İŞKENCE. ve KÖTÜ MUAMELE İZLEME RAPORU TOPLUM VE HUKUK ARAŞTIRMALARI VAKFI YAYINI



Benzer belgeler
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Her türlü alıkonulma yerinin düzenli ziyaretler yolu ile denetlenerek kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı etkin biçimde korunması amacını

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

2 Kasım Sayın Bakan,

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÜÇÜNCÜ BASKIYA SUNUŞ... VII İKİNCİ BASKIYA SUNUŞ... IX SUNUŞ... XI İÇİNDEKİLER... XIII KISALTMALAR...XIX

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

2016 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

MAHKEMELER (TÜRK YARGI ÖRGÜTÜ) Dr. Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler Dersin adı ve konusu 17

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

FASIL 23 YARGI VE TEMEL HAKLAR

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1

Yorumluyorum. Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu

Trans Olmak Suç Değildir!

25-26 HAZİRAN 2013/ANKARA KADINLARIN EV İÇİ ŞİDDETTEN KORUNMASI MATRA PROJESİ ÇALIŞTAYI ÇALIŞMA GRUBU SONUÇLARI

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

GÖÇ İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TAŞRA TEŞKİLATI KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ. Resmi Gazete Tarihi: , Sayısı: 28821

İÇİNDEKİLER Kanun No Sayfa

II. ANAYASA MAHKEMESİNİN YETKİSİNİN KAPSAMI

Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemelerinin Tarihi Gelişimi

Tanzimat tan Günümüze Anayasal Gelişmelerde Temel Hakları Sınırlayan Ceza Muhakemesine İlişkin Düzenlemeler

HUKUKDIŞI, KEYFİ VE KISAYOLDAN İNFAZLARIN ETKİLİ BİÇİMDE ÖNLENMESİ VE SORUŞTURULMASINA DAİR PRENSİPLER

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE. Nezir KÜNKÜL/TÜRKİYE (Başvuru no /00) KARAR STRAZBURG

Adli Yardım Temsilini Geliştirmek: Küresel Standartların Uygulanması

AKP HÜKÜMETİNİN 2014 İTİBARSIZLIK ENDEKSİ

ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM

Birleşmiş Milletler Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (Havana Kuralları)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233)

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HUKUK VE ADALET DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (Ortaokul 6, 7 veya 8. Sınıf)

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ


TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

ULUSAL İNSAN HAKLARI KURUMLARI ULUSLARARASI STANDARTLARA UYGUNLUĞUN YORUM İLKELERİ

Irk veya Etnik Köken. Ayrımcılığı. Haklarınızı Bilin!

1 2 icin- ucretsiz- ped- hakki/

2:Ceza muhakemesinin amacı nedir? =SUÇUN İŞLENİP İŞLENMEDİĞİ KONUSUNDAKİ MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK

Türkiye de Çocukların Terör Suçluluğu. Dr. Yusuf Solmaz BALO

10 Mart 2016 Perşembe Günü Saat 09:30'da Yapılan Mahkeme Toplantısında Görüşülen Dosyalar ve Sonuçları BİRİNCİ BÖLÜM

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

İKİNCİ DAİRE KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR

CEZA YARGILAMASI KAPSAMINDA İHAM UYGULAMASINDA KLON DAVA KAVRAMI

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI 31/10/ /11/2013 SAMSUN :KORUYUCU VE DESTEKLEYİCİ TEDBİRLER

AKOFiS. Halkla İlişkiler Başkanlığı

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

Özet Rapor. Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış. Pazartesi, Şubat 18, 2019

KOVUŞTURMA ve SONRASI Tanık, polise veya savcıya ifade vermek zorunda mıdır?

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi

ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR S. R. BAŞVURUSU

12 Mart 2016 CUMARTESİ Resmî Gazete Sayı : YÖNETMELİK

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

Yargı ÜNİTE. Amaçlar. İçindekiler

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...V ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XV GİRİŞ...1

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

Türkiye. İfade, Örgütlenme ve Toplanma Özgürlüğü

Birleşmiş Milletler Kadın Mahpuslar için. Bangkok Yasaları El Rehberi

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI HAZİRAN-TEMMUZ-AĞUSTOS AYLARI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...VII İÇİNDEKİLER...IX

ANAYASA DEĞĠġĠKLĠKLERĠ HAKKINDA GÖRÜġ VE ÖNERĠLERĠMĠZ

BİRİNCİ BÖLÜM ANAYASA MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

Av. Ülkercan Özbey İlhan Ankara Barosu CMK ve Gelincik Merkezi Üyesi

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

BATMAN BAROSU ÇOÇUK HAKLARI KOMİSYONU

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı HATA BİLDİRİM FORMU (Usulsüzlük, Yolsuzluk, Etik Kural İhlali)

CEZA MUHAKEMESİNDE KATILAN

KADINA ŞİDDET SAATLİ BOMBA MI? ERAY KARINCA

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun bu hükmünden yola çıkarak, İçişleri Bakanlığının emniyet ve asayişi sağlamada, yürütme organları olarak

SAVCILARIN ROLÜNE DAİR İLKELER

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

BİRİNCİ KİTAP DENETİM MEKANİZMASI (KURUMSAL HÜKÜMLER) BirinciBölüm GİRİŞ

Sağlık Çalışanlarının Maruz Kaldığı Şiddete Karşı Ceza Hukuku Tedbirleri Almanya daki son kanun değişiklikleri ve Türk ceza hukukundaki durum

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Ceza İnfaz Hukuku Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun Düzenlemesi Işığında. Yard. Doç. Dr. Fatma KARAKAŞ DOĞAN

TÜRKİYE DE MAĞDUR ÇOCUKLAR

6284 SAYILI AİLEN LENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDET KANUNUN UYGULANMASI

Transkript:

İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE İZLEME RAPORU 2012 TOPLUM VE HUKUK ARAŞTIRMALARI VAKFI YAYINI

İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE İZLEME RAPORU 2012 TOPLUM VE HUKUK ARAŞTIRMALARI VAKFI YAYINI

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı Yayınları Yayına Hazırlayan Ruhşen Doğan Yıldız İSBN 978-605-86942-0-0 Baskı Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Bl. No: 239 - Topkapı/İST Tel: 0 (212) 613 12 11 Kapak Resmi Rüzgâr Robin Bayram Grafik Tasarım A. Rahman Çelik TOPLUM VE HUKUK ARAŞTIRMALARI VAKFI Kuloğlu Mah. Turnacıbaşı Sk. No: 39 Kat: 3-4-5 Beyoğlu/İstanbul Tel: 0 (212) 293 47 70-71 Faks: 0 (212) 293 47 72 www.tohav.org tohav@mynet.com Bu rapor Avrupa Komisyonu ve İsveç Başkonsolosluğu nun mali desteğiyle hazırlanmıştır.

İçindekiler Önsöz...V 1. TOHAV 2012 YILI HUKUK RAPORU...6 1.1. GİRİŞ...6 1.2. 2012 YILINDA İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE SUÇLARINA İLİŞKİN OLARAK TOHAV A YAPILAN BAŞVURULAR...8 1.3. ÖNERİLER...10 1.3.1.Yargı Alanına İlişkin Öneriler...10 1.3.2.Eğitimle İlgili Öneriler...11 1.3.3.Kolluk Güçlerine Yönelik Öneriler...12 1.3.4.Cezaevlerine İlişkin Öneriler...12 2. TOHAV İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE İZLEME RAPORU...16 2.1. GİRİŞ...16 2.2. İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE İHLALLERİ...17 2.2.1.Askeri Makamlar Tarafından Gerçekleştirilen İşkence ve Kötü Muamele İhlalleri...17 2.2.3.Dezavantajlı Gruplar...47 2.2.4.Değerlendirme...49 2.2.5.Cezaevlerinde Yaşanan İşkence ve Kötü Muamele İhlalleri...54 2.2.6.Değerlendirme...95 2.2.7.Cezaevlerinde İşkence ve Kötü Muamele Kapsamında Yaşanan Sağlık Sorunları...104 2.2.8.Değerlendirme...120 2.3. İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE İDDİALARI KAPSAMINDA DEVAM EDEN SORUŞTURMA VE DAVALAR...127 2.3.1. Değerlendirme...158 2.4. İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE SUÇLARINA İLİŞKİN SONUÇLANAN DAVA ve SORUŞTURMALAR...162 2.4.1.Değerlendirme...170 2.5. İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE SUÇLARINA İLİŞKİN YARGITAY ve DANIŞTAY KARARLARI...172 2.6. AİHM DE SONUÇLANAN İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE DAVALARI...173 2.7. MEVZUAT...175

