ARKEOJEOFiZiK KÜLTÜR MİRASIMIZ, TORUNLARIMIZIN EMANETİ İÇİN NEDEN, NEREYE?

Benzer belgeler
ARKEOJEOFiZiK KÜLTÜR MİRASIMIZ, TORUNLARIMIZIN EMANETİ İÇİN NEDEN, NEREYE?

Kanun No Kabul Tarihi :

OYGU MEZARLARIN ÖZDİRENÇ YÖNTEMİ İLE ARAŞTIRILMASI: NAGİDOS VE PATARA ÖRNEKLERİ

MUGLA LETOON ANTİK KENTİ ÖZDİRENÇ UYGULAMALARI

YAPI DENETİM SEKTÖRÜNDE YER RADARI YÖNTEMİ

KIBRIS TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ YASASI (21/2005 Sayılı Yasa) Madde 18 Altında Yapılan Tüzük

MEVZİİ İMAR PLANINA ESAS JEOLOJİK-JEOTEKNİK ETÜT RAPORU

BETONARME BĠR OKULUN DEPREM GÜÇLENDĠRMESĠNĠN ĠDE-CAD PROGRAMI ĠLE ARAġTIRILMASI: ISPARTA-KESME ĠLKÖĞRETĠM OKULU ÖRNEĞĠ

Tel: (224) Tel iç hat: Faks: (224) Faks iç hat: temel terim, kavramlar.

Kültür ve Turizm Bakanlığından: İZMİR 1 NUMARALI KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR /687 Toplantı Tarihi ve No :

ZEMİN İNCELEMELERİ. Yetersiz Zemin İncelemesi Sonucu Ortaya Çıkabilecek Kayıplar. İçin Optimum Düzey. Araştırma ve Deney

İNM 106 İnşaat Mühendisleri için Jeoloji

JEOLOJİ MÜHENDİSİ A- GÖREVLER

INS13204 GENEL JEOFİZİK VE JEOLOJİ

ARKEOJEOFİZİKSEL ÇALIŞMA RAPORU

HAKKIMIZDA ÇALIŞMA ALANLARIMIZ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ

GELENEKSEL YAPILARIN RESTORASYONUNDA MALZEME, TEKNOLOJİ VE TEKNİKLERİN ARAŞTIRILMASI GELİŞTİRİLMESİ

Fen / Fizik Öğretimi I : Açılımlar, Gelişmeler ve Yeni Yaklaşımlar Fen ve Teknoloji/Fizik Öğretim Programlarının

TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ VE SİT ALANLARININ KORUNMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN GEREKLİ PROJELER VE PLANLAR NELERDİR?

Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Yılı Kurumsal Mali Durum Ve Beklentiler Raporu

STRATONIKEIA ANTİK KENTİ SU YAPILARI. Antik kent Muğla Milas yolu üzerindedir. Aşağıda görüldüğü gibi Helenistik kurulmuştur.

Sağlık Sektörünün Olmazsa Olmazı: Tıbbi Malzeme Alt Sektörü

UNESCO Dünya Mirası.

TÜRKİYE NİN DEPREM GERÇEĞİ. Deprem Bölgeleri Haritaları ve Deprem Yönetmeliklerinin Tarihsel Gelişimi

YAPI TEKNOLOJİSİ DERS-2

ARKEOLOG TANIM A- GÖREVLER

KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ VE EKİPMAN

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

1.2. Aktif Özellikli (Her An Deprem Üretebilir) Tektonik Bölge İçinde Yer Alıyor (Şekil 2).

MTA Genel Müdürlüğü Tarafından Yürütülen TUCBS ve INSPIRE Standartları Çalışmaları


Analitik Etütlerin Mekansal Planlamadaki Yeri ve Önemi

Yrd.Doç.Dr. MURAT ÇEKİLMEZ

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU

A. BİÇİME İLİŞKİN ANALİZ VE DEĞERLENDİRME

ORMAN YOLLARININ UZAKTAN ALGILAMA VE CBS İLE PLANLANMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

BURSA ĠLĠ ĠÇĠN ZEMĠN SINIFLAMASI VE SĠSMĠK TEHLĠKE DEĞERLENDĠRMESĠ PROJESĠ

Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dâhil) Projesi için Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED): Ekler

Kültür ve Turizm Bakanlığından: KARABÜK KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR 74.01/469 A.U Toplantı Tarihi ve No : 24/02/

OKMEYDANI TARİHİ SİT ALANI DÖNEM ÖDEVİ

Çevre Alanında Kapasite Geliştirme Projesi Düzenleyici Etki Analizi Ön Çalışma

(11 Ocak 1995 tarihinde Bakanlık vekillerinin 525inci toplantısında Bakanlar Komitesince kabul edilmiştir)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI TARİHİ BAHÇELERDE RÖLÖVE VE RESTORASYON

21- BÖLGESEL POLİTİKA VE YAPISAL ARAÇLARIN KOORDİNASYONU

ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ

2014 Yılı Akhisar Thyateira (Thyatira) Antik Kenti ve Hastane Höyüğü Kazıları

J. MELLAART ÇATALHÖYÜK Ü BULUNCA, TARİH DEĞİŞTİ

Program Eğitim Amaçları

YAPILARIN ZORLANMIŞ TİTREŞİM DURUMLARININ ARAŞTIRILMASI

İZMİR İLİ, ALİAĞA İLÇESİ, ÇAKMAKLI KÖYÜ, LİMAN AMAÇLI 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DİLEK ÇAKANŞİMŞEK ŞEHİR PLANCISI

ARAZİ VERİLERİ Grup Koordinatörü: Y. Doç.Dr. Ahmet Türer. Yapısal Durum Araştrımaları Grubu Doç. Dr. Uğurhan Akyüz

PARK-BAHÇE VE PEYZAJ MİMARİSİ

Aspendos Antik Kenti Sponsorluk Dosyası

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ- YAPI MALZEMELERİ LABORATUARI. Kemal Tuşat YÜCEL

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü

OYUNLAR TEORİSİNİN MADEN ARAMALARINA UYGULANMASI

Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda. İşveren Yükümlülükleri -II- Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda İşveren Yükümlülükleri -II-

Dünya CBS Günü Kasım 2015, Ankara

BİNA VE BİNA TÜRÜ YAPILAR (KATEGORİ 2 ve 3) İÇİN PARSEL BAZINDA DÜZENLENECEK ZEMİN VE TEMEL ETÜDÜ (GEOTEKNİK) DEĞERLENDİRME RAPORU FORMATI

T.C. İSTANBUL İLİ BEŞİKTAŞ BELEDİYE BAŞKANLIĞI EMLAK VE İSTİMLÂK MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARINA İLİŞKİN YÖNERGE

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ GÖLLER YÖRESİ ARKEOLOJİ ARAŞTIRMA UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

İMAR PLANINA ESAS JEOLOJİK-JEOTEKNİK ETÜT RAPORU

Eşdeğer Deprem Yüklerinin Dağılım Biçimleri

Özel Güvenlik Hizmetleri Birgül TOSYALI SARIKAYA

8.0 PLANLAMA UYGULAMA ARAÇLARI

Kültür ve Turizm Bakanlığından: ANTALYAKÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR Toplantı Tarihi ve No : /123 Karar Tarihi ve No :

Ders Notları 3 Geçirimlilik Permeabilite

BAĞIMSIZ PROJE DENETİMİNİN ESASLARI ve HESAP RAPORU HAZIRLANMASI

Güney Akım Açık Deniz Boru Hattı Türkiye Bölümü

KAMP STAJI HAZIRLIK NOTU (SP)

İMAR VE ŞEHİRCİLİK DAİRESİ BAŞKANLIĞI PLANLAMA ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ

JEOLOJİK-JEOTEKNİK BİLGİ SİSTEMİNE BİR ÖRNEK: AKSARAY İL MERKEZİ

MÜHENDİSLİK JEOLOJİ. Prof. Dr. Şükrü ERSOY SAATİ : KREDİ : 3

7. Self-Potansiyel (SP) Yöntemi Giriş...126

Administrator tarafından yazıldı. Çarşamba, 22 Haziran :58 - Son Güncelleme Cuma, 24 Haziran :48

KORUNMASI GEREKLİ TAŞINIR KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ TASNİFİ, TESCİLİ VE MÜZELERE ALINMALARI HAKKINDA YÖNETMELİK

Potansiyel. Alan Verileri İle. Hammadde Arama. Endüstriyel. Makale

ZEMİN ETÜTLERİ "Bayındırlık ve Iskan Bakanlığı'na Odamızca yeni çıkarılması Programlanan yönetmelikte değerlendirmek üzere sunduğumuz görüşümüz"

Üniversite Bölümü/Mimarlık Bölümü/Mimarlık

YEŞİLOVA HÖYÜĞÜ- İZMİR İN PREHİSTORİK YERLEŞİM ALANI

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI GAZİANTEP KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR

2023 e Doğru Kentsel Dönüşüm, Ulusal Çevre Politikaları ve Sektörden Beklentiler. 23 Ocak 2015, İstanbul. Sayın Bakanım,

Sağlıklı Kentleşme, Nitelikli Yapılaşma, Kültürel, Tarihi ve Doğal Çevre Değerlerinin Korunarak Geliştirilmesi İçin

Kültür ve Turizm Bakanlığından: ÇANAKKALE KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR Toplantı Tarihi ve No : Karar Tarihi

Zemin ve Asfalt Güçlendirme

Kültür ve Turizm Bakanlığından: KAYSERİ KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR Toplantı No. ve Tarihi : Toplantı Yeri Karar No.

