II. Genel Olarak Fedakârlığın DenkleĢtirilmesi Ġlkesi

Benzer belgeler
Sorumluluk Sigortalarında Zamanaşımı

BORÇLAR HUKUKU KISA ÖZET HUK110U

Bazı makalelerde, bu iptal kararı ile kanuni temsilcilerin geçmişe yönelik sorumluluklarının kalktığına dair yorumlar okuyoruz.

Türk Borçlar Kanununda Yer Alan Genel Tehlike Sorumluluğu 2897

TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ BORÇLAR HUKUKU ÖZEL HÜKÜMLER DERSİ KİRA SÖZLEŞMELERİ DERS NOTLARI

TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT TALEPLERİNDE ZAMANAŞIMI

6098 Sayılı (Yeni) Türk Borçlar Kanunun Kira Hukuku Açısından Getirdiği Yenilik ve Değişiklikler (2 Alt Kira ve Kullanım Hakkının Devri)

Kiralananın Devri ve Sınırlı Ayni Hakka Konu Olması

SORUMLULUK SİGORTALARINDA ZAMANAŞIMI

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/3-686 K. 2016/18 T

SAYILI KANUN

İlgili Kanun / Madde BK/66

ADİ VE TİCARİ İŞLERDE FAİZE İLİŞKİN YENİLİKLER

İçindekiler. Önsöz III BİRİNCİ KISIM. Genel Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM. Borç İlişkisinin Kaynakları BİRİNCİ AYIRIM. Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri

TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI

İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ DERSİ

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

İstihkak prosedürü sonunda, üçüncü kişinin bu hakkı kabul edilir, lehine sonuçlanırsa, o mal üzerindeki haciz kalkar veya mal o hakla birlikte

TÜRK BORÇLAR KANUNU NUN HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN BORÇ İLİŞKİLERİ ALANINDA GETİRDİĞİ YENİLİKLER VE DEĞİŞİKLİKLER

YARARI KALMAYAN YA DA AZALAN İRTİFAK HAKLARININ SONA ERMESİ (MK m. 785)

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2015/088 Ref: 4/088

İlgili Kanun / Madde 5521 S. İşMK. /1

ÜNİTE:1. Vergi Hukukuna İlişkin Genel Bilgiler ÜNİTE:2. Vergi Hukukunun Kaynakları ÜNİTE:3. Vergi Kanunlarının Uygulanması ÜNİTE:4

ESER SÖZLEŞMESİNDE ERKEN DÖNME

Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 23 Mart Dr. K. Ahmet Sevimli Yardımcı Doçent Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HUKUKİ SORUMLULUKLAR. Doç.Dr. Saim OCAK MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

LİMİTED ŞİRKETLERDE İMTİYAZLI PAYLAR

PAZARLAMACILIK SÖZLEŞMELERİ

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6 İŞYERİ DEVRİ İŞYERİ DEVRİNİN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA. ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

TRAFİK SİGORTASINDA SİGORTA ETTİRENİN SİGORTACISINA RÜCU HAKKI ÇELİK AHMET ÇELİK

İdari Yargının Geleceği

HAZIRLAYAN: Av. Ümit Hürrem BÜLBÜL ÜMİT HUKUK BÜROSU

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

Taşıyanın Zıya, Hasar ve Geç Teslimden Sorumluluğu

DAVACILARIN VARLIKLI OLMALARI DESTEK TAZMİNATI İSTEMELERİNE ENGEL DEĞİLDİR.

Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 2007

HUKUKA ve AHLÂKA AYKIRILIK UNSURLARI ÇERÇEVESİNDE SALT MALVARLIĞI ZARARLARININ TAZMİNİ

Zarar Görenin Kusuru (Müterafik Kusur)

İŞ KAZALARI ve MESLEK HASTALIKLARINDA HUKUKİ SORUMLULUKLAR

İlgili Kanun / Madde 5510 S.SGK/21 RÜCÜ HAKKI HALEFİYET

TÜKETİCİ SÖZLEŞMELERİNDE HAKSIZ KOŞULLARA İLİŞKİN TÜZÜK

İlgili Kanun / Madde 818.S.BK/161

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

BORÇLAR HUKUKU Genel Hükümler 1.Bölüm

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

1. Temel Mülkiyet ve Gayrimenkul Kavramları. 2. Tapu İşlemleri. 3. Türkiye de Kat Mülkiyeti Mevzuatı İle Site ve Bina Yönetimi

TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞADAMLARI DERNEĞİ Sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hakkında TÜSİAD Görüşü

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

GERÇEK OLMAYAN VEKÂLETSİZ İŞ GÖRME VE MENFAAT DEVRİ YAPTIRIMI

Türk Borçlar Kanunu nda Hizmet Sözleşmesi. Doç. Dr. Kübra Doğan Yenisey İstanbul Bilgi Üniversitesi, Hukuk Fakültesi

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

Özel Borç İlişkileri Dersi Vize Sınavı Cevap Anahtarı. (Çift Numaralı Öğrenciler İçin)

İMAR HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI

DEVLETİN HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN ULUSLARARASI SORUMLULUĞU

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO. HBYS Programı. Hukuk Başlangıcı Dersleri

Anahtar Kelimeler : İmar Planının Yargı Kararıyla İptali, İmar Hukukunda Kazanılmış Hak, Yapı Ruhsatı

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ T E. 2001/4012 K. 2001/8028 MANEVİ TAZMİNAT - YANSIMA ZARAR

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

AKADEMİK YILI EŞYA HUKUKU BÜTÜNLEME SINAVI CEVAP ANAHTARI (YILLIK ÇİFT NUMARALI ÖĞRENCİLER)

İlgili Kanun / Madde 6098 S. TBK/ S. İşK/14

Yıllık İzindeki İşçi İşten Çıkartılabilir mi?

