Zoolojinin Tanımı. Zoolojinin Altdalları. Zoolojinin Sınıflandırılması ZOOLOJİYE GİRİŞ YRD. DOÇ. DR. HASAN KOÇ



Benzer belgeler
Biyoloji = Canlı Bilimi. Biyoloji iki ana bölümden oluşur:

ADIM ADIM YGS LYS Adım EKOLOJİ 7 MADDE DÖNGÜLERİ (Su, Karbon ve Azot Döngüsü)

EKOSİSTEM. Cihangir ALTUNKIRAN

MADDE DÖNGÜLERİ SU, KARBON VE AZOT DÖNGÜSÜ SELİN HOCA

Çevre Biyolojisi

Ekosistem Ekolojisi Yapısı

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

Canlıların birbirleriyle ve yaşadıkları ortamla olan ilişkisini inceleyen bilim dalıdır.

Ekosistem ve Özellikleri

BİYOLOJİ(BİOS=HAYAT; LOGOS=BİLİM) SİSTEMLER BİLİMİDİR.

Biyoloji Bilimi ve Canlıların Ortak Özellikleri

Fen ve Teknoloji 8. bakteri, protist ve bitkiler üreticileri oluşturur. 1.Ünite : Canlılar ve Enerji İlişkileri 1.Besin Zincirinde Enerji Akışı

Fen ve Teknoloji 8. 6.Ünite : Canlılar ve Enerji İlişkileri 2.Madde Döngüleri

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

12. SINIF KONU ANLATIMI 28 EKOLOJİ KOMÜNİTE EKOLOJİSİ

Ekoloji, ekosistemler ile Türkiye deki bitki örtüsü bölgeleri (fitocoğrafik bölgeler)

Çevre Biyolojisi

ÇEV 219 Biyoçeşitlilik. Edafik ve Biyotik Faktörler. Edafik Faktörler

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

1. ÜNİTE: YAŞAM BİLİMİ BİYOLOJİ...10

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #16

ÜNİTE 3 YAŞAM KAYNAĞI TOPRAK

GENEL BİYOLOJİ LABORATUVARI (Zooloji) 1. Laboratuvar: Hayvan Sistematiği, Simetriler, Vücut Yönleri, Kesitler

EKOLOJİ EKOLOJİK BİRİMLER

12. SINIF KONU ANLATIMI 33 HAYATIN BAŞLANGICI

ADIM ADIM YGS-LYS 52. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-12 HAYVANLAR ALEMİ 3- OMURGALI HAYVANLAR SORU ÇÖZÜMÜ

ÖĞRENME ALANI: Canlılar ve Hayat 6.ÜNİTE: Canlılar ve Enerji ilişkileri

EKOLOJİ #1 EKOLOJİK TERİMLER EKOSİSTEMİN CANSIZ BİLEŞENLERİ SELİN HOCA

ÇEVRE KORUMA ÇEVRE. Öğr.Gör.Halil YAMAK

CANLILAR VE ENERJİ İLŞKİLERİ

ADIM ADIM YGS-LYS 46. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-6 PROTİSTA ALEMİ

ENERJİ VE YAŞAM NEJLA ADA

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1

Kategori Alt Kategori Program İçeriği Kazanımlar Dersler Arası İlişki I. HAYATSAL OLAYLAR

Toprak organizmaları arasında birkaç üretici olmasına rağmen ana. bileşenleri tüketiciler, ayrıştırıcılar ve cansız maddelerdir.

2005 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI

CANLI ALEMLERİ HAYVANLAR ALEMİ

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 9. Sınıf 1 BİLİMSEL BİLGİNİN DOĞASI CANLININ ORTAK ÖZELLİKLERİ

EKOLOJİ. EKOLOJİ: Canlıların yaşadıkları dış ortama çevre denir. Canlıların çevreyle ve birbirleriyle ilişkisini inceleyen bilim dalına Ekoloji denir.

EVRİM VE FOSİL KANITLAR 4. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği

EVRİM VE FOSİL KANITLAR 4. Prof.Dr. Atike NAZİK Ç.Ü. Jeoloji Mühendisliği

ADIM ADIM YGS LYS. 97. Adım EKOLOJİ 4 CANLILARDA BESLENME İLİŞKİLERİ

EKOLOJİ "DÜNYA ORTAMI ve CANLILAR"

Eco new farmers. Modül 2- Toprak ve Besin Döngüsü. Bölüm 2- Bitki/Toprak sistemi

Ayxmaz/biyoloji. Azot döngüsü. Azot kaynakları 1. Atmosfer 2. Su 3. Kara 4. Canlılar. Azot döngüsü

ADIM ADIM YGS-LYS 2. ADIM CANLININ ORTAK ÖZELLİKLERİ

Bilim adamları canlıları hayvanlar, bitkiler, mantarlar ve mikroskobik canlılar olarak dört bölümde sınıflandırmışlar.

TEST 1. Ekosistem Ekolojisi ÜNİTE 3. faktörlerinden biri değildir? DÜNYAMIZ

Ötrifikasyon. Ötrifikasyonun Nedenleri

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #17

ADIM ADIM YGS-LYS 54. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-14 HAYVANLAR ALEMİ 5- OMURGALI HAYVANLAR-3 SORU ÇÖZÜMÜ

ADIM ADIM YGS LYS. 94. Ve 95. Adım EKOLOJİ 1 EKOLOJİK TERİMLER ABİYOTİK FAKTÖRLER

Yrd. Doç. Dr. Tuba ŞANLI

-Kloroplast ve mitokondri bulunmaz fakat bu organellerde bulunan aynı bulunur.

BİYOLOJİ SORU BANKASI

8. BÖLÜM: MİNERAL TOPRAKLARDAKİ BİTKİ BESİN MADDELERİ

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

2006 ÖSS BİYOLOJİ SORULARI VE CEVAPLARI

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #22

EKOSİSTEMLERİN İŞLEYİŞİ. Veli&Sümeyra YILMAZ

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI. Prof. Dr. SERKAN YILMAZ

ADIM ADIM YGS-LYS 41. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI- SINIFLANDIRMANIN TARİHÇESİ- ÇEŞİTLERİ

Ekosistemi oluşturan varlıklar ve özellikleri

ISPARTA HALIKENT ANADOLULİSESİ ÖĞRETİM YILI 9 A-B-C-D-E SINIFLAR BİYOLOJİ DERSİ 2. DÖNEM 3. YAZILI SINAVI RAKAMLA YAZIYLA PUAN

4- Biyo-jeokimyasal Döngüler. Aslı Sade Memişoğlu kisi.deu.edu.tr/asli.memisoglu

9. SINIF KONU ANLATIMI 5 CANLININ TEMEL BİLEŞENLERİ -İNORGANİK MADDELER 1- SU

12. SINIF KONU ANLATIMI 23 BİTKİLERDE BESLENME BİTKİLERDE TAŞIMA

CANLILARIN TANIMLANMASI ve ADLANDIRILMASI: TAKSONOMİ

BİYOLOJİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANSDERSLERİ (TEZLİ) Ders Kodu Dersin Adı T U K AKTS Dersin Türü FBİ 601 Omurgalıların Karşılaştırmalı Anatomisi 4 0

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #21

POPÜLASYON EKOLOJİSİ

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #12

1. Üreticiler 2. Tüketiciler. 3. Ayrıştırıcılar

TEKRAR DOLAŞIMLI ÜRETİM SİSTEMLERİNDE SU KALİTESİ ve YÖNETİMİ

ENERJİ YÖNETİMİ A.B.D. (İ.Ö.) TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI GENEL BİLGİLERİ

ADIM ADIM YGS-LYS 5. ADIM CANLININ TEMEL BİLEŞENLERİ -İNORGANİK MADDELER 1- SU

TÜR NE DEMEKTİR? TÜR TÜR

organik gübre

ÜNİTE 4 DÜNYAMIZI SARAN ÖRTÜ TOPRAK

Besin Zinciri, Besin Ağı ve Besin Piramidi

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #20

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #19

Mantarlar genel özellikleri. Üremeleri

CANLILARIN ÇEfi TL L BÖLÜM

EVRİM VE FOSİL KANITLAR

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

ADIM ADIM YGS-LYS 47. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-7 MANTARLAR ALEMİ

CANLILARIN ÇEŞİTLİLİĞİ Canlıların dış görünüşüne ve yaşadıkları yere göre yapılan sınıflandırma..denir amp.yap. Kökenleri farklı görevleri aynı olan

Kimyasal Toprak Sorunları ve Toprak Bozunumu-I

Mikroskobun Yapımı ve Hücrenin Keşfi Mikroskop: Robert Hooke görmüş ve bu odacıklara hücre demiştir.