4 KISALTMALAR AB Avrupa Birliği AİHM Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AKP Adalet ve Kalkınma Partisi BDP Barış ve Demokrasi Partisi Bkz. Bakınız BM Birleşmiş Milletler CHP Cumhuriyet Halk Partisi CMK Ceza Muhakemesi Kanunu CMUK Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ÇHD Çağdaş Hukukçular Derneği DİHA Dicle Haber Ajansı DİSK Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DTP Demokratik Toplum Partisi ESP Ezilenlerin Sosyalist Partisi GATA Gülhane Askeri Tıp Akademisi GDA Göçmen Dayanışma Ağı HSYK Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu İHAS Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İHD İnsan Hakları Derneği İRM İşkence Rehabilitasyon Merkezi JİTEM Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele KCK Koma Civakên Kurdistan (Kürdistan Halklar Topluluğu) KESK Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu LGBTT Lezbiyen Gey Biseksüel Trans ve Transseksüel m. Madde MAZLUMDER İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği OPCAT Optional Protocol to the Convention against Torture (BM İşkenceyle Mücadele Sözleşmesine Ek Seçmeli Protokol) PKK Partiya Kerkaren Kürdistan (Kürdistan İşçi Partisi) PVSK Polis Vazife ve Salâhiyeti Kanunu s. Sayfa STK Sivil Toplum Kuruluşu TAYAD Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği TAYD-DER Tutuklu Aileleri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi TCK Türk Ceza Kanunu TEM Terörle Mücadele TİHV Türkiye İnsan Hakları Vakfı TMK Terörle Mücadele Kanunu TOHAV Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı TUAD Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği TUHAD-FED Tutuklu Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu TTB Türk Tabipler Birliği YGAİAY Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Yönetmeliği vs. Vesaire vb. Ve benzeri

5 Önsöz İşkence ve kötü muamele alanında hazırladığımız, Türkiye deki işkence ve kötü muamele vakalarını görünür kılma, önleme ve etkin mücadele alanlarında kanıt niteliğinde belge olma hedefindeki yıllık raporumuzun ikincisi ile karşınızdayız. 2011 yılında olduğu gibi 2012 yılı da işkence ve kötü muamele ihlallerinin yaygın bir şekilde yaşandığı bir yıl oldu. Hükümet tarafından aksi yönde beyanatlar verilmiş olmasına ve işkenceye sıfır tolerans söylemlerine rağmen raporumuzda sunmuş olduğumuz veriler, Türkiye de işkence ve kötü muamelenin yaygın bir şekilde devam ettiğini göstermektedir. Daha çok sokakta, toplantı ve gösterilerde uygulan işkence ve kötü muamelenin yer aldığı şiddet görüntülerinin yanında bu sene karakol ve cep telefonu kameraları aracılığıyla çekilen bireysel işkence görüntüleri de beyaz ekranlardan evimizin içine kadar girdi. Türkiye nin şahit olduğu bu şiddet görüntülerinin ortak yönü, kolluk kuvvetlerinin işkenceyi hâlâ insanların iradelerini kırmak, onları yıldırmak için bir araç olarak kullanması ve topluma tek güç olduğu yönünde mesaj vermesi Nedeni ne olursa olsun biber gazı ve kapsülünün bireysel ve toplumsal tüm vakalarda kolluk güçlerince yaygın bir şekilde kullanılması, kolluğa tanınan silah kullanma yetkisine sınır getirilmemesi maalesef bu sene de birçok kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. 2012 yılında içeri deki durum dışarı dakinden farklı olmadı. Cezaevlerinde yaşanan işkence ve kötü muamele ihlallerinin sayısında bir azalma olmadığı gibi yaşanan şiddetin yoğunluğunda ve sayısında artış görülmeye devam etti. Cezaevlerinin girişinde arama adı altında uygulanan işkence ve kötü muamele uygulamaları ve özellikle cezaevlerinin olumsuz koşulları (doluluk, elverişsiz fiziki şartlar vs.) neredeyse cezaevine giren herkesin işkence ve kötü muamele görmesine neden oldu. Bir şekilde bu muamelelere tabi tutulmayan kişiler ise cezaevlerinde bulundukları süre içerisinde uygulanan disiplin cezaları ve keyfi uygulamalar, yapılan şikâyet ve başvuruların neticesiz kalması ya da faillerin cezalandırılmaması gibi sebeplerle işkence ve kötü muamele mağduru oldular. Yaşanan bu keyfi ve hukuka aykırı vakalarla birlikte beslenme, barınma ve sağlık koşullarında yaşanan eksiklik ve olumsuzluklar başka bir çıkış yolu bulamayan mahkûmların isyan etmesine neden oldu. Yaşam hakları korunmayan, gerekli önlemler alınmadığı tutuklu ve hükümlüler ya cezaevi araçlarının içinde yanarak, cezaevinde intihar ederek ya da bürokratik engeller yüzünden ölümcül hastalıklardan yaşamlarını yitirdiler. OPCAT in onaylanması ile kurulan Türkiye İnsan Hakları Kurumu işkencenin önlenmesi alanında yapılan önemli yasal düzenleme olmakla birlikte Paris İlkeleri nin yasada karşılanmamış olması ve halen izleme kurullarının oluşturulmaması, aynı zamanda yasanın ve kurumun da kurulma amaçlarından biri olan işkence ile etkin mücadele kapsamında bir engel olarak yer aldı. Konu ile ilgili tartışmalar ve kaygılar devam ederken hükümetin Temmuz ayında polis memuru Sedat Selim Ay ı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcılığı na terfi ettirme kararı hükümetin işkence konusunda ifade ettiği ve hedeflediği bütün politikalarına aykırı bir uygulama olarak yer aldı. Faillerin cezasızlığı konusunda hâlâ yeterli ve etkin bir çaba gösterilmemiş, düzenleme yapılmamış iken bu atama kararı potansiyel faillerin suç işleme iradesini artıracak, mağdurların hak arama mücadelesini engelleyecektir. Son olarak işkence suçlarında zamanaşımının kaldırılmasına ilişkin olarak hükümetin özellikle bu senenin sonlarında yoğunlaşan söylemini bir an önce hayata geçirmesi ve yapılacak yasal düzenlemenin sadece işkence suçu ile sınırlı değil; işkence ve kötü muamele kapsamındaki diğer suçlar için de geçerli olacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. İşkencenin ve insan hakları ihlallerinin yaşanmadığı, sorumluların cezalandırıldığı yeni bir yılda görüşmek dileğiyle

6 1. TOHAV 2012 YILI HUKUK RAPORU 1.1. GİRİŞ Türkiye de işkence ve kötü muamele alanında etkin mücadele ve cezasızlık konularında hukuka aykırı uygulamalar 2012 yılında da devam etmiştir. İşkence ve kötü muamelenin önlenmesine ilişkin olarak en önemli faktörlerden biri cezasızlıktır. Cezasızlık bu dönemde de işkence ve kötü muamelenin önlenmesinde en önemli engel- faktör olmuştur. Bu durum hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında kendisini göstermektedir. Devletin kamu otoritelerinin güç kullanımından kaynaklı yargılandığı davalarda caydırıcılığa neden olabilecek örnek davalar yoktur. Bu durum kolluğun güç kullanımına dair sınırlayıcı tutumların da önüne geçmektedir. Nitekim bu dönemde de kolluk güçlerinin silah kullanmalarına ilişkin yetkilerinin kısıtlanmaması nedeniyle kolluğun tereddütsüz bir şekilde silah kullanmasına bağlı şiddet olayları yaşanmaya devam etmiştir. Orantısız şiddet halen yaygın bir şekilde devam etmektedir. Kolluk kuvvetleri, işkence ve kötü muamele iddiasında bulunan kişiler aleyhinde savcılıklara şikâyette bulunmuşlardır. Birçok durumda, kolluk kuvvetleri tarafından yapılan bu suç duyurularına savcılık ve mahkemeler tarafından öncelik verilmektedir. Bu durum, işkence ve kötü muamele mağdurlarını kamu görevlilerini şikâyet etmekte, haklarını aramakta gönülsüz kılmakta, bu alandaki hak arama mücadelesine başlamaktan caydırmaktadır. Güvenlik ve kolluk kuvvetleri tarafından yapıldığı iddia edilen yargısız infazlar hakkında tam bir bağımsız soruşturma yürütülmemesi sorunu devam etmektedir. Halen bağımsız bir polis şikâyet mekanizması bulunmamaktadır. İşkence veya kötü muamele suçlamalarına ilişkin idarî soruşturmalar, soruşturmanın tarafsızlığını tehlikeye atacak şekilde, suçlanan polislerin çalışma arkadaşları tarafından yapılmaya devam etmektedir. İşkence, kötü muamele ve öldürme kastıyla ateş etmekten suçlu bulunan kolluk kuvvetleri, kısa süreli hapis cezaları almakta ya da cezaları tecil edilmektedir. İşkence iddiaları üzerine yürütülen kovuşturmalar, sıklıkla TCK nin daha hafif hapis cezası ya da cezanın teciline imkân veren hükümleri çerçevesinde yapılmaktadır. İşkence ve kötü muamele olaylarına karışan kolluk güçlerine uygulanan disiplin yaptırımları yetersiz kalmaya devam etmiştir. Bu anlamda, kolluk kuvvetleri hakkında basit idari yaptırım kararları uygulanmaktadır. Meslekten ihraç yaptırımına hiç başvurulmamakta, ismi işkence ve kötü muamele suçları ile anılan kimseler terfi ettirilmektedir. Bu ise, toplumda işkence faillerinin korunduğu yönündeki algıyı kuvvetlendirmektedir. Hükümetin Temmuz ayında polis memuru Sedat Selim Ay ı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdür

7 Yardımcılığı na terfi ettirme kararı bu durumun bir örneğidir. Bu karar, işkence ve cezasızlıkla mücadele çabaları ile ciddi şekilde çelişmektedir. Nitekim Ay ve ekibi tarafından yürütülen soruşturmalar sırasında işkence gören mağdurlar tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne yapılan başvurularda Türk Hükümeti mahkûm edilmiş olmasına rağmen bu kişinin emniyet içerisinde son derece kritik bir göreve terfi ettirilmiş olması anlaşılır gibi değildir. İnsan hakları ihlallerinin cezasız kalmasıyla mücadele çabaları yetersizdir. AİHM tarafından belirtildiği üzere, Diyarbakır Cezaevinde gerçekleştirilen ve on mahkûmun ölümüne ve altısının yaralanmasına neden olan 24 Eylül 1996 tarihli operasyonda yer alan güvenlik güçleri hakkındaki ceza davası henüz sonuçlanmamıştır. Keza, kamuoyunda Hayata Dönüş davaları olarak bilinen operasyona ilişkin davalar da henüz sonuçlanmamıştır. Askerlik hizmeti sırasında, kötü muamele, açıklanamayan ölüm, işkence olayları kamuoyunun gündeminde yer tutmaya devam etmiştir. Askeri hapishanelerdeki vicdani retçilerin kötü muamele gördüğü iddialarına ilişkin bazı davalar devam etmektedir. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin hakları ise sürekli olarak ihlal edilmektedir. Bu ihlaller yaygın olarak politik tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu cezaevlerinde yaşanmaktadır. Ağır hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavisi ve salıverilmeleri konusundaki sıkıntılar devam etmektedir. Adli Tıp Kurumunun işleyişindeki gecikmeler, hasta mahkûmların davalarında zarar verici gecikmelere neden olabilmektedir. Mahkûmların tedavi için hastaneye sevkinde ciddi sorunlar bulunmaktadır. Cezaevleri tarafından düzenli olarak kullanılan hastanelerin çoğunda güvenli odalar bulunmamaktadır. Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında halen yürürlükte olan üçlü protokol kapsamında tıbbi muayeneler sırasında kolluk kuvvetinin hazır bulunması ve sivil hastanelerde tıbbi konsültasyon sırasında mahkûmun kelepçeli olması gelen şikayetler arasındadır. Çocukların kalabileceği cezaevlerinin sayısı son derece kısıtlıdır. Çocuklar cezaevlerinin tümünde yetişkinlerden tam olarak ayrı tutulmamaktadır. Bu ise çocukların cezaevinde işkence ve kötü muameleye karşı korumasız kalmasına neden olmaktadır. Pozantı Cezaevi nde Kürt çocukların maruz kaldığı işkence, kötü muamele ve tecavüz eylemleri bu olumsuzlukların somut ve acı bir göstergesidir. Cezaevlerinin denetlenmesine ilişkin standartlar, hâlâ BM standartlarına uygun değildir. Cezaevi izleme kurulları etkin çalışmamakta ve her cezaevi için bir kurul bulunmamaktadır. Kurulların, habersiz ziyaret yapma hakları veya kaynakları bulunmamaktadır. Bazı illerde, il insan hakları kurulları habersiz ziyaretlerde bulunmaktadır; ancak, bu kurulların raporları, uygulamada değişikliğe yol açmamıştır. 6332 sayılı yasa ile Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu kabul edilmiştir. Ancak, Kanunla kurulan mekanizma, özellikle bağımsızlığı ve işlevsel özerkliği açısından BM Paris İlkeleri ile uyumlu değildir. Türkiye İnsan Hakları Kurumunun yetkileri, temel işlevleri, üyelik yapısı, insan kaynakları ve finansmanına ilişkin hükümlerin ikincil mevzuatla değiştirilememesi ve kanunda düzenlenmiş olması önem taşımaktadır. Türkiye İnsan Hakları Kurumunun, Başbakana karşı sorumlu olması ve üyelerinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesi, BM Paris İlkeleri ile uyumlu değildir. Kanun da yer alan finansman ile ilgili hükümler, bütçe gelirlerinin bağımsız bir kaynaktan gelmesini sağlamamaktadır. Çoğulculuk ve cinsiyet dengesi

8 için gereken koşullar, personel alımına ilişkin kurallarda açıkça yer almamaktadır. Kanunda, Türkiye İnsan Hakları Kurumunun, devletin herhangi bir bölümünden ya da özel sektörden kaynaklanan sorunları inceleme konusundaki yetkisine bir kısıtlama getirilmediği belirtilmemektedir. Sivil toplum ile daha fazla işbirliği ve sivil toplumun konuya dâhil olması gereklilikleri yerine getirilmemiştir. Anayasa Mahkemesinin yetkileri, bireysel başvuru usulünün getirilmesiyle genişletilmiştir. Bu çerçevede, Anayasa da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden herhangi birinin kamu otoriteleri tarafından ihlal edildiği iddiasında bulunan herkes, olağan yargı yollarının tümünün tüketilmiş olması koşuluyla, Anayasa Mahkemesine başvurabilmektedir. Bu tür bireysel başvurular, Anayasa tarafından güvence altına alınan, her bireyin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkını güçlendirmektedir. Ancak, hâlihazırda, çeşitli organlardan gelenlerin Mahkemeye üyeliğinde katı bir temsil oranı mevcuttur. Bunun sonucu olarak, Anayasa Mahkemesi nde bir bütün olarak hukuk camiası yetersiz şekilde temsil edilmektedir ve yüksek mahkemelerin ağırlığı hâlâ çok fazladır. Hem seçtiği üye sayısı hem de uygun adayların seçimi bakımından, Türkiye Büyük Millet Meclisi nin Anayasa Mahkemesinin oluşumu üzerindeki etkisi de yetersizdir. TBMM deki mevcut seçim süreci, Mahkeme nin siyasi tarafsızlığını tam olarak güvence altına almamaktadır. Ayrıca, Cumhurbaşkanı, atama sürecinde aşırı baskın bir rol oynamaktadır. Hâkim ve savcılar veya Anayasa Mahkemesi üyeliği için aday belirleyen kurumların üyeleri, seçilecek asil ve yedek üye adaylarının sayısı kadar oy kullanabilmektedirler. Anayasa Mahkemesinin kendi kararı doğrultusunda oluşturulan bu sistemde, çoğunluğun oylarını alan adaylar tüm sandalyelere sahip olabilmekte, böylece azınlıkta kalan seçmenlerin desteklediği adayların dışarıda kalmasına neden olmaktadır. Baro adaylarının seçilme süreci, aday listelerinde, baroların tüm üyelerinin yeterince temsil edilmemesine neden olmaktadır; bununla birlikte, listelerde büyükşehir baroları tamamen baskın değildir. Son olarak, demokratik bir sistemde anayasa içtihadı sivil bir mesele olduğundan, asker kökenli iki Anayasa Mahkemesi üyesinin varlığı tartışmalıdır. Bu yönleri ile, Anayasa Mahkemesi nde görev yapacak olanların belirlenmesine ilişkin kurallar yeniden ele alınmalıdır. Bundan başka, Anayasa Mahkemesi ne bireysel başvuru hakkının harca tabi tutulması da bu kanun yolunun etkin bir şekilde kullanılması yönündeki engellerdendir. Konunun yeniden ele alınarak bireysel başvurunun harçtan muaf tutulması gerekmektedir. 1.2. 2012 YILINDA İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE SUÇLARINA İLİŞKİN OLARAK TOHAV A YAPILAN BAŞVURULAR İşkence ve kötü muamele mağdurlarına TOHAV tarafından sunulan hukuki yardım ve danışmanlık hizmeti her yıl olduğu gibi bu dönemde de devam etmiştir. 2012 yılında toplam 142 kişi işkence ve/veya kötü muamele uygulamalarına maruz kaldığı iddiasıyla TOHAV a başvuruda bulunmuştur. Mağdurlara haklarını aramaları konusunda bilinçlenmeleri ve adalete erişmeleri için hukuki yardım ve danışmanlık sağlanmıştır. Başvuruculardan 24 kişi Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü nde, 22 kişi diğer emniyet müdürlükleri ve polis karakollarında, 20 kişi F Tipi cezaevlerinde, 20 kişi kamuoyunda Hayata Dönüş olarak bilinen cezaevi operasyonları sırasında, 5 kişi zorunlu askerlik hizmetinin ifası sıra-

