ÇOCUK SUÇLULUĞU ve POLİSİN YAKLAŞIMI



Benzer belgeler
5237 TCK DEĞĠġĠKLĠK TASARISI Cinsel Suçlarla Ġlgili Bölüm. Önerilen DeğiĢiklik Cinsel saldırı (Tasarı Madde 42)

CİNSEL SALDIRILAR ACİL HEKİMİNİN SORUMLULUKLARI. Dr. Serhat KOYUNCU Gaziosmanpaşa Üniversitesi Acil tıp A.D

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

AİLE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YARGILAMA USULLERİNE DAİR KANUN

BM ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ'NİN KAPSAMI VE TEMEL DAYANAĞI NEDİR?

TÜRK CEZA KANUNUNDA ÇOCUĞUN CİNSEL İSTİSMARI

TÜRK HUKUK DÜZENİNDE MEVCUT YAPTIRIM TÜRLERİ. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

ÇOCUK HAKLARI VE YOKSULLUK Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Faks

Av. Ece KAVAKLI Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü Hukuk Birimi

ADLİ TIBBİ AÇIDAN ADLİ PSİKİYATRİ

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

TEMEL YASALAR /DÜZENLEMELER

gelişmesini sağlaması için gerekli birçok maddeye yer verilmiştir. Sözleşmede yer alan

HAYATA KARŞI SUÇLAR. Madde 81- (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, MÜEBBET HAPİS CEZASI ile cezalandırılır.

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine İlişkin Tarihli Yönetmeliğin 11 ve 19. Maddeleri Anayasaya Aykırıdır

Ali Kemal Yıldız Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Amaç MADDE 1 Kapsam MADDE 2

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

KOVUŞTURMA ve SONRASI Tanık, polise veya savcıya ifade vermek zorunda mıdır?

Sağlık Çalışanlarının Maruz Kaldığı Şiddete Karşı Ceza Hukuku Tedbirleri Almanya daki son kanun değişiklikleri ve Türk ceza hukukundaki durum

HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf)

CEZA HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER. Yrd. Doç. Dr. Selman DURSUN

BATMAN BAROSU ÇOÇUK HAKLARI KOMİSYONU

Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Kongresi Eylül 2009 Ankara

TÜRK ISLÂH EVLERİ. YAVUZER t-ü. Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

Türkiye de Çocukların Terör Suçluluğu. Dr. Yusuf Solmaz BALO

Tıpta bilirkişilik şu konuları kapsamaktadır:

Cinsel taciz suçu TCK. nun 105 inci maddesinde düzenlenmiştir. Burada;

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

T.C. ADALET BAKANLIĞI Kanunlar Genel Müdürlüğü TÜRKİYE BUYUK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Milletlerarası Ceza Hukuku (Özgenç)

CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN DA BELİRLENEN İLKELER

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ

Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Kanun No Kabul Tarihi :

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM GENEL OLARAK EVLİLİK BİRLİĞİNİN KORUNMASI VE EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

CEZA HUKUKU (FĐNAL SINAVI) 1- TCK ye göre, aşağıdakilerden hangisi davayı düşüren nedenlerden biri değildir?

adli psikiyatride epilepsi

İÇİNDEKİLER. Bölümler ve Bölüm Yazarları Ön Söz Teşekkür İçindekiler Editörlerin Öz Geçmişleri Yazarların Öz Geçmişleri I. BÖLÜM ADLİ SOSYAL HİZMET 1

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

3984 sayılı kanunda şeref ve haysiyet

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Kabul Tarihi :

DANIÞMANLIK TEDBÝRÝ KARARLARININ UYGULAMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA TEBLÝÐ Perþembe, 30 Ekim 2008

KAMU GÖREVLİLERİ ETİK KURULU KURULMASI VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI. HAKKINDA KANUN ileti5176

T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

T U T U K L A M A v e T U T U K L A M A S Ü R E L E R İ

TÜRK CEZA KANUNU İLGİLİ MADDELERİ KANUN NO: Taksir. (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde. cezalandırılır.

Ergen Psikiyatri Kliniği nde. Cinsel Suç Mağdurları. Sorunlara Yaklaşım

Av. Ülkercan Özbey İlhan Ankara Barosu CMK ve Gelincik Merkezi Üyesi

Sayın Komiser, Saygıdeğer Bakanlar, Hanımefendiler, Beyefendiler,

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ÇOCUK HAKLARI

T.C. ESKİŞEHİR TEPEBAŞI BELEDİYESİ KADIN SIĞINMA EVİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETMELİĞİ BÖLÜM I GENEL HÜKÜMLERİ

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

Esas Sayısı: 2015/108 Karar Sayısı: 2016/44

SOYKIRIM SUÇUNUN ÖNLENMESI VE CEZALANDIRILMASI SÖZLEŞMESI

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Genç Asliye Ceza Mahkemesi

KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ

7536 İKİNCİ BÖLÜM Görev, Yetki ve Sorumluluklar

Ceza İnfaz Hukuku Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun Düzenlemesi Işığında. Yard. Doç. Dr. Fatma KARAKAŞ DOĞAN

Dr. SEYİTHAN GÜNEŞ Emekli Hakim HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

Adli Psikoloji ve Denetimli Serbestlik Denetimli Serbestlik Psikologlar

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÜÇÜNCÜ BASKIYA SUNUŞ... VII İKİNCİ BASKIYA SUNUŞ... IX SUNUŞ... XI İÇİNDEKİLER... XIII KISALTMALAR...XIX

Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (Havana Kuralları)

BİRİNCİ KISIM KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle diğer kanunlarda aşağıda belirtilen fiiller için idari para cezası öngörülmüş olsa dahi ayrıca bu Kanunun;

BİLGİ GÜVENLİĞİNİN HUKUKSAL BOYUTU. Av. Gürbüz YÜKSEL GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DENİZ EMNİYETİ VE GÜVENLİĞİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

Kanun No Kabul Tarihi: 22/11/2007

Yasal Çerçeve (Bilgi Edinme Kanunu ve Diğer Gelişmeler) KAY 465 Ders 1(2) 22 Haziran 2007

SEVGİ USTA VELAYET HUKUKU

4857 SAYILI İŞ KANUNU'NA GÖRE UYGULANACAK PARA CEZALARI

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

Kişisel Verilerin Korunması. Av. Dr. Barış GÜNAYDIN

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNA GÖRE İŞVEREN VEKİLİ KİMDİR? İŞVEREN VEKİLİNİN SORUMLULUKLARI NELERDİR?

Cinsel istismarlı hastaya yaklaşım. Doç. Dr. Mücahit KAPÇI ADÜ Tıp Fakültesi Acil Tıp AD.

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...V ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XVII GİRİŞ...1

Sirküler 2013/16 Sahte Ve Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenleyenler, Kullananlar Ve Bunlara İştirak

İŞ KAZALARINDA DOĞAN HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUKLAR

SAĞLIK MESLEĞİ MENSUPLARININ SUÇU BİLDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

TURİZMİ TEŞVİK KANUNU NUN CEZAİ HÜKÜMLERİ

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

DEVLET MEMURLARININ ŞİKAYET VE MÜRACAATLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

4734 sayılı Kamu İhale Kanununda düzenlenen cezai ve idari yaptırımlar ile sorumluluk hükümleri; İhale dışı bırakılacak olanlar, İhaleye katılamayacak

DEVLET MEMURLARININ ŞİKAYET VE MÜRACAATLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

TÜRK YARGI SĠSTEMĠ CEZA MAHKEMELERĠ-I Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı

TÜRK VATANDAŞLARI HAKKINDA YABANCI ÜLKE MAHKEMELERİNDEN VE YABANCILAR HAKKINDA TÜRK MAHKEMELERİNDEN VERİLEN CEZA MAHKUMİYETLERiNİN İNFAZINA DAİR KANUN

