Delhi Türk Sultanlarından BALABAN HÂN (öl. h. 686/ m. 1287) Doç. Dr. Ali Fuat Bilkan Fatih Üniv. Öğretim Üyesi ÖZET Bu çalışmada Hindistan da 1266-1290 yılları arasında hüküm süren Balabanlılar Türk Sultanlığının tahtında bulunan Balaban Hanın hayatı anlatılmıştır. Balaban Hanın Delhi Türk Sultanlığına nasıl yükseldiği ve daha sonra sultan olunca (M. 1266) Moğollarla ilişkileri ve devlet içindeki kültürel faaliyetlerinden bahsedilmiştir. ABSTRACT The life of Balaban Khan who ruled India from 1266 to 1290 under Balaban Sultanate (a Turkish Saltanate) is narreted. His ascension to the throne of Delhi Turkish Sultanate, its relations with the Mongols (1266), and culturel activities with in state system are dealt with. Hindistan yarımadasında tarih boyunca pek çok Türk Devleti kurulmuştur. 1206 ile 1526 yılları arasında kuzey Hindistan da hüküm süren Dehlî Türk Sultanlıkları, Kutbîler (1206-1266), Balabanlılar(1266-1290), Kalaç Sultanlığı (1290-1320), Tuğluklular (1320-1414), Seyyidîler (1414-1451) ve Lodîler (1451-1526) den oluşmaktadır. Son Lodî Sultânı İbrahim Lodî yi mağlub eden Muhammed Zahirüddin Bâbur, daha geniş bir coğrafyayı kapsayacak olan Babur Devleti ni kurmuştur. Bu devlet, 1526 ile 1858 yılları arasında tam 332 yıl hüküm sürmüştür. (Bayur, 1987) Hindistan coğrafyasının Türkleşmesi ve İslâmlaşması sürecinde, Moğol baskısından kaçarak Hindistan coğrafyasına yerleşen göçmenlerin rolü büyüktür. Cengiz Han ordularının önünden kaçan muhacirlerin oluşturduğu ilk dalga İltutmuş un Delhi deki sarayına İran dan yöneticiler, Çin den ressamlar, Buhara dan ilahiyatçılar, her taraftan derviş ve şeyhler, her bölgeden kadın ve erkek sanatkârlar, Yunan tıbbında usta doktorlar ve nihayet filozoflar getirmiştir (Aziz Ahmed, 1995 : 33) Bu göç dalgaları, Muhammed bin Tuğluk zamanında da devam etmiştir. Böylece zamanla bu bölgede yoğun bir Türk ve müslüman nüfusu da oluşmaya başlamıştır.
Dehli Türk Sultanlığı, bir bakıma Gazne Devletinin devamıdır. Gazneli Mahmud un Hindistan a seferler düzenlemesiyle ordusuna, Afganlı, İranlı ve Türk asıllı olup Afganistan da yerleşmiş bulunan Halaçlar ile çok sayıda Orta Asya Türkünün katılması üzerine, Mahmud devri Maveraünnehr ile Hindistan arasında bir göç köprüsü olmuştur. Böylece çok sayıda âlim ve Türk cengâveri Türkistan ı terk edip Hindistan da yerleşmeye başlamışlar ve burada büyük ilgi görmüşlerdir (Türkmen,1989:IX). Hindistan coğrafyasında giderek artan Türk nüfusu, irili ufaklı beyliklerin ve devletlerin kurulması ve bölgenin Türk hâkimiyetine girmesi sonucunu doğurmuştur. Delhi Türk Sultanlıklarından biri olan Balabanlılar, sadece yirmi dört yıl devam etmiş kısa ömürlü bir devlettir. Balabanlılar Devleti kurucusu ve Gıyâsüddîn Uluğ Hân lâkabıyla da bilinen Balaban Hân, XIII. yüzyılda kurulan Dehlî Türk Devletinin önemli hükümdarlarındandır. Türk hakan Aybek