Haftanın Ortası Güncel konularla her Çarşamba OECD geçen hafta yayınladığı bir ara ekonomik güncelleme prezantasyonu ile küresel büyüme beklentisini aşağı yönde değiştirdi. Raporun rakamlardan daha dikkat çekici kısmı, dünyada hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde izlenen bu büyüyememe hali karşısında OECD nin küresel ölçekte politika yapıcılardan acil önlemler istemesi. Peki büyüme nasıl güçlendirilecek? Büyük ödüllü bu sorunun cevabı küresel ölçekte tartışmaların odağına oturmuş durumda. Yeni bir finansal kriz riskini bertaraf etmek için; ister ülkeler bazında ister küresel ölçekte ele alınsın; kuvvetli büyümeye ulaşmanın yolu temelde yatırımların artırılmasından ve dolaylı olarak da toplam talebin körüklenmesinden geçmekte. Parasal genişleme politikalarıyla son sekiz senede gelinen nokta malum iken, parasal aktarım mekanizmasını çalıştıracak tamamlayıcı reformlara hiç olmadığı kadar ihtiyaç var. Kısaca, maliye politikalarının etkin kullanımına öncelik verilmesi gereği ortaya çıkıyor. Küresel hastalık: zayıf ekonomik büyüme nasıl aşılacak? OECD geçen hafta yayınladığı bir ara ekonomik güncelleme prezantasyonu ile küresel büyüme beklentisini aşağı yönde değiştirdi. Kurum, 2016 yılında dünya ekonomisinin bir önceki yıla göre Kasım da Tablo 1: Dünya Büyüme-2016 açıkladığı %3,3 yerine 2015 ile aynı seviyede; %3,0 büyüyeceğini açıkladı. Dünya ekonomisinin uzun vadeli ortalama büyüme hızı % 3,75 te. Büyük bir krizden çıkarak toparlanma eğilimine girmiş gelişmiş ülkelerin büyüme performansının sağlıklı sayılmaları için değil 1
%3,0; uzun vadeli büyüme ortalaması %3,75 in dahi üzerinde olmaları gerekiyor. Raporun rakamlardan daha dikkat çekici kısmı, dünyada hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde izlenen bu büyüyememe hali karşısında OECD nin küresel ölçekte politika yapıcılardan acil önlemler istemesi. OECD nin altığı çizdiği konular arasında dünya ticaretinin giderek zayıflaması ve yatırımların Grafik 1: Dünya Büyüme-2016 zayıflığı küresel büyümeyi 2016 da 2015 ile aynı seviyede tutarken, son beş yılın da en yavaş temposuna düşürecek. Üstelik bu yavaşlık birkaç ülke kaynaklı da değil. Gelişmiş ülkelerde geçen yıl içinde büyümede gözlenen toparlanma zayıflarken, en büyük aşağı revizyon ABD ekonomisi için %2,5 ten % 2,0 ye yapılmış durumda. AB tarafında da büyüme beklentisi %1,8 den %1,4 e indirilmiş durumda. Gelişmekte olan ekonomilerdeyse, özellikle Brezilya ve Kanada gibi petrol ihraç edenler OECD nin Kasım- Şubat arasında güncellediği büyüme tahminlerinde olumsuz tarafta öne çıkmaktalar. Kurum, son zamanlarda dünya hisse senedi ve tahvil fiyatlarında gözlenen düşüşlerin kötüleşen büyüme beklentileri ile ilgili olduğunu vurgulayarak; mevcut duruma müdahale edilmemesi halinde finansal istikrarsızlık riskinin giderek arttığına işaret ediyor. Gelişmekte olan piyasalar açısından özellikle sertleşen sermaye hareketlerinin yüksek iç borç üzerinden kırılganlık yaratmakta olduğunu ekliyor. Kaynak: EIU, Egeli & Co. 2 OECD Başekonomisti Catherine L. Mann, büyüme beklentilerinde hiçbir canlılık göremediğini, yılbaşından bu yana gelen ekonomik verilerin büyük ekonomilerde büyüme hızının geçen seneye göre daha yavaş seyretmekte olduğunu gösterdiğini ve sonuçta ne düşük petrol fiyatının ne de düşük faizlerin tüketiciyi harekete geçirmekte