Cinsel İstismar Suçunda Değişiklik Yapılmasını Öngören Teklife İlişkin Hukuki Görüşüm

SPKn İDARİ PARA CEZALARI

KLİNİK ARAŞTIRMALAR ve HUKUKİ TEMELLERİ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı HATA BİLDİRİM FORMU (Usulsüzlük, Yolsuzluk, Etik Kural İhlali)

KOLLUK KONUSUNA İLİŞKİN KAVRAMLAR LİSTESİ

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete Yayım Tarih ve Sayısı :

JANDARMANIN KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE FAALİYETLERİ VE UYGULANAN İŞLEMLER. KYAİŞ ile Mücadelede Jandarmanın Rolü

HASTA KİMLİĞİNİN DOĞRULANMASI VE RENKLİ KODLAR. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

Transkript:

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİMDALI ÇOCUK SUÇLULUĞU ve POLİSİN YAKLAŞIMI Lütfü GÖÇ YÜKSEK LİSANS PROJESİ KAHRAMANMARAŞ Mayıs 2006

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI ÇOCUK SUÇLULUĞU ve POLİSİN YAKLAŞIMI Lütfü GÖÇ YÜKSEK LİSANS PROJESİ Kod No : Bu Tez 08/05/2006 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oy Birliği/Oy Çokluğu ile Kabul Edilmiştir. Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN Doç. Dr. Uğur YILDIRIM Doç. Dr. Muhsin KAR DANIŞMAN ÜYE ÜYE Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. Doç. Dr. Haluk ALKAN Enstitü Müdürü Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI ÖZET YÜKSEK LİSANS PROJESİ ÇOCUK SUÇLULUĞU ve POLİSİN YAKLAŞIMI Lütfü GÖÇ DANIŞMAN : Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN Yıl : 2006, Sayfa: 73 Jüri : Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN : Doç. Dr. Uğur YILDIRIM : Doç. Dr. Muhsin KAR Çocuğu suça yönelten nedenler, bireysel ve çevrensel nedenler olmak üzere iki temel gruba ayrılır. Bireysel nedenler, çocukların işlediği suçların, ancak oldukça küçük bir kısmını açıklayabilmektedir. Çocukların suça yönelmesinde esas önemli faktör çevresel nedenlerdir. Bunların başında, çocuğun hayatını içinde geçirdiği aile, okul, iş, kent ve arkadaş çevresi gelmektedir. Çocuk suçluluğunun önlenmesinde birçok kurum görev almaktadır. Suçluların bulunması için kolluk kuvvetleri fiziksel delillere önem vermektedir. Ancak çocukların en çok mağdur oldukları ihmal ve istismar olaylarında her zaman fiziksel delil bulmak mümkün değildir. Bu durumda tek delil çocuğun vereceği ifadedir ve suç mağduru olarak haklarında işlem yapılan çocuklardan yola çıkılarak suçluların bulunması gerekmektedir. Ancak çocuklar gelişimlerini henüz tamamlamamış oldukları için, onlarla yapılacak olan görüşme yetişkinlerle yapılandan farklı olmalıdır. Suç işleme şüphesiyle gelen çocuğun psikolojisinin bozulmaması, mağdur olan çocuğun aynı acıları tekrar yaşamaması ve gerçek suçluların bulunabilmesi için çocuklarla yapılacak olan görüşmenin bu konuda eğitimli kişiler tarafından ve uygun ortamlarda yapılması gerekir. Anahtar Kelimeler: Çocuk, çocuk suçluluğu, polis, çocuk polisi.

DEPARTMENT OF PUBLIC ADMINISTRATION INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES UNIVERSITY OF KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ABSTRACT M.A. PROJECT JUVENILE DELINQUENCY and POLICING APPROACH Lütfü GÖÇ Supervisor : Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN Year : 2006, Pages: 73 Jury : Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN : Assistant Prof. Uğur YILDIRIM : Assistant Prof. Muhsin KAR The causes of juvenile delinquency are divided into two main groups. One is individual causes, the other is environmental causes. Individual causes can explain only a small part of all delinquency problems. The most important factor causing juvenile delinquency is environmental causes. These are family, school, working place, city and friends. A number of institutions work for preventing juvenile delinquency. Physical evidences are important for law enforcement forces to find criminals. At this situation the only evidence is child s narrative and in order to find criminal(s), victimized child s narrative must be used. To find physical evidences in neglect and child abuses but is not always possible. However, children must be interviewed different than adults. For not to cause psychological problems and more pains, and to find real criminals, children must be interviewed by trained personnel and in proper conditions. Keywords: Child, juvenile delinquency, police, juvenile police.

ÖNSÖZ Bu çalışmanın yapılmasında başından beri büyük katkıları olan, projemi okuyup, gerekli düzeltmeleri yapan ve değerli fikirleri ile yol gösteren danışman hocam Prof. Dr. Ahmet Hamdi AYDIN a çok teşekkür ederim. Yüksek Lisans eğitimim süresince kendilerinden çok istifade ettiğim hocalarım başta Doç. Dr. Haluk ALKAN, Doç. Dr. Uğur YILDIRIM ve Yrd. Doç. Dr. Harun ARIKAN a katkılarından dolayı teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca çalışmalarım süresince her türlü kolaylığı sağlayan Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğünde görevli Metin KUTLU, Kadir KART ve Serdar TERZİ ye minnettarlığımı belirtmek isterim. Son olarak bu çalışmamın hemen her aşamasında tüm sıkıntılarımı paylaşan değerli eşim Emel e sonsuz teşekkür ederim. Kahramanmaraş, Mayıs 2006 Lütfü GÖÇ

İÇİNDEKİLER ÖZET...I ABSTRACT...II ÖNSÖZ...III İÇİNDEKİLER...IV ÇİZELGELER LİSTESİ...VI 1. GİRİŞ... 1 2. KONU İLE İLGİLİ ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR... 2 3. SUÇ, ÇOCUK ve ÇOCUK SUÇLULUĞU KAVRAMLARI... 6 3.1. Suç... 6 3.2. Çocuk... 7 3.2.1. Genel Olarak Çocuk... 7 3.2.2. Türk Ceza Hukuk Sisteminde Çocuk... 8 3.2.2.1. TCK da Çocuk Kavramı... 8 3.2.2.2. ÇMK da Çocuk Kavramı... 9 3.2.3. Uluslararası Mevzuatta Çocuk... 12 3.2.3.1. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme... 12 3.2.3.2. Riyad İlkeleri... 13 3.2.3.3. Pekin- Beijing Kuralları... 14 3.2.3.4. Havana Kuralları... 15 3.2.4. Karşılaştırmalı Hukukta Çocuk... 16 3.3. Çocuk Suçluluğunun Nedenleri... 18 3.3.1. Bireysel Nedenler... 18 3.3.2. Çevresel Nedenler... 19 3.3.2.1. Aile Çevresi... 19 3.3.2.2. Okul Çevresi... 26 3.3.2.3. Arkadaş Çevresi... 28 3.3.2.4. İş Çevresi... 29 3.3.2.5. Boş Zamanların Geçirildiği Çevre... 30 3.3.2.6. Kent Çevresi... 32 4. TÜRKİYE DE ÇOCUK SUÇLULUĞU İLE MÜCADELE EDEN BİRİMLER.. 34 4.1. Çocuk Mahkemeleri... 34 4.1.1. Çocuk Mahkemelerinin Tarihçesi... 34 4.1.2. Türkiye de Çocuk Mahkemeleri... 35 4.2. Çocukların Tutulduğu Kurumlar... 38 4.2.1. Türkiye de Çocuklara Özgü Kurumların Gelişimi... 38 4.2.2. Çocuk Kapalı İnfaz Kurumlar... 38 4.2.3. Çocuk Eğitim Evleri... 39 4.3. Güvenlik Kuvvetleri... 40