tarafından kurulan Dehlî Türk Devleti, Sultan İltutumuş zamanında en parlak çağını yaşamıştır. Ancak İltutmuş un ölümünden sonra devlette dağılma tehlikeleri baş göstermiştir. İşte tam bu sırada tahta çıkan Balaban, devletin düzenini sağlamış ve kısa sürede devletin yapısını kuvvetlendirmiştir. Balaban, Kırklar denilen Türk beyleri ve valilerini, birliğin temini konusunda bir araya getirebilmek için büyük çaba göstermiştir. Balaban ismi, Türkçe bir isim olup doğan, çakır ve şahin gibi avcı kuş anlamına gelmektedir. Kıpçak Türklerinden Alperi kabilesine mensup olan Balaban kabile hânının oğludur. Balaban, gençliğinde kardeşi ile birlikte Moğollara esir düşmüş ve önce Bağdat a oradan da Gücerat a götürülmüştür. Gücerat ta Hoca Cemâlettin Basrî tarafından satın alınan Balaban, iyi bir eğitimden geçirilmiş ve 1233 yılında Delhî ye gönderilerek Sultan İltutmuş un sarayına yerleştirilmiştir. Burada kırk Memluk emiriyle birlikte âzât edilen Balaban Hân, sırasıyla emîr-i şikârlık, mîrâhurluk ve emîr-i hâciplik makamlarında bulunmuştur. Balaban Hân, 1245 te komutasındaki orduyla, Sind i istilâ eden Moğolları yenilgiye uğratmış ve 1246 da Nâsırüddin Mahmud tarafından vezir tayin edilmiştir. Yaklaşık yirmi yıl boyunca vezirlik makamında oturan Balaban, halkın büyük sevgisini kazanmış ve 1249 da Uluğ Hân ünvanıyla, Nâsırüddin Mahmud b. İltutmış ın nâipliğine getirilmiştir. Sultan ın kızıyla da evlenen Balaban Hân, devlet idaresinde itibârlı bir yer kazanmıştır. Hint racalarından Çahâr Deva yı yenerek 1252 de Delhî ye girmeyi başaran Balaban, başarılarını çekemeyen rakipleri tarafından gözden düşürülmüş ve bunun sonucu olarak bir süre saraydan uzaklaştırılmıştır. Ancak devlette işlerin kötüye gitmesi üzerine Türk beylerinin de ısrarıyla, Balaban ın rakibi Hint dönmesi Reyhân azledilerek, 1 Şubat 1254 te Balaban yeniden Delhi sarayına davet edilmiştir.
Balaban, İltutmuş un iktidarı boyunca, vezirlik makamında büyük başarılar elde etmiş ve hem Moğollara karşı hem de Hint racalarına karşı zaferler kazanmıştır. Bütün bu başarıları ve sultanla olan akrabalık bağı, İltutmuş un ölümünden sonra Balaban ın Gıyaseddin lakabı ile tahta geçmesini kolaylaştırmıştır. (h.664/ m.1266) Balaban Hân, içte ve dışta asayişi temin ederek Moğol tehlikesine karşı koyabilecek kuvvetli bir ordu kurmuştur. İsyancı beyleri cezalandıran ve içeride can ve mal güvenliğini sağlayan Balaban Han, Lakhnauti ve Bengal valisi Toğrul un isyanını bizzat bastırarak Bengal valiliğine oğlu Buğra Hân ı tayin etmiştir. Kırk yıl gibi uzun bir süre devlet yönetiminde bulunan Balaban Hân, iyi bir haber alma teşkilatı(berîd) kurmuştur. Hindistan daki İslâm nüfuzunun genişlemesini sağlayan Balaban Hân, âdil bir yönetim anlayışını hâkim kılmış ve sanatçıları, ilim adamlarını koruyarak başarılı bir devlet adamı kimliği ortaya koymuştur. Balaban ın saltanatı