DOĞRUDAN FAALİYET DESTEĞİ

JEOFİZİK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜM LABORATUVARLARINDA DÖNER SERMAYE KAPSAMINDA YAPILAN İŞLERİN GÜNCEL FİYAT LİSTESİ

Zaman Ortamı Yapay Uçlaşma (Time Domain Induced Polarization) Yöntemi

Tarih Öncesi Yerleşim Bathonea da Uygulanan Jeofizik Çalışmalar. Geophysical Application of a Prehistoric Settlement at Bathonea

TÜRKİYE DE İNŞAAT SEKTÖRÜ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

HİERAPOLİS, 06/08/14-21/08/14 ÇALIŞMALARI MERMER RESTORASYONU ÇALIŞMALARI

İZMİR İLİ URLA İLÇESİ ZEYTİNELİ MAHALLESİ SARPDERE MEVKİİ GÜNEŞLENME İSKELESİ

Urla / Klazomenai Kazıları

Transkript:

KÜLTÜR MİRASIMIZ, TORUNLARIMIZIN EMANETİ İÇİN ARKEOJEOFiZiK NEDEN, NEREYE? *Mehmet Ali Kaya, **Çağlayan Balkaya,*** Yunus Levent Ekinci,*** Alper Demirci *Emekli Öğr. Üyesi, Okul sok. No:11, Taşkent Konya. mali.kaya@yandex.com **SDÜ, Müh. Fak., Jeofizik Müh. Bölümü, Isparta. ***ÇOMÜ, Müh. Fak., Jeofizik Müh. Bölümü, Çanakkale. ÖZET Coğrafik konumuyla tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Türkiye, bu uygarlıkların bıraktığı antik yapı kalıntılarıyla dünyada eşine az rastlanır ülkelerden biridir. Bu nedenle Uygarlıkların Beşiği olarak da tanımlanmaktadır. Yeryüzünde bulunan kalıntılarla bir açık hava müzesi görünümündedir. Ülkemizin arkeolojik zenginliği sadece yeryüzündeki kalıntılarla sınırlı değildir. Belki de, buzdağı gibi, geçmiş uygarlıklara ait antik yapı kalıntıları çoğunlukla da toprak altında gömülü durumdadır. Türkiye de her yıl yürütülen onlarca arkeolojik faaliyet (yüzey araştırmaları, kazılar, vb.) bunun en büyük kanıtıdır. Bu özel sayıda yeterince teknik uygulama örneği bulunduğundan bu araştırmada, arkeojeofizik teknik ayrıntılarıyla ele alınmamıştır. Neden arkeojeofizik? sorusunun yanıtıyla Türkiye için konunun önem ve değeri vurgulanırken Arkeojeofizik nereye gidiyor? sorusunun yanıtıyla da önümüzdeki yıllar içinde arkeojeofizik araştırmaların uygulama alanlarına katkı koymak amaçlanmıştır. 1. GİRİŞ Uygulamalı jeofizik, yerkabuğundaki ekonomik yapıların (petrol, maden, su, vb.) yüzeyden yapılan çalışmalarla aranmasını amaç edinmiştir. Bu amaçla yeraltındaki kayaçların yoğunluk farklılığına dayanan gravite yöntemi ve mıknatıslanma duyarlılık farklılığına dayanan manyetik yöntem gibi doğal kaynaklı; akustik hız farklılığına dayanan sismik yöntem ve elektriksel iletkenlik farklılığına dayanan elektrik yöntemler gibi yapay kaynaklı yöntemleri kullanmaktadır. Başlangıçta jeoloji mühendisliğinin sorunlarını çözmeyi ve maden mühendisliği için maden aramalarını öne çıkaran jeofizik mühendisliği ilerleyen süreçte jeoloji ve maden mühendisliklerine ek olarak bir çok bilim dalına katkı koymaya başlamıştır. Bu bilim dallarından biri de sosyal bilimlerden arkeolojidir. İlk uygulamalarında gömülü durumdaki arkeolojik yapı kalıntılarının belirlenerek arkeoloji bilimine kazı açısından yön verilmesini amaçlayan uygulamalı jeofizik çalışmaları dünyada ve Türkiye de 2000 li yıllardan itibaren arkeolojinin farklı sorunlarının çözümüne de katkı koymaktadır. 1980 lerden itibaren artarak süren bu araştırmalar uygulamalı jeofizik tanımında da kendini göstermektedir. Reynolds (1997), uygulamalı jeofiziği mineral ve diğer ekonomik yapıları ve yer altı suyunu aramak; maden yatakları ve gömülü mağaraların yerlerini öğrenmeye çalışmak; sığ derinliklerdeki boru hatları ve kabloların yerlerini belirlemek veya arkeolojik kalıntıların haritasını 29

Arkeojeofizik Neden, Nereye? çıkarmak; mühendislik araştırmalarında sığ yapıların incelenmesinden kabuk kalınlığının belirlenmesine kadar yapılan çalışmalar olarak tanımlarken tanımın içine arkeojeofizik de girmiştir. Jeofizik yöntemlerin arkeolojik yapı kalıntılarının aranmasına yönelik uygulamaları tüm dünyada Archaeogeophysics (Ateş, 2002) ya da Archaeological Geophysics (Cott, 2002) gibi isimlerin yanısıra Geophysical Survey (Matias and Almeida, 1992) veya Geophysical Prospection (Wynn, 1986) olarak da isimlendirilmektedir. Bu adlandırma farklılığı ülkemizde de gözlenmekte ve kimi zaman arkeojeofizik kimi zaman da arkeoloji jeofiziği terimleri kullanılmaktadır. Adlandırmadaki bu farklılıklara karşılık arkeojeofizik ya da arkeoloji jeofiziği; yüzeyden uygulanan jeofizik yöntemlerle, araştırılan arkeolojik yapı kalıntılarına herhangi bir hasar vermeden ve olabilecek en kısa zaman sürecinde arkeolojik yapı kalıntısının yeri, derinliği ve durumunu belirleyerek arkeolojik kazının planlanmasına yön veren ve arkeolojik kazıya ekonomik kazanç sağlayan jeofizik dalıdır. Ek olarak, jeofizik ve arkeolojik bulgular sonucunda antik yapı kalıntısının yeniden yapılandırılması (reconstruction) ve antik yapıların restorasyon çalışmaları sırasında, yapı jeofiziği ne benzer şekilde, restore edilecek olan yapının jeofizik yöntemlerle incelenmesini de arkeoloji jeofiziği kapsamında saymak gerekir. 2. ARKEOJEOFİZİK, NEDEN? Saltuk (1993) e göre; Arkeoloji, arkhaios (eski) ve logos (bilim) kelimelerinden türemiştir. Kelime anlamı olarak eskinin bilimidir. Eski uygarlıkları maddi kalıntıları yoluyla inceleyen bir bilimdir. Eski çağlardan günümüze kalan her çeşit eserin incelenmesi arkeolojinin kapsamındadır. Birçok bilim dalından yararlanırken tarih bilimi ile işbirliği içindedir. Arkeolojide eski uygarlık kalıntılarının tanım (tarif) ve ayrımı (tasnif) yapılmaktadır. Sikkeler, seramik, maden ve pişmiş toprak heykelcikler, kesme taşlar arkeolojinin küçük sanat eseri olarak tanımlanan dalını oluşturmaktadır. Tarihi belgeler ve bölgesel gelenekler, toprak yüzeyinin metodlu bir şekilde taranması, arazinin incelenmesi, gerektiğinde sondaj açılması kazı yapılacak bölgenin yerini belirlemek için ipucu verebilecek araştırmalardandır. Kazının başlangıcından itibaren bulunan bütün verilerin kaydı, her türlü kalıntının bulunuş şeklinin ayrıntısıyla not edilmesi, ölçülmesi, fotoğrafının çekilmesi, ayrımı ve tanımı, tarihlendirmesi, envantere geçirilmesi, etütlüklerin ayrılması, müzeye teslim edilecek malzemenin ayrılması, kalıntı ve buluntuların temizlenmesi, onarılması ve korunması da toprak altından çıkarıldıktan sonraki işlemlerdir. Yukarıda kazı yapılacak bölgenin belirlenmesinden kazı süreci ve sonrasına kadar yapılacak işler açıklanırken arkeolojinin diğer bilim dallarından yararlandığı da vurgulanmıştır. Arkeolojinin diğer bilim dallarından aldığı destek, arkeometri kapsamındadır. Saltuk (1993), arkeometri tanımını ise özel iletişim notunu düştüğü açıklamada Aitken e dayanarak Sir H. Hawkes tarafından yayımına 1958 de başlanan bültenin ismi olarak bulunduğunu yazmaktadır. Arkeometri, kısaca, arkeolojik verilerin fiziksel ve kimyasal yöntemlerle, matematiksel modelleme, istatistiksel analiz ve bilgi edinme teknikleri ile değerlendirilmesidir. Esin (1985) ise arkeometriyi, (arkeolojide) çeşitli fen ve doğa bilim dallarının matematiksel ölçüm ve analiz yöntemlerinin uygulanması ve kullanılması olarak tanımlamaktadır. Anlaşıldığına göre arkeometrinin başlangıcı 19. yy.ın başlarına kadar gitmektedir. 1800 de ilk kez M.H. Klaproth (1743-1817) Berlin Bilim Akademisinde sikkeler, camlar ve Ortaçağ heykelleri üzerinde gerçekleştirdiği bazı kimyasal analizlerin sonuçları hakkında bir bildiri verir (J. Riederer 1982, s. 14). Sonraki yıllardaki araştırmaların çoğu yaş tayini ile ilgilidir. Bütün bu çalışmaların Arkeometri olarak adlandırılması ise ancak 1950-1960 lardadır. Libby (1955) in C-14 yöntemini ortaya koyması Arkeometrinin başlangıcı kabul edilmektedir. Yine Esin (1985) e göre Eskisinden farklı olarak bugün artık arkeolojik araştırmalar geçmiş uygarlıkları, tarihsel gelişimleri içinde, mümkün olduğunca eksiksiz bir şekilde değerlendi- 30 Nisan - 2013