4.3.1. Polis... 40 4.3.1.1. Çocuk Şube Müdürlüklerinin Gelişimi... 40 4.3.1.2. Çocuk Şube Müdürlüklerinin Yapılanması... 40 4.3.1.3. Çocuk Polisinin Amacı. 44 4.3.1.4. Çocuk Şube Müdürlüklerinde Yapılan İşlemler... 44 4.3.2. Jandarma... 46 4.3.2.1. Jandarma Çocuk Merkezlerinin Yapılanması... 46 4.3.2.2. Jandarma Çocuk Merkezlerinin İşleyişi... 47 5. ÇOCUK SUÇLULUĞU KONUSUNDA POLİSİN YAKLAŞIMI... 50 5.1. Çocuk Polisinin Görüşme Yöntemi... 50 5.2. Çocuk Polisinin Davranış Özellikleri... 52 5.3. Çocuk Polisinin Eğitimi... 52 5.4. Çocuk Polisinin Çalışmaları... 53 5.5. 2004-2005 Yıllarının Çocuk Polisi Açısından Değerlendirilmesi... 54 6. SONUÇ VE ÖNERİLER... 57 7. KAYNAKLAR... 61 8. ÖZGEÇMİŞ 9. EKLER

ÇİZELGELER LİSTESİ Çizelge 3.1. Bazı Ülkelerde Çocukların Yaşları Bakımından Sınıflandırılması... 17 Çizelge 4.1. Ceza Mahkemelerine Açılan Davalardaki 11 14 Yaş Arası Çocuk Sanıkların Dağılımı... 36 Çizelge 4.2. Ceza Mahkemelerine Açılan Davalardaki 15 17 Yaş Arası Çocuk Sanıkların Dağılımı... 36 Çizelge 4.3. Çocuk Mahkemelerinde Ortalama Yargılama Süresi... 36 Çizelge 4.4. Çocuk Mahkemelerince Verilen Kararlar... 37 Çizelge 4.5. Çocuk Mahkemelerine Açılan Davaların Yıllara Dağılımı... 37 Çizelge 4.6. Çocuk Mahkemelerinde Açılan Davaların İsnat Edilen Suç Türüne Göre Dağılımı... 37 Çizelge 4.7. 1999-2003 Yılları Arası Cezaevlerinde Bulunan Hükümlüler... 39 Çizelge 4.8. 1999-2003 Yılları Arası Çocuk Islahevlerinde Bulunan Hükümlüler... 39 Çizelge 4.9. Jandarma Sorumluluk Bölgesinde Fail Olarak Suça Karışan Çocuklar... 47 Çizelge 4.10. 2003 Yılında Jandarma Bölgesinde Suça Karışan Çocukların Suç Türüne Göre Dağılımı... 47 Çizelge 4.11. 2004 Yılı Jandarma Çocuk Merkezlerine Gelen Çocuklar... 48 Çizelge 4.12. 2004 Yılı Jandarma Çocuk Merkezlerine Geliş Nedenlerine Göre Gelen Çocuklar... 49

1. GİRİŞ Türkiye de hızlı bir toplumsal değişim süreci yaşanmaktadır. Bu süreç, tarım toplumundan sanayi toplumuna ve küresel gelişmelerin paralelinde de bilgi toplumuna doğru hızla ilerleme şeklinde görülmektedir. Bir anlamda geçiş dönemi olan bu süreçte, başta ekonomik, sosyal ve siyasal alanlar olmak üzere birçok alanda büyük değişimler yaşanmaktadır. Bütün bu gelişmeler karşısında, yasal mevzuat ve sosyal kontrol sistemleri yetersiz kalmakta ve ihtiyaca cevap verememektedir. Bu nedenle sosyal cevrede pek çok olumsuz şartlar meydana gelmekte ve birçok hukuksal ve sosyal sorunlar ortaya çıkmaktadır. Çağımızın önemli sorunlarından birisi kuşkusuz çocukların suça yönelmesidir. Her ne kadar suçun tarihi, insanlık tarihi kadar eskiyse de suçlu çocuklar ve bu çocuklara farklı yaklaşım düşüncesi 19. yüzyılda ortaya çıkan, son yüzyılın ortalarında iyice belirginleşen ve bugün adeta ülkelerin gelişmişliğinin ölçüsü durumundaki bir düşüncedir. Batı ülkeleri, bugün çocuk suçluluğu ile ilgili geçmişte yoğun olarak yapılan araştırmaların ışığında, çocuk suçluluğunu önlemeye ve bu çocukları yeniden topluma kazandırmaya çalışmaktadır. Bu çalışmaya başladığımız dönemde kaynak araştırması safhasında görmüş olduğumuz şu ki, çocuk suçluluğu konusunda ülkemizde yeterince araştırma bulunmamaktadır. EBSCO gibi bir İnternet sitesinde son üç yıl içinde çocuk suçluluğu konusunda 1400 adet araştırma bulunurken, Türkiye de Cumhuriyet döneminden bugüne bu konuda araştırma yapmış bilim adamlarının sayısı iki elin parmaklarını geçmemekte, alanda yazılan makale ve tezlerin sayısı ise 500 ü geçmemektedir. Bu çalışmalar da oldukça dağınık durumdadır. Bir toplumun sağlam temeller üzerinde ileriye yönelik gelişimi, toplumun özünü oluşturan çocukların gelişimi, eğitimi ve korunması ile ilgilidir; bu anlamda toplumun sorumluluğu yadsınamaz. İnsanca bir toplumsal düzen anlayışını geleceğe taşıyacak çocuklara, özellikle de suçlu çocuk olarak nitelendirilen çocuklara daha fazla özen gösterilmesi gerekmektedir. Çocukla ilgili olarak alınacak her kararda onun yararı göz önünde tutulmalıdır Bu çalışmanın amacı, öncelikle çocuk suçluluğunun Türkiye deki mevcut durumunun tespitidir. Çalışmamızın gelecekte yapılacak çalışmalara ya da çocuklarla ilgili oluşturulacak programlara katkıda bulunması en büyük dileğimizdir. Çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünden sonra gelen ikinci bölümde konu ile ilgili önceki çalışmalar özetlenerek, neden bu çalışmaya gerek duyulduğu açıklanmıştır. Üçüncü bölümde, suç, çocuk, ulusal ve uluslararası hukukta çocukla ilgili hükümler ve çocuk suçluluğunun nedenleri yer almaktadır. Dördüncü bölümde, suçla çocuk suçluluğu ile mücadele eden çocuk mahkemeleri, çocuklarla ilgili cezaevleri ve ıslahevleri ile güvenlik kuvvetlerinin çocuk suçluluğu ile ilgili çalışmaları bulunmaktadır. Beşinci bölümde ise, çocuk suçluluğu konusunda polisin yaklaşımı ortaya konularak, kuruluşundan günümüze kadar olan süreçte Çocuk Şube Müdürlüğünün çalışmaları anlatılmıştır. Altıncı ve son bölüm, Türkiye de çocuk suçluluğuyla ilgili uygulamada görülen aksaklıklar ve çözüm önerilerinden oluşmaktadır.

