DEDE KORKUT KİTABI BAĞLAMINDA ANAERKİL YAPIDAN ATAERKİL YAPIYA GEÇİŞ SÜRECİNDE AVANKULAT (DAYI KÜLTÜ) KAVRAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Dr. Berna AYAZ * ÖZET Özellikle anaerkil dönemde aile ve toplum yapısı üzerinde önemli bir etkiye sahip olan dayı erki, klandan devlet yapısına geçiş sürecinde yerini babaya bırakmış olsa da günümüzde de izlerini takip edebildiğimiz bir külttür. Klan toplumu içerisinde günümüz baba algısının yaratmış olduğu tüm sorumluluk ve etkiyi bünyesinde barındıran dayı, devlet yapısına geçiş süreci içerisinde etkisini önemli ölçüde kaybetmiştir. Bu yazıda dayı kültü, bir geçiş dönemi eseri olarak değerlendirdiğimiz Dede Korkut Kitabı nda yer alan hikâyeler bağlamında incelenmeye çalışılmıştır. Klandan devlet yapısına geçiş sürecinde dayı kültü genel hatlarıyla incelenerek, Dede Korkut Kitabı bağlamında da özele inilerek dayı kültünün simgesel ve toplumsal etkileri üzerinde durulmuştur. Başka bir ifadeyle, dayı kültünün Türk kültüründeki yeri ve önemine Dede Korkut Kitabı çerçevesinden bakılmıştır. Yazıdaki amaç, günümüz aile yapısında bile farklı bir yere konulan dayının, bir kült olarak toplum üzerindeki etkisi üzerinde bir değerlendirme yapmaktır. Dede Korkut Kitabından hareketle açıklamaya çalıştığımız dayı kültü kavramı geçmişten bugüne kadar çeşitli değişimler geçirmiş ancak toplum içerisindeki önemini kaybetmemiştir. Korkut. Anahtar Kelimeler: Dayı, kült, avankulat, anaerkil, ataerkil, Dede An Assessment on the Avunculate Concept During the Period of Transition from Matriarchal to Patriarchal Structure in Context of The Book of Dede Qorqud ABSTRACT Though replaced by father during transition from clanship to statism, the maternal uncle's power that has a crucial influence in family and social structure particularly during the matriarchal period constitutes a cult that is also traceable today. Incorporating the whole power and influence that today's perception of father created within the clan society, maternal uncle has significantly lost its weight during the period of transition to statism. In this article, it is attempted to study the maternal uncle cult in context of stories * Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü - Zonguldak/TÜRKİYE 155
involved in the Book of Dede Qorqud that we classify as an artwork belonging to the transitional period. The maternal uncle cult will briefly be reviewed during the period of transition from clanship to statism with particular emphasis in the Book of Dede Qorqud context to address symbolic and social influences of the maternal uncle culture. In other expression, the place and importance of the maternal uncle cult in Turkish culture was illustrated from the angle of the Book of Dede Qorqud. The purpose of this article is to assess the social implications of the maternal uncle as a cult, even distinguished in today's familial structure. The concept of maternal uncle cult that we attempt to illustrate across the Book of Dede Qorqud has undergone various transformations from the past to the present time, yet always preserved its weight in the society. Key Words: Maternal uncle, cult, avunculate, matriarchal, patriarchal, Dede Qorqud. 