GENEL İTİBARİYLE 6762 Sayılı ve 1956 tarihli TTK, yürürlüğe girmesinden bu yana geçen 55 yıl boyunca ticari hayatımıza gerektiği hizmet vermiştir. Liberal hukuk anlayışına göre kurgulanan bu kanun, tabi ki gelişen teknoloji ve ticaret usullerinin gerisinde kalmış ve değişime olan ihtiyaç artmıştır. Türk kanun koyucusu, mevcut kanunu ıslah etme yerine yeni bir kanun ihdas etme yolunu tercih etmiştir.
GENEL İTİBARİYLE Yeni TTK nın gerekçesinde, kanunun çıkarılmasının dört ana sebebi bulunduğu ifade edilmektedir: Mevcut kanunun teknolojik ve ticari usullere ilişkin gelişmelerin gerisinde kalması, Avrupa Birliğine giriş sürecinde mevzuatı yenileme çabası, Soğuk savaşın sona ermesi ve ticari yaşamın gereklerinin değişmesi, Ticari yaşamda uluslararası piyasaların bir parçası olmaktır.
6102 SAYILI TTK Yeni TTK nın hazırlık çalışmaları, 2000 yılında kurulun komisyonunun çalışmaları tamamlamasının ve kamuoyunun görüşlerine açmasının ardından yapılan çalışmalar sonucunda tamamlanmış, Tasarı 17.10.2005 tarihinde TBMM ne sevk edilmiştir. Tasarı TBMM alt komisyonlarında yapılan inceleme ve değerlendirmelerin ardından Genel Kurula gönderilmiştir. Ancak Tasarının 1535 maddeden müteşekkil olması, alelade bir kanun tasarısı gibi görüşülmesini zorlaştırmıştır. Bundan dolayı Tasarı Genel Kurulda kaldığı yaklaşık 3 yıl boyunca yasalaşamamıştır.
6102 SAYILI TTK Tasarının ilk 70 maddesi Genel Kurulda görüşülmüş, ancak çeşitli saiklerle bundan daha sonra vazgeçilmiştir. Tasarı 13.01.2011 tarihinde TBMM de grubu bulunan siyasi partilerin ortak bir tavır alması sonucunda, aslında tartışılması gereken çok sayıda düzenlemesi olmasına karşın bir gecede yasalaşmıştır. Yeni TTK nın yürürlüğe girmesi, çıkarılması gereken çok sayıda ikincil mevzuatın (Tüzük, Yönetmelik, Tebliğ) varlığı sebebiyle 01 Temmuz 2012 tarihine bırakılmıştır. Böylece hem ikincil mevzuatın hazırlanması ve kamuoyu ile paylaşılması hem de yeni Kanunun özümsenmesi hedeflenmiştir. Kanun 14.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır.
6102 SAYILI TTK Kanunun yürürlüğe girmesi için öngörülen yaklaşık 18 aylık sürenin başlangıcında, akademik çevreler dışında kamuoyunda herhangi bir tepki oluşmamıştır. Ancak 2012 yılının başında kanun özellikle denetim, şirkete borçlanma yasağı, cezai yükümlülükler ve internet sayfası olmak üzere çeşitli açılardan eleştirilmeye başlandı. Eleştirilerin dozunun artması üzerine siyaset ve bürokrasi üzerinde ciddi bir şekilde baskı oluşmaya başladı.
6102 SAYILI TTK Siyasetçilerin Anadolu sermayesi temsilcilerinin baskısını göğüsleyememesi üzerine kanunun değiştirilmesi için çalışmalara başlandı. Sonuç olarak TBMM de, henüz yürürlüğe girmeyen 6102 sayılı TTK nın değiştirilmesi amacıyla kabul edilen 6335 sayılı Kanun 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylece 01 Temmuz 2012 de yürürlüğe girecek olan 6102 sayılı TTK, bir gün önce Resmi Gazetede yayınlanan kanun ile değiştirilmiş ve kanunun içeriğindeki reform niteliğindeki tüm hususular kaldırılmış veya etkisizleştirilmiştir.