Grafik 2: OECD- Büyüme 3Ç2015 ve 4Ç2015 inovasyonu ve değişimi öne çıkaran tercihlerin konmasını istiyor. başarılı olmadığını söylüyor. Mann, artan risklere dikkat çekerek hükümetleri mali politikalar ve büyümeye odaklanmış yapısal değişimler izleyerek söz konusu finansal riskleri azaltmaya ve büyüme hızını artırmaya odaklanmaya davet ediyor. Zaten Rapor da uygulanan politikaların değiştirilmesi gerektiği; sadece para politikasıyla talebin ve tatmin edici bir büyümenin yakalanmasının mümkün olmadığının artık görüldüğü açıkça vurgulanıyor. OECD, AB de dâhil birçok gelişmiş ekonomide mali politikanın halen daraltıcı bir seyir içinde olduğunu ve küresel ölçekte reform momentumunun düştüğünü ekliyor. Kurum, gelişmiş ülkelerde ufukta enflasyon görülene kadar parasal genişlemeye devam edilmesini öneriyor. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde ise para politikası desteğinin enflasyon dengelerini gözeterek verilmesinden yana. Ancak parasal genişleme yanında, reformlarla desteklenmiş mali politikaların da mutlaka devreye sokulmasını öneren OECD; reformların odağında da verimlilik artışını, 3 Başekonomist Mann, hükümetlerin hala çok düşük faizlerden çok uzun vadeli borçlanma imkânları varken, hem kısa vadede etki yaratacak hem de uzun vadede büyümeye katkı sağlayacak önceliklerle mali genişleme yapmalarını; kısaca kamu yatırımlarını artırmalarını öneriyor. Neden büyüyemiyor dünya? Yılbaşından bu yana endişelenecek bir konu bulmakta hiç zor değil. Çin in imalat sanayinden hizmet odaklı ekonomiye geçişte yumuşak inişi yapıp yapamayacağı; tam da Fed faiz artırmaya başlamışken ABD ekonomisinde izlenen umulandan daha yavaş büyüme sinyalleri; Suriye merkezli bir III. Dünya Savaşı endişeleri; petrol fiyatları ve genel olarak emtia fiyatlarının düşmeye devam ederek
küresel ekonomiyi çevreleyen kötümserliği beslemesi; küresel talepteki zayıflıklar herhalde güncel belirsizlikler arasında en önemli başlıklar. Tüm bunların bağlandığı nokta ise küresel ölçekte bir istifalar dalgasının başlayacağı korkusu; bunun sistematik bir kriz haline dönüşeceği ve 2008 den daha beter bir noktaya geri dönüleceği. Bu tür büyük endişelerin olduğu ortamda da büyüme tarafında sıradan bir temponun ötesine geçmek kolay değil. Grafik 3: Özel Sektör Borcu /GSMH Grafik 4: OECD Büyüme Beklentileri Roubini nin tanımıyla, Yeni Anormal 2016 da da üretim şekilleri, ekonomi politikaları, enflasyon ve finansal piyasalardaki nevrotik hareketlerin ana teması olmaya devam etmekte. Potansiyel büyüme hızı, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde yüksek kamu ve/ veya özel sektör borcu yüzünden düşerken (ki Türkiye de bu gruba dâhil), teknolojik gelişmelerin verimlilik üzerindeki etkileri rakamlara yansımıyor. Potansiyel büyümeyi bir tarafa koyalım, gelişmiş ekonomilerde izlenen reel büyüme zaten 2008 sonrası oluşan çıktı açıklarını kapatmaktan bile uzak; keza hem hane halkı hem de özel şirketler borçluluk oranlarını düşürmeye çalışmakla meşguller öncelikli olarak. Uygulamaya sokulan ve 4
