BİRLEŞİRSEK KAYBETMEYECEĞİZ!



Benzer belgeler
SORU ve CEVAPLARLA 12 YILLIK (4+4+4) ZORUNLU EĞİTİM SİSTEMİ

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

4+4+4 Dayatması ile. Öğretmenler Nasıl. Mağdur Ediliyor? Ne dedik, Ne oldu? EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI


istekli olanlara öncelik verilerek okul müdürünün teklifi ve milli eğitim müdürünün onayı

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Özel Eğitim, Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNİN GENEL YAPISI

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü. Mesleki Gelişim Programı

İNSAN HAYATINI ŞEKİLLENDİRMEK: OKULÖNCESİ EĞİTİM

Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetlerinin Amacı Nedir?

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Programları ve Öğretimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı.

PÜF NOKTALARI: SINIF İÇİNDE ÖĞRENCİLERİN KATILIM HAKKININ GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLAMAK

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALAN TANITIMI

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ

T.C. SAMSUN VALİLİĞİ İl Millî Eğitim Müdürlüğü EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı

İlköğretim (İlkokul ve Ortaokul) Programları. Yrd.Doç.Dr.Gülçin TAN ŞİŞMAN

Müh. Salim İMAMOĞLU. Çalışmalarımıza Başlarken dayanak noktası olarak aşağıdaki başlıklardan ilham aldık.

Cumhuriyetin Laik, Bilimsel Eğitim Anlayışı, Sapmalar ve Önlemler... Metin eklemek için tıklayın Mustafa Gazalcı

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

T.C. SAMSUN VALİLİĞİ İl Millî Eğitim Müdürlüğü EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI

İLKADIM İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA PROGRAMI YAPILMASI PLANLANAN UYGULAMALAR

Özel okulların örgün eğitimindeki payını artıracağız

İSTEK ÖZEL ACIBADEM İLKOKULU PDR BÖLÜMÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

TÜRKİYE DE MESLEKİ EĞİTİM

T.C. DENİZLİ VALİLİĞİ İl Milli Eğitim Müdürlüğü. ÖRGÜN ve YAYGIN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

FELSEFE GRUBU MEZUNLARININ CEVAP BEKLEDİĞİ SORULAR

BAŞBAKANLıK SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMU GENEL MÜDÜRLÜGÜ İLE KARDEŞ KORUNMAYA MUHTAÇ ÇOCUKLAR.DERNEGİ ARASINDAKİ İŞBİRLİGİ PROTOKOLÜ

Rehberlik bir süreçtir. Bir anda olup biten bir iş değildir. Etkili sonuçlar alabilmek için belli bir süre gereklidir.

Öğrencilerin Üst Düzey Zihinsel Becerilerinin Belirlenmesi. Öğrenci Portfolyoları

KADIN ve TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI BİRİMİ BİZ KİMİZ?

Neden Daha Fazla Satın Alalım?

ÖĞRENCİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI

KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA ANADOLU LİSESİ PANSİYONU BİLGİLENDİRME DOSYASI

Çocuk Hakları Kongresi, Şubat 2011, Istanbul

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ YERLEŞKESİ OKULLARI EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 1.VELİ BÜLTENİ

EZİNE ÇOK PROGRAMLI LİSESİ HAYDİ! HALİL İBRAHİM SOFRASINA

Bloomberg Businessweek. BASINDA GeniuSpy. Zihni Birleştirir, Zekâyı Geliştirir 1/6

wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq SERVİSİ

AK PARTİ YURT DIŞINDAKİ

T.C. DENİZLİ VALİLİĞİ İl Milli Eğitim Müdürlüğü ÖRGÜN ve YAYGIN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

Öğretim Yılı Rehberlik Çerçeve Programı kapsamlı gelişimsel psikolojik danışmanlık hizmetleri anlayışına bağlı kalınarak hazırlanmıştır.

EğiHm Hedefleri nereden geliyor?

Türkiye de çocukların özgüvenli bireyler olarak yetişmeleri için reformlar yapılıyor

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ SİSTEMİ 2015

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞINA BAĞLI EĞİTİM KURUMLARINA ÖĞRETMEN OLARAK ATANACAKLARIN ATAMALARINA ESAS OLAN ALANLAR İLE MEZUN OLDUKLARI YÜKSEKÖĞRETİM

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

Bas nda TEB. Gaye SARIKAYA NTV ÖĞLE BÜLTENİ BLOOMBERG EKONOMİ SORUYOR

EĞİTİM BİLİMLERİ TESTİ

Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

ANKARA MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

Zirve Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği ABD Ders Ġçerikleri

Öğrenci Paneli Bildiri Çizelgesi. Bildiri Metni

18 Aralık 2009, İstanbul Ayşen SATIR

Çocuklarınıza interneti yasaklamayın; yaptıklarını takip edin. 12 Ocak 2014 Pazar günü, İELEV Eğitim Kurumları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi

Türkiye de Uluslararası Koruma Arayan Kişiler için EĞİTİM HAKKI SORULAR & YANITLAR

İçeriği, Amacı, Tarihsel Gelişimi ve Yapılan Değişiklikler [değiştir]

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖZEL EĞİTİM HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ. 573 Sayılı Özel Eğitim Hakkında KHK

AKTIF (ETKİN) ÖĞRENME

Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Öğretim Yılı Yabancı Dil ve Pilot Okul Çalışmaları by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi Siirt Üniversitesi Fırat Üniversitesi Ardahan Üniversitesi

Amaç. Dayanak. Kapsam

Projemizin dayanağı Milli Eğitim Bakanlığı ortaöğretim kurumları yönetmeliği ve Milli Eğitim Bakanlığı sosyal etkinlikler yönetmeliğidir.

Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları. Bilgilendirme Toplantıları

Yeryüzünde Çocuklar. Sınıfa girmeden önce çocuk fotoğraflarını yerküre üzerinde farklı yerlere yerleştiriniz.

T.C. ELAZIĞ VALİLİĞİ İl Milli Eğitim Müdürlüğü EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI ÖRGÜN VE YAYGIN EĞİTİM KURUMLARI ÇALIŞMA TAKVİMİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

ULUSAL EĞİTİM PPROGRAMI (UEP) NEDİR?

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ

Zorbalık Türleri Nelerdir?

ÖZEL NASİBE ERYETİŞ MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ EYLÜL AYI PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BÜLTENİ

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN

Pazartesi İzmir Basın Gündemi

13. ULUSAL PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK KONGRESİ BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI Ekim, 2015 Mersin

ÖZEL EĞİTİM HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME

Yaşamda Yeni Başlangıçlar

GAZ ANTEP KOLEJ VAKFI ÖZEL OKULLARI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

DARICA ANADOLU LİSESİ 9. SINIF REHBERLİK PLANI

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

İsterlerse Hristiyan öğrencilerimize de din kültürü sorusu sorabiliriz

Kapanış ve Değerlendirme Toplantısı

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

İstiyoruz ki; Veliler Okulumuzun En Büyük Destekçisi Olsun. Her Veli; Öğrencisine Öğrenme İçin Her Türlü Fırsatın Verildiğini Bilsin.

2. PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE HİZMET TÜRLERİ. Abdullah ATLİ

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ ENGELLİ ÖĞRENCİ BİRİMİ YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HÜKÜMLER

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİRİMİ ÇALIŞMALARI

MARTI KOLEJİ

T.C. BALIKESİR VALİLİĞİ İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ÖRGÜN VE YAYGIN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI ÇALIŞMA TAKVİMİ

T.C. BURSA VALİLİĞİ İl Millî Eğitim Müdürlüğü 1. SINIFLARA OYUN ALANLARI OLUŞTURMA PROJESİ [1]

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Transkript:

DEMOKRATİK EĞİTİMDE VELİ KATILIMCILIĞININ GELİŞTİRİLMESİ İÇİN YIL :10 SAYI :21 EYLÜL 2012 TÜM ÖĞRENCİ VELİLERİ DAYANIŞMA DERNEĞİ ÜCRETSİZ BİRLEŞİRSEK KAYBETMEYECEĞİZ!