6102 SAYILI TTK NIN YAPISI 6102 Sayılı TTK 1)Başlangıç Hükümleri (m. 1-10). 2)Ticari İşletme (m. 11-123). 3)Ticaret Şirketleri (m. 125-644). 4)Kıymetli Evrak (m. 645-849). 5)Taşıma İşleri (m. 850-930). 6)Deniz Ticareti (m. 931-1400). 7)Sigorta (m. 1401-1520). 8)Son Hükümler (m. 1521-1535). Toplam madde sayısı: 1535
6102 SAYILI TTK NIN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ Kanunun yürürlüğüne ilişkin 1534. maddesi ile yürürlüğünü gösteren 6103 sayılı TTK nın yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanun çıkarılmıştır. Kanun 01 Temmuz 2012 de yürürlüğe girmesine karşın bazı maddelerinin yürürlüğü sonraya bırakılmıştır. Buna göre şirketin denetimine ilişkin hükümlerle, Türkiye Muhasebe Standartları 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girecektir. Kanunun uygulanması bakımından 01 Temmuz 2012 tarihinden önce meydana gelen olaylara eski TTK; daha sonra meydana gelen olaylara ise yeni TTK uygulanacaktır.
6102 SAYILI TTK NIN İŞ DÜNYASINA GETİRDİKLERİ Yeni TTK nın iş dünyasının tamamını ilgilendiren önemli değişiklikler ve yenilikler bulunmaktadır. Mevcut TTK nın eskiyen, yeni ihtiyaçlara cevap vermeyen hükümleri yeni Kanuna alınmamış ve bir çok konuda Avrupa standartlarında çözümler üretilmiştir. 6102 Sayılı TTK da önemli görülen hususlar, aşağıda ayrı konu başlıkları ile ele alınmıştır:
TİCARİ FAİZ Ticari işlerde faiz oranının serbestçe belirleneceğine ilişkin prensip, yeni Kanunda da muhafaza edilmiştir. Birleşik (mürekkep) faiz uygulaması kaldırılmak istenmesine karşın Kanunun son halinde yeniden yer almıştır. Yeni Kanunun m.8/2 hükmüne göre birleşik faiz ancak, hesap devreleri üç aydan kısa olmayan ve her iki tarafı tacir olan cari hesap sözleşmeleri ile her iki taraf bakımından ticari iş niteliğinde olan ve her iki tarafı tacir olan ödünç (kredi) sözleşmelerinde uygulanabilir. Hükme aykırı şekilde olduğu belirtilmiştir. işletilen faizin yok hükmünde Bankalara ve kredi kooperatiflerine ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.
TİCARİ FAİZ 6102 sayılı TTK ya göre bileşik faize ilişkin getirilen değişiklik, sınırlı olarak izin verilen bileşik faiz hallerinde her iki tarafın da tacir olması zorunluluğu getirilmiştir. Eski kanun döneminde yapılan bileşik faiz kaydı içeren sözleşmelerin 01 Ekim 2012 tarihine kadar düzeltilmesi gerekli tutulmuştur (Uygulama Kanunu m. 9).
TİCARİ FAİZ 6102 sayılı TTK nın oldukça ilginç maddelerinden birisi de, ticari faiz ve temerrüde ilişkin farklı düzenlemeler içeren 1530. maddesidir. Ticari işletmeler arasındaki mal ve hizmet tedarikini içeren sözleşmelerde, mal ve hizmetin zamanında tedarik edilmesine karşın para ödemesi yapacak olan borçlunun ödemede gecikmesi halinde temerrüde ilişkin sonuçlar özel olarak düzenlenmiştir. Ödeme süresinin açıkça öngörülmesine rağmen ödeme yapılmamışsa temerrüt oluşur. Ödeme süresi olarak bu tür sözleşmelerde 60 günlük bir süre öngörülebilir. Bunu aşan sözleşmeler geçersizdir.
TİCARİ FAİZ Sözleşmede süre öngörülmemişse veya süre 60 günü aştığı için geçersizse, faturanın veya ödeme talebinin alındığı günden itibaren 30 gün içerisinde ödenmesi gerekir; aksi halde alacaklı ticari faize hak kazanır. Görüldüğü üzere kanun koyucu özellikle büyük işletmelere mal ve hizmet sağlayan küçük işletmeleri korumak amacıyla özel bir düzenleme yapmıştır.