giderek bir norm haline gelen parasal genişlemede yaratıcı politikalar, maliye ve para politikalarında çizgileri karıştırırken, eski bildik reçetelerin yeni bir yorumla uygulanmasını giderek zorlaştırmakta. Gelinen aşamada bankalar ellerindeki dev likiditeyi kredi vermek yerine fazla rezerv olarak tutuyorlar. Bankacılık sisteminin varoluş amacı aracılık faaliyetlerinden uzaklaşarak para kazanmaya yönelmeleri de çoktan para arzı ile enflasyon arasındaki geleneksel bağı yok etmiş durumda. Fed e park etmiş fazla rezervlerin seviyesi 2000-2008 arasında ortalamada 200milyar dolarken, bu ortalama 2009-2015 arasında 1,6 trilyon dolara çıkmış durumda. Son beş yılda kaynaklarını fazla rezerv hesabında tutarak risksiz şekilde bankalar 30 milyar dolar civarında para kazanmış durumda; Fed in faiz artışıyla da sırf bu sene 13 milyar dolar daha kazanacaklar. Bu durum, bankalara Fed tarafından ciddi bir sermaye desteği anlamına da gelmekte. Finans dışı şirketler ise yine kriz sonrası yıllarda ucuz paradan bolca borçlanarak yatırım yapmak yerine, söz konusu kaynakları başka finansal varlıklara alım yapmak için kullanmış durumdalar. Bu tercihleri bir taraftan şirketlerin borçluluk oranlarını artırırken, bir yandan da finansal piyasalarda şirketlerin değerini katlamış oldu. Finansal piyasalarda son yıllarda yaşanan ralliler büyük merkez bankalarının yarattığı likidite sayesinde olurken, finansal piyasaların ekonominin genel gidişatı hakkındaki sinyal oluşturma etkisi de kalmamış durumda. Finansal piyasalardaki zirve üzerine zirvenin gelir adaletsizliğine olan katkısı ise artık piramidin en yükseğindekiler açısından dahi sıkıntı verici bir hale gelmiş durumda. Kaynak: CPS, Egeli & Co. Birleşmiş Milletler in 2016 Dünya Ekonomisi Raporu na göre, gelişmiş ekonomilerde büyüme hızı krizden bu yana 5
%54 azalırken daha oynaklaşmış durumda. Söz konusu ülkelerde 44 milyon işsiz bulunmakta-ki bu rakam krizin başlangıç yılına göre 12 milyon daha fazla işsiz olduğu anlamına geliyor. Grafik 6: Borçluluk (Hane halkı ve Finans dışı Sektörler) Bu bambaşka dünya içinde bireyler, uygulanan miktarsal genişleme (QE) turları sonrasında daha fazla tüketir hale gelemediği gibi, yatırımlarda önemli artışlar kaydedilememiş durumda. Dünya ticaret hacminde son dönemde izlenen gerilemeyse, gelişmiş ekonomilerde zar zor Grafik 7: Küresel Ticaret Hacmi ve Küresel GSMH yakalanan hareketlenmenin kalıcılığı konusunda önemli sorular yaratmakta. Büyüme nasıl güçlendirilecek? Büyük ödüllü bu sorunun cevabı küresel ölçekte tartışmaların odağına oturmuş durumda. Kriz sonrası yıllarda yaratılan para hükümetleri yatırım, eğitim ve sosyal transferler gibi alanlara yöneltebilmiş olsaydı, toplam talep bir 6