TEST 1. Hücre Solunumu. 4. Aşağıda verilen moleküllerden hangisi oksijenli solunumda substrat olarak kullanılamaz? A) Glikoz B) Mineral C) Yağ asidi

ADIM ADIM YGS-LYS 44. ADIM CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI-4 BAKTERİLER ALEMİ-2

Çizelge 2.6. Farklı ph ve su sıcaklığı değerlerinde amonyak düzeyi (toplam amonyağın yüzdesi olarak) (Boyd 2008a)

Canlının yapısında bulunan organik molekül grupları; o Karbonhidratlar o Yağlar o Proteinler o Enzimler o Vitaminler o Nükleik asitler ve o ATP

Organik bileşikler; karbonhidratlar, lipidler, proteinler, vitaminler ve nükleik asitler olmak üzere beş gruba ayrılır.

Eco new farmers. Modül 1- Organik Tarıma Giriş. Bölüm 4- Organik Tarım ve Koruma

TOPRAK TOPRAK TEKSTÜRÜ (BÜNYESİ)

EKOSİSTEM EKOLOJİSİ KONU ÖZETİ EKOSİSTEMİN YAPISI EKOSİSTEMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ÜNİTE 3 DÜNYAMIZ

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 11. Sınıf 1 CANLILARDA ENERJİ DÖNÜŞÜMLERİ

Transkript:

Zoolojinin Tanımı ZOOLOJİYE GİRİŞ YRD. DOÇ. DR. HASAN KOÇ Eski Yunanca zoo (hayvan) ve logos (bilim) kelimelerinden o1uşan zooloji biyolojinin hayvanlar ı çeşitli yönleriyle inceleyen bir dalıdır. Günümüzde 1500 000 in üzerinde hayvan türünün yaşadığı tahmin edilmektedir. Eski çağ1arda yaşamış ve soyu tükenmiş olan bir çok hayvan bu rakama dahil olmamakla beraber zoolojinin çalışma alanına girer. Bir bilim adamının zoolojinin bütün alanları hakkında bilgi sahibi olması imkansızdır. Dolayısıyla her bilim adamı bu bilim dalının yalnızca küçük bir kısmıyla ilgilenir. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 2 Zoolojinin Sınıflandırılması Zooloji günümüzde vücut parçalarının her birinin yapısı, işlevi, embriyonik gelişimi, hayvanların beslenmesi, davranış, fiziksel çevreyle, bitki ve diğer hayvanlarla olan ilişkilerini incelemektedir. Bütün bu inceleme konuları zoolojinin farklı alt dallarının çalışma alanını oluşturur. Alt bilim dalı incelediği konunun sonuna "loji" eklenmek suretiyle isimlendirilir. Örneğin histo (doku) + loji (bilim) = histoloji (doku bilimi) gibi. Yine alt bilim dallarında çalışanlar da bilim dalının latince köküne "log" veya "ist" eklenmek suretiyle adlandırılır. örneğin histo (doku) + log = histolog (dokuları inceleyen bilim adamı). Zoolojinin Altdalları Anatomi: Vücut yapısını inceler; sadece vücudun dış görünüşü ile ilgilenirse Morfoloji adını alır. Histoloji: Dokuların yapısını, işleyişini ve bileşimini inceler. Sitoloji: Hücrenin yapısı, bileşimi ve kısmen işlevini inceler. Fizyoloji: Vücuttaki yapıların işlevlerinin incelendiği bilim dalıdır. Sadece hücredeki faaliyetleri kapsarsa Hücre Fizyolojisi, keza bir dokunun işlevi olursa örneğin Doku Fizyolojisi, veya bir sistemin Sindirim Fizyolojisi ya da incelediği hayvan grubuna göre Böcek Fizyolojisi, Omurgalı Fizyolojisi gibi adlandırılır. Embriyoloji: Hayvanların zigot oluşumundan ergin bir birey oluncaya kadar devam eden olayları inceleyen bilim dalı. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 3 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 4 Zoolojinin Altdalları Parazitoloji: Diğer canlıların üzerinde ya da içinde parazit olarak yaşayan canlıları ve bunların yaşam şekillerini inceler. Genetik: Karakterlerin ( özelliklerin) bir dölden diğerine aktarılması ve bunun prensipleri ile ilgilenir. Taksonomi: Canlıların akrabalık derecelerine göre, belirli kurallar içerisinde sınıflandırılmasını inceler. Ekoloji: Canlıların içerisinde yaşadığı, canlı ve cansız ortam ile olan ilişkileri inceleme konusudur. Etoloji: Davranış bilimi de denen etoloji hayvanlar ın davranışını ve onların fizyolojik temellerini inceler. Biyocografya: Organizmaların yeryüzündeki yayılış ve dağılımlarını araştırır. Zoolojinin Altdalları Biyokimya: Canlılardaki biyolojik yapıları kimyasal yöntemlerle araştırarak hayatın biyokimyasal temellerini araştırır. Biyofizik: Organizmaların davranış şekillerini, işlev ve biyolojik yapılarını, fiziko-kimyasal yöntemler kullanarak inceler. Paleontoloji: Çeşitli jeolojik zamanlarda yaşamış organiz-maları ve o devirdeki hayatın ve canlıların kanıtı olan fosilleri inceleyen bilim dalıdır. Mikrobiyoloji: Bakteri, hayvansal ve bitkisel bir h ücreli mikroorganizmalar ve viruslerin yapı, yaşama şekli, yayılış ve taksonomisini inceler. Onların doğadaki madde çevrimi ve insan için önemini araştırır. Hidrobiyoloji: Suda yaşayan organizmaları inceler. Limnoloji: Tatlısu biyolojisi (akarsu, göl, kaynak suları) Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 5 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 6 1

Zoolojinin Altdalları Ayrıca zooloji, araştırma konusu olan hayvan gruplarına göre de alt dallara ayrılır. Örneğin Mammaloji (Memelileri), Ornitoloji (Kuşları), Herpeteloji (Sürüngen ve Amfibileri), Ichtiyoloji (Balıkları), Entomoloji (Böcekleri) Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 7 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 8 Zoolojinin Önemi Günümüzde zooloji tıptan, toplum sağlığından ve ziraattan uzay bilimlerine kadar pek çok alanı ilgilendirmektedir. Bu sahalarda yapılacak olan herhangi bir araştırma biyoloji ve dolayısıyla zooloji kapsamı içerisine girmektedir. Gelecekteki besin gereksinimini kar şılamak, daha sağlıklı ve bilinçli bir nesiller yetiştirmek için zoolojiye gereği gibi eğinilmesi kaçınılmazdır. Bugün gelişmiş laboratuvarlarda binbir emek ve çok büyük harcamalar yapılarak aranan pek çok bilinmeyen iyi araştırıldığında canlı bünyesinde ve bazı değişik organizmalarda bulunacaktır. Bütün düşünceler, tüm araştırmalar kökünü doğadan alır. Doğayı tanımayanın kendini, kendisini tanımayanın doğayı tanıması imkansızdır. Varlığımızı sürdürmemiz onu tam anlamıyla tanımayıp gerekli önlemleri almaya bağlıdır. Bilimsel Yöntem Bilim, evreni inceleyerek onun sahip oldu ğu özellikleri anlamak ve bunları teori ya da kural adı verilen düzenlemeler içerisine yerleştirerek birbirleri arasındaki olası farkları açıklamak demektir. Bilimsel yöntem bilimsel bir problemin çözümünde izlenmesi gereken yoldur diye tarif edilebilir. Bilim adamı ise yukarıdaki faaliyetleri yapan yani bilimle uğraşan, doğuştan problem çözme yeteneği ve merak dürtüsüne sahip insanlardır. Bilim adamlarını birbirinden ayıran ne önemli özellik hipotez kurma yeteneğidir. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 9 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 10 Bilimsel Yöntem Örnek Bilimsel Çalışma Yöntemi Problem: Orta Anadolu B ölgesi nde yetişen bitkilerdeki çinko eksikliğinin nedeni nedir? Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 11 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 12 2

