TÜRKLER VE UZAYLI ATALARI İÇİNDEKİLER Önsöz...9 Tarihten Önceki Uçaklar...11 Çin Kayıtlanndaki Havacılık Bilgileri...12 Hint Destanlanndaki Uçaklar

Benzer belgeler
TÜRKLER VE UZAYLI ATALARI İÇİNDEKİLER Önsöz...9 Tarihten Önceki Uçaklar...11 Çin Kayıtlanndaki Havacılık Bilgileri...12 Hint Destanlanndaki Uçaklar

Ali Bektan - Türkler Ve Uzaylı Ataları

ASTRONOMİ TARİHİ. 3. Bölüm Mezopotamya, Eski Mısır ve Eski Yunan da Astronomi. Serdar Evren 2013

DÜNYA VE EVREN 1.ÜNİTE GEZEGENİMİZİ TANIYALIM. 1. BÖLÜM: Dünya nın Şekli. 2. BÖLÜM: Dünya nın Yapısı

4. SINIF FEN VE TEKNOLOJİ DERSİ II. DÖNEM GEZEGENİMİZ DÜNYA ÜNİTESİ SORU CEVAP ÇALIŞMASI

ASTRONOMİ TARİHİ. 4. Bölüm Kopernik Devrimi. Serdar Evren 2013

DEV GEZEGENLER. Mars ın dışındaki dört büyük gezegen dev gezegenler grubunu oluşturur.

ASTRONOMİ TARİHİ. 2. Bölüm Antik Astronomi. Serdar Evren 2013

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Prof. Dr. Ceyhun GÖL. Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Havza Yönetimi Anabilim Dalı

Güneş sistemi içersinde; Güneş, 8 gezegen, asteroidler, kuyruklu yıldızlar, meteorlar, cüce gezegenler,uydular vardır.

SAGALASSOS TA BİR GÜN

DiJiTAL TÜRKÇE ANSiKLOPEDi

UZAYay aracı ya da uzay gemisi, Dünya'nın yüzeyi ve atmosferi dışında, dış uzayda çalışmak üzere tasarlanmış araçtır. Uzay araçları insanlı ya da

GÖK CİSİMLERİNİ TANIYALIM

Evrenin yaratılışına, Big Bang teorisine, Risale-i Nur nasıl bir açıklık getirmiştir?

GÜNEŞ SİSTEMİ. 1-Havanın bulutsuz olduğu bir günde gökyüzüne gece ve gündüz baktığımızda neler görürüz?

DÜNYANIN ÇÖZEMEDİĞİ GİZEM: GÖBEKLİ TEPE

Güneş Sistemi (Gezi Öncesinde)

Minti Monti. Uzayı Keşfetmek İster misin? Uzayı Nasıl Keşfettik? Haydi Uzay Aracı Tasarla Evrenin En Sıradışı Gökcismi: KARADELİK Ay'a Yolculuk

Amerikalı Öğrencilere Liselere Geçiş Sınavında 8. Sınıf 1. Üniteden Sorulan Sorular.

Satürn ün Buzlu Uydusu Tethys!

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

ASTRONOMİ VE UZAY BİLİMLERİ SINAVI SORULARI VE CEVAPLARI (Şıkkın sonunda nokta varsa doğru cevap o dur.)

Tarihi ve bugünü ile. Her an Harran

6.Sınıf FEN BİLİMLERİ KONU ANLATIMI. Testler. Konu Anlatımı. Uygulama

İÇİNDEKİLER. Tarihteki Önemli Buluşlar Bilim, Türk ve İslam Devletlerinde yaşayan bilginler ile yükseliyor Coğrafi Keşifler...

Güneş Sistemi. Prof. Dr. Serdar Evren. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü

Dünya ve Uzay Test Çözmüleri. Test 1'in Çözümleri. 5. Ay'ın atmosferi olmadığı için açık hava basıncı yoktur. Verilen diğer bilgiler doğrudur.

Gök Mekaniği: Giriş ve Temel Kavramlar

MARSEILLES GEZİ MASSALIA MARSİLYA HAZİRAN 2011

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Gece Aslında Karanlık Değildir: Olbers Paradoksu

Amerika daki Kızılderililerin Bering Boğazından geçen Orta Asya Türkleri; ya da Osmanlı leventleriyle akraba olduğu söyleniyor.

İLK ÇAĞ UYGARLIKLARI MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI MISIR UYGARLIĞI İRAN UYGARLIĞI HİNT UYGARLIĞI ÇİN UYGARLIĞI DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI

ASTRONOMİ & ASTROLOJİ. Hazırlayan : Zeynep AVCI

Bakın astronomi size nasıl yardım edecek şimdi, göreceksiniz!

1. ÜNİTE DENEME SINAVI

BİLİM TARİHİ VE JEOLOJİ 6

ESKİÇAĞ DA BİLİM HİNT MEDENİYETİ

FİZİK. Mekanik İNM 101: İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ. Mekanik Nedir? Mekanik Nedir?

ASTRONOMİ VE UZAY BİLİMLERİ

titi fer Dünyanın en güzel N efertiti nin Tüm Zamanların En Güzel Kadını:

Almina Ö. : Çok büyük bir gezegen vardır ve onun halkası vardır. Ali A. : Astronotlar uzayda giderken ayakta kalmazlar,uçarak giderler.

DAY 2009 un ANLAMI VE ÖNEMİ

Başlangıç Meridyeni ve Greenwıch - İstanbul

İçinde Neler Olup Bittiği Bilinmeyen Dünyadaki 10 Gizli Yapı!

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Curiosity sağ salim Mars a indi!..

-Anadolu Türkleri arasında efsane; menkabe, esatir ve mitoloji terimleri yaygınlık kazanmıştır.

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

FİZİK. Mekanik İNM 103: İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ. Mekanik Nedir? Mekanik Nedir?

Türklerin Anayurdu ve Göçler Video Ders Anlatımı

FİZİK. Mekanik İNM 221: MUKAVEMET -I. Mekanik Nedir? Mekanik: Kuvvetlerin etkisi altında cisimlerin davranışını inceleyen bilim dalıdır.

NASA'nın gö. zü Enceladus'ta

Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat Kültür - Sanat

Bugünkü Teknolojiyle Bile İnşa Edilmesi Mümkün Olmayan 19 Akıl A lmaz Antik Yapı

Mitlerin Sınıflandırılması DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

GÖKYÜZÜNDE HAREKET. Ünal Ertan Sabancı Üniversitesi. 19 Şubat 2011

Yıldızımız GÜNEŞ. Serdar Evren. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

ÜNİTE 7 : GÜNEŞ SİSTEMİ VE ÖTESİ UZAY BİLMECESİ

Fen Bilimleri Dersi Kazanımları

Güneş Sistemi. Araş. Gör. Dr. Şeyma Çalışkan Ankara Üniversitesi Kreiken Rasathanesi

İktisat Tarihi II. 2. Hafta

Türkiye nin 81 ilinden gelen 100 muhtar, çözüm sürecine destek için Mardin de toplandı. Muhtarlar, barışa destek için beyaz güvercin uçurdu.

"Yaşayan Bahar", ilkbahar mevsiminin gelişini kutlamak üzere tüm Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen bir etkinlik.

2017, tutulma ve meteor yağmuru yılı olacak

MÜZİK ALETLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNE DAYANIR

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

AST101 ASTRONOMİ TARİHİ

Herhangi bir noktanın dünya üzerinde bulunduğu yere COĞRAFİ KONUM denir. Coğrafi konum ikiye ayrılır. 1. Matematik Konum 2.

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

9. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KİTABIN REHBERLİK PLANLAMASI. Bölümler. Bölümlere Ait Konu Kavrama Testleri KONU KAVRAMA TESTİ DOĞA VE İNSAN 1 TEST - 1

17. yy. Dehalar Yüzyılı

Bütün icat ve buluşlar insanların ihtiyaçlarından doğmuştur. Tekerlek, ulaşım ve taşıma ihtiyacından, telefon iletişim ihtiyacından doğmuştur.

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

MEVSİMLERİN OLUŞUMU. 5. Yiğit, demir bir bilyeyi aşağıdaki gibi eğik tutup, el feneri yardımı ile karşıdan ışık gönderiyor.

COĞRAFİ KONUM ÖZEL KONUM TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMU VE SONUÇLARI

EKVATORAL KOORDİNAT SİSTEMİ

Astronomik Bir Dokunuş: Nasıl Anlatmalı?

Hazırlayan Muhammed ARTUNÇ 6.SINIF SOSYAL BİLGİER

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

Gökyüzünde Hareket (II)

4. Yazılı belgeler dikkate alınırsa, matematiğin M.Ö yılları arasında Yunanistan da başladığı söylenebilir.

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

CERN BÖLÜM-3 İZAFİYET TEORİSİNDE SONUN BAŞLANGICI MI?

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

YARATILIŞ MİTLERİ DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

B A S I N Ç ve RÜZGARLAR

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Perseid Göktaşı Yağmuru: Ağustos

Kasım/Aralık fındığın başkenti. kirazın anavatanı

Güneş, Dünya etrafında dönme hareketi yapar. Güneş, sıcak gazlardan oluşan bir gök cismidir. Güneş, kendi etrafında dönme hareketi yapar.