TİCARİ FAİZ TTK nın m. 1530/6 hükmünde, gecikme faizinin ödenmeyeceğini veya ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faizin ödeneceğini, alacaklının geç ödeme dolayısıyla uğrayacağı zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya sınırlı bir şekilde sorumlu tutulacağını öngören sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin geçersiz olması halinde, uygulanacak faiz oranının TCMB tarafından belirleneceği, ancak her halükarda mevcut faiz oranının % 8 daha üzerinde olacağı belirtilmiştir.
TACİR ve TACİR OLMANIN HÜKÜM VE SONUÇLARI Tacir olmanın hüküm ve sonuçları arasında önemli bir değişiklik bulunmamaktadır. Öncelikle tacirler arasındaki ihbar ve ihtarlarda öngörülen özel şekil şartlarının içerisine elektronik imza da konulmuştur. Böylece muhatabını temerrüde düşürmek, sözleşmeyi feshetmek veya sözleşmeden dönmek isteyen tacir, noter, (iadeli) taahhütlü mektup ve telgrafın yanı sıra elektronik imza kullanmak suretiyle de bildirimde bulunabilecektir. Böylece kanun koyucu çağın imkanlarının kullanılabilmesinin önünü açmıştır.
TİCARET SİCİLİ 6102 Sayılı Ticaret Kanununda getirilen en önemli yeniliklerden birisi, ticaret sicillerinin elektronik ortamda tutulmalarına yönelik sistemdir. Kanunun m. 24/2 ve 3 hükümlerinde yer alan düzenlemeye göre, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile TOBB nezdinde elektronik bir sicil oluşturulacaktır. Böylece ticaret sicili kayıtları elektronik ortamda tutulup depolanabilecek ve yine elektronik ortamda kullanıcılara sunulacaktır. Bu konuda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı pilot uygulamayı sürdürmektedir.
TİCARET SİCİLİ Elektronik sicil işlemlerinin yanı sıra tescile dayanak teşkil eden belgelerin de aynı ortamda dosyalanması ve saklanması mümkün hale gelmiştir. Sicil kayıtlarının elektronik ortamda tutulması, aleniyeti ve şeffaflığı sağlayacaktır. Bilgilere kolay ulaşılması, gerçek anlamda şeffaflığı meydana getirecektir. Ticaret sicilinin bu şekilde açık olması onun olumlu etkisini de güçlendirmektedir. Diğer bir ifadeyle, sicile tescil ve ilan edilen hususların üçüncü kişiler tarafından bilinmediği iddia edilemeyecektir.
TİCARET SİCİLİ Sicil işlemlerinin yanlış tutulmasından dolayı sorumluluk ile ilgili de özel bir değişiklik yapılmıştır. Önceki kanunda sicil işlemlerinden dolayı ortaya çıkan zarardan sadece ilgili Oda sorumlu tutulmaktaydı. 6102 sayılı TTK ile sicil işlemlerinden dolayı ilgili Oda nın yanı sıra Devletin de sorumluluğu ortaya çıkmıştır. Her iki kurum zararlardan dolayı müteselsilen sorumlu tutulmuştur.
TİCARET UNVANININ KULLANIMI 6102 Sayılı TTK nın 39 uncu maddesinde, mevcut Kanunda olduğu her tacirin ticaret unvanı kullanmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır (TTK m. 39). TTK m. 39 hükmünün ikinci fıkrasının ilk halinde ise, yeni bir düzenleme getirilmiştir: Ayrıca, tacirin işletmesiyle ilgili olarak kullandığı her türlü kağıt ve belgede, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır.
