ÇEVRE STANDARTLARINI KARŞILAMAK VERGİ ÖDEMEK VE GÜMRÜK BİRLİĞİNDEN İSTİFADE ETMEK

Benzer belgeler
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

YATAY (1) NO. MEVZUAT NO MEVZUAT ADI Aarhus Sözleşmesi Espoo Sözleşmesi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, AB SÜRECİ VE ÇEVRE

EK 4 AVRUPA BĐRLĐĞĐ MÜKTESEBATININ ÜSTLENĐLMESĐNE ĐLĐŞKĐN TÜRKĐYE ULUSAL PROGRAMI KAPSAMINDA TEMĐZ (SÜRDÜRÜLEBĐLĐR) ÜRETĐM ĐLE ĐLGĐLĐ UYUM ÇALIŞMALARI

AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE FASLI MÜZAKERE SÜRECİ

TÜRKİYE ÇEVRE POLİTİKASINA ÖNEMLİ BİR DESTEK: AVRUPA BİRLİĞİ DESTEKLİ PROJELER

AB Çevre Müktesebatı Semineri AB Çevre Politikaları ve Gelişmeler

AB ÇEVRE POLİTİKALARI. Prof.Dr. Günay Erpul Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ABD Dışkapı - Ankara

Türkiye de Ulusal Politikalar ve Endüstriyel Simbiyoz

SERA GAZI EMİSYONU HAKAN KARAGÖZ

Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği 25 Kasım 2014 tarihli ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Türkiye de Stratejik Çevresel Değerlendirme: İhtiyaçlar, Zorluklar ve Fırsatlar

Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifinin Türkiye de Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi

ÇEV 455 Tehlikeli Atık Yönetimi

AB ve Türkiye Sivil Toplum Diyaloğu - IV Tüketicinin ve Sağlığın Korunması Hibe Programı

Ülkemizde 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde birçok hüküm, ilgili AB Direktifi ile uyumludur.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI. AB nin Çevre Politikası ve ÇEVRE FASLI

AVRUPA BİRLİĞİ TARAFINDAN FİNANSE EDİLEN PROJE LİSTESİ

Atık Yönetimi Mevzuatı ve Yeni Uygulamalar. Oğuzhan AKINÇ Kimya Yüksek Mühendisi

Minamata Sözleşmesi Türkiye de Ön Değerlendirme Projesi. Bursev DOĞAN ARTUKOĞLU Ankara

Güney Akım Açık Deniz Boru Hattı Türkiye Bölümü

Temiz Üretim Süreçlerine Geçişte Hibe Programlarının KOBİ lere Katkısı. Ertuğrul Ayrancı Doğu Marmara Kalkınma Ajansı

Atık Yönetiminde Ulusal Mevzuat ve Avrupa Birliği Uyum Çalışmaları. Betül DOĞRU Şube Müdürü

Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği 25 Kasım 2014 tarihli ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü. ENOFİS 05 Şubat 2009

AB Çevre Mevzuatı Rıfat Ünal Sayman REC Türkiye Direktör Yrd.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

İÇİNDEKİLER İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...VII BİRİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ...IX İÇİNDEKİLER...XI KISALTMALAR...XXI

GIDA GÜVENCESİ-GIDA GÜVENLİĞİ

6- REKABET POLİTİKASI

HAVA YÖNETİMİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. Emisyon Kontrolünün Geliştirilmesi Projesi

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

İSG için Uluslararası İşbirliğinde ILO Araçları ve Rolü ILO Türkiye Ofisi

Öncelikli Kimyasallar Yönetimi Şube Müdürlüğü Faaliyetler ve KOK Projesi

ENERJİ-ÇEVRE ETKİLEŞİMİ VE ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLER SELVA TÜZÜNER ELEKTRİK ÜRETİM A.Ş. (EÜAŞ) GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ÇEVRE SEKTÖRÜ. Türkiye nin i Avrupa Birliği ne üyelik başvurusu. Katılım Ortaklığı Belgesi nin kabulü Yılı Ulusal Programı nın hazırlanması

SANAYİ ve ÇEVRE YÖNETİMİ

TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ TÜRKİYE KİMYA SANAYİ MECLİSİ 2015 YILI FAALİYET RAPORU

TMMOB PEYZAJ MiMARLARI ODASI

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EYLEM PLANINDA SU

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

AVRUPA BİRLİĞİ SU ÇERÇEVE DİREKTİFİ VE BU ALANDA TÜRKİYE DE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR

AKDENİZ EYLEM PLANI SEKRETARYASI (AEP)

Sera Gazlarının İzlenmesi ve Emisyon Ticareti. Politika ve Strateji Geliştirme. Ozon Tabakasının Korunması. İklim Değişikliği Uyum

TELKO ENERJİ ÜRETİM TURİZM SAN. ve TİC. A.Ş. EDİNCİK BİYOGAZ PROJESİ PROJE BİLGİ NOTU

AB SÜRECİNDE. SANAYİ ve ÇEVRE YÖNETİMİ

Proje Faaliyetleri ve Beklenen Çıktılar

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

İlimizde özellikle 1993 yılında zaman zaman ciddi boyutlara ulaşan hava kirliliği nedeniyle bir dizi önlemler alınmıştır. Bu çalışmaların başında;

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

GÜNEY EGE BÖLGE PLANI

2001 yılında Marakeş te gerçekleştirilen 7.Taraflar Konferansında (COP.7),

ULUSLAR ARASI KARBON PİYASASI

ISSAI UYGULAMA GİRİŞİMİ 3i Programı

Kirlenmiş Saha Temizleme ve İzleme Teknik Rehberi Prof. Dr. Kahraman Ünlü O.D.T.Ü. Çevre Mühendisliği Bölümü

TÜRK SERAMİK SEKTÖRÜNÜN AB KATILIM MÜZAKERELERİNDEKİ KONUMU. Berke Uğural 21 Mayıs 2007

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI TÜRKİYE'DE ÇEVRE SORUNLARI DOÇ. DR.

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

vizyon escarus hakkında misyon hakkında Escarus un misyonu, müşterilerine sürdürülebilirlik çözümleri sunan öncü bir şirket olmaktır.

BİYOKÜTLE ENERJİ SANTRALİ BİOKAREN ENERJİ

SANAYİ KİRLİLİK KONTROLÜ TÜZÜĞÜ TASLAĞI. İbrahim ALKAN ÇEVRE KORUMA DAİRESİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ NİYET EDİLEN ULUSAL OLARAK BELİRLENMİŞ KATKI

İklim Değişikliği ve Hava Yönetimi Koordinasyon Kurulu Çalışma Grupları

Çevre İçin Tehlikeler

FASIL 11 TARIM VE KIRSAL KALKINMA

ÜRETİCİ SORUMLULUĞU KAVRAM BELGESİ

GLOBALLEŞMENİN ETKİLERİ GLOBALLEŞME. DTÖ nün Etkileri GLOBALLEŞMEYİ HIZLANDIRAN ETKENLER GİRİŞİMCİLİKLE İLGİLİ TEKNİK MEVZUAT

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

İZMİR DE EKO-VERİMLİLİK (TEMİZ ÜRETİM) UYGULAMALARININ YAYGINLAŞTIRILMASI PROJESİ KAPSAMINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR. Sibel ERSİN, İZKA PPKB Birim Başkanı

Mevzuat ve Teşviklerin Değerlendirilmesi

Tablo No Yürürlükteki AB mevzuatı Taslak Türk mevzuatı Kapsam Sorumlu kurum Yayım tarihi /55/AT ve 2004/67/AT sayılı Direktifler

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

ÇEVRE SORUNLARININ TOPLUMLARIN GÜNDEMİNE YERLEŞMESİ

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

SERA GAZLARININ İZLENMESİ ve EMİSYON TİCARETİ

Avrupa Birliği ÇevrePolitikası. Kerem Okumuş REC Türkiye Direktör Yardımcısı 5 Ocak 2010, İstanbul

G20 BİLGİLENDİRME NOTU

SANAYİ SEKTÖRÜ. Mevcut Durum Değerlendirme

BELEDİYELERCE BİLGİ SAĞLANACAK İDEP EYLEMLERİ

HAVA KİRLİLİĞİ KONTROLÜNDE BİLGİ YÖNETİMİ: PERFORMANS GÖSTERGELERİ YAKLAŞIMI

Tarımın Anayasası Çıktı

ATIKSU YÖNETİMİ VE YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR. IV. OSB ÇEVRE ZİRVESİ Recep AKDENİZ Genel Müdür Yardımcısı Bursa 2016

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI İLE KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ ÇEVRE KORUMA BAKANLIĞI ARASINDA ÇEVRE ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI

AB nin İstihdam ve Sosyal Politikası

Türkiye Cumhuriyeti Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Yalın Altı Sigma Konferansı-5 / 7-8 Kasım 2014

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

Döngüsel Ekonomi ve Sıfır Atık Yaklaşımı

TTGV Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği Destekleri

TEKLIF ÇAĞRILARI SIVIL TOPLUM DIYALOĞU (CSD-IV) AB VE TÜRKIYE ARASINDA KAPSAMINDA YAYIMLANAN. Fikirden Projeye. Hazırlayan: Öğr. Gör.

