İstanbul da İlim ve Kültür Hayatı (15-16. Asırlar)



Benzer belgeler
OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

OSMANLI MEDRESELERİ. Tapu ve evkaf kayıtlarına göre orta ve yüksek öğretim yapan medrese sayısı binden fazlaydı.

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

OSMANLILAR Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu. İstanbul Ticaret Üniversitesi

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

TOKAT IN YETİŞTİRDİĞİ İLİM VE FİKİR ÖNDERLERİNDEN ŞEYHÜLİSLAM MOLLA HÜSREV. (Panel Tanıtımı)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

Eğitim. Resul KESENCELİ EĞİTİMDE

İSLAMİYETİN KABÜLÜNDEN SONRAKİ EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

RESTORASYON ÇALIŞMALARI

50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ TAHİR AĞA TEKKESİ. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

İstanbul-Aksaray daki meydanı süsleyen, eklektik üslubun PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ İBADETE AÇILDI. restorasy n

Yeniçağ ın Hükümdarı Fatih ve Bilimin Özgürlüğü

Bin Yıllık Vakıf Medeniyeti ve Vakıfların Eğitimdeki Yeri Sempozyumu

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

III. MİLLETLER ARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ Y A Z M A ESERLERDE SERGİSİ. 24 Eylül - 5 Ekim 1979 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ.

Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Mahmutbey mh. Deve Kald r mı cd. Gelincik sk. no:6 Ba c lar / stanbul, Türkiye

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

İslâmî Eğitim Kurumları

İN'ÂMÂT DEFTERİ ÇERÇEVESİNDE II. BAYEZİD DÖNEMİ İSTANBUL MEDRESELERİNE BAKIŞ

Sonuç. Beylikler dönemi, Anadolu'da Türk kültür ve medeniyetinin gelişmesi

I. Hutbe okutmak. II. Para bastırmak. III. Orduyu komuta etmek. A) Damat Ferit Paşa

Giresun/Bulancak Sarayburnu Camii

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

Trakya Üniversitesi nin, kültürel miras ve korumacılık alanında gerçekleştirdiği en büyük projelerden biridir.

İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

KISA TARİHÇE : ŞEHİR ÖZELLİKLERİ :

osmanlı kurumları tarihi

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI. 1. Dersin Amacı ve Önemi Kaynaklar-Tetkikler... 2

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

İçindekiler. xi Şema, Harita, Tablo ve Resimler xiü Açıklamalar xv Teşekkür xvü Önsöz

GEÇMİŞTEKİ İZLERİYLE KAYSERİ

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

SÜHEYL ÜNVER ARAŞTIRMA MERKEZİ RESSAM HOCA ALİ RIZA BEY KOLEKSİYONU KONSERVASYONU

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

II. BÖLÜM LK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLER

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERİSTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ HAZIRLIK SINIFLARI (NORMAL VE İKİNCİ ÖĞRETİM) GÜZ MAZERET SINAV PROGRAMI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Memlüklerin Son Asrında Hadis -Kahire Halit Özkan

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 3. Dr. Öğr. Ü. M. İsmail Bağdatlı.

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İstanbul un 100 Hamamı

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

YAHYA SOFÎ NİN İSTANBUL FATİH CAMİİ PENCERE ALINLIKLARINDAKİ FATİHA SÛRESİ

Cumhuriyet Dönemi nde ;

OSMANLI ARAŞTIRMALARI

ADANA NIN SIRLARINA YOLCULUK

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

1-Anlatım 2-Soru ve Cevap 3-Sunum 4-Tartışma


Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

ilam AKADEMi Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı İlmi Araştırmalar Merkezi

Edirne Hanları - Kervansarayları. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

FETİH SONRASI OSMANLI MİMARLIĞINDA KLASİK DÖNEM

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Günümüzde 1. tepede Topkapı Sarayı, 2. tepede Nuruosmaniye Camisi, 3. tepede Süleymaniye Camisi, 4. tepede Fatih Camisi, 5. tepede Yavuz Sultan Selim

İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi

BĠR MESLEK OLARAK ÖĞRETMENLĠK

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanlığı. REKTÖRLÜK MAKAMINA (Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı)

MEDYA. Uluslararası Arapça Yarışmaları BASIN RAPORU

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

MEDRESELER VE OSMANLI MERKEZÎ YÖNETİMİ

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

KUBBEALTI SOHBETLERİ

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ PDR ANA BİLİM DALI 2018 BAHAR YARIYILI TÜRK EĞİTİM TARİHİ DERSİ İZLENCESİ

Ülkemizde Tıp Fakültelerinin tarihi

İstanbul u Fethinin Dahi Stratejisi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ

Her şeyin değiştiği yüzyıl!! 13. Yüzyıl

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

MİMARİ RESTORASYON ÖĞRENCİLERİ EĞİTİM GEZİSİ

Mimar Sinan ve İstanbul un Silueti Prof. Dr. Suphi SAATÇİ

Salim Aydüz, Tophâne-i Âmire ve Top Döküm Teknolojisi (XV-XVI. As rlarda) Doktora Tezi, stanbul: stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