1. Giriş Dayı kültü olarak Türkçeye çevirdiğimiz avunculate terimi, Latincede dayı anlamına gelen avunculus sözcüğünden türetilmiştir. Terim, annelerin erkek kardeşlerinin tümünün, kız kardeşlerinin oğullarının koruyucusu olduğu klan kardeşliğinin daraltılmış biçimini dile getirmektedir. Bu durumda ananın erkek kardeşi, bir birey olarak tek bir kız kardeşin oğulları için bu işlevleri yerine getirmektedir. Lippert, ana ailesiyle, baba ailesi arasındaki geçiş döneminde ortaya çıkan bu olguyu şöyle betimlemektedir: Erkek cinsin koruyucu gücüyle anayanlı soydaşlık uygulamalarının karışımından dayıerki denilen şey ortaya çıkmaktadır ve bu olgu garip bir biçimde ana türesi ve baba türesi düzenlemeleri arasındaki boşluğu doldurmaktadır. (Lippert, 1931: 248). E. Adamson Hoebel, Man in the Primitive World adlı çalışmasında avankulat terimini bir annenin erkek ve kız kardeşleri arasındaki özel ve karmalık akrabalık ilişkisi şeklinde tanımlamaktadır (Hoebel, 1958: 644). Anaerkil toplum yapısından ataerkil toplum yapısına ne zaman ve ne şekilde geçildiği hakkında net verilerle konuşmak mümkün değildir. Birçok antropolog, bu yapının, erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğinin bir kanıtı olduğunu öne sürmektedir. Nasıl ki bugünün kadınları kocalarının ve babalarının egemenliği altındaysa, ilkel toplumda da kadınlar, erkek kardeşlerinin ve dayılarının egemenliği altındaydılar. Ancak dayı kültü, iki ayrı erkek kategorisi arasındaki mücadele sonucu ortaya çıkmış olmalıdır. Dayı kültü, anaerkil düzenle yeni oluşan ataerkil düzen arasındaki mücadelenin bir ürünü olmalıdır. Anaerkil yapıda ön planda olan dayı, ataerkil düzende yerini babaya bırakmaktadır. Bu 156
noktada dayı kültü ortaya çıkarak anaerkil dönemin erkeklerinin yeni düzene karşı kendi haklarını korumalarına yönelik gösterdikleri direnci temsil etmektedir. Aşağıda, öncelikle dayı kültü (avankulat) hakkında klandan devlet yapısına geçiş sürecinde bilgi verilecek, konuya Güney Sibirya Türkleri açısından da yaklaşılacak, ardından da dayı kültü nün Dede Korkut Kitabı nda yer alan hikâyelerdeki yansımaları ele alınıp yorumlanmaya çalışılacaktır. 2. Klandan Devlet Yapısına Geçiş Sürecinde Avankulat (Dayı Kültü) Kavramı Dayı-yeğen ilişkileri, klandan devlet yapısına geçiş süreci boyunca her dönemde önemini korumuştur. Kız kardeşinin soyunun ve evinin başkanı, dayıdır. Dayı, evin düzenini sağlamakta ve çocukların yetişmesinde de önemli rol oynamaktadır. Dayıya herkes saygı göstermek zorundadır. Dayının hane içerisindeki en büyük sorumluluğu, çocukların iyi bir şekilde yetişmesini sağlayarak, klan içerisindeki geleneğin gelecek nesillere taşınmasını sağlamaktır. Reed, dayının kut törenlerini iletmek için yeğenlerini yetiştirirken kendisinden sonra bu işi yapabilecek kişiyi de yeğenleri arasından seçtiğini de belirtmektedir (Reed, 1995: 71). Hoebel ise, Trobriand adalarındaki yerlilerden verdiği örneklerde on yaşına gelen erkek çocuğunun kendi evinden dayısının evine taşındığını, savaş zamanında dayısının emir eri, üretim zamanında