Gözlem yapılarak verilerin toplanması Bu bölgedeki topraklarda toplam çinko miktarının zengin olduğu gözlemlenmiştir. Bu bölgedeki toprakların kireç içeriği fazla ve ph değeri yüksek. Bu bölgedeki topraklar kil minerali bakımından zengin. Bu bölgedeki topraklar organik maddeler bak ımından fakir. Bu bölgedeki toprakların nem oranı az. Bu bölgedeki topraklara her yıl yüksek dozlarda fosfor ve fosfor içerikli gübreler verilmektedir. Bu bölgedeki topraklarda yetişen bitkiler kısa boylu kalmaktadır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 13 Hipotez kurulması Bitkideki çinko eksikliğinin sebebi, topraktaki fazla kireç ve yüksek ph dır. Bitkideki çinko eksikliğinin sebebi, topraktaki kil miktarının fazla olmasıdır. Bitkideki çinko eksikliğinin sebebi, topraktaki organik maddenin az olmasıdır. Bitkideki çinko eksikliğinin sebebi, yağışların az olmasıdır. Bitkideki çinko eksikliğinin sebebi, topraktaki fazla fosfordur. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 14 Tahmin yapılması Eğer 1. hipotez doğru ise, fazla kireç ve yüksek ph 'lı topraklarda yetişen bitkilerde çinko eksikliği görülmelidir. Eğer 2. hipotez doğru ise, kil miktarının fazla olduğu topraklarda yetişen bitkilerde çinko eksikliği görülmelidir. Eğer 3. hipotez doğru ise, organik maddenin az olduğu topraklarda yetişen bitkilerde çinko eksikliği görülmelidir. Eğer 4. hipotez doğru ise, kurak bölgelerde yaşayan bitkilerde çinko eksikliği görülmelidir. Eğer 5. hipotez doğru ise, fosfor içerikli gübrelerin verildiği topraklarda yetişen bitkilerde çinko eksikliği görülmelidir. Kontrollü deneylerin yapılması Aynı tür buğday bitkileri ile çalışmalar yapılır. Her tahmin için bir deney grubu bir de kontrol grubu oluşturulur. Yapılan çalışmalarda Toprak ph'sının 6'dan 7'ye yükseltilmesiyle bitkilerin topraktan çinko alımının 100-150 kez bir azalma gösterdiği bulunmuştur. Kilin, toprağın çinkoyu kuvvetlice bağlayarak tutmasını sağladığı belirlenmiş. Organik maddelerin, toprakta çinkonun kolaylıkla hareket etmesine ve çözünür formda kalmasını sağladığı ortaya çıkmıştır. Toprak neminin, çinkonun bitki köklerine taşınmasında ve dolayısı ile köklerce alımında belirleyici bir rol oynadığı saptanmıştır. Yüksek dozlarda uygulanan fosfor, bitkilerin k öklenme etkinliğini azaltarak bitkinin toprakla yeterince bağlantı kurmasını ve dolayısı ile bitkinin toprağın çinkosundan yararlanmasının sınırlandığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca, yüksek dozdaki fosfor, bitki köklerinde ortak yaşayan ve bitkilerin topraktan çinko alımında büyük rol oynayan mikoriza mantarının etkinliğinin azalmasına neden olduğu saptanmıştır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 15 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 16 Sonuç Bitkilerdeki çinko eksikliğinin, topraktaki çinko miktarıyla direkt bağlantılı olmadığı, toprağın sahip olduğu birtakım fiziksel ve kimyasal özelliklerden kaynaklandığı bulunmuştur. Bu özelliklerden başlıcaları: Toprağın ph'sı, topraktaki kil, organik madde ve fosfor miktar ı ve toprağın nemi. Canlıların sınıflandırılması Monera Protista Plantae Fungi Animalia Earliest organisms Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 17 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 18 3

Canlıların sınıflandırılması Canlıların sınıflandırılması KINGDOM STRUCTURAL ORGANIZATION METHOD OF NUTRITION TYPES OF ORGANISMS NAMED SPECIES TOTAL SPECIES (estimate) Monera small, simple single prokaryotic cell (nucleus is not enclosed by a membrane); some form chains or mats absorb food bacteria, blue-green algae, and spirochetes 4,000 1,000,000 Protista large, single eukaryotic cell (nucleus is enclosed by a membrane); some form chains or colonies absorb, ingest, and/or photosynthesize food protozoans and algae of various types 80,000 600,000 Fungi multicellular filamentous form with specialized eukaryotic cells absorb food funguses, molds, mushrooms, yeasts, mildews, and smuts 72,000 1,500,000 Plantae multicellular form with specialized eukaryotic cells; do not have their own means of locomotion photosynthesize food mosses, ferns, woody and non-woody flowering plants 270,000 320,000 Animalia multicellular form with specialized eukaryotic cells; have their own means of locomotion ingest food sponges, worms, insects, fish, amphibians, reptiles, birds, and mammals 1,326,239 9,812,298 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 19 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 20 Canlıların sınıflandırılması Bacteria Archaea Eukarya Earliest organisms Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 21 4