Özel Bölüm rebilmeyi amaçlamaktadır. Bu yüzden eski bir kültürün hakkıyla anlaşılabilmesi, tanımlanabilmesi için, o kültürü meydana getiren insanların, o günkü doğal çevrelerinin, içinde yaşadıkları biyolojik ortamı oluşturan hayvan ve bitki topluluklarının (yani ekolojilerinin), insan, hayvan, bitki ilişkilerinin, ellerindeki kaynaklardan yararlanma biçim ve derecelerine bağlı olarak ekonomilerinin, teknolojilerinin sosyal, politik, sanatsal düzeylerinin aydınlatılması gerekmektedir. Esin (1985), Arkeometride kullanılan yöntemleri özetlerken Arkeolojik toprak altı ve üstü kalıntıların, ören yerlerinin saptanmasında jeofizik yöntemlerden özellikle söz etmektedir. Bu bağlamda uygulamalı jeofizik yöntemler yardımıyla arkeolojik yapı kalıntılarının araştırılmasına ilişkin ilk uygulamalar 1940 lı yılların ortasına rastlamaktadır. Bilinen ilk çalışma 1946 yılında Atkinson tarafından İngiltere de yürütülen özdirenç çalışmasıdır (Atkinson, 1952). Bunu 1958 yılında yine İngiltere de gerçekleştirilen manyetik çalışma izlemiştir. Aitken 1961 de Physics and Archaeology isimli kitabında, her ne kadar fizik olarak isimlendirme yaptıysa da özdirenç ve manyetik uygulamalar konusunda bilgi vermektedir. Türkiye de Türk bilim insanlarının arkeojeofizik uygulamaları ilk olarak 1960 lı yıllarda Keban kurtarma kazıları ile başlamıştır. Yaramancı (1970), ODTÜ destekli kurtarma kazılarında Tepecik ve Norşun höyüğü ile Ağın kalesinde jeofizik özdirenç çalışmaları yapmıştır. Esin (1985), bu fen ve doğa bilimlerinin kendine özgü bir dili ve değerlendirme biçimi olduğunu vurgulayarak, bu dili kullanan uygulamacıların zaman zaman arkeometrist olarak adlandırıldığını ve nihai yorumcu arkeologun bu dilden anlaması gerektiğini vurgulamaktadır. Kuşkusuz tersi de geçerlidir; arkeometristin arkeologun dilinden anlaması. Arkeoloji ve arkeometrinin kısa tanımı ve uygulamalı jeofizik yöntemlerin arkeoloji amaçlı kullanımına ilişkin bu bilgilere ek olarak Türkiye için olmaz ise olmaz uygulama gerekçelerini açmak gerekmektedir. Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun, Arkeoloji bilimine jeofizik biliminin bu genel katkısının yanı sıra Türkiye ye özgü katkılar da bulunmaktadır. Uygarlıkların Beşiği olarak da adlandırılan Anadolu nun antik dönem haritası Şekil 1 de gösterilmiştir. Kuşkusuz tarih süreci içindeki uygarlıklara ilişkin de dönem dönem harita çizilerek sadece bölge bölge değil aynı zamanda yerleşim yerleri de gösterilebilir. Bu uygarlıklardan geriye kalan arkeolojik yapı kalıntıları ile ülkemiz açık müze gibidir. Belki de geçmiş uygarlıklara ait antik yapı kalıntıları çoğunlukla da buzdağı gibi toprak altında gömülü durumdadır. Şekil 1. Anadolu nun antik dönemdeki uygarlıklara göre bölgeleri (Bean, 1997a, b ve c; Algar ve Ongan, 1998; Bean, 2000; Sevin 2001; Uçankuş, 2002; Bayburtluoğlu, 2004 den yararlanılmıştır). 31

Arkeojeofizik Neden, Nereye? Bu tür haritalara ek olarak da Uygarlıklar Beşiği nin kanıtları bulunmaktadır (Şekil 2). Şekil 1980 2012 yılları arasında Türkiye deki arkeolojik faaliyetleri göstermektedir. Şekil 2. Türkiye deki arkeolojik faaliyetler (1980 2012) (veri: Başbakanlık İletişimMerkezi (BİMER) aracılığıyla Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü (KVMGM)). Arkeolojik faaliyet 1995 2000 yılları arasında yaklaşık 900 civarındayken 2001 ekonomik krizinin de etkisi ile çok azalmış ve 2005 lerden sonra yine gittikçe artmaya başlamıştır. Arkeoloji faaliyet eğrisinin 20. yy ın sonlarındaki artışı ve hemen düşmesi dikkate alınmadığı zaman 30 yıllık artış eğrisinin doğrusala yakın trendi gözlenmektedir. Bu faaliyetlerin, ülkemizin ekonomik gücü ve ayrılan ekonomik kaynağa bağımlılığının yanı sıra kültüre bakış açısı ve bu bağlamdaki destek (sponsorluk) ile de yakından ilgili olduğu bilinmektedir. Arkeolojik faaliyetin ilk aşamasını oluşturan yüzey araştırmaları, hem yerli ve hem de yabancı araştırmacılarca gerçekleştirilmektedir (Şekil 3). Türk arkeologlarca yürütülen yüzey araştırmaları her yıl sürekli artarken yabancı arkeologların yüzey araştırmalarının 2000 li yıllarda gittikçe azaldığı gözlenmektedir. Her bir yüzey araştırmasının izleyen yıllarda arkeolojik kazı olacağı düşünülürse yüzey araştırmalarındaki artış, önümüzdeki yıllarda arkeolojik kazı olarak karşımıza çıkacaktır. Arkeojeofiziğin uygulandığı kazılar dikkate alındığında Bakanlar Kurulu Kararıyla (BKK) yürütülen kazılara ilişkin bilgi Şekil 4 de gösterilmiştir. 1980 lerden 2005 li yıllara kadar BKK ile yerli ve yabancı arkeologların yürüttüğü kazılar koşut giderken 2005 lerden sonra yerli arkeologların yürüttüğü kazılardaki artış hızı çok yüksek, yabancı arkeologların yürüttüğü kazıların sayısı ise yavaş artan bir hızla sürmüştür. 2012 itibarıyla yerli kazı sayısı 120 ve yabancı kazı sayısı ise 40 civarındadır. Devam edip gelmekte olan kazılar bu sayılarda yer almadığından sadece yeni alınan izinler söz konusu olup yıllık 120 kazı izni ve dolayısıyla yeni kazı oldukça yüksek sayılabilecek bir arkeolojik faaliyettir. Şekil 3. Türkiye deki yüzey araştırmaları (1980 2012) (veri: KVMGM). Şekil 4. Türkiye de BKK ile yürütülen kazılar (1980 2012) (veri: KVMGM). Türk arkeologlarca yürütülen yüzey araştırmaları ve kazılar Şekil 5 de özetlenmiştir. Hem yüzey araştırmaları hem de kazıların benzer bir artış ile hemen hemen koşut olduğu gözlenmektedir. 2012 itibarıyla 85 kadar yüzey araştırmasına karşılık 120 kadar yeni kazı yürütülmektedir. 85 yüzey araştırması, gelecek yıllardaki yeni kazıların göstergesidir. Şekil 5. Türkiye de Türk arkeologlarca yürütülen yüzey araştırmaları ve BKK ile yürütülen kazılar (1980 2012) (veri: KVMGM). Yabancı arkeologlarca yürütülen yüzey araştırmaları ve kazılar Şekil 6 da özetlenmiştir. Yabancı arkeologların etkinliği, Türk arkeologların etkinliğine oranla kıyaslanmayacak kadar azdır ve yabancıların yüzey araştırmaları gittikçe azalmaktadır. 2012 itibarıyla 40 a yakın yeni kazı ve 18 kadar yüzey araştırması gerçekleştirilmiştir. 32 Nisan - 2013