9 sında, 1 kişi zorunlu askerlik hizmetine başlamak için başvuruda bulunduğu askerlik şubesinde, 21 kişi sokakta kolluk güçlerinden işkence gördüklerini belirtmişlerdir. Başvuruculardan 20 kişi toplumsal gösterilere katıldıkları sırada kolluk güçleri tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla şikâyetçi olmuşlardır. Bu başvuruculardan 1 tanesi gaz bombasının başına isabet emesi sonucu hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmıştır. Başvuruculardan diğer 1 tanesi ise polis kurşunu ile 1 diğeri ise kullanılan gaz bombası nedeni ile yaşamını yitirmiştir. Diyarbakır da başına isabet eden gaz bombası sonucu vefat eden başvurucunun davası avukatlar tarafından takip edilmektedir. Toplumsal gösteri sırasında polis kurşunu ile hayatını kaybeden maktulün ailesine Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen ifade alma işlemleri sırasında hukuki yardımda bulunulmuştur. Başvuruculardan 12 kişi yaşam hakkının ihlal edildiği iddiası ile başvuruda bulunmuştur. Bu başvurucuların avukatlarına dolaylı hukuki yardım sunulmuştur. Başvuruculardan, 1993 yılında Tatvan da faili meçhul bir şekilde öldürülen Av. Şevket Epözdemir in dosyası ise, Türkiye de yürütülen soruşturmanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 3 (işkence yasağı), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 2 (yaşama hakkı), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 6 (adil yargılanma hakkı), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi md. 13 (etkili bir hukuk yoluna başvurma hakkı) hükümlerini ihlal etmesi nedeni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne taşınmıştır. Yine Başvuruculardan 16 kişi cezaevlerindeki haksız uygulamalardan ve cezaevi koşullarından şikâyetçi olmuşlardır. Bu başvuruculardan 2 tanesi özel olarak, cezaevinde yeterli tedavi imkânlarından yararlanamadığından şikâyetçi olmuştur. Başvurucuların bir kısmı ise 1990 lı yıllarda başlayan zorunlu göç ettirilme olgusunun kendilerinde yarattığı travmanın işkence ve kötü muamele yasağının ihlalini oluşturmasından şikâyetçi olmuşlardır. Bu kapsamda başvurusu alınan mağdur sayısı 18 tir. Bu başvuruculardan 7 tanesi bakımından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne başvuruda bulunulmuştur, diğer başvurucuların ise iç hukuktaki yargılamaları devam etmektedir. Bu yıl da devletin resmi gözaltı merkezlerinin dışında veya resmi olarak gözaltına alınmadan yaşanan işkence ve kötü muamele vakalarının sayısında artış bulunmaktadır. Bu kapsamda toplam 17 kişi devletin resmi gözaltı merkezlerinin dışında işkence ve kötü muameleye maruz kaldıklarından şikâyetçi olmuşlardır. İşkencenin uygulandığı kapalı mekânlar arasında emniyet müdürlükleri ve cezaevleri önceki yıllarda olduğu gibi işkence ve kötü muamelenin en fazla uygulandığı yerler olmaya devam etmiştir. Özellikle gözaltına alınma işlemi sırasında ve resmi kuruma götürülünceye örneğin araç içerisinde uygulanan işkence ve kötü muamele vakaları devam etmektedir. Fiziksel şiddetin yanı sıra, ölümle tehdit etme, tecavüzle tehdit etme, küfür, hakaret, aşağılama, buz kalıpları arasında saatlerce tutulma, tazyikli soğuk suya maruz bırakılma, cinsel taciz, ters kelepçe takılması, kelepçe ile bekletme vb. uygulamalar başvurucular tarafından aktarılan işkence ve kötü muamele uygulamaları arasında yer almaktadır. Başvuruculardan 7 tanesi avukat olup işkence ve kötü muamele mağduruna hukuki yardım sunmak için gittikleri karakollarda, polisler tarafından görev yapmalarının engellendiğinden, hakaret ve tehdide maruz kaldıklarından şikâyetçi olmuşlardır. Bu başvurucular arasında bulunan 1 kadın avukata polis memuru tarafından göğüslerine

10 dokunulmak sureti ile cinsel tacizde bulunulmuştur. Anılan başvurucunun şikâyeti üzerine açılan dava stratejik dava olarak takip edilmektedir. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü nde gözaltına alınan ve işkence gören bir başvurucu bakımından İçişleri Bakanlığı aleyhine açılan tazminat davası devam etmektedir. Yine; köyünde evinin önünde askerlerin silahlı saldırısı sonucunda yaralanıp yüzde 60 oranında sakat kalan bir başvurucu bakımından Milli Savunma Bakanlığı aleyhine tazminat davası açılmıştır. Her iki tazminat davası stratejik dava olarak takip edilmekte olup iç hukuk yollarının yetersiz kalması halinde konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne taşınacaktır. Kamuoyunda Hayata Dönüş davası olarak bilinen davalar da stratejik dava olarak takip edilmekte olup iç hukuk yollarının yetersiz kalması halinde konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne taşınacaktır. Başvurucuların bir kısmına ise dolaylı bir şekilde, avukatları aracılığı ile teknik ve hukuki destek sunulmuştur. Bu çerçevede gözaltına alınan mağdurların avukatlarına ulaşılmak suretiyle gerek cezai gerekse de idari bakımdan neler yapılabileceğine dair uzman görüşü sunulmuştur. 1.3. ÖNERİLER İşkence ve kötü muamelenin önlenmesi bakımından yapılması gerekenlere ilişkin olarak aşağıdaki önerilerde bulunmak mümkündür; 1.3.1. YARGI ALANINA İLİŞKİN ÖNERİLER 1. Hâkim ve savcı adaylarının mesleğe başlarken yapacakları yeminde mesleki faaliyetlerini yerine getirirken insan haklarına saygı gösterme zorunluluğuna işaret eden bir ibareye mutlaka yer verilmelidir. 2. İşkence ve kötü muamele suçları konusundaki yargısal pratik uluslararası standartlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile uyumlu değildir. Bu nedenle, hâkim ve savcıların uluslararası standartlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları konusundaki farkındalıklarının artırılması amacı ile yargı mensuplarına yönelik eğitim faaliyetlerine önem verilmelidir. 3. İşkence ve kötü muamele suçlarında cezasızlığın önüne geçebilmek ve insan hakları odaklı yeni içtihatların ortaya çıkarılabilmesi bakımından yargı mensupları cesaretlendirilmelidir. Evrensel hukuk kaidelerini temel alan, insan hakları odaklı içtihatlara imza atan yargı mensuplarına terfide öncelik verilmelidir. 4. İşkence ve kötü muamele suçlarının zamanaşımına uğratılmaması bakımından yargılamayı hızlandıracak önlemler alınmalıdır. Uyuşmazlığın makul bir süre içerisinde çözüme kavuşturulması adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Yargılamanın sudan sebeplerle uzaması ve bu nedenle dosyaların zamanaşımına uğratılması bireylerin adalete duyduğu güveni zaafa uğratmakta, bu durum kamu vicdanını zedelemektedir. Bu anlamda, hâkim ve savcıların sayısının artırılarak, hâkim ve savcıların iş yükünün azaltılması öncelikle atılması gereken bir adımdır. 5. Yargı mensuplarının, insan hakları alanında özgür karar verebilmelerini sağlamak bakımından HSYK tarafından verilen tüm kararların yargı denetimine açık olması gerekir. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile meslekten çıkarma yönünden verilen kararlara karşı yargı yoluna başvurulabileceği hüküm altına alınmış ise de yapılan bu değişiklik yeterli değildir.