2. KONU İLE İLGİLİ ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Bu güne kadar çocuk suçluluğu ve polisin bu alandaki çalışmaları ve yaklaşım tarzı ile doğrudan ilgili çok az akademik çalışma yapılmış olsa da, genel olarak çocuk ve suç konusunda yapılmış çok sayıda kitap, makale ve tez gibi çalışmalardan söz etmek mümkündür. Örneğin literatürdeki en eski ve temel kaynaklardan biri olarak Şensoy (1949) dikkat çekmektedir. Şensoy un kitabı iki kısımdan meydana gelmektedir. Birinci kısımda çocuk suçluluğunun Türkiye ve diğer ülkelerdeki durumu, çocuk suçlarının çoklukla işlendiği yerler ile işleniş şekilleri ve çocuk suçluluğunun sebepleri açıklanmıştır. İkinci kısımda ise yaş küçüklüğü konusu ele alınarak yaş küçüklüğünün Türk Ceza Kanunu na (TCK) göre cezalara olan etkisi yazılmıştır. Büyükalp (1950), çocuk suçluluğunun nedenlerini sıralarken; köy ve şehirde yaşayan çocukları suça iten ortak sebepleri ev, anne baba ilişkisi, komşuluk, arkadaşlık, ruhsal durum, tahsil ve ekonomik duruma yer vermektedir. Kitabın yazılış tarihine kadar olan çocuk suçluluğunu önleme çalışmaları arasındaysa halkevleri, özel kurumlar, Çocuk Esirgeme Kurumu, İstanbul Belediyesinin açmış olduğu kurtarma yurdu, kamuoyu oluşturmak için yapılan çalışmalar, Medeni Kanunda yapılan düzenlemeler ve kan davasını önlemek üzere yapılan faaliyetler olarak sıralamaktadır. Temenniler kısmında ise, çocuklara verilecek cezaların yetişkinlerinkinden farklı olması, ıslahevlerinin idaresinin pedagog ve doktorlara verilmesi, bu ıslah müesseselerin bir merkeze bağlanması, tedbir kararlarının çocuklara özgü olan mahkemelerce verilmesi ve 15-18 yaş arası çocuklara ise terbiye mahiyetinde cezalar verilmesi gerektiği açıklanmıştır. Gölcüklü nün (1962) üç bölümden oluşan çalışması, çocuk suçluluğunun sebepleri ve önlenmesi ile çocuk suçlular hakkında alınacak tedbirleri içermektedir. Birinci bölümde Türkiye deki çocuk suçluluğunu genel, en çok işlenişi, suçların ağırlığı, yeri, işleniş şekli, yaş ve cinsiyet bakımından olmak üzere 6 ana başlık altında toplamıştır. Çocuk suçluluğunun nedenlerini ise şahsi ve sosyal nedenler olarak ayırmıştır. Önleme tedbirleri bölümünde ise, şahsi ve sosyal sebepleri ortadan kaldıracak uygulamalardan söz edilmiş ve suçlu çocuklar hakkında alınacak önlemler konusunda suçun işlenmeden önlenmesi, suçun ehil mercilerce kovuşturulması, uygulanacak tedbirin seçilmesi ve tedbirin infazı olarak açıklamıştır. Rezaki nin (1969) makalesinde Amerika ve İngiltere deki çocuk mahkemelerinin işleyişi, muhakeme usulleri, ıslah müesseseleri ve çocuklar hakkında verilen tedbir ve cezalar anlatılmaktadır. Amerika da çocuğa verilecek cezalar şu şekilde olabilmektedir: a) kanuna aykırı olan fiilin tekrar yapılmaması nasihat edilerek serbest bırakılma b) 2 seneden fazla olmamak kaydı ile nezaret altında tutulma, c) Kontrol ve yol gösterme niteliğinde olan nezaret memurunun sorumluluğunda gözetim, d) zararın tazmin edilmesi için para cezası verilmesi, e) Sürücü ehliyetinin geçici olarak alınması. İngiltere de şu tedbirler uygulanmaktadır: a) İlk defa suç işlenmesi halinde ceza vermeme, b) 1-3 sene arası gözetim altında bulundurma, c) Ebeveyne para cezası vererek zararın tazmini, d) çocuğa para cezası verilmesi, e) her defasında 1-3 saat arası olmak üzere toplan 24 saate kadar belirli bir yerde hazır bulunmaya mahkum etmek, f) 1 ayı geçmemek üzere alıkoyma evlerine gönderilme, g) İçişleri Bakanlığının kontrolünde olan yatılı okullara gönderme h) Kapalı cezaevi niteliğindeki alıkoyma merkezlerine gönderme i) 6 ay ile 2 yıl arası Botsal tabir edilen kurumlara gönderme. Bu iki ülkede uygulanmakta olan sistemler incelendiğinde ıslah faaliyetinin en önemli kısmının hüküm verildikten sonra ortaya çıktığı görülmektedir.

Bıyıklı (1972) makalesinde çocukları suça iten sebepleri iki kısma ayırır. 1) Çevresel nedenler ki bunu da aile ve sosyo-ekonomik sebepler olarak ayırır. 2) Bireysel nedenleri de bünyesel-biyolojik ve ruhsal sebepler olarak ele almıştır. Yaşar (1975) çalışmasına hukukçu, sosyolog ve psikologların çocuk tanımlamaları ile başlamıştır. Daha sonraki bölümde ise Türkiye ve Fransa daki çocuk suçluluğu konusundaki uygulamalar karşılaştırılmıştır. Yaşar sonuç kısmında ise çocuk suçluluğunun önlenmesinde en önemli görevin ailenin eğitimi olduğunu belirterek, çocuk yargılamasının özel kurumlarda yapılması, gözlem kurumlarının birleştirilmesi ve eğiticilerin nitelikli olmasını ilave etmektedir. Bilgen (1981) makalesinde çocuk mahkemelerinin işleyişi ve görev alanlarını tanımlayarak başlar ve bu konuda en önemli görevin hakimlere düştüğünü belirtir. Bu kısımda Fransa örneği verilerek Türkiye deki hakimlerin de ihtisaslaşmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır. Son bölümde ise gözlem merkezlerinde görevli olan sosyal hizmet uzmanlarının özellikleri anlatılmıştır. Yüksel (1982) hazırlamış olduğu seminer çalışmasına çocuk suçluluğunun tarihsel sürecini inceleyerek başlamıştır. Daha sonra çocuk suçluluğu yargılamasında usul hukuku yönünden Türkiye yi diğer ülkelerle karşılaştırmıştır. Ve dördüncü ve son bölümde ise çocuk suçluluğunun önlenmesinin katılımsal hastalıklardan korunmak için akraba evliliğinin yapılmaması, suçluluğu erken teşhis, suçlu çocukların kurumlar vasıtası ile yeniden eğitimi ve en son olarak da topluma yeniden gönderilen gençlerin, izlenmesi olduğunu belirtmiştir. Çataloluk (1983) makalesinde konuya çocuk suçluluğunun tanımı ile başlar. Dünyada ve Türkiye de çocuk suçluluğunu anlatarak ülkemizde en fazla işlenen çocuk suçunun en uzun hapsi gerektiren adam öldürmeden tokat atmaya kadar değişik tipte şahsa karşı işlenen suçlar olduğunu belirtir. Mala karşı işlenen suçların genel özelliği ise tek başına ve ekonomik sebeplerden dolayı işleniyor olmasıdır. Acil alınması gerekli tedbirlerin de okul çevresinde kontrollerin artırılması, çocuk suçluluğu ile ilgili bilimsel çalışmaların yapılması, küçüklere özgü ceza ve ıslahevlerinin açılması, çocuk mahkemelerinde görev yatanların yeterli eğitiminin bulunması gerektiğini, üniversitelerde bu iş ile ilgili özel bölümler açılması olduğunu belirtir. Günce (1983) çocukları suça iten nedenler arasında eğitim eksikliği, sağlık şartlarının kötülüğü, gelir azlığı, kötü ev şartları, yetersiz terbiyeyi sayar ve en önemlisinin aile düzensizliği olduğunu belirtir. Bıyıklı (1983) çalışmasında çeşitli nedenlerle kendi doğal aile çevresinden yasal olarak uzaklaştırılan çocuğun duygusal, sosyal ve eğitim gereksinimlerini yerine getirebilecek güvenilir bir aile olarak tanımlanan koruyucu aile bakımı hakkında bilgi vermektedir. Çocuğun ailesinin bulunmadığı ya da bulunup da çocuğun ruhsal gelişimini olumsuz yönde etkilediği durumlarda yapay bir aile bile çözüm olabilir. Araştırmalar koruyucu aile yanında yetişen çocukların zeka gelişimi, ruhsal olgunluk ve topluma uyum bakımından kurum çocuklarından çok ileri düzeyde olduğunu göstermektedir. Mangır (1987) çalışmasında suç ve çocuk kavramlarını irdeleyerek Türkiye de meydana gelen çocuk suçluluklarının sebepleri ve en çok işlenen suç türleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Çalışmaya göre: a) çocuk suçlarının başında adam öldürme, teşebbüs veya yaralama gibi şahsa karşı işlenen suçlar gelmektedir. b) Kız kaçırma, ırza geçme türü suçlar ülkemizde cinsel arzuları tatminden ziyade evlenme saikıyla işlenmektedir. c) Mala karşı işlenen suçlarda ise dikkati çeken batı ülkelerindeki gibi organize olunmaması ve ekonomik sıkıntılar nedeni ile işlenmeleridir.

