Göçmenlerin hedef ülkesi: Türkiye Geçen yıl dünyadaki göçmen sayısı II. Dünya Savaşı ndan beri görülmemiş bir boyuta ulaştı ve 60 milyona yaklaştı. BM raporlarına göre dünyada artan savaş, çatışma ve baskılar nedeniyle göçmen sorunundan en mağdur olan ülke Türkiye Türkiye son dönemde göçmenler için transit ülke olmaktan çıkıp hedef ülke haline geldi. I L G I N Ş E N Y Ü Z Ben bir göçmen kızı gördüm Tuna boyunda Elinde bir besli kuzu hem kucağında Doğru söyle göçmen kızı annen var mıdır Ne annem var ne de baba kalmışım öksüz Doğduğu yerlerden ayrılmak zorunda kalan insanların dramını anlatan bu Rumeli türküsünün sözleri yüzyıllar önce coğrafyamızda yaşanmış hayatlara yakılmış. 21. yüzyılda yeryüzünde göçmenlerin dramı bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Son yıllarda göçmen ya da mülteci denilen yitik hayatların kahramanlarıyla daha sık karşılaşır olduk. Kimi zaman bir köşe başında hep birlikte yardım dilenen bir aileleyle kimi zaman metrobüse binmek için akbil isteyen bir çocukla karşılaşabiliyorsunuz. Suriye de devam eden savaştan sonra sığınma kampları ağzına kadar doldu. Daha iyi durumda olanlar düşük ücretli işlere razı olarak hayata tutunmaya çalışıyorlar. Türkiye de sadece Suriyeli mülteci sayısının 3 milyona ulaştığı tahmin ediliyor. Bunların 300 binin kamplarda yaşadığı biliniyor. Geriye kalan milyonlarca insanın ise zor hayatlarının yükünü toplum olarak karşılamak durumundayız. Bu, son yıllarda Türkiye nin başa çıkması gereken en büyük göçmen sorunlarından biri. Ancak sadece Türkiye değil Avrupa dan Amerika ya kadar birçok kıtada göçmen sorunu devam ediyor. Bugünlerde Avrupalı liderler; Yunanistan ı mali kurtuluş reçetesi ile birlikte bir de göçmen 14 l İSMMMO YAŞAM
sorununa en fazla kafa yoruyorlar. Haziran ayının son günlerinde Brüksel de bir dizi toplantı yaptılar ve Avrupa Birliği zirvesinde birlik liderleri kıtada yaşanan göçmen krizi nedeniyle 60 bin sığınmacıyı kabul etmeyi kararlaştırdı. İtalya ve Yunanistan'a geçmeyi başaran 40 bin göçmen, önümüzdeki iki yıl içerisinde Avrupa'nın diğer ülkelerine yerleştirilecek. Avrupa dışında yaşayan diğer 20 bin sığınmacının da Avrupa'ya yerleştirilmesine karar verildi. Avrupa Birliği içişleri bakanlarının, Temmuz ayının sonuna kadar bu anlaşmayı nihaileştirmesi bekleniyor. İTALYA VE YUNANİSTAN SIKINTILI Avrupa da Akdeniz'e kıyıları bulunan İtalya ve Yunanistan mültecilerin yarattığı sorunlarla en fazla boğuşan birlik üyeleri Zira Kuzey Afrika ve Ortadoğu da yaşanan ekonomik sıkıntılar ve iç savaşlardan kaçan mülteciler en çok İtalya ve Yunanistan ın kıyılarından karaya çıkmaya çalışıyor. Bu nedenle İtalya ve Yunanistan hükümetleri Avrupa Birliği ni uzun zamandır yardıma çağırıyordu. Almanya Başbakanı Angela Merkel Görevde bulunduğum süre içinde Avrupa Birliği olarak çözmemiz gereken en büyük sorun göçmen sorunu oldu diyerek soruna verdikleri önemi anlattı ama birçok liderin sorunun çözümü için alınan kararı yeterli bulmadığını da belirtelim. ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR Peki Avrupa da bu kadar gürültü koparan göçmen sorununun boyutu ne? Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği nin verilerine göre 2015 yılının ilk yarısında 114 bin mülteci Akdeniz de sağ olarak kurtuldu. Tablonun üzüntü verici bölümünde ise 12 bin 600 e yakın mültecinin Akdeniz in suları arasında hayatını kaybettiğini belirtelim. Elbette bu dünyadaki göçmen sorununun buz dağının görünün yüzündeki küçük bir bölümü. Birleşmiş Milletler'in Göç Raporuna göre, dünya çapında 232 milyon insan doğduğu ülkeyi terk etmiş durumda. Bu rakam 20 yıl öncesine kıyasla 80 milyonluk artış anlamına geliyor. Yapılan projeksiyonlara göre dünyadaki göçmen sayısı, mevcut hızla artmaya devam ettiği takdirde 2050 yılında 400 milyonu aşabilir. İster mülteci ister göçmen diyelim, yurdunu terk edenlerin sayısı II. Dünya Savaşı ndan beri görülmemiş boyutlara ulaştı. 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle yayınlanan BM raporu, küresel mülteci krizinin derinliğini rakamlarla ortaya koyuyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), İstanbul da düzenlediği basın toplantısında geçen yıl dünyada savaş, çatışma veya baskılar yüzünden evlerini terk edenlerin sayısının 60 milyona dayandığını duyurdu. En çok mülteci kabul eden ülke 1.59 milyon insana kapılarını açan Türkiye olurken, 30 yılı aşkın süredir Afganistan a ait olan en çok mülteci gönderen ülke titri beş yıldır savaşın pençesindeki Suriye ye geçti. YARIDAN FAZLASI ÇOCUK Akdeniz ve Güneydoğu Asya daki göçmen trajedilerinin buzdağının görünen yüzü olduğuna işaret eden rapora göre, geçen yıl dünyada yerinden yurdundan olan 59.5 milyon insanın yarısından fazlası çocuk. 2013 te bu rakamın 51.2 milyon olduğuna dikkat çekilen raporda, 2013 te günde 32 bin kişi evini terk etmek zorunda kalırken, 2014 te bu rakam 42.500 e ulaştı deniliyor. Bu da dünyada her 122 kişiden birinin evini terk etmek zorunda kaldığı anlamına geliyor. 38.2 milyon insan kendi ülkelerinde yerlerinden edilmişken, 19.5 milyon mülteci konumunda. En çok mülteci kabul eden ülkelerde Türkiye yi 1.51 milyon mülteciyle Pakistan ve 1.15 milyon mülteciyle Lübnan izliyor. Türkiye, en çok bireysel sığınma başvuruları yapılan ülkeler arasında Rusya, Almanya ve ABD nin ardından 4. sırada.unhcr ye göre, 2014 te ülkelerine dönebilen göçmenlerin sayısı 126 bin 800 de kaldı. Bu, 1983 ten beri en düşük rakam... En çok dönüş yapılan ülkeler Kongo, Mali, Afganistan. TÜRKİYE ÖRNEK ÜLKE Raporun İstanbul dan duyurulmasının özel sebebi de var. UNHCR Şefi Antonio Guterres, savaşın başından beri 11.6 milyon insanın evini terk ettiği Suriye den 1.8 milyon insanın geldiği Türkiye nin örnek alınması gerektiğini belirtiyor. Türkiye sınırlarını birçok Suriyeli, Iraklı, Afgan vatandaşa cömertçe açtı. Dünyada birçok sınırın kapandığı ya da sınırlandığına, yeni duvarların inşa edildiğine bakarsak bu özel bir anlama gelir diyen Guterres, AB ve Körfez ülkelerini de aynı tavrı almaya çağırdı. Türkiye nin uluslararası kurumlardan çok az destek aldığını be- İSMMMO YAŞAM l 15