EKOLOJI YRD. DOÇ. DR. HASAN KOÇ Canlıların çevre ile ilişkilerini inceleyen bilim dal ına ekoloji adı verilir. Her organizma, hayatının devamı için muhakkak çevre ile ilişkilidir. Çevreden soyutlanması mümkün değildir. Çevresel şartlar canlının hayatını olumlu yönde etkilediği gibi olumsuz olarak da etkileyebilir. Olumsuz çevre şartları canlı populasyonu ve hatta hayatiyeti için kısıtlayıcı bir rol kazanabilir. Ekoloji terimi, ilk defa 1869 yılında alman biyoloğu Ernst Haeckel tarafından Eski Yunanca'da ev, yaşanılan yer anlamındaki oikosdan türetilmiştir. Tek bir türle ilgilenmesine ve organizma grupları ile ilgilenmesine göre otoekoloji ve sinekoloji olarak iki dala ayrılır. Belli bir alanı işgal eden tüm populasyonlar demek olan kommünite ile cansız çevrenin birlikte oluşturdukları sistem, ekosistem olarak adlandırılır. Populasyonların ekolojik çevre ile ilişkileri oldukça farklıdır. Herhangi bir tür için kısıtlayıcı olan ekolojik şartlar, başka bir tür için optimum (en iyi) veya optimuma yakın olabilir. Çevresel şartlar ne kadar zor ve zorlayıcı olursa olsun, o şartlara adapte olmuş, uyum göstermiş türler hayatlarını devam ettirebilirler. Bir başka deyişle türlerin uyum gösterdikleri çevresel şartlar artık kısıtlayıcı olmaktan çıkmıştır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 2 Adaptasyon Tipleri Hayvanların canlı kalabilmeleri ve türün devamını sağlayabilmeleri için döller için yaşadıkları yerlerdeki şartlara uyum gösterebilecek yapısal düzenlemelere veya bir başka deyişle hayatını devam ettirebilecek en iyi vücut yapısına sahiptirler. Örneğin hayvanların ağız yapısı, besin eldesi ile doğrudan ilişkilidir. Yapısal adaptasyonlar olarak ifade edilen bu adaptasyonlara çok sayıda örnek bulmak mümkündür. Hatta benzer sistematik kategorilere ait türlerin ağız yapısı arasında önemli farklar vardır. Örneğin kuş gagaları önemli yapısal adaptasyonlara sahiptir. Besin alınması ile ilgili yapısal adaptasyonların yanı sıra aldıkları besinden faydalanabilmesi i çin sindirim sisteminde baz ı fizyolojik adaptasyonlar da vardır. Örneğin ruminantların sindirim sistemi böyledir. Ayrıca bazı memeli türlerinin kışın uykuya yatmaları (hibernasyon) da önemli bir fizyolojik adaptasyondur. Hayvanın hayatta kalabilmesine imkan veren bir ba şka adaptasyon tipi, renk adaptasyonudur.renk adaptasyonu hayvan ın düşmandan korunmasının yanı sıra besin bulmasını da kolaylaştırır.ayrıca bazı hayvanların mimikri denilen taklit yetenekleri de vard ır.bu yetenek hayvanın beslenmesinin yanı sıra korunmasına da yardımcı olur. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 3 Çevresel Faktörler Tek bir tür olarak düşünüldüğünde o türü etkileyen çok sayıda ve çok değişik çevresel faktörler olmasına rağmen genelde hayvanları etkileyen en önemli çevresel faktörler: Sıcaklık: Canlılar genellikle belli sıcaklık sınırları içerisinde canlılıklarını sürdürebilirse de her canlı türü için optimal sıcaklık dereceleri vardır. Su: Canlı yapısının büyük bir kısmı sudan meydana geldiği için su, belki de en önemli ekolojik faktördür. Susuz hayat düşünülemez. Işık: Fotosentetik organizmaların besin sentezleyebilmeleri i çin 1 gerekli enerji kaynağı olan ışık hayatın varlığı için şarttır. Bunun yanı sıra birçok hayvanın bioritmi için güneş ışığı veya karanlık önemli rol oynar. Bazı hayvanlar sadece gündüz avlanırlarken, bazıları da gece avlanırlar. Ayrıca fotoperiod yani gün uzunluğu özellikle böceklerin hayatında oldukça önemlidir. Toprak: Ekolojik dengede en önemli yere sahip olan bitkilerin yeti şebilmesi için gerekli olan toprak, edafik faktör olarak gereklidir. Topraksız yaşama alanları hayvan türlerini ve türlerin populasyonlarını önemli ölçüde etkiler. Ayrıca toprak ölmüş organizmaların organik maddelerini (humus) de ihtiva eder.insan populasyonu arttıkça onların beslenmelerinin sağlanabilmesi için toprak faktörü daha da önem kazanmaktadır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 4 Ekosistemin Unsurları Ekosistemdeki organizmalar ın tümü besin ve enerji dönüşümü açısından önem1i role sahiptir. Bir ekosistemdeki canl ılar üç grup altında incelenir. Bunlar, üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılardır. Üreticiler: Yeşil bitkiler ve algler gibi ototrof canl ılar ve bazı bakteri türleridir. Yeşil bitkiler ve alglerin ikinci bir fonksiyonu, karbohidrat, protein, lipid ve nukleik asitler gibi organik maddelerin üretimi için topraktan nitrat, fosfat, sulfat, kalsiyum ve potasyum absorplamalarıdır. Tüketiciler: Hayvanlar hem enerji hem de kendi v ücutları için gerekli maddeleri temin edebilmek için diğer canlıları yerler. Doğrudan bitki ile beslenen herbivorlar primer tüketiciler, herbivorlar hayvanlarla beslenen primer karnivorlar, sekonder tüketiciler, bunlar üzerinde beslenenler tersiyer tüketiciler, bunları yiyenler de quarterner tüketiciler olarak adlandırılırlar. Bu basamaklar örneklenecek olursa: Ekosistemin Unsurları Otla beslenen tavşan primer tüketici, tavşanı yiyen yılan sekonder tüketici, yılanı yiyen şahin tersiyer tüketicidir. Quarterner tüketici ise bir şekilde şahini yiyen daha büyük bir hayvandır. Ayrıştırıcılar: Çöpçüler olarak da adlandırılırlar. Ölmüş organizmalarla çürükçül olarak beslenirler. Bakteriler ve mayalar genellikle bu gruba girerler. Bunlar ölmüş canlıların sahip oldukları organik maddelerin toprağa ve suya geçirilmesini sağlarlar. Genellikle gözle görülmeyecek kadar küçük olan bu canlılar ekosistemdeki madde devrinde önemli role sahiptirler. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 5 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 6 1