TİCARET UNVANININ KULLANIMI Hükmün gerekçesinde, Avrupa Birliği nin şirketlere ilişkin 63/151 sayılı Yönergesi doğrultusunda düzenleme yapıldığı, tacirin işletmesiyle ilgili kağıt ve belgelerde hem taahhüt edilen hem de ödenen sermayenin açıkça yazılması zorunluluğunu belirten ek yapılmasının uygun görüldüğü belirtilmiştir. Ayrıca uygulamanın ihtiyaçları göz önüne alınarak ve şeffaflık ilkesi açısından yararlı olacağı da düşünülerek, sermaye şirketlerinde yönetim kurulu başkan ve üyelerinin, müdürlerin ve yöneticilerin adlarının işletme ile ilgili belge ve kağıtlarda yer alması ve bu bilgilerin internet sitesinde de yayınlanmasına ilişkin gereklilik de hükme eklenmiştir. Çünkü üçüncü kişiler şirkette kimi muhatap alacaklarını bilememekte, yöneticilerin kimler olduğu hakkında bilgi alamamaktadır. Hükmün yeni şekli uygulamada kolaylık sağlayacağı ifade edilmiştir.
TİCARET UNVANININ KULLANIMI Ticaret unvanının bu şekilde kullanılacak olması ve aksi halde cezai sorumluluğun getirilmesi kamuoyunda şiddetli bir şekilde eleştirilmiştir. Bunun üzerinde kanunda yapılan değişiklik esnasında söz konusu hüküm şu şekilde değiştirilmiştir:
TİCARET UNVANININ KULLANIMI (Değişik birinci cümle: 26/6/2012-6335/6 md.) Tescil edilen ticaret unvanı, ticari işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır. Tacirin işletmesiyle ilgili olarak düzenlediği ticari mektuplarda ve ticari defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgelerde tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi ile tacir internet sitesi oluşturma yükümlülüğüne tabi ise tescil edilen internet sitesinin adresi de gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır. Bu sitede ayrıca, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkan ve üyelerinin adları ve soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı, limited şirketlerde müdürlerin adları ve soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde yöneticilerin adları ve soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı yayımlanır.
TİCARET UNVANININ KULLANIMI Görüldüğü üzere uygulanması oldukça zor olan bu kural değiştirilmiş ve daha makul hale getirilmiştir. Böylece her türlü kağıtta değil sadece ticari işletmeyle ilgili düzenlenen ticari mektuplarda ve defterlere yapılan kayıtların dayanağı olan belgelerde (mesela fatura vb.) dört bilginin yer alması gerekmektedir. İlk olarak ticaret unvanı, Tacirin sicil numarası, İşletmenin merkezi ve İnternet sitesi oluşturma zorunluluğu olan tacirin internet sitesi numarasının yazılması zorunludur.
HAKSIZ REKABET Haksız rekabete ilişkin yer alan düzenlemelerde esaslı değişiklikler yapılmıştır. Mevcut Kanunda yer alan bazı haksız rekabet halleri çıkarılmış, bunların yerine oldukça ayrıntılı bir düzenleme getirilmiştir. Özellikle saldırgan satış yöntemleriyle müşterinin karar verme özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde pazarlama yapmak, tedarik fiyatının altında birden çok kere mal ve hizmet satmak, müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak, tüketicilerin aleyhine olan sözleşme ve pazarlama teknikleri kullanmak, haksız mukayeseli reklam yapmak sayılabilir.
TİCARİ DEFTERLER Yeni Ticaret Kanunundaki esaslı değişikliklerden birisi de, ticari defterlerle ilgili olarak gerçekleşmiştir. Ticaret Kanununun değiştirilme sebeplerinden birisi de, dünya ile entegre olan Türk ekonomisinin gelişimine ayak uydurabilmektir. Bundan dolayı Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına uygun şekilde düzenlenen Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun muhasebe sistemi belirlenmeli ve gerekli olan defterler tutulmalıdır. Ticaret Kanunu bir taraftan elektronik ortamda defter tutmanın ve belge saklamanın önünü açarak teknolojik gelişmelere ayak uydururken diğer taraftan uygulamada ortaya çıkan sıkıntıları da bertaraf etmeye çalışmıştır.