Özel Bölüm Şekil 6. Türkiye de yabancı arkeologlarca yürütülen yüzey araştırmaları ve BKK ile yürütülen kazılar (1980 2012) (veri: KVMGM). Yüzey araştırmaları ve BKK ile yürütülen kazılar, arkeolojik etkinliğin önemli bir parçasıdır, fakat tamamı değildir. Arkeolojik etkinliklerde müzelerin de önemli bir payı vardır ve müze kurtarma kazısı ve müze kazısı şeklinde yürütülmektedir. Yine 1980 2012 yılları arasındaki müze etkinlikleri incelendiğinde, örneğin 2012 yılı için 200 e yaklaşan müze kazısı ve müze kurtarma kazısı ile Türk arkeologların yürüttüğü yüzey araştırmaları ve BKK ile yürütülen kazılara denk bir sayıya ulaşmaktadır (Şekil 7). Şekil 7. Türkiye de müzelerce yürütülen müze kurtarma kazıları ve müze kazıları (1980 2012) (veri: KVMGM). Türkiye deki arkeolojik etkinlikler içinde Temizlik Çalışmaları ve Sualtı Araştırmaları 2005 yılından sonra başlamış olup 2012 itibarıyla toplam 20 ye yakın etkinliği içermektedir. BOTAŞ ve TCK yatırımları ile ilgili olmak üzere güzergahları boyunca da zaman zaman kazılar yapılmakla birlikte sürekliliği bulunmamaktadır. Diğer yandan Türkiye gibi dinamik ve enerji gereksinimi yüksek bir ülkede yoğun baraj yapımından kaynaklanan ve 1995 lerden günümüze kadar süren arkeolojik etkinlikler de bulunmaktadır (Şekil 8). Yatırımların sürmesi ile bu tür faaliyetlerin süreceğinden de kuşku yoktur. Şekil 8. Türkiye de baraj yapım alanlardaki arkeolojik etkinlik (1980 2012) (veri: KVMGM). Yürütülen bunca arkeolojik faaliyet, dünyanın herhangi bir ülkesi ile kıyaslanabilir mi? Bu sorunun yanıtını verebileceğimiz dünyanın farklı ülkelerine ilişkin veriye sahip değiliz. Bir sonraki bölümde de tartışılacağı gibi, BKK ile yürütülen yıllık kazılar kümülatif olarak toplandığında 2012 yılında 2900 civarında kazıya ulaşmaktadır. Türkiye dışında, dünyanın herhangi bir ülkesinde 2900 civarında kazı olabileceğine inanmak belki duygusal bir yaklaşımdır. Yine de çok yüksek bir kazı sayısı olduğunu kabul etmek gerekir. Sıkça kullanılan arkeolojik yapı kalıntıları ; mimari kalıntılardan başlayarak duvar, sur, heykel, sütun gövdesi, kap-kacakların topluca bulunduğu yerler, kil ve sanat atölyeleri, kil fırınları, herhangi bir arkeolojik yapının taban ve tavan seviyesi, pitos veya klasik mezarlar, tümülüsler ile höyükler, yollar, limanlar, batıklar, ve benzeri olabilmektedir (Levent Zoroğlu ile kişisel görüşme, 1999). Kaya (2007) e göre, arkeolojik araştırmalarda gömülü arkeolojik yapı kalıntılarının yerlerinin ve derinliklerinin belirlenmesi bu yapıları ortaya çıkarmak için uğraş veren arkeologların en önemli sorunlarından birisidir. Hem masraflı ve kaynak bulma sorunu çekilen kazılarda gereksiz kazıdan kaynaklanan ekonomik sorunları en aza indirmek hem de son derece duyarlı ve hasarsız kazı gerektiren kısaca uzun zaman alan kazıların zaman kayıplarını önlemek için bu sorunların aşılması gerekmektedir. Kuşkusuz gömülü arkeolojik yapı kalıntılarını en iyi belirleme yolu, delginin karşılığı olabilecek, arkeolojik araştırma kazısıdır. Ancak delginin delinen nokta konusunda bilgi vermesi gibi, arkeolojik araştırma kazısı da kazılan yer konusunda bilgi vermektedir. Kazı maliyeti düşünüldüğünde -ki, Ulugergerli (2005) ye göre en düşük kazı maliyeti 1000 YTL/m 2 dir- her yere araştırma kazısı da çözüm olmaktan çıkmaktadır. Bu durumda en iyi seçenek, kazının doğru yerden başlaması ve gerekli derinliğe kadar sürmesini sağlayacak ve arkeolojik yapı kalıntılarına hasar vermeden arkeolojik yapı kalıntılarını doğruya en yakın şekilde belirleye- 33

Arkeojeofizik Neden, Nereye? bilecek teknikleri uygulamaktır. Bu bağlamda balon, uçak ya da uydudan çekilen fotoğraflar arkeolojik alanın sınırlandırılması konusunda arkeolojik kazılara önemli katkılar koymuştur (/ koymaktadır). Drahor (2005), arkeoloji amaçlı ilk hava fotoğrafı çalışmasının 1919 da başladığını ve bunun arkeolojik prospeksiyonun başlangıcı olduğunu belirtmektedir. Arkeolojik prospeksiyon, arkeolojik alanlarda kullanılan ve bozucu etkisi olmayan yöntemlerin genel adı olarak tanımlanmaktadır. Hava fotoğrafları bir kentin sınırlarını, höyük ya da tümülüsü ortaya koymada yararlı sonuçlar sunarken o arkeolojik alanın, toprak altındaki mimari yapısı, alanda bulunan o uygarlığa ait farklı kültürel izler, konusunda yetersiz kalabilmektedir (Şekil 9). Hava fotoğraflarına bağlı olarak (ya da olmaksızın) yüzeyden yürütülen yüzey araştırmaları, arkeolojik alan konusunda oldukça yararlı sonuçlara ulaşmaktadır. Yüzey araştırmaları sırasında elde edilen o döneme ilişkin antik yapı kalıntılarının insan eliyle ya da doğal nedenlerle yerlerinden uzaklaştırılma veya onlara hasar verilme çekincesi (risk), arkeolojik kazıyı yürüten arkeologun gözlemlerini yanıltabilmektedir. Yüzey araştırmalarından elde edilen yapı kalıntıları yardımıyla yeraltındaki kalıntıların derinliklerinin belirlenebilmesi de hemen hemen olanaksızdır. En güç olanı da, daha yeni yerleşim birimlerinin altında kalan antik yerleşimlerin, yukarıda belirtilen, geleneksel usullerle araştırılmasıdır (Şekil 10). Şekil 9. Avebury nin hava fotoğrafı (Burton, 2002). Şekil 10. Gaziantep in merkezindeki Bizans kalesi, 7 binyıllık bir höyüğün üzerine kurulmuştur. (TAY, http://www.tayproject.org/tahrip.html) Bu sorunları aşmada arkeoloji bilimine yüzeyden yürütülen ve antik yapı kalıntılarına hasar vermeyen ve onların yerlerini (location), derinliğini ve durumlarını (position) doğruya en yakın olarak belirleyebilen bir bilim dalı katkı koymaktadır; jeofizik. Bu durum önceki yıllarda http://enez.gov.tr/arkeo/nekro- pol_guney.asp ve şimdilerde http://eneztarihce.blogspot. com/2009/02/nekropol-guneyacmasi.html web sayfasında Güney açması başlığı altında şu cümlelerle bir kez daha vurgulanmaktadır. Ortaya çıkan söz konusu kalıntının, jeofizik ölçümlerde direnç olarak saptanan kısım olduğu anlaşılmış- 34 Nisan - 2013