lirten Guterres, Türk halkına ve yetkililere mülteciler için dayanışmalarından ötürü şükran ve takdirlerimi iletiyorum mesajını verdi. HEDEF ÜLKE HALİNE GELDİK Evet Avrupalı liderler 60 bin göçmeni kabul edip etmeyeceğini tartışırken Türkiye resmi olmayan rakamlara göre 3 milyona yakın Suriyeli mülteciye kapılarını açmış durumda. Peki ne oldu da Türkiye bu konuma geldi? Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuray Ekşi, Yunanistan da ekonomik kriz var. Avrupa ülkelerinde ırkçılık had safhada. Avrupa nın sınırları Prof. Dr. Ekşi daha korunaklı. Türkiye daha insancıl ve ekonomik olarak da daha iyi durumda. Irkçılık da olmadığı için Türkiye göçmenler açısından transit ülke olmaktan çıkıp hedef ülke haline geldi. Afrika kıtasından Eritre den Somali den göç akını var diyor. Prof. Dr. Nuran Ekşi ye göre Türkiye nin komşularındaki olaylar da ülkemize yoğun bir göç hareketine neden oldu. Türkiye, Suriye ve Arap Baharı nın etkisiyle sınırlarına gelenlere insan hakları açısından ev sahipliği yapmak zorunda kaldı. Aslında bir ülke aslında kaldırabildiği kadar mülteciyi almakla yükümlü ama Türkiye bu konuda kendi sınırlarını zorladı. MÜLTECİLER ZOR DURUMDA Türkiye de göçmenler ve mültecilerle ilgili konular 6458 sayılı Yabancılar ve Hukuku Korunması Kanunu nda düzenlenmiş. Bu AB mevzuatından bile daha insancıl bir mevzuat olarak değerlendiriliyor. Tüm dünyada mülteci, göçmen, sığınmacı ve kaçak göçmen kavramları birbirine çok karıştırılıyor. Bu kavramların ortak paydaları da farklılıkları da var. Göçmen terimi, hem maddi ve sosyal durumlarını iyileştirmek hem de kendileri veya ailelerinin gelecekten beklentilerini arttırmak için başka bir ülkeye veya bölgeye göç eden kişi ve aile fertlerini kapsıyor. Ayrıca iklim değişikliği ve savaşlar nedeni ile başka ülkelere göç edenler de bu tanımlama içinde değerlendiriliyor. Mülteci ise ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti ve siyasi görüşleri yüzünden haklı bir zulüm korkusu nedeniyle vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve söz konusu korku yüzünden, ilgili ülkenin korumasından yararlanmak istemeyen kişi olarak tanımlanıyor. Bu tanım; 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi nde yapılmış ve ülkeler sözleşmeye taraf olarak bu tanımı iç hukuklarına aynen kopyalamış. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Mülteci Hakları Koordinatörü Volkan Görendağ, Göçmenler istisnaları olmakla birlikte ülkelerine geri döndüklerinde herhangi bir zulüm riski ile karşı Volkan Görendağ karşıya değildir. Fakat mülteciler geri gönderildiklerinde zulüm riski ile karşı karşıyadır, sığındığı ülke ona uluslararası koruma sağlar ve bu nedenle sınırdışı edilemez grubun başında gelir diyor. Görendağ, Türkiye nin Suriyelilere geçici koruma statüsü verdiğini 16 l İSMMMO YAŞAM
vurgulayarak şu değerlendirmelerde bulunuyor; Türkiye deki Suriyelilerin statüsü ise Geçici Koruma statüsüdür. Geçici koruma ülkelerine dönemeyen, kitlesel bir akının meydana gelmesi ya da derhal meydana gelebilecek olması durumunda bu kişilere acil ve geçici koruma sağlamak amacıyla sağlanan istisnai özellikteki bir statüdür. Aralarında göçmen ve mülteci olarak da tanımlanabilecek 2 milyonluk Suriyeli nüfus Türkiye hukukuna göre geçici korunanlar olarak