T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNSAN HAKLARI ANABİLİM DALI TARİHSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN VE İNSAN HAKLARI Mehmet Ali UZUN Prof. Dr. Betül ÇOTUKSÖKEN İstanbul, Aralık 2011
GİRİŞ İnsan hakları fikrine, felsefi antropoloji temelinde bakıldığında; İnsanın varlık koşullarından, fenomenlerinden, hareket ederek insanının; yapıp eden, değerleri duyan, tavır takınan,önceden gören ve önceden belirleyen, isteyen,özgür,tarihsel,ideleştiren,kendisini bir şeye veren,çalışan,eğiten veeğitilebilen, devlet kuran,inanan,sanatın yaratıcısı olan,konuşan,biyopsişik bir yapıya sahip varlık olduğu görülecektir. (Mengüşoğlu 1988, s. 13) Bu varlık koşulları aynı zamanda insanın olanaklarını ve değerini de gösteriyor. Kuçuradi, İnsan Haklarının Felsefi Temelleri adlı kitabında insanın değerini şu şekilde belirliyor. insanın değeri derken bundan insanın diğer canlılar arasında ki özel yerini anlıyorum. İnsan bu özel yeri sağlayan, onun özelliklerinin bütünüdür, onu diğer canlılardan ayıran olanaklarıdır. Bu olanaklar insana özgü etkinlikler ve ürünleri olarak görünür. Bu özellikler ise, insanın diğer canlılarla ortaklaşa taşıdığı özelliklere ek özelliklerdir. İşte bu özellikler yada olanaklar insanın değerini ya da onurunu oluşturur.(kuçuradi2009, s. 73) Basitçe İnsan hakları açısından bakacak olursak bu olanakların kısıtlanması ya da engellenmesi durumunda ortaya çıkacak sorunlar doğrudan insan hakları sorunu haline geliyor. İşte biz bu çalışmada, bu olanakların kısıtlanması ya da engellenmesi durumunda, ortaya çıkacak insan hakları sorunları ile zaman içinde, geçmişte, şimdi ve sürekli bir oluş halinde- İnsanlığın ortak mirası olan başarıları sözcüğündeki tarihselliğe dikkat çekerekinsanın tarihsel bir varlık oluşu arasındaki ilişkiye bakacağız. 1. Tarihsel Bir Varlık Olarak İnsan İnsanının tarihsel bir varlık oluşu tüm varlık koşullarında olduğu gibi fenomenlerle kendini göstermekte ve insanın olduğu her yerde bunu görmekteyiz.antropolojik anlamda tarihsellik,üç boyutlu bir zamanı belirler. Bu üç boyutlu zaman dün, şimdi ve yarın arasında bir süreçtir. Hayvan ve insan şimdi de yaşar, tüm oluşları şimdi de gerçekleştirir. Fakat insanı hayvandan farklı kılan,insanı tüm diğer canlı varlıklardan ayıran özelliği; tüm varlık koşullarını, başarılarını bu üç boyutlu zamanda dün, şimdi ve yarın 1
arasında bir süreçte gerçekleştir. İnsan dün yaşadıklarının bilinciyle, şimdiyi yaşar ve yarına aktarır ve bu süreç kesintisizdir, tüm bunları dili, bilmesi ve yapıp etmeleri gibi fenomenlerle kendisini gösteren,insanın tüm varlık koşulları ile gerçekleştirir. Başarılarını önceki kuşaklardan almıştır ve -dün, şimdi ve yarın arasında bir oluş olan- bu süreçte sonraki kuşaklara aktarmaktadır. Mengüşoğlu insanın tarihselliğini insanın varlık yapısından ayrılmayan disharmoniye dayandırarak tarihin oluşu sürecindeki antagonizmleaçıklar ve şöyle der. Tarihin oluşu durmaz; tarihin oluşu, akışını sürdürür Bunu olaylarla bu olayları yöneten faktörler arasında ortaya çıkan antagonizm sağlar. Antagonizm kökünü, insanın varlık yapısından ayrılmayan disharmonide bulur (Mengüşoğlu 1988, s.146) Olayların, antagonizmlerin ve bir çağda onları yöneten idelerin, ilgilerin belli bir dereceye kadar açıklanması, çözülmesi