İlgili-Sorumlu. İlgili; Kendisine yersiz veya fazla ödeme yapılan gerçek ve/veya tüzel kişi ya da kişileri,

Yeni İş Mahkemeleri Kanununun Getirdiği Değişiklikler

Ġġ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDAN DOĞAN RÜCU DAVALARI

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/6

ERTÜRK YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş. DUYURU 2014/10

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Kapsamında İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Yükümlülükleri

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/22, S. STSK/36

Çalışmanın devamında Yönetmelik in İş Kanunu na kıyasen farklılık taşıyan maddeleri değerlendirilmiştir:

Ba ve Bs FORMLARININ VERİLMEMESİ NEDENİYLE ADİ ORTAKLIK ADINA KESİLEN CEZAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI YAYIMLANDI

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNA GÖRE İŞVEREN VEKİLİ KİMDİR? İŞVEREN VEKİLİNİN SORUMLULUKLARI NELERDİR?

Resmi Gazete Tarihi:7/2/2001 Resmi Gazete Sayısı: MĠLLĠ EMLAK GENEL TEBLĠĞĠ (SIRA NO:)

İŞ KAZALARINDA DOĞAN HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUKLAR

MURAT ORUÇ Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi HAKSIZ REKABETTE MADDİ TAZMİNAT DAVASI


ÖNSÖZ... vii KISALTMALAR LİSTESİ... xv GİRİŞ...1

KONU: Hakim ve Bağlı Şirketler ("Şirketler Topluluğu") Raporları.

KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİYLE ÇALIŞANLARIN YILLIK ÜCRETLİ İZİN HAKKI

HARÇLAR KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 59) Resmî Gazete: 14 Mart 2009/ 27169

Kusurlu İfa İmkânsızlığı

KİRA İLİŞKİSİNİN SONA ERMESİ

İÇİNDEKİLER. KISALTMALAR...xv GİRİŞ...xvii BİRİNCİ BÖLÜM SORUMLULUK VE ZARAR KAVRAMLARINA GENEL BAKIŞ

EVLİLİK BİRLİĞİ DEVAM EDERKEN EŞLERİN GENEL HÜKÜMLER ÇERÇEVESİNDE AÇTIĞI MANEVİ TAZMİNAT DAVASI. Av. Nur Işın KÖROĞLU ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

1. BORÇ KAVRAMI I. Borcun Konusu (Edim) II. Borcun Tarafları (Alacaklı \ Borçlu)... 21

Ayıplı aracın varlığı halinde tüketicinin 6502 sayılı yasaya göre seçimlik hakları

Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 4 Aralık Dr. K. Ahmet Sevimli Yardımcı Doçent Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Yard. Doç. Dr. Ayça Akkayan - Yıldırım *

Yrd. Doç. Dr. Güler GÜMÜŞSOY KARAKURT ESER SÖZLEŞMESİNDE YÜKLENİCİNİN BORCA AYKIRILIĞININ ÖNCEDEN BELLİ OLMASI

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

İTİRAZIN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE. Stj. Av. Belce BARIŞ ERYİĞİT HUKUK BÜROSU / ANKARA

Dr. Öğr. Üyesi DUYGU KOÇAK DİKER

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 52 İST, MALİYE; VADELİ ÇEKLERDE REEKONTU KABUL ETMİYOR

FATURADAKİ VADE FARKI KAYDININ BAĞLAYICILIĞINA İLİŞKİN İBK İNCELEMESİ

TEBLİĞ HAKKINDA TEBLİĞ

Transkript:

FEDAKARLIĞIN DENKLEġTĠRĠLMESĠ ĠLKESĠ Av. Bekir Akıncı 1 I. GiriĢ Meydana gelen zarardan ötürü bir kimseyi sorumlu tutabilmek için, sorumluluğu gerektirecek bir takım nedenlerin bulunması gerekir. Sorumluluk ilkesi olarak da adlandırılan bu nedenlerin en eskisi kusur ilkesidir. Bu ilke, hukukumuzda TBK. m. 49 hükmüyle düzenlenmiştir. Buna göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.. Yani meydana gelmiş bir zararı kusur ilkesi gereğince başkasına tazmin ettirmek için zararın failin kusurlu fiilinden doğmuş olması şartı aranır. Olayda zarar verenin bir kusuru bulunmuyorsa sorumluluk faile yükletilemez, zarar gören mağdurun kendisinin katlanması gerekir. Bu sebeple, kusur ilkesinin tek başına uygulanıyor olması bazı haksız sonuçlara yol açar. Bu haksız sonuçların giderilebilmesi için kusura dayanmayan sorumluluk halleri de hukukumuzda kabul edilmiştir 2. Kusura dayanmayan sorumluluk hallerinin bir kısmı hâkimiyet ve yararlanma esasına, bir kısmı tehlike esasına, bir kısmı hakkaniyet esasına ve bir kısmı da bizim de çalışmamızın konusunu oluşturan fedakârlığın denkleştirilmesi esasına dayanmaktadır. Çalışmamızın esasını fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin oluşturması sebebiyle, kusur sorumluluğu esasları ve diğer kusursuz sorumluluk halleri bu çalışmamızda etraflı olarak incelemeye tabi tutulmamış, gereken noktalarda temas etmekle yetinilmiştir. II. Genel Olarak Fedakârlığın DenkleĢtirilmesi Ġlkesi Toplumsal yaşamda kişiler çeşitli menfaatlerini gerçekleştirmek için faaliyetlerde bulunmakta ve bu amaçla üçüncü kişilerin menfaatlerinin zedelenmesine neden olabilmektedirler. Hukuk düzeni ise, bazı esasların varlığı halinde zararlı 1 Konya Barosu avukatı. 2 Akkayan-Yıldırım, 204; Büyüksağiş, 2; Eren, 458; İmre, 41; Oğuzman/Öz, 506; Tiftik, 31; Tandoğan, 26; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 487; Ulusan, 99; Yılmaz, 554.