Besin Zinciri Besin zincirinde birinci ve temel halka üreticilerdir. Üreticiler gü- neş enerjisi sayesinde fotosentetik fosforilasyonla besin elde eden ve bu besin maddeleri arasında kimyasal bağ enerjisi depo eden canlılar olan bitkilerdir. Besin zincirinin ikinci halkas ını bitkileri yiyen (otlayan) veya tohumlarla beslenen primer tüketiciler oluşturur. Bu primer tüketicileri yiyen sekonder tüketiciler karnivor beslenen hayvanlard ır. Besin zinciri ele alınan örneğe göre birkaç halka daha devam eder. Bu karnivor sekonder tüketiciyi yiyen bir diğer karnivor canlı tersiyer tüketici olarak adlandırılır. Besin zincirinin bir başka tipi daha vardır. Bu besin zinciri ayrıştırıcı temeline dayanır.bu besin zincirinde otlayan hayvan yoktur. Bu tip besin zincirinde primer tüketici omurgasız bir hayvandır. Bu besin zinciri bitkinin yaprak veya dal par çalarının düştüğü toprağın üst katmanı, dere veya ırmakta görülür. Bu tip besin zinciri topra ğa bir yaprağın düşmesi ile başlar. Bu yaprak yağmur suları veya su ile yumuşar. Bitkinin organik maddeleri ve enerjileri primer tüketici olan omurgasız bir canlıya geçer. Besin Zinciri Bu primer tüketici suda yaşayan bir başka canlı, örneğin balık gibi bir sekonder tüketici tarafından yenir. Sonuçta balığı yiyen insan tersiyer tüketici olarak besin zincirini tamamlar. Besin zincirinin son halkası genellikle insandır. Besin zincirinin farklı canlılarda sonlandığı birçok örneğin varlığına (ku şla beslenen avcı kuşlar) rağmen genel olarak insan tersiyer tüketicidir. Tersiyer tüketicilerin cesetleri ve feçes gibi organik artıkları mayalar (fungi) ve bakteriler gibi ayrıştırıcılar tarafından toprağa aktarılarak organik maddenin yeniden devri sa ğlanır. Bu organik maddeler üreticiler tarafından tekrar yeni besin maddesi eldesinde kullanılır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 7 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 8 Besinsel Devirler Besin maddeleri ve besin maddelerini olu şturan unsurlar canlı ile cansız arasında sürekli olarak gerçekleşen, iç içe girmiş devirlere sahiptirler. Bir yandan üretilirken diğer yandan tüketilirler. Besinlerin yapısına katılırlar ve organizma ile abiotik ortam arasında bir devirle kullanılırlar fakat boşa gitmez, tekrar kullanılacak hale gelirler. Karbon Devri: Canlıların bileşiminde en yüksek oranda bulunan elementtir. Canl ılık kimyası karbon kimyası olarak da kabul edilir. Canl ılıkta hem yapıda yer alan hem de enerji eldesinde kullanılan tüm makromoleküllerin yapısında yüksek oranda karbon bulunur. Canlılığın en önemli olayı, klorofilli yeşil bitkiler tarafından gerçekleştirilen karbon fiksasyonudur (tespit edilmesi). Yeşil bitkiler karbon kaynağı olarak atmosferde bulunan karbondioksiti kullanırlar. Ototrof canlıların karbondioksit ve suyu kullanarak ürettikleri glukozu, heterotrof olan hayvanlar ve insanlar besin olarak enerji eldesinde kullanırlar ve tekrar karbondioksit ve suya kadar parçalarlar. Fotosentez 6 CO2 + 6H2O + ATP ~ C6H1206 + 6 02 Hücresel Solunum (Oksidatif Fosforilasyon) Atmosferdeki karbon kaynağından başka bir diğer önemli karbon kaynağı yerküredir. Kireç taşları şeklindeki karbonat kayaçları ile doğal gaz, petrol ve kömür gibi fosil yakıtlar da çok önemli karbon kaynaklarıdır. Deniz ve tatlı sularda bitkiler ve alglerin kullandıkları karbon kaynağını bikarbonat (HCO3) sağlar. Besinsel Devirler Oksijen ve Su Devri: Birçok devir, karbon devri ile ba ğlantılıdır. Bunlardan oksijen devri fotosentezle olu şur, solunumda ve fosil yakıtların yakılmasında harcanır. Oksijen devri, aynı zamanda bir başka önemli biyolojik devir olan su devri ile de ili şkilidir. Oksijenin hidrojenle birleşmesinden oluşan su, fotosentezde kullan ılır fakat oksidatif fosforilasyonda tekrar oluşur. Fotosentezde ortama salınan oksijen, sudaki oksijen molek ülüdür. Azot Devri: Proteinler ve nukleik asitler gibi azot ihtiva eden ha - yatı öneme sahip birçok molekül için esensiyal (temel) element olduğu için azot devri büyük önem kazanır.% 78 ile atmosferde en yüksek oranda bulunan gaz olan atozun bitkiler tarafından kullanılabilmesi için suda eriyen nitrata (NO3 ) ve amonya ğa (HN3) dönüştürülmesi gereklidir. Bu dönüşüm azot fiksasyonu olarak adlandırılır. Şimşek ve yıldırımlar ile benzinli motorlardan bir miktar azot oluşmasına rağmen başlıca azot kaynağı, azot fikse eden bakterilerin sağladığı nitrattır.birçok azot fikse eden bakteriler toprak ve suda serbest olarak yaşamalarına rağmen Rhizobium cinsi bakteriler bakla, bezelye ve soya gibi baklagillerin k ök nodüllerinde simbiont olarak yaşarlar ve bu bakteriler bitkiye nitrat sa ğlarlar. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 9 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 10 Besinsel Devirler Azot genellikle toprakta çok az bulunur.topraktaki bu bakterilerin varlığı ve miktarı, bitkinin büyümesi üzerine doğrudan etkilidir. Bitkilerin azot ihtiyaçlarını sağlayabilecekleri başka kaynaklar da vardır. Bunlar üre ve ölü organizmalardan kaynaklanan azotlu at ıklardır. Bu atıklar amonyum bakterileri tarafından amonyak ve nitrata ayrıştırılır. Daha sonra amonyağın bir kısmı nitrit bakterileri tarafından nitrite dönüştürülür. Bu nitrit, en nihayetinde nitrat bakteriler taraf ından nitrata dönüştürülür.böylece azot artık, bitkiler tarafından kullanılabilir hale gelmiş olur.biyolojik olarak kullanımından sonra nitrat ve nitritin çoğu, azot ayrıştıran bakteriler tarafından tekrar gaz halindeki azota (N2) dönüştürülerek atmosfere verilir. Fosfor ve Kalsiyum Devirleri: Bunlar atmosferde değil, suyla gerçekleşen devirlerdir. Fosfat bitkilere k öklerden fosfat iyonu (HPO 4 ) şekline girer. ADP ve ATP gibi enerji eldesinde rol oynayan moleküller, nukleik asitler, fosfolipidler ve solunum ile fotosentezde rol oynayan koenzimlerin yapısı için gereklidir. Ayrıca kemik ve dişin sertliğinin sağlanmasına katkıda bulunur. Besinsel Devirler Kalsiyum, canlılar için en önemli besinsel minerallerden birisidir. Birçok doku ve sistemin fonksiyonlar ını yerine getirmesinde önemli rollere sahiptir. İmpulsun iletimi, kas kasılması, kanın pıhtılaşması gibi fonksiyonel görevlerinin yanısıra kemik ve dişin sertliğinin sağlanması gibi önemli görevlere yardımcı olur. Bu minerallerin devirleri kayalardan suya ge çmesi ve denizler ile tatlı suların diplerindeki inorganik formun bal ık ve diğer su canlıları tarafından organik forma dönüştürülmesi ile başlar. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 11 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 12 2

