NOBEL ÖDÜLLÜ SANCAR'DAN FLAS KANSER AÇIKLAMASI

Benzer belgeler
ÇÖLYAK HASTALIĞI SELDA SAZAK PINAR YEŞİLGÖZ ZÜHAL DUMAN

ÇÖLYAK HASTALIĞI (GLUTEN ENTEROPATİSİ) ANTALYA HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ BULAŞICI OLMAYAN HASTALIKLAR VE PROGRAMLAR ŞUBESİ

ILK YERLI ILAÇ 5 YIL IÇINDE PIYASADA

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Gastroenteroloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 17 Ocak 2017 Salı

Çölyak Sprue; Non Tropikal Sprue; Glüten Enteropatisi,

GELECEGIN IÇIN SAGLIKLI BESLEN

Gastrointestinal Sistem Hastalıkları. Dr. Nazan ÇALBAYRAM

ÜLKEMİZDE ÇÖLYAKLILARIN DİYETE UYUM SORUNLARI

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ NEDİR

Çölyak Hastalığı Olan Çocukların Anne Sütü Alma ve Tamamlayıcı Beslenmeye Geçme Durumlarının Değerlendirilmesi

OKUL ÖNCESİ CHECK-UP PROGRAMI

Çölyakla Yaşamak. Hazırlayan: Uzm. Dyt. Hande DEDE

LOKOMOTOR SİSTEM SEMİYOLOJİSİ

GLUTEN SENSİTİF ENTEROPATİ(ÇÖLYAK HASTALIĞI) TANISINDA NON- İNVAZİV TANI TESTLERİ İLE İNVAZİV TANI TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Astım hastalarında görülen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı gibi yakınmaların sebebi, solunum

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU. Dahili Servisler

Diyabetes Mellitus. Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Bilim Dalı

Çölyak. Yüzyıllardır Gözden Kaçan Hastalık. Türkiye de Kişi Hastalığından Habersiz

Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA)

Günün Birinde Bir Hastaya Artık Ömür Boyu. Ekmek, Börek, Baklava, Makarna, Gofret, Gevrek, Kumru, Boyoz v.b. Yememesi Gerektiği Söylenirse;

Vitaminlerin yararları nedendir?

ÇÖLYAK HASTALIĞI NEDİR? Çölyak hastalığı, ince bağırsağa hasar veren yiyeceklerin alımı ile besin emilimini bozan sindirim sistemi hastalığıdır.

Kan Kanserleri (Lösemiler)

Çölyak Hastalığı Serolojik Tanısı DR. BURÇİN ŞENER

MEME KANSERİ. Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi Sağlıklı Günler Diler

Epilepsi nedenlerine gelince üç ana başlıkta incelemek mümkün;

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

YAVUZ DIZDAR:?PILIÇ DIYEREK CIVCIVLERI YEDIRIYORLAR

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

KOLONOSKOPİK TARAMA VE KOLONOSKOPİ

Çölyak hastalığı. Dr.Süleyman COŞGUN. Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Evliya Çelebi E.A.H.

Tip 1 diyabete giriş. Prof. Dr.Mücahit Özyazar Endokrinoloji,Diyabet,Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bölümü

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Juvenil SPondiloArtrit/Entezit İle İlişkili Artrit (SPA-EİA)

ISTANBUL ÜNIVERSITESI NDEN NANOTEKNOLOJI ATAGI

2. Çocukluk çağında demir eksikliği anemisi?

ÇOCUKLUK ÇAĞINDA KRONİK KARIN AĞRISI

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

Dr.Jale Yüksek Pehlivan Saç Dökülmesi Artık Korkulu Rüya Değil Tarih Aralığı: Haber Sayısı: 45

VAN GÖLÜ NDE METEOR YAGMURU


HODGKIN DIŞI LENFOMA

Romatizma ve Tedavisi Hakkında Yanlışlar ve Doğrular

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, FEC TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

ERKEN ÇOCUKLUKTA GELİŞİM

ALMAN UZMANLARDAN TÜRK DOKTORLARA BESLENME TIBBI EGITIMI

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ

TIBBIN HAFIZASI KURTARILACAK

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

SAĞLIKLI BESLENME. Beslenme BESİN ÖĞELERİ. Beslenme karın doyurmak veya doydurmak demek değildir. Besin maddesi

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

KULLANMA TALİMATI. XENICAL 120 mg kapsül Ağızdan (yutularak) alınır.

