Örgüt mü lensek acaba? Neyin kafasını yasıyoruz? Melul melul ortalıkta dolaşmamak için beynelmilel kalkışma ve örgütlenme deneyimleri

Benzer belgeler
Resmi Gazete Tarihi: Resmi Gazete Sayısı: 26313

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi. Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya

Fark Ettikçe, Birlikte Güçleniyoruz...

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye

Cumhuriyet Halk Partisi

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

NİLÜFER KENT KONSEYİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ

KENT YÖNETİMİNE KATILIM DÜNYA ÖRNEKLERİ

Şiddete Karşı Kadın Buluşması 2

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu , Eskişehir

KONAK KENT KONSEYİ ÇALIŞMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Madde 3 - (1) Bu Yönetmelik; 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 76 ncı maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

GENÇLİK KOLLARI YÖNETMELİĞİ

kimdir? Nazif Kerem GÖZENER ÖZGEÇMİŞ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA TÜRKİYE NİN DEMOKRATİKLEŞME SINAVINI DERİNLEMESİNE TARTIŞTI!

TÜRK PSİKOLOGLAR DERNEĞİ MERKEZ TRAVMA BİRİMİ GEZİ PARKI EYLEMLERİNDEN ETKİLENENLERE YÖNELİK PSİKOSOSYAL DESTEK ÇALIŞMALARI. 1 Haziran-30 Ağustos 2013

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

T.C AKDENİZ BELEDİYELER BİRLĞİ 2011 YILI ÇALIŞMA PROGRAMI

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

DİASPORA - 13 Mayıs

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

İ Ç İ N D E K İ L E R

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

İlerici Kadınlar Kimdir?

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

BURSA KENT KONSEYİ BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ NİN KATKILARIYLA

TÜSİAD Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Çalışma Grubu Sunumu

T.C. İZMİR İLİ URLA BELEDİYESİ MECLİS KARARI

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

ZEYTİNBURNU KENT KONSEYİ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI UYGULAMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Nasıl bir toplum ve nasıl bir eğitim?

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi. Avrupa Ekonomik ve Sosyal

İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ BUCA SONUÇ RAPORU

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5-

Seçim programı CDA Medemblik Konsey dönemi

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

Yerelleşme ve İyi Yönetişim

KATILIMCI BÜTÇE. AÜ SBF Maliye Yerel Yönetimler Maliyesi Prof. Dr. H. Hakan YILMAZ

ÜNİTER VE FEDERAL DEVLETLERDE YEREL YÖNETİMLER: LATİN AMERİKA ÜLKELERİ ÜZERİNDEN BİR İNCELEME

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Partilerin 1 Kasım 2015 Seçim Beyannamelerinde Mahalli İdareler: Adalet ve Kalkınma Partisi

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

DOĞAN GRUBU SOSYAL SORUMLULUK POLİTİKASI

İnternetin Gerçekleştirdiği Dönüşümün Sonucunda Şeffaflık ve Bilgi Kirliliği Arasında: Yurttaş Gazeteciliği

Sayın Büyükelçiler, Değerli Kongre üyeleri, Çok değerli dostum Sayın Zügayir ve Brosh, Kıymetli basın mensupları,

We Make it... onlinetamkeen

Bölüm 13.Tarımsal Kooperatifçilik

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım Eylül 2011

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

İktisadi Kalkınma Vakfı

Mevcut Durum ve Beklentiler. Programı

5 Dk. Ülke Ile Ilgili Giriş Konuşması. Değerli katılımcılar hepinizi ülkem adına saygıyla selamlıyorum,

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

bireysel özgürlük dayanışma eşit haklar öz saygı katılım

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Berlin Katılım gelişmesinin durumu ve perspektifler

Haziran 2015 Seçimlerine Giderken Kamuoyu Dinamikleri

Türkiye nin Yeni AB Stratejisi ve Ulusal Eylem Planları

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Belediyenin gelirleri

2008 yılında gönüllü çabalarla kurulan Uluslararası Şeffaflık Derneği ülkenin demokratik, sosyal ve ekonomik yönden gelişimi için toplumun tüm