Transkript:

İstanbul da İlim ve Kültür Hayatı (15-16. Asırlar) Mehmet İpşirli Fatih Üniversitesi Fatih Sultan Mehmed in 1453 de İstanbul u fethedince cihad-ı asgar ı tamamladık, şimdi sıra cihad-ı ekber de, yani şehrin imarı iskanı, ilim ve sanat merkezi haline getirilmesinde diyerek Hz. Peygamber in bir muharebe sonrası söylediği hadisine vurgu yapması dikkate değer bir husustur. Bu gerçekten bir cihad-ı ekberdi. Bu aynı zamanda daha önce bin yıl Hiristiyanlığın en muhteşem merkezi olan şehri artık Türklük ve İslamın en müstesna merkezi yapmak cehd ve cihadı idi. Osmanlı döneminde İstanbul un yüzyıllarca ilim ve kültür hayatını şekillendiren ve canlandıran temel kurum şüphesiz medreselerdi. Medreselerin yanında Topkapı sarayı içinde yüzyıllarca devam eden Enderun, İstanbul da birbirinden farklı programlara sahip dergahlar, ayrıca vüzera ve ulema konakları da klasik dönemde üzerinde durulması gereken ilim yuvaları idi. Fetihden sonra şehirlerin ilim hayatını canlandırmak için medrese inşası yerleşmiş birbir gelenek idi. İstanbul da da böyle oldu. Fetihle başlayan dönem İstanbul da ilim ve eğitim hayatında, şehrin Tükleşme ve İslamlaşmasında önemli bir dönüm noktasıdır. Fatih, fetihten hemen sonra eğitimin kesintiye uğramaması için Zeyrek kiliselerini ve Ayasofya daki bazı keşiş odalarını eğitime tahsis etti. 371

OSMANLI STANBULU Bu arada 1459 da Eyüp Medresesi tamamlandığı gibi büyük külliyenin inşasına başlandığı da bilinmektedir. Bugün kendi adıyle anılan semtte 1463 yılında Fatih külliyesinin inşasına başlanmış, sekiz sene sonra 1471 de tamamlanmıştır 1. Külliyenin, özellikle medresenin plan, program ve teşkilatının hazırlanmasınada devrin iki tanınmış siması Mahmud Paşa ve Ali Kuşcu nun bilhassa büyük emekleri olmuştur. Fatih külliyenin inşası ve programlarının hazırlanmasının her safhasında inanılmaz bir ilgi ve heyecan göstermiştir. Fatih külliyesi Cami, sekiz Sahn ve sekiz Tetimme Medreseleri, Tabhane ve İmaret, Darüşşifa, Darütta lim, Kervansaray ahırları, Fatih ve zevcesi Gülbahar Sultan Türbeleri vs. olmak üzere birçok birimden oluşmaktadır. Sahn-ı Seman, Medaris-i Semaniye adlariyle de anılan Fatih Medreseleri, dördü Akdeniz, dördü de Karadeniz tarafında yer alan sekiz medreseden oluşmaktadır. Bazı araştırmalcılar kendi idealleri doğrultusunda ana kronizm yaparak bu sekiz medresenin sekiz ayrı fakülte olduğunu ve farklı eğitim alanlarına tahsis edildiğini söylemekte iseler de bunu teyid edecek deliller bulunmamaktadır 2. Eğitim programının ağırlığını tefsir, hadis, fıkıh, akaid ve kelam dersleri oluşturmuştur. Bu derslerin işlenmesi ve daha iyi anlaşılması için dolaylı bir şekilde tarih, coğrafya, Türk dili ve edebiyatına da yer veriliyordu. Sahn-ı Seman medreselerine öğrenci yetiştirmek üzere Tetimme Medreseleri ise Sahn mederselerinin arkasında yer almakta idi. Tetimme de okuyanlara suhte, Sahn da okuyanlara danişmend denilirdi. Sahn Medreselerinin herbirinde ondokuz oda ve bir dersane mevcuttu. Her medresede müderrise ve yardımcısı olan muide, birer oda tahsis edilmiş, ayrıca medreseyi gözeten kayyıma ve temizliği ile ilgilenen farraşa da birer oda ayrılmıştı. Geriye kalan onbeş oda danişmendlere tahsis edilmişti. Böylece Sahn Medreselerinde toplam 120 danişmend kalmakta idi. Bunların dışında haricten medreseye devam eden neharî talebelerin bulunduğu da bilinmektedir. Tetimme de okuyan talebe (suhte) sayısı daha fazla idi. Bütün bu konularda en güvenilir kaynak şüphesiz Külliye nin vakfiyesidir. Külliyeye ait Arabca ve Türkçeye çevrilmiş çeşitli devirlere 1 Süheyl Ünver, Fatih Külliyesi ve Zamanı İlim Hayatı, İstanbul 1946; Fahri Unan, Kuruluşundan Günümüze Fatih Külliyesi, Ankara 2003. 2 Ekmeleddin İhsanoğlu, Fatih Külliyesi Medreseleri Ne Değildi?, İstanbul Armağanı, Fetih ve Fatih, İstanbul 1995, s. 105-136; 372