Populasyon ve Populasyon Yoğunluğu Populasyon ve Populasyon Yoğunluğu Belli bir habitatta (hayvan ın yaşadığı yer) yaşayan hayvanların populasyon yoğunluğu birçok faktörün kombine etkileşimi sonucunda belirlenir. Bir türe ait populasyon yoğunluğu, çevresel faktörlerin optimum düzeylerde olması ile üst sınırlara yükselir. Çevresel faktörlerin yanı sıra populasyon yoğunluğunu etkileyen faktörlerin başında besin yeterliliği gelmektedir. Optimum çevresel şartların varlığına rağmen besin yetersizliği görülebilir. Besin yetersizliği, çevresel şartlar dışında artan populasyon yoğunluğundan da kaynaklanabilir. Besin yeterli ise populasyon yoğunluğu artar, besin yetersizse populasyon yoğunluğu azalır. Bir türün populasyonu, ilişkide olduğu diğer türün populas-yonunu doğrudan değiştirebilmektedir. Bir türün populasyonun yoğunluğu diğer türün populasyonu üzerinde arttırıcı veya azaltıcı role sahip olabilir. Bu durum, en güzel av ile avcı türler arasındaki ilişki ile açıklanabilir. Bir avcı türün besinini oluşturan türün populasyonunun artması, besin kaynağının artışı ile predatör yani avcı türün populasyonunun artmasına yol açar. Bu avcı populasyonundaki artış bir müddet devam eder. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 13 Bir tepe noktasından sonra artan avcı populasyonu avlanan tür üzerinde azaltıcı rol oynar. Bir başka anlatımla avcı türün populasyon yoğunluğunun artışına yol açan artan avlanan türün populasyonu, bir süre sonra avcı populasyonundaki artış nedeniyle azalmaya başlar. Bu durum bir örnekle açıklanacak olursa optimum çevresel şartlar ve besin yeterliliği sayesinde artan fare populasyonu; fare ile beslenen, fareyi avlayan yılan populasyonunda artışa sebep olur. Fakat artan yılan populasyonu fare populasyonunu azaltır. Doğal olarak bir süre sonra besin yetersizliğinden yılan populasyonu da azalır. Burada ortaya çıkan gerçek önce avın populasyonunun artması, sonra avcı populasyonunun artmasıdır. Doğada bir şekilde türlerin populasyonları arasında dalgalanmalar ortaya çıkar. Besin yeterliliği de bir türün populasyonun yoğunluğuna benzer şekilde etki yapabilir. Optimum çevre şartları ve yeterli besin sayesinde artan herhangi bir türün populasyonu, besine ihtiyaç duyan birey sayısının besin kaynaklarını azaltması sonucunda bu defa besin yetersizli ği nedeni ile baskılanır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 14 Populasyon ve Populasyon Yoğunluğu Populasyon ve Populasyon Yoğunluğu Türlerin populasyonları bu şekilde denetim altına alınarak ekolojik denge oluşturulur. Bir şekilde artan herhangi bir t ürün populasyonu, onunla ilgili herhangi bir tür veya türlerin populasyonu ile dengelenir. Bu duruma biyolojik kontrol de denir. Doğada kendiliğinden mevcut olan bu biyolojik kontrol ile istenmeyen bir türün populasyonundaki artış baskılanabilir. Bu tip çalışmalar zararlı böceklere karşı uygulanmaktadır ve biyolojik mücadele olarak adlandırılır. Populasyon yoğunluğunu veya bir başka deyişle birim alandaki birey sayısını tam olarak belirleyebilmek çok zordur. Hayvanlar hareket halinde oldukları için onları tek tek sayabilmek çoğu tür için kesinlikle mümkün değildir fakat yine de o türün populasyon yoğunluğunun hiç olmazsa yaklaşık olarak bilinmesi gerekebilir. Bunun için canlı türüne has metotlar vardır. Örneğin zararlı böcek türünün yoğunluğu böcek feromonları sayesinde hazırlanan standart tuzaklarda yakalanan birey say ısından, bir bölgedeki balık yoğunluğu standart bir ağla yakalanan birey sayısından belirlenebilir. 08 Dr. Hasan KOÇ 15 Aralık Kuşların populasyonunun belirlenmesinde sayılan veya ötüşü duyulan birey sayısı rol oynar. Bunlardan başka yakalama ve işaretleme yöntemleri vardır. Belli bir alanda belli sayıda tür işaretlenir ve tekrar salınır. Sonra rastgele yakalanan bireylerin kaçının işaretli olduğuna bakılarak populasyon yoğunluğu tahmin edilir. Bu durum bir örnekle açıklanacak olursa belli bir alandaki da ğ koyunlarının populasyonlarını be1irlemek için 100 dağ koyunu yakalanıp işaretlenir ve salınır. Daha sonra yine 100 dağ koyunu yakalanır ve işaretli olanlar belirlenir. Diyelim ki sonradan yakalanan 100 dağ koyunundan 20'si işaretli olsun. Bu durumda 100'den populasyon yoğunluğunun 500 bireyden oluştuğu tahmin edilir. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 16 Biyolojik Mücadele Biyolojik Mücadele Biyolojik kontrol olarak da adland ırılır. Zararlı böceklere karşı canlı organizmalarla gerçekleştirilen mücadele şeklidir. Bir zararlı böcek türünün populasyonu arttığı zaman üzerinde beslendiği bitkinin bulunduğu bahçe veya tarlada zarar yaparak ekonomik kay ıplara sebep olur. Üreticilerin ürünlerinin kalitesinin ve rekoltesinin d üşmesini önlemek için kullandıkları kimyasal maddelerle gerçekleştirdikleri kimyasal mücadelenin (zirai mücadele) sakıncaları artık iyice anlaşılmıştır. Kimyasal maddelere karşı böceklerin direnç kazanmış olmaları kimyasal mücadelenin başarısını önemli ölçüde azaltmış, daha fazla madde kullanma zorunlulu ğundan dolayı masrafını arttırmıştır. Kimyasal mücadelede ortama püskürtülen kimyasal maddeler zararl ı böceklerin yanı sıra faydalı böcekleri de öldürerek ekolojik dengeyi bozmaktadır. Her şeyden önemlisi kimyasal mücadele çevre ve insan sağlığına zararlı etki yapmaktadır. Ortama püskürtülen kimyasal maddeler yağmur suları ile yıkanarak küçük kollar yardımı ile dere, nehir ve göllere ulaşır. Buradan su içen hayvanların etine, sütüne ve göllerde yaşayan balıklara geçer. Bu ve benzeri yollarla besin zincirinin son halkas ı olan insana kadar ulaşır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 17 Kimyasal mücadelede kullanılan organik maddeler suda eriyen metabolitlerine dönüştürülemediği için idrarla atılamaz, yağ dokusunda ve karaciğerde birikir. Bu birikim letal doz (LD) olarak ifade edilen öldüren doza ulaşmasa bile insanda dolaylı olarak ölüme kadar götüren patolojik etkilerin ortaya çıkmasına sebep olur. Biyolojik mücadelede doğada kendiliğinden mevcut olan ekolojik denge esas alınır. Bir zararlı böcek populasyonun yoğunluğu arttığı zaman onun üzerinden beslenen canlının populasyon yoğunluğu da artar. Zararların zararlısı, dolayısıyla faydalı böcek populasyonunun arttırılması zararlı populasyonu baskı altında tutacağı için, laboratuvarlarda yetiştirilen faydalı böceklerin zararlının bulunduğu alanlara salınması ile zararlı böcek populasyon yoğunluğu düşülerek zarar etkisi azaltılır. Biyolojik mücadele çalışmaları tüm dünyanın yanı sıra ülkemizde de başarılı bir şekilde uygulanmakta olmas ına rağmen tüm zararlı böceklere karşı kullanılmamaktadır. Zararlı bir böceği yiyen bir avcı (predatör) böcek türünün zararlı türe karşı biyolojik mücadele ajanı olarak kullanılabilmesi için monofaj olması yani sadece o zararlı tür ile beslenmesi, besin için sadece o türü arayıp bulması gereklidir. Aksi taktirde biyolojik mücadelede istenilen başarı elde edilemez. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 18 3

Biyolojik Mücadele Hayvanlararası İlişkiler Biyolojik mücadele çalışmalarının en çok kullanıldığı zararlı böcek grubu lepidopterlerdir (kelebekler). Kelebeklerin çoğu, larval evrede değişik meyve ve sebze türlerinde zarar yaparlar. Ozellikle bu zararlı lepidopter türlerine karşı parazitoid böcekler kullanılır. Parazitoidler, konak olarak kabul ettikleri zararl ı böcek türünün ergin öncesi evrelerini kullanmaları ve konağını öldürmeleri açısından gerek parazitlerden ayrılırlar. Bu tip biyolojik mücadele ajanı olarak kullanılmaya uygun böcek grubu Hymenopterlerdir. Parazitik arılar olarak adlandırılan bu faydalı böcekler, zararlı lepidopterin yumurta, larva veya pupuna yumurtalarını bırakır. Parazitoid yumurta bırakma işlemi sırasında konağını paralize (fel ç) eder. Bu faydalı böceğin yumurtasından çıkan larvası büyüyüp gelişebilmek için konağını kullanır.böylece faydalı böcek türü gelişirken zararlı böcek türü yok edilmiş olur. Zararlı böcek populasyonu baskı altında tutmak için Baciııus thuringiensis ve B. sphaericus gibi bakteri türleri ile Nematoda ordusuna ait değişik, küçük, iplik gibi kurtçuk türlerinin de başarılı bir şekilde kullanıldığı çalışmalar vardır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 19 Hayvanlar hayatlarının ve nesillerinin devam ı için birbirlerine muhtaçtırlar.bu muhtaçlık noktalarının en önemli yönleri, beslenme ve üreme üzerindedir. Çok az hayvan türü hayatlarının büyük bir kısmını yalnız, tek başına geçirebilir. Genellikle değişen sayılarda topluluklar halinde ya şarlar. Hatta arılar ve karıncalarda olduğu gibi bazı hayvanlar büyük topluluklar oluştururlar ve belli bir hiyerarşik düzen çerçevesinde sosyal bir hayat tarzına sahiptirler. Bazı hayvan türleri bir arada ortak bir yaşama geliştirmişlerdir. Simbioz olarak adlandırılan ortak yaşamanın farklı tipleri vardır. Mutualizm: İki ayrı tür canlının karşılıklı birbirine faydalı olacak şekilde geliştirdikleri ortak yaşama tipidir. Sığırın sindirim sisteminde ya şayan bakteriler ile sığır arasında karşılıklı faydalanmaya dayanan bir simbioz vardır. Bakteriler, sığırın yediklerinden faydalanarak hayatlarını sürdürürler. Buna karşılık bakteriler sığırın selülozu sindirebilmesine yardımcı olurlar ve vitamin sentezlerler. Kommensalizm: Sadece bir tarafın fayda gördüğü simbioz şeklidir. Diğer taraf bir fayda görmez ama herhangi bir şekilde zarara da uğramaz. İnsan ve çoğu hayvanların sindirim sisteminde ya şayan Echerichia coli bakterisi sindirim artıklarından faydalanarak yaşar ve normal şartlarda içinde bulunduğu canlıya herhangi bir faydası veya zararı yoktur. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 20 Hayvanlararası İlişkiler Birçok küçük kuş veya balık kendinden daha büyük olan canlıların etrafında kommensal olarak yaşarlar. Örneğin sığırların sırtında bulunan bazı balıkçıl kuşu türleri sığırların derilerindeki parazitlerle beslenirler veya köpek balıklarının üzerinde veya civarında yaşayan bazı küçük balıklar, köpek balıklarının artıkları ile beslenirler. Bu tip simbiozda ilişkide olan türler her zaman birarada olmayabilirler. Birarada bulundukları gibi ayrı ayrı da yaşarlar. Parazitizm: Bir canlının üzerinde yaşadığı canlıya zarar vermesi ile gerçekleşen simbioz şeklidir. Bu simbioz tipinde konak veya konukçu olarak adlandırılan parazitin üzerinde yaşadığı tür zarar görür ancak ölmez. İnsan barsağında yaşayan tenya ve şeritler ihtiyaçlan olan besinleri insandan aldıkları için insanın zayıflamasına neden olurlar. Bu şekilde parazit canlının vücud içinde bulunmasının ( endoparazit) yanısıra bit, pire ve uyuz böcekleri gibi vücud dışı parazitlerin (ektoparazit) varlığı da söz konusudur. Hayvanlararası İlişkiler Hayvanların grup oluşturarak sürü halinde sosyal yaşamaları bir çok yönden avantaj sağlarlar: Grup oluşturan hayvanlar, tek ba şına yaşayanlara göre besinlerini daha kolay ve daha çok miktarlarda elde ederler. 2. Grup oluşturma bir predatörden korunmada önemli rol oynar. Tek veya birkaç pradatörün kalabalık bir gruba saldırması oldukça zorlaşır. 3. Bir sürüye saldıran predatör kendisine en yakın bir bireyi yakalarsa, o bireyden boşalan yer, bir diğeri tarafından doldurularak predatöre karşı yeniden kalkan oluşturulur. 4. Toplulukta yaşayan birey sayısının çokluğuna bağlı olarak daha fazla göz, daha fazla kulak olduğu için predatörün varlığının algılanması ve tedbir alınması sağlanır. Predatörlere karşı uyanıklık artar. 5. Sürüde eşlerin birbirini bulması ve çiftleşmeleri daha kolaylaşır. Sürüde yavruların beslenmesi ve predatörlere karşı korunması daha avantajlıdır. 6. Yeni oluşan bireylerin sürüde kalması ile bir mutualizm ortaya çıkar. Yavrular ve gençler yetişkinlerden görerek olgunlaşırken ve onlar sayesinde beslenirlerken, bir m üddet sonra sürüye aktif, genç ve güçlü bireylerin katılması sürüye dinamizm kazandırır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 21 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 22 4