tanımlanmaktadır. Suriye'de yaşanan, son yılların en büyük insani krizi sonucu Suriye ile komşu olan beş ülke çatışmadan ve zulümden kaçan milyonlarca Suriyeli ye ev sahipliği yapıyor. Fakat uluslararası toplum bu konuda yeterli desteği sağlamıyor. Suriye'den gelenlerin korunması, ihtiyaçlarının karşılanması ve en çok mağdur durumda bulunanlara kapılarını açması uluslararası toplumun da sorumluluğudur. Fakat uluslararası toplum bu sorumluluğu yerine getirmiyor. Entegre sınır yönetimi şart Prof. Dr. Nuran EKŞİ/ Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi: Türkiye, Suriye ve Arap Baharı nın da etkisiyle sınırlarına gelenlere insan hakları açısından ev sahipliği yapmak zorunda kalıyor. Aslında bir ülke kaldırabildiği kadar mülteciyi almakla yükümlü ama Türkiye bu konuda kendi sınırlarını zorladı. Ülkemizde 1 milyon 800 bin kayıtlı Suriyeli var. Tüm Suriyeliler 3 milyona yaklaştı. Siyasilerin de mesajlarıyla sınırlarımıza beklenenden fazla bir yığılma oldu. Aslında biz Suriyelilere geçici koruma sağladık. AB hukukuna göre geçici koruma 2 yıl ama bizim ülkemizde ne kadar kalacakları belli değil. Türkiye nin sınırları elek gibi. Entegre sınır yönetimi yok. Bazı devletler duvar örüyor, sınırlarını tellerle çeviriyor. Bizim gibi dağlık alanlarla kaplı alanlarda bunların yapılması zor. Denizle kaplı alanlarda sınır koruması zor. Entegre sınır yönetimi hayata geçirilerek mültecilere karşı tedbir alınabilir. Ayrıca AB mevzuatından bile daha insancıl bir mevzuatımızın olması göçmen ve mülteci sayısını da artırıyor. AB DEN DUR! POLİTİKASI Sadece Suriyelilere karşı değil tüm göçmenlere karşı Avrupa nın katı durumunu görmek mümkün. Volkan Görendağ ın verdiği bilgiye göre düzensiz yollarla Avrupa ya geçmek isteyen göçmenler Avrupa nın katı vize politikaları ve sınır güvenliği ile karşı karşıya. Bu katı politikalar nedeni ile her yıl on binlerce kişi kötü koşullarda Avrupa ya Akdeniz ve Ege denizinden geçmeye çalışıyor. Bu geçişler sırasında binlerce göçmen hayatını kaybediyor. Arama kurtarma operasyonları da AB liderleri tarafından bütçe sıkıntısı bahane edilerek kapatılıyor, kapsamı daraltılıyor. Görendağ, Dolayısıyla, gemilerin arama ve kurtarma çalışmalarına gerekli desteklerin sağlanması için Avrupa devletlerinin sorumluluk üstlenmeleri, çatışma alanlarından ve zulümden kaçan mülteci ve göçmenlerin uluslararası korumaya erişimlerinin sağlanması için güvenli yolların sağlanması, Avrupa Birliği ülkelerinin mülteci ve göçmenlerin Avrupa'nın sınırlarına ulaşmasını engellemek üzere insan hakları ihlallerinin yaşandığı diğer ülkelerle yürüttüğü işbirliği çalışmalarını dur- İSMMMO YAŞAM l 17
PLANLI BİR GÖÇ YÖNETİMİ POLİTİKASI GEREKİYOR Volkan GÖRENDAĞ/ Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Mülteci Hakları Koordinatörü: Türkiye nin göçmenler açısından hedef ülke durumuna gelmesinin birkaç nedeni var. İlki Türkiye nin de içinde bulunduğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde durum gittikçe kötüleşiyor. Savaşlar, iç çatışmalar, yoksulluk gibi nedenlerle Türkiye nin etrafı gittikçe yaşanmaz hale geliyor ya da doğru tabirle getiriliyor. Yaşam