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

T.C ALANYA BELEDİYESİ KIRSAL HİZMETLER MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETMELİK

Devrim Öncesinde Yemen

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

Öğrenmek İstiyorum Kampanyası

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Milletlerarası Ticaret Odası Değişen Küresel Ekonomi ve Türkiye Toplantısı 7 Mart 2014, İstanbul

Herkes katılabilsin diye... Mahalle sakinlerinin katılımını sağlamanın yolları ve geniş katılımı sağlamanın temel kuralları için tavsiyeler

Yerel Yönetimler Katılımcılık - Mevzuat

AESK ve Türkiye REX. Dış İlişkiler. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

Program Koordinatörü Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Su Ürünleri Kooperatiflerinin. Kooperatifçilik İlkeleri Açısından Analizi

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL MERKEZİ EMEK BÜROLARI YÖNETMELİĞİ

ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER MAHALLİ HEYETLERİNİN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

KADININ İNSAN HAKLARI YENİ ÇÖZÜMLER DERNEĞİ Kuruluş: Ocak 2012

Transkript:

Örgüt mü lensek acaba? Neyin kafasını yasıyoruz? Melul melul ortalıkta dolaşmamak için beynelmilel kalkışma ve örgütlenme deneyimleri

Bu bröşür kolektivizmin emrindedir CopyLeft Temmuz 2013

Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel O başkası yok mu bir yanındakine veriyor Derken karanfil elden ele. Edip Cansever, Yerçekimli Karanfil Gezi protestoları ülkemizdeki siyasal hayatı bütünüyle alt üst etti. Gezi Parkı ndaki ağaçların sökülmesine direnen insanlara polis baskını ve saldırısı öfke ve isyanı büyüttü. Büyütürken siyasal partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi örgütlerin katılım ve temsiliyet konusundaki tıkanıklıklarını da ortaya serdi. Gezi Parkı yla başlayıp İstanbul un kenar mahalleleri ve diğer şehirlere yayılan protestolarla, çoğunluğun karşısına konan üç beş çapulcunun, azınlığın, marjinallerin, apolitiklerin siyaset sahnesine sıçradığını gördük. Gezi direnişi sadece polis saldırılarına, haklarımızın gasp edilmesine ve hepimize ait şeylerin paraya çevrilmesine değil, bu marjinalleştirme çabasına da isyandı. Direniş, bize dayatılan kontrolcü ve yalnızlaştırıcı hayat tarzlarını reddedip, yerine dayanışmacı ve kolektif bir hayat arzusunu ortaya çıkardı. Hatta bu ilişkileri şimdiden yarattı. Toplumda mal olmak degil ( topluma mâl Buna siyaset diyoruz. Çünkü bu protestolar ülke gündemini belirledi. Siyaset diyoruz, çünkü bu protestolar dünya gündemine sıçradı, uluslararası kurumların hükümete çağrı yaptığı bir mesele haline geldi. Siyaset diyoruz, çünkü bu protestolar özgürlüğümüzü ve demokratik haklarımızı talep ediyor. Siyaset diyoruz, çünkü bu protestolar temsil edilmeyen ve sesi duyulmayanların görülmesini ve duyulmasını istiyor. Siyaset diyoruz, çünkü bu protestolarla bugüne kadar yapılagelen siyaset biçiminin dışında yeni tarzlar yaratıyoruz. Yaratmaya da devam edeceğiz. O halde neden başka türlü örgütlenmeye kafa yormayalım? olmak için... Bu broşür farklı ülkelerde, özellikle 2001 krizi sonrası kitle hareketlerinin yarattığı örgütlenme deneyimlerine yer veriyor. Yer verilen deneyimler, doğrudan demokrasi diyebileceğimiz doğrultuda, sokağa dökülen kitlelerin kendilerinin karar alıp kendilerinin uyguladığı örneklerdir. Fakat, yer yer bu örgütlenmelerin söz konusu ülkedeki hakim veya parlamenter siyasetle nasıl bir bağ kurduğuna da değinildi. Buradaki deneyimlerinin hiçbirini model olarak önermiyoruz. İster kullanırsınız ister kullanmazsınız. Keza bu broşürde yer alan hiçbir eylem biçimini bir alternatif olarak önermiyoruz. Aktif çatışma/pasif direniş gibi bir ikiliğin ülkemizdeki protestoları doğru tanımladığını düşünmüyoruz. Gezi direnişi çok zengindi. Taş atarak Taksim meydanını özgürleştiren eylemlerden, Gezi Parkını koruyan barikatlara, Dolmabahçe deki POMA dan İstiklal Caddesi ndeki yazılara, Kızılay kavşağını meydanlaştıran yürüyüşlerden Armutlu yu Samandağ a bağlayan insan zincirine, Gezi parkının atölyelerinden duran adam ve kadınlara, cenaze anmalarına, Espark, Atatürk Parkı ve Kuğulupark çadırlarına, Akkapı mahallesine, Kennedy Caddesi ne, Basmane ye İsmini sığdıramadığımız şehir meydanlarına Hepsi bütünün parçalarıydı. Her birini selamlıyoruz. Bu broşürdeki deneyimlerin yeni fikirlere ilham kaynağı olması dileğiyle 3

