5. BASIM İÇİN Kitabın bu basımı, ilk basımından 11 yıl sonra yapılıyor. Bu basımda, 4. basımdan günümüze herhangi bir önemli bir değişiklik olmadı. Bu bakımdan 4. basım için yazılanlar bu basım için de geçerli Prof. Dr. Aysel AZİZ İstanbul, Mart 2014 v
4. BASIM İÇİN Siyasal iletişim konusunda 10 yılda çok şey değişti; moda oldu, moda dışı oldu. Gerek siyasetin dinamik oluşu; siyasal aktörlerin, toplamsal değişmeye paralel olarak kendilerini yenilemeleri ve gerekse iletişimin sürekli gelişerek yenileşmesi siyasal iletişim olgusunda da önemli değişmelere, gelişmelere neden olmuştur. 10 yıl önce bu kitabın ilk basımında bkz. Ön söz, hatta bu dersi vermek üzere Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesine davet edilmemde, en büyük destekçi Fakültenin Dekanı Prof. Dr. Ersan İlal idi. Kendisini geçen yıl kaybettik. Hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Ersan Hocamızın yüreklendirmesi olmasa idi, bu alana adım atmak için çok da gönüllü değildim. Oysa aradan geçen yıllar içerisinde bu alanın benim eğitimimle, akademik kariyerimle ne kadar yakından ilgili olduğunu gördüm. Ayrıca, işin pratiğinin de özellikle siyasal aktörler için ne kadar önemli olduğunu, hatta siyasal aktörler açısından olmazsa olmaz lardan biri olduğunu yakından gördüm. Siyasal İletişim kitabının bu basımında, önceki basımlarında da yaptığım gibi, birtakım değişiklikler; eklemeler, çıkarmalar, yer değiştirmeler yaptım. Şimdilik böyle daha iyi olduğunu; daha işlevsel olduğunu sanıyorum. Ancak bunun anlamı, kitabın içeriği, biçimi mükemmel oldu anlamına gelmemektedir, gelemez de! Çünkü siyasal iletişim konusu devinim halinde sosyolojik bir olgu ve süreçtir; toplumsal değişmelere paralel vii
olarak değişmeler olacaktır. Konuyla ilgili literatürün de bu gelişmeleri izlemesi doğaldır. Kitabın bu basımının gerçekleşmesinde katkılarını her zaman gördüğüm eşim Ergün e, kızlarım İdil ve Elvan a, Nobel çalışanlarına teşekkürlerimi yinelemek isterim. Özellikle kitap tasarımını gerçekleştiren Şerikan Kara ya, kapak tasarımını gerçekleştiren İlknur Güçlü ye sonsuz teşekkürler Prof. Dr. Aysel AZİZ İstanbul, Şubat 2013 viii
ÖN SÖZ 21. yüzyıl tüm dünyada farklı toplum yapılarında, farklı konularda ve ölçülerde pek çok değişikliğin çok daha belirgin gözlemlendiği yüzyıl ya da bin yılın başlangıcı olma özelliğini taşıyor. Bir yandan teknoloji her alanda devrimler yaratırken, bir yandan da dünyadaki güçler dengesi değişiyor; 20. yüzyılın olguları Doğu ve Batı blokları arasındaki Soğuk ve Sıcak savaşlar yerini yeni çatışma alanlarına bırakıyor. Bir kısmını din olgusu ya da maskesi altında yürütülen terör olayları ile yerel etnik başkaldırılar 20. yüzyılın, özellikle son çeyreğinde çağa damgasını vuran olaylar olarak tarihteki yerini şimdiden aldı bile... Önceleri yerel nitelikte olan terör olayları giderek boyutlarını genişleterek bölgesel hatta uluslararası olmaya başladı. Başlangıçta kendilerini bu olayların dışında gören ve bu sorunları Latin Amerika, Orta Doğu, Afrika ve Güney Doğu Asya ülkeleri gibi, Batı ya göre daha az gelişmiş, refah düzeyleri