TİCARİ DEFTERLER Defterlerin tutulması, saklanması bakımından getirilen yenilikler sayesinde yeni dönemde şirketlerin daha şeffaf olması sağlanmaya çalışılmıştır. Yeni ilkeler (tamlık yasağı, aktifleştirme yasağı) ile, defterlerdeki bilgilerin aktarıldığı finansal tablolarda daha doğru bilgilerin yer alması hedeflenmiştir.
TİCARİ DEFTERLER Ticari Defterlere İlişkin Düzenlemeye Hakim Olan İlkeler 1) Yeni TTK da yer alan tüm defterler ticari defter sayılmıştır. Mevcut Kanunda defterlere ilişkin olarak öngörülen ayrım terk edilmiş ve tüm defterler ticari defter olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda anonim ve limited şirket pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri gibi işletmenin muhasebesiyle ilgili olmayan defterler de ticari defter olarak kabul edilmiş ve böylece açılış ve kapanış tasdikine tabi tutulmuştur. Bunun sonucunda adı geçen defterlerin de ispat aracı olarak kullanılabilmesinin önü açılmıştır.
TİCARİ DEFTERLER 2) Defter tutmak her tacir için zorunludur. Tutulması gereken defterlerin niteliği ve sayısı ayrıca belirlenecektir. Buna ilişkin 6102 Sayılı TTK nın m. 64/5 hükmünde, Yevmiye, defteri kebir ve envanter defteri dışında tutulacak defterler Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından bir tebliğ ile belirlenir şeklinde bir düzenleme yer almaktaydı. Ancak 6335 sayılı kanunla değiştirilen maddede, tutulacak olan defterler için VUK na ve buna dayanılarak çıkarılan ikincil düzenlemelere atıf yapılmıştır.
TİCARİ DEFTERLER 3) Ticari defterlerin tamamı tasdike tabi tutulmuştur. Böylece tasdike tabi olmayan defterlere duyulan güvensizlik ortadan kaldırılmak istenmiş ve çift defter tutulmasının önüne geçilmek istenmiştir. TTK nın konuya ilişkin m. 64/3 hükmü de değiştirilmiştir. Değişikliğe göre, özellikle yıl içinde sıklıkla kullanılmayacak olan karar defterleri, pay defterinin sadece kullanılmadan önce açılış tasdiki ve sonraki yıllarda ise aynı şekilde kullanılmaya devam edilebileceği ifade edilmiştir. Ayrıca, Fiziki ortamda veya elektronik ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan tebliğle belirlenir.
TİCARİ DEFTERLER Ticari defterlerin elektronik ortamda tutulması hâlinde bu defterlerin açılışlarında ve yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin kapanışında noter onayı aranmaz. 4) Defterlerin dili Türkçedir. Mevcut Kanunda da yer alan bu ilke muhafaza edilmiştir. Ancak yabancı ortaklı veya yabancı sermayeli şirketlerin farklı bir dilde ilave defter tutmalarının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
TİCARİ DEFTERLERİN İSPAT KUVVETİ 6762 Sayılı TTK da yer alan önemli ilkelerden birisi, ticari defterlerin sahibinin lehine ve aleyhine kesin delil olabilme özelliğidir. Gerçekten 6762 Sayılı TTK nın 82 ve 86 ncı maddeleri arasında, ticari defterlerin kesin delil olma özelliği ve buna ilişkin şartlar yer almaktadır. Yeni TTK, dünyada bu şekilde bir uygulamanın olmadığından bahisle, ticari defterlerin kesin delil olma özelliğini kaldırmış ve bu defterlerin hakimin takdirine bağlı delil haline getirmiştir.
TİCARİ DEFTERLERİN İSPAT KUVVETİ Ticari defterlerin delil olma özelliği ve şartları, TTK ndan çıkarılmakla beraber yeni kabul edilen 6100 Sayılı HUMK nun 222 nci maddesinde tafsilatlı bir şekilde kaleme alınmıştır. Aslında HMK Tasarısında böyle bir düzenleme olmamakla birlikte, ticari defterlerin ispat fonksiyonunun uzun süreden beri önemli bir yer işgal etmesi sebebiyle, davaların usulünü düzenleyen ana Kanuna alınmıştır. Böylece ticari defterlerin kesin delil olma özelliği TTK ndan çıkarılmakla birlikte hukuk uygulamasını terk etmemiştir.