İÇİNDEKİLER 1- YANLIŞA TESLİM OLMAYACAĞIZ ÇOCUKLARIMIZA BİZ VELİLER DEĞİL, 4+4+4 SİSTEMİNİ DAYATANLAR İHANET EDİYOR Başbakan 66 aylık çocuğunu ilkokula göndererek kobay yapmak istemeyen, bunun için çıkartılan yasaya uygun rapor almak zorunda kalan biz velileri, çocuklarımıza ihanet etmekle suçluyor. 4+4+4 sistemi çıkmadan önce böyle bir girişim yokken, şimdi velilerin böyle bir yola başvurmalarını neden kabul edemiyor? Yasa da 66 aylık çocuğunu göndermek istemeyen veliler raporla başvurmaları gerekir ifadesini yazan hükümetin, başbakanı kendisi değil mi? Yasal yollara başvuranlar nerede ihanetle suçlanabilirler? Ancak bizim ülkemizde ve bizim başbakanımız tarafından Anti demokratik ve hukuka, bilime, ahlaka dayanmayan bir yasa çıkartan hükümetin başbakanı, yasanın sonuçlarına bile katlanamıyor. Bu yasanın velilere getirdiği ihaneti göremeyen başbakan, çocuklarınızı geleceğini korumaya çalışan velileri ihanet etmekle suçluyor. Bu sözcük, çıkardığı yasa gibi ne akla sığar, ne de vicdana. Milli eğitim bakanımızda inciler döktürüyor. Bu yasaya karşı çıkanları, laikçilik ve bölücülükle suçluyor. Sanırım, bakan Ömer Dinçer laik cumhuriyetin bakanı olmadığı gibi, milletvekili yemini ederken ayağının birini kaldırmış. Bizler bilimsel-laik-demokratik eğitimden yana bağımsız ve demokratik bir ülke istiyoruz. 66 aylık çocuklarını kobay yapmak istemeyen velilere karşı, başbakanın ve bakanın kullandığı sözcüklerin geri almasını ve velilerden özür dilenmesini istiyoruz. Yoksa bu sözcükleri kullananlar, o davranış içerisinde olacaklardır. ÖV-DER Tüm Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği Genel Merkezi Adına Sahibi Enver ÖNDER Yayın Kurulu Mehmet ERÇEN- Bahar GÜLER Jale KİRMAN- Gülşah AYGÜN Tasarım ve Mizah Orhan YÜCE Sorumlu yazı işleri müdürü Yaygın süreli yayın Yönetim Yeri ve İletişim Adresi İsmail Göktaş Baskı : Web sitesi: www.ovder.org E- Mail: bilgi@ovder.org E- Mail:ovder@mynet.com yeniankara sok. No:6 İçcebeci -ANKARA posta çeki Hesabı: ÖV - DER/1014256 Tel/ Fax (0312) 362 58 99

YANLIŞA TESLİM OLMAYACAĞIZ Enver ÖNDER MEB hızlı ve kararlı bir biçimde cumhuriyet kurumlarına, değerlerine ve giderek cumhuriyete karşı bir savaş başlattı. İlköğretim okullarında Arapça öğretimi, kuran kurslarında yaş sınırının kaldırılması, üniversiteye girişte katsayının kaldırılması, mele denen mollalara aylık bağlanması, arabuluculuk yasa tasarısı, ilk ve ortaöğretim öğrencileri için umre turları düzenlenmesi eğitimin dinselleştirilmesinin büyük bir fotoğrafını oluşturmaktadır. Bütün bunlar hızlarını kesmemiş olmalı ki, 8 yıllık zorunlu eğitimi kademeli duruma getirerek 4+ 4+ 4 gibi toplumun geleceğine dört dörtlük bir tuzak kurdular. Bu düzenlemenin eğitimde yaratacağı değişim ve dönüşümün sıkıntılarını yaşamaya başladık. Bu tuzakla: Kademelendirerek 8 yıllık zorunlu eğitim, yasanın söyleminde dört yıla, özünde ise üç yıla indirilmektedir. Üç yıla indirilmektedir, çünkü okula başlama yaşını 66 aya indirerek; el, göz, kas koordinasyonu gelişmemiş beş yaşındaki çocuklara ancak oyun oynatılabilir. Yasa önerisinin gerekçesinde ve temelinde piyasacı bir yaklaşım egemendir. İlköğretimde açık öğretim uygulaması ile çok sayıda öğrenci ve özellikle kız çocuklar örgün eğitimden uzaklaşacaktır. Sekiz yıllık zorunlu eğitim uygulamasında ulaşılan rakamlar kademeli eğitimi Okul öncesinin kapsam dışında bırakılmasının açıklaması yoktur. Kesintili eğitim; bir yandan kız çocuklarının örgün eğitim dışında kalması ve çocuk gelinler, çocuk anneler üreteceği gibi çocuk işçiliğinin ve sömürüsünün de sınırlarını genişletecektir. Bunun adı 4 + 4 + 4 değil, toplumun geleceğine, eğitimin kendisine ve cumhuriyete karşı dörtdörtlük bir tuzaktır. Piyasalaştırma ve eğitim ortamını rant alanı olarak görme velilerimize dayatılmaktadır. Bu denli çağdışı bir karmaşa, yine art niyetli yeni bir düzenlemenin gerekçesi olarak kullanılacak endişesini doğurmaktadır. Okullarda; dönüştürülme gerekçesiyle merkezdeki okullar İHO ya ayrılmakta, o okulların öğrencileri ise ulaşımı daha zor olan ve servis parası ödeyerek gidebilecekleri okullara gitmek zorunda bırakılmaktadır. Bu uygulama eğitim bilime, kamu yararı anlayışına ve hakkaniyete uygun değildir. Velilerimiz bu açık haksızlığa ve hak gaspına karşı toplumsal dayanışmayı yükseltip, okullarına sahip çıkacaklardır. Yeni öğretim yılı ile birlikte hazırlık ve düzenleme anlamında hiçbir çaba görülmezken, bütün etkili ve yetkili kurum, kuruluş ve kişilerin karşı çıktığı 66-72 aylık çocukların e-kaydı kargaşayı daha bir artıracaktır. TTB, çocuk psikiyatrisi uzmanları, Eğitim-Sen gibi alan uzmanları örgütlerinin bilimsel bulmadıkları bu dayatmaya karşı 66-72 aylık çocuklarımızı okula göndermemeliyiz. Bunun için rapor almaya, doktor, doktor dolaşmaya, para harcamaya ve en önemlisi daha okula başlamadan çocuklarımızı yapay özürlere sığınmak zorunda bırakmaya gerek yok. savunanları yalanlıyor. 14 yılda ikinci kademede okullaşma oranı % 85 lere ulaşmıştır. Yasanın gerekçeleri gerçek olmaktan ve inandırıcılıktan yoksundur. Eğitim-Sen ve ÖV-DER in hazırladığı örnek dilekçelerle itiraz başvurusunda bulunulabilir. Burada veli, çocuğunu okula göndermeyi reddetmiyor. Tam tersine ok ula gidecek gelişimde olmadığından ya anaokuluna alınmasını ya da kaydının bir yıl ertelenmesini istiyor. Bu suç değil en doğal insan hakkıdır.

VELİ ÖRGÜTLENMESİ HALK ÖRGÜTLENMESİDİR İzmir şube ÖVDER (öğrenci Velileri dayanışma Derneği) 1997 de velilerin kurduğu bir dernektir. ÖVDER, çocuklarımızın parasız, bilimsel, demokratik eğitim toplumsal olmasını amaç edinmiştir. Eğitim müfredatından, okul binalarının eğitim yuvaları olmasına, sınav sisteminden, gençlerimizin çalışma yaşamına kadar birçok konuda eylem ve etkinlikte bulundu, bulunmaya da devam ediyor. Son olarak da, eğitim sistemini parçalayan, dinselleştiren ve en önemlisi paralı hale getiren, kısa adı 4+4+4 yasasına karşı çalışmalar yaptı, bu sistem kaldırılıncaya kadar yapmaya da devam edecek. kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen, 222 sayılı ilköğretim ve eğitim kanununda, 1739 sayılı Milli eğitim temel kanunda ve 2547 sayılı Yükseköğretim kanununda yapılan değişikliklerle ilgili bilgilendirici bildiriler dağıtarak, imza masaları ile binlerce imzalar toplayarak ve bunları Başbakana göndererek tepkilerimize devam ediyoruz. Başbakan diğer önerileri duymadığı gibi bizleri de duymadı. Gerek velileri gerekse kamuoyunu yanıltıcı bilgiler vererek yasayı çıkarttırdı, vekillerine bol bol teşekkür etti. Bu yasa çıkartıldıktan sonra, İzmir şubesi olarak veli toplantılarını merkezi yerlerde yaptığımız gibi, okul çevrelerindeki cafelerde de yaptık. Okul çevrelerindeki toplantılara velilerin katılımı daha çok oldu. Bu toplantılarda bir kez daha gördük ki, veliler çıkan yasa konusunda doğru bilgiye sahip değiller. Örneğin, daha önceki yasada ilköğretim tüm kız ve erkek vatandaşlar için devlet okullarında zorunlu ve parasızdır ifadesinin, yeni yasadan çıkartıldığını, eğitimin artık paralı hale getirildiğini söylediğimizde veliler, başbakan her şeyi söyledi de bunu neden söylemedi, okullara koyduğu kuran-ı kerim dersini bizim çocuklarımıza para ile mi satacak diye tepki gösterdiler. Özellikle bu öğretim yılında çocuklarını okula gönderecek veliler çok tedirgin ve tepkililer. 5,5 yaşındaki çocuğunun bir oyun çocuğu olduğunu, sıralara dahi oturamayacağını söyleyerek, ÖVDER den yardım bekliyorlar. ÖVDER olarak, velilere çocuklarını bu yaşta okula göndermek istemiyorlarsa, önce gerekçesini bildirerek okullara dilekçe vermelerini, verilecek cevaba göre yasal haklarını kullanmalarını öneriyoruz. Bu konuda ÖVDER olarak her türlü desteği vereceğimizi belirtiyoruz. Velileri dindar nesil yetiştirme söyleme ile yanıltan ve bölen hükümet, asıl niyetini velilerden ve toplumdan saklamıştır. Bu, velilerin toplantılarda sorduğu sorularda daha net ortaya çıkmaktadır. Veliler, Neden bazı seçmeli dersin belirlendiğini, başka seçmeli derslerin belirlenmediğini, bakanlığın seçmeli olarak belirleyeceği derslerin öğretmeninin atanıp atanmayacağını, öğretmen atanmadığında çocuklarının Kuran-ı kerim ve peygamberimizin hayatı derslerinin seçtirilen ders mi olacağını soruyorlar. Bu konuda bakanlığın ve hükümetin yasa tartışmalarında olduğu gibi açık davranmadığını söylüyorlar. İlkokuldan ortaokula, ortaokuldan liseye geçişlerin nasıl olacağı ve imam hatip orta okulu dışında hangi orta okulların açılacağı konularında da velilerin çok soruları var. Bakanlık hala bunlara da cevap vermedi. Bu öğretim yılında çok fazla çocuğun 1. Sınıfa kayıt olacağını ve 1.sınıfların yanında diğer sınıflarında çok kalabalık olacağını söylediğimizde, bakanlık bizim çocuklarımızı kobay olarak mı kullanacak, pilot uygulamalar yaparak bu sistemin eksik ve yanlışlıklarını görerek geçse daha iyi olmaz mıydı? diye soruyorlar. Hemen hemen hepsi anne olan velilerin, soruları çok, tedirginlikleri ve tepkileri çok. Yeni eğitim öğretim yılında daha da artacak. ÖVDER, artık velilerin kendi kendine tepki göstermesini istemiyor. Örgütlü, ve ortak tepkilerle çocuklarının eğitim hakkını savunmaları için bu toplantılarına devam edecek. Hükümet çıkardığı yasayı dahi uygulama becerisini gösteremeyecek. Oldubittilere karşı, taleplerimizi okul bahçeleri ve alanlarda öğretmenlerle ve çocuklarımızla birlikte daha etkili göstereceğiz. Evlatlarımızın, çocuk yaşta çırak ve gelin olmasına müsaade etmeyeceğiz.