sonuçtan kişileri sorumlu tutmakta, bazı durumlarda ise ortaya çıkan zararlı sonuca katlanma yükümlülüğü yüklemektedir. Bu katlanma yükümlülüğünün geri planındaki sebebi ise çoğunlukla üstün olarak kabul edilebilecek bir menfaatin varlığı teşkil etmektedir. Sözü edilen üstün menfaat, bazı hallerde toplumsal yaşamın idamesi için gerekli olan zaruretleri kapsamakta, bazı durumlarda ise hakkaniyet düşüncesinden ileri gelebilmektedir. Bu düşüncenin sonucu olarak zarar verici fiil hukuka uygun olarak kabul edilmekte, bununla birlikte bozulan menfaat dengesinin yeniden tesis edilebilmesi için denkleştirmeye gidilmesi gereği hâsıl olmaktadır. İşte hukuk düzenince izin verilen fiil neticesinde ortaya çıkan zararın dengelenebilmesi için yapılan bu denkleştirme işlemine hukukumuzda fedakârlığın denkleştirilmesi denmektedir 3. Şüphesiz denkleştirme işleminde fedakârlıkta bulunan tarafa, bu fedakârlıktan menfaat temin eden taraf uygun bir miktar tazminat ödemektedir. Tazminatın miktarını ise hâkim hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde tayin etmektedir. Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi kamu hukuku ve özel hukuk kaynaklı olmak üzere çeşitli hallerde karşımıza çıkmaktadır. Bunların belli başlılarına değinildikten sonra 6098 sayılı TBK. ile mevzuatımıza girmiş olan tehlike sorumluluğunda fedakarlığın denkleştirilmesi anlatılmıştır. 1. Zaruret Halinden Kaynaklanan Zararlar Zaruret hali, bir kimsenin kendisinin veya bir başkasının şahsını ya da mallarını bir zarardan yahut derhal meydana gelecek bir tehlikeden korumak maksadıyla, tehlikenin ortaya çıkması veya sürmesi ile ilgisi olmayan bir üçüncü şahsın mallarına zarar vermesi durumu olarak tanımlanabilir 4. Zaruret halinde verilen zararlardan doğan sorumluluk, TBK. m. 64/II hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre; Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı 3 Akkayan-Yıldırım, 218; Demir, 187; Eren, 569; Kutanoğlu, 5; Oğuzman/Öz, 506; Tandoğan, 37; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 487; Ulusan, 99. 4 Akkayan-Yıldırım, 218; Demir, 187; Eren, 569; Kutanoğlu, 5; Oğuzman/Öz, 506; Tandoğan, 37; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 487; Ulusan, 99. Sayfa 2 / 16

giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.. Görüldüğü üzere maddede zaruret halinin varlığının kabulü için gerekli şartlar sayılmış ve bu şartların birlikte mevcudiyeti halinde zararın ne şekilde giderileceği belirtilmiştir. Buna göre zaruret hali nedeniyle bir zarar meydana gelmişse, hâkim hakkaniyete göre bir tazminata hükmeder. Maddenin 818 sayılı Borçlar Kanunundaki hali de aynı şekildedir. BK. m. 52/II hükmüne göre de zaruret hali nedeniyle bir zarar oluşmuşsa başkasının mallarına halel iras eden kimsenin borçlu olduğu tazminat miktarını hâkim, hakkaniyete tevfikat tayin eder. Maddenin her iki hâlinde de bir hakkaniyet sorumluluğundan bahsedilmektedir. Bu halde oluşacak zararın giderilmesi ise doktrindeki hâkim görüşe göre fedakârlığın denkleştirilmesi neticesinde olur 5. Zaruret halinde kişinin kendisinin ya da başkasının şahsına ya da mallarına yönelmiş, zarar verici bir olgu yahut derhal meydana gelecek bir tehlike mevcuttur 6. Bu tehlike sebebiyle kişi üçüncü bir şahsın malvarlığına zarar vermişse ve bu zarar kendisinin uğradığı yahut uğrayacağı zarardan fazla ise (MK. m. 677 kıyasen), icra edilen zarar verici fiil hukuka uygun olarak kabul edilmektedir. Bu da fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin bir şartıdır. Zira fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesine göre sorumlu tutulabilmek için, zarar verici bir davranış ya da olgu bulunmalı fakat bu davranışa ya da olguya hukuk düzenince müsaade edilmiş olmalıdır. Bu da fiilin hukuka uygun olduğu neticesini doğurmaktadır. Örneğin kendisini kovalayan silahlı (A) şahsından kaçan (B), (C) ye ait evin camını kırarak içeri girse ve saklansa camın kırılması hukuka aykırı değildir. Zira TBK. m. 64/II hükmü fiili hukuka uygun kılmaktadır. Bununla birlikte (B) nin zarar nedeniyle (C) ye tazminat ödemesi gerekir. Zira hukuk düzeni öyle uygun gördüğü için (C) bir fedakârlıkta bulunmuştur ve bu fedakârlıktan (B) istifade etmiştir. İşte bu fedakârlıkları hâkim hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde denkleştirmelidir. 5 Eren, 570; Kutanoğlu, 71; Oğuzman/Öz, 507; Tandoğan, 38; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 488; Ulusan, 101. 6 Eren, 570; Demir, 189; Oğuzman/Öz, 506; Tandoğan, 37; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 487; Ulusan, 106. Sayfa 3 / 16