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

Anti-HIV Pozitif Bulunan Hastada Kesin Tanı Algoritması. Doç. Dr. Kenan Midilli İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Kalın bağırsağın mukoza adı verilen iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese şeklinde fıtıklaşmasına veya cepleşmesine, bağırsak divertikülü

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

KULLANMA TALİMATI. Etkin madde: Her bir tablet 2 mg loperamid e eşdeğer 2,16 mg loperamid HCl içerir.

TIBBİ HİZMETLER BAŞKANLIĞI DİYABETİMİ YÖNETİYORUM PROJESİ DİYABET YÖNETİMİ KURSU RAPORU

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

Pankreas, midenin arkasında karın içine yerleşmiş bir organdır. Gıdaların sindirim ve kullanımında büyük rol alır. Vücut için önemli hormonlar

OTOİNFLAMATUAR HASTALIKLAR TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

MULTİVİTAMİN PREPARATI KULLANIMINA İKİNCİL GELİŞEN D VİTAMİNİ İNTOKSİKASYONU: 3 OLGU SUNUMU

BÜYÜMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Prof Dr Zehra AYCAN.

MULTİPL MYELOM VE BÖBREK YETMEZLİĞİ. Dr. Mehmet Gündüz Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji B.D.

Vücutta dolaşan akkan sistemidir. Bağışıklığımızı sağlayan hücreler bu sistemle vücuda dağılır.

DÜŞÜK PREVALANS HEKİMLİĞİ. Yrd. Doç. Dr. Yasemin ÇAYIR Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği AD

KULLANMA TALİMATI. Etkin madde: Her bir kapsül, 180 mg kırmızı üzüm yaprağı kuru ekstresi (4-6:1) içerir.

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ. HiPOTiROiDi. Konjenital, Hashimoto ve Edinsel hipotiroidi

KULLANMA TALİMATI RESOLOR 1 mg Film Kaplı Tablet Ağızdan alınır.

Ekmek, buğday ununa; su, tuz, maya (Saccharomyces cerevisiae) gerektiğinde şeker, enzimler, enzim kaynağı olarak malt unu, vital gluten ve izin

ÇOCUKLARDA ŞEKER HASTALIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Ankilozan Spondilit BR.HLİ.065

Eğer metabolizmanızda bir sorun varsa, başta kilo kontrolünüz olmak üzere vücudunuzdaki pek çok şey problemli hale gelir.

ZEKA VE YETENEK BULUSMALARINDA ÇOCUKLAR HAYALINI ANLATACAK

Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

KEMOTERAPİ NASIL İŞLEV GÖRÜR?

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Çocuk Polikliniği Olgu Sunumu 10 Ağustos 2018 Cuma

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

ÇARŞAMBA İZMİR GÜNDEMİ- -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı / Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü

Chapter 10. Summary (Turkish)-Özet

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

Malüliyet Yönetmeliği Değişti

Karolinska Üniversite Hastanesi Onkoloji Kliniği, DOCETAXEL TEDAVİSİ HAKKINDA BİLGİLENDİRME

Kelime anlamı olarak kanser, bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz bir şekilde bölünüp çoğalmasıyla ortaya çıkan kötü urlara denir.

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT İLKÖĞRETİM OKULU Sağlık Bülteni-1. YETERLİ ve DENGELİ BESLENME. PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK BÖLÜMÜ

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi / Patoloji A:B:D

MAHIR KAYNAK VEFAT ETTI

Astım Tedavisinde Kullanılan İlaçların

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

MOBIL SAGLIK SEKTÖRÜNÜN GELECEGI

Beyin Omurilik ve Sinir Tümörlerinin Cerrahisi. (Nöro-Onkolojik Cerrahi)

Transkript:

NOBEL ÖDÜLLÜ SANCAR'DAN FLAS KANSER AÇIKLAMASI Portal : www.eurovizyon.co.uk İçeriği : Haber Tarih : 10.05.2017 Adres : http://www.eurovizyon.co.uk/saglik/nobel-odullu-sancar-dan-flas-kanser-aciklamasi-h50627.html Nobel Ödüllü Sancar'dan Flaş Kanser Açıklaması Amerika'nın Sesi'ne konuşan 2015 Nobel Kimya Ödülü sahibi Prof. Dr. Aziz Sancar, Savur'dan ABD'ye ve oradan Nobel ödülüne uzanan yaşam öyküsünü anlattı. Nobel Kimya ödülünü 2015 yılında alan Mardinli bilimadamı Prof. Dr. Aziz Sancar, 'Yapılan tedaviler standarttır. Amerika, Avrupa ve dünyanın her yerinde aynı tedavi tatbik ediliyor. Tedavide temel destek aile desteğidir, buraya geldiklerinde aile desteğinden yoksun kalıyorlar' diye konuştu. Amerika'nın Sesi'ne konuşan 2015 Nobel Kimya Ödülü sahibi Prof. Dr. Aziz Sancar, Savur'dan ABD'ye ve oradan Nobel ödülüne uzanan yaşam öyküsünü anlattı. Savur'da 8 çocuklu bir ailede büyüdüğünü belirten Prof. Dr. Sancar, annesine ayrı bir yer ayırdı. Annesi Meryem Sarcar'ın bir köy imamının kızı olduğunu ve normalde biraz tutuk ve kapalı olmasının beklendiğini söyleyen Sancar şöyle konuştu: 'HARİKA EĞİTİM GÖRDÜM' 'Ama o Atatürk'ü taparcasına severdi. Atatürk'ün yaptığı devrimleri kendi hayatına getirdiği değişiklikleri gördü. O bakımdan annem büyük Atatürk hayranıydı. Atatürk'ün fazla vurguladığı konu eğitim ve bilimdi, onu annem de anladı. O bakımdan bütün çocuklarına 'okuyacaksınız' dedi ve onun sayesinde hepimiz okuduk.' Prof. Dr. Sancar, '1960'larda İstanbul Tıp Fakültesi'nde gördüğüm eğitimi Avrupa'nın en iyi fakültelerinde alamazdınız. Harika bir eğitim gördüm. Çok harika hocalarımız vardı, beni iyi hazırladı ben Amerika'ya hazırlanmış olarak geldim. Orada imkanlarımız yoktu, burada vardı ama ben teorik olarak hazırdım' dedi. Türkiye artık kendi teknolojisini üretmeli Aziz Sancar Nobel ödülünü bağışladı Nobel ödüllü Sancar, Erdoğan'ın konuğu Aziz Sancar, İsveç Kralı'nın elinden Nobel ödülünü aldı Nobel Ödülü'nün sahiplerinden biri Türk bilim adamı 'KÖYLÜLER, REÇETEMİ MUSKA DİYE BAŞLARINA KOYARLARDI' İstanbul'da Tıp eğitimini bitirdikten sonra Savur'a bağlı Sürgücü köyendeki sağlık ocağında görev yapmaya başladığını kaydeden Prof. Dr. Aziz Sancar şunları anlattı: 'Beni o kadar severlerdi ki onları muayene ettikten sonra reçete doldururdum, reçetemi başlarında muska diye koyarlardı. O zamanları özlüyorum, bana sorarsanız hayatımın en güzel dönemi Sürgücü beldesinde doktorluk yaptığım dönemlerdi. Damda yatardık, Suriye'nin uzaktan iki şehrinin ışıklarını sayrederdik. Sabah ezan sesi ile uyanırdık.' 'ETKİSİNİ ARTIRMAYA ÇALIŞIYORUZ' Sancar, şu anda kanser tedavisinde kullanılan ilaçlardan birinin etkisini artırmak konusunda çalıştıklarını da ifade ederek, 'Günde 5-10 kilometre yürümeye çalışıyorum. Uyku ile aram iyi değil. Kanser hastalarına 'Amerikaya gelmeyin' diyorum. Yapılan tedaviler standarttır. Amerika, Avrrupa ve dünyanın her yerinde aynı tedavi tatbik ediliyor. Tedavide temel destek aile desteğidir, buraya geldiklerinde aile desteğinden yoksun kalıyorlar' diye konuştu.