ÖVDER İZMİR ŞUBESİ OLARAK 4+4+4 SİSTEMİNE YÖNELİK 45 NOKTADA YAPTIĞIMIZ TOPLANTILARIN BAZILARI Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız. 6 Nisan(Cuma), Saat; 15.30-17.30 Bornova Uğur Mumcu Kültür Merkezine BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55 13 Nisan (Cuma), Saat; 13.30-17.00 BALÇOVA KÜLTÜR MÜDÜRLÜĞÜ (ESKİ BARAKALAR-SON DURAK) BEKLİYORUZ. İletişim;0505 652 86 55 24.05.2012 (perşembe) saat:13.15 ESİNTİ CAFE ( Hilal Necmiye Ayabey ilköğ ok. arkası-pasaj içi) BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55 Öğrenci velilerine; Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız 15.05.2012 (Salı) saat:14.00 14 Z cafe (sağlık ocağı karşısı) Yeşilova Ferit Bahriye ilk.ok yanı BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55 o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız 18.05.2012 (cuma) saat:13.00 ROKA CAFE(kayma. özgür Azer ilk öğ ok arkası) BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55 Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız. 26.05.2012 (c.tesi) saat:15.00 ATATÜRK MAH. KÜLTÜR MER.(CEMEVİ) BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55 Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız. Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız. Öğrenci velilerine; o 4+4+4 sistemi ne getiriyor? o Kimler nasıl etkileniyor? o Okullarımız nasıl olacak? o Sistemin artıları ve eksileri ne? Öğrenmek istiyorsanız. 31.05.2012 (perşembe) saat:14.00 30.05.2012 (çaşamba) saat:14.00 5.06.2012 (Salı) saat:13.30 ZÜMRÜT DÜĞÜN SALONU (menderes cad.no:135)-sarnıç BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55 KARDELEN DÜĞÜN SALONU (ulaştırma cad.no:21/ D-Gazi tıp mer.yanı)-gaziemir BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55 SEVGİ DURAĞI DÜĞÜN SALONU Manavkuyu- Bayraklı BEKLİYORUZ İletişim;0505 652 86 55

İZMİRLİ AVUKAT ANNEDEN "4+4+4" DAVASI Bedriye Kurtuluş Türk/ Avukat İzmir de bir anne, Milli Eğitim Bakanlığı'nın 4+4+4'lük eğitim sisteminin genelgesinde yer alan okula başlama yaşı ile ilgili maddenin iptali için Danıştay'a başvurdu. Hukukçu Bedriye Kurtuluş Türk, 66 ayını tamamlayan tüm çocukların kayıt işlemleri yapılacaktır kısmının yürütmesinin durdurulmasının gerektiğini savunarak Bu davayı bir Avukat olarak değil, bir anne olarak talep ediyorum. Henüz 5,5 yaşında olan kızım anaokuluna gitmeden İlkokul 1. sınıfa gitme tehlikesi ile karşı karşıya. Kızımdan 26 gün sonra doğanlar için bu tercih meselesi iken bizim için zorunluluk. Kızımın, bu süreçte yaşayacağı fiziki ve psikolojik travmadan en fazla etkilenecek kişi benim. İptalini istediğim işlem kısmı, şu an bile hayatımı son derece olumsuz etkiliyor dedi. Türk, konunun siyasi yönden değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek yasanın sadece ilgili maddesinden duyduğu birinci derecede sıkıntıdan dolayı dava açtığını dile getirdi. ANAYASANIN EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI Avukat Bedriye Kurtuluş Türk, Danıştay a Milli Eğitim Bakanlığı nı dava ettiği dilekçesinde kızının 4 Mart 2007 doğumlu olduğunu, on iki yıllık eğitime yönelik uygulamalar genelgesinde Okula başlama yaşı ile ilgili kısmının iptalini istedi. Avukat Türk, dilekçesinde şu cümlelere yer verdi: Genelge yayımlanmadan önceki dönemde, 2006 yılında doğan çocuklar 2011-2012 eğitim ve öğretim yılında anasınıfına devam etmişlerdir. Söz konusu yeni düzenleme ile sadece 2007 yılının ilk 3 ayında doğan çocuklar mağdur olmuştur. Çocuğu 4 Mart 2007 doğumlu bir anne olarak, 1 Ocak 2007 ile 31 Mart 2007 tarihlerinde kayıt edilmelerinin, buna karşılık 1 Nisan 2007 tarihinden sonra doğanların, velisinin tercihi ile ana sınıfına kaydedilmesinin, Anayasa nın 10. maddesindeki Eşitlik ilkesine, Milli Eğitim Bakanlığı İlk Öğretim kurumları Yönetmeliği 6/f maddesinde belirtilen İlköğretim kurumlarında herkese imkan ve fırsat eşitliği sağlanır düzenlemesine, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair sözleşmenin 28. maddesinde belirtilen fırsat eşitliği düzenlemesine aykırı bulunması, işlemin Normlar Hiyerarşisine, hukuka ve hakkaniyete uygun olmaması sebebiyle, gerek kızım, gerekse aynı yaş grubunda ve ilköğretime başlamak zorunda olan diğer çocuklar için, genelgenin dava konusu işlemle ilgili maddesinin iptali yönünde dava açma zorunluluğu doğmuştur. ZARARI ÇOK Milli Eğitim Bakanlığı nın yıllardır okul öncesi eğitimin ne kadar önemli olduğunu ve çocukların mutlak suretle ana sınıfına giderek okula hazırlanması yönünde çalışmalar yaptığına değinen Avukat Bedriye Türk, 2007 yılının ilk 3 ayında doğan, hiç kreşe gitmeyen ve bu yıl devlet okulunun ana sınıfına gitme umudu taşıyan çocukların doğrudan doğruya ilköğretim birinci sınıfa başlamasının çocuk üzerinde telafisi güç ve imkansız zararların ortaya çıkmasına sebep olacağına dikkat çekti. BÜYÜK SORUMLULUK YÜKLENECEK Avukat Türk, kendi kızı gibi birçok çocuğun mağduriyetinin ve eşitsizlik durumunun ortaya çıkacağını ifade ederek, şöyle devam etti: El kasları henüz gelişmemiş okul ortamını tanımayan, okulda yapılan etkinliklerden habersiz olan çocuklar ana sınıfı ile bu eksikliğini giderecekken, birdenbire ilköğretime başlayarak büyük bir sorumluluğa itilmiş olacaklar. 26 gün farkla kızımın ilköğretime başlayacak olması BM Çocuk Haklarına dair sözleşmenin 28. maddesine de aykırılık teşkil edecek. Çocuğumun fiziki ve psikolojik travmalarından en çok etkilenecek kişi de anne olarak benim.