daha düşük ve demokrasileri kusurlu olan ülkelerin sorunları olarak algılama eğilimi gösteren süper güçler, 2000'li yıllara doğru bağımsızlık, etnik ayrılık ve terör gibi olayların süper güçlerde ve Avrupa nın Batı ülkelerinde de meydana gelmeye başlaması, terör olaylarına bakışı değiştirmiş ve özellikle 21. yüzyılın başlarından itibaren, devletleri bu konuda ortak önlemler almaya yöneltmiştir. Bu durum o kadar önemli bir hal almıştır ki Doğu Bloku nun tehdidine karşı kurulan NATO (Kuzey Atlantik Savunma Teşkilatı) gibi bir savunma teşkilatı ix
bile, kendini yenileyerek, Doğu Bloku tehdidine karşı değil, tam tersi, o blokta bulunan ülkeleri de içine alarak bu kez teröre karşı ortak savunma teşkilatı kurma yoluna gitmiştir. Bloklar arası bu köklü değişmelerin yanında, uzun yıllardan beri hazırlıkları yapılan ve giderek şekillenen Avrupa ülkelerinin bir birlik oluşturmaları da yine 21. yüzyılın önemli olaylarından biridir. Eski güçlerin yerine, açıkça söylenmese de yeni bir güç olarak ortaya çıkan ve aralarındaki her türlü duvarı yıkan ve geniş bir ülke görünümüne giren Avrupa ülkeleri, Avrupa Birliği olarak yine 20. yüzyılın sonlarına doğru güçlenmiştir. Birliğin dışında olan diğer ülkeler gibi Türkiye nin de içinde olmaya çalıştığı Avrupa Birliği ile uluslararası siyasete yeni boyutlar getirilmiştir. Türkiye nin iç ve dış politikasının önemli bir konusu haline gelen Avrupa Birliği, Türk iç siyasetini de etkilemiş, toplumdaki çeşitli kurum ve kuruluşlar bu olguyu farklı değerlendirmeye başlamışlar; bu durum günlük siyasal söylemin de vazgeçilmez bir olgusu haline gelmiştir. Hatta o kadar ki siyasal mesajların aktarılması asli görevi olan medya, kendi kuruluş amaçlarını gerçekleştirmek üzere kurulmuş olan çeşitli kurum ve kuruluşlar da söylemlerinde bu konularda, neredeyse dayatmalara kadar varan, tutum ve davranışlara girmişlerdir. Bu konuyla yakından bağlantılı olarak görülen Kıbrıs konusu da yine Türk siyasal yaşamının bir parçası olarak yeniden gündeme gelmiştir. Tüm bu gelişmelerin kamuoyuna aktarılması ise siyasal iletişim olgu ve sürecinin önemine dikkatleri çekmiş, ulusal ve uluslararası kamuoyunun oluşturulması, bu yolla siyasal karar mekanizmalarında bulunanların etkilenmesi gibi karmaşık ilişkiler yumağının en verimli biçimde çözümleme politikası izlenmeye başlamıştır. Önceleri kimi toplumlarda ve özellikle Türk toplumunda fazla önemsenmeyen, neredeyse suya sabuna dokunmayan hobisel işler yapmak üzere bir araya gelen oluşumlar olarak sivil toplum örgütleri önem kazanmaya başlamış, mesaj çoğaltıcıları olarak bilinen kitle iletişim araçları ya da yaygın adı ile medya bu görevini asgariye indirerek siyasal iletişimde bir "taraf olmaya başlamış; o güne kadar fazla x