standartları ve güvenlik standartları yüksek olan Avrupa gibi coğrafyalar kapılarını kaçanlara kapatıyor ve her gün yeni güvenlik önlemleri alıyor. Avrupa resmen bir kale haline getirilmiş durumda. Önceden Türkiye yi transit olarak kullanıp Avrupa ya geçmek daha kolayken şimdilerde çok daha zor. Türkiye nin içinde bulunduğu coğrafyada nispeten daha güvenli ve daha gelişmiş bir ülke olması da göçün hedefi haline geliyor olmasında büyük bir etken. Türkiye bu göçleri planlı bir göç yönetimi politikası uygularsa sıkıntıdan ziyade ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanda bir kaynak haline getirebilir. Batı ülkelerinde bunun birçok örneği ile karşılaşmamız mümkün. Fakat planlı bir göç yönetimi politikası uygulanmadığı sürece büyük göç dalgaları karşısında çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya kalacaktır. durması Avrupa liderlerinin acilen adım atması gereken adımlar değerlendirmesini yapıyor. ZOR KARAR, ZOR HAYAT! Türkiye dünya göçmen trafiğinde de önemli bir konumda. Özellikle İstanbul, kaçak göçmen trafiğinin yoğunlaştığı uluslararası merkez konumunda. İran, Irak, Afganistan, Sudan gibi ülkelerden gelip AB ülkelerine gitmeyi amaçlayanların ara istasyonu. Kaçak göçmen ise gittiği ülkenin yetkililerine kendisini bildirmeden veya izin almadan yerleşen kişileri ifade ediyor. Elbette kaçak göçmenler yakalandığında sınır dışı ediliyor. Kaçak göçmenler düzensiz göçmen olarak da ifade ediliyor. Türkiye de 2000 yılında yakalanan düzensiz göçmen sayısı yaklaşık 95 bin iken 2014 yılında 58 bine düşmüş durumda. Bunlar sadece yakalanan düzensiz göçmen sayıları. Yakalanmadan Türkiye üzerinden transit olarak geçen ve halen Türkiye de kayıtsız yaşayan düzensiz göçmenleri de kapsayan toplam düzensiz göçmen sayısı net olmamakla birlikte yakalananlardan çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Kaçak göçmenler sınır dışı ediliyor. Başvuru yapanlar ise BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilciliği aracılığıyla takip ediliyor. Kayda alınan kişiler gerekçelerinin doğru olup olmadığını ispat edecekleri zorlu bir süreç yaşıyorlar. Bu süre iki yılı bulabiliyor. Bu süre içinde kendilerine gösterilen şehirde ve mekânda yaşamak ve her gün Emniyet e imza vermek zorundalar. Şehri terk edemez, gece 24 ten sonra sokağa çıkamazlar. Ne yazık ki bu dönemde hiçbir ekonomik ve sosyal korumaları yok ve kaçarken ne getirdilerse onunla geçinmek, son derece sağlıksız koşullarda yaşamak zorunda kalıyorlar. Bölgemizdeki ve dünyadaki sorunlar arttığı müddetçe göçmen ve mülteci sorunu yalnız Türkiye de değil tüm dünyada büyüyecek. Bakalım modern toplumlar bu soruna nasıl çare bulacak? Kapıları açmak da duvarlar örmek işin kolay kısmı Asıl zor olan ise bu yurtsuz insanları insani yaşam şartlarına kavuşturmak 18 l İSMMMO YAŞAM