TENEFÜSE ÇIKMAK İÇİN Nuray KAYA Okul servisi bekleyen Mert, Anne, ben daha ne kadar okuyacağım? dediğinde yolun çok başındaydı yani ilkokul birinci sınıf öğrencisiydi. Peki okula neden gidiyorsun Mert? diye sormuştum. Küçük adamın, Tabi ki tenefüslere çıkmak için, yanıtı ders veren nitelikteydi. Tenefüs, o yaştaki her çocuk için oyun demek. Özgür olmak, koşup terlemek, bilyelerin renkli dünyasında gezinmek, saklanbaç oynamak yani çocukça kaygılar duymak demek. Hele çocuğunuz 5.5 yaşındaysa daha çok oyun demek. Çünkü ancak çocukluğunu doyasıya yaşayanlar yarının güçlü bireyleri olabilir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın, okula başlaması tartışılan 60-72 aylık çocuklarda bulunması gereken gelişim özellikleri listesinde "10 saniye tek ayak üzerinde durabilen okula gider" çocuk ancak on dakika dikkatini toplar ve yerinde oturabilir. Okuduğunu anlamayan, anladığını anlatamayan çocukların sistem de kalması, 84 aylık çocukla 60 aylık çocuğun aynı sınıfta ortak eğitim görmesi de mümkün değil. Öz bakıma muhtaç bir çocuğu, sınıf öğretmeni değil ancak okul öncesi öğretmeni yönlendirebilir. Okulların alt yapıları da 5 ve 5.5 yaşındaki çocuğa uygun değildir. Aynı sırayı, aynı tuvaleti, aynı yazı tahtasını 14 yaşındaki çocukla 5 yaşındaki çocuk birlikte kullanması mümkün değildir diyor. Bugünlerde Mert in tenefüs özlemiyle; Sunay Akın ın, Eskiden iki kişi otururduk kapının eşiğine. Şimdi tek sığıyoruz. İnsan büyüdükçe yalnız mı kalıyor ne? sözlerinin içiçe geçmiş halini düşünüyorum. Kapı eşiğinde yanyana büyüyenler şanslı yaklaşımını anlayamayacak yaştalar. Tüm Öğrenci Velileri Derneği (ÖVDER) İzmir Şube Başkanı, eğitimci Orhan Yüce de işin uzmanı diğer eğitimciler ve sağlıkçılar gibi aynı noktaya dikkat çekiyor. Tüm bilimsel değerler, 7 yaşından sonra çocukların el becerilerinin geliştiğini; anlama ve algılamaya başladığını göstermektedir. 5 ve 5.5 yaşındaki çocuklardı. Şimdikiler, mahalle arkadaşıyla kapı eşiklerinde değil boylarından büyük okul sıralarında tanışacak böyle giderse. Küçük adamları zamanından önce büyütmeyelim.

İLERİ TEKNOLOJİNİN EĞİTİM VE ÖĞRETİME ETKİSİ ALİ KÜTÜK Fatih Sultan Mehmet ile Microsoft arasında sizce nasıl bir ilişki kurulabilir. Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Microsoft arasında imzalanan bir protokolle FATİH projesi başlatılmıştır. FATİH Fırsatları Değerlendirme ve Teknolojiyi İyileştirme projesi, eğitimde kullanılan bilgisayar teknolojisinin 1984 den beri ulaştığı en son noktayı göstermektedir. Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde önemli bir yer tutan bilgisayar, internet ve akıllı tahta vazgeçilmez bir ders destek materyali oldu. Bilgisayarın eğitim alanında kullanımı ciddi tartışmalara da neden olmuştur. Bu tartışmalarda ortaya konulan değerleri görmemek bilgisayar, internet, multi medya ve akıllı tahta araçlarını gerektiğinden fazla önemsemek bazı yanlışları da birlikte getirir. Milli Eğitim Bakanlığının başlatmış olduğu FATİH projesi, böyle yanlışlara tamamen açık olduğunu göstermektedir. -Bütün sınıflarımızda ve öğrencilerimizin önünde bilgisayar, projeksiyon, akıllı tahta cihazlarının bulunması çok güzel bir görüntü olarak algılanabilir. Bu cihazlar diğer ders araçlarından farklı olmadığı halde abartılır, öğretmen-öğrenci ve öğrenci-öğrenci ilişkisinden daha fazla öne çıkarılırsa sanıldığından daha fazla sorunlar çıkarabilir. Başbakanın ve Milli Eğitim Bakanının projeyle ilgili açıklamaları konunun pedagojik yönünden çok politik pirim getiren yönüyle ilgilidir. Kara tahtaya veda ediyoruz, Eğitimde fırsat eşitliği sağlıyoruz sloganlarıyla olaya bakış tabiî ki pedagojik bakışı simgelemez. Çünkü bu anlayış kara tahtanın neyi ifade ettiğini, tarihsel gelişimini anlamış, algılamış gözükmemektedir. Kara tahta en eski eğitim araçlarından biridir. Kara tahta harf devriminin simgesidir. Bütün ders araçları gibi günümüze gelene kadar değişikler geçirmiştir. Akıllı tahta da tıpkı kara tahta gibi aynı amaca hizmet etmektedir. Sözel olarak anlatılanların görsel olarak algılanmasını sağlamaya dönük önemli bir ders aracıdır. Akıllı tahta teknolojisi, elbette Kara Tahta nın olumsuzluklarından bir kısmını ortadan kaldırmıştır. -Öğretmenin, ders anlatımı sırasında öğrencilere arkasını dönmesi, -Öğretmen öğrenci etkileşiminin azlığı, -Öğretmen-Öğrenci veya Öğrenci-Öğrenci paylaşımının azlığı, Ancak Akıllı tahta tahtanın kullanımında da bazı olumsuzluklar bulunmaktadır, şöyleki; -Öğrenci daha pasif duruma gelmiştir. -Öğretmen daha etkin hale gelmiştir. -Sadece tahtanın aydınlanması sınıfta yönetimsel sorunlar oluşturmuştur. -İlköğretimin ilk sınıflarında kullanımının ne kadar kolay olduğunun düşünülmesi gerekir. Bu gün Akıllı tahta nın kullanıldığı okullarda öğretimin zenginleştiği, öğrenci başarısına tek başına katkısı olduğu söylenebilir mi? Diğer olumsuzluklar yerinde dururken teknolojik cihazları öne çıkararak ders yapmak öğrenmede ve eğitimde ne kadar etkili acaba? Ayrıca bu cihazların he biri ayrı ayrı para demektir. Velilerden, kullanılması zorunlu, daha iyi olur, diye ikna ederek yeni para toplama gerekçesi olmuştur. Öğrencinin başarısının bu cihazların kullanımıyla tek başına artacağını söylemek,çocukların bulundukları kültürel ortamının etkisini görmemek demektir.bilinmesi gereken bir öğretim aracının etkinliği,aracın kendisinden çok onu kullananlardan kaynaklanır.eğitim sorunlarımızı çözmeye çalışırken Öğretmen ve Öğrenci üzerinden,onların niteliklerinden,kültürlerinden yola çıkmamız gerekmez mi?örneğin sınıflara internet bağlantısı üzerinden,binlerce öğrenciye, yüzlerce sınıfa bir öğretmen ders verebilir.hatta lise düzeyine o kul ortamı gerekmez, öğrenci bilgisayar başında öğrenimini sürdürebilir.bunu uygulay an yüksek öğrenime hazırlık programları, siteleri azda olsa var. Eğitim sistemimizi teknolojik gelişmelere bağlı biçimlendireceksek, okullara Öğretmenlere de gerek kalmayacaktır. Teknolojinin baş döndürücü değişimi, gelişimi eğitimi var eden temel etkenleri görmemizi engelliyor. İnsan ancak insanlarla kurduğu ilişki ile etkileşir, insanlaşır. Yaşama tutunabilir. Çocukların kişilik kazanması, varlığını sürdürebilmesi için gerekli donanımlara sahip olması aile,okul ve sokak ortamında büyümesine büyük ölçüde bağlıdır.ev ortamı TV ve bilgisayarlarla zaten parçalanmış durumda.anne ve babalar kendi dizilerini TV lerden