Transkript:

TÜRKLER VE UZAYLI ATALARI İÇİNDEKİLER Önsöz...9 Tarihten Önceki Uçaklar...11 Çin Kayıtlanndaki Havacılık Bilgileri...12 Hint Destanlanndaki Uçaklar ve Havacılık Bilgileri...13 Antik Çağda Uzay Bilgileri ve Astronomi...16 Güneş Hakkındaki Bilgiler...19 Samanyolundaki Gezegenler Hakkındaki Gerçekler...20 Eskilerin Yıldızlar ve Uzay Hakkındaki Çalışmaları...24 Antik Çağlarda Coğrafya Bilgileri...27 Elektrik Kullanan Atalarımız...27 Anavatan Kıta Mu, İnsanlığın İlk Büyük Uygarlığı...31 James Churcward Mu'yu Anlatıyor I:...35 James Churcward Mu'yu Anlatıyor II:...46 Mısırlıların Ölüler Kitabında Mu Konusu...49 Uygurlarla Mu Kıtası Arasındaki Bağlantılar...50 Mu'daki Dinin Dünyaya Etkisi...52 Kur'an-ı Kerîm'de Yok Olan Milletler...56 Tek Tanrı İnancında Ra'nın Anlamı...56 Mu'nun Batışı...'...57 Sıcak Dumandan Yaratılış...59 Çamurdan Yaratılış...60 Türkler'in Ortaasya'da Ortaya Çıkışları ve Mu Kıtası İle Bağlantılar...62 Atatürk Kayıp Kıta Mu'yu Neden Arattı...68 Türklerin Genleri Hititlerden Miras Kaldı...73 Türklerdeki Ya-Da Taşının Sırrı...76 Altay Efsanelerinde Yer Alan Uzaylılar...80 Türk Mitolojisinde Tek Tanrı İnancı...83 Göç Destanı, Gökyüzünden Gelen Destek...85 Türklerde Bozkurt Olayı...87 Türk Efsanelerinde Tufan Olayı...89 Bozkurt Neyi Simgeliyor...92 Efsanelerdeki Uzaylı İnsanlar...93 Türk Mitolojilerine Göre Uzaydan Gelen Atalarımız...96 Almanlar'la Aramızdaki Benzerlikler Almanlar'da Sümerlerin Soyundan mı Geliyorlar...98 Aldebaran "7 Süreyyayı Takip Eden"...101 5 1946-1947 Kışında Amiral Byrd'un Güney Kutbu Operasyonu...103 Ağrı Dağında Almanların Bulduğu Ufo...105 Almanların Ufo Çalışmaları ve Uzaya Gönderilen Gemi...107 Haunebu Tipi Uçan Daireler...108 Uzaya Gemi Gönderildi mi?...108 Binlerce Yıl Öncesinin Tek Tanrıcı Dini Mısır'da...110 Geçmiş Uygarlıklarda Kalp Nakli Ameliyatları...116 Aztekler Mu Kıta'sından mı Geldiler?...117 Osiris Olayı Nedir...120 Baavi Gezegeninden Gelenler Asya'ya İndiler...123 Gobi Denizinin Venüslü Ziyaretçileri...126 Orta Amerika Uygarlıklarında Bulunan İlginç Eserler....132 Kolombiya'da Bulunan Altın Eşyaların Sırrı...133 Ortaasya'da 100 Bin Yıl Önce Yapılan Kalp Ameliyatı...135 Uzayı Bizden Önceki Uygarlıklar ve Atalarımız Fethettiler...137 Oğuz Kağan Destanındaki Uzay Gemisi...142 Özbekistan'da Bulunan Kaya Resminde Uzaylılar Var...145 Türk Mitolojisinde Tek Tanrı İnancı...147

Göç Destanı, Gökyüzünden Gelen Destek...149 Atatürk İnsanlığın Kökeninin Neden Milyonlarca Yıl Öncesine Dayandığını Açıklıyordu...152 Mevlâna'nın Bahsettiği Gökyüzündeki Uygarlıklar...154 Kur'an-ı Kerîm'de Uzay İle İlgili Bilgiler Kur'an'da Evrenin Genişlemesi 1400 Yıl Önceden Bildiriliyor....156 Kur'an-ı Kerîm'e Göre Yaratılış...163 Ay'a Gidilmenin Yüzyıllar Öncesinden Bilinmesi...165 Amerika Ay'a Gittiğine Bin Pişman...169 Amerikalılar Neden Ay'a Gitmeye Korkuyorlar...171 Mars Gezegeni Hakkında İnanılmaz Bilgiler...173 Mars'taki Yüzün Sırrını Nasa Neden Saklıyor...175 Zülkarneyn Uzaya mı Gitti?...179 "Onu (Güneşi) Kara Balçıklı/Sıcak Bir Gözede Batar Buldu...183 6 Sonra Bir Sebebi Daha izledi Zülkarneyn'in Güneşin Doğduğu Yere Gidişi...185 İki Sedd/Südd (İki Bulut=İki Nebula)...186 Kur'an-ı Kerîm'de Bahsedilen Alemler Olayı...191 Sahra Başka Bir Gezegen mi?...192 Astronomlar, İslâm Alimlerini Doğruluyorlar...193 Kur'an'da Bahsedilen Uzaydaki Gezegenler ve Canlılar...194 Kur'an-ı Kerîm'de Bahsi Geçen Uzaydaki Canlılar...205 Uzaylılara İtiraz...207 Dabbe (İnsana Benzeyen Canlı)...209 Bize Benzeyen Varlıklar...210 Tayr Kelimesinin Anlamı ve Kimleri Kastetmesi...212 Kur'an'daki Uçan Ümmet...213 Özel Sinyallere İletişim...214 Ufo'nun Karşılığı Yıldızımsı Uçucular mı?...215 Tarih Öncesi Çağlarda Anadolu'da Görülen Ufolar...217 29 Yıl Uzaylılarla Görüştü...222 İstanbul'un Fethi Sırasında Ayasofya Üzerinde Görülen Ufolar...228 Uçan Dairelerin 1981 ve 1982 Yılları Arasında Türkiye Ziyaretleri...230 Çanakkale Savaşı'nda Gökyüzünden Gelen Yardım...243 Türk Pilotlarının Afyon Üzerinde Gördüğü Ufolar Ne Yapıyorlardı?.. Uzaylılar Türkiye'ye Yardıma Geldiler ve Dünya'ya Düşmekte Olan Büyük Meteoru Parçalayarak Zarar Vermesini Önlediler...246 Bir Sürü Işık Kitlesi...246 Fotoğrafta İzler Var...248 Güneş Sistemine Benzeyen Yeni Bir Sistem Bulundu....249 Türkiye'de Ufo Araştırmaları...250 Gizem Dolu Piri Reis Haritası...254 Haritalarda Neler Gösteriliyor?...260 Türkiye Üzerinde Görülen Ufolar...265 1999 Yılındaki Güneş Patlamaları ve Arkasından Gelen Ufolar...266 İzmir'de Binlerce Kişinin Gördüğü Ufo...266 7 Hazar Denizi'ne Düşen Ufo...267 80 Metre Derinde...267 Afyon Semalarında 2002 Sonbaharında Görülen Ufo....268 2002 Yazında Washington Üzerinde Görülen Ufo'yu ABD f-16'ları Kovaladı...269 Uçan Şey Bir Anda Kayboldu...269 İskoçya'daki Uzaylı Kasabası...270 Ufo'lar Azerbaycan'da Korku Yarattı...270 Rusların Uçan Daire Araştırmaları...272 Rus Astronotlar Ufo Gördüler...273

Amerikan Başkanı Eisenhover Uzaylılarla Görüştü...274 Tarihi Resimdeki Ufoları Nasa İnceliyor...277 Vatikan'm Açıklaması "Uzaylıları da Tanrı Yarattı"...278 Türk Polisi Uzaylıya İnanıyor...278 Hava Harp Okulu Öğrencileri de Uzaydaki Yaşama İnanıyor...279 Demokrit'in Uzay Bilgileri Günümüzden Farksız, Bilgiler Nereden Geldi...280 Uzaylılarla Görüşenler ve Gezegenlere Seyahat Edenler...281 Uzaylıların Ana Gemileri...282 Uçan Daireler İçin Görüş Bildiren Ünlü İsimler...289 1952 New Mexico'ya Düşen Ufo'dan 17 Uzaylıyı Amerikalılar Buldu...295 Amerikalılardan 5 Yıllık Araştırma İçin Üç Milyar Dolar...299 Uzaylıların Türkiye Merakı Uzaylılar Neden Türklerle Yakından İlgileniyorlar?...300 İlahiyatçı Prof. Dr. Celal Yeniçeri: "Uzaylılara da Kitap Gönderildi"...301 Ayetler Gösteriyor...302 Vatikan'ın Görüşü...303 Uzaylılar Türkçe Konuşuyor...305 Yararlanılan Kaynaklar...307 Belge Fotoğraflar...309 8 ONSOZ Türklerin kökeni nereye dayanıyor? Bu soru sorulduğunda herkez Ortaasya'dan geldik, oraya dayanıyor diyor. Peki Ortaas-ya'ya nereden geldik. Yoksa mağara adamı iken evrim geçirerek mi modem insan olduk? Bu sorulan ilk defa soran kişi Mustafa Kemal oldu. Kaybolan efsanevi Kıta Mu'yu araştırdı. Sonuçta bu kıtanın tarihi M.Ö 70 bin ile 200 bin yıl öncesine dayanıyordu. Dünyanın en gelişmiş uygarlığı idi ve medeniyeti her yere taşıyordu. Batılı bilim adamları ömürleri boyunca, Türkler'in beş bin yıllık kabile hayatından geldiğini iddia edip bizi de buna inandırmaya çalıştılar. Böyle olunca bizlerin ilkel insanlardan farkı kalmamış oluyor. Bu teoriyi Türkiye'de rededen bir çok yazar ve bilim adamı var. Ben bu kitapta Türkler'in Atalarının kurdukları Mu uygarlığı sayesinde uzay yolculuklarını yaptıklarını ispatlamaya çalıştım. Daha da ileri giderek bugün başka gezegenlerde akrabalarımız olduğunu iddia ediyorum. Ortaasya'daki Türk efsanelerinde anlatılan olayları inceleyip bunları 21 'nci yüzyıl teknolojisine uygulayınca ortaya atalarımızın teknolojik yardımlar aldığını göreceksiniz. Bu desteğin geliş noktası efsanelerde gökyüzü, benim tabirimle uzay olmaktadır. Sanki birileri hep Türkler'e yardımcı olmuş, onları kollamış gibi bir izlenim ortaya çıkmaktadır. Sümerliler Türk'tür. M.Ö 13000 yılında yazılan bir Kraliyet yazıtında "Krallık gücü bize gökten indirildi," derken bu gücün yüksek teknolojiye sahip uzaylı akrabalarımızdan olması akıla mantıklı gelmiyor mu? ABD'li bir bilim adamının da Mezopotamya'da kurulan Sümer uygarlığım uzaylıların kurduğunu ileri sürmesi hayli dikkat çekicidir. Bugün Samanyolu'nda bulunan yıldız sistemlerinde başka canlıların olduğu inancını dünyada milyonlarca insan paylaşıyor. 9 Kısacası evrende sadece bizim dünyamızdan başka bir yerde hayat yoktur demek, hayalden öteye geçemez. Kuran-ı Kerîm'in yanı sıra İslamiyeti anlatan kitaplarda başka gezegenlerde hayatın olabileceği bildiriliyor. Kur'an'da ki Gök Ehli veya Gök halkı tabirlerinin uzaylıları anlatıyor olması ilginçtir. Böylelikle akıllı varlıklara işaret ediliyor. Peygamberimiz Haz-reti Muhammed'den nakledilen hadislerden birinde 18 bin alemden bahsedilmesi, ABD'li astronomların Samanyolunda bizden daha akıllı