Uluğtekin in (1991) kitabı altı bölümden oluşmaktadır. Çalışmada suçlu çocukları iyileştirmesinin amacı, toplumsallaşma sorununa kurumsal yaklaşımlar, yeniden toplumsallaşma kavramı açıklanarak; Ankara ve İzmir deki çocuk ıslahevlerinde kalan erkek çocuklar üzerinde yapılan yeniden toplumsallaşma çalışmasının sonuçları değerlendirilmiştir. Peker (1994) çocuk ve suç konusundaki çalışmasında diğer çalışmalardan farklı bir metot izleyerek, 99 soruda çocukların uyumsuz, suç niteliği taşıyan davranış nedenleri, bu davranışların nasıl düzeleceği ve çocuğun bu duruma gelmeden önce nelerin yapılabileceğini anlatır. Sokullu (1992) makalesinde insanların davranışlarını en fazla etkileyen faktörün aile olduğunu belirtmiştir. Çocuğu suça iten aile faktörleri parçalanmış aileler, aile içi gerilim, ev içi disiplin ve ailede suçluluk olarak 4 başlık altında anlatılarak çocuk suçluluğunun önlenmesinde aileye büyük görevler düştüğü belirtilmektedir. Mcıvor (1993) makalesinde İskoçya daki çocuk suçluluğu ile ilgili bilgiler vermektedir. İskoçya da uygulanan sisteme göre 16 yaş altı çocuk, 16-20 yaş arası genç suçlu ve 20 yaşın üstü ise yetişkin suçludur. 1971 yılından itibaren çocuk mahkeme sisteminde yenilikçi bir yaklaşıma geçilmiş ve sağlık, çocuk bakımı, ruhsal sağlık, sağlık tahliye dairelerini tek ve genel bir sosyal hizmet dairesi olarak toplanmış ve üç kişilik bir komite hizmete girmiştir. Komitenin görevi küçüklerin suçlu olup olmadığının tespiti ve cezalandırılması ile ilgili değil, davanın mahkemeye gönderme sebebinin geçerli olup olmadığının incelenmesidir. Komitenin kararları şu şekilde olmaktadır: davanın düşmesi, gözetim kararı verilmesi ve gözetim altında tutulma kararı. Komitenin avantajı kolaylıkla incinebilen çocukların yargılama safhasında mahkeme sisteminin dışına çıkarılarak daha az resmi yolların kullanılmasıdır. Atar ın (1993) eseri altı bölümden oluşmaktadır. Çocuk suçluluğu suçun nedenleri, aile, okul ve toplum başlıkları altında inceleyerek çocuk mahkemelerinin yapılanması ve işleyişi hakkında bilgi verilmiştir. Atar a göre çocuk suçluluğu konusunda en iyisi çocuğun suç işleme sürecine hiç girmemesidir. Çağdaş hukuk sistemlerinde çocuk suçluluğunu önlemek amacıyla çocuğu koruyucu, kuruma alıcı ve önleyici hizmetler olmalıdır. Önleme ve kontrol etmek için suçluluğun nedenleri üzerinde durulmalı, koordineli bir çalışma sergilenmeli ve çocuk ile ailelere rehberlik çalışmalarının yaygınlaştırılması gereklidir. Dağlar (1995) makalede çocuk suçluların yetişkinlerden farklı bir biçimde ele alınmasının çocuğun koruması açısından çok önemli olduğunu belirtmektedir. Çocuk mahkemelerinde çocuklar hakkında tedbire hükmedilmesinin güçlüklerini şu şekilde sıralamıştır: a) çocukların işlemiş oldukları suçlarda en önemli husus çocuğun işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek iradeye sahip olup olmadığıdır. Fakat uygulamada çoğu zaman bu rapor gerekli eğitimi olmayan hükümet tabipleri tarafından yazılmaktadır. b) Her il ve ilçede yapılanması gerekli olan çocuk mahkemelerinin sayısı hala beştir. c) Ülkede Sinop ilinde bulunan Tutukevi dışında hakkında tedbir kararı verilmiş çocuk suçluların konabileceği kurum bulunmamaktadır. Tuncel (1995) makalesinde çocuk suçluların yargılama safhasında uygulamada aksaklıklar görülen farik mümeyyiz raporundan bahsetmektedir. 11-15 yaş arasındaki küçükler işledikleri fiili idrak kabiliyetinde iseler cezalandırılmaktadırlar. Yasalarımıza göre cezalar sadece hakimler tarafından verilebilmektedir. Fakat hakimin karar verirken yeteri kadar eğitimi olmayan hekimlerin vermiş olduğu rapor üzerinden işlem yapılıyor olması uygulamada görülen en büyük sıkıntıdır. Sevük ün (1998) eseri önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuk ve suç kavramlarının açıklanmasından sonra çocuk suçluluğunun sebepleri ele

alınmıştır. Kitapta çocuk suçluluğu ile mücadele eden kurumlar tek tek ele alınarak dünyada bu konudaki uygulanan sistemler tanıtılmıştır. Sevük, önleme konusunda ise çocukların ilk temas noktası olması dolayısıyla uzman bir polis biriminin kurulmasının gerekliliğini savunur. Yavuzer (2001) bu konuda en çok çalışma yapan araştırmacıdır. Kitapta daha çok çocuk suçluluğunun nedenleri ele alınmıştır. Yapılan araştırmalar suçluluğun kalıtsal nedenlerden daha ziyade çevresel etkenlerden olduğunu göstermektedir. Önleme çalışmalarında en önemli husus çocuklara yönelik hizmetlerin gereksinim duyulan kesimlere yoğunlaştırılarak götürülmesidir. Bir yandan önleme çalışmaları yapılırken diğer yandan da infaz kurumlarının niteliği yükseltilmeli ve infaz sonrası yapılması gereken rehberlik ve izleme hizmetlerinin bir bütün olarak ele alınması gereklidir. Burada önemli olan diğer bir husus da toplumun çocuk suçlulara olan yaklaşımıdır. Kişilere vurulan suçlu damgasının altından kalkılması kolay bir mesele olmadığı akıllardan çıkarılmamalıdır. Bu ise toplumun uzun vadede eğitimi ile mümkündür. Kart (2003) yapmış olduğu yüksek lisans tezinde çocuk, suç, toplum ve insan ilişkilerini araştırmıştır. Çocuk suçluluğunun nedenlerini anlatırken daha çok teorileri inceleyerek konuyu sosyolojik açıdan ele almıştır. Baran (2005) yaptığı çalışmada çocukların özellikleri ve gelişimini açıkladıktan sonra özellikle suç işleyen veya suç mağduru olan küçükler ile jandarma birimlerinin mülakat yaparken kullandıkları teknikleri incelemiştir. Sarpdağ (2005) kitabında çocuk, suç ve sapma kavramlarını açıklamış ve çalışmasına çocuk suçluluğu konusunda uluslararası ve ulusal düzenlemelerle devam etmiştir. Daha sonra ise Emniyet Genel Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüklerinin kuruluş ve işleyişini işleyerek, bu kuruma olan gerekliliği ortaya koymuştur. Gürüldüğü gibi çocuk suçluluğu konusunda pek çok araştırma yapılmıştır. Fakat bunların hemen hemen tamamında çocuk suçluluğunun nedenleri ve önleme faaliyetleri sürecinde çocuk mahkemeleri, ıslahevleri ve cezaevleri konuları incelenmiştir. 1995 yılında yeni bir yapılanma ile kurulan Küçükleri Koruma Şube Müdürlüğü ve daha sonra 2001 yılında Çocuk Şube Müdürlüğü olarak faaliyetlerine devam eden çocuk polisi konusunda yeterince bilimsel çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle bu çalışmanın yaparak, bu alandaki boşluğu bir nebze de olsa doldurması amaçlanmıştır.