ÇEVRE KORUMA DAİRESİ ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRME VE İZLEME DENETLEME ŞUBE AMİRİ KADROSU HİZMET ŞEMASI

ÇEVRE KORUMA VE KONTROL DAĠRESĠ BAġKANLIĞI ÇEVRE KĠRLĠLĠĞĠ KONTROL VE DENETĠM ġube MÜDÜRLÜĞÜ TEġKĠLAT YAPISI VE ÇALIġMA ESASLARINA DAĠR YÖNERGE

2023 e Doğru Kentsel Dönüşüm, Ulusal Çevre Politikaları ve Sektörden Beklentiler. 23 Ocak 2015, İstanbul. Sayın Bakanım,

ÇEVRE KORUMA VE KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI ATIK YÖNETİMİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT YAPISI VE ÇALIŞMA ESASLARINA DAİR YÖNERGE

4. Gün: Strateji Uygulama Konu: Kanun Tasarısı Hazırlamak

Resmî Gazete Sayı : 29361

AB de çevre Temel Đlkeler

İklim Değişikliği ve Enerji İlişkisi

İçindekiler I Contents

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Yönetimine Giriş Eğitimi

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

Transkript:

AB-Türkiye Odalar Forumu (ETCF) projesi Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir Türk İş Dünyası İçİn AB Mevzuatı 1 2 3 4 5 6 Ortak Pazarda TicareT ETKİN REKABET ETMEK ÇEVRE STANDARTLARINI KARŞILAMAK VERGİ ÖDEMEK VE GÜMRÜK BİRLİĞİNDEN İSTİFADE ETMEK AB DIŞINDA İŞ YAPMAK TARIM VE BALIKÇILIKTA STANDARTLARI KARŞILAMAK

ÖNSÖZ Bir yanda, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında, 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması na dayanan ve 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği, diğer taraftan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanlarının 17 Aralık 2004 tarihli Zirvesinde aldığı karar doğrultusunda 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg ta yapılan Hükümetlerarası Konferans ile Türkiye nin resmen AB ye katılım müzakerelerine başlaması, Türk iş dünyasının iş yapış tarzı ve geleceğe dair stratejileri üzerinde ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Bu sebepten dolayı, iş dünyası temsilcisi kuruluşlar olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES), iki yıl süreli, AB-Türkiye Oda Forumu (ETCF) projesini yürütmeye karar vermiştir. ETCF projesinin amacı, sivil toplumun önemli birer üyesi olan Türk ve Avrupalı Odalar arasında karşılıklı bilgi alış verişi, diyalog ve uzun dönemli işbirliğini geliştirmek, bu sayede AB ve Türk iş camialarının entegrasyonuna yardımcı olmaktır. TOBB ve EUROCHAMBRES işbirliğinde Kasım 2008 de yayımlanan AB Üyeliği için Türkiye deki Kurumsal Hazırlıklar başlıklı anket, Türkiye de, AB ile ilgili konulardaki bilgi eksikliğine dikkat çekmiştir. Sadece AB nin ilgili mevzuatı ile alakalı bilgi değil, AB ve Türkiye arasındaki müzakere süreci ile ilgili olarak da iş dünyası ne yazık ki yeterli bilgiye sahip değildir. Türk Oda ağı içerisinde, şirketleri AB süreci ve sürecin iş dünyası üzerindeki mevcut ve muhtemel etkileri hakkında bilgilendirebilecek ve dolayısıyla şirketler kesiminin de dolaylı veya doğrudan müzakere sürecine katılmalarını sağlayabilecek, ciddi bir AB uzmanlığına ihtiyaç duyulmaktadır. İşte bu ihtiyacın giderilmesine yardımcı olmak için ve Türk Oda temsilcilerine yönelik olarak, Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM) ve Bahçeşehir Üniversitesi ile işbirliği halinde TOBB ve EUROCHAMBRES tarafından düzenlenen eğitim programını tamamlayıcı olarak altı kitapçık basılmaktadır. Bu altı başlığın seçiminde Türk iş dünyasının öncelikleri göz önünde bulundurulmuştur. Bu çerçevede, çevre politikası üzerine hazırlanmış bu kitapçığı sizlerle paylaşmaktan memnuniyet duyuyoruz. Şirketlerin çevre üzerinde ciddi etkileri olmakta ve üretim yaparken hava kalitesi, kimyasallar veya atık yönetimi gibi AB çevre standartlarına uymaları gerekmektedir. Çevre kirliliği ve iklim değişikliği ile mücadele, biyolojik çeşitliliğin korunması ve doğal kaynakların daha rasyonel kullanımı çevreye karşı sorumlu işletmeciliğin unsurlarını oluşturmaktadır. Ayrıca bu alandaki değişim Türk şirketlerine önemli maliyetler de getirebilecektir. Dolayısıyla, Türk iş dünyasının çevre müzakere başlığı ile ilgili yeterli bilgiye sahip olması büyük önem taşımaktadır. Pierre SIMON Başkan, EUROCHAMBRES M. Rifat HİSARCIKLIOĞLU Başkan, TOBB

Bu proje AB tarafından finanse edilmektedir. EUROCHAMBRES ve TOBB 2009 Bu kitapçık AB-Türkiye Oda Forumu Projesi (ETCF) çerçevesinde yayımlanmıştır. ETCF projesi Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (EUROCHAMBRES) ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından yürütülen iki yıllık bir projedir. ETCF projesi 2006 yılı Katılım Öncesi Mali Yardım Programı kapsamında, tamamen Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilmektedir. Proje, Türk Ticaret ve Sanayi Odaları ile AB deki muhatapları arasında karşılıklı bilgi, diyalog ve uzun vadeli işbirliğini güçlendirmeyi; böylece AB ile Türk iş çevrelerinin entegrasyonunu kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Bu doküman aşağıdaki internet sitelerinden ücretsiz olarak indirilebilir: www.tobb.org.tr, www.eurochambres.eu, www.etcf.org.tr EUROCHAMBRES ve TOBB tarafından hazırlanmıştır EUROCHAMBRES Avenue des Arts 19 A/D B 1000 Brussels Belgium Tel: +32 (0)2 282 0850 Fax: +32 (0)2 230 0038 TOBB Dumlupınar Bulvarı No: 252 (Eskişehir Yolu 9. km) 06530 ANKARA Tel: +90 (312) 218 23 86 Fax: +90 (312) 218 23 84 Basım: Morris & Chapman, Brüksel, Belçika http://www.morris-chapman.com ETCF kitapçıkları EUROCHAMBRES ve TOBB un ürünüdür. Çalışmanın içeriği kaynak açık bir şekilde ifade edilerek kullanılabilir.

İçindekiler I. AVRUPA BİRLİĞİ NİN ÇEVRE POLİTİKASI, Kıvanç Ergu... 6 1. AB Çevre Politikası nın Gelişimi... 6 2. Çevre Eylem Programları... 7 3. AB Çevre Politikası nın Ana Bileşenleri... 7 II. TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE POLİTİKASINA UYUMU, Kıvanç Ergu...16 1. İdari Yapılanma...16 2. AB Müktesebatına Uyum...17 3. Müzakere Süreci...23 4. Yeni AB Üyelerine Tanınan Geçiş Süreleri...23 III. ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ, Valencia Ticaret Odası...26 1. Giriş...26 2. Büyüme Modeli, Kalkınma Modeli...27 3. Çevre ile İlgili Mevzuata Neden İhtiyaç Var...28 4. Çevre Mevzuatına İlaveten Standardizasyon...29 5. Firmaların Çevre Mevzuatını Kabulü...29 6. Tecrübelerin Paylaşılması...30 7. Sonuç Yerine...30 IV. ŞİRKETLER İÇİN MÜKTESEBAT DENETİM LİSTESİ: ÖRNEK ANKET, Dr. Boris Cizelj...32 1. Genel Hükümler...32 2. Kirlilik ve Problemler...34 3. Yer, Çevre ve Doğal Kaynaklar...42 V. DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN, Bahar Balta...48 1. AB ve Türkiye deki Temas Noktaları...48 2. Temel Kaynaklar...49 3. Internet sayfaları...55 4. Kaynakça...55 Yazarların Özgeçmişleri...56

ÇEVRE AVRUPA BİRLİĞİ NİN ÇEVRE POLİTİKASI Kıvanç ERGU, Eurohorizons Danışmanlık AB nin en kapsamlı politikalarından biri olan Çevre Politikası nın temel hedefi, çevrenin ve doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir yönetimidir. AB, sürdürülebilir kalkınmadaki önemine paralel olarak, çevre konusunu, diğer tüm Topluluk politikalarına da entegre etmiştir. AB nin çevre müktesebatı, direktif, tüzük ve kararlardan oluşan 200 ü aşkın bağlayıcı düzenlemenin yanı sıra; tavsiye ve ilke kararları, tebliğler gibi çok sayıda yönlendirici belgeden oluşmaktadır. Bu makale, müktesebatın teknik analizinden çok, AB nin çevre politikasının kapsam, hedef, öncelik ve ilkelerini, bugüne kadar elde edilen kazanımları ve geleceğe dönük hedefleri, Türk iş dünyasının ihtiyaçlarını gözönünde bulundurarak incelemektedir. I. AB ÇEVRE POLİTİKASI NIN GELİŞİMİ Roma Antlaşması, doğrudan çevre ile ilgili bir hüküm içermemekle birlikte Topluluğa, Ortak Pazar ı etkileyen ulusal düzenlemeleri yakınlaştıracak önlemler alma yetkisi vermiştir. 1987 de, Topluluğun işleyişi ve yetkilerine ilişkin ilk önemli reformu hayata geçiren Tek Senet, çevre konusunu ayrı bir başlık olarak Antlaşma ya ekleyerek bu alandaki temel hedefleri belirlemiş ve kirleten öder ilkesini benimseyerek, çevresel yükümlülüklerin diğer tüm politikalara dahil edilmesini sağlamıştır. 1993 te AB yi kuran Maastricht Antlaşması, Birliğin çevre alanındaki faaliyetlerini Topluluk politikası boyutuna taşımış; 1999 tarihli Amsterdam Antlaşması ise, Topluluğun bu alandaki yetkilerini genişleterek Komisyon un, çevre üzerinde ciddi etkiler yaratacak düzenleme teklifleri için etki analizleri hazırlamasını zorunluluk haline getirmiştir. 6