veya bizim gibi dünyaların benzerinin olacağının rakamını 18 bin olarak bildimeleri dikkat çekicidir. Kuran-ı Kerîm'de bildirilen bir çok bilginin bilim dünyası tarafından kabul ediliyor olmasını da unutmamak lâzım. Kitapta aynca Türkiye'deki Ufo olaylarının yanısıra ABD'li-lerin yaptığı çalışmalara da yer verdim. Mesela ABD Başkanı George W. Bush galaksideki akıllı varlıklarla temasa geçilecek çalışmalar için önümüzdeki beş yıl için üç milyar dolarlık bir parayı Amerikan bütçesine koyuyorsa, biz de bu araştırmalara bir an önce başlamalıyız. En kısa zaman içinde Türk Uzay Ajansı'nın kurulması ile bu tür çalışmalar da önem kazanacaktır. Hergün Anadolu Semalarında birçok Ufo olayı görülürken çok azı Medya'ya yansıyor. Bu kadar sık ziyaretimize gelen uzaylı akrabalarımızın bizi yalnız bırakmamış oluyorlar diyebilirim. Kitabı okuduktan sonra inanıp inanmamak okuyucularıma kalmıştır. Yorum onlarındır. Ali Bektan 10 tarihten önceki uçaklar Havacılık Tarihi ilk olarak Daedalus ile oğlu Dcarus'un uçmaya çalışmaları ile başlar. Bilim Dünyası öyle kabul ediyor. Baedalus'un oğlu İkarus kendine balmumundan kanatlar yaparak gökyüzünde uçmaya başladı. Ne yazık ki ikarus çok yükseklere havalanınca kanatlan güneşten eridi. Delikanlı denize düşüp öldü. Böylece ilk havacılık kazası ve ölümü de gerçekleşmiş oldu. Bu olayı yalnızca efsane olarak görmek yanlıştır, çünkü İkarus o dönem Dünya üzerinde Tanrılar olarak kabul edilen Uzaylılara özenmişti. Zeus ve diğer Tanrıların ya da uçuş ekibinin üstün teknoloji ile yaptıkları her şey birer olağanüstülük göstermiştir. İlkel insanlar da bunları gördükçe onları Tanrı yerine koymuşlardır. Ondan beş bin yıl sonra çalışmalara başlayan VVright Kardeşler havacılık teknolojisi içersinde uçaklar yapıp, uçma deneylerine başlamışlardı. Yıllar önce tv'de gösterilen Uzay Yolu Dizisindeki bazı bölümlerde, eski Yunan Tanrılarının Dünya'ya gelen bir araştırma ekibi olduğu ve Dünya insanlarına, uygarlıklarım geliştirmek için yardımcı oldukları ifade edilmişti. Aslında dizinin içersinde bazı gerçekler vurgulanmaktaydı. Bu görüşü kuvvetlendirecek en önemli bilgiler Antik Çağda Yunan Medeniyeti'nin sıçrama yapması, Uzay ve Dünya hakkındaki şaşırtıcı bilgilere Yunanlıların sahip olmalarıdır. Günümüz teknolojisi ile elde ettiğimiz tüm bilgilere o zamanlar ulaşan Yunanlılar bunları nereden aldılar derseniz, bunu ancak o zaman uzaylıların dünyamıza geldikleri düşüncesi ile açıklayabiliriz. Uzay Yolu dizisi gösterildiği ülkelerde raiting rekorları kırarken insanoğlu'nun da ufkunu genişletti. Biz M.Ö'den binlerce yıl önce kullanılan uçakların ve Hava Araçlarının kayıtlarına devam edelim. 11 Keşiş Roger Bacon'ın eserlerinin birinde anlaşılamayan bir ifade yer almaktadır: "Buna benzer uçan makinalar eskiden kalmadır ve günümüzde de yapılmaktadır." 13'ncü yüzyıl da böyle bir iddianın ileri sürülmesi gerçekten şaşırtıcı değil mi? Bacon ilkin uçan makinaların kendinden önceki zamanlarda var olduklarım, sonra da kendinden önceki zamanlarda da bulunduklarını söylüyor. Bu inanılmaz iddialar bizim tarih öncesinde ileri derecede gelişmiş bu varlıkların var olduğunun kanıtlarından bir tanesidir. Grek Tanrısı Hermes ya da öbür adıyla Merkür ayağına kanatlı sandallar başına da kanatlı bir başlık giyerdi. Bunlar sayesinde havada büyük bir hızla uçabilirdi. Buna söylence deyip geçemeyiz, çünkü bu tür uçuşlar günümüzde de gerçekleşiyor. İstanbul'da Çırağan Sarayı'nda bir otomobil tanıtımı şovu yapılmıştı. Astronotlar gibi

giyinen bir adam sarayın bahçesinden havalanarak, boğazın üzerine doğru uçtu. Geniş bir kavis çizdikten sonra yeniden saraya yöneldi ve bahçeye kurulan büyük podyum üzerine indi. Bu görüntünün Hermes'in uçuşundan pek farkı yoktu. Binlerce yıl önceki efsane gerçek oldu. ÇİN KAYITLARINDAKİ HAVACILIK BİLGİLERİ Çin kayıtlarında Havacılık ile ilgili ilginç ve çarpıcı kayıtlar bulunmaktadır. M.Ö 2200 yıllarında Çin İmparatoru Sun, yalnız uçan bir araç yapmakla kalmayıp, yanına bir de paraşüt eklemiş Onun bu başarısı Daedalus ile aynı tarihlere rast geliyor. M.Ö 1766 İmparator Çeng Tang bilgin Ki-Kung-Si'ye havada uçabilen bir araba yapmasını emretti. Si İmparatorun emrine uyarak bir uçan araba yaptı ve denemek için arabay- 12 la Honan Vilayetine kadar uçtu. Daha sonra İmparator aracın yapım sırrının düşmanları tarafından öğrenilebileceğinden korkarak uçan arabayı ortadan kaldırttı. O zamanm hükümdar ve bilginleri böylesine ileri havacılık bilgilerini nereden elde etmişlerdi. M.Ö 3'ncü yüzyılda yaşayan Çin şairi Çu Yuan yeşim taşından yapılma bir araba içinde Gobi Çölünün en yukarılarından, tepeleri karlı Kun Lun Dağlan'na doğru uçuşunu anlatır. Anlatımı bir şairin kurduğu hayallerden çok bir bilim adamının gözlemlerini andırmaktadır. Dördüncü yüzyılın ilk başlannda da Ko Hung'un bir yazısından Çin'de Helikopter bulunduğunu anlıyoruz: "Kimileri jujube ağaamn gövdesinin iç yanındaki keresteyi kullanarak uçan arabalar yapıyorlar. Bu aracı hareket ettirmek için de pervanelere öküz derisinden kayışlar bağlıyorlar." Şantung ilinde M.S 147 yılından kalma bir lahdin üzerindeki oyma, bulutların en üstünden uçan ejderhaların çektiği bir arabayı gösteriyor. Çin folklorunda uçan arabalarla ilgili birçok öykü bulunuyor. HİNT DESTANLARINDAKİ UÇAKLAR VE HAVACILIK BİLGİLERİ Havacılık Konusu Hint Efsanelerinde ve kitaplarında da bolca yer alır. Sanskritçe'de "Vimana Vidya" yani uçan gemileri yapıp yönetmek diye bir deyimin varlığından anlıyoruz ki, o dönemlerde somut olarak uçaklar veya uzay gemileri vardı. Hintlilerin klasik kitaplarından olan MAHABHARAT adındaki Hint eserinde "Yanan demirden yapılma, kanat takılı bir uçan arabadan söz edilir." Uçak mı Uzay gemisi mi? 13 Ramayana'da Vimana'nm tanımlanması şöyledir: Lombozları ve kubbesi olan iki katlı tekerlek biçimli bir uçan araç. Bunun "Rüzgâr hızıyla" uçtuğu ve uçarken "Tatlı uyumlu" bir melodi çıkardığı söyleniyor. Vimana kullanacak olan pilotların çok iyi eğitilmiş olmaları gerekiyordu. Vimana'nm yaptığı manevraların havada durup hareketsiz bekleyebilmek gibi özelliklere sahip olduğu anlatılıyordu. Ramayana bize Vimana'nm nasıl bulutların en üstüne yükseldiğini anlatıyor. O yükseklikten bakılınca Okyanus küçük bir su birikintisine benziyormuş. Pilot okyanusun kı-yısıyla ırmakların deltalarını görebiliyormuş. Vimana'lar uçmadıkları zamanlarda "Vimana Gri ha" denilen hangarlarda saklanılmış. Bunlar sanmsı beyaz bir sıvıyla işlermiş. Savaş, yolculuk ve eğlence için kullanırlarmış. İnsan bu ayrıntı zenginliğine şaşmaktan kendini alamıyor. Bu teknik bilgiler bir Alfan Çağadan kalan mirasa benziyor. Eski Hindistan'da altı genç erkek havalanıp uçarak yeniden yere konabilen bir balon yapmışlardı. Pantaçantra kitabı bu tarih öncesi "Zeplin" konusunda ayrıntılı bilgi verir. Bundan anladığımıza göre balonun girintili-çıkmtılı bir kontrol sistemi, yüksek bir uçuş hızı ve manevra yeteneği varmış. Eski Hindistan'ın Pantaçantra kitabı yitik bir teknoloji kitabı mı acaba? Bizce olabilir. Eski Sanskrit yazıları iki smıfa ayrılır: Man usa adını taşıyan ve gerçeğe dayanan belgelerle Day-va denilen