Bazı durumlarda zarar verici fiili ika eden kişi ile tehlikeye maruz kalan kişi aynı olmayabilir. Bu durumlarda kimin sorumlu olacağı tartışılmıştır. Örneğin akşam saatlerinde evine giden (A), karşı daireden bir gaz kokusu geldiğini tespit etmiş, zile basmış ve kapı açılmayınca endişelenerek kapıyı kırarak içeri girmiştir. İçeride komşusu (B) yi gazdan zehirlenmiş vaziyette yatarken bulmuş ve kurtarmıştır. Fakat dairenin maliki ve kiraya vereni durumunda bulunan (C), kapının kırılmasından doğan zararının giderilmesini istemektedir. Zehirlenen ya da zehirlenme tehlikesi altında bulunan kişi (B) iken zarar verici fiili gerçekleştiren (A) dır. Bu durumda (C) oluşan zararın giderilmesini kimden isteyebilecektir? Doktrindeki bir görüşe göre, oluşan zararı tazmin etmesi gereken zarar verici müdahalede bulunan kişidir. Bu görüş mensupları hem maddenin yazılış şeklini ileri sürmekte, hem de bu düşünce sayesinde fedakârlıkta bulunan kişinin yararlananın kim olduğunu bulma külfetinden kurtulduğunu savunmaktadırlar 7. Bu görüş mensuplarının temel edindikleri diğer bir nokta da şudur: Şayet zaruret halini düzenleyen hüküm olmasaydı müdahale hukuka aykırı olacak ve malikin bu müdahaleyi önleme bulunacaktı. Malik bu yetkisini kullanabilmek için müdahalede bulunan kişiye dava açacaktı. Hüküm sebebiyle malikin bu yetkisi elinden alınmış ve yerine tazminat isteme hakkı sunulmuştur. Bu talebin muhatabı da şüphesiz müdahale hukuka uygun olmasaydı- önleme davasının davalısı olacak olan fail olmalıdır. Görüşe göre müdahalede bulunan kişi, üçüncü kişiyi tehlikeden ya da zarardan kurtarmış ise, malike ödediği tazminatı vekâletsiz iş görme hükümlerine göre müdahaleden yararlanandan talep etme hakkına sahiptir 8. Diğer görüşe göre ise, üçüncü kişi tehlikeden kurtarılmışsa, oluşan zararı tazmin etmesi gereken kişi müdahaleden yararlanandır. Zira zaruret halinde asıl önemli husus karşılıklı çıkar çatışmasıdır ve oluşan zararı tehlikeden ya da büyük zarardan kurtulan kişi karşılamalıdır 9. Ulusan a göre 10 bu görüşün benimsenmesi fedakârlığın denkleştirilmesi düşüncesine de daha uygundur. Nitekim karşılıklı çatışan çıkarlardan 7 Oğuzman/Öz, 630; Ulusan, 103. 8 Oğuzman, 630; Ulusan, 108. 9 Ulusan, 107. 10 Ulusan, 112. Sayfa 4 / 16

üstün olanın benimsenip diğerinin feda edilmesi ve oluşan zararı da bu durumdan yararlanan kişiye yükletilmesi fedakârlığın denkleştirilmesi prensibinin de temel esasını teşkil eder. 2. KomĢuluk Hukukundan Kaynaklanan Zararlar Toplumsal yaşamın vazgeçilmezi olan komşuluk müessesesi geçmişten bugüne kadar çeşitli çıkar çatışmalarının sebebi olmuştur. Mülkiyet hakkının taşınmaz malikine sağladığı bazı yetkiler komşu taşınmaz maliki nezdinde katlanma yükümlülüğü olarak vücut bularak mülkiyet hakkını sınırlandırmakta ve bu katlanma yükümlülüğünün gereği olarak da katlanılan fedakârlığın bir denkleştirme ile karşılanması icap etmektedir. Çıkar çatışmalarını düzenleyen komşuluk hukuku kurallarının büyük bir bölümü, ekonomi temelli verimliliği sağlama amacıyla, maliklerden birinin çıkarını üstün tutarak komşu taşınmaza müdahalede bulunma yetkisi verirken, düşük çıkar sahibi olan komşu taşınmaz malikine ise katlanma yükümlülüğü yükler 11. Kanunun malike verdiği yetki sebebiyle hukuka aykırı olarak kabul edilmeyen bu müdahaleler fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin komşuluk hukukundaki görünümünü teşkil eder. Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin komşuluk hukukundaki en somut görünüm biçimlerini zorunlu irtifak hakları (özellikle geçit, su, mecra ve kaynak hakları) teşkil eder. Zorunlu geçit hakkı MK. m. 747 de düzenlenmiştir. Buna göre Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir.. Bu maddeye göre, geçit hakkına ilişkin şartlar gerçekleştiğinde, zorunlu geçit hakkı yetkilisi, zorunlu geçit yükümlülerine karşı yönelteceği tek taraflı bir taleple, kanundan kaynaklanan bir borcun doğumunu sağlar. Zorunlu geçit yükümlüsünün bu fedakârlığına karşılık, kendisi de geçidin bedelini öder. Yani burada da zorunlu geçit hakkı yetkilisinin çıkarı, 11 Demir, 189; Ulusan, 140. Sayfa 5 / 16

zorunlu geçit yükümlüsünün çıkarına karşı üstün tutulmuştur. Zorunlu geçit hakkı sahibine de tam bir bedel ödeme borcu yüklenerek, geçit yükümlüsünün katlanacağı fedakârlığın yol açacağı zarar ortadan kaldırılmıştır 12. Zorunlu su, mecra ve kaynak haklarında hak sahibine belli şartlar dâhilinde diğer taşınmazı kullanma hakkı verilmekte, bu karşılık taşınmazı kullanılan malike de katlandığı fedakârlık neticesinde bedel isteme hakkı tanınmaktadır. 3. Ortaya Çıkarılan Değerlerin Korunması Neticesinde Meydana Gelen Zararlar Ortaya çıkan değerlerin korunması neticesinde oluşan zararların başında taşkın yapı nedeniyle uğranılan kayıplar gelmektedir. MK. m. 725 hükmü, belirli şartlar dahilinde, başkasının arazisine iyiniyetli olarak taşkın yapı inşa edilmesi halinde, uygun bir bedel karşılığında, yapı malikine irtifak hakkı kurulmasını talep etme ya da taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine geçirilmesini isteme hakkı tanımaktadır. MADDE 725.- Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur. Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir. 12 Demir, 191; Ulusan, 141. Sayfa 6 / 16