izlerken çocuk odasında bilgisayarında oyun oynuyor veya kendi TV sini izlemektedir.dünün oyun alanları olan sokaklar çocukları birçok yönden tehdit etmektedir.bu nedenle aileler tarafından yasaklanmış durumdadır.yasaklanmış sokaklardaki davranışlar zaman zaman okula taşmaktadır. Çeşitli taşkın davranışlar görülmektedir. Türkiye 41 OECD ülkesi arasında velilerin eğitime en çok para ayırdığı ülkelerden biridir. Bilgisayar teknolojisi birçok yan ekipmanları içermekte, buda velilerin daha çok para harcamaları demektir. Eğitim sürecinde başarı, ders destek araçlarından çok onu kullanan Öğretmen Öğrenci ilişkisin, sınıf içi etkileşimin, paylaşımın ve rollerin iyi bilinmesine bağlanmalıdır. 4+4+4 İÇİN RAPOR ALMAYIN Bakanlık, 5 yaşındaki çocuğunu ilkokula göndermek istemeyen aileleri rapor açmazında bıraktı. Çocuk Hakları Merkezi, 66 aylık ve daha büyük çocuğunu ilkokula göndermek istemeyen velilerin alacağı raporun bazı çocukların gelişim geriliğine sahiptir şeklinde etiketlenmesine neden olacağını belirtti. Rapor nedeniyle çocuğun yaşamı boyunca engelleme ile karşılaşacağını vurgulayan merkez, Veliler insan haklarına aykırı olan raporu almayı reddetmeli ve süreci idari yargıya taşımalıdır açıklamasını yaptı. Sistemden vazgeçilmeli Eğitime hazır olması gerekenin çocuklar değil, çocukların eğitim ihtiyaçlarına karşılık vermesi gereken eğitim kurumları ve MEB olduğu ifade edilen açıklamada Ancak açıkça görülmektedir ki ne okullar, ne sınıflar, ne öğretmenler ne de müfredat 5 yaşındaki çocukları karşılamaya hazır. Hatanın ceremesini çocuklara ve velilerine çektiren MEB dir. Dönülmez sonuçlar ortaya çıkmadan 4+4+4 ten vazgeçilmelidir denildi. 66 aylık ve daha büyük çocuğunu ilkokula göndermek istemeyen velilerin alacağı rapor, bazı çocukların gelişim geriliğine sahiptir şeklinde damgalanmasına neden olacak. Bu tür bir raporlama, her ne kadar çocukların ilköğretime hazır bulunuşlarını dikkate alıyor gibi görünse de çocuk haklarına aykırı bulunuyor. Çocuk Hakları Merkezi nce yapılan açıklamada, Bir çocuğun erken çocukluk döneminde almış olduğu fiziksel ya da zihinsel olarak okula uygun değildir raporu onun normal olan gelişimsel özelliğini, gerilik olarak tanımlamak anlamına gelir. Bu da çocuğun, sonraki yaşamında gelişimsel geriliğe sahipmiş gibi yeniden önüne gelebilir. Oysa her çocuğun gelişim özelliği farklıdır ve bu farklılıklar hiçbir zaman çocuklar için bir dezavantaj haline dönüşmemelidir denildi. Yargıya gidin Açıklama özetle şöyle: Eğitime hazır olması gereken çocuklar değil, çocukların eğitim ihtiyaçlarına karşılık vermesi gereken eğitim kurumları ve Milli Eğitim Bakanlığı dır.?milli Eğitim Bakanlığı, hatadan dönmenin de erdem olduğunu görüp, geri dönülmez sonuçlar ortaya çıkmadan 4+4+4 sisteminden vazgeçmelidir. Sistemin yanlışları için çocuklar etiketlenmemeli. Velilere de çağrımız şudur: Veliler çocuklarının haklarını gözetmeli; belirtilen şekilde rapor almayı reddetmeli ve süreci idari yargıya taşımalı. Çocuğunuz okul olgunluğuna erişti mi? Bilfen Anaokulları Eğitim Koordinatörü Uzman Mihrap Divrengi, okul çağına gelen çocuğu olan annebabalara şu önerilerde bulundu: Okul çağına gelen çocuğun ceketini giyip çıkarabilecek ve tüm düğmeleri ilikleyip fermuarları çekebilecek durumda olması gerekir. Fermuara bir anahtarlık halkası takıldığında aşağı yukarı çekmesi epeyce kolaylaşacaktır. Eğer çocuk sağı ve solu karıştırıyorsa ondan en çok sevdiği ayağını söylemesi, hatta bu ayağa bir isim vermesi ve bu ayağa giyilen ayakkabıyı işaretlemesi istenebilir. Bağcıklarla başa çıkmayı sağlayacak beceri çocuğa kazandırılmalı. Çocuk okula başladığında tek başına tuvalete gidebiliyor ve sonra da ellerini yıkayabiliyor olmalıdır. Özellikle okulun ilk günlerini anlatan kitaplar, bir fikir edinmesini sağlayacağı için kaygısını azaltır

BİREY VE KİŞİLİK* Bugün artık kişilikten söz ederken yapı sözcüğünün kullanılması bir öncelik hale gelmiştir. Kişilik yapısı kavramı üzerinde her ne kadar anlaşmazlık varsa da, kişiliğin iç yapısındaki geniş ölçüde toplumsal olarak belirlenen alt yapı ile biyolojik olarak belirlenen alt yapı "nın birbirinden ayrılmasının gerektiği şeklindeki düşünce giderek yaygınlaşıyordu. Her kişinin, biyolojik-toplumsal bir özü, bir bireyselliği vardır. Ama toplumsal gelişmenin hem öznesi, hem de ürünü olan kişilik, biyolojik türlerinden tarihsel sürecin yaratıcısına dönüşmüştür. Bu nedenle biyolojik alt yapı ile toplumsal alt yapı yan yana konamaz. Kişilik ve birey kavramlarını özdeş olarak görmek de yanlıştır. Kuşkusuz bireyin gövdesi, salgıbezleri sistemi, fiziksel organizmasının üstünlüğü ve eksiklikleri, gerek ruhsal süreçlerinin işlemesini gerekse özgün ruhsal özelliklerinin biçimlenmesini güçlü biçimde etkiler. Ama bu durum, o bireyin kişiliğinin belli bir alt yapısının biyolojiye ayrıldığı anlamına gelmez. bireyin kişiliğine giren biyolojik özellikler, toplumsal hale gelir ya da toplumsal olanın içinde çözülür. Birey,insan topluluğunun tekil bir temsilcisi orak kullanılmaktadır. Kişilik, bireyin bir bütün olarak topluma katılımını niteler. Kişilik ve birey bir bütün oluşturur ama özdeş değillerdir. Kişilik her şeyden önce öteki insanlardan ayrılan yönleriyle kendini gösterir. Kişilik üç yönlü incelenebilir. Birinci yön, Kendi biricik ve ayırıcı özelliklerini içinde taşıyan birey, evrensel olanla özdeş olmadığı için vardır ve kişiliğini, evrensel olanın içinde erimesiyle ortaya koymaktadır. Bir kişilik olarak birey, etkinliğin içindeyken adeta doğuştan getirdiği ya da sonradan düzenlenmiş sınırlamaların engellerini açmıştır. İkinci yön, kişiler arası ilişkiler dünyası, kişilik kavramının kişiliğin belirlendiği ve var olduğu alana göre algılanmasıdır. Bu kavram iki bireyin, bir grubun ya da topluluğun katıldığı, her bir bireyin kişiliğini taşıyan güncel süreçlerden oluşur. Buradan şu sonuç çıkar: Kişilik adeta bireyin A.V.PETROVSKİ bedensel varlığından farklı, özgül bir varlık edinmiş olur. Üçüncü yön, Birey, kendisiyle her hangi bir şekilde ilişkisi olan kişilere etkinliği aktaran özne olarak hareket eder. Kişiliği, içsel nitelikleri sayılan en önemli özellikleri, yalnızca bireyin kendisinde değil, aynı zamanda öteki kişiler de de aranmalıdır. Kişinin kişiliğinde, gerek zihinsel, gerek duygusal alanda görülen etkin değişiklikler ve amaçlarda gözlenen farklılaşmalar olarak tanımlanır. Birey bu katkıları ve değişiklikleri ortak etkinliğe olan katılımı ve kendi etkinliğiyle oluşturur. Bu bir çeşit benliğin başkalarında devam etmesi dir. İşte, bu en önemli özellik, öteki kişilerin içinde ikinci ve canlı bir yaşam kazanmak ve onları, sonuç alıcı değişikliklere yol açacak şekilde etkilemek olmalıdır. Bireyin kişiliğ i öznenin gövdesi içine indirgenememekte ve başka kişilerin içinde de devam etmektedir. Yani, bireyin ölümü ile kişilik bütünüyle yok olmaz. Puşkin in şu dizeleri bunu en güzel açıklayan örneklerden biridir. Tümden ölecek değilim Taşıdığım onur sürecek, Şanlı ateşi şiirin Parladığı sürece tek bir meşalede. Kişilik başkalarını değiştirerek kendisini de değiştirir. Başkaları yolu ile kendi kendimiz oluruz Kişilik özellikleri yetersiz bir kişi, katı bir ortamı deldiğinde, yararlı ya da zararlı hiçbir değişikliğe yol açmayan varsayımsal bir parçacığa, nötrona benzetilebilir. Kişiliksizlik, başka kişilere aldırmayan bireyin özelliğidir. Kişiliğin gelişmesini sağlayacak en iyi olanaklar bireye ancak bir topluluk içinde etkin yeri ile sağlanabilir. Önemli görülen birçok bireysel özellik, eğer etkinliğin temel biçimlerinde yani belli bir grubun ilişkiler sistemi içinde ortaya konmazsa kişiliğin örneğin bir önderin kişisizliğinin değerlendirilmesinde, önemsiz hale gelmektedir. Bir kişilik kavramının ortaya çıkışının kimi önkoşullarını sağlayan dört bakış açısını söyleyebiliriz. 1-Bireyin etkinliği, düşüncesidir.