mitolojik ve dinsel yazılar, belgesel sınıftan olan Şamara Suradhara, havacılığı ciddi ve ayrıntılı olarak ele alır. Ve her açıdan, tüm inceliklerine ve derinliklerine inerek işler. Bu kitapta uçan araçların inşanı anlatan ve inşam şaşkınlıktan sersemleten iki yüz paragraf bulunmaktadır. Neler Neler anlatılmıyor ki. "Havalanış, binlerce kilometreyi kapsayan sürekli uçuşlar, normal ve zoraki inişler, hatta uçakların kuşlarla çarpışma durumu." Bunlar birer hayal ürünü olabilir mi. Bizce imkânsızdır. Bakın Çin ve Hindistan ile Ortaasya arasındaki bağlantı çok önemlidir. MU Kıtası'ndan kurtulan 14 Bilge kişiler ellerindeki bilgiler sayesinde bu uçan gemileri mi yaptılar, yoksa Uzaydan gelen atalarımız ellerindeki teknolojiyi mi paylaştılar, iki teorimiz de akla ve mantığa uygun gelmektedir. Yoksa siz bu teknolojik basanları ve olayları nasıl açıklarsınız? Altın Çağ gibi bir dönem yaşandığı sözkonusu olunca, bu sefer de şu mesele ortaya çıkıyor. Altın Çağ'da günümüzden farklı olmayan bir şekilde yaşayan insanlar varsa ve bugünkü teknolojiye benzer teknoloji gelişti ve büyük uygarlıklar kuruldu ise, peki onlar onlar bu bilgileri nereden aldılar. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz: Bilginin kaynağı neresi veya kimler. Bu arada; zamanımızın en modern insanları olarak kabul edilen Avrupalıların yaşadığı kıtadaki insanlar mağaralarda yaşıyorlardı. İlkel insanların yaşadığı bir Avrupa ve modern insanların yaşadığı Asya, Çin ve Hindistan. Fakat bilimin el değiştirmesi ile durum tam tersine döndü. Bizim Türk efsanelerinde anlatılan olaylardaki kahramanlar ve onlann yaptıkları işler Çin ve Hint destanlarındaki olaylarla paralellik gösterir. Asya Kıtası arkeolojik olarak yeterince incelenmemiştir. Tv'de bir süre önce İpek Yolu Dizisinde gösterilen kentlerin gelecekte daha geniş bir şekilde kazılması ve arkeolojik araştırmalar yapılması, Türkler'in ne kadar ileri bir medeniyete sahip olduğunu gösterecektir. Bir an önce Türk Arkeologlarının Asya'ya giderek, oralarda kazı yapmalarım diliyorum. Böylece ilk atalarımızın göçebe olmadıklarını açıkça ispat etmiş oluruz. Biz Asya'da binlerce yıl boyunca ileri bir medeniyet hayatı yaşarken aynı tarihlerde Avrupalılar mağara adamı olarak yaşantılarını sürdürüyorlardı. Bizi göçebe olarak gösterip barbar damgasını kolayca vurmak isteyen Batılılar bu görüşlerimizi reddetmektedirler. Mustafa Kemal Atatürk'ün İsveçli Arkeolog'un "Asya'nın altı boştur," sözüne itiraz etmesi ve bilakis Asyanın altında büyük uygarlıklar yatıyor demesi oldukça dikkat çekicidir. Atatürk bunu nasıl biliyordu, gidip aylarca süren kazılar mı 15 yapmıştı tabii ki değil, O'da okuduğu bazı kitaplardan ve elde ettiği belgelerden öğrenmişti bunu. Mustafa Kemal'in Çankaya Köşkünde gizli bir kütüphanesinin bulunduğu ve burada birçok kitabının olduğu biliniyordu. Türkler'in köklerini araştıran o büyük Lider MU Kıtası ile ilgilenen ilk isimdi. Meksika'ya yolladığı Tahsin Ma-yatepek'in gönderdiği raporları yorumladıktan sonra bazı araştırmalar yaptı. Sonuçta Mustafa Kemal Atatürk'te Türkler'in kökenlerinin Mu Kıtasına dayandığına inanıyordu. Ben de onunla aynı görüşü paylaşırken çalışmayı daha da ileri götürüyorum. Biz Dünya toplumlarına uygarlıklar götüren bir milletiz. Mezopotamya, Anadolu ve Mısır'da ki uygarlıkları kuranlar da bizleriz. Dünya'mn en önemli ve büyük milletiyiz diyebiliriz. Bu konularda biraz daha geniş düşünmek zorundayız. Araştırmacı olmalıyız. Bilime gereken değeri vermeliyiz. Bizler sürekli olarak reddetmek şunu yapmışız. Reddetmek. Araştırma yapmaktan kolaydır. Bu düşünceyi bir kenara atıp çalışmalara başlamalıyız. ANTİKÇAĞ'DA UZAY BİLGİLERİ VE ASTRONOMİ

M.Ö 12'nci yüzyıl astronomlarından Çu gibi bilginler güneş tutulmalarını hiç yanılmaksızm önceden hesaplayıp, haber verebiliyorlardı. Tarih kitaplarında yer alan bu bilgilerden ayrıca Ay tutulmalarının da önceden haber verebiliyorlardı. Çin Panteon'un kahramanlarından olan Nan-Çi Hsien Weng'in bilmeceye benzer bir lâkabı vardı. Güney Kutbunun Yaşlı Ölmezi. Bu kişi M.Ö 1122 yılında Çin Generali Çiang-Tzu-Ya'nın yardımcılığında bulunmuştu. Üç bin küsur yıl önce Çinli bilgeler "Güney Kutbundan" söz ediyorlardı. Bunlara göre dünyanın küre biçiminde olduğunu bilmeleri, akla bu bilgilere nasıl sahip oldukları sorusunu getirmiyor mu? Çanh Heng M.S 78-139 yuları arasında yaşadı. Onun açıklaması "Dünya bir yumurtadır, ekseni de Kutup Yıldızını gösterir," şeklindedir. 16 Eski bilgeler Uzay ve Dünya konusunda bu kadar detaylı bilgilere nasıl ulaştılar. Bu düşünceler ancak 20'nci yüzyılda Astronomi bilimi geliştikçe ortaya çıkıyordu. Eskiler havada uçabilen araçlara sahiptiler. Bu Hava araçları bazı özel seçilmiş kişilerde bulunuyordu. Dünya'yı geziyorlar, hatta uzaya çıkabiliyorlardı. Bu araçlarla bilimsel çalışmalar yapabiliyorlar, Dünya ve Uzay hakkında bilgi sahibi oluyorlardı. Ayrıca Uzaydaki başka gezegenlerden gelen ziyaretçilerle temasa geçiyorlardı. Onlar sayesinde bu bilgilere sahip olabiliyorlardı. Her iki olayda da Uzay bağlantısı dikkat çekiyor. Bu iki düşünceyi kabul etmediğimiz zaman tek mantıklı açıklama kalıyor. Antik Çağda bilim çok ileri idi, bu çağ'da yaşayan insanlar günümüz teknolojisinden daha ileri bir teknolojiye sahipti ve bu kişiler yaptıkları çalışmalarla günümüzün bilim adamlarından daha ileriydiler. Ve binlerce yıl önce bu modern uygarlıklar, doğal afetler sonucunda yok oldular. Tufan gibi felâketlerden kurtulabilen bilim adamlarının eldeki bilgileri kullanarak* bir şeyler yapmaya çalıştıkları fark ediliyor. Tarih sahnesine birden bire çıkan medeniyetler daha derin araştırılmalıdır. Mesela Mısır Uygarlığı, Mezopotamya Uygarlığı şaşırtıcı derecede çok gelişmiş uygarlıklar olarak tarih sahnesine bir anda girmişlerdir. Kristof Kolomb o uzun meşhur yolculuğuna çıkmadan önce dünya ile ilgili yazılmış tüm kitapları okumuştu. Bu okuduklarından yola çıkarak; sonunda Batı yönünde bir rota tutturarak Doğu'ya varmanın mümkün olacağını düşünmüştü. Bugün Madrid müzesinde bulunan bir mektubuda Amerika'nın kaşifi tuhaf bir düşünce belirterek "Dünyamızın hafifçe armut biçiminde olduğunu" ileri sürmektedir. Yapay uydular dünyamızın gerçekten de az-buçuk armutumsu olduğunu son yıllarda ortaya çıkardılar. Kristof Kolomb bu gerçeği eski bir kitaptan öğrenmediyse nereden biliyordu? Dünyamızın esrarengiz uydusu Ay ile ilgili bilgiler Antik çağ da çok yer alıyordu. Hint Destanı Surya Siddhata'da 17 "Ay'a ışınlar sağlayan parlak güneşten" söz edilir, bu ifade Ay'ın ışığının güneşten geldiğini gösterir. Yunanlı düşünür Parmenides ay konusunda şunları demişti: "Gecelerimiz ödünç alınma ışığıyla aydınlatılıyor." Bu da güneş ışınlarının ay yüzeyinden yansımasının bir ifadesidir. Empedokles "M.Ö 494-434" aynı düşüncede idi. "Ay Dünya'nın çevresinde dönen ödünç alınmış bir ışıktır." Bizim ay gezilerimizden 2500 yıl önce Demokritus, Ayın yüzeyindeki lekeleri mi soruyorsunuz? Onlar yüksek dağlarla derin vadilerin gölgesidir," demişti. Aynı dönemlerde yaşayan Anaxagoras: "Güneş tutulmasında güneşin kararmasına ay sebep olur. Ay tutulmasında ise dünyanın gölgesi Ay'ın üstüne düşer," görüşünü ifade etmişti. Plutark'm ay konusunda söyledikleri gerçekten peygamber sözü gibidir: "Ay'a bir yıldız ya da semavi bir cisim gözüyle bakarsanız onu