3. SUÇ, ÇOCUK ve ÇOCUK SUÇLULUĞU KAVRAMLARI 3.1. Suç İster yasak meyveyi yiyip cennetten kovulan Adem ve Havva ya, ister Tanrıların ateşini çalan Prometous e kadar götürülsün suçun tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Gelmiş geçmiş bütün insan topluluklarında kurallara uyanlar kadar, uymayanlar da olmuştur. Her dönemin imkânlarıyla doğru orantılı prangadan, giyotine kadar verilen onca cezaya rağmen, insanın kural bozması, normlara karşı gelmesi engellenememiştir. Grafalo kaçakçıya istenildiği kadar ceza verilsin veya damgalansın bütün bunlar en namuslu insanları bile gümrüğü verilmemiş Havana sigarasını içmekten asla men edemeyecektir. (Gider, 1961:83 ) diyerek, her insanın suçlu bir yanının bulunduğuna işaret eder. Bizler, suçlu dendiğinde hep adam öldürenleri, hırsızlık yapanları düşünürüz. Durum hiç de öyle değildir. Öğrenciliğinizde siz hiç kopya çekmediniz mi? Otonuzla giderken hiç hız limitini aşmadınız mı? Yaptığınız alışverişten sonra fişini hiç almadığınız olmadı mı? Devlet memuru olmanıza rağmen, öğrencinizin tatil dönüşü memleketinden getirdiği hediyeyi hiç kabul etmediniz mi? Bu soruları çoğalttığımızda eninde sonunda birine evet denilecektir. Dünyada suç işlemeyecek bir şahsın olabileceği düşünülemez. De Greef e göre, suç insani bir harekettir (Soyaslan, 1998:12). Durkheim, Hiçbir toplum yoktur ki, orada suçluluk olmasın. Suç biçim değiştirir, suç olarak vasıflandırılan fiiller her yerde aynı değildir, fakat her yerde ve her zaman cezai baskıyı üzerine çekecek tarzda insanlar olmuştur (Aytekin,1986:111) diyerek, suçun evrenselliğine ve göreleliğine dikkat çeker. Gerçekten de, Her kültür, kendi değer yargılarına göre belirli şeylere önem vermekte ve bunların ihlali veya bunlara tecavüz etme o kültürce suç sayılan bir davranış teşkil etmektedir (İçli, 1994: 4). Bu ihlallerin dışındaki ihlal ve tecavüzler, o kültürce suç olarak görülmemekte hatta örnek davranışlar olarak algılanmaktadır. Kaliforniya da ilkel bir kavim olan Calinomero larda, bir baba, ormana gidip odun yükünü getiremeyecek ve palamut sepetini dolduramayacak kadar güçsüz kaldığında, artık oğulları için yük sayılır. O zaman, ihtiyarı yere sırtüstü yatırıp boğazının üstüne enliliğine bir sırık koyarlar. Sırığın her iki ucuna oğullardan biri oturur ve babanın boğazına bastırarak ihtiyarı öldürürler (Kart, 2003:14). Başka bir ilkel kavim olan Veter lerde yaşlanmış bir aile reisini diri diri toprağa gömmemek, çocukları için çok utandırıcı bir leke sayılır. Eskimo larda artık işe yaramayan yaşlılarını, yırtıcı hayvanların parçalamaları için doğaya terk ederler. Fiji de bir çocuk, annesini canlı canlı gömerken Böyle hareket etmem, ona olan sevgimdendir, der. Bu kutsal görevi yaparken, kimse onların yardımına koşmaz. Ölen anneleridir, gömenler de evlatları; görevleriyse onu öldürmektir (Kart, 2003:14). Guana lılar, yeni doğmuş kız çocuklarının büyük bir bölümünü diri diri gömerler. İslamiyet ten önce Araplar da da kız çocuklarını öldürmemek ayıp ve ahlak dışı bir davranış sayılırdı (Yavuzer, 2001:20). Bunlar gibi sayısız örnek değer yargılarının ve suç olgusunun toplumdan topluma, hatta aynı toplum içinde zaman içinde nasıl farklılaştığının en güzel örnekleridir. Durkheim a göre, suç ortak bilincin yasakladığı harekettir. Bu hareketin birkaç yüzyıl sonrasının ya da başka bir toplumdan gözlemcinin gözünde masum olmasının hiçbir önemi yoktur (Aron, 1994:229). Jhering e göre, suç toplum halinde yaşama şartlarına yönelmiş her türlü saldırılardır (Dönmezer, 2002:1). Yine, Taft ve Stanciu ya göre, suç sosyal toplumun

çoğunluğu tarafından tehlikeli sayılan ihmal yada icra niteliğindeki hareketlerdir (Dönmezer, 2002:1). Bütün bu suçla ilgili yapılan tanımların tam olarak suçu tanımlayamadığını görürüz. Bu tanımlar olsa olsa sapmanın tanımıdır. Örneğin Durkheim suçu müşterek vicdanı rahatsız eden davranışlar olarak tanımlar. Pijamalarıyla sokaklarda gezen veya günlük hayattaki kıyafetiyle önemli bir resepsiyona katılan bireyin davranışı, o toplulukta bulunanları rahatsız etmekle birlikte, suç değildir. Benzer bir durum, gerek Jhering in suç tanımı, gerekse Taft ve Stanciu nun suç tanımları için de geçerlidir. Çünkü içinde yaşanan toplumun örf ve adetlerine uymayan çoğu davranış toplumu rahatsız edebilir, fakat suç değildir. Saçlarını oldukça uzatmış, her bir kulağında birkaç adet küpe, vücudunun değişik yerlerinde çeşit çeşit dövmeleri olan toplumun ehemmiyet verdiği evlilik, aile gibi müesseseler hakkında ileri geri açıklamalarda bulunan tanınmış bir rock gurubunun davranışları da toplumu oluşturan fertlerin çoğunluğu tarafından toplum halinde yaşama şartlarına saldırı olarak algılanabilir, fakat kişilere hakaret içermiyorsa yaptıkları suç değildir. Yine Taft ve Stanciu nun tanımlarındaki toplumun çoğunluğu tarafından tehlikeli sayılma kavramı da bir görecelik içerir. Neyin toplum için zararlı, neyin toplum için tehlikeli olduğu kişiden kişiye değişir. Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak; Bir davranışa suç diyebilmemiz için öncelikle o davranışın herkes tarafından suç olarak algılanması gerekir. Bu da ancak o davranışın, bireyler tarafından yapılmasından önce kanunda suç olarak tanımlanması ile sağlanır. Böylelikle fertler neyin suç, neyin suç olmadığını bilir veya bilme şansına sahiptir. Tarihin her döneminde kanun koyucular, bir davranışın tehlikeli veya topluma zarar verici hale geldiği kanaatine vardıklarında, zaman kaybetmeden o davranışı suç olarak tanımlar ve toplumun o davranıştan zarar görmesini engellerler. Bugün dünyadaki hukuk sistemlerinin en temel ilkelerinden birisi, kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibidir. Anlatılanlar ışığında, suç tekrar tanımlanacak olursa; Suç topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu yasa koyucu tarafından kabul edilen ve de açık seçik olarak tanımlanan eylem ve hareketlerdir (Uluğtekin, 1991:9). 3.2. Çocuk 3.2.1. Genel Olarak Çocuk Sözlük anlamında insan yavrusu olarak tanımlanan çocuk, büyük insanın küçüğü değil, başka bir varlık, ayrı bir dünyadır. Her doğan çocuk, daha önce kendisinden evvel dünyaya gelmiş yada daha sonra doğacak olanlara hiç benzemeyen, ana ve babasının özelliklerini taşımaktan öte bir varlıktır. Şöyle ki, vücudunun her hücresinde atalarının da eskiden beri süregelen katkıları söz konusudur (Akaslan, 1998, s:6). Çocukluk kavramı, toplumdan topluma, zamandan zamana değişen dinamik bir kavramdır. Bugün bile herkesin üzerinde görüş birliğine vardığı, çocuğun net bir tanımı yapılabilmiş değildir (Polat, 1997, s:49). Bunun en önemli sebebi, çocukluk yaşının nerede başlayıp nerede biteceğiyle ilgili farklı görüşlerdir. Gayet tabii, sosyal bilimlerde fen bilimlerinde olduğu gibi matematiksel bir kesinlik yoktur. Dolayısıyla gelişim psikologlarına göre 12-14 yaş arası, çocukluğun bitimi ve ergenlik döneminin başlamasıdır. Ergenlik dönemi de 21