ancak sonraki kuşaklara nasip olabilir. Çünkü sonraki kuşaklar, kendilerini bambaşka siyasal güçler ve << ilgi bağlılıkları >>nın içinde bulacaklardır. O zaman << şimdi>>nin problemleri başka bir nitelik kazanacak, bugün çok ağır basan bir şey, yarın, öbür gün bu ağırlığını kaybedecek, başka bir kıyafete bürünmüş olarak görünecektir. Bizden sonra gelen kuşaklarla bu günün siyasal, ekonomik ilgileri, problemleri arasına belli bir mesafe girecektir. Sonraki kuşaklar bu mesafeden hareket ederekbugünün problemlerinin, olaylarının motiflerini, olup bittikleri gibi görebileceklerdir. Fakat bunun için yeni kuşağın ilgi sfreleri ve ilgi sferlerini yöneten motiflerin, değişik bir nitelik kazanmış olması gerekir. (Mengüşoğlu 1988, s.147) Her hangi bir insan başarısında, geçmişin izinin olması ve gelecekteki başarılarında bugünün izi olması, insanın tarihsel bir varlık olmasının sonucudur. Bunu sanatta, bilimde, teknikte, hatta dinde bile rahatlıkla görmekteyiz. Burada bahsettiğimiz başarı nötr bir terimdir. Örneğin savaşta bir insan başarısıdır ve bu başarıda diğer tüm insan başarıları gibi yukarda anlatılan süreç içerisinde insanlığın ortak miraslarından biridir. İnsan başarılarına bu şekilde bakacak olursak insan hakları ve insanın tarihsel bir varlık olması arasındaki ilişkide göstermek istediğimiz yere daha rahat bakabiliriz. İnsanlık ailesi çok önemli buluşlar, teknik ilerlemeler, sanatta ve bilimde çok yönlü gelişmeler içinde bulunsa da önemli felaketler, acılar ve utançların da taşıyıcısı olmuş, bunu dünden yarına bir süreç içerisinde miras gibi kendinden sonraki kuşaklara aktara gelmiştir. Bugün Avrupa da ortaya çıkan ırkçılık, Afrikalı göçmenlerin göç yollarında denizlerde boğulması, Ortadoğu da ki din savaşları, ya da ülkemizde ki ayrımcılıkların ve 2
diğer tüm sorunların hepsinin temelini geçmişte, insanlığın ortak geçmişinde bulmamız mümkündür.ve bu şekilde devam ettiği müddetçe gelecekte de tüm bunlar, yani insanlığın başarısızlığı insanın tarihselliği içinde kendini bulacaktır. Peki, insanın tarihsel bir varlık olduğunu bilen insanlık, kendinden sonra ki kuşaklara güzel bir miras bırakmak için neler yapmıştır. Bu soruyaevrensel İnsan Hakları Bildirisi Başlangıç Bölümü özelinde cevap arayacağız. 2. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi Başlangıç Bölümü VeTarihsel Bir Varlık Olarak İnsan Evrensel İnsan Hakları Bildirisi İkinci Dünya Savaşının ortaya çıkardığı büyük felaket ve acıların sonrasında Birleşmiş Milletlere üye devletlerin büyük çoğunluğunca hazırlanmış ve kabul edilmiştir. İnsanlığın büyük bir yıkım ve felaketler yaşadığı savaş dönemi ve yine insanlığın bu yaraları sarmaya ve yeni felaketlerin önünü almak için uğraş verdiği savaş sonrası dönemi, insanın tarihsel bir varlık oluşu açısından çok önemli dönemlerdir. İnsanlık bir dünya savaşı yaşamış, imparatorluklar yıkılmış, dünya paylaşılmış fakat paylaşım, yıkım ve hesaplar bitmemiş insanlar onur ve değer gözetmeksizin, yeni paylaşımlar amacıyla, yeni yıkımlara ve felaketlere yolaçan ikinci bir dünya savaşının içinde bulmuşlardır kendilerini. İkinci Dünya savaşı bu açıdan tarihselliğe çok güzel bir örnek oluşturur. Bir öncesi vardır, öncesinin devamıdır. İnsanlık ilk büyük savaşın felaketlerini İkinci Dünya savaşına miras