Taşkın yapının söz konusu olması halinde de arazisi üzerine yapı inşa edilen kişinin mülkiyet hakkı sınırlandırmaktadır. Fakat burada yukarıda arz ettiğimiz diğer durumların aksine, malike itiraz hakkı tanınmaktadır. Şayet malik taşmayı öğrendiği günden itibaren 15 gün içinde itiraz ederse herhangi bir fedakarlığa katlanmak zorunda kalmamaktadır. Ne var ki bu süre içerisinde itiraz etmeyen malik artık taşınmazı üzerindeki mülkiyet hakkını en geniş çerçevesi dahilinde kullanamamakta ve taşkın yapı sahibinin talebine katlanmak zorunda kalmaktadır. Durum ve şartların haklı göstermesi halinde taşkın yapı malikine taşan kısım için irtifak hakkı kurma yahut bu parçanın mülkiyetinin kendisine devrini talep edebilme yetkisinin verilmesi üstün kamu yararı ilkesinden ileri gelmektedir. Üstün kamu yararı sebebiyle, arazisi üzerine yapı inşa edilen malik bu duruma katlanmak zorunda kalmakta ve fakat bu fedakarlığının karşılığında da uygun bir bedel isteme imkanına kavuşmaktadır. Bu da fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesinin açık bir görünümüdür 13. Aynı durum başkasının arazisine yapılan inşaatlarda da söz konusudur 14. Şayet bir kişi kendisine ait araziye başkasına ait malzeme ile yapı inşa etmişse yahut başkasına ait araziye kendine ya da başkasına ait malzemeyle yapı inşa etmişse bu yapı artık arazinin bütünleyici parçası haline gelir (MK. m. 722). Malzemenin sökülüp alınması mümkün değilse arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür (MK. m. 723/I). Bununla birlikte yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir (MK. m. 724). Şu durumda başkasına ait araziye yapılan inşaatlarda fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesinin uygulama alanı bulduğu iki hâl ortaya çıkmaktadır. Şayet yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa arazinin maliki fedakarlığa katlanmak zorunda kalmakta, yapının sahibi de bunun karşılığında tazminat ödemektedir. Aksi durum halinde ise yapının maliki uygun bir tazminat ödeyerek yapının mülkiyetini edinebilmekte, buna karşılık yapı malikinin de fedakârlığa katlanması icap etmektedir. Her iki durumda da üstün tutulan çıkar değerli eşyanın sahibidir. 13 Ulusan, 143. 14 Ulusan, 144. Sayfa 7 / 16

4. Kamu Uygulamaları Nedeniyle Ortaya Çıkan Zararlar İdarenin kamu gücünü kullanarak tek taraflı olarak özel hukuk kişilerinin malvarlıkları ile ilgili düzenleme yetkisi bulunmaktadır. Bu yetkinin kullanımı neticesinde kişilerin malvarlığı değerlerinde artışlar ya da eksilmeler görülebilmektedir. Kamu yararı düşüncesiyle yapılan bu müdahalelerde üstün tutulan çıkarın kamuya ait olması özel hukuk kişilerine katlanma borcu yüklenmesine neden olmaktadır. Bu şekilde çıkarı zedelenen kişilerin üstün kamu gücü karşısında ezilmemelerini sağlamak amacıyla bu kişilerin yapmış oldukları fedakârlığa karşılık uygun miktar tazminat isteme hakkı tanınmaktadır. Aksi halde, kamusal faaliyetler nedeniyle kimi bireylerin daha fazla yüküm altında kalması söz konusu olacak bu da fırsat eşitliğini bozacaktır 15. Bu bölümde kamu uygulamaları nedeniyle özel hukuk kişilerine yüklenen bazı fedakârlıklara değinilmiştir. Devletin üstün kamu gücünü kullanarak özel kişilerin malvarlıklarına müdahalede bulunduğu durumların başında şüphesiz kamulaştırma gelir. Anayasanın 46 ncı maddesinde düzenlenen kamulaştırma Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir. şeklinde tarif edilmiştir. Özel kanunlarda belirtilen şekillerde devletin kamulaştırma yapması durumunda özel kişilerin mülkiyet hakkı ellerinden alınmaktadır. Buna karşılık kamulaştırılan taşınmazın bedeli peşin olarak ödenmektedir. Bu da esasen fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin bir görünümünü oluşturur. Zira özel kişiler kamunun üstün çıkarı karşısında mülkiyet hakkından kamu lehine feragat etmekte, başka bir deyişle fedakârlığı katlanmakta, bu fedakârlıklarına karşılık olarak da taşınmazın bedeli kendilerine peşin olarak ödenmektedir. 15 Özcan, 35; Özkarsli, 57; Ulusan, 23. Sayfa 8 / 16