Çevre Standartlarını Karşılamak: AB Çevre Politikası > Avrupa Birliği nin Çevre Politikası II. ÇEVRE EYLEM PROGRAMLARI AB, çevre alanındaki genel hedef ve önceliklerini, 1972 ten beri, Çevre Eylem Programları ile belirlemektedir. Bu programların sonuncusu, 2002 2012 dönemini kapsayan 6. Çevre Eylem Programı dır. Program, dört öncelikli alan belirlemiştir: İklim değişikliği; biyoçeşitlilik; çevre ve sağlık; kaynakların ve atıkların sürdürülebilir yönetimi. Bu önceliklerle ilgili stratejik eylemler ise, 5 başlık altında toplanmıştır: Mevzuat uygulamasının iyileştirilmesi; çevresel kaygıların diğer politikalara da (enerji, ulaştırma, tarım vb.) entegre edilmesi; iş dünyası ile işbirliği yapılması; vatandaşların yaklaşımının olumlu yönde değiştirilmesi; arazi planlama ve yönetiminde çevrenin de dikkate alınması. Program doğrultusunda, Birliğin yeni nesil çevre politikasını yansıtan 7 Tematik Strateji yayımlanmıştır. Bu stratejiler; hava kirliliği; atıkların engellenmesi ve geri dönüşümü; deniz çevresi; toprağın korunması; zirai ilaçlar; kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve kentsel çevre konularını kapsamaktadır. III. AB ÇEVRE POLİTİKASI NIN ANA BİLEŞENLERİ A. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE MÜCADELE İklim değişikliğine karşı yürütülen uluslararası girişimlerin öncülüğünü yapan AB, bu girişimlerin yanı sıra, kendi içinde de küresel ısınmayı sınırlandırıcı politikalar geliştirmektedir. 1. Sera Etkisi: İklim değişikliğine neden olan doğal etkenler, küresel ısınmanın sadece küçük bir bölümünü açıklamaktadır. Isınmanın asıl sebebi, başta sanayileşme olmak üzere, çeşitli insan faaliyetleri sonucunda, atmosferde giderek yoğunlaşan ve güneş ışınlarını hapseden sera gazlarıdır. 1 Sera etkisi sonucunda, -18 C olması gereken küresel sıcaklık ortalaması, bugün 15 C düzeyindedir. Sera gazı emisyonları sınırlandırılmadığı takdirde, küresel sıcaklık ortalamasının 2100 yılına kadar 6.4 C artabileceği tahmin edilmektedir. AB, iklim değişikliğini 2 C ile sınırlamayı hedeflemektedir. 2. Emisyon Ticareti Sistemi: Küresel sera gazı emisyonlarının %14 üne neden olan AB, Kyoto hedeflerinin ötesine geçerek, 2020 ye kadar emisyonlarını 1990 seviyesine göre en az %20 azaltmayı hedeflemektedir. İmzalanacak küresel bir anlaşma ile diğer sanayileşmiş ülkelerin de emisyonlarını azaltmayı taahhüt etmeleri halinde, AB bu oranı %30 a çıkarmayı vaat etmektedir. Bu çerçevede, 2000 yılında uygulamaya koyduğu Avrupa İklim Değişikliği Programı aracılığı ile bir dizi önlem getiren AB nin, sera gazı emisyonlarını azaltmada en güçlü aracı, Emisyon Ticareti Sistemi dir (ETS). 2005 den beri sürdürülen bu uygulama ile enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ve AB nin toplam karbondioksit emisyonunun neredeyse yarısına sebep olan, 12.000 den fazla işletmenin, sera gazı emisyonlarına sınırlama getirilmektedir. Emisyonlarını azaltan işletmelerin ödüllendirildiği bu sistemde, emisyon limitini aşan firmalar, daha az emisyona neden olan firmalardan kota satın almak, aksi takdirde para cezası ödemek zorundadır. ETS kapsamındaki çelik, çimento, hava taşımacılığı gibi sektörlerde, 2020 yılına kadar emisyonların, 2005 seviyelerine kıyasla %21 oranında azaltılması hedeflenmektedir. 3. İklim Değişikliği ve Enerji: Sera gazı emisyonlarını azaltabilmek için, enerji ve iklim değişikliği politikalarını birleştirme kararı alan AB, ayrıca enerji kullanımında yenilenebilir enerji payını %20 artırmayı ve enerji verimliliğini sağlayarak, tüketimi %20 azaltmayı hedeflemektedir. Tarım gibi ETS kapsamına girmeyen sektörlerde 2020 ye kadar emisyonları 2005 seviyelerinin %10 u oranında azaltmayı kararlaştıran AB, ayrıca karbon Kyoto Protokolü BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi nin uzantısı olarak, 1997 de imzalanan Kyoto Protokolü, aralarında AB üyelerinin de yer aldığı taraf ülkelerin, sera gazı emisyonlarına kısıtlamalar getirmektedir. Buna göre, sanayileşmiş ülkelerin belirlenen altı sera gazı emisyonlarını 2008-2012 döneminde 1990 yılındaki seviyelerinin en az %5 i kadar azaltmaları gerekmektedir. 183 ülkenin imzaladığı Protokol e, Şubat 2009 da Türkiye de taraf olmuştur. 2012 sonunda süresi dolacak olan Protokol ün yerini alacak yeni bir anlaşma için Aralık 2009 daki Kopenhag İklim Konferansı nda uzlaşmaya varılması hedeflenmektedir. Avrupa Komisyonu, yeni anlaşma ile, gelişmiş ülkelerin, emisyonlarını 2020 ye kadar 1990 seviyelerinin %25-40 ı oranında, gelişmekte olan ülkelerin ise mevcut seviyelerinin %15-30 u oranında azaltmaları gerektiğini savunmaktadır.

yakalama ve depolama yöntemleri geliştirerek ve yeraltında tesisler kurarak, endüstriyel üretim kaynaklı emisyonları azaltmayı amaçlamaktadır. Yenilenebilir enerjide ise, biyolojik yakıtların ulaşımdaki kullanım oranının %10 a çıkarılması, bunun yanı sıra, özellikle binalarda enerji verimliliği için alınacak tedbirlerle, yılda 100 milyar tasarruf sağlanarak, emisyonların 800 milyon ton azaltılması öngörülmektedir. B. HAVA KİRLİLİĞİ Hava kirliliği; büyük ölçüde sınai faaliyetler, enerji üretimi, fosil yakıtların yakılması ve trafikten kaynaklanmaktadır. AB, hava kirliliği ile mücadelede, yasal düzenlemelerin yanında; sınır-ötesi kirliliğe karşı uluslararası girişimler; ilgili sektörler, sivil toplum örgütleri, ulusal ve bölgesel otoritelerle işbirliği ve AR-GE çalışmalarının desteklenmesi yollarına başvurmaktadır. 1. CAFE Programı ve Hava Kirliliği Stratejisi: AB, tarafından 2001 yılında başlatılan Avrupa için Temiz Hava (Clean Air for Europe - CAFE) Programı, özellikle parçacıklı maddeler (PM) ve yer seviyesindeki ozonla ilgili önlemlere öncelik vermektedir. 2005 te, benimsenen Hava Kirliliği Tematik Stratejisi ise, çapı 2,5 mikrometreden küçük ince parçacıklar, yer seviyesindeki ozon, asitlenme ve ötrofikasyonun çevreye zararının azaltılması için 2020 ye kadar ulaşılması gereken hedefleri belirlemektedir. Komisyon un strateji hakkında hazırladığı etki analizinde, hedeflere ulaşmanın yıllık maliyetinin 7,1 milyar olacağı ve yükün büyük ölçüde hayvancılık ve ulaştırma sektörlerine yansıyacağını göstermektedir. 2. Temel Hava Kalitesi Düzenlemeleri: Hava kalitesine ilişkin temel mevzuat, bir Çerçeve Direktif ile belirli kirleticilere ilişkin dört spesifik direktiften oluşmaktadır. Mevzuat iyileştirme çalışmaları kapsamında, 2008 yılında, yeni bir Çerçeve Direktif kabul edilmiştir. Direktif, Haziran 2010 da; mevcut Çerçeve Direktif ile üç spesifik direktifin yerini alacaktır. Arsenik, kadmiyum, cıva, nikel ve polisiklik aromatik hidrokarbon yoğunluklarına ilişkin sınırları belirleyen direktif ise yürürlükte kalacaktır. Yeni Direktif uyarınca, emisyon sınırlarına uyum değerlendirilirken, insan faaliyetlerinden bağımsız nedenlere bağlı kirlenme hesaptan düşülebilmektedir. Yıllık ulusal emisyon tavanlarını belirleyen AB Direktifi de, gözden geçirilen düzenlemeler arasındadır. Direktif in, ince parçacıklar da dahil olmak üzere 2020 yılı için yeni sınırlar belirleyecek şekilde yenilenmesi beklenmektedir. 3. Ulaştırma Kaynaklı Emisyonlar: AB içerisinde; enerji, endüstri ve tarım sektörlerine bağlı emisyonlar giderek azalırken, ulaştırma kaynaklı emisyonlar artmaktadır. AB, bu artışı frenlemek amacıyla, motorlu taşıtlara yönelik emisyon sınırları belirlemek, araçlardaki klima sistemlerinden kaynaklanan flüorlu sera gazı sızıntılarını sınırlandırmak, yakıt kalitesini artırmak ve biyoyakıt kullanımını teşvik etmek gibi yollara başvurmaktadır. AB, hafif ve ağır ticari araçların emisyonlarını ayrı düzenlemelerle sınırlandırmakta ve limitleri giderek aşağı çekmektedir. Örneğin; hafif ticari araçlarda mevcut Euro 4 standartları yerine, Eylül 2009 ve Eylül 2014 de sırasıyla Euro 5 ve Euro 6 standartları uygulanacaktır. Euro 5 e geçiş, dizel araçların parçacıklı madde emisyonlarının %80 azalmasını gerektirecektir. Ağır ticari araçlarda ise, Euro V standartları uygulanmaktadır. 2 Euro VI standartlarına geçilmesini öngören düzenleme teklifi, onaylanması halinde, yeni tip onayları için Nisan 2013, tüm modeller için Ekim 2014 te uygulanacaktır. Euro VI standartları, azot oksit emisyonlarının %80, parçacıklı madde emisyonlarının ise %66 azaltılmasını öngörmektedir. Karayolu taşımacılığı, Euro standartları ile sınırlandırılan emisyonlar dışında, AB nin toplam CO 2 emisyonunun yaklaşık 1/5 inden sorumludur. 2009 da kabul edilen yeni bir Tüzük ile, M1 kategorisine 3 giren yeni binek otomobillerin CO 2 emisyonları sınırlandırılmıştır. Emisyonları 2012 ye kadar azami 130g/km. a indirmeyi hedefleyen düzenleme, bu sınırı aşan üreticilere para cezası getirmektedir. Aynı düzenleme, 2020 de araçların CO 2 emisyon ortalamasını 95g/km. olarak belirlemektedir. Komisyon, halihazırda, kamyonet veya minibüsler gibi M2, N1 ve N2 kategorilerine 4 giren, ancak referans ağırlığı 2610 kg. ın altında olan hafif ticari araçlar için de benzer bir teklif hazırlamaktadır. Konuya ilişkin ayrıca, otomobillerin CO 2 emisyonları ve yakıt tüketimleri konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesini gerektiren bir düzenleme bulunmaktadır. 2009 tarihli yeni bir direktif ise, havacılık faaliyetlerini de Emisyon Ticaret Sistemi ne dahil etmiştir. 8