yaşına kadar devam eder. Gelişim psikologlarına göre ergen olarak kabul edilen 14-21 yaş arasındakiler, modern hukuk sistemlerinde çocuk olarak kabul edilmektedir. Dünyadaki modern hukuk sistemleri de kendi içinde farklılaşmakta ve çocukluğun bitimi 16 ile 21 yaş arasında değişmektedir. Ergenliğin başlangıcı ülkeden ülkeye, ırktan ırka, kültürden kültüre, değişmekte ve farklılaşmaktadır. Sözgelimi, sıcak iklimlerde bireyler biyolojik ve zihinsel yönden daha çabuk olgunluğa erişmektedir. Yine, sosyo-ekonomik yönden gelişmiş toplumlarda doğan bireyler de daha çabuk gelişmektedir. Ülkeler arasındaki çocukluk yaşının sona ermesiyle ilgili farklılıklar, bizim de Anayasa ve Lozan anlaşmasına aykırılık kaydıyla 17, 29 ve 30. maddelerine çekince koyarak imzaladığımız, 20 Kasım 1989 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesinin 1. maddesinde çocuğa uygulanabilecek olan yasaya göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır. hükmüyle giderilmeye çalışılmıştır. 3.2.2. Türk Ceza Hukuk Sisteminde Çocuk 3.2.2.1. T.C.K. da Çocuk Kavramı Türk Ceza Kanunu nda Çocuk kavramı 6. ve 33. maddelerde düzenlenmiştir. T.C.K. tanımlar kısmında çocuk Madde 6: Çocuk deyiminden; henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişi olarak tanımlanmaktadır. T.C.K. Madde 31; 0-12, 12-15 ve 15-18 olmak üzere çocukluğu üç gruba ayırmıştır. 12 Yaşını Bitirmemiş Olanlar Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. 12 Yaşını Bitirmiş, Fakat 15 Yaşını Doldurmamış Olanlar Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan on bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz. 15 Yaşını Bitirmiş, 18 Yaşını Doldurmamış Olanlar Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on sekiz yıldan yirmi dört yıla; Müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde on iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası on iki yıldan fazla olamaz. T.C.K 33. madde Bu Kanunun, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on sekiz yaşını doldurmuş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır demektedir. T.C.K. nın diğer maddelerinde de çocukla ilgili koruyucu hükümler mevcuttur: Madde 76/e Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi nin soykırım suçunu oluşturduğu ve bu suç için zaman aşımının olmadığı, Madde 77/f : Cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı nın insanlığa karşı işlenen suçlardan sayılmış ve bu suçu işleyenler sekiz yıldan az olmamak üzere hapis cezasına çarptırılacağı ve bunun zaman aşımına uğramayacağı, Madde 103/1 Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde 104/1-2 Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fail mağdurdan beş yaştan daha büyük ise, şikayet koşulu aranmaksızın, cezası iki kat artırılır. Madde 194 Sağlık için tehlike oluşturabilecek maddeleri çocuklara, akıl hastalarına veya uçucu madde kullananlara veren veya tüketimine sunan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Madde 226/1 a,b Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten, bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. Madde 226/3 Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Madde 228/2. Çocukların kumar oynaması için yer ve imkan sağlanması halinde, 2 yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır. Madde 229/1 Çocukları, beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimseleri dilencilikte araç olarak kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 3.2.2.2. Ç.M.K. da Çocuk Kavramı Çocuk Mahkemeleri Kuruluş Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun 21 Kasım 1979 tarihinde 2253 sayılı kanun olarak kabul edilmiş ve 6 Kasım 1981 tarihli 2552 sayılı ve 25 Şubat 1988 tarihli 3412 sayılı kanunlar ile iki kez değişikliğe uğramıştır. 2253 sayılı Ç.M.K. çocukları yaş grupları bakımından ikiye ayırmıştır. Fiili işlediği zaman 11 yaşını bitirmemiş olanlar ve fiili işlediği zaman 11 yaşını bitirip 15 yaşını doldurmamış olanlar.

11 Yaşını Bitirmemiş Olanlar Ç.M.K. 11. maddede düzenlenmiştir. Buna göre; fiili işlediği zaman 11 yaşını bitirmemiş olanlar hakkında kavuşturma yapılamaz ve ceza verilemez. Ancak, fiil kanunen bir seneden ziyade hapis cezasını veya daha ağır bir cezayı gerektirir ise haklarında Ç.M.K. 10. maddedeki tedbirlerden biri uygulanır. Bunlar; 1. Veliye, vasiye veya bakıp gözetmeyi üzerine olan akrabadan birine teslim. 2. Bakıp gözetmeyi üzerine alan güvenilir bir aile yanına yerleştirme. 3. Bu maksatla kurulmuş çocuk bakım ve yerleştirme yurtlarına veya benzeri resmi yahut özel kurumlara yerleştirme. 4. Genel ve katma bütçeli daireler, mahalli idareler, bankalar, İktisadi Devlet Teşekkülleri ve bunların ortaklıkları tarafından kurulmuş fabrika, müessese veya ziraat işletmeleri veya benzeri teşekküllerle işyerlerine yahut meslek sahibi bir usta yanına yerleştirme. 5. Resmi veya özel bir hastaneye veya tedavi evine yahut eğitimi güç çocuklara mahsus kurumlara yerleştirme. 11 yaşını bitirmemiş küçükler hakkında veli veya vasi yahut bakmakla yükümlü kimseler tarafından yeterli tedbir alınması halinde mahkemece 10. maddedeki tedbirler uygulanmayabilir. 11 Yaşını Bitirip, 15 Yaşını Doldurmayanlar Ç.M.K. 12. maddede düzenlenmiştir. T.C.K. 31. maddedeki gibi burada da çocuğun işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğine bakılır. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmeyenlere, T.C.K. 31. maddede olduğu gibi herhangi bir şarta bağlanmaksızın Ç.M.K. 10. maddedeki tedbirlerden biri uygulanır. Yeri gelmişken birazda Ç.M.K. 20. maddeden bahsedelim. Buna göre; Çocuk mahkemeleri kanununda gösterilen ceza ve tedbirlerin uygulanmasından önce küçüğün işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yönünden bedeni, akli ve ruhi durumu mütehassıs kimselere tespit ettirir. Ceza ve tedbirin uygulanmasından önce gerekirse küçüğün aile, terbiye, okul durumu, gidişatı, içinde yetiştiği ve bulunduğu şartlar veya bunlar gibi gerekli görülen sair hususlar çocuk mahkemeleri nezdinde görevlendirilmiş olan sosyal hizmet uzmanları veya yardımcıları veya pedagog veya psikolog veya psikiyatr gibi uzmanlar marifetiyle araştırılır. Çocuk mahkemelerinde görevlendirilmiş bu personelin iş durumlarının müsait olmaması veya görevin bunlar tarafından yapılmasında engel bulunması ya da atama yapılmamış olması hallerinde çocuk mahkemeleri araştırmanın yapılması için resmi veya özel kurum ve kuruluşlarda çalışan uzmanları bunların da bulunmaması halinde bu araştırmayı yapabilecek nitelikte olan kimseleri görevlendirir. Yapılan araştırma ve inceleme sonucu gerekirse küçüğün bir müşahede merkezinde müşahede altında alınmasına da karar verilebilir. Burada kanunun lafzına dikkat edildiğinde, iki tür inceleme ve tespitten bahsedildiği görülür. Birinci tespit; İlk bentte küçüğün işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yönünden bedeni, akli ve ruhi durumu mütehassıs kimselere tespit ettirilir. ibareleriyle kapalı bir şekilde geçiştirilen işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmişliğinin tespitidir. Her ne kadar maddede açık olarak mütehassıs kimselerin kimliği belirtilmese de uygulamada bu tespit, Adli Tıp Kurumu doktorlarınca, onların bulunmadığı yerlerde hükümet tabiplerince yapılmaktadır ve yapılması mecburidir.