Avrupa ya varamadan bir çoğu yaşamını yitiriyor. CUMHURİYET TARİHİNİN BÜYÜK GÖÇ OLAYLARI l 1922-1938 yılları arasında Türk Yunan nüfus mübadelesinde Yunanistan dan 384 bin kişi l 1924-1950 yılları arasında Yugoslavya Makedonya dan 305 bin kişi l 1925-1989 yılları arasında Bulgaristan dan yaklaşık 800 bin kişi l 1979 İran İslam Devrimi sonrasında, İran dan yaklaşık 1 milyon kişi l 1988 de Kuzey Irak'ta yaşanan Halepçe katliamı sonrası 51.542 kişi l 1991 yılındaki Körfez Savaşı sonrasında 467.489 kişi l 1992-1998 yılları arasında Bosna dan 20 bin kişi l 1999 yılında Kosova da meydana gelen olaylar sonrasında 17.746 kişi l 2001 yılında Makedonya dan 10.500 kişi l 2011 yılından bu yana Suriye de devam eden çatışmalardan dolayı yaklaşık 3 milyon kişi l 2014 teişid in Musul ve Şengal saldırıları sonrası yaklaşık 30 bin kişi l 2005-2014 arasında 152 bin kişi bireysel olarak Türkiye ye sığındı. Kaynak: İçişleri Bakanlığı İNSAN ONURUNA YAKIŞIR BİR YAŞAM SUNULSUN Avukat Eda BEKÇİ/Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı: Dünya, İkinci Dünya Savaşı ndan beri yaşanmayan bir mülteci krizi ile karşı karşıya. Zaman savaştan, zulümden, insan hakları ihlallerinden kaçan mültecilerle dayanışma zamanı. Bütün devletlerin, bütün toplumların, tek tek bireylerin, göç ve ilticanın suç olmadığını, mülteciliğin bir zorunluluk olduğunu anlaması gerekiyor. Bütün devletlerin mültecilere kapılarını açma, insan onuruna, insan haklarına saygılı politikalar uygulama yükümlülüğü vardır. Bu insani krizde Türkiye en fazla mültecinin barındığı ülke olarak öne çıkıyor. Türkiye de şu anda en az 3 milyon geçici koruma altındaki Suriyeli mülteci ile 200 binden fazla uluslararası koruma altındaki Irak, Afganistan, İran, Eritre, Somali, Sudan gibi ülkelerden gelen sığınmacı ve mülteci yaşıyor. Ve Türkiye nin bulunduğu coğrafyada insanlar zulümden, savaştan kaçmaya devam ediyor. Mültecilerin ülkeye kabulü konusunda, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında örnek olabilecek bir politika sergileyen Türkiye nin mültecilerin yaşam koşulları konusunda atması gereken çok adım var. Türkiye deki mevcut kabul koşulları, mültecilerin insan onuruna yakışır bir hayat kurabilmelerini mümkün kılmamakta. Her ne kadar sığınmacı ve mültecilerin sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimi yasal olarak güvence altına alınmış ve bir yıldır önemli adımlar atılmış olsa da, alt yapı yetersizlikleri, dil sorunu ve bazen karşı karşıya kaldıkları ayrımcılık, bu haklara etkin erişimi engellemektedir. Bugün Suriyeli çocukların okullaşma oranı yüzde 35 in altındadır. Yüzbinlerce çocuk çocukluğunu yaşamamakta, kayıp bir nesil olma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye deki mültecilerin yüzde 12 sine, 10 ilde bulunan 25 kampta barınma imkanı sağlanmakta. Geri kalan bütün sığınmacı ve mülteciler, geçimlerini sağlamakla yükümlü. Temel ihtiyaçlarını kendileri karşılamak zorunda olan sığınmacı ve mültecilerin çalışma izni alması ise, pratikte neredeyse imkansız. Sosyal güvenceleri olmadan, uzun saatler ve düşük ücretler karşılığında, sömürü düzeninde çalışmak zorunda kalıyor. Büyük bir insani trajedinin yaşandığı, milyonlarca insanın evini, ülkesini, sevdiklerini terk etmek zorunda kaldığı, köksüzleştirildiği günümüzde, mültecileri kabul etmek, insan haklarına ve insan onuruna yakışır yaşam sunmak uluslararası toplumun sorumluluğudur. Eda Bekçi İSMMMO YAŞAM l 19