Özel Bölüm tır. Elde edilen bu sonuç bize, arkeolojide fen bilimlerinin önemini bir kez daha kanıtlandığını göstermekle kalmamış, aynı zamanda klasik kazıların daha ekonomik ve tahribatsız biçimde yapılabileceğini de göstermiştir Türkiye, gelişen ve kentleşme süreci yaşayan bir ülkedir. Bunun doğal bir sonucu olarak yol, baraj, fabrika, yeni yerleşim alanları vb. mühendislik yapıları inşa edilmektedir. Uygarlıklar Beşiği olarak tanımlanan ülkemizde gelişme ve kentleşme sürecinde mühendislik yapılarının yapılması sırasında bilinçsizce yürütülen rastgele kazılar ve uygulamalar yeraltında bulunan antik yapı kalıntılarına büyük hasar verebilmektedir. Ek olarak ülkemizde yoğun olarak arkeolojik alan (/yapı kalıntısı) tahribatı yaşanmaktadır. Korumaya yeterince ekonomik pay ayrılmamasının yanı sıra bilinçsizliğin de bu konuda önemli bir yeri olduğu unutulmamalıdır. Ancak bilinçli olarak define peşinde koşanlarca antik yapı kalıntılarına verilen zarar, hasar değil talan boyutundadır. Bu olaylar Türkiye de gazete sayfalarına hemen hemen her gün, izleyen haberler gibi, yansımaktadır; Binlerce yıl bir kaç dakikada yok ediliyor, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi kapsamında, Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılan incelemeler, tarihe yönelik duyarsızlığı da gözler önüne serdi (03.09.2002 Hürriyet). Höyük üstü fabrika, İç Anadolu da 439 arkeolojik alanının kaçak kazı ile tarım yüzünden katledildiği belirlendi. Çengeltepe höyüğü de üzerine Tekel fabrikası kurularak yok edildi (03.02.2003 Milliyet). Cami sütununu define sandılar, Fatih teki Murat Paşa Camii nin sütununu define için kıran 4 kişi gözaltına alındı (23.07.2004 Milliyet). 2 bin yıllık tarihi dinamitliyorlar, Prof. Mustafa Şahin in korkunç saptaması: Define arayanlar, İçinde altın var umuduyla İsaura Antik Kenti nin tarihi kaya mezarlarını dinamitle patlatıyor (23.08.2005 Milliyet). Bilinçsiz uygulamalar ya da bilinçli talan yoluyla yapı kalıntılarının yok edilmesinin önüne geçmek için antik yapı kalıntılarının yerlerinin belirlenmesi ve koruma altına alınması gerekmektedir. Bunun koşulu, arkeolojik araştırmalardır. Bütün bunlar dikkate alındığında arkeojeofiziğin gerekliliği ortaya çıkmaktadır; 1. Arkeolojik kazılarda ekonomik kayıpları en aza indirmek için. Drahor (1991) e göre 350 hektar bir alanda 10 yıllık arkeolojik kazı ve arkeojeofizik uygulaması karşılaştırılır ise; Arkeojeofizik araştırmanın, ilk yatırım masraflarını da içererek, kazı harcamalarının ancak % 2.1 i kadar olduğu hesaplanmıştır. Son teknolojik gelişmelerle hızlı ölçü alan alet ve donanımlarla bu maliyetin daha da düşmesi gerekir. Gerek Türk akademisyenlerin (arkeologların) gerekse müzelerin yürüttüğü kazılarda arkeojeofizik araştırmaların ekonomik katkı koyacağı açıktır. 2. Arkeolojik kazılarda zaman çok değerlidir, kazı sürecini hızlandırmak için. Bilindiği gibi, ülkemiz gelişmekte olan ülkeler grubundadır, sürekli bir değişim ve gelişim içindedir. Büyük yatırımların sürdüğü ülkemizde baraj, metro, yeni yerleşim alanları gibi büyük inşaat projelerinin yapıldığı alanların mühendislik araştırmaları ile denetlenmesinin yanı sıra sit alanı olup olmadığının da bilinmesi ya da sit alanı ise yapı kalıntılarının yerlerinin belirlenmesinin (Marmaray, Zeugma gibi) gerekliliği 3. bölümde ayrıntısıyla incelenecektir. Bu ise zamanla yarışmak anlamındadır. Doğal olarak, yüzeyden yürütülen ve arkeolojik yapı kalıntısına herhangi bir hasar vermeyen jeofizik yöntemler, son teknolojik gelişmelerin de katkısıyla hızlı veri toplama ve veri işleme teknikleri ile yapı kalıntılarının yer ve derinlikleri ile durumunu belirleyerek kazı sürecini kısaltmaktadır. 3. Sit alanlarının belirlenmesi için. Sit alanları belirlenmiş olsa da gömülü durumdaki antik yapı kalıntılarının sınırları bilinmemektedir. Bu durumda sit alanlarının sınırlarını belirlemede arkeojeofizik uygulamalara gereksinim vardır. 2863 sayılı Yasada gerekli değişiklikler yapılarak sit alanlarının anlamına uygun şekilde belirlenmesinde arkeojeo- 35

Arkeojeofizik Neden, Nereye? fizik uygulamalar zorunlu olmalıdır. Özellikle güncel yerleşimlerin olduğu alanlarda antik yapı kalıntılarını jeofizik yöntemlerle belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda söz konusu kurulda (/kurullarda) jeofizik mühendisliği temsilcilerinin de olması gerekmektedir. 4. Antik eser kaçakçılığının önlenmesi için. Arkeologların belirttiklerine göre, Dünya daki höyük ve tümülüslerin büyük bölümü Türkiye de bulunmaktadır. Kaçak kazılar ve kaçakçılık artmakta ve ülkemizdeki değer biçilmez antik kalıntılar yurt dışına kaçırılmaktadır. Bilindiği gibi, kaçakçılık yoluyla yurtdışına kaçırılan eserler büyük paralar harcanarak ya da - en son örneği Kanatlı Denizatı Broşu nda olduğu gibi - uzun süren hukuk mücadeleleri ile geri alınmaya çalışılmakta, bu da ülke ekonomisine önemli giderler getirmektedir. Bu bağlamda höyük ve tümülüslerin araştırılıp koruma altına alınması arkeojeofizik araştırmalar ile mümkün olacaktır. Yukarıdaki 4 maddeye Drahor (1991) de de değinilmiştir. Akademisyenlerin inanılmaz özverili ve emek li onca araştırması sonucu ilk 2 maddenin arkeologlarca kabul gördüğü bir gerçektir. İzleyen maddeler ise son yıllarda gelişen alet teknolojisi ve yazılımlar ile öne çıkan arkeojeofizik uygulamalardır. Burada özellikle restorasyon amaçlı arkeojeofizik araştırmalar öne çıkmaktadır (Kaya, 2008 ve Kaya, 2013). 36 5. Arkeolojik alanı yeniden yapılandırmak için. Son yıllarda ayrıntılı jeofizik çalışmaların sonuçlarına göre arkeolojik yorum, salt kazı alanındaki yapı kalıntılarının yer, derinlik ve durumlarını değil, aynı zamanda verilerden, araştırma alanındaki yapıların yeniden yapılandırmayla (reconstruction) antik dönemdeki, olası, görüntülerine de ulaşmaktadır (Şekil 11). Arkeojeofizik araştırma sonuçları arkeolojik kazı sonuçları ile birleştirilerek araştırma alanının antik dönemdeki özgün durumunun belirlenmesine yönelik çalışmalardır. Helenistik ya da Roma dönemine ilişkin görkemli yapılar için geçerli olsa da bu uygulamalar da bulunmaktadır. Şekil 11. 20 cm aralıklarla 3 m ye kadar olan GPR (Ground Penetrating Radar) kat haritaları (üstte) ve GPR sonuçlarını dikkate alan arkeolojik yorumla bir yeniden yapılandırma (altta) (Neubauer, 2001). Nisan - 2013

Özel Bölüm 6. Restorasyon çalışmaları için. Antik yapıların restorasyonu tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de de yaygın bir uygulamadır. Sözlük anlamı olarak, kısaca, onarımdır. Restorasyonu Saltuk (1993), Bir yapının ya da eserin yıkılan, harap olan bölümlerinin daha fazla tahrip olmasını önlemek için aslına uygun biçimde belirli prensiplerle onarılması olarak tanımlamıştır. Kuşkusuz söz konusu yapı ya da eserin, restorasyonunda yapı ya da eserin özgünlüğü için özgün malzeme kullanılması, özgün yapım tekniğinden yararlanılması, vb koşullar bulunmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı gibi eser ya da yapıyı oluşturan elemanların hasar vermeyecek yöntemlerle araştırılması gerekmektedir ki, olmaz ise olmaz yöntem arkeojeofizk, özelde de GPR dir. Arkeolojik kazılara bağlı olarak süregelen restorasyonlara son yıllarda özellikle Vakıflar Genel Müdürlüğünün desteklediği restorasyon uygulamaları da eklenmiştir. Selçuklular ve Osmanlılardan kalan han, saray, cami, vb. yapının restorasyon çalışmalarına başta İstanbul olmak üzere Türkiye de bir çok kent ya da yerleşim biriminde rastlamak mümkündür. Yapı jeofiziği tekniklerinin restore edilecek yapılara uygulanması, yapı elemanlarının fiziksel durumunu ortaya koymada katkı sağlamaktadır. Aköz ve Yüzer (2005) e göre, restore edilecek yapıda malzeme özelliklerini belirlemek için çalışmalarda Şekil 12.GPR nin yapıda uygulaması (Gioloti and Proteco, 2001). GPR uygulamaları, özellikle, vurgulanırken ultrason ve tek eksenli basınç dayanımı gibi, bizlerce, bilinen tekniklerden de söz edilmektedir. GPR uygulaması ile ortamdaki fiziksel süreksizliklerin varlığına bağlı olarak bilinmeyen karakteristikler açığa çıkarılabilmekte ve yapının gözle veya karotla belirlenemeyen fiziksel karakteristikleri belirlenebilmektedir. Şekil 12 de GPR yönteminin yığma yapıda bir uygulaması görülmektedir. Bu konuda Nuzzo ve diğ. (2010), GPR yöntemi ile İtalya da bir katedralde gerçekleştirdikleri araştırmadan örnekler sunmaktadırlar. Türkiye de ise Kadıoğlu ve Demirci (2012), yapı denetim sektöründe GPR uygulamalarından örnekler verirken Kadıoğu and Kadıoğlu (2010) u kaynak göstererek restorasyon amaçlı sayılabilecek bir araştırmalarından örnekler sunmuşlardır. Anıtkabir deki Anıt Heykellerin içerisindeki kırık ve boşlukların görüntülenmesi amacıyla GPR uygulanmıştır. Anıtkabir deki anıt heykeller üzerinde 10 cm profil aralıkları ile GPR verileri toplanmıştır. Şekil 13, Anıtkabir deki anıt heykelleri, konumlarını ve veri toplama anından görüntüleri içermektedir. Kadın ve Erkek Anıt Heykellerin dört bir yanı ve aslanlar üzerinde 1.6 GHz anten kullanarak 0.10 m aralıklı paralel profil üzerinde her 0.005 m de bir radar verisi toplanmış ve içerisindeki gürültülerin süzgeçlenmesinden sonra travertenden yapılmış heykellerin içerisindeki mikro kırıklar saydam 3B veri hacmi içinde görüntülenmiştir. GPR verilerinde yüksek genlikli izler (EM dalga alanları) genellikle fay, kırık, tabaka sürek- 37