önemsenmeyen siyasal iletişim aktörlerine yenileri eklenmiş; var olanlar ise giderek güçlenmişlerdir. Siyasal iletişim, günümüzde giderek önem kazanan siyaset bilimi ile iletişim alanlarının kesiştiği ortak noktada bulunmaktadır. Ancak diğer sosyal bilimler olarak sosyoloji başta olmak üzere sosyal psikoloji, sosyal antropoloji, psikoloji, tarih gibi bilim dalları ile yakından ilgisi bulunan ve 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra bilim dalı olarak gelişmekte olan eğitim bilimleri, halkla ilişkiler, reklamcılık, iletişim yönetimi, propaganda gibi alanlar ile yakından ilgili disiplinler arası bir alandır. Konunun akademik boyutu kadar, pratisyenliği de önem kazanmış; siyasal iletişimde bulunmak isteyen kurum ve kuruluşlar, siyasal iletişim uzmanları ya da iletişim danışmanları ile çalışmaya başlamışlardır. İçinde bulunduğumuz 2000 li yılların iletişim teknolojisindeki akıl almaz gelişmelerin yer aldığı bir çağ olduğu gerçeği kabul edildiğinde, siyasal iletişim alanıyla uğraşanların iletişim teknolojilerinin gelişimini yakından izlemeleri, kullanmaları ve etkilerini araştırmaları gerekmektedir. Günümüzde toplumların, kurum ve kuruluşların ve bireylerin yaşamına giren internet olayının yarattığı, bilgiye erişimde ve kendini anlatmada özgürlük olanakları, tüm iletişim türlerinde olduğu gibi, siyasal iletişimde de yeni ufuklar açmış, siyasal iletişimde bulunan tarafların siyasal iletişim faaliyetlerinin boyutlarını, içeriğini, hedef kitlesini yeniden gözden geçirmelerini gerekli kılmıştır. Konunun yükseköğrenim kurumlarında ele alınması ve iletişim fakültesi öğrencilerine öğretilmesi ise bir rastlantı olmayıp, öğrencilere yeni ufuklar açarak, yeni bilgi kazanımları ile yeni ilgi alanları ve iş olanakları yaratılması amaçlanmaktadır. Siyasal iletişim alanı, öğrencilere yalnızca bu konuda yeni bilgiler kazandırmakla kalmayıp, bilinçli gençler olarak politikaya düzeyli olarak yaklaşmalarını, ısınmalarını da sağlayabilecek bir ortam da yaratarak ve bir dönemin apolitik gençleri yerine, toplumsal konulara eğilen, onları tartışan, çözüm yolları üreten ve bunu demokratik yöntem ve tekniklerle yasamaya, yürütmeye ve kamuoyuna duyuran bir toplumun ilk basamaklarının yetişmesine katkıda bulanmaya yöneliktir. xi
Tüm bu gelişmeler olurken, uygulamaların, pratiklerin oluşturduğu bir gereksinme de kendini daha çok hissettirmeye başlamıştır. Siyasal iletişim alanında neler yapılmaktadır? Siyasal olgular kimlerden, kimlere, neden, ne zaman, hangi kanallarla ve nasıl etki ile verilmektedir ve verilmelidir. Açıkçası iletişim olgu ve süreci, siyasal iletişime dönüştüğünde, siyasal içerikli olduğunda nasıl olmalı? Tüm bu soruların yanıtları toplumları, Siyasal iletişim üzerinde düşünmeye, araştırmaya, yazmaya, konuşmaya ve öğretmeye yöneltmiştir. Özellikle iletişim teknolojisindeki gelişmelerin iletişim olgu ve sürecine yansıması; konunun üniversitelerde giderek önem kazanan bir alan olarak öğretilmesini de zorunlu kılmıştır. Batı da pek çok öğrenim kurumunda öğretilen siyasal iletişim konularının öğretimi önceleri lisansüstü olarak başlamış; giderek lisans düzeyine de indirilerek, daha geniş öğrenci kitlesinin, yaşamının her kesiminde içinde olacağı bu olgunun işleyişini ve özelliklerini öğrenmeleri sağlanmıştır. Türk öğrenim kurumlarında ise önce yüksek lisans düzeyinde başlayan bu konu, giderek lisan düzeyinde verilmeye başlandı. Ancak alan olarak iletişime daha