11 Hâkim ve savcıların meslekten ihracına ilişkin kurallarda açıklık ve kesinlik bakımından eksiklikler vardır. Yargı denetimi, HSYK nın ilk defa aldığı kararların (örneğin, terfi, başka bir yere atama ve disiplin yaptırımları ile ilgili kararlar) tümünü kapsamamaktadır; bu durum, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını etkileyebilir. Oysa hâkimler ve savcılar hakkında verilen tüm disiplin cezalarına karşı yargı yolunun açık olması demokratik bir hukuk devletinin gereğidir. Nitekim meslekten çıkarma cezası dışındaki disiplin cezaları bakımından öngörülen ve kararı veren kurula yapılan yeniden inceleme başvurusunun etkin bir hukuk yolu olduğunu söylemek mümkün değildir. Keza, Adalet Bakanı, HSYK tarafından hâkim ve savcılara yönelik disiplin soruşturmalarının başlatılmasını veto edebilmektedir. Bundan başka, hâkim ve savcıların mesleki performanslarının değerlendirilmesi aşırı merkeziyetçi bir şekilde yapılmaktadır. Müfettişler tarafından uygulanan değerlendirme kriterlerinin, uygulamada yargı bağımsızlığını güvenceye alan bir şekilde yorumlanması zorunludur. 6. Anayasa Mahkemesi nde görev yapacak olanların belirlenmesine ilişkin kurallar yeniden ele alınmalıdır. Bundan başka, Anayasa Mahkemesi ne bireysel başvuru hakkının harca tabi tutulması da bu kanun yolunun etkin bir şekilde kullanılması yönündeki engellerdendir. Konunun yeniden ele alınarak bireysel başvurunun harçtan muaf tutulması gerekmektedir. 7. İnsan hakları konusunda evrensel standartların yargı mensuplarınca içselleştirilmesinin sağlanması bakımından uluslararası insan hakları kuruluşları ve mahkemelerine yapılacak ziyaretlerin tüm hâkim ve savcıları kapsayacak şekilde ve belirli aralıklarla sürekli yapılması yerinde olacaktır. Adalete erişim konusundaki toplumsal farkındalığın artırılması ve adli yardım sisteminin kuvvetlendirilmesi gerekmektedir. Bu alanda görev alan avukatlara ödenen ücretlerin artırılması ve görev yapan avukatların performansının objektif olarak değerlendirildiği bir sistemin kurulması gerekmektedir. 1.3.2. EĞİTİMLE İLGİLİ ÖNERİLER 1. Hukuk fakültelerinde insan hakları dersi bütün fakültelerde zorunlu bir ders olarak verilmemektedir. Hâkim ve savcı olarak göreve yeni atananlar taşrada göreve başladıklarından insan hakları eğitim eksikliğini giderme imkânını ya hiç bulamamakta ya da çok sınırlı olarak bu eksikliği giderebilmektedirler. Bu nedenle, insan hakları hukuku alanındaki uluslararası gelişmelerden çoğunlukla habersiz kalmaktadırlar. Bu eksikliğin giderilmesi bakımından insan hakları dersi tüm hukuk fakültelerinde zorunlu ders olarak okutulmalıdır. 2. Hâkim ve savcı adaylarının adaylık sürecinde insan hakları konularında eğitimi, gerek süre gerek içerik olarak çok dar tutulmaktadır. Hâkim ve savcı adaylarına daha uzun bir süreçte ve evrensel şartlarda konunun uzmanı olan kişilerden oluşturulacak özel bir ekip tarafından nitelikli bir insan hakları eğitimi verilmesi zorunludur. Bu sayede işkence ve kötü muamele suçlarına yönelik olarak uygulamada yaşanan sorunların tüm yönleriyle değerlendirilmesi ve var olan olumsuz yargısal uygulamanın değişmesi mümkün olabilecektir. 3. Diğer yandan, insan hakları hukukunun dinamik ve sürekli gelişme gösteren bir alan olduğu dikkate alınarak yargı mensuplarının yeni gelişmeler ve evrensel standartlar konularında belirli aralıklarla düzenli

12 olarak yapılacak mesleki eğitim çalışmaları ile sürekli bilgilendirilmeleri sağlanmalıdır. 4. Yargı mensupları dışında bu alanda görev yapan diğer kamu görevlilerinin de insan hakları konusunda eğitimine önem verilmelidir. Bu anlamda sağlık çalışanları, güvenlik görevlileri, ceza infaz memurları, polis, jandarma insan hakları alanında belirli aralıklarla düzenli olarak yapılacak mesleki eğitim çalışmaları ile bilgilendirilmelidir. 1.3.3. KOLLUK GÜÇLERİNE YÖNELİK ÖNERİLER 1. Polis Vazife ve Salâhiyeti Kanunu nda (PVSK) yapılan son değişikliklerden sonra; polisin aşırı ve orantısız güç kullandığı olayların sayısında artış bulunduğu bir gerçektir. Yapılan değişikliklerle polis, kişilere 'öldürme kastıyla' ateş açabilecek bir yetkiye sahip olmuştur. Polisin herkesin gözü önünde uygulamaktan herhangi bir çekince duymadığı şiddet, kötü muamele ve işkence uygulamalarının üzerine hükümet tarafından destekler nitelikte yapılan açıklamalar ve olaylarla ilgili gerekli soruşturmanın yapılmaması, polisin şiddete daha fazla başvurmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, PVSK da değişiklik yapılmasında zorunluluk vardır. Yine, güvenlik güçlerinin karıştığı olaylarla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmesini sağlayacak yasal tedbirler alınmalıdır. 2. İşkence ve kötü muamele suçları ile ilgili soruşturmalar hakkındaki endişeleri gidermek amacıyla, polis, jandarma ve yargı arasındaki çalışma ilişkisinin yanı sıra, polis ve jandarmanın faaliyetlerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununun 167. maddesine dayanılarak hazırlanan Adli Kolluk Yönetmeliği, 2005 yılında kabul edilmiştir. Yönetmelik, 1 Haziran 2005 tarihinde Ceza Muhakemesi Kanunu ile birlikte yürürlüğe girmiştir, ancak henüz uygulanmamaktadır. Bundan dolayı, savcılıklara bağlı adli kolluk birimleri henüz kurulmamıştır. Sonuç olarak savcılar, İçişleri Bakanlığı na bağlı adli kolluk kuvvetlerinden yararlanmaktadırlar. 3. İşkence veya kötü muamele suçlamalarına ilişkin idarî soruşturmalar, soruşturmanın tarafsızlığını tehlikeye atacak şekilde, suçlanan polislerin çalışma arkadaşları tarafından yapılmaya devam etmektedir. Bu yönü ile bağımsız ve tarafsız bir şikayet ve soruşturma mekanizmasının oluşturulması zorunludur. 4. İşkence ve kötü muamele suçlarından ceza alan görevlilerin, teşkilatın üst düzey yapılanmasında görev alması, bu tür görevlere terfi ettirilmesi mutlak surette yasaklanmalıdır. Aslında işkence ve kötü muamele suçlarından ceza alan görevlilerin, aldıkları cezanın türü ve süresine ve önceki sicil durumlarına bakılmaksızın meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmaları gerektiğinin kabul edilmesi caydırıcılık bakımından önemlidir. 5. Güvenlik görevlileri, ceza infaz memurları, polis ve jandarmaya insan hakları alanında belirli aralıklarla düzenli olarak eğitim verilmelidir. 1.3.4. CEZAEVLERİNE İLİŞKİN ÖNERİLER 1. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin bağımsız kurullar aracılığı ile ziyaret edilerek denetlenebilmesi ve yapılan ziyaretler sonucu hazırlanan raporların kamuoyuna duyurulmasını sağlayan bir mekanizmanın varlığı zorunludur. Bu durum, demokratik devlet ve şeffaflık ilkesi gereği-