Canlıların çeşitliliği HAYVANLARIN SINIFLANDIRILMASI YRD. DOÇ. DR. HASAN KOÇ Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 2 Büyük canlı gruplarının bilinen çeşitliliği Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 3 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 4 Terminoloji Taksonomi, Yunanca taxis (sıralama) ve nomos (kanun) kelimelerinden türemiştir. İlk defa Candolle (1813) tarafından bitkilerin sınıflandırılmasında kullanılmıştır. Taksonomi: organizmaların sınıflandırılmasının teori ve uygulamasıdır. Sistematik ise Yunanca systema kelimesinden geliştirilmiştir. İlk kez Linneaus un Systema Naturae adlı eserinin 1735 de basılan 1.baskısında kullanılmıştır. Sistematik: organizmaların çeşit ve farklılıkları ile aralarındaki akrabalık derecelerinin bilimsel olarak incelenmesidir. Takson: Belirli bir kategoriye girebilecek derecede ay ırt edici farklılıklara sahip olan herhangi bir derecedeki (cins, t ür, alttür) taksonomik gruptur. Kategori: Sınıflandırma kademelerinde seviye veya dereceyi ifade eder. Mesela tür bir kategori olup bunun üyeleri taksondur. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 5 Terminoloji En üst kategorilerde yer alan taksonlar, daha aşağıdaki taksonları içine alır. Ayrıca, örnek olarak bir filumda bir veya birden fazla sınıf, bir sınıfta bir veya birden fazla takım olabilir. Aynı durum familya, cins ve türler için de geçerlidir. Tür: Benzeri diğer gruplardan çoğalma bakımından izole olmuş, morfolojik olarak da farklı (% 100), kendi populasyonları içerisinde çiftleşerek verimli döller verebilen bireyler topluluğudur. Türler arasındaki gen izolasyonu, bunların aynı coğrafik bölgeleri birbirlerine karışmaksızın işgal edebilmelerine yol açar (Sympatrik ilişki). Alttür: Bir tür içerisinde populasyonları farklı coğrafik bölgeleri işgal eden (Allopatrik ilişki), morfolojik olarak da % 70-99 arasında ayırt edici karakterler taşıyan ve ara bölgelerde birbiriyle çiftleşerek melezler (hibrit) oluşturan topluluklardır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 6 1

LATİNCE ae oe ue eu ei au w ph TÜRKÇE e ö ü oy ay ou v f LATİNCE rh th ch c sch tsch t y TÜRKÇE r t k, ç k, s ş ç t, s i Hayvan türlerinin en az iki harften olu şan latince veya latinceleştirilmiş kelimelerden meydana gelen bilimsel bir adlar ı vardır. Bu isimlerde ä, â, é, è, ê, ö, ü, ç, ş, ı ve ß harfleri kullanılmaz. Bilimsel isimler tek ( uninominal), iki ( binominal) veya üç (trinominal) kelimeden oluşur. Filum, sınıf, takım, familya ve cins isimleri uninominal olmak zorundadır. Tür isimleri binominal, alttür isimleri ise trinominal olarak yazılır. Uninominal isimler daima büyük harfle başlar. Binominal isimlerde birince isim cins, ikincisi ise tür ismidir. Cinsin ismi daima büyük, türün ismi ise daima küçük harfle başlar. Bir tür ismi, daima önce cins ismi belirtilerek yazılır, hiçbir zaman tek kelime olarak yazılmaz. Alttür ismi de tür gibi yazılır ve daima cins ve tür isminden sonra üçüncü kelime olarak verilir. Familya isimlerinin sonunda daima -idae eki bulunur. Aşağıdaki örnekleri inceleyelim Feli+ idae = Felidae sh ş x k, s Felis Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 7 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 8 The five-kingdom system The three-domain system Monera Protista Plantae Fungi Animalia Bacteria Archaea Eukarya Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 9 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 10 6 Biological Kingdoms Homoloji Archaea Eubacteria Protista Plantae Animalia Fungi Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 11 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 12 2

Analogy vs homology pitfall Aristo Homologous Analogous Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 13 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 14 Aristo Carolus Linneaus Aristo (M.Ö. 384-322), ilk kez hayvanları yaşamlarına, hareket ve vücut yapılarına göre ayırmış ve yaklaşık 160 ı kuş, 60 ı memeli olmak üzere 495 hayvanı tanımlamıştır. Sınıflandırmanın babası kabul edilen Aristo, hayvanlar ı önce kanlı ve kansızlar diye ikiye ayırmış (bugünkü omurgalı ve omurgasızlar), daha sonra her birini alt gruplara bölmüştür: A)Kanlı Hayvanlar (Ennaima) a) Vivipar dört ayaklılar (memeliler) b) Aves (kuşlar) c) Ovipar dört ayaklılar ve ayaksızlar: Sürüngenler (pullular) ve Amfibiler (pulsuzlar) olarak ikiye ayırmıştır. d) Balıklar B)Kansız Hayvanlar (Anaima) a)yumuşak Hayvanlar (Mürekkep balıklarını kastetmektedir. b) Yumuşak Kabuklu Hayvanlar (Crustacea'leri kastetmektedir). c) Kertikli hayvanlar (Crustacea nin Entomostraca grubu, böcek, örümcek, akrep, çok ayaklılar gibi diğer eklembacaklıları kastetmektedir. d) Sert Kabuklu Hayvanlar: Deniz kestanesi, deniz y ıldızı, sünger, salyangoz, midye Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 15 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 16 İsveçli bir botanikçi olan Carolus Linnaeus (Carl von Linne) (1707-1778) modem sistematiğin öncüsü sayılır. Systema Naturae (1735, Tabiatın Sistemi) ve Genera Plantarum (1737, Bitki Cinsleri) adl ı eserleriyle ilim aleminde tanınmaya başlayan Linnaeus, Species Plantarum (1753, Bitki Türleri) isimli eseriyle büyük bir üne sahip olmuştur. Bu eserinde 8000 kadar bitki t ürünü ilk defa ikili isimlendirme (binomial nomenclatur) usulünü tatbik etti. Kullanımdaki pratikliği ve sağladığı kolaylıklar sebebiyle hemen benimsenen bu sistem bütün canlıların iki isimle isimlendirilmeleri esas ına dayanıyordu. Bu isimlerden birincisi cinsi, ikincisi ise türü belirliyordu. Systema Naturae adlı çok geniş kapsamlı çalışmasında bütün hayvan, bitki ve mineralleri metodik bir katalog halinde s ıralayan Linnaeus, cinsiyet organlarını temel alan bir sınıflandırma sistemi kullanmış ve dünya bitki örtüsünün yoğun olarak incelendiği bir döneme denk gelen bu sistem sağlamlığından ve basitliğinden dolayı kısa sürede benimsenerek yaygın şekilde kullanılmaya başlandı: Bu eserin 1758 yılında yayınlanan 10. baskısı ise hayvan sistematiğinin başlangıç noktası kabul edilmiştir. Türlerin birbirlerinden kolayl ıkla ayırt edilebileceğini gösteren Linnaeus'un tür kavramı tipe bağlı tür kavramı (tipolojik) olarak bilinmektedir. Bu fikrin temelinde "her türün bir tip tanımı vardır veya türler belirli tipler ve belirli kalıplardadır" düşüncesi yatmaktadır. Linnaeus, bu belirli tipe uymayanları ise varyete adı altında ayırmayı tercih ediyordu. Sistematik, kategoriler olarak ilk defa Sınıf, Takım, Cins, Tür ve Varyete yi kullanan Linnaeus, hayvanları altı sınıfa ayırmıştır. Bunlar; Mammalia (memeliler), Aves (kuşlar), Amphibia (amfibiler), Pisces (balıklar), Insecta (böcekler) ve Vermes (kurtlar) dir. Linnaeus zamanında kayıtlara geçmiş tür sayısı 4236 iken varyete tabiri çok kullanışlı olduğu halde daha sonra tür sayısının yüz binleri geçmesiyle varyete ayrımında da bazı zorluklar çıkmaya başlamıştır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 17 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 18 3