Grafik 8: Çekirdek Enflasyon-Çeşitli Ülkeler düzenlenmesi var. Daha tartışmalı başlıklar yüksek borç sahibi ülkelerin ve kurumların borçlarının, 2007 öncesi büyüme eğilimi yeniden yakalanana kadar ertelenecek şekilde yeniden yapılandırmadan geçirmeye kadar uzanıyor. ihtimal bugünkü kadar zayıf bir seviyede olmayacak; tüketime bağlı olan küresel büyüme bu kadar güçsüz durmayacaktı. Özellikle ABD de bankaların Fed e park ettikleri fazla rezervlerin kriz sonrasında hızla artmasının önüne geçilip, bankalara faiz ödemek yerine bankaları borç vermeye yönlendirilselerdi bugün reel ekonomi de QE lerden bir fayda sağlamış olabilirdi. Tüm bunlar yapılmadığı için, QE ler yoluyla yaratılan finansal varlık balonları düşük küresel büyüme ile birleştiğinde yeni finansal krizlerin çok da uzakta olmadığı anlamı çıkarılabilir. Bu riski bertaraf etmek; yeniden sağlıklı büyüme sağlayacak politikalar oluşturabilmek için yapılan tartışmalarda öne çıkan öneriler, kamunun altyapı yatırımlarının artırılması, vergilerin yeniden düzenlenmesi, eğitim ve teknolojiye yatırım yapılması kadar piyasa ekonomisinin daha uzun vadeye odaklanacak şekilde Politikacıların nasıl olup da bu kararları küresel ölçekte koordine olarak alabilecekleri ise işin püf noktası. Keza, dünyanın birçok yerinde küresel ekonomik sıkıntılar, sağda veya solda daha radikal düşünceleri günlük siyasetin ortasına taşımış durumda. Yine de eski tip büyüme reçetelerine bakınca kamu yatırımlarının her ülkenin GSMH sinin %5-7 si arasına oturtulması yanında hukukun üstünlüğü, mülkiyet hakları garantisinin sağlanması ve yatırım yapma kolaylığı şartların en önemlileri arasında. Ancak bu tür kamuözel sektör yatırımlarında kaynakların da mümkün olduğunca borçlanarak değil, iç tasarruflar yoluyla yapılması 7
Grafik 9: Seçilmiş Merkez Bankası Bilançoları büyümenin sürdürülebilirliği açısından öne çıkmakta. Doğrudan yatırımların ülkeye çekilmesi, para biriminin verimlilik artışlarına paralel şekilde yönetilmesi yine geçmiş krizlerden alınan dersler arasında. Bir de tabi, büyüme uğruna atılan zorlu adımlara halkın desteğinin sağlanması açısından, elde edilecek faydaların paylaşımında toplumun her kesiminin hak sahibi kılınması da önemli. Bugün dünya ekonomisinin geldiği nokta ise, bu reçetenin uygulanması için uygun ortam değil. Birçok ekonominin yüksek kamu borç oranı, kamu yatırımlarının önünde önemli bir kısıtlayıcı. Enflasyon olmadığı için yüksek nominal büyüme ile bu borcu eritmek de öyle pek mümkün değil. Büyük ülke varlık fonları, emeklilik fonları veya sigorta fonlarında biriken kaynaklar ise aracılık sistemindeki sorunlar nedeniyle reel ekonomiye aktarılmakta zorlanıyor. Toplam talebin zayıflığı, krizden bu yana uygulanan politikalardaki belirsizlikler ve yine küresel ekonomik gidişat hakkındaki endişeler özel sektörün büyüme sağlayacak kadar kuvvetli yatırım yapmasının, risk almasının önünde engel. Ancak yine de, ister ülkeler bazında ister küresel ölçekte ele alınsın; kuvvetli büyümeye ulaşmanın yolu temelde yatırımların artırılmasından ve dolaylı olarak da toplam talebin körüklenmesinden geçmekte. Parasal genişleme politikalarıyla son sekiz senede gelinen nokta malum iken, parasal aktarım mekanizmasını çalıştıracak tamamlayıcı reformlara hiç olmadığı kadar ihtiyaç var. 8