STANBUL DA L M VE KÜLTÜR HAYATI (15-16. ASIRLAR) ait farklı vakfiyeler bulunmaktadır. İlim kurumlarının kuruluştaki statülerini vakfiyelerden öğrenirken yıllık muhasebe defterlerinden de kurumun işleyişi, tarihi seyri hakkında bilgi almak mümkündür. Fatih İstanbul un medreselerle donatılması konusunda saray muhitini, vezirlerini ve diger devlet adamlarını da teşvik etmiş, hemen hepsinin bir medrese, bir cami, bir sıbyan mektebi şeklinde istanbul eğitim ve kültürüne katkıları olmuştur. Fatih in zihnindeki İstanbul, her alandaki bilginleri, eğitim kurumları ile bir dünya kenti idi. Ancak Sahn-ı Seman a rağmen ilim alanındaki gelişmeleri yine de yeterli bulmadığını Arab ve Acem uleması ile boy ölçüşecek alimlerin yetişmesini istiyordu. Nitekim huzurunda yapılan bir ilim meclisinde bir cihan devleti kurduğunu mükemmel medrese inşa ettiğini fakat hala büyük alimlerin başka ülkelerden geldiğini ifade ederek üzüntüsünü belirtince bilginler cevaben, ilmin bir gelenek olduğunu bu geleneğin yerleşmesinin uzun zaman alacağını, yerleştikten sonra kalıcı meyvelerini vereceğini söylemeleri üzerine memnun olmuştur. Osmanlı şehzade ve sultanları içinde en çok hocası olan Fatihdir. Padişah hocaları başta ilmi kudreti olmak üzere pek çok meziyeti olan ulema arasından seçilirdi. Halebli Siraceddin Mehmed, İbn Temcid, Mevlana Ayas, Molla Gürani şehzadeliğinde padişahlığı sırasında ise Sinan Paşa, Bursalı Hocazade Muslihiddin Mehmed, Ispartalı Abdülkadir, Samsunlu Hasan, Veliyyüddinzade Ahmed Paşa ve Hayreddin Efendi hocaları olmuştur 3. Hocaları ile münasebeti, münakaşaları ve nihayet Molla Güranî karşısında boyun eğmesi hoca-talebe münasebetleri açısından örnek teşkil edecek niteliktedir. Fatih, dinî-felsefî konulara büyük ilgi duymuş, bilginler arasında bu konuların tartışılmasını sağlamıştır. Gazali ile İbn Rüşd Tehafüt lerinin onun isteği üzerine tertib edilen münazarada iki grup ulema arasında günlerce tartışılması ve Gazali nin görüşlerinin daha tutarlı olduğunu ortaya koyan üçüncü bir Tehhâfüt ün yazılması bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır 4. Aynı şekilde Fatih in, Molla Zeyrek ile Hocazade Muslihiddin i ilmî tartışmalar yapmak üzere davet 3 Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1965, s. 145 4 Mübahat Türker, Üç Tehâfüt Bakımından Felsefe ve Din Münasebeti, Ankara 1956. 373

OSMANLI STANBULU ettiği, her iki alimin Padişahın huzurunda bir hafta kadar devam eden tartışması, Osmanlı ilim ve kültür hayatı bakımından dikkat çekici olduğu gibi her iki alimin ilmi seviye ve şahsiyetlerini tanımak açısından da önemli olmuştur. Bu iki âlim arasında burhân-ı vâhid konusunda yapılan tartışma sadece karşılıklı konuşma şeklinde geçmeyip her iki taraf görüş ve delillerini içeren birer risale de yazmıştır. Altıncı günü padişah tartışmanın bu şekilde sonuçlanmayacağını anlayınca iki tarafın yazdıklarının birer nüshasını birbirine verip önceden hazırlanmalarını istedi. Sonunda mecliste hazır bulunanlar ve hakem olarak bulunan Molla Hüsrev, Hocazâde nin görüşlerini tercih edince Molla Zeyrek çok üzülerek Bursa ya gitmiş Fatih in vefatına kadar da İstanbul a dönmemişti 5. Teşkilat tarihine dair eserlerde ulema genellikle cemiyetin muharrik gücü ve öncüsü olarak gösterilmiş, geniş imkana sahip oldukları belirtilmiştir. Devlet hizmetinde olan ulema mülazemet (rotasyon) sistemi sayesinde ülkenin pek çok yerinde görev yapmış bu vesile ile halkı ve memleket şartlarını tanımak imkanı bulmuştur. Bu sebeble kendilerinin bu bölgelerin halkı, ihtiyaçları, sıkıntıları, çözüm yolları hakkında başta padişah olmak üzere ilgililere gerçekci risale ve layihalar yazmaları ve bunların takipcisi olmaları beklenirdi. Bu tür raporlar bugünün tarihcisi için de birinci elden kaynaklar olurdu. İstanbul uleması içinde geçmişte İslam dünyasında tanınmış alimlerin ardından oluşan ekolleri temsil eden tanınmış alimler vardı. Fahreddin Razi, Sadeddin Taftazani, Seyyid Şerif Cürcani ve Celaleddin Devvanî nin bunların en önemlileri idi. Molla Fenari, Hızır Bey, Sinan Paşa Mektebi. Bu üstadlar pek çok talebe yetiştirmiş, yazdıkları eserleri, ders verme usulleri, çok sayıdaki talebeleri Osmanlı başkentlerine, bilhassa İstanbul a gelmiş ve bu ilim erbabından ders alanlarla birer ekol oluşmuştur 6. Fatih devrinde, dinî, kelamî ve felsefî konularda bizzat padişahın istek ve teşvikiyle alimler arasında düzenlenen bu nevi verimli tartışmalar daha sonraki dönemlerde tedricen azılmıştır. İlme, eğitime ve tarihçiliğe büyük önem veren oğlu II. Bayezid in, İstanbul da (1501-1505) kendi adıyla anılan semtte inşa ettirdiği 5 Taşkörülüzade, Şakaik, Türkçe terc. Muharrem Tan, İstanbul 2007, s. 126. 6 Kenan Yakupoğlu, Osmanlı Medrese Eğitimi ve Felsefesi, İstanbul 2006 s. 61-62 374