yakın olduğu için iletişim fakülteleri ders programında verilen bu derslerin, özellikle sosyal bilimler alanında eğitim veren tüm eğitim kuruluşlarında öğretilmesinin ve özellikle uluslararası ilişkiler, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi ile Halkla İlişkiler bölümlerinde verilmesinin, öğrencilerin bu alanda donanımlı gençler olarak mezun olmalarının ne denli yararlı olacağı açıktır. Bu çalışma, böyle bir alanı ders programına alan Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesinde üç yıldan beri vermekte olduğum Siyasal İletişim dersinin anlatım planına dayanılarak hazırlandı. Açıkçası, ders notları biçim ve içeriğinde Ayrıca, bu konuya ilgi duyanlar için de bir el kitabı gibi, işin abc si niteliğinde Açıkçası, bu çalışma, siyasal iletişimin felsefesine değil, işin pratiğini iletişim boyutu ile ele alıyor. Aktörler açısından da siyasal partiler üzerinde duruyor. Böyle bir düzenleme özellikle yapıldı. 1980 sonrası gençlerimizin apolitize ortamlarda eğitildiği; 1990 sonrası ise yaşamımızı renklendiren özel radyo ve televizyonlarımızın da büyük katkılarıyla şarkıcı, manken yaşamlarının özendirildiği, xii
yazılı ve görsel basınımızın sporcu olarak yalnızca futbol fanatiği olmaya yönlendirilen, dünyadan ve ülke sorunlarından uzak yetiştirilmeye özen gösterilen gençlerimizin siyasal yaşamda neler olup bittiğini, güncel örnekleri ile öğrenmeleri, bu konularda düşünmeleri, tartışmaları ve ülke sorunlarına sahip çıkmaları amaçları ile hazırlandı. Çalışmanın basılması için, "...daha erken..." diyordum. Basımını bu yıl için düşünmüyordum. Beni bu konuda yüreklendiren Nobel Akademik Yayıncılık sahibi Nevzat Argun oldu....böyle bir kitaba ihtiyaç var, ilk baskısını az basalım, sonra geliştirirsiniz... dediler. Ben de kabul dedim. Daha önceki ders notlarını gözden geçirdim; geliştirdim, güncelleştirdim. Türk siyasal yaşamından en son bilgiler aktardım; eklemeler yapmaya çalıştım. Ancak, eğer kitabın ikinci basımı yapılacaksa, daha gelişmiş olacağını şimdiden söyleyebilirim. Çünkü siyasal iletişim konusu dinamik bir konu, her gün yeni bir gelişme, değişme göstermektedir. Bu gelişmelerin ise bu konunun eğitimine yansıması çok doğal. Şimdiden bazı konuları dışta bıraktığımı biliyorum. Öncelikle, her çalışmamı basımdan önce, çevreme gösterir, onların eleştirilerini ve katkılarını almaya çalışırdım. Zaman darlığından bunu yapamadım. Ancak, ilk baskı olmanın her zaman eksikliğinin de olacağını bilen bir araştırmacı ve yazar olarak, bunların hoş görülmesini de bekliyorum. Bu kitap için iki teşekkürüm var. İlki, yıllardan beri vermeyi düşündüğüm ama nedense üzerinde durup, hazırlanmadığım bu konuyu ısrarla vermemi isteyen Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı, yılların meslektaşı, dostu Prof. Dr. Ersan İlal e. Tümcenin tam yerinde kullanımı ile,...eğer o olmasa idi, ben bu çalışmayı yapamazdım.... İkinci teşekkür ise, ders notlarının basımı için yardımcı olan başta Nevzat Argun olmak üzere, tüm Nobel Akademik Yayıncılık çalışanlarına. Sağ olsunlar... Prof. Dr. Aysel Aziz Aralık 2003, İstanbul xiii