2- Kişinin ruhsal dünyasında temel özelliği, yönlendirebilirlik niteliğidir. 3- Toplumsal ilişkilerin içselleştirilmesi ve bunun iletişim süreci ile başarılması. 4-Kişiliğin kendisi için haline gelmesi kendi içinde nelerin bulunduğuna göre ve başkalarına neleri sunulduğuna göre gerçekleşir. Bir İnsan ancak kendisi ve kendi etkinliğini başkalarıyla alışverişe soktuğunda kendi kendisini bir kişi olarak keşfeder. Kişiliği geliştirme gereksinim ve becerisi Kişilik, bireyin düzenli bir niteliğidir. Bireyde oluşan kişilik olgusunun etkinlik içinde zorunlu doğuş ve yenilenişinin hangi toplumsal gelişme düzeyinde olduğunu değerlendirmek gerekir. Tanrının seçkinleri olarak yöneten hükümdarların düşünsel imgesinin sürmesine ve güçlenmesine yol açan ve mülkiyete ve eşitsizliğe dayalı bir toplumsal yapı ile, emeğin ve değerlerin toplumsal bölüşümü ne dayalı bir toplumsal yapıda gereksinimler farklıdır. İnsan etkinliğinin ana kaynağı gereksinimler olmuştur. kendi gereksinimlerin den birini ya da ötekini gözetmeyen hiç kimse bir şey yapmaz.(k.marx) Kişiliğin gelişimine duyulan bu gereksinim, en başta dinsel biçim olmak üzere çeşitli ideolojik biçimlere bürünmüştür. Toplumdaki egemen sınıflara tümden dünya nimetleri sağlanırken, ezilenlere öteki dünya bir başka değişle bütünüyle kişilikten arındırılmış bir ruhun sonsuzluğu sunuluyor. Birey, kişiliğini kurma gereksiniminin kapsamını, nesnel yönden biçimlendirir. Bu sürecin öznel yönü ise, kazanmaya yönelik güdüler, ilgi, ün, arkadaşlık, saygı ve öncülük gibi isteklerle kendini gösterir. Kişilik kazanımının toplumsal yönden ne denli gerekli olduğu açıktır. Bu olmazsa güven azalır, ortadan kalkar. Karşılıklı güven olmadan işbirliğinde başarılı olmak çok zordur. Güven, kişiler ya da kuşaklar arasında çok içten bir bağdır. Kişiliği geliştirmeye duyulan toplumsal gereksinim, doğal olarak özgül bir tarihsel biçim içinde bulunur ve sınıfsal bir içeriğe sahiptir. Kapitalist toplum yapısında, ancak egemen sınıf üyelerinin gereksinimleri tam olarak karşılanır. Çalışanların gereksinimlerini karşılama yöntemleri her türlü araçlarla engellenmektedir. Burada önemli bir nokta var: sömürüye ve eşitsizliğe dayalı toplumlarda emeğin nitelikleri bir yabancılaşmayla karşı karşıyadır. Bireyin kişilik - ötesi bozulmuş biçimleri almasına yol açar. Kişi, kendisini öteki kişilerde yansıtacak etkinliğe dayalı yollar arayarak başkalarının içinde yaşmak ister. K işinin kendi varlığını başkalarıyla paylaşması demek olan iletişimin özü, yalnızca bilgi değişimine ya da iletişim edimlerine indirgenemez. Kişilik geliştirme, kişilikleşmeye duyulan gereksinim, bireyin toplumdaki karşılıklı ilişkiler sistemine etkin biçimde katılmasını sağlar. Aynı zamanda, bir yandan toplumdaki işbölümünün neden olduğu toplumsal bağlar, öte yandan da bireyin istencinden bağımsız olarak, nesnel biçimde ortaya çıkan toplumsal ilişkiler bu etkin katılmayı biçimlendirir. Kişiliğin geliştirilmesi için tek etkin yöntem, temel yol etkinlikte bulunmaktır. Kişi ancak etkinliği ile başka kişilerin içinde kendini sürdürebilir. İnsan üretebilmek için öteki insanlarla birlikte olmalıdır. İlişki kurma eylemlerini gerçekleştirme, kişilik geliştirme yeteneğine göre ortaya çıkmaktadır. Bütün ötekiler gibi yetenek de her şeyden özel ve bir ölçüde bireyseldir. Kişinin çevresindekilerden olan farkını oluşturan bu yetenek, kişinin biricikliğini, farklılığını ve benzemezliğini ortaya koyar. Bu yeteneğin insan yaşamında dramatik etkisi, dış durumlar ve dış koşullara bağlı olaraksınıfsal olarak- değişir. ben kendi başıma iyiyim, ben sana dokunmuyorum, sen de bana dokunma, ben uyanık bir bireyim, sen kendini benimle karşılaştırma gibi yaklaşımlar sergileyen bir kişi, kişiliğini yitirecektir. Kişi kendi benliğini vurguladıkça başkalarının gözünde bireyselliğini yitirmeye başlar. Kişinin bu biyolojik yönelimi toplumsal yönelimini yok eder. İnsan davranışının biyolojik yönelimli olarak açıklanması ve insanın toplumsal özünün gözden kaçırılması bugün dünyayı kendi çıkarları için talan edenlerin ana felsefeleridir. Toplumsal güdünün temelini, soyoluş ve bireyoluşun karanlık geçitlerinde ya da ruhun gizemli derinliklerinde değil, tersine karşılıklı gündelik ilişkilerde, insan etkinliğinde, bireyin toplumsal yaşamında aramalıdır. * dindar ve kindar anlayışla ve itaatkar bir nesil yetiştirme istemiyle düzenlenen eğitim sisteminden neyin amaçladığının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlar düşüncesi ile, yıllar önce A.V.PETROVSKİ nin yazdığı TOPLULUK VE BİREY adlı kitabından alınmıştır.

2012-2013 Eğitim-öğretim yılından başlayarak uygulamaya konulan ve kısa adı, eğitimde 4+4+4 denilen sistemin, çıkartılması gibi uygulaması da sorunlu oluyor. Çıkartılan yasa ile ilgili uygulamaları içeren 09/05/2012 tarihli genelgede; 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinden merkezi olarak yapılacaktır hükmü ile çocuklarımızın geçte olsa kaydı yapıldı. (hatta 60 aylık çocukların da kayıtları geçici kaydı ile yapıldı.) Şimdi bu kayıtlar, okullarda asıl kayıtlara dönüştürülüyor. Okullara gelen velilerden, okul yönetimi ve okul aile birliği kayıt dışı ve yasal olmayan istemlerde bulunuyorlar. Bakanın kayıtlar döneminde bağış dahi olsa para alınmayacak açıklamasına karşı, top top kağıtlar, çok miktarlarda zarflar, dosyalar, pullar vs isteniyor. Banka hesap numaraları veriliyor. Makbuzu sonra kesilmek üzere paralar alınıyor. Bu yasal ve ahlaki olmayan uygulamalara okul müdürleri fırsat vermemelidirler. Okulların ihtiyacı varsa (ki var) bakanlıktan istemesini bilmelidirler. 66 aylık çocuğunu bu yıl okula göndermek istemeyen veliden heyet raporu isteyen bakanlık, 60 aylık çocuğunu okula göndermek isteyen velinin dilekçesini yeterli buluyor. Bu bir çelişki ve zorlamadır. Bilimsel araştırmalar ilkokula başlama yaşının 72 aydan öncesini kabul etmemektedir. Bilimsel ve pedagojik değerlerin öngördüğü biçimde yapılmalı ve 72 aydan önce doğumluların BU BÖYLE GİTMEZ! İZMİR ŞUBE BASIN AÇIKLAMASI kaydın da okul müdürleri velileri zorlamamalıdırlar. Çünkü; Bilimsel araştırmalara göre, 7-11 yaş somut işlemler, 12 yaş üstü ise soyut işlemler dönemi olarak kabul edilmektedir. Henüz okul öncesi eğitim çağında olan 60-72 ay arasındaki çocuklarımızın ilköğretim kurumlarına öğrenci olarak kaydedilmesi, hem bu çağ nüfusunu oluşturan çocuklarımız, hem bu çocuklara eğitim ve öğretim verecek öğretmenlerimiz, hem de eğitim kurumlarımız açısından ciddi sorunlar doğuracaktır. Bakanlık bu uygulaması ile okul öncesi eğitimden kurtulmak istiyorsa, Şunu bilmelidir; Çocuklarımız üstünde deneme yapılacak yaratıklar değildir. Genelgeyle, 60-66 ay arasındaki çocuklar, yani beş yaşındaki çocuklar da ilköğretim 1. Sınıfına kayıt edilebilecektir. Yani aynı sınıfta 60 ve 80 aylık çocuklar olacak. Öz bakıma ihtiyacı olan çocuklarla, alt yapısı hazır olan çocuklara öğretmen nasıl bir uygulama yapacak, sınıf öğretmenleri böyle bir eğitim aldılar mı? 9 yaşında, iyiyi, kötüyü, doğruyu yanlışı ayırt etme gücüne sahip olmayan, dolayısıyla tercih seçeneği olamayacak çocukların, büyük ölçüde ailenin ve belki de daha doğru bir anlatımla ülkedeki politik iklimin etkisinde kalarak belirli bir mesleği yapmaya, yani imam ve hatip olmaya zorlanması, milli eğitimin genel amaçları arasında yer alan çocuklarımızın; beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirme amacına hizmet etmeyeceği açıktır. İlgi kanunun 3.maddesinde; ilköğretim kurumlarının ilkokul ve ortaokul olarak bağımsız okullar halinde kurulması esastır. Ancak imkan ve şartlara göre birlikte de kurulabilir Okulların fiziki ortamları, öğrencilerin gelişim özellikleri dikkate alınarak düzenlenecektir. İmam hatip ortaokullarının bağımsız ortaokullar olarak kurulmasına öncelik verilecek, bunun mümkün olmadığı