Arjantin Horizontalidad (Yataycılık) Deneyimi İnsanlar kendilerini yönettikleri bu yatay sistemin farklı biçimlerde politik olmalarına izin veren bir sistem olduğunu düşünüyor ve bunu talep ediyorlar. 2001 yılında Arjantin deki ekonomik kriz sonrasında ortaya çıkmış, işçi kooperatifleri, mahalle konseyleri, katılımcı ekonomi ve patronsuz işyerlerini kapsayan, özyönetime dayalı karar alma modelidir. Siyasi parti programlarını ve ajandalarını reddedip demokratik alan oluşturmaya odaklanmış radikal bir model olarak tanımlanmaktadır. Sloganlarından en vurucuları şunlardır: İşgal et, Diren, Üret, Çözüm: Özyönetim, Gerçek demokrasi sokaklardadır. Hareketin çıkışına bakacak olursak, Arjantin de şehirli orta sınıf ve alt sınıfların özyönetim ilkesiyle bir araya gelerek mahalle meclisleri kurmasıyla başlamıştır. Bu meclislerin amacı hükümeti ele geçirmek ya da iktidar sahibi olmak değil, alternatif yaşam formları üretmek ve iktidar kurumlarından olabildiğince bağını koparıp kendi kendine yeten sistemler oluşturmaya çalışmaktır. Senelerdir ekonomik krizden etkilenen Arjantin halkı 2002 yılının Ocak ayında devlet tarafından bankadaki hesaplarının dondurulmasıyla bu etkinin ne kadar kitlesel olduğunu anladı. Ekonomik kriz sonrasında iktidar mekanizmalarının toptan reddedilmesi sayesinde insanlar yüzlerini birbirlerine dönüp farklı dayanışma ağları kurmuşlardır. Örneğin, küçük esnaftan fabrikalara, gazetelerden kliniklere her alan kendi kolektiflerini oluşturmakla kalmayıp işsizlere ve zor durumdakilere bu dayanışma 4