PROF. DR. NEVZAT TARHAN: SEVMEK, KIMYASAL YATIRIM GEREKTIRIR Portal : www.e-psikiyatri.com İçeriği : Haber Adres : http://www.e-psikiyatri.com/prof-dr-nevzat-tarhan-sevmek-kimyasal-yatirim-gerektirir-62771 Prof. Dr. Nevzat Tarhan: Sevmek, kimyasal yatırım gerektirir Anadolu Gençlik Derneği İstanbul Üniversitesi Komisyonu'nun düzenlediği 'Duyguların Rengi' konferansının konuğu Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan dı. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Büyük Konferans Salonu nda gerçekleşen programa katılımcıların ilgisi yoğun oldu. Konferansın moderatörlük görevini İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ümit Horozcu üstlendi. Pozitif psikolojinin önemine ve farkındalığına değinerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kadın ve erkeklerde stres konusunu ele aldı. Tarhan; 'Kadınların konuşması genetiktir. Stres anında kadın daha da çok konuşur. Erkeklerse benmerkezcidir.' dedi. Konuşmasında kuantum çalışmalarından örnekler veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; 'Evren madde tabanlı değil enerji tabanlıdır dolayısıyla insan tüm özellikleriyle bedeninden daha büyüktür.' dedi. Duchanne gülümsemesi, aşkın kimyası, 10 adımda duygusal zekâ, duyguların ifade ölçeği, kıskançlık, depresyon, pozitif ve negatif duygulara ve sevgiye değinen Tarhan, narsizim kavramını açıkladı ve örneklendirdi. 'Sıradan şeyleri sevebilmek demek sevgiyle ilgili kimyasal yatırım yapmak demektir.' diyen Tarhan, 'Sevgiyi cömertçe ve yerinde yaşamayı bilmek gerek. Kapitalizm tüketimi arttırmak için narsizmi arttırmıştır. Bugün insanlar daha rahat yaşıyor olabilirler ama çoğu mutlu değildir.' dedi. Konferansın sonunda çok sayıda katılımcı, Prof. Dr. Nevzat Tarhan a kitaplarını imzalattı. Üsküdar Haber Ajansı (ÜHA)