Kısaca, maliye politikalarının etkin kullanımına öncelik verilmesi gereği ortaya çıkıyor. Hemen akla gelen mesela, yatırımları ayrı tutacak şekilde mali kurallar oluşturularak sıkı bütçe politikalarının yeniden tanımlanması. Bu işler planlanırken de büyümenin kapsayıcı hale gelmesi ve gelir dağılımında küresel ölçekte derin farklılıkların giderilmesinin hedeflenmesi çok önemli. Sadece adalet kavramı üzerinden değil, krizden bir türlü istediği tempoda çıkışı yakalayamayan dünya ekonomisinin geleceği açısından bu konuları gündeme almak kritik hale gelmiş durumda. Bu işin sorumluluğunu üstlenmek de şu aşamada G20 ülkeleri açısından mümkün ve makul. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından önümüzdeki on yıllarda düşük büyüme döngüsünden kurtulabilmenin tek yolu koordineli şekilde maliye politikasının odağına büyümeyi koymak gibi duruyor. Tasarrufların belli ülkelerde toplandığı ancak yatırım ihtiyacı olan ülkelerin de bankacılık sistemi üzerinden bu fonlara ulaşımının zorluğu; aracılık faaliyetlerinin belki de yeniden tanımlanmasını gerektirecek. Küresel anlamda bankacılık sisteminin parasal spekülasyonlardan uzaklaşarak yeniden kamuözel ortaklığında planlanan büyük yatırımlara öncelik vermesine yol açan bir yapının peşine düşülecek belki. Asya, Afrika, İslam coğrafyası ve Güney Amerika da kalkınma bankalarının yeniden yapılandırılması; özel bankalarla işbirliğinin artırılması da gündeme gelebilecek. Bunu yaparken, önceliğin sosyal olarak da kazanım anlamına gelecek yenilebilir enerji sistemlerine, akıllı şehirler, akıllı sağlık sistemleri kurulmasına verilmesi dünya açısından ayrıca bir şans olabilir. Önümüzdeki birkaç yıllık süre bu anlamda dünya ekonomisini bir yol ayrımına taşıyacak. Son sekiz yılda öğrenilen, merkez bankalarının yarattıkları trilyonlarca doların uzun vadede finansal istikrar ve büyüme sağlamada yetersiz kaldığı. Gelişmiş ülkeler açısından uzun vadede büyümeyi diri tutabilecek en önemli faktör yeniden 21.yya uygun karakterdeki yatırımların artması. Gelişmekte olan ekonomilerin ihracata bağlı yapılarının da gözden geçirilerek güncellenmesi gerekli bu arada. Başarısız olunması halindeyse, uzun yıllar sürecek durgunluk; böylesi bir durgunluğun sosyal etkileri hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından yüksek maliyetler anlamına geliyor. Çözüm ise sadece ekonomik değil. Hem politik hem de ideolojik 9
açından yeni bir yaklaşım gerekiyor. Başa dönersek, OECD raporunda politika yapıcılara şimdi hemen harekete geçmeleri için yapılan davetin altını doldurmak için hükümetlere düşen görevlerin ne olduğu aslında çok açık. Her problemi parasal politikalarla çözmeye çalışmak yerine, zaman artık maliye politikalarının ağırlıkla devreye sokulması zamanı. Bu kararın da bir an önce cesur adımlar eşliğinde verilmesi gerekiyor. Üstelik uzun süredir gündemine ekonomiyi alamayan Türkiye açısından da durum farklı değil. İletişim: Güldem Atabay Şanlı +90 532 347 82 06 Direktör, Araştırma ve Strateji guldem.atabaysanli@egelico.com Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. ( Egeli & Co. Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 10.07.2015 PYŞ /PY.34 YD.14/638). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli & Co. yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır. YASAL UYARI: İşbu araştırma raporu, ticari iletişim ve ticari elektronik ileti olmayıp sadece ekonomik konjonktür ile ilgili bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/ veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz. 10