bırakmış daha büyük felaketlere yol açmışlardır. İşte tamda bunun farkına varan insanlık belki daha büyük felaketlerin önüne geçmek için Evrensel İnsan Hakları Bildirisi ni hazırlamış ve imzalamışlardır. Fakat insanın tarihselliği açısından bakacak olursak Evrensel İnsan Hakları Bildirisi yeni felaketlerin önlenmesinin yolunu göstermeye çalışan bir bildiri olarak kalacak, insan, değerinin ve onurunun bilgisi ile bu hakların uygulayıcısı ve taşıyıcısı olduğunda geleceğe güzel bir miras bırakacaktır. 3
Evrensel bildirgenin başlangıç bölümü şu şekilde başlar; insanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan onurun ve bunların eşit ve devredilemez haklarının tanınmasının, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olduğuna, İnsan haklarının dikkate alınmaması ve hor görülmesinin insanlık vicdanını isyana sevk eden barbarca eylemlere yol açtığına ve korkudan ve yoksulluktan kurtulma özgürlüğü ile ifade ve inanç özgürlüğünden yararlanacak olan insanların yer alacağı bir dünyanın kurulmasının insanlığın en yüksek ortak amacı olarak ilan edilmiş bulunduğuna dikkat edilirse, başlangıç bölümü insan haklarının dikkatte alınmaması durumunda neler olabileceğini öngörüyor.insanın tarihselliği açısından bakarsak Bildirge, dünü bugünü ve yarını düşünerek, şu uyarıyı yapıyor. Dün insanlık, insan haklarını dikkate almadı ve bu sonuçlar oldu, bugün biz bu bilgi ile bu uyarıyı yaparak bu bildiriyi sunuyoruz, siz geleceğinizi bu bildiriyi dikkate alarak yaşayın. 2.1.1948 Bildirisinin önkoşulları, bir yandan geçmişte yapılmış barbar eylemler, yani bir süre önce olmuş savaş ve milyonlarca kurbanlarına karşı yapılan korkunç muameleler. Diğer yandansa insanların özgür olacağı bir dünyanın gelişi ne duyulan özlemdir Burada kendisine yönelinen, bütün bunları yapmamış olan, dolayısıyla bunları yapmak istemeyecek düşmandır (A.Diemer 2009, s. 69). Diemer inburada bahsettiği özlem insan haklarına duyulan özlem, düşman ise insan haklarını dikkate almayan yada almayacak olan insan-lık-dır. Bu özlem ve düşman tüm bu oluş içinde her şey gibi kendisini zamanda bulur. İnsan geçmişine müdahale edemez fakat geçmişiyle hesaplaşabilir. Geçmişinde yaptığı hataları kendine düşman edinerek bugünü belirleyebilir. İnsan geçmişine müdahale edemez ve Mengüşoğlu nun da üzerinde durduğu gibi tarihsel oluşunda nereye varacağını önceden hesap edebilecek bir durumda değildir fakat insan, en çok, önceden görme ile önceden belirleme yeteneğine dayanarak antagonizmlerin oluşuna karışabilir. Bu oluşun akıp gitmesine engel olabilir; antagonizmleri yumuşatabilir, onların keskinliğini törpüleyebilir. İşte; Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi, İnsanın tarihselliği içinde kendini bu şekilde bulur, sonucun nereye varacağını hesaplayamaz, ama geçmişin tecrübesinden geçen insanlığın, insan haklarına dayanmayan bir oluşun, akıp gitmesine<< şimdi >> de engel olma çabasıdır. 4
KAYNAKÇA Mengüşoğlu, Takiyettin, (1988), İnsan Felsefesi, İstanbul: Remzi Kitabevi. İoannaKuçuradi, (1988), İnsan Haklarının Felsefi Temelleri, hazırlayan: İoannaKuçuradi, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu. AlwinDiemer, (1988), İnsan Haklarının Felsefi Temelleri, hazırlayan: İoannaKuçuradi, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu. 5