TAKSONOMİK KATEGORİLER Taksonların sınıflandırılmasında kullanılan temel kategoriler Sistematikçilerin canlıları sınıflandırırken grupların birbirine göre seviyesini veya derecesini ifade etmek i çin kullandıkları ünitelere sistematik kategoriler denir. Sistematik kategorileri ilk teşkil edip kullanan Linnaeus'dur. sınıf, takım, cins, tür ve varyete Linnaeus'un hayvan sistematiğine hediye ettiği kategorilerdir. Ancak daha sonra tanımlanan hayvan türü sayılarında artış olunca bu kategorilere iki yeni kategori daha (familya ve şube) ilave edilmiştir. Linnaeus, türe uymayan farklı örnekleri tür altında varyete kategorisine dahil etmiş, ancak neticede çok karışıklıklara sebep olduğundan bu kategori ya atılmış veya alttür kategorisiyle yer değiştirmiştir. Linnaeus'un varyete kategorisi dışında kullandığı diğer dört kategori ile sonradan ilave edilen iki kategori ve hayvanlar alemini belirtmek üzere en üste yerleştirilen regnum kategorisi aşağıda olduğu gibi bir türü tanıtmak için mecburi olan kategorilerdir. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 19 Kategoriler Regnum Şube Sınıf Takım Familya Cins Tür İnsan Animalia Chordata Mammalia Primates Hommidae Homo sapiens Kurt Animalia Chordata Mammalia Carnivora Canidae Canis lupus Taksonlar Balarısı Animalia Arthropoda Insecta Hymenoptera Apidae mellifera Yukarıda saydığımız yedi temel kategori kalabal ık hayvan gruplarının sınıflandırılmasında yetmediği takdirde veya hayvanlar hakk ında bilinen özelliklerine ilaveten, yeni ve önemli ayırıcılık gösteren karakterler tespit edilerek, eskiden bilinen büyük bir grubu tekrar parçalamak icap ettiğinde bu esas kategorilerin başına üst (super) ve alt ( sub) önekleri konularak ihtiyaca g öre altalem, altşube, üstsınıf, altsınıf, üsttakım, alttakım, üstfamilya, altfamilya, altcins, alttür gibi ek kategoriler yapılabilir. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 20 Apis Hayvan sistematiğinde kullanılan Taksonomik kategorilerdir Arthropoda gibi çok kalabalık gruplarda bu kategoriler d ışında kullanılan kategoriler de vardır. Bunlardan en çok kullanılan cins ile familya arasına yerleştirilen tribus'dur. Omurgalıların paleontolojisi üzerinde çalışanların kullandığı cohort kategorisi ise sınıf ile takım arasına yerleştirilir. Yukarıda saydığımız kategorilerin arasında bir hiyerarşi ve derecelenme bulunduğu için yerlerinde herhangi bir değişiklik yapılamaz ve bunlardan bazıları kaide olarak belirli son ekleri alırlar, böylece bu son eki gören taksonomist gördüğü terimin hangi sistematik kategoriyi kastetti ğini anlar. Aşağıdaki bazı kategoriler için verilen son ekler milletlerarası zoolojik nomenklatur kaidelerine göre resmen kabul edilenlerdir. Ancak baz ı gruplarda genel kabul görmüş veya oldukça sık kullanılmakla birlikte henüz resmiyette kabul edilmemiş ekler de vardır. Mesela; balıklarda ve kuşlarda kullanılan takım eki -formes yeya yine balıklarda ve amfibilerde kullanılan alttakım eki -oidea böyledir. Daha yüksek kategorilerde belli bir son ek kaidesi olmamakla birlikte kelimenin çoğul mana ifade etmesi gerekir. Bu kategoriler dışında zaman zaman kullanılan ve yeri belli olmayan baz ı (sistematik kategorilere ise nötr kategoriler denir. Bunların en çok kullanılanları divisio, sectio, series, cladus dur. Bu kategoriler herhangi bir hiyerar şiye tabi olmadan kullanılır. Ancak divisio ve series kategorilerini tribus'un altında kullananlar olduğu gibi phylum ve classis'in üstünde kullananlar da vardır. Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 21 Taksonomik Kategori Türkçesi Regnum Alem Phylum (çoğ. phyla) Şube Subphylum Altşube Superclassis Üstsınıf Classis Sınıf Subclassis Altsınıf Cohort Şort Superordo Ustlakım Ordo Takım Subordo Alttakım Superfamilya (-oidea) Üstaile familya (-idae) Aile Subfamilya (-inae) Altaile Üsttribus (-idi) Üstkabile Tribus (-ini) Kabile Alttribus (-ina) Altkabile Genus (çoğ. genera) Cins Subgenus Aralık 08 Altcins Hasan KOÇ Dr. 22 Species Tür Subspecies Alttür Biyolojik Sınıflandırmanın 7 Temel Kategorisi Kingdom (Animalia) Phylum (Chordata) Class (Mammalia) Order (Primates) Family (Hominidae) Genus (Homo) Species (Homo sapiens) Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 23 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 24 4

Animalia Chordata Mammalia Carnivora Canidae Canis C. familiari Kingdom Phylum Class Order Family Genus Species 44-Office Equipment and Accessories and Supplies.12-Office Supplies.17-Writing Instruments.05-Mechanical pencils.06-wooden pencils.07-colored pencils Segment Family Class Commodity Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 25 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 26 Kingdo m Animalia Phylum Chordata Class Mammalia Order Carnivora Family Felidae Genus Felis Species Felis Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 27 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ domesticus 28 Hiyerarşik Sınıflandırma Hierarchical Classification/Taxonomy Genus Species Panthera pardus Panthera Family Felidae Order Carnivora Class Mammalia Phylum Chordata Kingdom Animalia Domain Eukarya Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 29 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 30 5

Species Panthera pardus (Leopar) Mephitis mephitis (striped skunk) Lutra lutra (European otter) Canis familiaris (Köpek) Canis lupus (Kurt) Genus Panthera Mephitis Lutra Canis Family Felidae Mustelidae Canidae Order Carnivora Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 31 Aralık 08 Dr. Hasan KOÇ 32 6