Yapılmaması durumu, mahkemece verilen veya verilecek hükmün Yargıtay tarafından bozulmasına sebebiyet verir. Ceza yargılamasının seyrini değiştirebilecek nitelikte olmasına rağmen gerek Adli Tıp Kurumu doktorlarının, gerekse onların olmadığı yerlerde bu işi yapan hükümet tabiplerinin niteliğinin, bu işi yapmaktan uzak olduğu görülür. İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmişlik tespiti yapan bu doktorlar, hiç de denildiği gibi bir araştırma olanağına sahip değildir. Çocuğun geçmiş yaşantısı ile ilgili bilgiye sahip değildir, çocuğun sadece yüzüne bakar, suç bazen hiç konuşulmadan, basit, çocuğun ruhsal ve akli gelişimine ipucu olmayacak sorularla ve sadece soru sormak yöntemi ile işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmişlik raporu düzenlemektedir. Hakim de bu rapora göre ceza verir (Tuncel, 1995:129) veya tedbire hükmeder. Burada en önemli husus, çocuğun fiilin anlam ve sonuçlarını kavrayacak ve serbest iradesi ile bu fiili işleyecek gelişim düzeyinde bulunup, bulunmadığıdır. Bu ise ancak, gelişim psikolojisi konusunda eğitim görmüş meslek elemanları tarafından yapılabilecek türden bir araştırmadır. Çünkü konu çocuğun akıl zayıflığına sahip olup olmadığı, yani TCK nin 31. maddesine girip girmediği meselesi değil, psikoseksüel, moral, zihinsel ve sosyal gelişim, yani kısaca psikolojik gelişim yönünden hangi aşamada bulunduğunun tespitidir. Bir çocuğun farik ve mümeyyiz sayılabilmesi için, zihinsel psikoseksüel, moral ve benlik gelişimi açısından, yaşıtlarına göre normal bir düzeyde bulunması gerekmektedir (Dağlar, 1995:124). Her ne kadar birinci bentteki tespitle ilgili bu eleştiriler, kanunun ikinci bendindeki tespit ve incelemeyle giderilmiş gibi görünse de, gerek kanunun ikinci bendindeki hakimin çocuğun yakın çevresini sosyal hizmet uzmanı ve pedagoglara gerekirse inceleteceği hükmündeki hakime verilmiş yetki genişliğinden, gerek mahkemelerde yeterli sayıda sosyal hizmet görevlilerinin olmamasından, gerekse uzayıp giden dava süreçleri ve sanık avukatlarının böyle bir talepte bulunmaması gibi sebeplerden dolayı, uygulamada, hakimlerin ikinci bentteki bu inceleme ve tespite rağbet etmediğini ve birinci bentteki tespitle yetindiğini görmekteyiz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Ç.M.K. nın yukarıdaki 20. maddesine göre incelenip işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince geliştiği tespit edilen 11 yaşını bitirip 15 yaşını doldurmamış küçükler hakkında indirimli cezalar verilir. Bunlar; 1. İdam cezası yerine 15 sene, müebbet hapis yerine 10 seneden aşağı olmamak üzere hapis cezası verilir. 2. Diğer cezalar yarıya indirilir. Ağır hapis cezaları hapse çevrilir. Ancak, bu fıkranın tatbiki suretiyle hükmolunacak cezalar her fiil için 7 seneden fazla olamaz. 3. Kamu hizmetlerinden men ve genel güvenlik gözetimi altına alma cezaları uygulanmaz. Tekrarlanma durumunda bu indirimler uygulanmaz. Yine, içtima halinde T.C.K. hükümleri uygulanır. Fiili işlediği zaman 15 yaşını bitirmeyen sağır ve dilsizler hakkında, 11 yaşını doldurmayan çocuklarda olduğu gibi davranılır, kovuşturma yapılmaz ve 10. maddedeki tedbirlerden biri uygulanır. T.C.K. ve Ç.M.K yı karşılaştırdığımızda, aralarındaki en önemli fark; 15 yaşını bitirip 18 yaşını doldurmayanların Ç.M.K. da düzenlenmemiş olmasıdır. T.C.K. 15-18 yaş arası gruba indirimli ceza vererek onların sorumluluğunu eksik kabul etmiştir. Ç.M.K. nın bu gruba yer vermemesi, gerçekten çok büyük bir eksikliktir ve bir an önce

düzeltilmelidir. Öte yandan, Ç.M.K. da tedbirlerle ilgili, hakime oldukça geniş bir seçme şansı verilmiştir. Bu da Ç.M.K. nın T.C.K. ya göre artısıdır. 3.2.3. Uluslararası Mevzuatta Çocuk 3.2.3.1. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Çocuk Hakları Sözleşmesi tarihteki en yaygın olarak kabul edilmiş olan insan hakları sözleşmesidir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenmiş, 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Türkiye de dahil olmak üzere yaklaşık 186 ülke ya sözleşmeyi imzalamış ya da onay ve katılma yoluyla Taraf Devlet durumuna gelmiştir. Sözleşme, Çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğu temelinde düzenlenmiştir. Bu sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır (md. 1). Bu sözleşmeye taraf olan devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar. Çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler (md. 3). Sözleşme, ayrıca çocuğun anne-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemlerin alınmasını ve burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içerecek koruyucu önlemlerin alınmasının gerekliliğinden bahsetmektedir. Çocuklar her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suiistimale karşı korunmalıdır. Bu amaçla özellikle: Çocuğun yasa dışı bir cinsel faaliyete girişmek üzere kandırılması veya zorlanmasını; Çocukların, fuhuş, ya da diğer yasa dışı cinsel faaliyette bulundurularak sömürülmesini; Çocukların pornografik nitelikli gösterilerde ve malzemede kullanılarak sömürülmesini; önlemek amacıyla ulusal düzeyde ve ikili ile çok taraflı ilişkilerde gerekli her türlü önlemin alınması gereklidir. Hiçbir çocuk, işkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaya tabi tutulmayacak, yasa dışı ya da keyfî biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılmayacaktır. Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri göz önünde tutularak davranılacaktır.