GLÜTEN VE GLÜTEN ILISKILI HASTALIKLAR Portal : www.kidsgourmet.com.tr İçeriği : Çocuk Adres : http://kidsgourmet.com.tr/gluten-ve-gluten-iliskili-hastaliklar/ Glüten ve glüten ilişkili hastalıklar Tahıllar beslenmede çok önemli bir yere sahiptir. Glüten ise başta buğday olmak üzere arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllarda bulunan bir protein olup günümüzde değişik hastalıklarla ilişkisi nedeniyle adından çok söz edilen bir besin maddesi haline gelmiştir. Ancak glüten ilişkili hastalık denildiğinde ilk akla gelen ve en yaygın olarak tanınan hastalık 'Çölyak' hastalığıdır. Glüten ilişkili ikinci hastalık glüten alerjisidir. En sık alerjiye neden olan besinler arasında adının çok sık geçmesine rağmen glüten alerjisi o kadar da sık görülmemektedir. Son yıllarda tanımlanan çölyak olmayan glüten duyarlılığı ise erişkinlerde % 6 ya varan sıklıkta görüldüğü ve çok sayıda farklı belirtiler verebileceği bildirilmiştir. Bu üç hastalığın haricinde glütenin çeşitli nörolojik hastalıklar ve otizmle de ilişkisi olabileceği de öne sürülmüştür. Çölyak hastalığı Çölyak hastalığı duyarlı kişilerde glüten içeren gıdaların alınmasından belli bir süre sonra ortaya çıkan bir hastalıktır. Glüten buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan bir protein olup günümüzde çok sayıda besin maddesinin içinde bulunmaktadır. Hastalıkt Prof. Dr. Tufan Kutlu İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Gastroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı an sorumlu olan glütenin içinde bulunan gliadin adı verilen parçadır. Günümüzde çölyak hastalığının genetik (kalıtımsal) ve çevresel faktörlerin katılımı ile oluşan bir hastalık olduğu kabul edilmektedir. Çölyak hastalığının sıklığı ülkeden ülkeye değişmekte ise de genelde, yurdumuzdakine benzer bir şekilde, 1/100-200 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Yapılan çalışmalar hastalığın sıklığının giderek arttığını da göstermiştir. Bazı toplumlarda 1/50-60 oranı dahi bildirilmiştir. Hastalığın bazı risk gruplarında (hastaların yakın akrabaları, jüvenil diyabet, Down sendromu...) normal kişilere oranla daha sık olduğu gösterilmiştir. Bazı HLA doku gruplarına (HLA DQ2 ve DQ8) sahip kişilerde hastalığın daha sık olduğu bilinmektedir. Değişik ülkelerde yapılan çalışmalar çölyaklı olguların birinci dereceden akrabalarında hastalığın sıklığının % 1 ile % 20, jüvenil diyabetli olgularda % 1 ile % 16, Down sendromlularda ise % 1 ile % 18 arasında değiştiğini göstermiştir. Çölyak hastalığında belirtilerin başlaması glütenin diyete eklenmesi ile ilgilidir. Unlu gıdalara ne kadar erken başlanırsa hastalık belirtileri o kadar erken ortaya çıkar ve tanı çoğunlukla altıncı ay ile iki yaş arasında koyulur. Hastalığın daha iyi tanınması ve ince bağırsak biyopsisinin yaygınlaşması ile ilk tanı yaşı 1960lı yıllardan sonra giderek küçülmüştür. Eğer iki yaşına kadar hastalık tanınamaz ise hastalığın tanısı erişkin yaşlara kadar gecikebilir. Son yıllarda anne sütü ile beslemenin artması, katı gıdaların, özellikle de glütenin diyete daha geç girmesi ile hastalığın başlangıcının daha ileri yaşlara kayabildiği bildirilmiştir. İlk iki yaşta tanı alan hastalar genellikle ishal, karın şişliği, kusma, iştahsızlık, büyüme geriliği gibi belirtilerle hekime başvururlar. Bu hastalar genelde huysuz ve zor ilişki kurulan çocuklardır. Küçük bir hasta grubu ise, ağır sıvı kaybı veya şoka kadar gidebilen ishal ile karşımıza gelebilir ve bu durum 'Çölyak krizi' olarak adlandırılır. Çölyak hastalarında diş mine bozuklukları ve ağızda yineleyen yaralar da tespit edilebilmektedir İlk iki yaştaki çocuklarda, başka bir bulgu olmaksızın, dışkılama alışkanlığında değişme, iştahsızlık, kilo alımında azalma gibi belirtilerin varlığında çölyak hastalığı akla gelmelidir. D vitamini emilimindeki bozukluğa bağlı olarak süt çocuklarında rahitis hastalığın tek bulgusunu oluşturabilir. Çölyak hastalarında diş mine bozuklukları ve ağızda yineleyen yaralar da tespit edilebilmektedir. Düşük kalsiyum ve magnezyuma bağlı olarak kasılma nöbetleri ve kanda protein düşüklüğüne bağlı olarak yüzde ve bacaklarda şişlik oluşabilir. Çomak parmak, düzleşmiş dil, uzun kirpikler, dişlerin oluşumunun ve motor gelişimin geri kalması diğer nadir bulgulardır. Çölyak hastalığı geç çocukluk çağında kusma, karın ağrısı ve kabızlık gibi bulgularla da ortaya çıkabilir. Çölyak hastalığında demir eksikliğine bağlı kansızlık hastaların en az yarısında bildirilmiştir. Bazı çocuklarda hastalığın tek semptomu kısa boy olabilir. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi nde takip ettiğimiz hastaların % 60 ının başvuru sırasında kısa boylu olduğu tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalar büyüme geriliği gösteren çocukların % 5-20 sinde nedenin çölyak hastalığı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle kısa boylu çocuklarda kan testleri ile tarama yapılarak şüpheli olgulara ince barsak biyopsisi yapılması gereği ortaya çıkmaktadır. Çölyak hastalığı tanısında ince barsak biyopsisi en önemli ve gerekli bir tanı aracıdır. Hastalık şüphesi olan kişilerden kan alınarak doku transglutaminaz antikorları ve anti-endomizyum antikorları araştırılmakta ve pozitif bulunanlara ince barsak biyopsisi yapılmaktadır. Biyopsi yapılmadan hastaların diyete konması doğru bir uygulama değildir. Glütensiz diyet tedavinin en önemli kısmını oluşturmuştur Glütenin hastalığın gelişimindeki rolü anlaşıldığı günden itibaren, çölyak hastalığı tedavisinde glütensiz diyet tedavinin en önemli kısmını oluşturmuştur. Glütensiz diyette buğday, arpa, çavdar ve yulaf unu içeren her türlü besin maddesinin yenilmesi yasaklanır. Mısır ve pirinç zararlı olmayıp diğerlerinin yerine kullanılabilir. Glütensiz diyet ile klinik ve histolojik bozukluklar düzelene kadar çölyak hastalarında saptanan çeşitli vitamin, mineral ve eser element eksiklikleri yerine konmalıdır. Glütenin diyetten çıkarılması ile hastalarda kısa süre içinde düzelme gözlenir. İnce bağırsaktaki histolojik bozukluklar ortalama 6 ay içinde düzelir. Eğer mukozada düzelme olmazsa en önemli neden diyete tam olarak uyulmamasıdır. Diyete uyulduğu halde düzelme yoksa tanı şüphe ile karşılanmalıdır. Günümüzde, tüm çölyak hastalarının glütensiz diyete tam olarak uyması ve ömür boyu sürdürmesi gerektiği konusunda fikir birliği vardır. Diyetine uymayan çölyak hastaları beslenme ile ilgili çeşitli problemler (boy kısalığı, çeşitli vitamin eksiklikleri, rahitis, osteomalazi), otoimmun hastalıklar ve hastalarda ince bağırsak lenfoması gelişebildiği gösterilmiştir. Glüten/un alerjisi Amerika Birleşik Devletleri nde en sık alerji nedenlerinden bir olarak tanımlanmasına rağmen (toplumda % 0.5-9 arasında bildirilmiştir) hekim tarafından tanı konanların sıklığı erişkinlerde % 0.4, çocuklarda ise % 0.4-1 arasında bildirilmiştir. Hemen ortaya çıkan aşırı duyarlılık reaksiyonu (anjioödem, şok) veya geç başlayan deri bulguları (döküntü, ürtiker), sindirim sistemi (kusma, ishal..) veya solunum sistemi belirtileri (rinit, bronşit, astım) görülebilir. Tanıda kanda spesifik IgE bakılabileceği gibi cilt testleri ile de tanı konabilir. En doğru tanı yöntemi ise diyetten unlu gıdaların çıkarılması ile iyileşme olması tekrar verildiğinde ise belirtilerin tekrarlaması ile gerçekleştirilen açık uyarı testidir. Çocuklarda yapılan geniş bir çalışmanın sonuçlarına göre un alerjisi 4 yaşta % 29, 8 yaşta % 56, 12 yaşta ise % 65 iyileşir. Çölyak olmayan glüten duyarlılığı Çölyak olmayan glüten duyarlılığı, çölyak hastalığına benzer klinik yakınmaları olan hastalarda çölyak hastalığı ile uyumlu olmayan serolojik bulgular (doku transglutaminaz ve anti-endomizyum antikorları negatif) ve eğer yapılırsa ince barsak biyopsisinin normal olması yanında negatif glüten spesifik IgE bulunması ve hastaların glütensiz diyetle yakınmalarının iyileşmesi durumudur. Bu olguların % 50 sinde ailede çölyak hastalığı saptanabilir. İlk kez 30 yıl önce tanımlanmasına rağmen hastalığın güncel tanımı Sapone tarafından ayrıntılı olarak yapılmıştır. Ayrıntılı epidemiyolojik çalışmalar bulunmamasına rağmen sıklığının % 3-6 arasında değiştiği tahmin edilmektedir. Hastalığın patogenezi iyi bilinmese de belirtiler glüten alımı ile başlamakta ve diyetten çıkarılması ile kaybolmaktadır. Tanı da böylelikle konabilmektedir. Hastalığın en sık rastlanan klinik belirtileri karın ağrısı, karın şişkinliği, gaz, ishal veya kabızlıktır. Bunlar haricinde yorgunluk, bacak ağrıları, baş ağrısı, döküntü ve depresyon bulguları da görülmektedir. Dermatitis herpetiformis İlk kez 1884 yılında Duhring tarafından tanımlanmış olan bir deri hastalığıdır. Kaşıntılı papüloveziküler lezyonlarla ortaya çıkar. Sıklığı değişik çalışmalarda 100.000 de 1.2 ile 39.2 arasında bildirilmiştir. Barsak hastalığı ile birlikte olabileceği 1966 yılında bildirilmiştir. Patogenezi iyi bilinmese de glütenin diyetten çıkarılması ile lezyonlar iyileşebilmektedir. Tanı amacı ile araştırılan doku transglutaminaz ve anti-endomizyum antikorları pozitif olup ince barsak biyopsisinde hastaların % 60-75 inde çölyak hastalığına benzer şekilde villus atrofisi saptanır, % 90 ında ise HLA DQ2 ve DQ8 pozitif bulunur. Sonuçta dermatitis herpetiformisin çölyak hastalığının deri belirtileri ile ortaya çıkan şekli olarak kabul edilmesi söz konusudur. Glüten ataksisi Glüten ataksisi, nedeni olmadan ortaya çıkan sporadik bir ataksi olup, tüm ataksilerin % 32-41 ini oluşturur. Hastalarda antigliadin antikorları pozitif olup bazı olgularda ince bağırsak biyopsisinde villus atrofisi de eşlik edebilir. Genellikle 50 yaşından sonra görülmektedir. Glüten ve Otizm