13 dir. Her ne kadar, bu alanda Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu kabul edilmiş olsa da; anılan Kanun, OPCAT ve Paris İlkeleri ile uyumlu değildir. Bu yönü ile demokrasi ve insan haklarına saygının gereği olarak anılan Kanun da pek çok açıdan değişiklik yapılması gerekmektedir. Yapılacak yeni düzenlemede aşağıdaki hususların asgari olarak dikkate alınması zorunludur: Ulusal Önleme Mekanizması; üyelerinin atanma süreci ve kriterleri, görev süresi, görev alanı, yetkileri, finansmanı, dokunulmazlıkları ve ayrıcalıkları, görevden alma ve itiraz usulleri de dâhil olmak üzere belli kilit unsurları tanımlayan anayasal ya da yasal bir metin çerçevesinde kurulmalıdır. Anayasal dayanak genel olarak yasal dayanağa tercih edilmelidir. Ulusal Önleme Mekanizması nın mali kaynağı ve yapısı ile yıllık bütçeden sağlanacak tahsisata ilişkin sürece ilişkin tüm ayrıntılar Yasa da düzenlenmelidir. Meclis, mekanizmadan gelecek talep doğrultusunda yıllık genel bütçeyi onaylamalı ve ardından bu bütçe, iktidardaki yetkililerin onayı gerekmeksizin mekanizmanın uygun gördüğü biçimde harcanabilmelidir. Ulusal Önleme Mekanizması nda görev yapacak olanların atama sürecinde münhasıran insan hakları alanında çalışan ve bu alanda toplumun güvenini kazanmış sivil toplum örgütlerine danışılması Yasa ile zorunlu kılınmalıdır. Yasa, Ulusal Önleme Mekanizması nın her bir üyesinin, devlet yetkililerinden kişisel ve kurumsal açıdan bağımsız uzmanlar olmasını gerekli kılmalıdır. Yasa, Ulusal Önleme Mekanizması nın üyelikleri için ilgili uzmanlık alanlarını içeren karma bir görevlendirmeyi zorunlu kılmalıdır. Sözgelimi; avukatlar, doktorlar, psikologlar ve psikiyatrlar, güvenlik görevlerine ilişkin deneyimi olan kişiler, cezaevi ve psikiyatrik kurum yöneticiliği geçmişi olan kişiler, STK temsilcileri, alıkonulma mekânlarına ziyaret deneyimi olan kişiler, antropologlar, sosyal hizmet uzmanları mutlaka oluşum içinde yer almalıdır. Yasa, ulusal önleme mekanizması üyeliklerinde cinsiyet dengesinin sağlanmasını ve engelliler de dâhil olmak üzere ülkedeki etnik ve azınlık gruplarının yeterli temsilinin sağlanmasını mümkün kılacak bir düzenlemeye mutlaka yer vermelidir. Ulusal önleme mekanizması, kendi personelini sadece kendi belirlediği gereklilikler ve kriterler dâhilinde seçme ve işe alma yetkisine sahip olmalıdır. Yasada kurum personelinin nitelik ve sayısı bakımından Devlet Memurları Kanunu na ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkındaki Kanun a yapılan atıflar metinden çıkarılmalıdır. Ulusal Önleme Mekanizması üyelerinin görev süreleri boyunca görevden alınmaları, ancak mekanizmanın ya da meclis üyelerinin büyük bir çoğunluğunun oyuyla mümkün olduğu Yasa da açıkça belirtilmedir. Yasada, Ulusal Önleme Mekanizması nın dışarıdan uzmanlar çalıştırabileceği ve bu uzmanların da Ulusal Önleme Mekanizması nın uzmanlarına (mekanizmanın sürekli çalışanları da dâhil olmak üzere) ziyaretlerde eşlik edebileceği açıkça belirtilmelidir. Yasa, Ulusal Önleme Mekanizması nın tüm üye ve çalışanlarına ve Ulusal Önleme Mekanizması tarafından dışarıdan atanan uzmanlara gözaltına alınma ya da tutuklanma veya kişisel eşyalara el konulma veya bagaj, belge ve haberleşme-

14 ye el konulması ya da bunların denetlenmesi konularında ayrıcalıklar ve dokunulmazlıklar sağlamalı ve Ulusal Önleme Mekanizması nda görev alanlara görevleri süresince yürütülen işlerle ilgili kalıcı bir yargı dokunulmazlığı da sağlamalıdır. Yasal düzenleme, ulusal önleme mekanizmasının önceden haber vermeksizin alıkonulma mekânlarını ziyaret etme yetkisini açık bir biçimde tanımalıdır. Ulusal mekanizma özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerle özel olarak ve gerekirse çevirmen yardımı ile görüşebilmeli; ziyaret etmek istediği yerleri ve görüşme yapmak istediği kişileri belirleme özgürlüğüne sahip olmalı; bütün alıkonulma yerlerine ve bu yerlerin eklenti ve bölümlerine haberli- habersiz girebilmeli; her türlü belgeye ulaşabilmelidir. Yasa, ulusal önleme mekanizmasına özgürlüğünden yoksun bırakılanlar ve başka kişilerle görevliler, diğer tutulanlar veya herhangi başka biri tarafından dinlenmeksizin ve gözlenmeksizin görüşebilme hakkını tanımalıdır. Ziyaret ekibi, görüşmelerini yetkili makamların seçtiği yerlerde gerçekleştirmek durumunda olmamalı, yeterince güvenli bulduğu ve uygun gördüğü herhangi bir yeri seçebilmelidir. Ulusal Önleme Mekanizması; şahitleri huzuruna getirmeye zorlama, delil toplamak için aldığı kararları uygulamayanlara yaptırım uygulama, kamuda bulunanlar da dâhil olmak üzere her türlü bilgi ve belgeye ulaşma; infaz, tutukevi, karakol gibi kişi hürriyetinin kısıtlandığı yerleri sınırsız denetleme, keşif yapma, bilirkişi atama yetkilerine sahip bir kurum olarak düzenlenmelidir. Yasa, Ulusal Önleme Mekanizması nın elindeki bilgileri (hükümete, adli makamlara, yurttaşlara ya da başka örgütlere) açıklamaması noktasında uygulanabilir bir ayrıcalık sağlamalıdır. Ulusal Önleme Mekanizması tarafından elde edilen kişisel verilerin, ilgili kişinin rızası olmaksızın açıklanması önlenmelidir; ancak bununla birlikte yasa, mekanizmanın, kişisel verilerden ortaya çıkan bütünsel sonuçları ve diğer bilgiler açıklanmadan kişisel veriler gerçekten anonim kılınamayacaksa diğer bilgileri de yayınlamasına izin vermelidir. Yasada, belirli yerel ve ulusal makamların ulusal önleme mekanizması ile tavsiyelerin dikkate alınması ve uygulanması konusunda diyaloga girme yükümlülüğü açıkça belirtilmelidir. 2. Cezaevlerinin denetlenmesine ilişkin standartların BM standartlarına uygun hale getirilmesi gerekir. 3. Cezaevindeki çocuk sayısının asgari düzeye indirilmesi gerekmektedir. Çocuk adalet sisteminin reforma tabi tutulması ve çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirlere çok istisnai olarak başvurulmasını temin edecek bir mekanizma kurulması gerekmektedir. Keza, çocukların cezaevinde bulunacakları sürenin kısaltılması ve tutuklulukta geçirecekleri sürenin ve tutukluluk koşullarının, kendi özel koşullarına uygun olması sağlanmalıdır. Çocuklara özgü ıslah evlerinin sayısı arttırılmalıdır. Çocukların yetişkinlerden ayrı tutulmaması, onları, cezaevinde pek çok açıdan korumasız bırakmaktadır. 4. Ceza infaz kurumlarında 2012 yılı itibariyle 104.313 hükümlü, 136.020 tutuklu bulunmaktadır. Tutuklu bulunan kişilerin sayısı, hükümlü olarak bulunanların sayısından fazladır. Geçici bir tedbir olan tutuklama tedbirine bu kadar sıklıkla başvurularak kişilerin özgürlüğünden mah-

15 rum bırakılması, insan haklarıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla, cezaevinde bulunan tutuklu kişilerin sayısının azaltılması için tedbirler alınması gerekmektedir. Keza, cezaevlerinin kapasitesinin yetersiz olması, tutuklu ve hükümlülerin insanlık dışı koşullarda yaşamasına da neden olmaktadır. Bu yönü ile tutuklama tedbirine istisnai olarak başvurulmasını temin edecek yargısal bir uygulamanın geliştirilmesi zorunludur. Her ne kadar tutuklama tedbirinin istisnai olarak uygulanmasını temin etmek üzere 2011 yılı Temmuz ayında yapılan yargı reformu ile CMK da bir takım değişiklikler yapılmış ise de; yapılan değişiklikler yargısal uygulamada gereken karşılığı bulamamıştır. Özellikle tutuklu yargılamaya alternatif olarak getirilen önlemlerin 3713 sayılı kanunda yer alan suçlardan tutuklu bulunanlar bakımından uygulanacağına dair şu ana kadar herhangi bir ciddi emareye rastlanmamıştır. Adalet Bakanlığı 2012 yılı Mayıs ayı istatistiklerine göre; hapishane nüfusunun 8.995 i terör suçlarından dolayı özgürlüklerinden yoksun bırakılanlardan oluşmaktadır ve bu 8.995 kişinin yarısı da haklarında ilk derece mahkemeleri tarafından verilecek kararı beklemektedirler. Bu nedenlerle, yargısal makamların tutuklama tedbirine orantısız bir şekilde başvurmalarının önüne geçilmelidir. 5. Sağlık hizmetleriyle ilgili yeni düzenlemelerin, cezaevi ortamının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmesine dikkat edilmelidir. Cezaevlerindeki doktor, hemşire, hasta bakıcı, psikolog, sosyolog, sosyal araştırmacı kadrolarının sayısı arttırılmalıdır. 6. Tutuklu ve hükümlülerden sürekli hastalık, hastalık ve kocama halinde olanlar titizlikle belirlenmeli, tutuklu ve hükümlüler düzenli olarak sağlık kontrolünden geçirilmeli, tedavileri konusunda özel takibe alınmalı ve evrensel standartlara uygun sağlık hakkından yararlanmaları sağlanmalıdır. Sürekli hastalık, hastalık ve kocama halinde olanların cezaevinden tahliyeleri bakımından Adli Tıp Kurumu nda yaşanan uzun bekleme sürelerinin önüne geçilecek tedbirler alınmalıdır. Adli Tıp Kurumu nun işkence ve kötü muamele olaylarını raporlama bakımından sahip olduğu kötü sicil de dikkate alındığında hasta tutuklu ve hükümlülerin durumlarını değerlendirmek üzere konuyu ivedilikle inceleyecek bağımsız ve tarafsız kişilerden oluşan bir kurul oluşturulmalıdır. 7. Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında halen yürürlükte olan üçlü protokolde değişiklik yapılarak kolluk kuvvetlerinin hasta mahkûmların muayenesinde hazır bulunmaları, - kişinin yargılandığı/hüküm giydiği suç isnadının ne olduğuna bakılmaksızınyasaklanmalıdır. 8. F Tipi cezaevlerindeki tecrit uygulamaları tek başına işkence ve kötü muamele niteliğindedir. Yine, tecrit uygulaması, bu cezaevlerinde bulunan kişileri, işkence ve kötü muameleye karşı daha da korumasız bırakmaktadır. Bu yönü ile; cezaevlerindeki tecrit uygulamasına derhal son verilmelidir. 9. Tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerine sevk ve nakilleri sırasında yaşanan işkence ve kötü muamele olaylarının önüne geçilmesi için her türlü tedbir alınmalıdır. Tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerinde kullanılan araçların belli bir yaşın üzerinde olmaması ve düzenli kontrollerinin yapılması zorunlu olmalıdır.