biçimsiz ve çirkin bulacağınızdan korkarım." Gerçekten de Ay'ın yüzeyi çorak, cansız, renksiz ve sıkıcıdır. Eski Brahmanlar'da, Mayalar da ilk insanların Aydan dünyaya indikleri inancı hakimdir. Britannica Ansiklopedisinde "Bir çok ilkel insanların dinlerinde Ay'a, ölen ilk insan gözüyle bakılır" diye yazıyor. Ay gezisinden dünyaya getirilen kayaların, yapılan incelemeler sonucunda yaşı 4.6 milyar yıl olarak belirlenir olarak belirleniyor. Bizim gezegenimiz-dekideki en eski kayaların yaşı 3.3 milyar yıl olarak belirleniyor. Durum böyle olunca akla şu soru geliyor. Acaba ilk gezegenimiz Ay mıydı. Kozmik bir felâketten sonra kurtulanlar dünyaya indi ve hayatlarını burada sürdürmeye mi başladılar. Olabilir mi? Düşünmek gerekiyor. Eskiler denizlerdeki gel-git olaylarıyla ay arasmdaki ilişkiyi de çözmüşlerdi. Babil gökbilimcilerinden Seleukus suların ayın çekimiyle yükselip alçaldığını ileri sürmekteydi. 18 16'ncı yüzyılda büyük Alman gökbilimcisi Johann Kepler gel-git olaylarına ayın sebep olduğu fikrini ortaya attığı zaman şimşekleri üstüne çekmişti. Tıpkı Galileo'nun Dünya-'nın dönmesini açıkladığı zaman olduğu gibi. Fakat bu insanlar düşüncelerini açıkça savunacak durumda değillerdi. Ortaçağ yobazları bilim adamlarını diri diri yakmak istiyorlardı. Çünkü bu işler Büyücülüktü. Antik çağ insanları ise günümüz bilgilerini her yerde rahatça söylüyorlardı. 10'ncu yüzyılda yaşayan Arap gökbilimcisi Abdülvefa "Ayın değişimlerinden" söz eder. Ayın yörüngesinin elips biçiminde olduğunu yeni ay durumunda iken dünyaya 3219 kilometre daha yakın olduğunu ifade eder. Son çeyreğe ulaşınca 2575 kilometre daha dünyadan uzaklaşmış durumda olduğunu söyler. Bunu ilk önce Tycho De Brahe'nin hesapladığı bilim dünyasında kabul edilmektedir. Ancak, Abdülvefa 1546-1601 yılları arasında yaşayan bilim adamından 600 yıl önce bu işlemleri gerçekleştirmiş durumdaydı. Böyle bir cihazı yapabilmek için çok iyi bir kronometre gerekir. Abdülvefa nın böyle bir şeye sahip olmadığını sanıyoruz. Peki bu arap bilgin ayın değişimlerini nasıl keşfetti. Bilim Dünyası hâlâ bu sorunun cevabını bulmuş değil. Eskilerin Uzay, Dünya, Ay ve Yıldızlar hakkında sahip oldukları bilgiler bugün bazı araştırmacıların ve yazarların dışında bilim adamlarının ilgisini maalesef çekmiyor. GÜNEŞ HAKKINDAKİ BİLGİLER 2500 yıl önce yaşayan Anaxagoras "Güneş ışık saçarak yanan bir madenler yığınıdır," demişti. Dönemin Atinalı yöneticileri güneşi Apollon'un tahtı olarak görüyorlardı. Anaxa-goras doğru bilgiyi yanlış zamanda söyleyince idam edilmedi ama sürgüne gönderildi. Atomik varsayımlarından tanınan Demokratus "Güneşin sonsuz büyüklükte olduğunu ileri sürüyordu." Antik çağda bir çok Milletin güneşe taptıkları zamanlarda böyle modern bilimsel verileri açıklamak ko- 19 lay değildi. İyi ama bu bilgiler nereden veya kimlerden elde edilmişti. Bunlar hâlâ sırrını koruyor. Aym dönemlerde Çinli gök bilimciler Güneşteki lekeleri kayıtlarına ayrıntılı olarak geçirmişlerdi. Vişnu Purana adındaki Hint kitabında "Güneş her zaman durduğu yerde durur/' denilmekte ve hareket edenin güneş değil "Dünya" olduğu belirtilmektedir. Güney Amerika Uygarlıklarının Uzay BiJgileri bugün elimizde olanların aynısıdır. Mayalar takvim ayının uzunluğunu 29.53020 gün, Palangue Mayalan ise 29.53086 olarak hesaplamışlardı. Günümüzün gökbilimine göre bu rakam 29.53059'dur. Mayalar'm ellerinde hiçbir optik cihaz olmadan bu hesaplamaları nasıl yaptıkları bilinmiyor. Guatemala'da Santa Lucia Cotzumahualpa'daki El Castil-lo'nın birinci sütunu Venüs Gezegeninin 25 Kasım 416 gününde güneş kursunun üzerinden geçişini gösterir Bunu ilk keşfeden C.A. Burland 1956'da Paris'teki Uluslararası Ame-rikanistler kongresinde rapor halinde

sundu. Konuşmasında "Bu kadar ileri bir gökbilime ulaşabilmek için bir uygarlığın ve bu uygarlıktaki fen bilimlerinin yüzyıllar boyunca durmadan ve hiçbir kesintiye uğramadan gelişmiş olması gerekir. Orta Amerika Uygarlığının başlangıç tarihi konusundaki bilgimizin yanlış olduğu anlaşılıyor. Bu uygarlık aslında çok daha eski olmalıdır," şeklinde açıklama yapar. SAMANYOLU'NDAKİ GEZEGENLER HAKKINDAKİ GERÇEKLER Babil Bilgeleri Jüpiter'in teleskopsuz görülmeyen dört büyük uydusunu kayıtlarına geçirmişlerdi. Profesör George Rawlinson bu konuda şöyle yazmıştı: Jüpiter'in dört uydusunu gördüklerinin kesin kanıtı var. Satürn'ün yedi uydusunu bildiklerine inanabiliriz." Jüpiter'in dört uydusunu keşfeden 1610 da Galileo oldu. Daha sonra 1635 ile 1848 yılları arasında Cassini, Huygens, Herschel ve Bond tarafmdan görüldü. Babilliler bunları nasıl 20 bilebiliyorlardı. Onların teleskopları mı vardı. Yoksa yok olmuş bir medeniyetten kalan bilgiler mi vardı. Orta Çağ da bunları konuşan veya görüşlerini açıklayanlar doğrudan büyücülükle suçlanır ve diri diri yakılırdı. O dönemler Dünya-'nın düz olduğuna inanılırdı. Demoritus ise M.Ö 5'nci yüzyılda "Boşluk sayısız yıldızlarla doludur ve Samanyolu uzak yıldızların kocaman bir topluluğundan başka bir şey değildir," diyebiliyordu. Onun söyledikleri ancak son 150 yıl boyunca teleskoplarla yapılan incelemelerden sonra elde edilen bilgilerdir. Milet'li Thales M.Ö 640-546 de bu çeşit dahilerdendi. Yıldızlarla dünyanın aynı maddeden yapılmış oldukları sonucuna varmıştı. Maddenin evrenselliği fikri sonradan Ortaçağın karanlığına gömüldü ve daha sonra çok yakınlarda yeniden su yüzüne çıktı. 2325 yıl önce yaşayan Samos'lu Aris-tarkus "Bizi yıldızlardan ayıran uzaklıklar ölçülemez," diyordu. Demokritus ise "Gezegenlerin sayısı gözle görülenden fazladır," diyordu. Satürn'den uzakta gezegenler olduğunu nereden biliyordu. Demokritus'un gençlik döneminde yaşayan Anaximenes "Yıldızların ışık saçmayan eşleri/' olduğunu söylerdi. Başka güneş sistemlerindeki dünyalardan mı bahsediyordu? Dünya-Uzay ilişkilerine en güzel örnekler bunlar oluyor. Mesela dünyamızı ziyarete gelen Samanyolu'nun akıllı insanlarının, ilkel dünya insanlarını eğittikleri teorisi Avrupalı ve Amerikalı bilim adamlarının büyük bir bölümü tarafından kabul ediliyor. Siz yoksa bu bilgilerin kaynaklan için mantıklı bir düşünce biliyor musunuz? Romalı Seneka M.Ö 4-M.S. 65 DOĞAL SORULAR adlı kitabında gökbilim dalında çok düşündüğünü ve çok isabetli sonuçlara vardığım belirtir: "Gökyüzünde bizim görmediğimiz kaç tane semavi cisim dönüp durmaktadır kim bilir kaç gerçek, keşfedilmek için bizim hatıramızın tamamen siline- 21 ALİ BEKTAN ceği çağları bekliyor." Seneka ne kadar doğru söyledi. Uranüs, Neptün ve Plüton ancak şu son iki yüzyıl içinde keşfedildi. Yeni gezegenler, hatta uydular bile yeni keşfediliyor. Onun zamanında birkaç bin yıldız bilinirken şimdi yıldız ka-taloglarımızdaki sayı milyonlarla ölçülüyor. Tangutlar Ortaasya'da yaşamış olan bir boy idi. Hara-Ho-to adındaki kentlerinin kalıntısı 1908 yılında kazıldı. Tangut-larm garip inançları vardı: Işık saçan 11 Göksel cisime inanırlardı. Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn sonra da TSİ TSİ, Ouebo, Rahu ve Ketu adındaki gezegenler. Rahu ile Ketu'nun Hindu gökbiliminde ayın yükselen ve alçalan şekillerine verilen ad olduğunu biliyoruz. Ama Tsi-Tsi ve Ouebo'nun ne olduklarını bilmiyoruz. Birinci ihtimal bunlar Uranüs ile Neptün gezegenleri mi acaba, ikinci ihtimal ise Başka bir galaksi'de bulunan gezegenler midir? Eski yazıtlarda, kitaplarda ve efsanelerde "BAŞKA DÜNYALARDA HAYAT OLMASI FİKRİDİR" Dünya'nın en ilkel kabilelerinden tutun da belli bir uygarlık seviyesine çıkmış insanlara kadar bu fikir vardır. O zaman Uzay ile