Arkeojeofizik Neden, Nereye? Şekil 13. Anıtkabir in konumu ve anıt heykeller (kadın, erkek heykelleri ve 24 aslan heykeli) ve bu heykeller üzerinde 1.6 GHz kapalı anten kullanılarak 0.10m aralıklar ile oluşturulmuş paralel profiller üzerinde GPR verilerinin toplanması (Kadıoğlu and Kadıoğlu, 2010). Şekil 14. Aslan heykelleri içerisindeki kırıkların saydam veri blokları içerisinde görüntülenmesi. İçerisinde bol mikro boşluklar bulunduran aslan örneği, (b) sırt bölümünden ayak bölümüne kadar kırıkları olan aslan heykeli örneği (Kadıoğlu and Kadıoğlu, 2010). 38 Nisan - 2013

Özel Bölüm sizlikleri gibi aranan yapıların belirteçleridirler. Bu nedenle bu genlikleri diğer genlik bilgilerinden ayırmak gerekir. Bunun için öncelikle genlik renk skalası yeni bir fonksiyon oluşturarak yeniden kırıkları görüntüleyecek şekilde düzenlenmiş, daha sonra da bu renk skalasına uygun opaklık fonksiyonu oluşturarak saydam veri blokları içinde sadece kırıklar görüntülenmiştir. Burada örnek seçilmiş bir aslan heykeli içerisindeki kırıkların saydam veri bloğu içerisindeki görüntüleri sunulmuştur (Şekil 14). Şekil 14a da görüldüğü gibi aslan heykelinde travertenin özelliği olan mikro boşluklar ve göbek etrafında küçük kırıklanma görülmektedir. Şekil 14b de ise aslanın arka ayak bölümünden başlayarak sırtının ortasına kadar uzanan ve göbek altına doğru giderek azalan yatay kırıklar görülmektedir. Aslanların içyapısının görüntülenmesi yer radarı yönteminin ne kadar ayrıntılı sonuç verebileceğini göstermektedir. Söz konusu araştırmada diğer heykellere ilişkin ayrıntılı bilgi bulunmaktadır. Kadıoğlu ve Demirci (2012), bir köprü restore çalışmasından da örnekler vermektedir. Ankara da bulunan Selçuklu dönemi eserlerinden tarihi Akköprü restore edilmektedir. GPR çalışmasından amaç Akköprü nün iç dolgu ve orijinal bölümünü ortaya koymak ve köprü ayaklarının bir temeli olup olmadığını belirlemektir. Şekil 15, Akköprü nün farklı dönemlere ait resimleri ile 2009 yılına kadar güney uçtaki iki kemer gözünün çöp dolgu ile Şekil 15. Akköprü (a) 1892 yılı görünümü, (b) 1924-25 yıllarına ait görünümü, (c) 2008 yılı görünümü (d) 2009 yılına kadar güney uçtaki iki kemer gözünün çöp dolgu ile kapalı kalması (Kadıoğlu ve Demirci, 2012). Şekil 16. Akköprü üzerinde 9 Mayıs 2008 tarihinde 250 MHz kapalı anten ile toplanan profil verilerinin (a) kroki üzerindeki konumları, (b) profillerin veriişlem ile yeniden düzenlenmiş son hali, ve (c) P1 ile adlandırılan profil 1 in köprü üzerindeki konumu (Kadıoğlu ve Demirci, 2012). kapalı kalmış şekli sunulmaktadır. Şekil 16 ise konumları gösterilen 6 profil üzerinde 250 MHz kapalı anten ile veri toplama düzeneğini göstermektedir. Tüm radargramların köprü üzerindeki konumları da dikkate alınarak kemerlerin hemen üzerinde sarı kesik çizgilerin altında kalan bölümü köprünün orijinal altyapısını temsil etmektedir (Şekil 17). Onarımlar sırasında kullanılan dolgu, kaya dolgu ile tanımlanmıştır. Ancak bu dolgu 39

Arkeojeofizik Neden, Nereye? Şekil 17. Akköprü üzerindeki 250 MHz anten ile toplanan profil verilerine ait işlenmiş ve yorumlanmış radargramlar ve Akköprü nün orijinal bölümü (sarı kesikli çizgi altı) ile onarılmış bölümlerinin belirlenmesi (Kadıoğlu ve diğ., 2012). arada görülen büyük kaya birimlerini çoğunlukla küçük kaya parçalarını ve kullanılan harcı temsil etmektedir. Bu dolgu birimin üzerinde ince bir tabaka beton dolgu ve/veya asfalt yer almaktadır. Akköprü nün 1960 lı yılların başında büyük oranda onarım geçirdiği dikkate alınarak ne oranda bir tadilat yapıldığı bu kesitlerden anlaşılmaktadır. Köprünün orta kemerden itibaren kuzey ve doğu tarafının çok daha fazla onarım gördüğü anlaşılmaktadır. 3. ARKEOJEOFİZİK, NEREYE? Arkeojeofizik Nereye? sorusunun önümüzdeki yıllar, onyıllar içinde özellikle Türkiye de arkeojeofizik araştırmaların bir öngörüsü için hem geleneksel (süregelen) hem de yeni uygulamalar açısından yanıtı (/yanıtları) bulunmaya çalışılmıştır. a. Süregelen Arkeojeofizik araştırmalar: Yeraltındaki antik yapı kalıntılarının araştırılması, arkeojeofiziğin en temel uygulamasıdır. Arkeojeofiziğin varoluş nedeni ya da arkeoloji için olmaz ise olmaz uygulamalardır. Bölüm 2 de istatistiksel olarak sunulan veriler, Türkiye de arkeolojik faaliyetler açısından nicel bilgiler vermişti. Bu verilerden hareketle en küçük kareler (EKK) yöntemi uygulanarak genel eğilim belirlenmiş ve bu eğilimden yararlanarak 2050 yılında bu sayıların neler olabileceğine bir yaklaşımda bulunulmuştur (Şekil 18). Bu yaklaşımda öncelikle tüm veri kullanılarak sonra da 1997-2004 arasındaki en yüksek ve en düşük aralık ayıklanarak gerçekleştirilmiştir. Şekil 18 de üstteki 4 şekil tüm veriler için ve alttaki 4 şekil de 1997-2004 ayıklaması sonucu ortaya çıkmıştır. Müzelerin arkeolojik faaliyeti ve diğer arkeolojik faaliyetler dikkate alınmadan sadece BKK ile yürütülen yerli ve yabancı arkeologların yürüttüğü kazılar dikkate alınmıştır. Şekillerin üstündeki r, ilişki katsayısını ve şeklin içinde alt köşedeki 40 Nisan - 2013

Özel Bölüm mavi renkli sayılar da 2050 yılı için kestirimleri göstermektedir. 2012 için BKK ile yürütülen yerli ve yabancı arkeologların kümülatif kazı sayısı 2900 civarında ve artış ilişki katsayısı r=0.989 olup 2050 yılında 5800 civarında yıllık kazı olabileceği öngörülmektedir (Şekil 18.c). Burada BKK ile Türk arkeologlarca yürütülen yeni kazı izinlerinde r=0.847 ve 2012 yılında 120 olan sayı 2050 de 175 e yükselmektedir (Şekil 18.a). Ancak BKK ile Türk arkeologların yürüttüğü kazılardaki eğilimin 2005 lerden itibaren arttığı gözlerden kaçmamalıdır. Bu da 2050 yılındaki 175 yeni kazı izninin çok daha yükseklerde olabileceğini göstermektedir. 2012 itibarıyla yıllık 500 civarındaki arkeolojik faaliyetin de r=0.697 ilişki katsayısından hareketle 1070 kadar olacağı öngörülmektedir. Bütün bu kestirimler önümüzdeki yıllarda, yürütülen ya da yürütülmeye başlanacak kazılarda kazının doğru yerden ve doğru derinliğe kadar yönlendirilmesi konusunda arkeojeofizik araştırmalarda ciddi artışlar olacağının göstergesidir. b. Mühendislik hizmetlerinde (Baraj yapımı, Toplu Konut ya da Kentsel Dönüşüm alanlarında veya güzergahlar boyunca) arkeojeofizik: Şekil 8 de kamu yatırım alanlarındaki yüzey araştırmaları ve kazılar konusunda istatistiki sonuçlar verilmişti. Söz konusu faaliyetler sadece baraj alanları ile sınırlı tutulmuştu. Güzegahlar boyunca örneğin Marmaray Projesi gibi faaliyetler de bulunmaktadır. Ek olarak toplu konut ya da kentsel dönüşüm alanlarında da mühendislik jeofiziği uygulamalarına ek olarak arkeojeofizik yapılması bir zorunluluk olarak görülebilir mi? T.C. Kültür Bakanlığı nın sitesindeki bir kısım uluslararası sözleşmeler bu intibayı verse de hukukçuların yorumuna muhtaç bu sözleşmeler arkeojeofizik uygulamalara ilişkin temel gerekçeleri ortaya koymaktadır. Birkaç maddeyi anımsatmakla yetineceğiz; T.C. Kültür Bakanlığının web sitesinde Arkeolojik Mirasın Şekil 18. BKK ile yürütülen kazılara EKK yöntemi uygulaması. Tüm veriler (üstte) ve 1997-2004 verisinin ayıklandığı durum (altta). 41