CARİ HESAP Cari hesaba ilişkin 6102 Sayılı TTK, yenilikler getirmemiş ve düzenlemenin sistematiğini bozmamıştır. Sadece dilin sadeleştirilmesinin yanında, mevcut Kanunda çok net olmayan beş yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcını, cari hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren demek suretiyle net bir şekilde belirlemiştir.
TACİR YARDIMCILARI 6762 Sayılı TTK da yer alan ticaret işleri tellallığı, uygulamasının çok fazla olmaması sebebiyle Kanundan çıkarılmıştır. Yeni dönemde sözleşmelerin kurulmasına aracılık edilmesi halinde Borçlar Kanununda (md. 520-525) yer alan Simsarlık (Tellallık) sözleşmesi hükümleri uygulanacaktır. Borçlar Kanununda yer alan ticari temsilci (mümessil), ticari vekile ilişkin düzenlemeler esas itibariyle muhafaza edilmiştir. Sadece seyyar tüccar memuruna ilişkin düzenleme yeni BK ya alınmamıştır.
ACENTE TACİR YARDIMCILARI Türk hukukunda çok fazla uygulama alanı bulan acentelik sözleşmesi, turizm, sigorta, finans, pazarlama, deniz ticareti gibi alanlarda daha fazla kullanılmaktadır. Acentelik sözleşmesine ilişkin temel düzenleme Ticaret Kanununda yer almaktadır. Yeni Kanunda da bu gelenek bozulmamıştır. 6102 Sayılı Kanunun m. 102 ve 121 inci maddeleri arasında Acentelik düzenlenmiştir.
ACENTE TACİR YARDIMCILARI Acente kendisine bırakılan bölgede kendi çabası ile yaptığı sözleşmeler dolayısıyla ücrete hak kazanır. Kendi çabası olmadan kendi bölgesinde yapılan sözleşmeler dolayısıyla da ücrete hak kazanır (md. 113/2). Acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra kurulan sözleşmeler bakımından da, acentenin bu sözleşmelerde emeği ve çabası olması halinde ücrete alması gerektiği belirtilmiştir (md. 113/3). Ayrıca acentelik sözleşmesinde acentenin aleyhine olan ve 6102 Sayılı Kanunun 120. maddesinde sayılan hususlara aykırılık teşkil eden şartların geçersiz olacağı ifade edilmiştir.
TACİR YARDIMCILARI DENKLEŞTİRME (MÜŞTERİ) TAZMİNATI Türk hukukunda kanuni bir temeli olmayan, ancak Yargıtay ın 1996 yılında verdiği bir karar ile uygulanmaya başlayan tazminat, acentenin uzun süreli bir sözleşmenin ardından tacire bıraktığı müşteri portföyü için ödenir ve temeli MK m. 2 deki dürüstlük kuralıdır. 6102 Sayılı TTK nun 122 nci maddesi, acentenin sözleşmenin normal şekilde acentenin kusuru olmaksızın sona ermesinden sonra belli şartlar altında tazminat talep edebileceğini hükme bağlamıştır.
TACİR YARDIMCILARI DENKLEŞTİRME (MÜŞTERİ) TAZMİNATI Acentenin talep edebileceği tazminat miktarı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi halinde de uygulanır.
TACİR YARDIMCILARI ACENTENİN REKABET YASAĞI Kanunun 123 üncü maddesi, Acentenin, işletmesine ilişkin faaliyetlerini, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonrası için sınırlandıran anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve anlaşma hükümlerini içeren ve müvekkil tarafından imzalanmış bulunan bir belgenin acenteye verilmesi gerekir. Anlaşma en çok, ilişkinin bitiminden itibaren iki yıllık süre için yapılabilir ve yalnızca acenteye bırakılmış olan bölgeye veya müşteri çevresine ve kurulmasına aracılık ettiği sözleşmelerin taalluk ettiği konulara ilişkin olabilir. Müvekkilin, rekabet sınırlaması dolayısıyla, acenteye uygun bir tazminat ödemesi şarttır şeklindedir.