STANBUL DA L M VE KÜLTÜR HAYATI (15-16. ASIRLAR) Bayezid Medresesi eğitim tarihinde yeni bir gelişme olmuştur. Padişah, vakfiyesinde bu medresede müderrislik görevini şeyhülislamlara şart koşmuş, bu sorumluluk Şeyhülislamı Zenbilli Ali Efendi (ö.1526) ile başlamıştır. Daha sonraları şeyhülislamların ağır ve yoğun sorumlulukları ve programları sebebiyle fiilen ders vermeleri mümkün olmayınca bir vekil vasıtasiyle yürütülmesi yoluna gidilerek sonunda Ders vekaleti kurumu ortaya çıkmıştır. Sekiz yıllık kısa saltanatına üç büyük başarılı meydan muharebesi sığdıran, Farsça ve Türkçe iki divan sahibi Yavuz Sultan Selim in zamanı yoğun seferlerle geçmiş olmakla birlikte bu seferleri sırasında yol boyunca ve menzillerde daima ulema ile berarber olduğu, ilmi mübahase ve münakaşalara çok önem verdiği bilinmektedir. Musahibi Hasan Can, dönemin tanınmış alimleri Zenbilli Ali Efendi ve Kemal Paşazade ile ilmi ve fikri sohbetleri menkibeler halinde kaynaklarda zikredilmiştir. İslam dünyasının en meşhur ilim merkezlerinden birisi olan ve beş İslam devletine başkentlik yapmış olan Mısır ve Kahire nin Osmanlı topraklarına katılması İstanbul daki ilim ve kültür hayatına büyük bir canlılık sağlamıştır. Ancak bunun meyveleri oğlu Kanuni Sultan Süleyman ve daha sonraki padişahlar zamanın devşirilmiştir. Kanuni nin uzun saltanatı pek çok alanda olduğu gibi ilim ve fikir hayatı bakımından da çok verimli bir dönem olmuş, teşkil edilen kurumlar, tanınmış alimler ve onların telif ettikleri değerli eserler ile çok parlak dönem yaşanmıştır. Fatih Külliyesinin teşkilinden tam bir asır sonra 1551-1557 arasında Kanuni İstanbul un yedi tepesinden birini oluşturan ve bugün kendi adıyla anılan semtte Süleymaniye Külliyesini inşa ettirdi. Osmanlı İmparatorluğunda yüksek eğitim sisteminin omurgasını teşkil eden bütün ihtişamiyle yüzyıllarca devam edip günümüze kadar gelen bu iki müesseseye dair bazı özellikleri hatırlamak gerekir. İslam mimari tarihinin mekan, plan ve işlevsellik açısından iki büyük şaheseridir, Üsküdar ve özellikle Haliçten bakıldığında şehrin silüetine müstesna bir güzellik katmaktadırlar. Medrese ders programları devrin bilginleri tarafından itina ile hazırlandı. Osmanlı ya mahsus olmak üzere daha sonraları oluşturulan on iki kademeli medrese programı bu iki kurumun isim, seviye ve sınıflarına göre derecelendirilmiştir. Teşkil edildikleri tarihten yirminci yüzyıl başlarına kadar bu 375