ise çırağı vazifesi gördüğünü belirtmektedir. Dayı, yeğenine bakar ve onun çeşitli deneyimleri yaşamasını sağlar. Bu deneyimler, kışın okyanusta yüzmek gibi güçlü deneyimlerdir. Erkek çocuk bu sınavları başarıyla geçtikçe dayı ona unvan, hediye, mal gibi şeyleri vermektedir (Hoebel, 1958: 242). Malinowski de dayının yeğeniyle olan ilişkisi için benzer örneklerden bahsetmektedir. Dayı gezmeye çıkarken kendisine eşlik etmesi için ya da bahçe işleri ve ürün toplamaya yardım için altı yaşındaki bir yeğenini evinden rica edebilir. Çocuk, dayısının köyünün diğer üyeleriyle birlikte bu çalışmaları yaparken onun klanının butura sına yardımcı olduğunu anlar; kendi köyünün içinde ve kendi soydaşları arasında bulunduğunu anlamaya başlar; kendi klanının geleneklerini, masallarını ve efsanelerini öğrenmek için ilk adımını atmış olur (Malinowski, 1989: 41). Aynı konuda Hartland da Loango da dayıya, Tate (baba) denilmektedir. Dayı, yeğeni karşısında baba yetkilerine sahiptir. Babanın hiçbir yetkisi yoktur ve karı koca ayrılırlarsa 157
çocuklar, ananın erkek kardeşine ait olduklarından anayı izlerler demektedir (Hartland, 1909: 281). Gordon Marshall ın editörlüğünde hazırlanan Sosyoloji Sözlüğü nün akrabalık maddesinde yer alan anasoylu ailelerdeki miras aktarımıyla ilgili şu satırlar, dayının kız kardeşler ve yeğenler üzerindeki nüfuzuna atıf yapmaktadır: Miras annenin erkek kardeşinden kız kardeşin oğluna; başka bir deyişle, dayıdan yeğene geçer. Bu ilişkiye, çeşitli biçimlerde düzenlenmesi yüzünden "anasoylu yapbozu" adı verilmiştir. Ana hatlarıyla anlamı, erkek kardeşlerin evlenene kadar kız kardeşleri üzerinde haklarının olmasıdır. Erkek kardeşler bu noktada soyun devamı üzerinde tasarruf haklarını ellerinde tutar, böylece miras konusunda kız kardeşlerinin oğullarını denetlerler; fakat ev içi hizmet hakları gibi cinsel haklar da doğal olarak kocaya geçecektir. (Marshall, 1999: 13) Sibirya Türklerinde de dayı, benzer bir konuma sahiptir. Sibirya Türklerinde tay kelimesi Dayı, anne tarafından dede, anne tarafından akraba anlamlarına gelmektedir. E. L. Lvova ve arkadaşları, Güney Sibirya Türklerinin Geleneksel Dünya Görüşleri. İnsan ve Toplum adlı çalışmalarında, dayı nın Güney Sibirya Türk ailesindeki konumu ve rolü hakkında özet olarak şunları söylemişlerdir: Dayı, yeğeni için doğumundan itibaren babasının yerine geçmektedir. Yeğen ve dayının belirgin yakınlığı bebeğe ad verilmesi, ilk saç kesimi, yeğene hayvan hediye etmek, saçların satın alınması vb. gibi çok sayıda karşılıklı sorumluluk ve gelenekle pekiştirilmektedir. Çoğu zaman yeğen ile dayının ilişkileri anaerkil evlilik (iç güvey) kalıntıları olarak görülmektedir. Anaerkil evliliklerde kadının kardeşi, yabancı-babaya göre daha önemli sosyal statüye sahiptir. Bu arada çapraz akrabalık evliliklerinin olası ideolojik temeli göz ardı edilmektedir. Çapraz akrabalık evliliklerinin mevcut olduğu toplumlarda dayının rolü, sosyallik ve mitolojik törensellik şeklinde iki açıdan ele alınmalıdır. Özellikle dayı ile yeğeninin arasındaki bu ilişkiler, toplumun dünya görüşleri ile açıklanabilir. İki farklı boyun kadınlarını