Sayın Başkan, Yeni öğretim yılının başlamasının yaklaştığı bugünlerde; 4+4+4 adıyla topluma kurulan tuzak, öğretmenlerimizin mağduriyetleri yananda veli ve öğrencilerimizi de belirsizlik kuşkusu ve kaygısına düşürdü. Yerelde ve merkez de yapılacak etkinl iklerde veli katılımının hem öğretmen mücadelesine güç katacağı hem de doğrudan etkilenen kesim olarak velilerin farkındalıklarının gelişeceği hepimizin bildiği bir gerçektir. Bu nedenle gerek toplumsal duyarlık oluşturma ön çalışmalarında gerekse merkez mitingine katılma çabalarında velilerin özendirilmesi, katılımlarının kolaylaştırılmasını sağlama konusunda yardımlarınıza gereksinmemiz vardır. Özellikle ÖV-DER şubelerinin bulunduğu yerleşim birimlerinde kendi olanakları ile merkeze ulaşma koşulları yok. Oralarda örgütsel dayanışmanın geliştirilmesini ve olabildiğince katılımın sağlanmasını saygıyla anımsatır, çalışmalarınızda başarılar dileriz. 26.08.2012 ÖV-DER Genel Yönetim Kurulu NOT: Eğitimsen genel merkezine 15 eylül eylemi için yazılan yazı

"4+4+4 EĞİTİM SİSTEMİ OKULLARDA HIRSIZLIĞI ARTIRABİLİR Davut ŞENYÜREK Psikolog 4+4+4 eğitim sistemine göre okula başlayacak olan 66 aylık çocuklarda mülkiyet kavramı henüz gelişmeyeceği için, toplumda hırsızlık olarak adlandırılacak davranışlar ortaya çıkabilir 4+4+4 eğitim sisteminin, çocukların 66 aylıkken okula başlama yaşını zorunlu tutması açısından birtakım sakıncalar doğurabilir. Bu yaştaki çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerinin okula başlamak için elverişli olmasına rağmen, duygusal gelişimlerini henüz tamamlamamış olacaklarından sıkıntı yaşayabilecekler. 66 ayda çocuk akranlarına göre zihinsel gelişimini tamamlamış olabilir, hatta onlardan üstte de olabilir. Fiziksel gelişimini de tamamlamış olabilir ama duygusal gelişimini tamamlaması çok zor. Bu anlamda bir sıkıntı yaşayacaktır. Kendini ifade etme ve mülkiyet kavramının gelişmesi gibi konularda zorlanacaktır. Çocuk bu yaşta henüz, 'benim kalemim, benim masam, benim dolabım' demeyi belki öğrenemeyebilir. Bu dönemde çocuğu okula gönderdiğimizde arkadaşının kalemini, çantasını seviyorsa alır. Biz buna hırsızlık demiş olacağız ama çocuk mülkiyet kavramını geliştiremediği için bunu yapıyor. Yani bilinçli yapılan bir davranış değil. İhtiyaç ya da hastalık anlamında kleptomanı değil. Bu sadece bu dönemin getireceği bir sorundur. "YAŞ FARKI ORTADAN KALKMAYACAK" Bu yaştaki çocukların, sistemin uygulandığı ilk yıl, üst yaş gruplarıyla aynı sınıf içerisinde olacakları için psikolojik bakımdan ezilebilecekler. 4+4+4 eğitim sisteminin mantığı, 8'inci ve 5'inci sınıf öğrencisinin aynı koridorda olmaması gerektiği. Bu yaş farkı öğrencinin ezilmesine, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmasına neden oluyor diye 4+4+4'te bunu ayırdık ama bu yıl 7 buçuk yaşında okula giden öğrenciler var. Seneye bu öğrenciler 8 buçuk yaşında olacak. Biz de bu yıl 5 buçuk yaşında bir öğrenciyi okula alacağız. Hatta velisinin isteği olursa 5 yaşında bile alacağız. Bu durumda zaten 3 buçuk yaşı korumuş olacağız. İkisi de aynı ortamda olacak. Bu sistemle hedeflenen şeye aslında ulaşılmamış olduğunu da gösteriyor. Belki bir kademeli geçiş olabilirdi, yani ilk başta 6 buçuk yaş, 6 yaş, giderek aşağı çekilerek, bu 4 yıla yayılıp kademeli bir şekilde 5 buçuk yaşına alınabilirdi. Ama şu an itibarıyla o yaş farkını korumuş olacağız Öğrencilerin bu dönemde öğrenmeden ziyade kurallara uyumla ilgili problem yaşayacaklardır. Bu dönemde okuma yazma öğretilmeyecek ama öğretmen sınıfa girdiğinde ayağa kalkması gerektiği, tuvalete gitmek için izin alması gerektiği, başkalarının eşyasını almaması gerektiği gibi bazı kurallar olacak. Öğrencinin bu anlamda da zorlanacağını düşünüyorum. "ÖĞRETMENLER DE ZORLANACAK" 4+4+4 eğitim sisteminde öğretmenlerin de zorlanacağını kaydetti. Birinci sınıflarda yaş oranı küçülmesine rağmen, sınıf öğretmenlerinin bu yaşa yönelik eğitim almadılar. Sınıfa giren öğretmen bir sınıf öğretmeni, ana sınıfı öğretmeni değil. 4 ay boyunca çocuğa ne tür bir eğitim verebilir? Yani bu sadece oyalamamı olacak, çocuğu orada fiziksel olarak bulundurmak mı olacak? O zaman öğretmen bunu nasıl sağlayacak? Eğer oyun oynatamayacak, toplu etkinlik yaptıramayacaksa ki branşı gereği buna yatkın değil çünkü ana sınıfı öğretmeni değil, o zaman baskıyla öğrenciyi sınıfta tutmaya çalışacak, ki bu da 5 buçuk yaşındaki bir çocuğun gelişimi açısından olumlu olmayacaktır.

UZUN MESAFE Dr. Zeki Gül Bir soru: Tütün endüstrisi dünyada sivil kurumlara neden hibe yardımı yapar? Milyonlarca insanın ölümünden sorumlu sigara üreticileri nasıl oluyor da hayırsever kesiliyorlar bir anda. Şimdi one minüte ülkesinde sıkı durun. Tütün sektörünün dünyada yaptığı toplam hibe yardımlarının dörtte biri bizim ülkede imiş. Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu yaptığı açıklamada şöyle diyor: Bu durumun tarafımızca kabullenilmesi olanaklı değildir. Dernek haklı duyarlılığını Dünya Sağlık Örgütü nün bu yıl belirlediği tema ile uyumlu: Tütün Endüstrisi Müdahalesi Bilindiği üzere 1987 yılından itibaren Dünya Sağlık Örgütü her yılın 31 Mayıs gününü Sigarasız Dünya Günü olarak kabul etmişti. Bizde Dumansız Hava Sahası olarak başlayan süreç devam ediyor. Artıları olmakla birlikte sürece dair riskleri paylaşmak önemli. Öyle bir sektör ki hastalık ve ölüm tacirliğine eşdeğer. Hal böyle iken her kürtaj bir cinayettir diyen başbakanın hükümeti döneminde yargılanan tek bir sigara endüstrisi sorumlusu yok. Demek ki mesele ne kürtaj, ne cinayet, ne de etik! Kürtaj meselesinde de sigara başlığında da hükümetin tercihini piyasa belirliyor. Sigara tekellerine cinayete teşebbüsten dokunamayan hükümet sorunun mağdurlarından sigara tiryakilerine para cezasının ucunu açmış gidiyor. Sigara içmek yasaktır ilanlarının hepimizi ihbara davet ettiği ülkede sıkıysa sigara patronlarını ihbar edin. Toraks Derneği hepimiz adına soruyor: Gerçekten de dünyada yirmi birinci yüzyılda bir milyar insanı öldüreceği öngörülen bu malın serbestçe satışına halen neden izin verildiği tarafımızca anlaşılabilir değildir. Dünyada gelişen tütün karşıtlığına rağmen tütün ürünlerini satmak hâlâ kazançlı bir iş. 2010 Yılında tütün endüstrisinin yıllık cirosu 346, kazancı ise 35 milyar dolara ulaşmıştır. Yani tütün endüstrisinin ekonomik gücü Suudi Arabistan, Venezuella, Polonya ve İsveç ülkelerinin Gayri Safi Yurt İçi Milli Hasıla Geliri kadar. Fazla söze ne gerek; değil mi? TÜTÜN ENDÜSTRİSİ HALKIN DÜŞMANI Sigarasız Dünya Günü nedeni ile Toraks Derneği bir açıklama yapmıştı. Paylaşmak istedim: Tütün endüstrisi kazancının azalmaması için bir takım stratejiler uygulayarak ülkelerin tütün kontrolü politikalarını etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Bu stratejiler arasında; ukazancını azaltmayacak kimi düzenleme ve kısıtlamaları kabul etmek ve destekler görünmek ya da kendi yararına kullanmak *Ülkelerde hayata geçirilen uygulamaları hukuk yoluyla engellemeye çalışmak *Ülkelerin gümrük idareleri ile birlikte çalışmak ve gümrük memurlarına kaçakçılık ile ilgili eğitim vermek ve kendi çıkarları doğrultusunda etkilemeye çalışmak *Kamusal alanda karar yetkisini elinde tutan ve/veya topluma örnek model oluşturan kişileri kendi çıkarları doğrultusunda siyasi ve/veya ekonomik baskı altına almak *Hayırseverlik adı altında gerçekleştirdiği kurumsal sorumluluk projeleri aracılılığıyla toplumsal meşruiyet ve onay sağlamak *Tütün ürünlerinin kullanımının yol açabileceği zararın çeşitli yollarla azaltılabileceğine dair politika yapmak ve bu yolla ürünlerinin süregenliğini sağlamak *Tütün ürünlerine karşı çıkan kişi ve/veya yapıları sindirmek, yıldırmak, tehdit etmek sayılabilir. Denebilir ki Türkiye günümüzde uyandı; aldığı önlemlerde tütün kontrolü alanında yol katetti. Bu noktada dernek bizi uyarıyor; aman ha! Tütün endüstrisinin bugün itibariyle Türkiye nin de içerisinde bulunduğu pek çok ülkede afet yardımı, eğitim, açlık, yoksulluk ve kırsal alanda yaşam koşulları başlıklarında çeşitli kurumsal sorumluluk projeleri adı altında toplumsal meşruiyetini korumaya çalıştığını görmekteyiz. Türk Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu olarak tütün endüstrisinin yapabileceği en büyük kurumsal sorumluluk projesi nin ölüm ve hastalık satmaktan vazgeçerek kendi üretimini sonlandırması olduğuna inanıyoruz. Satılık hastalıklar çağında tütün endüstrisinin oyunları bitmez. Sigara ile mücadelenin bu