16 2. TOHAV İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE İZLEME RAPORU 2.1. GİRİŞ İnsanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında değerlendirilmesi gereken işkence ve kötü muamele suçuna ilişkin olarak suçun önlenmesi ve etkin mücadele için kullanılabilecek yöntemlerden biri etkili izleme dir. Bu sene yürütmüş olduğumuz izleme ve izleme faaliyetinin bir sonucu olarak ortaya çıkan elinizdeki rapor da bu anlayış çerçevesinde hazırlanmıştır. Soruna ve çözüme odaklı göstergeler yoluyla Türkiye deki işkence ve kötü muamele vakalarını görünür kılma, önleme ve etkin mücadele alanlarında kanıt niteliğinde belge olma hedefindeki raporumuz, geçen sene olduğu gibi bu senede günlük olarak taranan gazete, haber ajansı ve internet sitelerinde yer alan işkence ve kötü muamele haberlerinin izlenerek derlenmesi ile ortaya çıkmıştır. Geçen sene belirlemiş olduğumuz temel göstergeler bu raporumuzda da yer almış olup, raporumuz temel olarak 3 bölümden oluşmaktadır. İşkence ve kötü muamele ihlalleri birinci bölüm kapsamında askeri kuvvetler ile kolluk güçleri tarafından gerçekleştirilen işkence ve kötü muamele ihlalleri ile cezaevlerinde yaşanan işkence ve kötü muamele ihlalleri ve sağlık sorunları yer almıştır. Dezavantajlı gruplara (sığınmacı ve mülteciler, LGBTT bireyler, çocuklar ve kadınlar) uygulanan işkence ve kötü muamele ihlalleri ayrı bir gösterge olarak bu başlık altında yer almaktadır. İkinci bölüm ise; işkence ve kötü muamele alanında adli ve idari soruşturma ve kovuşturmaların takip edilmesi, sorun alanlarının tespitini ve çözüm önerilerinin oluşturulmasına da katkı sağlamak üzere işkence ve kötü muamele iddiaları kapsamında devam eden soruşturma ve davalar, işkence ve kötü muamele suçlarına ilişkin sonuçlanan dava ve soruşturmalar, işkence ve kötü muamele suçlarına ilişkin Yargıtay ve Danıştay kararları ve AİHM de sonuçlanan işkence ve kötü muamele davaları başlıklarından oluşmaktadır. Üçüncü son bölüm ise; bu sene çıkarılan yasal düzenlemeleri veya değiştirilen hükümler ile mahkeme kararlarını içeren mevzuat başlığıdır. Yine her başlığın altında değerlendirme alt başlığı ile ilgili bölüme ait çeşitli göstergelerin yer aldığı veriler ile bu veriler kapsamında sivil toplum örgütleri, ilgili kurum, kişilerce ve hükümet tarafından sunulan ya da açıklanan bilgiler yer almaktadır. Öneriler alt başlığında ise o bölüm ile ilgili bu dönem yaşanan sorunlar kapsamında tespit ettiğimiz sorunlar ve bunlara yönelik çözüm önerilerimiz yer almaktadır.

17 2.2. İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE İHLALLERİ 2.2.1. ASKERİ MAKAMLAR TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEN İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE İHLALLERİ 1- Hakkâri nin Şemdinli İlçesi ile Derecik Beldesi arasındaki arama noktasında bulunan Ortaklar Karakolu nda görevli olan ve psikolojik sorunu olduğu iddia edilen İsmail adındaki uzman çavuşun, "Bu bölgeye kan kusturacağım" diyerek yurttaşlara keyfi uygulamalarda bulunduğu iddia edildi. Söz konusu uzman çavuşun Şemdinli nüfusuna kayıtlı olmayan yurttaşları araçlardan indirerek kimlik kontrolü yaptığı, kimliklerini GBT'den sorgulattığı ve üst aramalarını yaptıktan sonra Derecik ten gelen araçlara bindirerek geri gönderdiği ileri sürüldü. İsmini vermek istemeyen bir köylü; Sürekli geçiş noktasında kalan uzman çavuş, yurttaşların aracının anahtarlarını alarak keyfi olarak araçlara el koyuyor. Araçlarla operasyona çıkıyor. Çoğu zaman da yurttaştan aldığı araçlarla tek başına Derecik e, Şemdinli ye ve çevre köylere sivil elbiselerle çıkıyor, bu uzman çavuşu defalarca şikâyet ettiklerini, ancak Binbaşının "Boş verin psikolojik sorunları var idare edin" diyerek olayı geçiştirdiğini söyledi. Karakol komutanı ise, şu ana kadar konuya dair kendilerine yapılmış bir başvuru olmadığını söyledi. ( Ortaklar Karakolu'nda 'keyfi muamele' iddiası, http://diclehaber.com.tr, 14.03.2012) 2- Hani ilçesine bağlı Topçular köyünde, hayvanlarını otlatan Bedriye Gezen adlı kadına askerler tarafından ateş açıldığı iddia edildi. Omzundan yaralanan Gezen, Hani Devlet Hastanesi ne kaldırılarak tedavi altına alındı. İlk müdahalenin ardından Gezen, ambulansla Diyarbakır a sevk edildi. Görgü tanıkları, Gezen e askerlerin ateş açtığını iddia etti. ( Askerler kadına ateş açtı, 05.05.2012) 3- Mardin nüfusuna kayıtlı Damhat Çakal, sağlam gittiği Balıkesir in Samandır a ilçesindeki askeri birlikte gördüğü işkencelerden dolayı akli dengesini yitirdi. Evden hiç çıkmayan ve sürekli ağlayan Çakal ın babası Şehmus Çakal, oğlunun 5 ay kaldığı askeriyede 2 ayını askeri cezaevinde geçirdiğini söyledi. Askerdeyken oğlunun kafasına vurulduğunu ve çok dövüldüğünü anlatan Şehmus Çakal, Oğlumun askeri cezaevine atıldığını duydum ve hemen ziyaretine gittim. Ancak oğlum orada olmasına rağmen beni görüştürmediler. dedi. Oğlu için GATA dan çürük raporu aldıklarını ve eve getirdiklerini ifade eden baba Şehmus Çakal, çocuğunu bu hale getirenlerden hesap sorulmasını istedi. ( Bu kez delirttiler, 15.05.2012) 4- Hakkâri nin Şemdinli ilçesine bağlı Güzelkonak Karakolu na bağlı askerlerin, karakolun üst kısmında bulunan arazilerinde oturan Töre ailesinin üzerine ateş açtığı ve bunun üzerine eve gitmeye çalışan 20 yaşındaki Fatih Töre adlı genci karakola götürüp öldüresiye darp ettiği belirtildi. Karakolda darp edilen gencin babası Tayyar Töre, arazilerinde oturdukları bir esnada askerleri gördüğünü ve bunun üzerine çocuklarını hemen eve gönderdiğini belirtti. Ancak askerlerin bir anda önlerini kestiğini ifade eden Töre, Üzerimize kurşun sıktılar. Yanımda 20 yaşındaki oğlum da vardı. Yakın mesafeden üzerimize onlarca kurşun sıktılar. Ne olduğunu anlayamadan çocuğu alıp karakola götürdüler. Çocuğumu karakolda dövmüşler. Devlet kendi insanına