Devletin özel hukuk kişilerinin malvarlığına yaptığı müdahalelere diğer bir örnek de imar, bayındırlık ve belediye uygulamalarıdır. Çeşitli imar, bayındırlık ve belediye uygulamaları neticesinde bazı kişilerin çıkarları diğerlerine oranla daha fazla zedelenebilir. Örneğin yolun yükseltilmesi sebebiyle evin çukurda kalması, elektrik tellerine takılması riskine binaen bahçedeki ağaçların budanması, yeşil alan olarak görünen komşu arazinin daha sonra inşaat alanı yapılması, yol yapımı sırasında bahçedeki ürünlerin tozdan zarar görmesi, yapılan bir kazı yahut sondaj neticesinde taşınmazın olumsuz etkilenmesi gösterilebilir 16. Bu gibi örneklerin sayısı artırılabilir 17. Bütün bu örneklerde ortak nokta şudur: Devlet üstün kamu menfaatini gerekçe göstererek bir faaliyet yapmakta, bu faaliyetin neticesinde özel hukuk kişilerinin malvarlıklarının zarara uğrayacağı bilinmekte ve göze alınmakta, buna karşılık zarara uğrayan kişinin katlandığı fedakârlığa binaen kendisine bir miktar denkleştirme bedeli ödenmesi gerekmektedir. Tabi olarak, denkleştirme bedelinin belirlenmesinde zarara uğrayan kişinin kamu faaliyeti neticesinde temin edeceği menfaat de nazarı dikkate alınmalıdır. Örneğin komşu arazideki yeşil alan kaldırılmışsa fakat bunun yerine kamuya açık bir sosyal tesis yapılmışsa, denkleştirmede yeşil alanın sosyal tesise dönüşmesinin taşınmazın değerine etkisi göz ardı edilmemelidir. Kamunun üçüncü kişilerin mal varlığına olumsuz etki edebildiği bir diğer alan da askeri hizmet ve faaliyetlerdir. Askeriye doğası gereği tehlikelilik unsuru barındıran ve bu tehlikelilik sebebiyle zaman zaman üçüncü kişilerin mal ya da şahıs varlıklarına zarar verebilen bir müessesedir. Geçtiğimiz aylarda Afyonkarahisar da gerçekleşen ve hepimizi derinden üzen cephanelik patlaması bunun en yakın örneğidir. Cephanelik patlaması neticesinde çok sayıda askerimiz şehit olmuş, bununla birlikte yakın yerlerdeki taşınmazlarda da hasarlar meydana gelmiştir. Askeri hizmetlerin ifası sırasında kişi varlığına verilen zararların tazmin edilmesi fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin atipik görünümü olarak kabul edilmektedir 18. Zira özellikle hizmete katılanların uğradıkları zararlarda katlanılan bir fedakârlıktan çok ifa edilen tehlikeli hizmetin doğası gereği meydana çıkan bir zarar söz konusudur. Ayrıca aşağıda da 16 Ulusan, 50. 17 Çeşitli örnekler için bkz. Özkarsli, 57, vd. 18 Ulusan, 51. Sayfa 9 / 16

ayrıntılı olarak belirttiğimiz üzere fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesine konu hallerde malvarlığına yapılan bir müdahale söz konusu iken, askeri hizmetleri ifa eden kişilerin vücut bütünlüğü zarar görmektedir. Bu sebeple her ne kadar diğer tarafta kamu menfaati yer alsa da düşük çıkar sahibine bir katlanma yükümlülüğü atfedilmesinden bahsedilemez. Öte yandan askeri hizmet sebebiyle üçüncü kişilerin mal varlıkları zarar görmüşse, burada fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin tam bir uygulama alanı vardır. Zira kamunun üstün güvenlik çıkarı kişilerin mal varlığına ilişkin çıkarlarından daha yukarıda tutulabilir. Örneğin tüfek sıfırlama atışları esnasında hedefi şaşan bir mermi evin camına isabet edip kırılmasına yol açmışsa, ev sahibi katlanmış olduğu bu fedakârlık neticesinde uygun bir denkleştirme bedeli isteyebilmelidir. 5. Önemli Ölçüde Tehlike Arz Eden Bir ĠĢletmenin Faaliyetinden Doğan Haller 818 sayılı Borçlar Kanunumuz tehlike sorumluluğuna ilişkin genel bir hüküm ihtiva etmemekteydi. 6098 sayılı TBK. da ise 71 inci madde Tehlike Sorumluluğu ve Denkleştirme başlığını taşımakta ve tehlike sorumluluğuna ilişkin genel esaslarla tehlikelilik arz eden bir işletmenin faaliyetinden ötürü bir zarar vuku bulduğu zaman yapılacak denkleştirmeyi düzenlemektedir. 71/III hükmüne göre Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.. Buna göre hükmün uygulama alanı bulabilmesi için bazı şartların mevcudiyeti gerekmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: 1) Üçüncü kişiler nezdinde bir zarar doğmalıdır, 2) Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme bulunmalıdır, 3) Zarar bu işletmenin işletme faaliyetinden ileri gelmiş olmalıdır, 4) Sorumlu tutulmak istenen şahıs, önemli ölçüde tehlikeli faaliyet yürüten işletmenin maliki ya da işleteni olmalıdır. Sayfa 10 / 16

