16.09.2015 Çarşamba İzmir Basın Gündemi
Krizler arasında
Devrim Özkan Her şeyin dünyadaki tüm gelişmelerden etkilenebildiği yeni bir çağda yaşıyoruz. Son iki yüzyıllık dönemde dünyadaki tüm ekonomik ve siyasi yapılar kademeli bir biçimde birbirlerine entegre oldular. Bu da herkesin, kendisini doğrudan ya da dolaylı etkileyen tüm gelişme ve değişimleri kontrol altında tutma eğilimine kapılmasına neden oldu. Dünyadaki gerilimlerin hızla artmasına sebebiyet veren bu olgu, tüm yaşamları bir biçimde etkilemektedir. Türkiye yi içeren hattaki gerilim, son derece yüksek seviyede. Ukrayna, Suriye ve Yemen birer savaş alanına dönüştükleri halde, Yunanistan Avrupa ekonomisini derinden sarsabilecek bir iflasın eşiğinde. Rusya, gerek Ukrayna daki, gerekse Suriye deki müdahaleleriyle ABD nin dünya siyasetindeki belirleyiciliğini sarsmış durumda. Obama dönemi, daha şimdiden, dış siyasetteki başarısızlıklarıyla anılmaya başladı bile. İkinci dünya savaşından sonra tasarlanan ve Sovyetler Birliği nin çöküşünün ardından revize edilen dünya sistemi yeniden biçimlendiriliyor. Ancak, yeniden inşa, uzlaşma ve müzakereyle değil, herkesin gücü ve gücünü kullanabilme cesareti test edilerek gerçekleştirilecek gibi. Bu durumun ne tür neticelere yol açacağı belirsizliğini korurken, kaçınılmazlığı da kendisini hissettiriyor. ABD nin siyasi ve toplumsal gücünde yaşanan sarsıntıların tam da bu zamanda yaşanmaya başlaması dünya ekonomi-politiğindeki krizlerin etkisini arttırıyor. Polis cinayetleri olarak lanse edilen hadiselerin neden olduğu toplumsal olaylar, esasında önemli bir olgunun göstergeleri. Güney eyaletleri adeta kaynayan bir kazana dönmüş durumda. ABD bayrağının yakılması Güney eyaletlerinde adeta sıradan bir olay haline geldi. Nüfus içindeki oranları hızla artan Afrika kökenli Amerikalılar ile İspanyol ve Latin kökenli Amerikalılar, tüm ekonomik ve siyasi yapıyı değişime zorluyor. Ve ABD nin demografik değişimin zorlamasıyla gerçekleşecek bir değişime hazırlıklı olmadığı aşikâr. Bu durum, devlet şiddetinin kullanımıyla değişimin kontrol altında tutulmaya çalışılmasına neden olmakta. ABD nin dünya sistemindeki güç ve belirleyiciliğinin sarsılması, çeşitli iktidar boşluklarının oluşmasına yol açıyor. İktidar boşluklarının çeşitli merkezlerce hemen kapatılmaya çalışılması, çatışmaları kaçınılmaz hale getiriyor. ABD ise, artık eskisi gibi tüm gelişmeleri kontrol altında tutamayacağını idrak ettikçe, ilgisini kendisi için hayatiyet arz eden meselelere ve bölgelere odaklıyor. Bu nedenle çoğu bölgelerde eski ortaklarını yalnız bırakmak zorunda kalan ABD, güvenilir bir ortak olma niteliğini de hızla yitiriyor. Bu koşullar altında Türkiye nin kendi bölgesinde irade kullanabilecek bir duruş sergilemesi her geçen gün daha önemli hale geliyor. Türkiye bölgesindeki harici aktörlerin tercihleri tarafından yönlendirilmeyi kabul edemez. Aksi halde, belirsizlik Türkiye nin kaderi olmaya başlar. Askeri, siyasi ve ekonomik gücünüzü etkin bir bicimde kullanabileceğinizi gözler önüne sermeden, Ukrayna, Suriye ve Yemen duraklarından oluşan dikey eksende varlığınızı sürdürebilmeniz olanaklı değil.
Krizler, esas itibariyle, güç merkezleri arasındaki dengenin bozulmasıyla, kimin gücünün neye yeteceğinin giderek belirsizleşmesinden dolayı yayılmakta. Kimin kime nerede dur diyeceğinin müphem olduğu koşullarda, uluslararası ilişkilerdeki gerilim artar. Ukrayna ve Gürcistan örneklerinde görüldüğü gibi Batı nın doğudaki müttefiklerini koruyamayacağı aşikâr hale geldi. Bu nedenle güç ünüzün nelere yeteceği sınanacaktır. Böylesi şartlarda, henüz sınırlarınız sınanmaya başlamadan önce, önleyici bir tedbir olarak, nelere hangi noktaya kadar müsaade edeceğinize dair bildirimlerde bulunmanız zaruridir. Aksi halde, rakiplerinizin, sizin tahammül sınırlarınızın nereye kadar olduğunu test etmesi kaçınılmazdır ki bu durumun ciddi riskler içerdiği muhakkaktır. Türkiye yi dünyanın başka bir bölgesine taşımak mümkün olmadığı sürece, Ortadoğu daki tüm gelişmelere karşı dikkatli bir siyaset izlenmek zorunda kalınması kaçınılmaz. Savaş kapınızı çaldığında, evet demekten başka seçeneğinizin kalmaması, gerek uluslararası siyasetin gerekse dünya tarihinin kaçınılmaz bir gerçeği. Böylesi bir kaçınılmazlık durumuyla karşı karşıya kalmadan önce, tahammül sınırlarınızın net bir biçimde çizilmesi, sizi muhtemel çatışmalardan koruyacak önleyici bir tedbirdir. Türkiye nin tahammül sınırlarını belirten bir çizginin çekilme zamanı gelmiş görünüyor.