değiş tokuş ettiği bir toplumda erkek evde kalmakta, kadın ise başka boya gitmektedir. Boyun kadın kısmını, değişken kontenjan olarak görebiliriz. Bütün kadınlar yabancıdır, bazıları geçmişte, bazıları ise gelecekte. Nineler ve anneler aileye dışarıdan gelmişlerdir. Kızlar ise evleninceye kadar baba evinde yaşarlar. Ataerkil evliliklerde bebek, babasının boyunda doğar ve ata-dede, baba, oğul-gelecek kuşak çizgisi süreklidir. Böyle bir ilişki sisteminde kadının erkek kardeşi ile yeğeni arasında oluşan ilişkiler, ataerkil çizgiyi çevreleyen köken 158
çitinde önemli bir boşluktur; bu bireyin kendisinin değil, diğer klanlarla sosyal ilişkilerin kurabileceği en önemli giriş ve çıkışlardan biridir. İşte bu şekilde dayının yardımıyla yeğen ailenin oluşumunu sağlamaktadır. Aslında çocuk babasının boyuna aittir, ancak tayla ilişkileri onu annesinin boyu ile daha doğrusu, en önemli olan anne tarafından akrabaları ile bağlantısını sağlamaktır. (Lvova-vd., 2013: 52-53). İlkel toplum yapısı içerisinde bu kadar önemli olan dayının bir fonksiyonu da çocuğu toplum içerisinde bireyselleştirmesidir. Çocuk belli bir yaşa kadar anne, baba başta olmak üzere tüm klanla akraba olduğu bilinciyle yaşar. Dayısının yanına geçtiği andan itibarense klan içerisinde kendisi, annesi, başta dayısı olmak üzere annesinin akrabalarını benimsemektedir. Dayının babanın önüne geçmesindeki nedenlerden biri de çocuğun dünyaya gelişinde babanın yalnızca biyolojik olarak varlığından söz edilmesidir. Babanın çocuk üzerinde herhangi bir hakkı yoktur. Çünkü baba çocuğun akrabası olarak kabul edilmemektedir. Burada şu da dikkat çeken diğer bir nokta ise dayı kültü her ne kadar anaerkil bir dönemin ürünü olarak kabul edilse de çocuğun yetişmesinde ve aile düzeninin sağlanmasında etkin olan kişi yine bir erkektir. Klandan devlet yapısına geçiş sürecinde, toplum düzeninde anaerkil yapıdan ataerkil yapıya doğru bir geçiş olmuştur. Bu geçişte ekonomik ve sosyal sebeplerle birlikte, mülkiyet kavramının gelişmesi de belirleyici olmuştur. Öncelikle yerleşik hayat benimsenmiş, yerleşik hayata geçiş, üretimi ve ekonomiyi de etkilemiştir. Bunun neticesinde yönetimsel değişiklikler de ortaya çıkmıştır. Yönetimde ana soyunu takip etmek oldukça güçtür. Çünkü ilkel yaşam içerisinde kadın tek bir erkeğe ait değildir. Kadın klanın ortak malıdır. Bu nedenle yönetimsel gücün aktarılabilmesi için ataerkil bir uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Bu da baba soyunun takip edilmesini gerektirmekte ve tek eşli bir yaşama sevk etmektedir. Evliliğin bugünkü anlamda yaşanmaya başlanması ve erkeğin koca ve baba olarak kabul edilmesiyle birlikte akrabalık ifadeleri de değişmeye başlamıştır. Anaerkil dönemden ataerkil döneme geçişin nedenleri net olarak bilinmemekle birlikte insanların biyolojik bilgilere sahip olmasından kaynaklanmadığı da açıktır. Çünkü babalık kavramı, babanın çocuğunun dünyaya gelmesiyle ilgili değildir. Babalık, çocuk üzerindeki haklara sahip olmakla alakalıdır. Bu nedenle ilkellerin dillerine bakıldığında dayıya baba denilmektedir. 159