18 bunu yapar mı? Bunun peşini bırakmayacağım dedi. ( Önce kurşun sonra dayak!, 06.06.2012) 5- Şırnak'ın Silopi ilçesinden Irak'a açılan Habur Sınır Kapısı girişinde, kuyrukta bekleyen sürücülerin "hırsızlık" şikâyetleri üzerine askerler tarafından seyyar satıcılıkta yapan bir grup çocuk, Habur un giriş kapısının hemen yanında daha önce nöbet yeri olarak kullanılan boş kulübeye götürülerek bölgeden uzaklaşmaları konusunda uyarıldı. Bu sırada bir askerin çocuklara ikazda bulunurken ellerini açtırıp coplu vurması kameralara yansıdı. Daha sonra serbest bırakılan gruptan bazı çocuklar, askerlerin ikazda bulunurken copla ellerine ve ayaklarına vurduğunu söyledi. ( Askerden çocuklara sıra dayağı, http://www.radikal.com.tr, 18.07.2012) 6- Van'ın Çaldıran İlçesi'nde bulunan Soğuksu Köyü'nün Gülizar Mezrası'nda kaybolan koyunlarını bulmak için evden çıkan 19 yaşındaki Veysi Ecer'e, sabah saatlerinde askerler tarafından dur ihtarı yapılmadan ateş açıldı. Sırtına ve koluna iki merminin isabet ettiği Ecer, kaldırıldığı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yoğun bakıma alındı. Ameliyat edilen Ecer'in hayati tehlikesinin devam ettiği ve ikinci bir ameliyat olma durumunun olduğu belirtildi. Ecer ailesine askeriyenin şu ana kadar konu ile ilgili hiçbir bilgilendirme yapmaması ise dikkat çekti. Ecer'in Gülizar Mezrası'nda bulunan Ersani Karakolu askerleri tarafından vurulduğunu doğrulayan amca Mehmet Şirin Ecer, "Yeğenim bir arkadaşıyla beraber koyunlarını aramaya gitti. Yeğenimle beraber olan diğer genç bize askerlerin hiçbir ihtar yapmadan kendilerine ateş açtığı bilgisini verdi. Yeğenimin gittiği bölge yasak bölge değil. Bütün köylülerin rahatlıkta gittiği alandır" dedi. ( Askerlerin vurduğu Ecer'in hayati tehlikesi sürüyor, http://diclehaber.com.tr, 24.07.2012) 7- BDP'nin düzenlediği mitingde katledilen Murat Elibol'un protestosuna katıldıkları için haklarında dava açılan 6'sı tutuklu 9 kişinin yargılandığı davanın Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ikinci duruşmasında savunma yapmak istediklerini mahkeme başkanına iletti. Mahkeme başkanı ise, "Savunmalarınız dava ile ilgili değil" diyerek savunma talebini kabul etmedi. Bunun üzerine sanıklar, "Biz o zaman duruşmaya devam etmek istemiyoruz" dedi. Mahkeme başkanı ise "Yani duruşmayı boykot mu ediyorsunuz" dedi. Sanıklar, "Evet boykot ediyoruz" dedi. Mahkeme başkanı ise, "O zaman duruşma salonundan çıkan" demesi üzerine jandarma sanıklara coplarla saldırdı. Mahkeme tarafından verilen kısa bir aranın ardından verilen kararda, sanıklara saldıran er Yunus Avcı hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verildi. ( Mahkemeyi boykot eden sanıklara jandarma saldırdı, http://diclehaber.com.tr, 26.07.2012) 8- Diyarbakır ın Lice ilçesi Kayacık köyünde 2 askerin yaşamını yitirdiği patlamanın ardından araçla olay yerinden geçen inşaat işçilerinin tarandığı ve 1 işçinin yaralandığı ortaya çıktı. Taranan işçilerden Osman Damla adlı inşaat işçisi, yaşanan olayı anlattı. Çatışmanın olduğu bölgedeki karakolun önünden geçtiklerinde herhangi bir Dur ihtarının yapılmadığını dile getiren Damla, askerlerin arabaya öldürme amacı ile ateş ettiğini belirtti. Damla, cama gelen kurşunlar sonucunda vücuduna ve gözüne cam parçalarının isabet etmesi sonucu yaralandığını belirtti. Damla, kendilerine hazırlanan ve şikâyetçi olmadıkları şeklinde ibarelerin bulunduğu tutanağın zorla imza-

19 latıldığını belirtti. Hastaneden rapor alan Damla, savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını kaydetti. ( İnşaat işçileri tarandı!, 06.08.2012) 9- İzmir Merkez Komutanlığı'na bağlı askeri cezaevinde dün intihar ettiği iddia edilen zorunlu askerlik yapan er Hitami Yörük'ün cenazesi ailesine teslim edildi. Askeri savcılık tarafından yapılan incelemelerin ardından Yörük'ün kendini astığı iler sürüldü. Yörük'ün cenazesi İzmir Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi işlemlerinin ardından memleketi Balıkesir'de toprağa verilmek üzere yola çıkarıldı. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Kars Milletvekili Mülkiye Birdane'nin şüpheli asker ölümleri hakkında verdiği soru önergesini yanıtlayan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, son iki buçuk yılda kışlalarda 252 ölüm gerçekleştiğini, bunlardan 175'inin kayıtlara intihar olarak geçtiğini açıklamıştı. ( Askeri Cezaevinde İntihar İddiası, http://www.bianet.org, 22.08.2012) 10- Giresun un Espiye İlçe Adliyesi nde önceki gün görülen bir davanın karar duruşmasında jandarma, cezayı çok buldukları için tepki gösteren sanıklara biber gazı sıktı. Duruşmada yaşananları anlatan avukat Emel Bodur, hâkim Bayram Ali Kesimal ın sanıkların tutukluluklarının devamına karar verdiğini ifade ederek şunları söyledi: "Hâkim sanıklara değişik cezalar verildiğini açıkladı ve salondan çıktı. Erol ve Mustafa Karadere ile avukatları Sabri Öztürk de salondan ayrıldı. Ancak cezayı çok bulan sanıklar tepki gösterdi. Biz toparlanmaya çalışırken jandarma önce tutuklu Hakan Demiral a, daha sonra da diğer sanıklara biber gazı sıktı. Sineksavar ilacı gibi etrafa biber gazı sıkmaya başladılar. Avukat olan nişanlım Ufuk Kılıç astım hastası olduğunu söyledi ancak yine durmadılar. Bana da 'Avukat olsan ne yazar?' şeklinde tepki gösterdiler. Biber gazından mahkeme salonunda bulunan yaklaşık 12 kişi etkilendi. Avukat arkadaşlarla Espiye Devlet Hastanesi ne gittik ve uzun süre müşahede altında kaldık. Mahkeme salonunda böyle bir şey olmamalıydı." dedi. ( Mahkemede sanıklara biber gazı, http://www.ntvmsnbc.com, 24.08.2012) 11- Diyarbakır'da çeşitli yasadışı gösteri ve molotoflu eylemlere katıldıkları gerekçesiyle 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan bir sanık yazılı savunma talebi kabul edilmeyince slogan attı. Görevli askerler sanıkları dışarı çıkarmak için müdahalede bulundu. Bu sırada bir asker sanıklardan birinin kafasına yumruk vurdu. Mahkeme başkanı, olup bitenleri tek tek duruşma tutanağına geçirtti. Ardından yumruk atan askerin duruşma salonundan çıkmasına izin vermeyip kimliğini tespit etti. Hâkim, cezaevi ekibinde görevli er hakkında, "Tutukluyu darp etmek ve kötü muamelede bulunmak" suçundan savcılığa duyurusunda bulundu. ( Hâkim, sanığa vuran askeri şikâyet etti, http://www.sabah.com.tr, 27.08.2012) 12- Uşak İl Jandarma ve Garnizon Komutanlığı'na bağlı Güre Beldesi Jandarma Komutanlığı'nda görevli 20 yaşındaki jandarma er İmam Bildik, 9 Ekim'de dört asker arkadaşı ve komutanla devriyeye çıktı. Bu sırada cep telefonuyla konuştuğu iddiasıyla kimliği açıklanmayan komutanla tartışan Bildik'in hareket halindeki araçtan atladığı iddia edildi. Uşak Devlet Hastanesi ne kaldırılan Bildik, 15 Ekim 2012 günü akşam saatlerinde hayatını kaybetti. Şüpheli asker ölümleriyle yakından ilgilenen Avukat Reyhan Yalçındağ Baydemir, Bildik'in intihar etse