BIYOLOJIK ILAÇTA ILK ADIM TAMAM Portal : www.samsunhaber.tc İçeriği : Gündem Adres : https://www.samsunhaber.tc/genel/biyolojik-ilacta-ilk-adim-tamam-h746991.html Biyolojik ilaçta ilk adım tamam Ailevi Akdeniz Ateşi tedavisi için geliştirilen Türkiye nin ilk biyolojik ilacının Faz-1 klinik çalışması tamamlandı. `RPH-104 isimli molekülün, ileri klinik araştırmalarının ardından 5 yıl içinde piyasaya çıkması bekleniyor. Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA) tedavisinde kullanılmak üzere geliştirilip biyoteknoloji ile üretilen Türkiye nin ilk ve orijinal biyolojik ilacı ile sağlıklı gönüllülerde gerçekleştirilen ilk Faz 1 klinik çalışmadan başarılı sonuçlar elde edildi. Çalışma ile ilgili bilgi veren TRPHARM Başkanı Tuygan Göker, Ege Üniversitesi İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma-Uygulama Merkezi (ARGEFAR) ve TRPHARM işbirliği ile geliştirilen, 'RPH-104' molekülünün, en ileri teknoloji ile Türkiye de üretimi planlanan bir 'monoklonal antikor' olduğunu söyleyerek, 'İlacın, AAA hastalarında planlanan ileri klinik araştırmalar sonrasında alınacak ruhsat izni ile piyasaya çıkmasını öngörüyoruz' dedi. `AR-GE DESTEĞİ SAYESİNDE Türkiye deki 18-35 yaş arası sağlıklı gönüllülerde yapılan ve 14 Mart Tıp Bayramı nda başlatılan ilk klinik Faz 1 çalışmasından başarılı sonuç elde ettiklerini anlatan Göker, şunları söyledi: 'Hükümetimizin ilaç sanayiine Ar-Ge desteği verme stratejisi ve vizyonundan yola çıkarak, AAA tedavisine yönelik molekül geliştirme çalışmalarına başladık. Ailevi Akdeniz ateşi hastalığı, genelde Akdeniz ve Ortadoğu kökenli popülasyonda sık görülen bir rahatsızlık. Türkiye de görülme sıklığı da binde bir; yani yüksek bir oran. Hatta ülkemizde beş kişiden biri taşıyıcı durumda. Bu hastaların yüzde 10 kadarı ise tedavi olamıyor. Ülkemizde geliştirdiğimiz RPH-104 biyoteknolojik ilacı, bu hastaların yaşam şanslarını uzatabilecek. Şimdi hasta gönüllüler ile Akdeniz ve Ortadoğu kökenli populasyonlarda yapılacak ileri faz çalışmalarının tamamlanmasının ardından bu populasyonların yaşadığı ülkelerde ruhsatlandırma süreci başlayacak. Bunları takiben molekülün yaklaşık 5 yıl içinde ilaca dönüştürülerek piyasaya çıkmasını öngörüyoruz.' `PAZARDAN ÖNEMLİ PAY AAA tedavisi için geliştirilen, 'monoklonal antikor'un Türk bilim insanlarının ve yerli sanayinin elinden olacağını vurgulayan Göker, şimdiden bunun gururunu yaşadıklarını ifade etti. Göker, yerli ilaç sanayisine sağlanan destek ve Türk bilim insanlarının çalışmalarıyla, Türkiye nin artık sadece yurt dışındaki çalışmaları takip eden ve uluslararası klinik programların bir parçası olarak çalışan ülke olmanın çok daha ötesine geçeceğini belirterek, TRPHARM olarak biyoteknolojik ilaç üretilmesi için desteklerinin devam edeceğini bildirdi. Göker, Türkiye de üretimi yapılacak ve AAA tedavisinde kullanılacak ilacın, dünya pazarından önemli ölçüde pay alacağını kaydetti. Tek bir ilacın ihracatından beklentinin 500 milyon dolar olduğunu aktaran Göker, Türkiye de gerçekleştirilecek üretimle cari açığa olumlu katkı sağlanacağını bildirdi. `YENİ TEDAVİLERE İHTİYAÇ VAR İlacın geliştirilmesi çalışmalarında yer alan İstanbul Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gül de, ilacın AAA ve bu gruba giren benzer hastalıklar için kullanılacak önemli bir biyolojik ürün olduğunu söyledi. Bu hastalığı taşıyanların yüzde 5-10 unda, maksimum dozda mevcut tedaviye rağmen iltihabın baskılanması ve komplikasyonların önlenmesinin mümkün olmadığının altını çizen Gül, 'Dolayısıyla bu hastaların yeni tedavilere ihtiyacı var. Yapılan erken çalışmalar, iltihap maddesinin engellenmesinin mevcut tedaviye yetersiz yanıt veren hastalarda son derece başarılı sonuçlar verdiğini gösterdi. O nedenle, Türkiye de yeterli yanıt alamadığımız hastalar için kullanabilecek, kolay ulaşılabilecek ve maliyeti yüksek olmayan bir ilaç geliştirilmiş olacak' dedi. `GÜNEY KORE Yİ GERİDE BIRAKIR Göker, 'Türkiye nin bu ölçekteki ilk Ar-Ge odaklı start-up ilaç şirketiyiz ve 4 yıl gibi kısa bir sürede bu sahada pek çok ilki gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Yaptıklarımızın tüm ilaç sektörü için de cesaretlendirici bir rol model olduğunu düşünüyorum' dedi. Türk bilim insanları ve ilaç sektöründe gereken bilgi birikiminin olduğunu ifade eden Göker, kamu-özel sektör işbirliklerinin artarak devam etmesiyle Türkiye de, Güney Kore yi geride bırakacak düzeyde değer yaratılabileceği değerlendirmesinde bulundu. Yükleniyor...