Bu şartların tümünün mevcudiyeti halinde zarar gören üçüncü kişi, uğramış olduğu zararın uygun bedelle denkleştirilmesini isteyebilir. İşletmenin faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olması işletmeyi sorumluluktan kurtarmaz. Yani önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetlerini yürüten kişiler, bu faaliyetlerin gerektirdiği izni veya ruhsatı almış olsalar bile, işletme faaliyetinin doğurduğu tipik tehlike olgusunun gerektirdiği tipik zararlardan doğan sorumluğu bertaraf edemezler 19. 71/IV hükmü doktrinde bazı yazarlarca fedakârlığın denkleştirilmesi olarak kabul edilirken bazı yazarlar 20 ise tehlike sorumluluğu ile fedakârlığın denkleştirilmesinin ayrı müesseseler olduğunun altını çizmektedirler. Biz de bu noktada her iki müessese arasındaki benzerlikler ve farklılıkları sıraladıktan sonra TBK. m. 71/I ve 71/IV hükümlerinin uygulama alanına değindik. Öncelikle iki kurum arasındaki ortak noktalar üzerinde durulacak olursa, ilk benzerlik her iki müessesenin de kusursuz sorumluluğa ilişken olması ile göze çarpar. Tehlike sorumluluğunda tehlikeli faaliyet arz eden işletmelerin bu faaliyetine ekonomik ve sosyal nedenlerden ötürü hukuk düzenince izin verilmekte iken, fedakârlığın denkleştirilmesinde de karşılıklı çıkarlardan birinin diğerine karşı üstünlüğü benimsenmekte ve üstün çıkar sahibinin düşük çıkar sahibine müdahalesi hukuka uygun olarak kabul edilmektedir. Yani her iki durumda da hukuka uygun bir fiil söz konusudur 21. Öte yandan tehlike sorumluluğunda olağan hayat tecrübelerine göre zarar vermesi yüksek etkenlerden söz edilirken, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin uygulama alanı bulduğu hallerde ise doğrudan doğruya zarar verici müdahaleye hukuk düzeni izin vermektedir. Bir örnekle açıklamak gerekirse; bir fabrikanın tehlikeli bir faaliyet sürdürmesi halinde hukuk düzenince verilen izin bu faaliyetin başlatılmasına ve devam ettirilmesine ilişkindir. Buna karşılık üçüncü kişilerin mal ya da şahıs varlığına zarar verilmesine müsaade edilmemektedir. Oysa fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin 19 Akkayan-Yıldırım, 209; Baygin, 121; Yılmaz, 570, Tiftik, 29. 20 Akkayan Yıldırım, 210; Erdemoğlu, 72; Eren, 460; Yılmaz, 573. 21 Erdemoğlu, 73; Eren, 459; Tandogan, 50; Ulusan, 55. Sayfa 11 / 16

uygulandığı zaruret halinde, üçüncü kişinin malvarlığına yapılacak saldırıya verilen izin söz konusudur. Bunun bir sonucu olarak, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesine bağlı sorumlulukta, üstün çıkar sahibinin müdahaleleri bilerek ve istenerek zarar verme amacına yönelik olarak yürütülür. Yani, üstün çıkar sahibi şahıs yapacağı müdahalenin doğuracağı zararları önceden öngörebilir. Oysa tehlike ilkesinin uygulandığı hallerde, sürdürülen faaliyetin zarar verme riski taşıdığı bilinmekle birlikte, bu zararın ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkacağı, miktarının ne olacağı önceden saptanamaz 22. Örneğin bir geçit irtifakının kurulması söz konusu olduğunda, komşu araziden geçecek yolun uzunluğu, genişliği ve yeri, buna bağlı olarak komşu arazi malikine vereceği zarar en baştan belirlenebilir niteliktedir. Oysa tehlikeli bir faaliyet olarak kabul edilen araç işletenin sorumluluğunda, işletenin trafiğe çıkarken üçüncü kişilere zarar verme niyeti düşünülemez. İşleten zarar vermeme amacıyla yola çıkar ve bu amaçla kendisine düşen tüm dikkat ve özeni gösterir. Örneklerden de anlaşılacağı üzere fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin uygulandığı hallerde bilerek ve istenerek verilen bir zarar mevcutken, kanunkoyucu tarafından tehlike sorumluluğu yüklenen durumlarda zarar ihtimali ne denli yüksek olursa olsun zararın bilerek ve istenerek meydana getirilmesinden bahsedilemez. Dolayısıyla tehlike sorumluluğunda, sürdürülen tehlikeli faaliyetin üçüncü kişilerin mal ya da şahıs varlıklarına zarar vermesine ilişkin yasak mevcudiyetini korurken, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesine bağlı sorumlulukta üçüncü kişinin malvarlığına yapılan müdahaleye verilmiş bir izin söz konusudur 23. Tehlike sorumluluğu ve denkleştirmeyi düzenleyen TBK. m. 71 hükmünün birinci ile dördüncü fıkralarının arasındaki farkı da belirlemek icap eder. TBBK. m. 71/I hükmüne göre Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.. Aynı maddenin dördüncü fıkrasına göre ise, Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.. Her iki madde metnine bakıldığında önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden doğan zararlardan sorumluluğun 22 Akkayan Yıldırım 211; Ulusan, 57. 23 Akkayan Yıldırım 211; Ulusan, 57. Sayfa 12 / 16