Arkeojeofizik Neden, Nereye? Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi ve Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi (http://teftis. kulturturizm.gov.tr/tr,13908/ uluslararsi-sozlesmeler.html) gereğince arkeolojik yapıların ortaya çıkarılması, korunması ve buna bağlı olarak kültürel kalkınma politikalarının oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu bağlamda, bu ülkeler arasındaki işbirliği ile bu konuda uzman bilim insanlarının yetiştirilmesine ve kültürel dünya mirasının korunmasına katkıda bulunacak Dünya Mirası Fonu adı altında bir fon oluşturulmuştur. Adı geçen sözleşme maddeleri gereğince, sözleşmeyi kabul eden ülkeler Tahrip edici olmayan araştırma yöntemlerinin olduğunca sık kullanılması hususunu taahhüt etmektedirler. Bu madde, arkeojeofiziğin önemini ve kullanım gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır. Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi gereğince İş bu sözleşmeyi (gözden geçirilmiş) imzalayan Avrupa Konseyi Üyesi devletler ile Avrupa Kültür Sözleşmesine taraf diğer devletler olup Kırsal ve Kentsel yapılanma faaliyetleri çerçevesinde, arkeolojik mirasın korunması ve değerlendirilmesi ile ilgili R (89) 5 sayılı Tavsiye Kararını göz önünde bulundurarak; Arkeolojik mirasın uygarlıkların geçmişinin tanınması için temel bir öğe olduğunu hatırlatarak, eski tarihin tanıdığı Avrupa arkeolojik mirasının, büyük yapılanma çalışmalarındaki artıştan olduğu kadar doğal tehlikelerden, yasadışı veya bilimsel nitelikten yoksun kazılardan yahut halkın yeterli bilgilendirilmemesinden dolayı ciddi bir şekilde tahrip tehdidi altında olduğunu kabul ederek, halen mevcut olmayan zorunlu idari ve bilimsel denetim usullerinin ihdası ve arkeolojik mirası koruma endişesinin kentsel ve kırsal yapılanmalar ile kültürel kalkınma politikalarıyla bütünleşmesi gereğini teyit ederek, Arkeolojik mirasın koruma sorumluluğunu yalnızca doğrudan ilgili devlete ait olmadığının, bozulma tehlikesinin azaltılması ve uzman ve deneyim değişimi suretiyle korumanın gerçekleştirilmesi bakımından sorumluluğun Avrupa ülkelerinin tümüne ait bulunduğunun altını çizerek Madde 3: Arkeolojik mirası korumak amacıyla ve arkeolojik araştırma faaliyetlerini bilimsel güvence altına almak üzere taraflardan her biri aşağıdaki hususları yerine getirmeyi taahhüt eder: b. Arkeolojik kazı ve aramaların bilimsel şekilde ve şu koşullara bağlı olarak yapılmasını sağlamak: Tahrip edici olmayan araştırma yöntemlerinin olduğunca sık kullanılması; iii. Arkeolojik arama amaçlı metal dedektörlerin ve diğer arama gereçlerinin kullanımını, devletin iç mevzuatında ön görülen hallerde, bilimsel nitelikli ön izne tabii tutmak. Madde 4: Arkeolojik mirasın tercihen bulunduğu yerde korunması ve bakımı Madde 6: Taraflardan her biri: 1. Arkeolojik araştırmaya, sorumlulukları ölçüsünde ulusal, bölgesel veya yerel kamu makamlarının mali desteğini öngörmeyi; 2. Koruyucu arkeoloji için gerekli maddi donanımı arttırmayı ve bu amaçla, i. Büyük çaplı kamu ve özel bayındırlık çalışmalarında, bu çalışmalara bağlı olarak ortaya çıkacak arkeolojik her çeşit faaliyetin maliyetinin tamamının uygun kamu ve özel sektör fonlarından karşılanmasını sağlayacak önlemler almayı; ii. Bu çalışmaların bütçesinde, çevre ve yapılanma endişelerinin zorunlu kıldığı etki incelemelerinde olduğu gibi, arkeolojik ön inceleme ve aramaların, bilimsel sentez belgelerinin ve bulguların duyuru ve yayınlarının da yer almasını sağlamayı taahhüt eder. Dünya Kültürel Ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi de, arkeojeofiziğe teşvik edici niteliklere sahip özellikle 22 ve 23. maddeler uluslararası işbirliği ve yardımların ne şekilde olacağı hususuna değinmektedir. 22. maddeye göre; Dünya Kültür Mirası Komitesi nce verilen yardımlar aşağıdaki biçimlerde olabilir: a) Kültürel ve doğal mirasın korunması, muhafazası, teşhiri ve yenilenmesinden çıkan sorunlarla ilgili sanatsal, bilimsel ve teknik incelemeler, b) Onaylanan çalışmanın doğru biçimde yürütülmesini sağlamak için uzmanların, teknisyenlerin ve nitelikli işgücünün temini, c) Kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, 42 Nisan - 2013

Özel Bölüm muhafazası, teşhiri ve yenilenmesi alanlarında her düzeydeki görevli ve uzmanların eğitimi, d) İlgili Devletlerin sahip olmadığı veya elde edebilecek durumda olmadığı araçların sağlanması, e) Uzun vadede ödenebilecek düşük faizli ve faizsiz borçlar, f) İstisnaî durumlarda ve özel nedenlerle, geri ödenmesi gerekmeyen hibeler. Ayrıca sözleşmenin 23. maddesinde ise Dünya Kültür Mirası Komitesi nin, ulusal veya bölgesel merkezlere de kültürel ve doğal mirasın saptanması, korunması, muhafazası, teşhiri ve yenilenmesi alanlarında bütün düzeylerdeki görevli ve uzmanların eğitimi konusunda uluslararası yardım sağlayabileceği belirtilmektedir. c. Sit alanları için arkeojeofizik: 1983 yılında 2863 saylı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile yasal düzenlemesi gerçekleştirilen sit alanları, T.C. Kültür Bakanlığı denetimine bırakılmıştır. 2011 yılında ve 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Tabiat Varlıklarını Koruma, T.C. Şehircilik ve Çevre Bakanlığına ve Kültür Varlıklarını Koruma ise T.C. Kültür Bakanlığına bırakılmıştır. Hem kültür varlıklarını hem de tabiat varlıklarını koruma kurullarında, sırasıyla, gömülü antik yapı kalıntılarının belirlenmesi ve sit alanı sınırlarının düzenlenmesi ve doğal alanların yearltısuyu vb. konumları açısından jeofizik mühendisi bulundurması zorunlu görünmektedir. Bu bağlamda donanımlı jeofizik mühendislerinin söz konusu kurullarda görev almasını sağlayıcı girişimlerin başlatılması gerekmektedir. d. Restorasyon amaçlı arkeojeofizik: Bölüm 2 de örnekleri verilen restorasyon amaçlı arkeojeofizik araştırmalar, önümüzdeki yıllarda arkeojeofiziğin restorasyonda yoğun olarak kullanılacağını göstermektedir. Günümüzde sürmekte olan restorasyon çalışmalarının sayısını bilmemekle birlikte artarak süreceği anlaşılmaktadır. Antik yapı kalıntılarına, sadece turizm açısından bakan yerel yönetim desteklerinin de zaman sürecinde artacağı düşünülürse, restorasyon sayısının antik bölgelerde de gittikçe artacağından kuşku yoktur. Bu bağlamda, önümüzdeki yıllarda, mühendislik jeofiziğinin içinden yapı jeofiziğinin ayrılması gibi, arkeojeofiziğin içinden de restorasyon (onarım) jeofiziği nin ayrılabileceği ve başlı başına bir dal durumuna gelebileceği öngörülmektedir. e. Öğretimde arkeojeofizik: Bilindiği gibi, mühendislik jeofiziği 2000 li yıllara kadar birçok bölümde seçimlik ders bile değilken 1999 depreminden sonra zorunlu ders olmuştur. Günümüzde arkeojeofizik dersi yine birçok bölümde seçimlik ders düzeyindedir. Arkeojeofizik dersinin zorunlu ders olacağı ve zaman sürecinde arkeojeofizik amaçlı araştırma merkezlerinin kurulacağı (DEÜ, SAMER bu anlamda örnek sayılabilir) ve donanımlı mühendislere gereksinim duyulan bu alanda, zaman zaman 2 günlük değil tam anlamıyla kurslar açılıp mühendislerin bu bağlamda yetiştirileceği düşünülmektedir. Yüksek lisans ve doktora seviyesindeki araştırmaların son yıllardaki artış hızının daha da yükselmesi beklenmelidir. Buna bağlı olarak özellikle DAÖ yönteminde 2B lu ters çözüme Türk akademisyenlerin katkısı gibi önümüzdeki yıllarda da GPR uygulaması ve yazılımlarında katkı öngörülmektedir. 4. SONUÇ VE ÖNERİLER Müzelerin kurtarma kazıları ve yerli akademisyenlerin yürüttüğü kazılar %100 e varan bir oranda Kültür Bakanlığı nca desteklenmektedir. Kazılarda kazı yeri ve derinliğinin arkeojeofizik araştırmalarla belirlenmesi arkeologlarca da kabul edilmektedir. Böylece zaman ve ekonomik harcamalarda oldukça tasarruf sağlanmaktadır. Söz konusu hizmetin sağlanmasında donanımlı mühendislerin görev almasını sağlayıcı önlemlerin alınması gerekmektedir. Son yıllarda İstanbul gibi metropollerde birçok mühendislik yapısı kurulmaktadır. Bu çalış- 43