Çevre Standartlarını Karşılamak: AB Çevre Politikası > Avrupa Birliği nin Çevre Politikası EKÖK (Entegre Kirliliğin Önlenmesi Ve Kontrolü) Direktifi EKÖK Direktifi; atmosferin, suyun ve toprağın kirlenmesini engellemeyi veya kirlenme oranını azaltmayı hedeflemektedir. Direktif uyarınca, yüksek oranda kirliliğe yol açabilecek endüstriyel ve tarımsal işletmeler izne tabi tutulmaktadırlar. Bu izin, ancak belirli çevresel yükümlülükler karşılığında alınabilmektedir. Bunların başında; en iyi uygulamaları kullanarak asgari atık üretmek, tehlikesi en az maddeleri ve geri kazanıma imkan veren yöntemleri kullanmak; ciddi kirlilik yaratan faaliyetleri engellemek; atıklarla ilgili işlemlerde asgari kirlilik yaratmak; enerjiyi etkin kullanmak; kazaların önlenmesini ve hasarların sınırlandırılmasını sağlamak vb. yükümlülükler gelmektedir. Direktif; yakma tesisleri, mineral yağ ve gaz rafinerileri, kok fabrikaları, kömür gazlaştırma ve sıvılaştırma tesisleri, metal üretimi ve işlemesi, mineral sanayii, kimya sanayii, atık yönetimi, tekstil terbiye işlemleri, sepicilik, mezbahalar, hayvansal veya bitkisel hammadelerden gıda üretimi, hayvansal atıkların bertarafı ve kümes hayvanı yetiştiriciliği gibi birçok sektörü kapsamaktadır. Bunların bazılarında, tüm işletmeler değil, üretim kapasitesi ve randımanı belirli bir eşiğin üzerinde olan tesisler düzenlemeye tabidir 4. Endüstriyel Kirlilik ve Risk Yönetimi: Termal girdisi en az 50 MW olan büyük yakma tesislerine ilişkin AB direktifi, yeni tesislerin emisyon sınır değerlerini belirlemekte, mevcut tesislerin kükürt dioksit ve azot oksit emisyonlarının ise aşamalı olarak azaltılmasını öngörmektedir. AB mevzuatı, uçucu organik bileşen emisyonlarını sınırlandıran, boya ve ciladalardaki solvent içeriğine ilişkin yükümlülükler getiren düzenlemeler de içermektedir. Komisyon un Aralık 2007 tarihli yeni düzenleme teklifi, EKÖK Direktifi dahil, endüstriyel emisyonlara ilişkin mevcut yedi AB direktifinin tek bir yasal düzenlemede toplanmasını önermektedir. Teklif, ısıl gücü 20-50 MW arasında olan yakma tesisleri, ahşap ve ahşap ürünlerin korunması ve ahşap levha üretimi gibi bazı yeni faaliyet alanlarını da düzenlemeye dahil etmekte ve belirli yakma tesisleri için daha sınırlayıcı emisyon limitleri getirmektedir. Avrupa Çevre Ajansı Avrupa Çevre Ajansı, çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla 1990 yılında kurulmuş bağımsız bir birimdir. Ajans ın görevi, hem çevre politikalarını geliştiren ve uygulayanlara hem de halka çevre konularında tarafsız ve güvenilir bilgi sağlamaktır. Ajans, bu konuda, Avrupa Çevresel Bilgi ve Gözlem Ağı ile işbirliği yapmaktadır. Ajans ın, halihazırda Türkiye de dahil olmak üzere 32 üyesi bulunmaktadır. C. SU KAYNAKLARININ KORUNMASI VE YÖNETİMİ AB ülkeleri, sanayileşme düzeyi ve nüfus yoğunlukları nedeniyle, su kaynaklarına yönelik çevresel tehditlerin en yoğun olduğu ülkelerdir. Bu nedenle AB, su kalitesinin artırılmasından, denizlerdeki kirlenmenin engellenmesine, sınır-ötesi sorunlarla bölgesel ve uluslararası düzeyde mücadeleden, sulara karışan tehlikeli maddelere kadar birçok düzenleme içeren kapsamlı bir su politikasına sahiptir. AB ayrıca, su kaynaklarının korunması ve denizlerde kirlenmenin önlenmesine ilişkin birçok bölgesel ve uluslararası sözleşmeye de taraftır. 1. Su Çerçeve Direktifi: Su Çerçeve Direktifi (SÇD); iç suları, yerüstü ve yeraltı suları, geçiş suları ve kıyı sularına yönelik bir yönetim sistemi getirmektedir. SÇD, yerüstü ve yeraltı sularının 2015 e kadar iyi duruma 5 getirilmesi amacıyla, üye devletleri, nehir havzalarına ve su kullanımına ilişkin analizler yapmaya, insan faaliyetlerinin su kaynaklarına etkisini incelemeye ve her nehir havzası için bir yönetim planı ve önlemler geliştirmeye zorlamaktadır. SÇD, ayrıca su fiyatlandırma politikalarının, su kaynaklarının etkin kullanımını teşvik edecek şekilde düzenlenmesini öngörmektedir. Komisyon geliştirdiği, Avrupa için Su Bilgi Sistemi (WISE) 6 aracılığı ile de AB düzeyinde ilgili tüm verileri biraraya getiren bir internet portalı üzerinden bilgi alışverişinde bulunulmasını ve sorunların çözümünün hızlandırılmasını sağlamaktadır. 2. Su Kalitesinin Artırılması: AB mevzuatı; içme ve yüzme suları hakkında spesifik düzenlemeler içermektedir. İçme suyuna ilişkin AB düzenlemesi, insan tüketimine sunulacak suyun kalite standartlarını tanımlamaktadır. Litre başına kurşun miktarını

10 mikrogram ile sınırlayan düzenleme, AB ülkelerinde, mevcut boruların yenilenmesi gibi ciddi yatırımlar yapılmasını gerektirmiştir. Yüzme suyuna ilişkin Direktif ise, yüzme sularının kalitesini fakir, yeterli, iyi ve mükemmel olmak üzere dört kategoride sınıflandırmaktadır. Aday ülkelerin uyum sağlamakta en çok zorlandıkları düzenlemelerden biri de, AB nin kentsel atık su arıtımı düzenlemesidir. Kentlerdeki atık suların toplanması, arıtılması ve tasfiyesini düzenleyen Direktif, arıtılan suların gönderildiği bölgelerin duyarlı ve daha az duyarlı bölgeler şeklinde sınıflandırılmasını, suların hassasiyetine göre farklı arıtma usulleri uygulanmasını gerektirmektedir. Su kalitesine ilişkin olarak ayrıca, balık ve kabuklu deniz ürünleri yaşamının desteklenmesi için, korunması ve iyileştirilmesi gereken suları içeren spesifik düzenlemeler bulunmaktadır. 3. Deniz Kirliliği: Dünya ham petrol ithalatının 1/3 ünü gerçekleştiren AB nin petrol ithalatının yaklaşık %90 ı deniz yoluyla taşınmakta, bu da gemilerden kaynaklanan deniz kirliliğine yol açmaktadır. Deniz Çevresinin Korunmasına ilişkin Tematik Strateji ; aşırı avlanma, karadaki ve açık denizlerdeki tesislerden, gemi parçalama işlemlerinden kaynaklanan kirlilik, iklim değişikliği ve deniz bitkilerinde gözlemlenen aşırı büyüme gibi birçok soruna değinmektedir. Strateji, aynı zamanda, 2021 e kadar denizlerin biyolojik, kimyasal ve fiziksel anlamda iyi bir duruma kavuşturulmasını hedeflemektedir. Bu yönde atılan en önemli adımlardan biri, 2008 de onaylanan Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifi dir. Direktif, üye devletlerin, kendi sorumluluklarına giren denizlerin durumunu değerlendirerek, ilgili diğer devletlerle işbirliği içinde yönetim planları geliştirmelerini ve uygulamayı denetlemelerini öngörmektedir. 2002 yılında kurulan Avrupa Deniz Güvenliği Ajansı (EMSA), deniz güvenliği ve gemilerin yol açtığı kirlilikle ilgili mevzuatının uygulanması konusunda Komisyon ve üye devletlere teknik ve bilimsel destek sağlamaktadır. AB nin deniz güvenliği mevzuatı, gemilerden kaynaklanan kirliliğin engellenmesi, petrol ya da benzeri zararlı maddelerin denize dökülmesi halinde uygulanması gereken cezalar vb. konularda spesifik düzenlemeler de içermektedir. 4. Zararlı Maddeler: AB mevzuatı, sulara karışan zararlı maddelerin sınırlandırılmasını öngören çeşitli düzenlemeler içermektedir. Bu kapsamda 132 maddeden oluşan bir kara liste oluşturulmuştur. Su Çerçeve Direktifi de, yüksek risk taşıyan öncelikli maddeleri listelemekte ve bu maddelerle ilgili kalite standartları ve emisyon denetim önlemleri getirmektedir. 2008 de kabul edilen yeni bir düzenleme ise, yerüstü sularını tehdit eden bazı kimyasalların miktarını sınırlandıran kalite standartları getirmektedir. AB mevzuatı, aynı zamanda, tarımsal kaynaklı nitratın neden olduğu kirlilik, sulara karışan cıva, yeraltı sularının kimyasal statüsü, bazı maddelerin yeraltı sularına karışımının yasaklanması veya sınırlandırılması ve su sistemlerinin deterjanlardaki bazı maddelerden korunması gibi konuları da düzenlemektedir. Kimyasalların Yönetimi Kimyasallara ilişkin AB mevzuatı, çevre açısından da büyük önem taşımaktadır. 2007 de yürürlüğe giren REACH Tüzüğü, AB nin kimyasallara ilişkin politikasını, insan sağlığı ve çevreyi merkeze alarak yeniden şekillendirmekte, sanayiye, kimyasalların güvenli kullanımından emin olunmasını sağlayacak verilerin toplanması ve üretilmesi yükümlülüğü getirmektedir. Söz konusu veriler, Avrupa Kimyasallar Ajansı nın merkezi veritabanı aracılığıyla kamu ile de paylaşılmaktadır. Kimyasallara ilişkin kayıt, değerlendirme, izin ve kısıtlamaları düzenleyen REACH, AB ye ihracat yapan üçüncü ülkeler açısından da büyük önem taşımaktadır. REACH, AB ye yılda bir tondan fazla miktarda ihraç edilen ve muafiyet kapsamına girmeyen kimyasal ürünlerin, ithalatçılar veya AB de yerleşik tek bir temsilci aracılığıyla kaydettirilmesini gerektirmektedir. AB, kimya mevzuatı çerçevesinde, kalıcı organik kirleticilerin üretim ve kullanımınından deney hayvanlarının korunmasına kadar pek çok alanı düzenlemektedir. Önümüzdeki yıllarda; endokrin bozucu kimyasallar ve nano-maddeler gibi konuların da düzenlenmesi beklenmektedir. AB, sektörel kimya mevzuatını da gözden geçirmektedir. Bu çerçevede, zirai ilaçların sürdürülebilir kullanımına ilişkin yeni bir direktifin ve bitki koruma ürünlerine ilişkin bir tüzüğün kısa vadede yürürlüğe girmesi beklenmektedir. Son olarak, Haziran 2009 da, biyosidal ürünlerin piyasaya arzı ve kullanımına ilişkin yeni bir düzenleme teklifi sunulmuştur. 10

Çevre Standartlarını Karşılamak: AB Çevre Politikası > Avrupa Birliği nin Çevre Politikası D. TOPRAĞIN KORUNMASI Toprağın erozyon, toprak kayması, organik madde kaybı gibi nedenlerle aşınması, insan sağlığını, ekosistemleri, iklim sistemini ve ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. AB de toprağın korunmasına ilişkin ortak bir politika bulunmamasına rağmen; su, atıklar, kimyasallar ve tarım ilaçları gibi konulardaki politikalar, toprağın korunmasına da katkı sağlamaktadır. 2006 yılında yayınlanan, Tematik Strateji ise toprağın aşınmasını önlemeye, kapasitesini korumaya ve aşınan toprağı iyileştirmeye yönelik hedef ve önlemler getirmekte, bir Çerçeve Toprak Direktifi oluşturulmasını önermektedir. Topluluk düzeyinde ortak ilkeler oluşturmayı amaçlayan taslak direktif, toprağın korunması ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin karar yetkisini üye devletlere bırakmakta, ancak risk taşıyan bölgeleri belirleme ve gerekli önlemleri alma zorunluluğu getirmektedir. Direktif uyarınca, tehlikeli maddelerin toprak kirliliğine neden olduğu bölgeleri tespit etme ve buraları satın alanlara, toprağın durumu hakkında rapor verme şartı getirilmektedir. E. ATIK YÖNETİMİ AB, her yıl 2 milyar tona yakın atık üretmektedir. Büyük ölçüde endüstriyel ve ticari faaliyetler, evler, tarım, inşaat ve yıkım projeleri, madencilik, taş ocağı işletmeciliği ve enerji üretiminden kaynaklanan bu atıkların yönetimi, AB nin 6. Çevre Eylem Programı nın önceliklerinden biridir. Temel hedef, atık üretimini, ekonomik büyümenin doğal bir sonucu olmaktan çıkarmaktır. Bunun yolu ise, atıkları önlemekten, geri kazanmaktan ve en çevre-dostu yöntemlerle bertaraf etmekten geçmektedir. 1. Atık Yönetimi Stratejisi ve Genel Düzenleyici Çerçeve: Atıkların Önlenmesi ve Geri Dönüşümü Tematik Stratejisi doğrultusunda, mevcut düzenlemeleri basitleştiren AB, Atık Çerçeve Direktifi ni revize etmiş ve tehlikeli atıklar ve atık yağların bertarafına ilişkin yeni bir Çerçeve Direktif kabul etmiştir. Atık mevzuatının basitleştirilmesine yönelik bir diğer çalışma da, titanyum dioksit endüstrisinden kaynaklanan atıklara ilişkin üç ayrı direktifin, hazırlanmakta olan yeni EKÖK Direktifi ne dahil edilmesidir. Yeni Atık Çerçeve Direktifi, kirleten öder ve atık hiyerarşisi gibi temel atık yönetimi ilkelerini esas almaktadır. Atık hiyerarşisi; atıkların, öncelik sırasına göre tabi tutulması gereken işlemlerdir. Bunlar sırasıyla; atıkların önlenmesi, yeniden kullanım için hazırlanması, geri dönüştürülmesi, diğer geri kazanım işlemlerine tabi tutulması ve geri kazanılamaması halinde, bertaraf edilmesini kapsamaktadır. AB mevzuatı; atık yönetimi konusunda Topluluk düzeyinde veri toplanması ve atık sevkiyatının gözetim ve denetimine ilişkin düzenlemeler de içermektedir. AB, aynı zamanda, tehlikeli atıkların sınır-ötesi dolaşımı ve bertarafına ilişkin BM Basel Konvansiyonu na da taraftır. 2. Atıkların Bertaraf Edilmesi: Geri kazanılamayan atıkların tasfiyesi için başvurulabilecek yöntemlerden biri, atık depolama faaliyetleridir. İlgili AB direktifi, belirli atıkların depolanmasını yasaklamakta, depolama tesislerine izin sistemi uygulamakta ve izin verilen depolama işlemlerini kurallara bağlamaktadır. Atıkların yakılması konusundaki AB Direktifi ise, yakma işleminden kaynaklanan emisyonların, olumsuz çevresel etkilerini azaltmayı hedeflemektedir. İlgili işletmeler için özel bir izin sistemi getiren düzenleme, atıkların tamamen yakıldığından emin olmak için yakıcı gazların en az iki saniye süreyle asgari 850 C de tutulması gibi somut yükümlülükler de getirmektedir. Atık Yakma Direktifi de, hazırlanan yeni EKÖK Direktifi ne dahil edilmesi planlanan düzenlemeler arasındadır. 3. Tüketim Ürünlerinden Kaynaklanan Atıklar: Bu alandaki AB düzenlemelerinden en kapsamlısı, ambalaj atıklarının önlenmesini ve bu yönde yeniden kullanım sistemleri geliştirilmesini öngören Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Direktifi dir. Ambalajların tasarım ve imalatlarının geri kazanımlarını sağlayacak şekilde yapılmasını ve zararlı madde kullanımının minimize edilmesini öngören bu düzenleme, üreticiler açısından önemli yükümlülükler getirmektedir. Tüketim ürünleri kaynaklı atıklara dair diğer bir AB düzenlemesi de; bazı elektrik ekipmanları, dolgu malzemeleri, yapıştırıcılar, plastik ve boyalarda kullanılan ve canlılar üzerinde toksik etkileri olan PCBs ve PCTs bertarafına ilişkin direktiftir.