'SAIT FAIK ABASIYANIK, ÖYKÜ VE ISTANBUL' SÖYLESISI YAPILDI Portal : www.memleket.com.tr İçeriği : Gündem Adres : http://www.memleket.com.tr/sait-faik-abasiyanik-oyku-ve-istanbul-soylesisi-yapildi-1123849h.htm 'Sait Faik Abasıyanık, Öykü ve İstanbul' söyleşisi yapıldı İSTANBUL (AA) - Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Üniversitesi Genç Yazarlar Birliğinin düzenlendiği Yedi Tepe Yedi Mekan Genç...İSTANBUL (AA) - Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi ve İstanbul Üniversitesi Genç Yazarlar Birliğinin düzenlendiği Yedi Tepe Yedi Mekan Genç Edebiyat Festivali'nde 'Sait Faik Abasıyanık, Öykü ve İstanbul' konulu söyleşi gerçekleştirildi. Atatürk Kitaplığı'nda düzenlenen etkinliğe katılan Prof. Dr. Yakup Çelik, Abasıyanık'ın İstanbul'un kenar mahallerinden merkezine kadar bütün şehri, farklı tarzda hikayeleştirdiğini dile getirerek, onların ruh haliyle bütünleştiğini söyledi. Çelik, usta yazar Abasıyanık'a göre gizemli yaşayan insanların bir hikaye konusu olduğuna vurgu yaparak, 'Sait Faik'in 'Kalorifer ve Bahar' diye bir hikayesi vardır. O hikayede, kenar mahallelerde, sur dibinde yaşayan çocuklar bazen İstanbul'a gelir ve bir daha dönmemek üzere İstanbul'da kaybolurlar. Onların hikayesini anlatır.' dedi. Abasıyanık'ın hikayeleri şiir gibi anlattığını dile getiren Çelik, şunları kaydetti: 'İstanbul'un sokaklarında gezerseniz çok farklı insan tiplerine rastlarsınız. Sait Faik bunu bize anlatmak istiyor Bazen hayatı neredeyse hıfz etmiş, bilge insanlar bile bir bakarsınız parkın içerisinde uyuyor ve kendine göre çok farklı bir dünya kurmuş. Bazen bütün dünya nimetlerini elinin tersiyle itmiş bilge insanlarla karşılaşırsınız. Kendilerine göre dünyalar kurmuştur bu insanlar. İstanbul da çok zengin insan kitlesini barındıran bir şehir. İnsanları aynı olsa bir şehir sevilmez. Bir şehir sadece tarihi dokusundan dolayı sevilmez, farklı insanlardan dolayı da sevilir. Sait Faik bize bunu da anlatmak istiyor, diye düşünüyorum.' Yakup Çelik, usta yazarın edebi diline de dikkati çekerek, 'Bazen çok küçük cümleler kurar. Bazen de çok uzun cümlelerle kısa cümleleri bir arada ve inanılmaz bir lezzetle sunar bize. Bu yüzden Türk hikayeciliğinde Sabahattin Ali, Memduh Şevket var ama en önemli örnek alınan sac ayaklarından biri Sait Faik'tir.' ifadelerini kullandı. Sait Faik gibi yazarların olmadığını savunan Çelik, 'Eğer Sait Faik'i edebiyatımızdan çekersek, Türkçe çok şey kaybeder. Türkçe'nin kaybetmesi de bizim kaybetmemizdir.' değerlendirmesinde bulundu. Etkinlik ardından, kısa bir şiir ve müzik dinletisi de gerçekleştirildi. AA Kaynak: Etiketler: edebiyat, Öykü, sait faik abasıyanık, TYB, yazar