kadar yoğunlaşmasında asıl aktörü anmadan geleceği anlamak zor. Gözden kaçan bir ayrıntı özel sigorta şirketlerinin sigaraya dair itirazları. Dünyada sağlık ve silah sektörünün de önünde giden sermaye birikimi ile sigortacılık sektörü düğmeye basmasaydı bizlere dumansız hava sahası hayal olurdu diyebiliriz Sigortacılık. sektörü insan sevdasından değil, kârını azalttığı için sigara endüstrisine örtülü savaş açtı. Öyle ya; sigara kalp hastalıklarından beyin felcine nice hastalıkta tetikleyici rolü ile sağlık harcamalarını artırıyordu. Sağlıcakla kalın, sigaradan uzak durun KURAN- I KERİM DERSİNE AYAR Sinan TARTANOĞLU Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), seçmeli ders için 10 öğrenci koşulu nedeniyle Kuranıkerim dersinde sayı yetersizliği olasılığına karşı toplama sınıf formülünü geliştirdi. Formüle göre, 8. sınıf öğrencisi ile 5. sınıf öğrencisi seviyelerine göre aynı sınıfta Kuran dersi alabilecek, böylece 10 öğrenci koşulu da aşılmış olacak. Ayrıca Din, Ahlak ve Değerler grubundaki tüm seçmeli dersler aynı gün içinde toplanabilecek. MEB, 2012-2013 eğitim öğretim döneminden itibaren 1. ve 5. sınıflardan başlamak üzere kademeli olarak uygulanacak olan İlkokul ve Ortaokul Haftalık Ders Çizelgesi ni yayımladı. Çizelgeye göre bir ortaokul öğrencisi, Kuranıkerim seçmeli dersini, ilk kez 8. sınıfta alabileceği gibi beşinci sınıftan itibaren sürekli olarak da seçebilecek. Farklı sınıf düzeylerinde olup seçtikleri ders açısından aynı seviyede olan öğrencilerden seçmeli ders grubu oluşturulacak. MEB Talim ve Terbiye Kurulu nun bu durumla ile ilgili açıklamasına göre, Bir öğrenci Kuranıkerim dersini ilk kez yedinci sınıfta alıyorsa ve henüz başlangıç seviyesinde ise bu dersi 5., 6. ve 8. sınıfta olan ve başlangıç seviyesinde okuyan öğrencilerle birlikte alabilecek. Bir okulda seçmeli dersin açılabilmesi için en az 10 öğrencinin bu dersi seçmiş olması gerekiyor. Bakanlık, tüm sınıf öğrencilerinin aynı sınıfta Kuranıkerim dersi alabilmesini sağlayarak, 10 öğrencinin toplanmaması olasılığının da önüne geçmiş olacak. Seviye tespiti Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Seçmeli derslerin tüm sınıflarda alınabileceğini, eğer 8. sınıfta okuyan bir öğrenci bu seçmeli dersi almak istiyorsa, onun için de seviye tespit sınavı yapılacağını ve seviyesine uygun öğrencilerle birlikte dersi alabileceğini açıklamıştı. Daha önce Kuran kursuna gitmiş bir öğrencinin bilgisinin de ölçülebileceği seviye tespit sınavı için hazırlıkların henüz başlamadığı öğrenildi.

UZUN MESAFE Dr. Zeki Gül Bir soru: Tütün endüstrisi dünyada sivil kurumlara neden hibe yardımı yapar? Milyonlarca insanın ölümünden sorumlu sigara üreticileri nasıl oluyor da hayırsever kesiliyorlar bir anda. Şimdi one minüte ülkesinde sıkı durun. Tütün sektörünün dünyada yaptığı toplam hibe yardımlarının dörtte biri bizim ülkede imiş. Toraks Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu yaptığı açıklamada şöyle diyor: Bu durumun tarafımızca kabullenilmesi olanaklı değildir. Dernek haklı duyarlılığını Dünya Sağlık Örgütü nün bu yıl belirlediği tema ile uyumlu: Tütün Endüstrisi Müdahalesi Bilindiği üzere 1987 yılından itibaren Dünya Sağlık Örgütü her yılın 31 Mayıs gününü Sigarasız Dünya Günü olarak kabul etmişti. Bizde Dumansız Hava Sahası olarak başlayan süreç devam ediyor. Artıları olmakla birlikte sürece dair riskleri paylaşmak önemli. Öyle bir sektör ki hastalık ve ölüm tacirliğine eşdeğer. Hal böyle iken her kürtaj bir cinayettir diyen başbakanın hükümeti döneminde yargılanan tek bir sigara endüstrisi sorumlusu yok. Demek ki mesele ne kürtaj, ne cinayet, ne de etik! Kürtaj meselesinde de sigara başlığında da hükümetin tercihini piyasa belirliyor. Sigara tekellerine cinayete teşebbüsten dokunamayan hükümet sorunun mağdurlarından sigara tiryakilerine para cezasının ucunu açmış gidiyor. Sigara içmek yasaktır ilanlarının hepimizi ihbara davet ettiği ülkede sıkıysa sigara patronlarını ihbar edin. Toraks Derneği hepimiz adına soruyor: Gerçekten de dünyada yirmi birinci yüzyılda bir milyar insanı öldüreceği öngörülen bu malın serbestçe satışına halen neden izin verildiği tarafımızca anlaşılabilir değildir. Dünyada gelişen tütün karşıtlığına rağmen tütün ürünlerini satmak hâlâ kazançlı bir iş. 2010 Yılında tütün endüstrisinin yıllık cirosu 346, kazancı ise 35 milyar dolara ulaşmıştır. Yani tütün endüstrisinin ekonomik gücü Suudi Arabistan, Venezuella, Polonya ve İsveç ülkelerinin Gayri Safi Yurt İçi Milli Hasıla Geliri kadar. Fazla söze ne gerek; değil mi? TÜTÜN ENDÜSTRİSİ HALKIN DÜŞMANI Sigarasız Dünya Günü nedeni ile Toraks Derneği bir açıklama yapmıştı. Paylaşmak istedim: Tütün endüstrisi kazancının azalmaması için bir takım stratejiler uygulayarak ülkelerin tütün kontrolü politikalarını etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Bu stratejiler arasında; ukazancını azaltmayacak kimi düzenleme ve kısıtlamaları kabul etmek ve destekler görünmek ya da kendi yararına kullanmak *Ülkelerde hayata geçirilen uygulamaları hukuk yoluyla engellemeye çalışmak *Ülkelerin gümrük idareleri ile birlikte çalışmak ve gümrük memurlarına kaçakçılık ile ilgili eğitim vermek ve kendi çıkarları doğrultusunda etkilemeye çalışmak *Kamusal alanda karar yetkisini elinde tutan ve/veya topluma örnek model oluşturan kişileri kendi çıkarları doğrultusunda siyasi ve/veya ekonomik baskı altına almak *Hayırseverlik adı altında gerçekleştirdiği kurumsal sorumluluk projeleri aracılılığıyla toplumsal meşruiyet ve onay sağlamak *Tütün ürünlerinin kullanımının yol açabileceği zararın çeşitli yollarla azaltılabileceğine dair politika yapmak ve bu yolla ürünlerinin süregenliğini sağlamak *Tütün ürünlerine karşı çıkan kişi ve/veya yapıları sindirmek, yıldırmak, tehdit etmek sayılabilir. Denebilir ki Türkiye günümüzde uyandı; aldığı önlemlerde tütün kontrolü alanında yol katetti. Bu noktada dernek bizi uyarıyor; aman ha! Tütün endüstrisinin bugün itibariyle