OSMANLI STANBULU iki yüksek öğretim kurumu kesintisiz olarak aydın ve seçkin zümrenin yetişmesini sağlamış, buradan icazetle mezun olanlar sadece İstanbul da değil bütün Osmanlı şehirlerinde eğitim, yargı, fetva ve dini hizmetlerin ifasında görev ve sorumluluk üstlenmişlerdir. Çok zengin gelir kaynaklarına sahip olan bu külliyenin 7, hukuki, dini bakımdan mükemmel olarak hazırlanmış, mükemmel bir Türkçe ile yazılmış olan vakfiyesi daha sonraki vakfiyeler için model olmuştur 8. Kanunî de kendi döneminde, saray muhitini ve devlet ricalini İstanbul da medreseler teşkiline teşvik etmiş, onun saltanatında sadece İstanbul da kırktan fazla medrese tesis edilmiştir. Fatih, Bayezid ve Kanuni döneminde takip edilen bu siyaset daha sonraki Osmanlı padişahları zamanında da bazan sistemli bazan dolaylı bir şekilde takip edilmiş ve İstanbul başta sur içi olmak üzere medreselerle donatılmıştır. Medrese inşası konusunda İstanbul un müstesna bir konumu vardı. Fetihten XX. yüzyıl başlarına kadar İstanbul da yüzlerce medrese tesis edildiği sayısal verilerle ortaya konulmaktadır. XVI. yüzyıl sonlarına kadar İstanbul ve Bilâd-ı Selase olarak tanımlanın Suriçi İstanbul ile Üsküdür, Galata ve Eyüp te yaptırılmış olan muhtelif seviyelerdeki medreselerin sayısı yüz kırksekiz olup, İstanbulda ayrıca on beş Darülhadis medresesi ve dört te Darüşşifa ve Tıb Medresesi bulunmakta idi. 9 Bir hat ve eksen olarak değerlendirilecek olursa XV. yüzyıl ortalarında tarihi yarımadanın bir ucunda Ayasofya Medresesi öbür ucunda ise Fatih medreseleri teşkil edilmiş olup bu ikisinin oluşturduğu ana eksen civarında dört büyük selatin medrese yani Şehzade Medresesi, Süleymaniye Medreseleri, Bayezid Medresesi ve Sultanahmet Medreseleri yer almakta olup bunların çevresinde bir ağ gibi yerleştirilmiş olan irili ufaklı 150 civarında medrese bulunmakta idi. İstanbul medreselerinin büyük çoğunluğu sur içinde idi, özellikle de Fatih-Çarşamba arası büyük medrese yoğunluğuna sahibti. Buna uygun olarak burada oldukça seviyeli ilmî bir muhit oluşmuştu. 7 Süleymaniye külliyesinin 1585-86 yıllarına ait 9039602 akçe tutan toplam gelirleri arasında medrese görevlilerinin yıllık toplam ödenekleri 259200 akçe tutmaktadır. 8 Süleymaniye Vakfiyesi, haz.. Kemal Edib Kürkçüoğlu, Ankara 1962. 9 C. Baltacı, XV-XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1976. 376

STANBUL DA L M VE KÜLTÜR HAYATI (15-16. ASIRLAR) İlim hayatını canlandıran bir faaliyette medrese imtihanları idi. İstanbul da ünlü medreselerde müderris olmak çok zor idi. Fatih, Süleymaniye gibi tanınmış medreselerde münhal bir müderrislik kadrosu olduğunda birden fazla muracaat olur bu durumda adaylar arasında müsabaka imtihanı kaçınılmaz olurdu. Bu imtihanda adaylardan bir konuyu değerlendiren bir risâle yazmaları istenirdi. İmtihanlar çok defa Ayasofya, Fatih gibi büyük camilerden birinde Rumeli ve Anadolu kazaskerinin de iştirakiyle halka açık olarak gerçekleşirdi. 1528 de Fatih medresesinde bir müderrislik boşalınca Edirne Dârülhadisi müderrisi Kılıççızâde İshak Çelebi, Edirne Üç Şerefeli müderrisi Çivizâde Muhyiddin Mehmed ve Bursa Sultâniye müderrisi İsrâfilzâde Fahreddin Efendiler başvurmuşlardı. Rumeli kazaskeri Fenârîzâde Muhyiddin ve Anadolu Kazaskeri Kadirî Efendiler huzurunda Ayasofya Camii nde yapılan imtihanda sorulara yazılı cevaplar verilmiş, imtihanda Çivizade başarılı olduğu halde, Fenarizedelere hükmetsizlik ettiğinden hakkını kaybetmiş, müderrislik İsrafilzade ye verilmişti İstanbul medreseleri, müderrisleri, medresede oda sahibi ve haricten devam eden talebesi, diger görevlileri, başka diyarlardan gelmiş misafir âlimleri; kütüphanesi, dershanesi, imareti, vakfiyesi ile bir manzume teşkil ediyordu. Asıl önemli olanı ise temsil ettiği dünya görüşünün, Osmanlı devlet adamları ve halkı tarafından benimsenip, önemli ölçüde özümsenmiş olması idi. Osmanlı Devleti nin benimseyip temsil ettiği Sünni-Hanefi görüşün bütün ilke ve kurumlarıyla yerleştirilmesinde İstanbul ulemasının ve onların oluşturduğu medrese ortamının çok önemli etkisi olmuştur. İstanbul medreseleri sadece payitaht İstanbul halkının değil özellikle Balkan şehirlerinden ve Anadolu dan hatta Arabistan ve Kuzey Afrikadan tahsillerini tamamlamak için gelen talebeleri yetiştirmek misyonuna sahibti. Bu nasıl gerçekleşiyordu: Çoğunlukla Balkan şehirlerindeki medreselerde okuyan gençler, tahsillerini belli bir seviyeye getirdikten sonra medrese eğitiminin ikmali için İstanbul da okumayı vazgeçilmez bir gelenek haline getirmişlerdi. Bu konuda yapılacak istatistikî bir araştırma bunun münferit uygulama olmayıp çok yaygın olduğunu gösterecektir. Anadolu şehirlerinden gelip İstanbul da tahsilini tamamlayıp memeleketine dönenlerin sayısı da az değildir. 377