Zamanla baba, evde koca çocukların da babası rolünü üstlenmiş ve söz sahibi olmuştur. 3. Dede Korkut Kitabında Avankulat (Dayı Kültü) Dede Korkut Kitabında avankulat (dayı kültü) Kazan Big Oğlı Uruz Bigüñ Tutsak Olduğı Boy, Kazılık Koca Oğlı Yigenek Boy, ve İç Oğuza Taş Oğuz Asi Olup Beyrak Öldügi Boy olmak üzere üç hikâyede yer almaktadır. Kazan Big Oğlı Uruz Bigüñ Tutsak Olduğı Boy da Ulaş oğlu Kazan bir toy düzenler. Bu toyda sol yanında dayısı Uruz oturur. (Ergin, 1997: 154). Toy düzeni içerisinde Kazan Beyin sol yanında dayısının oturması dayıya verilen önemi göstermektedir. Toyda beylerin oturdukları yer töre içerisinde belirlenmiştir. Burada da Kazan Bey in sol yanında oturan dayıya özellikle vurgu yapıldığını düşünmekteyiz. Kazılık Koca Oğlı Yigenek Boyı nda Kazılık Koca kâfire esir düşer. Esir düştüğünde oğlu bir yaşındadır. Babasının esir olduğunu ona söylemezler. Oğlan, babasını öldü bilmektedir. Bir gün Yigenek ile Kara Göne oğlu Budağ atışırlar, bu atışmanın sonunda Kara Göne oğlu Budağ, Yigenek e babasının on altı yıldır esir olduğunu söyler. Yigenek, hemen Bayındır Han dan babasını kurtarmaya gitmek için izin ister. Bayındır Han Yigenek e yoldaşlar tayin eder. Yigenek düşünde dayısı Emen i görür. Dayısıyla soylaşır. (Ergin, 1997: 202-203). Avankulat (kayı kültü) meselesinin net bir şekilde işlendiği boy ise, İç Oğuza Taş Oğuz Asi Olup Beyrak Öldügi Boy dur. Bu boyda Kazan ın evinin yağmalanmasına İç Oğuz katılır. Taş Oğuz beylerinden Aruz Emen ve diğer beyler bu durumu işitirler. Şimdiye kadar Kazan ın evinin yağmalanmasına davet edilirdik şimdi neden edilmedik diye birlik olurlar. Kazan da dayısının gelmeme sebebini merak eder. Kılbaş a bunun nedenini sorar. Kılbaş durumu anlamak için Aruz un yanına gelir. Ona Kazan a düşmanın saldırdığını, kendisine ihtiyacı olduğunu söyler. Aruz, ona yardım etmeyeceğini, yağmaya kendilerini çağırmadığını ve ona düşman olduklarını söyler. Beylerini çağırır ve hepsi ant içerler. Yalnız Beyrek Taş Oğuz un damadıdır. Kendilerinden kız almıştır. Bu nedenle Beyrek i çağırıp ondan tarafını seçmesini isterler. Beyrek Kazan dan yana olur. Aruz da Beyrek i öldürür. Kazan da Beyrek in vasiyeti üzerine dayısı Aruz u öldürür. Burada Kazan dayısına kılıç çeker onu atından düşürür, yaralar ama baş kesme işini kardeşi Kara Göne ye yaptırır (Ergin, 1997: 243-251). 160
Dede Korkut Kitabında Salur Kazan ın dayısı At Ağızlı Aruz Koca olarak geçmektedir. Hikâyede Aruz Koca, hem beylerbeyi hem de Salur Kazan ın dayısıdır. Oğuz toplumunun bütünlüğünü korumak, daha sonraki zamanlarda parçalanmasını önlemek amacıyla Salur Kazan dayısını öldürtmektedir (Abdulla, 2000: 34). Aruz Koca, eskiliğin sözcüsü konumundadır. Kemal Abdulla, İç Oğuz Dış Oğuz meselesinde Beyrek e karşı alınan tavırda Aruz un eskiliğin sözcüsü olduğunun ispatı olduğunu belirtmektedir. Ona göre, dayı ile kız kardeş oğlu münasebetlerinin fetişleştirilişi annenin fetişleştirilmesiyle yani anaerkil yapıyla ve dolayısıyla geçmişle ilgili bir durumdur ve bu manada dayı artık eskiyi sembolize eden bir güç olarak kendini gösterir. Salur Kazan ın beylerbeyi olarak eskiye karşı tavrını açıkça ifade etmesi gerekmektedir ve bu