Geri kazanılması en problematik tüketim ürünlerinden biri de, ömrünü tamamlamış araçlardır (ÖTA). Bu konudaki AB mevzuatı, motorlu araçların tasarım ve imalatında uyulması gereken kurallardan, ÖTA ların değerlendirilmesini sağlayacak sistemlere kadar, sürecin her aşamasını kapsayan yükümlülükler getirmektedir. Örneğin, ÖTA ların yeniden kullanım, geri kazanım ve geri dönüşüm oranları konusunda belirlenen hedefleri karşılamak zorunda olan üreticiler, aynı zamanda, ücretsiz geri alım ilkesi uyarınca, ÖTA ların tabi tutulacağı işlemlerin maliyetinin tümünü ya da onemli bir kısmını üstlenmekle de yükümlüdür. Tüketim ürünlerinden kaynaklanan atıklara ilişkin diğer düzenlemeler ise; pil ve akümülatörler, elektrik/elektronik cihazlar ve atık yağların bertarafı gibi konulara dair direktiflerdir. Bu düzenlemeler de, pil ve akümülatörlerin içerebileceği cıva ve kadmiyum oranından, elektrik ve elektronik ekipmanların tasarım ve üretiminde dikkat edilmesi gereken unsurlara kadar birçok konuda, ilgili sektörlere yükümlülükler getirmektedir. Günümüzün en sık kullanılan plastiklerinden biri olan PVC ise, PVC atıklarının çevre üzerindeki etkileri ve alınabilecek önlemlere ilişkin bir Yeşil Kitap ta ele alınmıştır. 4. Spesifik Faaliyetlerden Kaynaklanan Atıklar: AB nin atık yönetimi politikası; maden atıklarının değerlendirilmesi, arıtma çamurunun tarımda kullanılması, gemi kaynaklı atıkların ve kargo atıklarının limanlarda toplanması, ömrünü tamamlamış gemilerin parçalanması, açık denizlerdeki petrol ve gaz tesislerinin ortadan kaldırılması gibi spesifik konularda da çeşitli yükümlülükler ve/veya yönlendirici öneriler getirmektedir. Bir diğer önemli konu da, radyoaktif atık ve maddelerin yönetimidir. AB, iyonlaştırıcı radyasyonun zararlarına karşı koruma sağlamak için, radyoaktif atıkların sevkiyatına ön-izin uygulamakta, üye devletlerarası sevkiyatlarda bilgi paylaşımı yükümlülüğü getirmektedir. F. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA Amsterdam Antlaşması nda AB nin temel hedeflerinden biri olarak belirlenen sürdürülebilir kalkınma, süreç içinde geliştirilen uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma stratejisi ile bir politikaya dönüştürülmüştür. AB nin bu hedefe ulaşabilmesi için sürdürülebilir olmayan tüketim ve üretimden vazgeçerek daha entegre politikalar geliştirmesi gerektiğine değinen strateji, kaynaklarını etkin kullanan sürdürülebilir toplumlar yaratmayı hedeflemektedir. Lizbon Stratejisi ni tamamlayıcı nitelikteki bu strateji, çevreyle ilgili, iklim değişikliği ve temiz enerji, sürdürülebilir ulaşım, tüketim ve üretim, doğal kaynakların yönetimi ve korunması alanlarında 2010 a kadar uygulanacak hedef ve somut eylemler belirlemektedir. 1. Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı: Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Kullanımı Tematik Stratejisi, doğal kaynak kullanımının çevre üzerindeki olumsuz etkilerini, ekonomik büyüme ve istihdam hedeflerinden geri kalmadan azaltmayı hedeflemekte ve doğal kaynakların etkin kullanımına yönelik kılavuz ilkeler belirlemektedir. Kaynak tüketen tüm sektörleri ele alan ve çevreyi en çok kirleten kaynakları alternatifleriyle değiştirmeyi hedefleyen strateji, kaynakların yaşam döngüsünün her aşamasında çevreye verdikleri zararı azaltmayı amaçlamaktadır. 2. Sürdürülebilir Kalkınmada Atık Yönetimi: AB nin Atıkların Önlenmesi ve Geri Dönüşümü Tematik Stratejisi nin bir hedefi de, atıkları kaynak olarak kullanarak, sürdürülebilir kalkınma hedefine katkıda bulunmaktır. Stratejide, çevre kirliliğine neden olan her atığa potansiyel kaynak olarak bakılmakta ve atıkların önlenmesinde yaşam döngüsünün tüm aşamalarında çevresel etkisinin azaltılmasına odaklanılmaktadır. 3. Sürdürülebilir Kentler: Kentsel çevrenin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir şehirler yaratılması amacıyla hazırlanan Kentsel Çevre Tematik Stratejisi, deneyim paylaşımı yoluyla yerel yönetimlerin en iyi uygulamaları hayata geçirmesini hedeflemektedir. Bunun yanı sıra, Komisyon, çevre dostu kentsel yaşamın öncülüğünü yapan Avrupa şehirlerini ödüllendirmeye başlamıştır. Avrupa Yeşil Başkenti ödülünün ilk sahipleri 2010 yılı için Hamburg, 2011 yılı için ise Stockholm olmuştur. G. DOĞANIN VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN KORUNMASI Son yüzyıldaki insan faaliyetleri, biyolojik çeşitliliğin doğal süreçlere oranla 50 ila 1000 kat daha hızlı azalmasına neden olmuştur. Bu azalmanın 2050 ye kadar 10 kat artacağı tahmin edilmektedir. Biyolojik çeşitliliğin zarar görmesi sonucunda, bugün AB de memelilerin %42 si, kuşların %15 i, tatlı su balıklarının %52 si ve 1000 civarında bitki türü yok olma tehlikesi altındadır. 12

Çevre Standartlarını Karşılamak: AB Çevre Politikası > Avrupa Birliği nin Çevre Politikası AB, nesli tükenmekte olan canlı türlerinin ve doğal yaşam ortamlarının yok olmasını 2010 yılı sonuna kadar durdurmayı hedeflemektedir. Biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik politikaların ana eksenini, 26.000 den fazla doğa koruma alanını kapsayan Natura 2000 Ağı oluşturmaktadır. Bu ağ, AB coğrafyasının %20 sinden fazlasında, ilgili düzenlemelerle oluşturulan özel koruma alanlarındaki canlı türlerini ve doğal yaşam ortamlarını kapsamaktadır. Biyolojik çeşitlilik politikalarının genel çerçevesini oluşturan stratejiyi 1998 de yayınlayan AB, 2006 da çıkardığı Tebliğ ile bu konuda detaylı bir eylem planı hazırlamıştır. Plan, sürdürülebilir biyolojik çeşitliliğin sağlanabilmesi için, Natura 2000 Ağı nın ötesinde, AB nin kırsal bölgelerindeki doğanın korunması için Ortak Tarım Politikası araçlarının kullanılmasını öngörmektedir. Benzer şekilde, su altı canlılarının çeşitliliğinin korunması için Ortak Balıkçılık Politikası araçları kullanılmaktadır. Yerel ve ulusal düzeyde daha iyi planlama sayesinde bölgesel kalkınma ile biyolojik çeşitliliğin uyumlu hale getirilmesini hedefleyen Eylem Planı, biyolojik çeşitliliğin iklim değişikliğine adaptasyonunu da desteklemektedir. AB nin 2010 hedefini tutturmasının oldukça zor olduğu görüşündeki Komisyon, 2010 sonrası için insan ile doğanın karşılıklı bağımlılığını dikkate alacak, daha uzun vadeli bir biyolojik çeşitlilik politikası oluşturmayı hedeflemektedir. H. GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ Gürültünün insan sağlığı üzerindeki zararlarını azaltmak/ ortadan kaldırmak için ortak bir yaklaşım geliştiren AB düzenlemesi, üye devletleri, gürültü kaynaklarını saptayarak halkı gürültünün etkileri konusunda bilgilendirmek ve gürültüyü azaltmaya yönelik yerel planlar uygulamakla yükümlü tutmaktadır. Genel çerçeveyi çizen bu direktifin dışında, açık alanda kullanılan ekipmanlar, motorlu taşıtlar, gezi amaçlı tekneler ve havayolu taşımacılığından kaynaklanan gürültü kirliliğine ilişkin sektörel direktifler de bulunmaktadır. Motorlu taşıtlara ilişkin düzenleme, taşıtların ve egzoz sistemlerinin gürültü seviyelerine kısıtlamalar getirmektedir. 50 den fazla ekipman türünden kaynaklanan gürültü kirliliğini kontrol altına almayı amaçlayan bir düzenleme, gürültü emisyon standartları ve uygunluk değerlendirme prosedürleri getirmektedir. Havaalanları civarındaki gürültü seviyesi ile ilgili diğer bir düzenleme, havaalanlarına, en çok gürültüye neden olan uçakların yasaklanması gibi kısıtlamalar getirme imkanı vermektedir. Gezi amaçlı teknelere ilişkin düzenleme ise, teknelerin gürültü emisyonlarını sınırlandırmaktadır. I. ÇEVRE KAZALARI Tehlikeli Maddelerle İlgili Büyük Kazalar: 1976 da İtalya nın Seveso kentindeki bir kimyasal tesiste yaşanan kazanın ardından AB, 1982 de, bu tip kazaları önleme ve kontrol etmeye yönelik bir düzenleme (Seveso Direktifi) çıkarmıştır. Daha sonra bu düzenleme, belirli bir miktarın üzerinde tehlikeli madde barındıran binlerce endüstriyel tesisi kapsayacak şekilde yenilenmiştir. Seveso II olarak adlandırılan yeni Direktif, tehlikeli maddelerle ilgili büyük kazaları önlemeyi ve bunların insan ve çevre üzerinde doğuracağı olumsuz sonuçları sınırlandırmayı amaçlamaktadır. Güvenlik sistemleri ve acil durum planları konularında yeni şartlar getiren Direktif, tesislere yönelik denetimleri de sıkılaştırmaktadır. Zararlı madde barındıran ya da kaza sonucunda bu maddelerin açığa çıkmasına yol açabilecek işletmeler, ilgili ulusal kurumlara, gerekli tüm önlemleri aldıklarını kanıtlamakla yükümlüdür. Direktif, 2003 yılında, madencilik ve taş ocakçılığında tehlikeli madde içeren minerallerin işlenmesi ve depolanmasını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Komisyon, halihazırda, AB de tehlikeli maddelerin sınıflandırılmasında yapılan değişiklik nedeniyle, Direktif in gözden geçirilmesini öngörmektedir. İ. YATAY DÜZENLEMELER 1. Kirleten Öder İlkesi: AB çevre mevzuatının temel taşlarından biri olan çevresel sorumluluk kavramı, çevreyi kirletenin, yarattığı kirliliğin maliyetini üstlenmesi anlamına gelen kirleten öder ilkesini beraberinde getirmektedir. Canlı türleri ve doğal yaşam ortamlarına, toprak ve denize verilen çevresel zararların önlenmesini ve giderilmesini hedefleyen Çevresel Sorumluluk Direktifi, çevreye zarar verme potansiyeli taşıyan faaliyetleri de kapsamaktadır. Direktif, işletmelerin çevresel sorumluluğuna iki farklı şekilde yaklaşmaktadır. Tehlikeli ya da tehlike potansiyeli taşıyan faaliyetler yürüten işletmeler kabahatli olmasalar dahi çevresel zarardan sorumlu tutulabilirken, geri kalan faaliyetler için, işletmeler yalnızca canlı türleri ya da doğal yaşam ortamları açısından zarar ya da risk olması halinde sorumlu tutulmaktadır. Çevreyi kirleten işletmeler, potansiyel zararı engellemeye ya da telafi etmeye yönelik

önlemler almak zorundadır. Önlemlerin devlet tarafından alınması halinde, maliyetler ilgili işletmelerce devlete ödenmektedir. 2. Eko-Etiket: Eko-etiket düzenlemesi, çevreye olumsuz etkisi daha az olan ürünlerin teşvik edilmesini sağlayan ve gönüllülük esasına dayanan, bir tür ödüllendirme sistemi getirmektedir. Eko-etiket sınıflandırmasına girmeye hak kazanan ürün ve hizmetler, özel bir logo sayesinde ayırt edilmektedir. Temizlik malzemelerinden tekstil ürünlerine, ev ve bahçe malzemelerinden turizm-konaklama hizmetlerine kadar geniş bir uygulama alanı olan sistem, çevreye daha duyarlı işletmelerin rekabet avantajı kazanmalarını, tüketicilerin ise daha bilinçli tercihler yapabilmelerini sağlamaktadır. 2008 de sunulan yeni bir düzenleme teklifi, eko-etiket sisteminin daha fazla ürün grubunu kapsayacak şekilde yenilenmesini öngörmektedir. 3. Çevre Yönetimi ve Denetleme Planı (EMAS): Çevre Yönetimi ve Denetleme Planı (EMAS), başta KOBİ ler olmak üzere, özel veya kamuya ait kuruluşları, çevresel performanslarını artırma konusunda teşvik etmeyi hedefleyen bir programdır. Programa katılım gönüllülük esasına dayanmaktadır. Ancak, katılımcı kuruluşların; aldıkları çevresel önlemlerin hedef ve ilkelerini ortaya koyan bir çevre politikası belirlemek; faaliyet, ürün ve hizmetlerini çevresel açıdan gözden geçirmek, düzenli olarak çevre denetimleri yapmak ve bir çevre yönetim sistemi geliştirmek gibi yükümlülükleri bulunmaktadır. Üye devletler, kurumların planları dahilinde hazırladıkları çevresel bildirileri onaylayan bağımsız denetçilerin akreditasyonu ve bu bildirilerin kayıt altına alınması için bir sistem kurmakla yükümlüdür. Çevresel bildiriyi kayıt altına alan yetkili kurum, EMAS ın şartlarını yerine getirmeyen kuruluşların plana katılımını durdurabilmektedir. LIFE+ Programı AB nin çevre alanındaki mali aracı LIFE+, Birlik düzeyinde işbirliğini teşvik eden bir programdır. Çevre mevzuatının uygulanması ve geliştirilmesinin yanı sıra, çevrenin diğer AB politikalarına entegrasyonuna da katkıda bulunan program, çevre ve doğayı korumaya yönelik projeleri finanse etmektedir. Programın 2007-2013 bütçesi 2,14 milyon Euro dur. Aday ülkelere de açık olmasına rağmen Türkiye henüz programa katılmamaktadır. 4. Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi: AB nin çevre mevzuatının en önemli bileşenlerinden biri; proje, plan ve programların çevresel etkilerinin değerlendirilmesini öngören yatay düzenlemelerdir. 1985 te kabul edilen ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Direktifi, çevre üzerinde fiziksel etki yaratacak belirli kamusal ve özel projelerin, zorunlu olarak çevresel etki değerlendirmelerine tabi tutulmasını öngörmektedir. Bunların başında; petrol rafinerileri gibi tehlikeli sanayi tesisleri, nükleer atık arıtma tesisleri, 300 MW üzerindeki elektrik üretim tesisleri, trenyolu, havayolu, otoyol ve içsu yolları ile ilgili bazı altyapı çalışmaları, liman inşaatları, büyük maden çıkarma tesisleri, atık ve su arıtma tesisleri ile ilgili projeler gelmektedir. Bunların dışında kalan projeler ise, belirli kriterlerden hareketle çevre etki değerlendirmelerine tabi tutulabilmektedir. 2001 yılında kabul edilen SÇD (Stratejik Çevresel Değerlendirme) Direktifi ise, ÇED Direktifi nin getirdiği sistemi tamamlayıcı niteliktedir. Direktif, önemli çevresel etki yaratabilecek yasal, düzenleyici veya idari hükümler doğrultusunda hazırlanan plan ve programları kapsamaktadır. İl veya ülke çapında planlama, arazi kullanımı, ulaştırma, enerji, atık yönetimi, su yönetimi, sanayi, telekomünikasyon, tarım, ormancılık, balıkçılık ve turizm alanlarındaki plan ve programlar doğrudan SÇD ye tabi tutulurken; diğer plan ve programların öncelikle potansiyel etkisi değerlendirilmekte, buna göre SÇD ye tabi tutulup tutulmayacaklarına karar verilmektedir. 14

Çevre Standartlarını Karşılamak: AB Çevre Politikası > Avrupa Birliği nin Çevre Politikası 5. Çevre Politikalarına Katılım ve Bilgiye Erişim: AB, çevresel konularda bilgiye erişim, halkın karar verme sürecine katılımı ve yargıya başvuru konularına ilişkin Aarhus Sözleşmesi ni 2005 yılında onaylamıştır. Sözleşme, kamu kurumlarının, halka çevre ile ilgili konularda yol göstermesini; eğitim ve farkındalığı artırmasını ve bu alanda çalışan kuruluşları desteklemesini öngörmektedir. Sözleşme deki kamu otoritesi tanımı, ulusal ve yerel otoritelerle birlikte, Topluluk kurumlarını da kapsamaktadır. Bu nedenle AB, 2006 da, Sözleşme hükümlerinin kendi kurum ve birimlerine de uygulanmasını öngören bir Tüzük kabul etmiştir. Bir başka AB düzenlemesi ise, kamu kurumlarının çevre konusundaki bilgileri düzenli olarak paylaşmalarını öngörmektedir. İlgili Direktif teki çevresel bilgi tanımı; su, hava, toprak, hayvan toplulukları, bitki örtüsü, arazi, doğal alanlar ve bunları olumlu veya olumsuz etkileyen önlem ve faaliyetlere ilişkin yazılı, görsel, işitsel ya da veri tabanı halindeki tüm bilgileri kapsamaktadır. Notlar 1 Karbondioksit, metan, hidroflorokarbon, nitrik oksit, hidrokarbur perflor ve kükürt heksaflorit. 2 Ağır taşıtlara ilişkin emisyon standartları, hafif taşıtlara yönelik Euro 4, Euro 5 ve Euro 6 emisyon standartları ile karıştırılmaması için Romen rakamları ile ifade edilmektedir. 3 M1 kategorisi, yolcu taşıyan ve sürücü dışında koltuk sayısı 8 i geçmeyen araçları kapsamaktadır. 4 M2 kategorisi, yolcu taşıyan, sürücü dışında 8 den fazla koltuğu olan, ancak ağırlığı 5 tonu geçmeyen araçları; N1 kategtorisi, yük taşıyan ve ağırlığı 3,5 tonu geçmeyen araçları; N2 kategorisi ise, yük taşıyan ve ağırlığı 3,5 ton ile 12 ton arasında olan araçları kapsamaktadır. 5 İyi durum, kimyasal anlamda düşük kirlilik seviyeleri ve sağlıklı bir ekosistem oluşturulmasına ilişkin kriterlerle tanımlanmaktadır. 6 Avrupa için Su Bilgi Sistemi Portalı: http://water.europa.eu 6. Cezai Yaptırımlar: AB mevzuatı, üye devletlerin, bilinçli veya ciddi ihmal sonucu işlenen bazı çevre ihlalleri için cezai yaptırımlar uygulamalarını öngörmektedir. Buna göre, hava, toprak veya suya iyonlaştırıcı madde veya radrasyon karıştırılması ya da tehlikeli atıkların Topluluk kurallarını ihlal edecek şekilde toplanması, taşınması, dönüştürülmesi, bertaraf edilmesi gibi faaliyetler etkin, orantılı ve caydırıcı cezai yaptırımlara tabi tutulmaktadır. İhtiyat İlkesi İhtiyat ilkesi ; insan, hayvan veya bitki sağlığını tehdit eden bir tehlikeye karşı acil önlemler alınmasını sağlamaktadır. Bu çerçevede, sağlığa zararlı bir ürünün dağıtımının durdurulması ya da piyasadan çekilmesi gibi tedbirler uygulanabilmektedir. Bilimsel ve nesnel değerlendirmeler sonucunda herhangi bir ürün veya işlemin tehlikeli etkiler yaratabileceğinin saptandığı; ancak söz konusu değerlendirmenin riski yeterince kesin bir şekilde belirlemeye yetmediği durumlarda ihtiyat ilkesine başvurulabilmektedir. Korumacı önlemlere bahane teşkil etmemesi gereken ihtiyat ilkesinin, Topluluk tarafından nasıl kullanacağı ise bir Tebliğ ile açıklanmıştır.