sırasında, Feridüddin Mes ûd, Sadrüddin b. Bahaüddin Zekeriya, Bedrüddin Gaznevî gibi şeyhler, Hamîdüddin, Bedrüddin Dımışkî, Hüsamüddin gibi tıp âlimleri, Hüsrev-i Dehlevî ve Hasan-ı Dehlevî gibi şairler, büyük iltifatlara mazhar olmuşlardır. Balaban Hân, Delhi yi Moğol saldırılarından korumak için oğlu Muhammed Hân ı Pencab a göndererek buradaki Moğol akınlarını geri püskürtmeyi başarmıştır. Ancak halkın çok sevdiği bu şehzadenin bir süre sonra Moğollar tarafından şehit edilmesi, Balaban Hân ı derinden etkilemiş ve devletin istikbâlini de tehlikeye sokmuştur. Gerçekten de Şehzade Muhammed, babasının yerini tutabilecek yegâne taht vârisiydi. İlim erbabına ve sanatçılara sahip çıkan Muhammed, devrin şairlerine ihsanlarda bulunmakta ve şiir sohbetlerine bizzat katılmakta idi. Büyük şehzadesinin vefâtından sonra, bir yandan devlet işlerini yürüten Balaban Hân, bir yandan da onun yasını tutmuş ve 1287 de seksen yaşında vefât ettiği ana kadar, oğlunun acısını unutmamıştır. Balaban Hân ın mezarı Delhi civarında olup kubbesi yıkılmış ve mezar taşları tahrip olmuş bir haldedir. Balaban ın ölümünden sonra, tahta Balaban Hân ın torunlarından Muizzeddin Keykubat ve kısa bir süre sonra da onun oğlu Keyümers geçmiştir. Ancak yeteneksiz ve dirayetsiz olan bu kişiler, devleti ayakta tutmayı başaramamış ve Balabanlılar ın saltanatı 1290 yılında sona ermiştir. Böylece saltanat Memlük Türklerinden olan Kalaçlar ın eline geçmiştir. BALABANLILARIN SOY AĞACI
? Gıyasüddin Balaban Aybeg Keşlü Hân (1266-1287) Alâüddin Muhammed Mahmud Buğra Hân Muhammed Sultan Keyhüsrev Rüknüddin Keykâvus Şemsüddin Fîrûz Muizzüddin Keykubad (1287-1290) Şemsüddin Kiyümers
(1290) Kutlug Hân Hâtim Hân Gıyasüddin Nâşirüddin Buğra Şâh Bahadı KAYNAKLAR : Aziz Ahmed (1995), Hindistan da İslâm Kültürü Çalışmaları, İstanbul. Bayur, Y. Hikmet (1987), Hindistan Tarihi, C.I, TTK. Yay., Ankara. Bıyıktay, Halis (1989) Timurlular Zamanında Hindistan Türk İmparatorluğu, Ankara. Bilkan, Ali Fuat (1996), Hindistan Kütüphanelerinde Bulunan Türkçe El Yazmaları, Türk Dili, Sayı: 532, Nisan. Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi (1988), c.9, Çağ Yay. İst. Köprülü, M. Fuad (2001), Balaban, İslam Ansiklopedisi, c.ii, MEB., 5. bs., İstanbul, s.263-268 Merçil, Prof.Dr. Erdoğan (1985), Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, İstanbul. Rasonyı, Prof.Dr. Laszlo (1971), Tarihte Türklük, Ankara. Rızvı, S.A.A. (1996), The Wonder That Was India, Part I-II, New Delhi S. Abıd Husaın (1994), The Natonal Culture Of Indıa, New Delhi. Togan, Zeki Velidi (1960), Tahran Kütüphanelerinde Hindistan dan Gelen Eserlerde Çağatay Dil ve Temürlü Sanat Âbideleri, TTK. Belleten, Temmuz 1960, C. XXIV, sayı: 95, s. 441-445
Türkmen, Erkan (1989), Emir Hüsrev-i Dihlevî nin Hayatı, Eserleri ve Edebî Şahsiyeti, Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara.