, doğuştan kazanılabilir (doğal bağışıklık) veya sonradan edinilebilir (edinilmiş bağışıklık). Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 85 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 86 Bağışıklık sistemi AKTİF BAĞIŞIKLIK PASİF BAĞIŞIKLIK aşı Serum Koruyucudur Laboratuarda yapılır. Zayıflatılmış mikroplardan oluşur. Tedavi edicidir. Sığır veya atın kanından yapılır. Mikroba karşı antikor bulunur. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 87 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 88 Bir molekülün iyi bir antijen olabilmesi için Doğal bağışıklık Molekül organizmaya yabancı olmalı Molekül ağırlığı 10 kda dan fazla olmalı Molekül uzun süre konakta kalabilmeli Kimyasal kompleksiteye sahip olmalı Molekülün yüzeyinde düzenli olarak tekrarlayan prostetik radikallerin bulunması gerekir Elektrik yükü taşımalı Antijen molekülünde, antikorla spesifik bağlantı sağlayan belirli noktaların her birine antijenik determinant denir. Vücudun en öndeki savunma hattıdır. Mikroorganizmalara karşı geliştirilmiştir. Doğumdan itibaren var olduğu için, unsurların ortaya çıkması için bir enfeksiyonun oluşması gerekmez. Deri, Solunum ve sindirim sistemleriyle ürogenital kanalları kaplayan epitelyal bariyerler Fagositler (histiyositler ve nötrofiller) NK hücreleri Bazı plazma proteinleri Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 89 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 90 15

Edinilmiş bağışıklık Doğal bağışıklığın aşılması durumunda devreye girer. Bu bağışıklık sisteminin esas hücreleri lenfositlerdir. Lenfositler yabancı hücre ve dokuları, organizmaları, toksinleri ve ayrıca vücudun değişim ve dönüşüme uğramış hücrelerini tanıyan ve etkisizleştiren, ya da yok eden hücrelerdir. Edinilmiş bağışıklık Humoral (sıvısal) bağışıklık, Hücresel bağışıklık olmak üzere iki kısımda incelenebilir. İlki hücre dışı, diğeri hücre içi antijenlere karşıdır. Humoral bağışıklık İlk kez 1960 lı yıllarda kuşların kloaklarında bursa fabricius bölgesinde belirlendikleri için bursa kökenli anlamında B lenfosit olarak tanımlanmışlardır. B lenfositler kemik iliğinde farklılaşırlar. Hücre membranlarında antijen reseptörü olarak görev yapan immünoglobulin molekülleri vardır. Vücuda giren antijene ait belirleyici moleküllerin (determinantların) makrofajlar tarafından ortaya çıkarılması B lenfositlerin uyarılması anlamına gelir. Uyarıyı alan B lenfositler efektör hücreler haline geçerler. Yani bir çok bölünme geçirerek hem çoğalırlar, hem de plazma hücrelerine dönüşerek büyük hücre klonları oluştururlar. Bu arada hepsinin efektör hücreler haline dönüşmedikleri, bazılarının aynı antijenle tekrar karşılaşılması durumunda hızla devreye girmek üzere immünolojik bellek hücreleri olarak ayrıldıkları bilinmektedir. Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 91 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 92 Humoral bağışıklık Humoral bağışıklık Plazma hücrelerine dönüşen B lenfositler immünoglobulinlerin (Ig) sentez ve salınmasından sorumludur. Protein yapısındaki antikorlar olan immünoglobulinler; IgG IgA IgM IgD IgE IgG = Dolaşımdaki immunglobulinlerin %70-75 ini oluşturur. Serum proteinlerinin en uzun ömürlü olanıdır(21 gün) Bakteri enfeksiyonlarına karşı IgA = %15-20 sini oluşturur. Tükrük,lakrimal sıvı ve kolostrumdaki başlıca koruyucu immunglobulindir. Antijenleri ortamdan uzaklaştırarak etkili olur IgM = %10 u oluşturur. Yabancı mikroorganizmaların hücumunda IgD = %1 den daha azını oluşturur. Dolaşımdaki B-lenfositlerde reseptör bölgesi bulunur IgE = Serum düzeyleri oldukça düşüktür. Çeşitli organizmalara ait sporların vücuda girmesiyle veya paraziter enfeksiyonlarda Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 93 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 94 Humoral bağışıklık Plazma hücrelerinin ürettikleri antikorlar antijenlerle birleşerek immün kompleks oluştururlar. İmmün kompleks bir plazma protein sistemi olan kompleman sistemini aktive eder. Kompleman sistemi birden dokuza kadar numaralanan (C1-9) elemanlardan meydana gelir. 1-4 arası numaralanan elemanlar antijenin bağlandığı hücreyi makrofajlara tanıtara fagosite edilmelerini sağlar. 5-9. arası numaralanan elemanlar ise ozmotik lizis işlemiyle yok ederler. Hücresel bağışıklık Hücresel bağışıklığın unsurları Makrofaj Langerhans hücreleri Lenfoid organlardaki diğer tüm dendritik hücreler Karaciğerin kuppfer hücreleri Majör doku uyum antijenleri MHC Sınıf I Sınıf II Sınıf III T lenfositler CD4 + T lenfositlerin rolü CD8 + T lenfositlerin rolü NK hücreleri Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 95 Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 96 16

Bağışıklık sistemi Non spesifik savunma mekanizmaları Spesifik savunma mekanizmaları İlk Savunma İkinci Savunma Üçüncü Savunma Deri Mukoza Deri ve mukoza sekresyonu Fagositik beyaz kan hücreleri Antimikrobial proteinler İltihabı cevap T lenfositler B lenfositler Plazma hücreleri Antikorlar Mart 13 Doç. Dr. Hasan KOÇ 97 17