Arkeojeofizik Neden, Nereye? malardan önce jeofizik araştırmaların yapılması hem zeminin mühendislik parametrelerini elde etmede hem de arkeolojik yapıların belirlenmesinde önemli katkılar koyacaktır. Zemin etüdü zorunluluğu bulunmakla birlikte özellikle kent içinde arkeolojik yapı kalıntılarının da bulunabileceği unutulmamalı ve veri toplama aşamasında bu olasılık göz önünde bulundurularak veri toplanıp işlenmelidir. Türkiye nin sit alanlarında görünen antik yapı kalıntılara göre karar verilirken toprak altındaki antik yapı kalıntılarının sürekliliği bilinmediğinden yanılgılar oluşabilmektedir. Sit alanlarının belirlenip kaydedilmesinde arkeojeofizik araştırmaların zorunluluğu gerek bakanlıklar gerekse de ilgili kurullarda inatla anlatılmalı ve bu bağlamda 648 sayılı KHK de gerekli değişiklikler yapılarak hem kültür varlıklarını koruma hem de tabiat varlıklarını koruma kurullarında donanımlı jeofizik mühendislerinin görev alması sağlanmalıdır. ederiz. Benzer şekilde, höyük ve tümülüsler arkeojeofizik araştırılmalarla ortaya konması ve korunmasında yaptırımların artırılması gerekmektedir. Arkeojeofizik araştırmaların son yıllarda sadece akademisyenler değil, mühendislerimizce de uygulandığı gözlenmektedir. Bu, sevindirici bir gelişmedir. Bununla birlikte, önermekte yarar görülen husus; Araştırmaların, bilgi ve deneyim ile profesyonelce uygulanmasıdır. Dünyada bilim ve teknolojideki gelişmelerin çok kısa sürelerde katlandığı düşünülürse, salt akademisyenler değil, mesleği uygulayan mühendislerin (/firmaların) de bilimsel gelişmeleri yakından izlemesi zorunludur. Bu, hem yayınları izleme hem de yazılım ve donanımı yenilemeyi gerektirmektedir. Bu bağlamda, mühendislerimiz arkeojeofizik araştırmaları, sadece, ticari olarak ele almamalıdır. Son yıllarda arkeologların beklentisi, gerektiği zaman yönlendirici olmamızdır. Buna depo yerlerinin seçimi, gezi yollarının arazideki konumu, antik dönemde madencilik yapılmış ise galerilerin belirlenmesi, antik dönemdeki su kaynaklarının araştırılması, atık yerlerinin belirlenmesi, örnek verilebilir. Ek olarak, antik kalıntı alanının tarihsel dönemdeki depremselliği ve olası depremlerin o alanı etkileyip etkilemediği, yaşlandırmada manyetik yöntemin kullanılması gibi katkılar unutulmamalıdır. KATKI BELİRTME Türkiye deki arkeolojik faaliyetler konusundaki veriler Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) aracılığıyla T.C. Kültür Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünden (KVMGM) alınmıştır, her iki kuruma da teşekkür ederiz. Yapı jeofiziği konusundaki paylaşımları nedeniyle Doç. Dr. Selma Kadıoğlu ve Dr. OsmanUyanık a teşekkür ederiz. KAYNAKLAR Aitken M. J., 1961. Physics and Archaeology, Interscience Publishers Inc., p. 181, London. Aköz F. ve Yüzer N., 2005. Tarihi Yapılarda Malzeme Özelliklerinin Belirlenmesinde Uygulanan Yöntemler, Antalya Yöresinin İnşaat Mühendisliği Sorunları Kongresi, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, 2:225-235, 22-24 Eylül 2005, Antalya, Ateş A., 2002. Archaeogeophysical Investigations Around the Bilge Qugan Monument in Khosho Tsaidam, Mongolia, Archaeological Prospection, 9:23-33. Atkinson R. J. C., 1952. Methodes Electriques de Prospection en Arceologie, A. Lamining (Ed.), La Décoverte du Passé, Picard, 59-70. Algan E. ve Ongar İ., 1998. Frigya Kral Midas ın Ülkesi, Esbank Yayınları. Bayburtluoğlu C., 2004. Lykia, Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi Yayınları. 44 Nisan - 2013

Özel Bölüm Bean G. E., 1997a. Eskiçağda Ege Bölgesi, Arion Yayınları. Bean G. E., 1997b. Eskiçağda Güney Kıyıları, Arion Yayınları. Bean G. E., 1997c. Eskiçağda Lykia Bölgesi, Arion Yayınları. Bean G. E., 2000. Eskiçağda Menderes in Ötesi, Arion Yayınları Burton N., 2002. New Tools at Avebury, Antiquity, V. 76, No:292. Cott P. J., 2002. Archaeological Geophysics in East Anglia, UK, Archaeological Prospection, 9:157-161. Drahor M. G., 1991. Arkeolojik Alanlarda Jeofiziksel Prospeksiyonun Önemi, 9. Araştırma Sonuçları Toplantısı, 235-250, 27-31 mayıs 1991, Çanakkale. Drahor M. G., 2005. Arkeolojik Prospeksiyon, Jeoarkeoloji ve Arkeoloji jeofiziği Sempozyumu, 23-25 kasım 2005, YTÜ, İstanbul. Esin U., 1985. Arkeolojide Kullanılan Arkeometrik Araştırmalara Genel bir Bakış, 1. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, s. 1-7, 20-24 mayıs 1985, Ankara. Gioloti A. and Proteco S., 2001. Experiences on Georadar Applicability on Masonry Structures, RILEM TC 177-MDT Workshop on On-Site Control and Non-Destructive Evaluation of Masonry Structures, 12-14 November, Mantova, Italy. Kadıoğlu S. and Kadıoğlu Y. K., 2010. Picturing internal fractures of historical statues using ground penetrating radar method, Advances in Geosciences, vol. 24, 23-34. Kadıoğlu S., Kadıoğlu Y. K., Akyol A. A., Eskici B., Baksı E. E., Demirci B. B. ve Deniz K., 2012. Türkiye de Arkeometrinin Ulu Çınarları prof. Dr. Ay Melek Özer ve Prof. Dr. Şahinde Demirci ye Armağan. Editörler: Akyol A. A. ve Özdemir K., Bölüm: Ankara Akköprü Arkeometrik İncelemeleri Kapsamında Jeofizik Çalışmalar, Ankara, s. 199-210. Kadıoğlu S. ve Demirci B. B., 2012. Yapı Denetim Sektöründe Yer Radarı Yöntemi, Jeofizik Bülteni, 31-40. Kaya M. A., 2007. Arkeojeofizik Araştırmalar. TMMOB Jeofizik Mühensleri Odası Yayınları, Ankara. Kaya M. A., 2008, Arkeoloji Jeofiziği Çalışmaları ile Gömülü Antik Yapı Kalıntılarının Yeniden Yapılandırılması (reconstruction), İTÜ Maden Fak., Jeofizik Müh. Bölümü Seminerleri, 30 nisan 2008, İstanbul. Kaya M. A., 2013, Arkeojeofizikte Yeni Gelişmeler, TMMOB JFMO, İstanbul Şubesi Jeofizik Seminerleri, 6 mart 2013, İstanbul. Libby W. F., 1955. Radiocarbon Dating, 2nd ed., Univ. of Chicago Press, Chicago. Matias M. S. and Almeida F., 1992. Geophysical Survey on the Archaeological Site of Mugardos Nw Iberian Peninsula), Journal of Applied Geophysics, 29:119-124. Neubauer W., 2001. Images of the Invisible-Prospection Methods for the Documentation of Treatened Archaeological Sites, Naturwissenschaften, 88:13-24. Nuzzo L., Calia A., Liberatore D., Masini N. and Rizzo E., 2010. Integration of ground-penetrating radar, ultrasonic tests and infrared thermography for the analysis of a precious medieval rose window, Advances in Geosciences, 24:69 82. Reynolds J. M., 1997. An Introduction to Applied and Environmental Geophysics. John Wiley & Sons, Chichester. Saltuk S., 1993. Arkeoloji Sözlüğü, (II. Baskı, 311 sayfa), İnkilap kitabevi, İstanbul. Sevin V., 2001. Anadolu nun Tarihi Coğrafyası I, TTK Yayınları. Uçankuş H. T., 2002. Phrygia, Kültür Bakanlığı Yayınları. Ulugergerli E., 2005. Arkeolojide Jeofizik Uygulamalar, TC Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü. Wynn J. C., 1986. Archaeological Prospection: An Introduction to The Special Issue, Geophysics, 51:553-537. Yaramancı A., 1970. Keban Projesi Jeofizik Araştırmaları Ön Raporu, 1968 Yaz Çalışmaları, ODTÜ Keban Projesi Yayınları, Seri: 1, Yayın: 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 13-19. Nekropol Güney Açması. 05.02.2013 http://eneztarihce.blogspot.com/2009/02/nekropol-guney-acmasi.html Tahribat Belgeri. 05.02.2013 http://www.tayproject.org/tahrip.html Uluslararası Sözleşmeler. 05.02.2013 http://teftis.kulturturizm.gov.tr/tr,13908/uluslararasi-sozlesmeler.html 45