OSMANLI STANBULU İstanbul bizatihi kendisi bir ilim merkezi olmakla kalmayıp sahip olduğu ilim ve alim potansiyelini bütün İmpatorluk ile paylaşma misyonunu hakkıyle yerine getiriyordu. Bu paylaşma en etkili şekilde mülazemet sistemi ile gerçekleştirilıyordu. Osmanlı klasik nizamında ilmiye, mülkiye ve kalemiye görevlerine belirli süreler için tayin yapılırdı. Bazı isitisnaları olmakla birlikte bu süre genelde bir ile iki yıl arasında idi. Belirlenmiş süresini tamamlayan görevli yeni bir göreve atanmadan önce İstanbul a gelir burada birkaç yıl kalır, bu süre zarfında ilim sanat, kültür merkezi olan İstanbul da kendi gayretleriyle yeni şeyler öğrenir, gelişmeleri hiçbir mecburiyet olmadan takip eder, buradaki gelişmeleri, yenilikleri, sanatı, modayı tayin edildiği eyalete, sancağa taşırdı. Bu sayede İmparatorluğun Rumelisi nde, Anadolusu nda Arabistanı nda benzer kültür ve sanat hayatı görülürdü. Kanunî ve babası Yavuz Sultan Selim in fütuhatıyla fevkalade genişleyen, kendi dönemindeki fetihlerle üç kıtada tabii sınırlara dayanan imparatorlukta, dini, ilmî, fenni, ihtiyaclar fevkalade artımış, toplumun bakış açısında ve ufkunda fevkalade bir genişleme olmuştu. Bütün bu gelişmelere, taleblere cevap verecek kurumların teşkili, çok değişik seviyede ve zenginlikte eserlerin yazılması bir zaruretti. Bu ihtiyaçlara cevap verme konusunda devrin ulemasına önemli görevler düşmekte kendileri de bunun sorumluluğunu hissetmekte idi. Nitekim Kanuni devrinde ilim erbabının ilmi, fikri ve dini alanlarda telif ettikleri eserlerin sayısında önemli ölçüde artış ve geniş bir yelpazede çeşitlilik görülmektedir. Bu eserler büyük çoğunluğu itibariyle pratik ihtiyaçlara cevap etmek toplumun talebini karşılamaya yönelik olmakla birlikte içlerinde salt bilimsel düşüncelerle yazılmış olanları da az değildir. Bu dönemde yazılan eserleri dini, ictimaî ve teknik eserler olarak birkaç sahada değerlendirmek mümkündür. Dini ilimler alanını, başta İslam hukuku ve fıkıh olmak üzere tefsir, hadis, kelam sahalarında telif edilen veya şerh ve haşiye olarak olarak yazılan eserler teşkil etmekte olup bu konuda büyük bir artışın olduğu farkedilmektedir. Bunlar içerisinde Kemalpaşazade ve Ebussuud Efendi nin tefsirleri yanında vermiş oldukları fetvalardan oluşan fetva mecmuları ayrıca resmî ihtiyaclardan doğan Mısır ve Budin başta olmak üzere bir çok eyalet ve şehrin kanunnamelerinin fıkhî ve örfi hassasiyetler dikkate alınarak hazırlanması önemli gelişmeler olmuştur. 378