ÇEVRE TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE POLİTİKASINA UYUMU Kıvanç ERGU, Eurohorizons Danışmanlık Avrupa Birliği nin çevre politikası; kirliliği kaynağında önlemek, azaltmak ve ortadan kaldırmak; doğanın ve doğal kaynakların ekolojik dengeye zarar verecek şekilde işletilmesini engellemek ve rasyonel bir şekilde yönetilmesini sağlamak; kirleten öder ilkesini en etkin şekilde uygulamak; çevresel yükümlülükleri tüm politikalara entegre etmek ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek şeklinde özetlenebilecek öncelikleri kapsamaktadır. AB müktesebatına uyum sürecinde, Türkiye de genel ilkeler yasa ile hükme bağlanmakta, ancak uyuma yönelik mevzuat, ağırlıklı olarak, teknik detayları belirleyen ikincil düzenlemeler yoluyla yürürlüğe koyulmaktadır. Mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması ise, ciddi bir altyapı çalışmasını ve kapsamlı bir çevre envanteri hazırlanmasını gerektirmektedir. I. İDARİ YAPILANMA Türkiye de çevre alanındaki kurumsal yapılanma, merkezi ve yerel düzeyde şekillenmiştir. Bazı kurumlar ise sürece mevcut bölgesel yapılanmaları ile katkı sağlamaktadır. Çevre mevzuatı, uygulama aşamasında özel sektörün yanı sıra yerel yönetimlerin de ciddi sorumluluk üstlendiği bir alandır. Bu nedenle, AB sürecinde etkin bir uyum ve uygulama için, ilgili tüm kesimlerin koordinasyon içinde ve eşzamanlı olarak çalışmaları gerekmektedir. Uygulamanın izlenebilmesi için, etkin bir izleme ağının kurulması ve denetim sisteminin iyileştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Yerel otoriteler de dahil edilerek, kurumların ilgili mevzuattan aldıkları yetki çerçevesinde yürütülen denetim işlemleri, genellikle sistematik olmayan bir yapıda uygulanmaktadır. Yürütme de dahil olmak üzere, bu süreçte 16

Çevre Standartlarını Karşılamak: AB Çevre Politikası > Türkiye nin Avrupa Birliği Çevre Politikasına Uyumu entegrasyon sağlanmasını mümkün kılacak metodoloji ise halen yeterince uygulanamamaktadır. Özellikle uygulamanın farklı unsurlar içerdiği ya da izlemenin detaylı parametreler gerektirdiği durumlarda denetim, gerek izleme sıklığı gerek metodoloji itibarıyla yetersiz kalabilmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı nın (ÇOB) uygulamalarında bütünlüğün sağlanması amacıyla 2009 yılında Çevre Denetimi Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. Ancak, etkin uygulamanın sağlanabilmesi için, yeterli ve donanımlı personel ihtiyacının giderilmesi, ilgili tüm kurumlar arasında eşgüdümün sağlanması, denetimlere ilişkin erişilebilir bir izleme sistemi oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca, uygulamanın gerektirdiği altyapı yatırımı ile merkezi ve yerel düzeydeki uzman personel ihtiyacı, uyum çalışmaları ve uygulamaya yönelik takvimin belirlenmesi açısından son derece önemlidir. En önemli yatırım ihtiyacının ise, su kaynakları yönetimi, atık yönetimi ve hava kirliliği alanlarında hissedileceği tahmin edilmektedir. gazı emisyonlarının kaynağı olan sektörlerde kayda değer önlemlerin alınması sağlanamamıştır. Türkiye nin, Kyoto Protokolü nün uygulanmasını desteklemek amacıyla AB bünyesinde yürürlüğe koyulan emisyon ticareti düzenlemelerine uyum sağlaması, bu aşamada öngörülmemektedir. Esasen, bu sistemin uygulanabilmesi için, sera gazı emisyonlarının izlenmesini, raporlanmasını, emisyon ve yutaklar gibi, sistemde ticarete konu olacak unsurların tanımlanmasını sağlayacak teknik ve kurumsal altyapının tesis edilmesi gerekmektedir. Emisyon ticareti sistemi ya da Kyoto sonrası süreçte kullanılabilecek farklı araçlar için, zaman kaybetmeden gerekli ön değerlendirmeler yapılmalıdır. Geliştirilecek politikalardan etkilenecek tarafların ve uygulamaları bizzat hayata geçirecek işletmeleri temsil eden özel sektör örgütlerinin bu süreçte aktif rol alması büyük önem taşımaktadır. II. AB MÜKTESEBATINA UYUM 1. İklim Değişikliği ile Mücadele: Topluluğun, uluslararası arenada öncülüğünü yaptığı iklim değişikliği ile mücadele ve bu bağlamda İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) ve Kyoto Protokolü, Türkiye ve AB arasında çevre alanındaki müzakerelerin önemli bir bileşenidir. Bu süreç zarfında, 2006-2007 yılları için 1. İklim Değişikliği Ulusal Bildirimi yapılmış ve 1990-2007 dönemi Sera Gazı Emisyon Envanteri İDÇS Sekreterya sına iletilmiştir. AB, Türkiye den ilk taahhüt dönemi için bir hedef belirlemesini ve Kyoto sonrası dönem için de sürece dahil olmasını beklemektedir. Kuşkusuz Kyoto Protokolü ne taraf olunmasına yönelik kanunun yürürlüğe girmesi ve Protokol e resmen taraf olunması, iklim değişikliği ile mücadelede yürütülecek çalışmalar açısından itici bir güç oluşturacaktır. Bu kapsamda alınabilecek tedbirlere, hedeflere, azaltım imkanlarına, ekonomik-sosyal etkilere ve finansman kaynaklarına ilişkin teknik değerlendirmelerin zaman kaybetmeksizin yapılması gerekmektedir. Kyoto sonrası süreç için, uluslararası camiada yürütülen çalışmalara etkin katılım sağlanması ve Türkiye nin koşullarına en uygun politikanın oluşturulması açısından, bu hususların sistematik biçimde ele alınması gerekmektedir. Oluşturulan İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu na ilgili tüm kurumların üst düzey temsilcilerinden katılım sağlanmasına ve çeşitli çalışma grupları kurulmasına rağmen, henüz, sera 2. Hava Kirliliği: 2008 yılında yayınlanan Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği ile, ilgili AB düzenlemelerine uyum sağlanması öngörülmüştür. Ancak, uygulamada, birçok kirletici için limit değerlere ulaşılmasına yönelik hedefler, uzun vadede gerçekleştirilecek şekilde belirlenmiştir. Düzenleme sayesinde; temiz hava eylem planları hazırlanması ve izleme mekanizması oluşturulması gibi hava kalitesinin iyileştirilmesine yönelik çeşitli araçlar mevzuata kazandırılmıştır. Uygulama için ulusal ve bölgesel düzeyde Temiz Hava Merkezleri kurulması öngörülmektedir. Bu alanda etkin bir uygulama sağlanabilmesi, çevre müktesebatının diğer alanlarında alınan önlemlerin, hava kalitesine ilişkin düzenlemelere adapte edilmesini gerektirmektedir. AB müktesebatında, faklı düzenlemeler arasında çeşitli bağlantılar kurulmakta ve farklı sektörlere ilişkin hükümler uyum ve uygulamada birçok kez tamamlayıcı nitelik taşımaktadır. Bu nedenle, uyum ve uygulamada etkinliğin sağlanabilmesi için, mevzuatın tüm yönlerinin bütünsellik içinde değerlendirilerek yürürlüğe koyulması gerekmektedir. Aksi takdirde, durum özelinde düzenlemeler yapılması, müzakere sürecinde uyum amacıyla yapılan birçok düzenlemenin yeniden ele alınmasına ve tanımlarda değişikliğe gidilmesine neden olacaktır.