bağlantı o devirlerde bilinen bir şey olurken, sıradan bir şey gibi algılanıyor. Ortaasya'da yaşayan Atalarımızın efsanelerinde gökten inen güçlü ışıklardan bahsedilmiyor mu? Bu ışıkların içinden bazen silâhlar, bazen de güzel kızlar çıkmıyor mu? Bu güzel kızlarla evlenerek yeni bir soy başlatan bir çok Türk Beyinin hikâyesi bugün bile anlatılıyor. Acaba Türkler'in kökenleri arasında Uzay'dan gelenler olabilir mi?.. Belki olabilir. Bundan otuz yıl kadar önce TRT'de gösterilen bilim kurgu film ve dizileri büyük bir dikkat ve zevkle izlerdik, otomatik kapılara hayrandık. Küçük telsizler vardı. Kulaklıkla ağıza gelen küçük mikrofonla konuşulurdu. Bunlar o zamanlar hayal mahsulü gibi geldi. Bunlar sonraki yıllarda üretildi ve günlük hayatta yerini aldı. Benim en çok dikkatimi çeken şey ışınlanma olayı idi. Mesela Uzay Yolu dizisindeki Uzay Gemisi Atilgan'dan ışınlanan ekip gezegene inerdi. Bilim Adamları bunun çalışmalarını sürdürüyorlar. Amerikalılar 1943 yılında 2'nci Dünya Savaşı'nın en kızgın zamanında 22 meşhur Filedelfîya deneyini yaptılar. Norfolk Limanı ile Fî-ledelfiya arasında bir savaş gemisini ışınladılar. Gemi bir limanda olduğu yerde dururken birden bire kayboldu ve başa bir limanda ortaya çıktı. Deney cisim konusunda başarılı oldu ama insanlar üzerinde olmadı. Deneyde yer alan bir çok denizcinin büyük kısmı kısa süre içinde öldü. Bazıları evde otururken bir anda ortadan kayboluyor kilometrelerce ötede ortaya çıkıyordu. Bazıları ise tamamen kayboldu. İçlerinden bazıları da korkunç şekillerde öldüler. Birden bire kendi kendilerine ışınlanıyorlardı. Duvarın içinden geçerken maddele-şiyor ve o anda ölüyorlardı. Bu olaylar Kitaplara hatta filmlere bile konu oldu. Deney üzerindeki çalışmaları Amerikalılar eminim bugün de sürdürüyorlardır. Çünkü 1943 yılına göre teknolojimiz olağanüstü gelişti. Amerikalılar bunu başarmış da olabilirler. Amerika bir ülkeye müdahale etmek isteyecek ve bir anda binlerce askeri malzemeyi uçağı, topu o ülkeye ışınlayacak. Size bu söylediklerim hayal geliyor olabilir. Ama unutmayın ki deney 1943 yılında yapıldı. Bu sırada Sovyetlerle yaşanan soğuk savaş dönemini düşünürseniz, deneyin başarılı olması için Amerikan Hükümetinin ne kadar ciddi ve ısrarlı olduğunu tahmin edebilirsiniz. Heraklitus ile M.Ö 540-475 ve Pitagoras'm bütün öğrencileri her yıldızı bir gezegen sisteminin merkezi olarak görürlerdi. Demokritus öğrencilerine boşlukta dünyaların doğup öldüklerini öğretirdi. Bu yıldız dünyalarından, ancak bazılarının yaşamaya elverişli olduğu anlatılırdı. M.Ö 500-428 yılları arasında yaşayan Grek düşünürü Anaxagoras da üstlerinde hayat barındırabilecek nitelikte başka dünyalar konusunda yazılar yazıyordu. M.Ö 3'ncü yüzyılda Lampasacus'da yaşamış olan Metro-dotus evrendeki bir çok dünyalarda hayat olduğuna inanıyordu. Yalnızca bizim dünyamızda hayatın olduğunu ileri sürmeyi bir buğday tarlasında yalnızca bir baş buğday büyüdüğünü ileri sürmeye benzetirdi. 23 M.Ö 341-270 yıllan arasında yaşayan Epikür üstünde hayat barındıran tek yıldızın biz olmadığımız kanısındaydı. Romalı şair Lukretyus M.Ö 98-55 "Yaratılmış olan dünyalarla gökyüzünün yalnızca bizimki olduğuna inanmak hiç de akla yakın gelmiyor," diye yazmıştı. M.Ö 106-43 yılları arasmda yaşayan Çiçero da başka dünyalarda hayatın olduğuna inamyordu. Hint Veda'ları "Yeryüzünden çok uzaktaki dünyalarda hayat" bulunduğunu çok kesin olarak belirtirler. Çin'deki Sung çağının bilgelerinden Teng Mu ve eski Çin düşünürlerinin çoğu hayatın evrenselliği konusundaki düşüncelerini şöyle özetlerler: "Dünyadan ve bizim gördüğümüz gökten başka dünya ve göklerin varolmadığına inanmak ne denli mantıksızlıktır?"

ESKİLERİN YILDIZLAR VE UZAY HAKKINDA ÇALIŞMALARI Uzay ve Yıldızlan binlerce yıl boyunca inceleyen eskiler bugünkü astronomlar gibi notlar tuttular. M.Ö 204'den başlayan Çin Astronomları Halley kuyruklu yıldızlannm her görünüşünün kaydını tutmuşlardır. M.Ö ll'nci yüzyılda bir kuyruklu yıldızı tam dokuz hafta gözlem altında tuttular ve tıpkı bugünün astronomları gibi her gün değişen biçimini aynntılanyla yazdılar. Seneka 2000 yıl önce "Kuyruklu yıldızların da gezegenler gibi yörüngeleri vardır/' diye yazmıştı. Aristo, Pitagoras'çı-ların kuyruklu yıldızlan, yular süren uzun aralıklarla ortaya çıkan yıldızlara cisimler olarak tanımladıklanm söyler. Bunun onlardan binlerce yıl önce Babilliler'den kalma bilgi olduğu düşünülüyor. Mezopotamya uygarlıkları tıpkı Mısır Uygarlığı gibi bir anda ortaya çıkmışlardır. Ortaasya'dan gelen Turanlılann dolaysıyla Türkler'in dünyanın en güzel ve bereketli topraklanna gelerek şehirler inşa etmesi dikkat çe- 24 kicidir. Asya'da bir iklim değişmesinin olduğu bunun üzerine oralarda yaşayanların mecburen bu topraklardan göç etmek zorunda kaldıkları Arkeologlar tarafından kabul edilmektedir. İlkokul'da okurken M.Ö 3500 ve 4000 yıl önce Asya'dan başlayan Kavimler göçü ile Türkler'in atalarının Anadolu, Mezopotamya, Kafkasya, Rusya ve Mısır'a geldikleri anlatılıyordu. O tarihlerde Ortaasya da modern kentler kuran atalarımız büyük bir bilgi sahibi idiler. Kentlerinde modern yollar yapılmış, kanalizasyonlar içme suyu boruları döşenmişti. Sağlık sistemi ise ileri derecede idi. Beyin ameliyatlarının yapıldığım gösteren iskeletlerin bulunması dikkat çekicidir. Bazı iskeletlerde diş dolgularına ve protezlere rastlanılmıştır. O zaman şunu ileri sürüyorum, Türkler'in ataları gelişmiş, medeni insanlardır. Tarihin derinliklerinden gelen bu yüksek medeniyete sahip bir millet olarak Türkler'in kökeni on binlerce yıl ötesine gitmektedir. Dünya uygarlığının ilk öncüleri bizim atalanmızdır. Türk Tarihini 5000 yıllık bir potaya yerleştirmek kesinlikle doğru değildir. Ortaasya'nm altında büyük medeniyetlerin kalıntılarının olduğunu iddia eden Mustafa Kemâl Atatürk, Türkler'in kökenini 1930'lu yıllarda araştırttı. Özellikle Mu kıtasını merak eden büyük kurtarıcının çalışmaları benim için de öncü çalışma olmuştur. M.S 2'nci yüzyılda yaşayan Romalı Tarihçi Suetonius tarafından kuyruklu yıldızlar "Işık saçan ve cahiller tarafından hükümdarlar için felâket habercisi sayılan yıldızlar" olarak anlatılır. Ondan 1400 yıl sonra Medeniyet'in beşiği sayılan Avrupalılar gökyüzünde kuyruklu yıldız gördüklerinde şunları yapıyorlardı: 1681 yılının Ocak ayında, uzun kuyruklu korkunç bir yıldız ufukta belirdiği zaman İsviçre'nin Baden şehrinin Belediye Konseyi şöyle bir bildiri yayınlayarak halktan bazı isteklerde bulunuyordu. "Bütün vatandaşlar her Pazar iki kere kilisede ayine katılacaklar. Oyun ve danstan kaçınılacak, akşamları da gayet az içki içilecek. Düşünün 25 Çinliler, Hintliler, Mısırlılar, Grekler ve Romalılar gelip geçtikten sonra Orta Çağ'in modern insanları korkudan ne yapacaklarını bilemiyorlar. Kozmoloji bilim olarak ancak 200 yüzyıl kadar önce Kant ve Laplace ile başladı. Ne var ki Çinli Huai NanTzu M.Ö 120 ile Wang Çun'un M.S 82 de yazdığı Lun Hen adındaki kitap dünyaların, uzay maddelerinin kritalleşmesi yoluyla meydana geldiklerini anlatırlar. Guatemala Mayaları'nm Popal Vuh adlı kitabında dünyanın meydana gelmesini şöyle anlatılır: "Sis gibiydi, bir bulut gibi idi. Bir sis bulutu gibiydi yaratılış." Rus Bilim adamı B. Levin'in Moskova'da 1955 yılında yayınlanan Dünya'nm ve Gezegenlerin Başlangıcı adındaki eserinde yaratılış şöyle anlatılıyor:

"Bu evren, toz zerrelerinin yassılaşmış bulutun merkezi bölgesinde birikmesiyle başlamış oldu." Mayalar'ın Kozmoloji bilgilerinin kaynağı nereden geliyordu acaba. Uzaydan mı? Onlara doğru takvim bilgisini kim verdiyse bu kaynakla o kaynak bence aynıdır. Bugün bilim adamları Evrenin yaratılışının büyük patlama sonrası oluştuğunu kabul ediyorlar. Çalışmalar halen sürüp gitmektedir. -26 ANTİK ÇAĞLARDA COĞRAFYA BİLGİLERİ Atinalı Flavyus Filostratus'un (M.S. 175-249) Tyanah Apolloyus'un Hayatı adındaki kitabında Dünya'nın coğrafi bilgileri hakkında antik çağ insanları inanılmaz bilgilere sahipti: "Bütün sularla kara parçalarını karşılaştırırsak, karaların sulardan daha küçük olduğunu görürüz." Eflatun dünyanın genişliği ve başka kıtaların varlığı hakkında sağlam bir fikir sahibi olsa gerekti, çünkü Phaedon adlı eserinde Akdenizlilerin dünyanın ancak küçük bir bölümünü işgal ettiklerini yazmıştı. Strabo M.Ö ll'nci yüzyılda "Bizim üstünde yaşadığımız dünyadan başka, üzerlerinde bize benzemeyen varlıkların yaşadığı birkaç dünya olabilir," diye yazıyordu. Tüm bu bilgilerden anladığımız kadarı ile şunu ileri sürebilirim, Dünya üzerinde binlerce yıl önce modern uygarlıklar vardı. Büyük şehirler kurulmuştu. Uçan gemilere yani uçaklara sahip olan bu insanlar büyük bir ihtimalle bunlar diğer insanları eğittiler. Onlara bilimi öğrettiler. Modern şehirleri kurdurdular. Tarımdan, sağlık sistemine kadar günümüz yaşantısından pek farkı olmayan bu uygarlık MU UYGARLIĞI idi. Bilindiği gibi tarihteki bir çok devlet veya kabile ya da millet büyük doğal felâketler ile yok olmuşlardır. Ayrıca bir çok toplum Dinsel ve Ahlâki çöküntüye uğradıktan sonra da tarih sahnesinden silinmişlerdir. İnsan hayatında zenginlik arttığında dine olan ihtiyacın kalmadığı şeklindeki sosyoloji kuralı Tarih öncesi insanlar için de geçerliydi. ELEKTRİK KULLANAN ATALARIMIZ Antik çağlarda hiç sönmeyen lâmbaların varlığından söz eden bir çok klasik esere rastlıyoruz. Bu lâmbaların elektrik veya başka bir enerji ile çalıştıklarını bilmiyoruz. Romanın ikinci İmparatoru olan Pompilius'un tapmağının kubbesinde 27 hiç sönmeyen bir ışık yanardı. Fhıtark'da Jüpiter-Ammon Tapınağı'nm girişinde yanan bir lâmbaya rahiplerin Bu lâmba yüzyıllardan beri hiç sönmeden yanmaktadır," dediklerini anlatır. Grek Taşlama güldürü yazarı Lucian M.Ö 120-180 yaptığı yolculukların öyküsünü yazmıştır. Suriye'deki Hiyerapo-lis'de Tanrıça Hera'nm heykelinin alnında göz kamaştıran bir mücevher gördüğünü, bu mücevherin geceleyin bile tapınağın içini gündüz gibi aydınlattığım yazar. Lübnan Baalbek'teki Hadad ya da Jüpiter tapmağı ise bambaşka yoldan aydınlatılmıştı: Işıyan taşlarla. M.S İkinci yüzyılda Pusardas, Tanrıça Minerva Tapınağında bütün bir yıl hiç sönmeden yanan güzel altın bir lâmbadan söz eder. M.S. 354-430 yılları arasında yaşamış olan Ermiş Augustin'in yazılarında da bir harika tanımlamasına rastlıyoruz. Bu lâmba Mısır da İsis'in bir tapınağında duran bir lâmba olduğunu, ne su nede rüzgârın bu lâmbayı söndü-remediğini yazıyor. M.S 6'ncı yüzyılda Bizans İmparatoru Justiryen'in egemenliği sırasında Antakya'da hiç sönmeyen bir lâmba bulunmuştu. Üzerinde lâmbanın hiç sönmeksizin 500 yıldır yanmakta olduğunu gösteren bir levha vardı. Himalaya Dağlarında yer altında yaşayanların mağaralarında sihirli lambaların yandığından bahsediliyor. Hint Tapınaklarında da bir çok sönmez lâmbalar bulunmuştur.

1938-39 yıllan arasında Bağdat'ta kazılar yapan Wilhelm König adındaki Alman Arkeolog, boğazları asfalt kaplı bir takım toprak kavanozlar ve bakır silindirler içinde demir çubuklar buldu. König bunları 1940 yılında yayınlanan 9Jahre İrak adındaki eserinde anlattı. Bulduklarının bir çeşit elektrik pili olduğunu sanıyordu. Eski Babil'de elektrik pili. Bu iddia bilim çevreleri tarafından akıl almaz bir düşünceydi. İkinci Dünya Savaşından sonra General Elektrik Kumpanyasından Willaird Gray 2000 yıllık pilin eşini yaptı. İçine 28 bilinmeyen eski elektrolitin yerine bakır sülfat koydu. Eski Babil'in vazo biçimindeki pilinin yeni eşi denendi ve çalıştırıldı. Babilonya'lıların elektrik kullandıkları da böylece ortaya çıktı. Aynı bölgede bir çok elektronik yoldan kaplama yapılmış galvanize edilmiş nesneler bulunduğundan pillerin daha çok bu amaçla kullanıldığı tahmin ediliyor. Mezopotamya Uygarlıkları da tıpkı Mısır Uygarlığı gibi biranda tarih sahnesine çıktılar. Şimdi ben şu teoriyi sunuyorum: Ortaasya'dan göç eden Atalarımız Mezopotamya ve Mısır'a gelip yerleştiler. Ellerindeki üstün bilgi, sayesinde modern kentler kurdular. Geldikleri bölgenin insanlarını da eğittiler. Böylece Türkler'in ataları Uzaydaki başka gezegenlerden gelenlerden aldıkları bilgilerle dünyayı güzelleştirmeye çalıştılar. Ünlü araşnrmacı Kâzım Mirşan Bey yaptığı araştırmalar sonucunda Ortaasya'da kullanılan yazının benzerinin Mısır'daki Hiyeroglif yazılarıyla benzerlik gösterdiğini yazıyor. Hiyeroglifler arasında 29, harfin Atalarımızın kullandığı dil ile aynı olduğunu belirtmesi, Mısırlıların kökeninin Asya Kı-tası'na dayandığım gösteriyor. Kitabımızın ilerleyen bölümlerinde bu konulara tekrar temas edeceğiz. Uzay-Mu Kıtası ve Ortaasya hattındaki Atalarımız Dünya'ya Medeniyeti getirmiş ve ilk uygarlıkları kurmuşlardır. Tarihî açıdan ise M.Ö 150 bin yıl öncesine kadar gidildiğine inanıyorum. Öyleyse Türk Tarihini beş bin yıllık bir süreye sıkıştırmakla Avrupalıların ekmeğine yağ sürmekten öteye gitmeyiz. Avrupalılar kendilerini medeni insan olarak tanıtırlar. Bilimin beşiği biziz derler. Onlara göre Türkler Ortaasya'da Kabile hayatı yaşayan barbar insanlardır. Anadolu'ya, Mezopotamya'ya,Ortadoğu ve Mısır'a gelen Atalarımız tarihte yerlerini almışlardır. Peki kökenimiz nereden geliyor dersek, Bunun tek cevabı MU Kıtası'dır. Mustafa Kemal'in 1930'larda yaptığı araştırma ile başlayan yolculuğunu bu kitapla ben sürdürmekteyim. Mu Kıtası'nda yerleşen insanlar yani bizim atalarımız 64 milyon nüfuslu, üı- 29 man iklime sahip bir kıtada Pasifik Okyanusunda yaşıyorlardı. Kozmik bir felâket sonrasında bu kıta denizin derinliklerine gitti. Kıta batarken buradan kurtulanlar Hindistan ve Asya'ya geçtiler. Atalarımız Turan'lılarla birleştiler ve onlara bilgilerini aktardılar. Güzel Kentler kurdular. Sonraki yıllar içinde iklim değişiklikleri nedeniyle göç ettiler ve Medeniyeti bütün Dünya'ya taşıdılar. Bir grup Orta Amerika'ya ulaştı. Mayalar ile Türkler arasındaki benzerlikler içersinde dil başlı başına dikkat çekicidir. Bir çok kelime aynı anlamı ile hem Anadolu'da hem de Orta Amerika da kullanılıyorsa bunun üzerinde önemle durulmalıdır. O zaman Türkler'in kökenlerinin Dünya'nın bir çok yerine dağıldığını kabul etmemiz gerekiyor. Ünlü araştırmacı Roger Bacon 13'ncü yüzyılda yaptığı araştırmalarla dikkat çekmiş birisiydi. Eserlerinden birinde Bacon şunu söylüyor: "Buna benzer Uçan Makinalar eskiden kalmadır ve günümüzde de yapılmaktadır." O yüzyılda böyle bir iddianın ileri sürülmesi gerçekten kafa karıştırıyor: Bacon ilkin uçan makinalarm kendinden önceki çağlarda