STANBUL DA L M VE KÜLTÜR HAYATI (15-16. ASIRLAR) Fıkhî bakımdan, bu dönemde ulema arasında çok verimli ve seviyeli tartışmaların yapıldığı, tarafların tezlerini ve delillerini ortaya koymak için mükemmel risale ve kitaplar yazdıkları bilinmeketir. Özellikle şiilik üzerine yapılan değerlendirmeler, para vakfının (vakf-ı nukud) şer îliği, vakıf paralarının çalıştırılması, abdestte mesh meselesi, tavavvuf ve tarikatlar, savundukları fikirler ve zikirleri konusunda Ebussuud Efendi, İmam Birgivi, Şeyhülislam Çivizade başta olmak üzere devrin ulemasının ilmî samimî tartışmaları, toplumda bunların uyandırdığı yankılar ve bunlarla ilgili yazılan irili ufaklı eserler günümüze intikal etmiş bunlar üzerine tarihçi ve ilahiyatcılar tezler yapmışlardır. Bu dönemde Halebî İbrahim Efendi nin (ö. 1549) Mülteka l-ebhur u Osmanlı toplumunun fıkhî ihtiyaçlarına uygun yazılmış daha sonra üzerine otuza yakın şerhin yazıldığı bir şeheser olmuştur. Dinî ve toplumsal değerlerin korunması ve yükseltilmesi için başta Kınalızade Ali Çelebi inin Ahlâk-ı Alâî si olmak üzere Celalzade nin Mevhibü l-hallak fî mekarimi l-ahlak eseri, Abdüllatif b. Durmuş un kadınların eğitimi, karı-koca ve aile saadetinin teminine yardımcı olmak üzere yazdığı Âdâbü l-menâzil i önemli esirlerdir. Dönemin tanımış alimi İmam Birgivî nin ahlak ve tasavvuf ekseninde Arapça yazdığı Tarikatı Muhammediye si ulema ve halk arasında çok büyük beğeni kazanmıştır. Kanunî devrinin tanınmış alimi Taşköprülüzade Ahmed Efendi, çok farklı konularda Arapça kalıcı eserler yazmış olup, bunlardan Osmanlı ulema biyografilerini ihtiva eden eş-şakaiku n-nu maniyye fî ulemâi d-devleti l-osmaniyye adlı eseri ile ilimler tasnifine dair Miftahu s-sa âde adlı âbideî eseri bilhassa zikredilmesi gereken iki büyük çalışmadır. Bu dönemde Osmanlı alimleri tarafından ayrıca Tıb, tabii ilimler, matematik, cografya, kartografya konularında konum noktası teşkil edecek çok önemli telif eserler vücuda getirilmiştir 10. XV. yüzyıl ortalarından itibaren medrese dışında idarî ve askerî kadronun yetiştirilmesi için teşkil edilen en önemli resmî saray eğitim kurumu Enderun idi. Burası daha ziyade padişah hizmetinde bulunacakların, mülkî ve askerî idarecilerin yetiştirildiği bir saray mektebiydi. Bu vasfı ile resmî Osmanlı ideolojisi ve zihniyetinin öğretilip geliştirildiği temel bir eğitim müessesesi idi. 10 Bu konuda etraflı bilgi için bk. Cevad İzgi, Osmanlı Medreselerinde İlim, İz yayıncılık, İstanbul 1997, 2 cilt. 379

OSMANLI STANBULU Topkapı Sarayında Fatih tarafından kurulan Enderun un teşkilinde esas hedef, askerî temele dayanan Osmanlı Devleti ne yetenekli idareci ve kumandan yetiştirmek ve devamlı büyüyen ülkenin farklı din, dil ve kültürlere mensup kitlelerini idare edecek sağlam yönetici kadroları temin etmekti. Devlet gayri mütecanis bir sosyal yapıya sahip olduğundan böyle bir eğitim kurumu için ırk veya kan bağı yerine kültür ve disiplin temel prensipler olarak benimsenmiş, kadrolar bu anlayış içerisinde yetiştirilmiştir. Enderunlu gençlerin içinde bulunduğu çevre de onların bilgi ve görgülerinin artmasına yardımcı oluyordu. Topkapı Sarayı asırlarca yoğun idarî, siyasî ve diplomatik faaliyetlere sahne olmuş bir merkezdi. Ülke dahilinden beylerbeyiler, sancak beyleri, kadılar; müslüman ve gayri müslim devletlerden gelen diplomatik heyetler, elçiler, Dîvân-ı Hümâyun üyeleri olan sadrazamlar, vezirler, kazaskerler hep bu sarayda yoğun faaliyet İçerisinde bulunuyordu. Bu husus Enderunlu gençlere engin bir görüş ve tecrübe sağlıyordu. Gerek merkezde gerekse eyaletlerde çeşitli seviyelerde hizmet gören vezirler, beylerbeyiler, sancak beyleri ve diğer idarî görevliler genellikle bu kurumdan yetişmiş kimselerdir. Tayyarzâde Atâ Bey ve Hızır İlyâs ın eserlerinde saray ve Enderun hayatı ve burada oluşan kültür muhiti hakkında ayrıntılı bilgiler vardır. Ancak bunlar çoğunlukla XVII ve XIX. yüzyıllardaki Enderun u anlatan bilgilerdir. Özellikle Atâ Bey in eserinde, Enderun da yetişen ve değişik alanlarda görev yapan âlim, şair, devlet adamı, asker ve idarecilerin adları ve yer yer biyografileri verilmiştir. Enderun tamamen farklı metotlara ve hedeflere dayanan medrese ile karşılaştırıldığında bunların birbirini tamamen farklı anlamlarda tamamlayan iki kurum olduğu görülür. İstanbul da medreseler Osmanlı Devleti nin Sunnî-Hanefi İslamî kimliğini belirleyip onu bütün ülkeye benimsetirken İstanbul Topkapı Sarayı ndaki Enderun çok etkili bir şekilde Türk dili, kültürü ve medeniyetini çok farklı din, milliyet ve geleneklerden gelen ve devletin mukadderatında söz sahibi olacak geleceğin yönetici kadrolarına benimsetiyor ve onların yeni kimliğini kazandırıyordu 11. 11 Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, s. 297-357; Fethi İsfendiyaroğlu, Galata Sarayı Tarihi, İstanbul 1952; İsmail H. Baykal, Enderun Mektebi Tarihi, İstanbul 1953; Ülker Akkutay, Enderun Mektebi, Ankara 1984. 380