düzenlendiği görülür. Bu noktada bazı yazarlar 24, dördüncü fıkra hükmünün fedakârlığın denkleştirilmesi esasına ilişkin olduğunu ifade ederken bazıları ise, yukarıda da belirtilen, tehlike sorumluluğu ile fedakârlığın denkleştirilmesi prensibinin farklı olduğu gerekçesiyle bunu reddetmektedirler 25. Reddeden yazarlar ayrıca dördüncü madde hükmünün gereksiz olduğunu ve kaldırılması gerektiğini savunmuşlardır. Yukarıda arz ettiğimiz gibi, esasında tehlike sorumluluğu ile fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi birbirlerinden farklı temellere dayanmaktadır. Tehlike sorumluluğunun öngörüldüğü hallerde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetine izin verilmişken, fedakârlığın denkleştirilmesi esasına konu hallerde zarar verici davranış hukuk düzenince belli şartlar dâhilinde meşru sayılmıştır. Buradan yola çıkarak 71/I ve 71/IV hükümlerinin farklı olduğunu söylemek mümkündür. TBK. m. 71/I hükmünde tehlike sorumluluğu, 71/IV hükmünde ise fedakârlığın denkleştirilmesi düzenlenmiştir. 71/I hükmünde tehlikeli faaliyet sürdüren işletmenin bu faaliyetinden ötürü meydana gelebilecek zararlı sonuçlar neticeye bağlanmışken, 71/IV hükmünde ise tehlikeli faaliyet arz eden işletmenin faaliyeti neticesinde ortaya çıkması beklenen birtakım olumsuz sonuçlara izin verilmesi ve fakat bunların yol açtığı zararlardan ötürü zarar görene uygun bir tazminat ödenmesi söz konusudur. Daha açık bir ifadeyle, 71/I hükmünde faaliyete izin verilmişken, 71/IV hükmünde böyle bir faaliyette bulunmanın yol açacağı zararlara izin verilmiştir. Bir örnekle açıklamak gerekirse; gerekli işletme izinleri bulunan ve bu çerçevede faaliyetini yürüten kimyasal madde üreten bir fabrikada bir patlama olmuş ve zarar ortaya çıkmışsa 71/I hükmü uygulama bulacaktır. Zira zarar önemli ölçüde tehlike arz eden işletmenin faaliyetinin doğurduğu tipik riskten kaynaklanmıştır. Fakat bu işletmenin bir kısım artıklarından çevredeki tarlalar ve buradaki ürünler etkileniyorsa 71/IV hükmü uygulanmalıdır. Çünkü bu işletmenin faaliyetine izin verilmesiyle birlikte çevredeki tarlaların zarar göreceği öngörülebilir ve hukuk düzeninin bu faaliyete izin vermiş olması verilen olağan zararları hukuka uygun 24 Koçhisarlıoğlu/Erişkin, 1265. 25 Atamer, 22. Sayfa 13 / 16

hale getirir. Bununla birlikte 71/IV hükmünde de belirtildiği üzere zarar görenin uğradığı zarar uygun bir bedelle denkleştirilir 26. TBK. m. 71/IV hükmüne ilişkin ilginç bir durum da şudur: Zaruret hali, zorunlu geçit irtifakları, taşkın inşaat ve fedakârlığın denkleştirilmesi prensibinin uygulandığı sair hallerde üstün çıkar sahibinin, düşür çıkar sahibine ait bir eşyaya zarar vermesi söz konusudur. Oysa kanunkoyucu 71/IV hükmünde böyle bir ayırıma gitmemiştir. Şu durumda önemli ölçüde tehlikeli faaliyet arz eden bir işletmenin hukuk düzenince izin verilmiş faaliyetinden ötürü üçüncü kişilerin beden varlığına bir zarar gelmişse, vücut bütünlüğü zedelenen kişi bu maddeye göre denkleştirme talebinde bulunabilecektir 27. Ne var ki doktrinde bu durum eleştirilere maruz kalmaktadır. Atamer e göre, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin uygulama alanı bulduğu hallerde insana verilen zarar söz konusu olamaz 28. Bu görüş bize göre de yerindedir. Zira fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinde, karşılıklı çıkar çatışmalarında çıkarlardan birine üstünlük tanınması ve düşük tutulan çıkar sahibinin diğerinin zarar verici müdahalesine katlanması öngörülür. Oysa malvarlığına ilişkin hiçbir çıkar kanaatimizce insan sağlığından üstün değildir ve üstün tutulamaz. 26 Ayni yönde bkz. Akkayan Yıldırım 216. 27 Akkayan-Yıldırım, 216. 28 Atamer, Tebliğ, 85; Akkayan-Yıldırım, 216; Eren, 459. Sayfa 14 / 16

III. Sonuç Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi medeni hukukumuz ve dahi kamu hukukumuzda çeşitli şekillerde uygulama alanı bulmaktadır. Bu uygulamanın medeni hukuktaki en bariz örneğini zaruret hali teşkil ederken kamu hukukunda devletin kamulaştırma yetkisi uygulamada en sık rastlanan görünümüdür. Fedakârlığın denkleştirmesinin uygulandığı bütün hallerde ortak nokta karşılıklı çıkar çatışmasının bulunmasıdır. Bu çıkar çatışmasında çeşitli sebeplerle hukuk düzeni çıkarlardan birini üstün tutmakta ve diğerine çıkarının düşük olması sebebiyle fedakârlıkta bulunma ödevi yüklemektedir. Buna karşılık fedakârlıkta bulunan taraf da uygun bir denkleştirme bedeli isteme hakkını elde etmektedir. Fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin tehlike sorumluluğundaki uygulaması ise daha tartışmalıdır. Tehlike sorumluluğunda izin verilmiş bir tehlikeli faaliyet mevcutken, fedakârlığın denkleştirilmesinde izin verilmiş zarar verici müdahale söz konusudur. 01.07.2012 de yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK. nın 71/IV hükmünde denkleştirmenin düzenlenmiş olması bu tartışmaları artırmıştır. Bir kısım görüş sahipleri tehlike sorumluluğu ile fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesinin ayrı müesseseler olduğundan bahisle bu iki ilkenin bir arada uygulanamayacağını savunurlarken, bazıları ise kanunkoyucunun abesle iştigal etmeyeceği ve 71/I hükmü ile 71/IV hükümlerinin birbirinden ayrı uygulama alanına sahip olduğunu belirtmektedirler. Kanaatimizce de bu iki hüküm birbirinden farklı uygulama alanına sahiptir. Birinci fıkra hükmünde izin verilen bir tehlikeli faaliyet söz konusuyken, denkleştirmenin düzenlendiği dördüncü fıkra hükmünde izin verilen husus, tehlikeli faaliyet sürdürecek olan işletmenin henüz kuruluşunda dahi tahmin edilen zararlardır. Bununla birlikte bu iki hükmün uygulama alanının tespitinde mahkemelere ve Yargıtay a da önemli rol düşmektedir. Sayfa 15 / 16

Sayfa 16 / 16