var olduklarını, ikincisi kendi zamanında da bulunduklarını söylüyor. Bu iddiaların ikisi de bize olmayacak şeyler gibi görünüyorken, benim Türkler'in kökeninin Mu'ya ve uzaya dayandığını açıklamam kesinlikle garipsen-memeli. 30 ANAVATAN KITA MU, İNSANLIĞIN İLK BÜYÜK UYGARLIĞI Türkler'in kökeninin Ortaasya'ya dayandığı biliniyor. Peki Asya'ya biz nereden geldik. Yoksa orada yaşayan mağara adamları iken bir anda modern insan olup aklımız başımıza mı geldi. İngiliz Albay James Churcvvard 19'ncu yüzyıl ortalarında Hindistan'da bir manastırda bir Rahiple sohbet ederken onun bahsettiği gizli tabletleri merak etmesiyle Mu Kıta-sı'nın varlığı ortaya çıktı. Mu Kıtası Pasifik Okyanusu'nda ve merkezi Ekvator'un biraz altına düşen bir kıta idi. Küçük de olsa bazı kısımları bugün bazı kısımları halen su yüzünde bulunan büyük kıtanın doğudan batıya uzunluğu yaklaşık 9500 kilometredir. Günümüzden 12 bin yıl kadar önce çok büyük depremler ve su baskınları ile birlikte batmış kocaman bir sualtı mezarlığı olmuştur. Bugünkü Paskalya, Tahiti, Samoa, Cook, Marshall, Gilbert, Caroline, Mariana, Hawaii ve Marquesa Adaları bu kadim kıtanın sessiz mezarına bekçilik edercesine ayakta durmaktadırlar. Churcward elli yıl süren araştırmalarının büyük bir kısmını anlatan kitaplar yazmıştır. Dünya'nm dört bir yanını gezerek Mu'nun izini sürmüş ve kayıp parçaları tek tek bulup, biraraya getirmiştir. Zamanın gizemleri içersinde kaybolan bu uygarlığın günümüz kültürleri ve dinleri üzerindeki etkilerini anlatan İngiliz Albay şu sonuca varıyor: "Kuzey ve Güney Amerika, Atlantis, Batı Avrupa, Mısır, Hint, Babil, Uygur ve Anadolu uygarlıklarını etkilemiştir." Mu'dan kalma bazı anahtar sembollerin yorumlarını da açıklamıştır. 1926 yılında ilk kitabı "Kayıp Kıta Mu"yu yazan James Churcvvard'a en büyük ilgiyi Mustafa Kemal Atatürk göstermiştir. Türkler'in ve Anadolu İnsanlarının kökleri ve ataları üzerine araştırmalar yapılmasını isteyerek Nisan 1930 tarihinde 'Türk Tarih Kurumu" kuruldu. 31 "Bizim Türk Milletimiz eski ve şerefli bir millettir. Zaten Ortaasya'nın Altay yaylasında yetiştiği için Kartalın meziyetlerini daha gençliğinde kazanmıştır. Ta uzakları görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden sahibidir/' diyen Atatürk Anadolu halkının köklerinin daha derinlerini öğrenmek istiyordu. James Churc-ward'ın çalışmalarını öğrenir öğrenmez 60 kişilik bir tercüme ekibiyle kitapları Türkçe'ye çevirtti. Atatürk Mu'nun batış nedenlerini, göçlerini, kolonilerini, Ortaasya, Uygurlar ve bütün Türklerle ilgili kısımların altını çizerek incelemiş, okumuş ve notlar almıştır. Ayrıca Mu kökenli özel ad ve sıfatlar ve bunların öz Türkçe ile bağlantılarını incelemiştir. Mu'nun yönetim biçimini güneş enerjisinin aydınlatmada kullanımı gibi konularla ilgili satırların altlarını çizmiştir. General Tahsin Mayatepek'in getirdiği raporları da inceleyip Mu ile arasındaki bağlantıları bulmuştur. Ata'nın vefatından sonra bu konu kapanmış ve çok ilginç bu konuyla hiç kimse ilgilenmemiştir. Uzun yıllar sonra bazı araştırmacılar bu konuya el atmışlar ve Türkler'in soyunu daha da ileriye götürmüşlerdir. Ancak Hepsi de çok yüzeysel kalmıştır. 2000 yılında Ege Meta Yayınlan James Churc-vvard'm kitaplarını Türkçe'ye çevirip yayınlayana kadar çok az insan bilgi sahibi olmuştur. Atatürk'ten sonra ki dönemlerde Türkler'in Kökeni nereden geliyor, neresidir diye sorulduğunda Ortaasya'dır denilmiş ve kısa yoldan gidilmiştir. Oysa ki arkeolojik keşifler Türkler'in Köklerini 10 binlerce yıl öncesine taşımaktadır. Dünya'ya medeniyeti taşıyan bizim atalarımızdır. Bizim Asya'da modern şehirlerimiz varken, Avrupalıların ataları mağaralarda yaşayan ilkel insanlardı. Bu gerçeği Avrupalılar da bilmekte fakat açıklamak işlerine gelmemektedir.

Mustafa Kemal'in, "Ortaasya'mn altında büyük uygarlıklar yatıyor," demesi gibi, Mu Kıtası dünya medeniyetinin merkezidir. Bu medeniyet ortaya çıktığında uzay ile bağlantısı da oluştu. Başka gezegenlerden gelen ziyaretçilerle fikir alış verişi olurken, atalarımız oralara gittiler. Tufan olayı ol- 32 duktan sonra bağlantı koptu. Fakat o gezegenlerden gelen atalarımız bizlere tarih boyunca yardımlarını sürdürdüler. Bugün o gezegenlerde üstün teknolojiye sahip atalarımız, bizden çok ileri, her yönden gelişmiş bir şekilde yaşıyorlar ve zaman zaman bizi ziyaret ederek gelişmemizi yakından izliyorlar. Bu gerçekleri özellikle Amerikalı bilim adamlarının bildiğini düşünüyorum. Ayrıca çok önemli bir nokta var: O'da Mu halkının dininin Tek Tanrı inancına sahip olduğunu söyleyebilirim. Allah'a inanan bu insanlar çok yüksek bir medeniyete sahip olduktan sonra zenginliğin getirdiği bozulmayla Allah'a isyan ettiler. Sonları 64 milyon kişiyle birlikte Pasifik Okyanu-su'nun derinliklerine gömülmek oldu. Kur'an-ı Kerîm de kaybolan milletlerden oldukça çok bahseden Âyetler bunlara en güzel örnektir. Türkiye'nin ilginç araştırmacılarından bir tanesi olan ve Ocak 1997'de vefat eden İnsanlığı Birleştiren Bilgiyi Yayma Vakfı Başkanı Ergün Ankdal Mu üzerine bir konferans vererek şunları söylemiştir: "Ezoterik bilgilerimize göre Doğu ve Batı Uygarlıklarının iki ana kaynağı vardır. Bunlardan bir tanesi Atlantis, diğeri de büyük anavatan Mu Uygarlığı'dır. Bu kaynaklar artık kendilerini maddesel olarak yavaş yavaş kabul ettirmektedir. Mu Uygarlığı'nm en büyük evladı At-lantis'tir. Atlantis'de Grönland'a yakın bölgelerden İrlanda'yı içine alacak şekilde bütün Kuzeydoğu Amerika'nın doğu kıyılarından aşağıya doğru, Güney Amerika'nın doğu kıyılarım kapsayacak şekilde bir bölgede yer almaktadır. Bu iki uygarlığın birbiriyle senkronizasyonu çok büyüktür. Onlar kendilerinden önceki büyük kozmik uygarlığın birer merkezi halinde çalıştıkları için birbirlerine bağlı olarak gelişmişlerdir. Hem gelişmelerindeki, hem de çöküşlerinde-ki çizgi hemen hemen birbirine paraleldir. Bütün insanlığın uygarlık adma yaptığı her şeyin temel bilgisi ve ilkeleri bu iki büyük merkezden yayılmış veya onların öğretileriyle nakledilmiştir. Tüm bunlardan sonra şunu sorabiliriz: Acaba 33 Anadolu halkı manevi köken olarak nasıl bir realiteye sahip tir. Tarihçiler fiziki kökeni kendilerine göre bir yerlere bağlayabilirler. Ama Anadolu'ya göçüp gelmiş atalarımızın getirmiş oldukları genetik kodun niteliğini bilmezler. Bu kod hakkında elbette yüzyıllardan beri intikal eden bir bilgi akışı var. Anadolu Topraklarına gelen varlıkların bir özelliği var. Burası hem Atlantis'ten hem de Mu'dan göç edenlerin birleştikleri harman olup girdaplaştıklan bir bölgedir. Ege Denizi ve İskenderiye'ye kadar uzanan bölge çok önemli bir kavşak noktası haline gelmiştir. Anadolu halkının en eskisinden en yenisine, yani en son Oğuzların göçüne varana kadar bütün ve asıl beşlenme kaynağı Moğolistandır. Atlantislilerin göçü nasü Mısır'ı meydana getirmiş ise orayı kendileri için büyük bir göç yeri ve esas vatan yapmışlarsa, Mu Uygarlığı run insanları da Uygurları temel olarak seçmişlerdir. Dolaysıyla iyilik ve güzellikle, felsefeyle ilgili bütün bilgilerini oraya nakletmişlerdir. Uygur Uygarhğı'nm kaynağı bugünkü Moğolistan ve Gobi Çö-lü'nün dağ yamaçlarına yakın olan bölgelerdir. Uygurların inanç, bilim, sosyolojik hayat, insan ve doğa arasındaki denge, insan ve kozmos arasındaki yapılar bakımından getirip bıraktıkları esaslar çok doğrudur. Birtakım doğal olaylar sebebiyle başlamış olan Uygur göçleri Hindistan'a, Çin'e, Afganistan'a ve İran yoluyla Anadolu'ya kadar sürmüştür.