STANBUL DA L M VE KÜLTÜR HAYATI (15-16. ASIRLAR) İstanbul da ilim hayatı ve muhitinin en kuvvetli ve belirgin unsurlarından birisi ise uzun zaman dilimleri süresince oluşan ilmiye aileleridir. İstanbul da değişik dönemlerde etkili olmuş yirmi civarında aile belli başlı ilmiye makamlarını inhisarlarına almışlar ayrıca ilmiye aileleri arasındaki evlilikler ailelerin güç ve nüfuzunu bir kat daha artırmıştır. Bu ağın dışından mesleğe girmek isteyen gencin yılmadan, moralini bozmadan çok çalışması gerekmekte idi 12. Fetih den beri İstanbul da bulunan Batılı devletlerin sefarethaneleri ve sefaret heyetleri İstanbul ilim ve kültür hayatı için zengin bir kaynak ve farklı bir çeşni oluşturuyordu. İstanbul da, doğu dilelerine ve İslami ilimlere vâkıf tercüman, ressam, papaz, askeri uzman, katib gibi kalabalık sefaret heyeti mensupları önemli çalışmalar yapıyor, hatırat, seyahat günlüğü, sözlük, İstanbul tabloları gibi önemli çalışmalar meydana getiriyorlardı 13. İstanbul da alimlerin ve sanatkarların çoğunluklu olarak ikamet ettikleri İlmî ve edebî muhitler vardı. Buralarda aydın ve seçkinler belirli zaman ve mekanlarda bir araya gelerek seviyeli, verimli ilim ve kültür sohbetleri ve tartışmaları yaparlardı. Fatih, Bayazid ve Süleymaniye medreseleri civarında oluşan mahallelerde ise müderrisler ve danişmendlerin oluşturduğu ilmi bir ortam vardı. Yukarıda belirtilen Sultanahmet, Bayezid, Süleymaniye ve Fatih ekseni ve çevresi büyük çoğunluğu ile devrin ulemasının ev konaklarının bulunduğu, danişmend ve suhte denilen talebenin ikamet ettiği, gündelik hayatlarını geçirdikleri bir bölge idi. Sonuç olarak, İstanbul tarihinin her döneminde bir dünya kenti olma özelliği ve ayrıcalığına sahip olmuştur. Bunu bir çok alanda gözlemek mümkün olmakla birlikte en kolay farkedilecek yönü bir 12 XV. ve XVI. asırlardaki en meşhur ilmiye aileleri olarak Fenarîzadeler, Çivizadeler, Ebussuudzadeler, Müeyyedzadeler, Taşköprülüzadeler, Bostanzadeler, Hoca Sadeddinzadeler, Kınalızadeler, Zekeriyyazadeler sayılabilir. 13 XVI. yüzyılda bunlara örnek olarak Augerius De Busbecq, Kanuni Devrinde Bir Sefirin Hatıratı, Türk Mektupları; Stephan Gerlach, Türkiye Günlüğü 1573-1576; Salomon Schweigger, Sultanlar Kentine Yolculuk : 1578-1581 gibi keskin gözlemlere dayanan hatıratlar zikredilebilir. 381

OSMANLI STANBULU ilim ve kültür kenti olmasıdır. Osmanlı asırlarında bunun nasıl gerçekleştirildiği, kimlerin ne tür kültür programları ve girişimlerinde bulunduğu sahip olduğumuz arşiv ve kütüphane kaynaklarından takip edilebilmektedir. Tarihi boyunca İstanbul a aşık olmuş, gönül vermiş padişahlar, vezirler, şehreminleri, alimler, şairler ve sanatkarlar olmuştur. Bu insanlar, takip ettikleri siyaset, inşa ettikleri eserler, yazdıkları kitaplarında, divanlarında İstanbul u dantel gibi işlemişler ve sonuç itibariyle Hiristiyanlığın bin yıllık pâyitahtı Türklüğün ve İslamın sembolü bir şehir haline dönüşmüştür. Bu tarihi gelişmede ve dönüşümde vakıfların rolü ve payı çok büyük olmuştur. 382