yüzden de avankulat imtihanından geçirilmektedir. Bu imtihandan geçmek o kadar da kolay olmaz. Dayıya dolayısıyla bütünüyle anaerkil yapıya karşı alınan tavır; bütünüyle Oğuz toplumunun tavrını ifade etmelidir ve sonuç itibariyle bu toplumu geçmişle bağlayan alaka hatlarından birini kökünden kesmelidir. İşte bu sebeple de Beyrek in Aruz tarafından öldürüldüğü haberini işiten Kazan Han, Beyrek e yas tutmaz ve kardeşi Kara Göne ye Aruz Koca yı öldürtür. (Abdullah, 1997: 37). İç Oğuz Dış Oğuz meselesinde ön plana çıkan avankulat (dayı kültü), eski ile yeninin çatışmasını, Oğuz toplumunda anaerkil yapıdan ataerkil yapıya geçişi, aile ve toplum yapısı açısından dayıda bulunan yetkinin artık babaya devredildiğinin göstergesidir. Bu geçişin bedelini de hikâyede Beyrek ödemiştir. Çünkü Beyrek, İç Oğuzdan olmakla birlikte Dış Oğuzdan kız almıştır. Toplumsal değişim, arada kalmayı kabul etmemektedir. Her değişimde olduğu gibi bu değişimde de radikal bir karar alınmış ve Beyrek kurban edilmiştir. Sonuç Dede Korkut Kitabı çerçevesinde izah etmeye çalıştığımız avankulat (dayı kültü) kavramı, toplumların klan düzeninden devletleşme süreci içerisinde çeşitli değişikliklere uğrayarak günümüze kadar etkilerini sürdüren bir inancın yansımasıdır. İç Oğuz-Dış Oğuz bağlamında ortaya konulan çatışma, özünde dayı-baba arasındaki çatışmayı simgelemektedir. Hikâyede Beyrek, geçiş döneminin sancısını simgelemektedir. Damat olması vasfıyla kendisinden bir tercih yapılması beklenmiş ve Beyrek de tercihini yapmıştır. Bu tercihin neticesinde bedelini de ödemiştir. Hikâyede Beyrek in tercihi, Oğuz toplumunun 161
tercihini yansıtmaktadır. Artık anaerkillikten ataerkilliğe, dayının yetkilerinin babaya devredilmesi tercihidir. Bu tercih yapılmış, taraf belirlenmiş olsa da gündelik hayatımızda kan bağımız bulunmayan ve tanımadığımız kişilere hitap ederken genellikle dayı diye sesleniriz. Düğünlerde dayıya ayrıca bir gömlek alınmaktadır. Düğünlerde dayının yeri önemlidir. Halk arasında sıkça kullanılan Kız halaya, oğlan dayıya çeker ifadesi de bu inancın en çarpıcı örneklerinden biridir. KAYNAKLAR Abdulla, Kemal (1997), Gizli Dede Korkut, (Akt. Ali Duymaz), İstanbul: Ötüken Neşriyat. (2000), Avankulat, Kitab-ı Dede Korkut Ensiklopediyası II, Bakı. Ergin, Muharrem (1997), Dede Korkut Kitabı I (Giriş-Metin-Faksimile), 4. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. Hartland, Edwin Sidney (1909), Primitive Paternity (The Myth of Supernatural Birth in Relation to The History The Family), Vol. 1, London: David Nutt. Hoebel, E. Adamson (1958), Man in the Primitive World, (Second Edition), New York: McGraw-Hill Book Company. Lippert, Julius (1931), The Evolution of Culture, George Allen&Unwin Ltd. Lvova E. L.-vd. (2013), Güney Sibirya Türklerinin Geleneksel Dünya Görüşleri- İnsan ve Toplum, (Çev. Metin Ergun), Konya: Kömen Yayınları. Malinowski, Bronislaw (1989), İlkel Toplumlarda Cinsellik ve Baskı, (Çev. Hüseyin Portakal), İstanbul: Kabalcı Yayınevi. Marshall, Gordon (1999), Sosyoloji Sözlüğü, (Çev. Osman Akınhay ve Derya Kömürcü), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. 162