ağları maddi ve manevi destek olmuştur. Bir yandan devlet mekanizmalarına baskı uygulamaya ve hak mücadelesine de devam edilmiştir. Bu katılımcı konseyler sayesinde insanlar Arjantin de kurumlara değil, birbirlerine güvenmeyi öğrenmişler ve bu dayanışma sayesinde hayal gücü gelişen topluluklar değişik formlarda organize olmuşlardır. Doğrudan demokrasi ve yatay örgütlenme modeli benimsenmiştir. Kısaca kimsenin kimseden üstün olmadığı, hiyerarşilerin kırıldığı bir sistem kurulmuştur. Katılımcı meclisler sadece yerele veya işyerine dair karar almak için kullanılan araçlar değil, amaç da olmuşlardır. Kısaca sürecin insanlarda farkındalık yarattığı bir girişim olmuştur. İnsanların tanıklıklarına baktığımızda, kendilerindeki değişikliği vurgulamaları tesadüf değildir: Kızgın başlamış bir eylemlilik kısa zamanda mutlu bir hal aldı. İnsanlar birbirlerini gördüklerinde gülümsemeye ve birbirlerini tanımaya başladılar, işte o zaman bir şeyler değişti. Hiçbir zaman unutamayacağım bir hissiyat... Kaybolmuş iletişimin geri gelmesiydi bu. Önceden sosyal olmanın pek çok yolu yok edilmişti. 19-20 Aralıkta kazandığımız ilk şey yüz yüze bakmaktı. Biz toplumumuzu geri kazandık. İnsanların hayal gücünde bir değişiklik oldu. Bu değişimle beraber kurumlara ve devlet yapılarına bağımlı olmayan yeni sosyal ilişkiler inşa edildi. Arjantin özelindeki yatay ilişkiler hem zulme karşı ortaklaşmayı, hem de farklılıklara saygı duymayı beraberinde getirdi. Bu siyasal anlayış aynı zamanda yatay olarak örgütlenmiş, alternatif değiş-tokuş mekanizmaları, eğitim, kültür, sanat ve tıp modellerini de kapsadı. Toplumun nasıl organize olması gerektiğine dair daha fazla tartışma ve fikir alışverişi ve ihtiyaca yönelik eşya değiş-tokuşu yapıldı. Süreçler sonuçlarla ortaklaştı. İzole bireylerden birbirlerine saygı duyan ve dayanışan topluma dönüşme amacına bir adım daha yaklaşıldı. Arjantin e dair önemli bir not da, bahsedilen grupların partizan siyasetten bıkmış insanlardan oluşması ve 2002 yılında devlete güvenilemeyeceğinin kitleler tarafından ayan beyan görülmesi idi. İnsanlar kendilerini yönettikleri bu yatay sistemin farklı biçimlerde politik olmalarına izin veren bir sistem olduğunu düşünüyor ve bunu talep ediyorlar. Kısaca baktığımızda; somut aktörler parti siyasetine güveni kalmamış kitleler, hedef devlet ve kurumlarından olabildiğince bağımsızlaşan ve birbirleri ile dayanışan yerel ve yatay örgütlenmiş işçi kolektifleri, mahalle meclisleri; spontan bir şekilde biraraya gelmiş topluluklar sonrasında işbölümü yaparak kendi kendilerini yönettikleri işyerleri, üniversiteler, klinikler, sanat toplulukları vb. pek çok dayanışan organizma kurmuşlar ve bu organizmaların birbirleriyle dayanışması sayesinde kendi kendine yeten bir sistem oluşturmaya başlamışlardır. 5

Arjantin de.. Issiz. Isciler. Hareketi Piqueteros olarak adlandırılan bu işsiz işçiler genelde 17-36 yaş arası genç, dikkate değer bir kısmı okuma yazma bilmeyen ya da sınırlı düzeyde eğitim almış, çoğunlukla şehirlerin kıyısında üstü tenekeyle kapatılmış çamurdan duvarlı barakalarda yaşayan insanlardan oluşmaktadır. Bu dünyayı değiştirmek zor, öyleyse yenisini kuralım. Son yirmi yılı aşkın süredir dünyada neoliberal reformların içerisinden ve ona karşı olarak ortaya çıkan toplumsal hareketler, mevcut politik karar alma süreçlerini devam ettirmeye çalışan demokrasilerin anlamını ve pratiklerini sorgulamaktalar. Bölgesel ve topluluk düzeyinde faaliyet yürüten hareketler ana akım politikayla uyuşmayan politik düşünme biçimleri ve pratiklerini ortaya çıkardı, yeni bir politikanın icat edilmesini gündeme getirdi. 2000 lerin ilk on yılı boyunca hareketlerin politikasını devletin mantığı içerisinde normalleştirme çabalarına tanık olduk. Ortaya çıkan sonuç şu oldu: Radikalizmin ortadan kaldırılması yeni bir politikanın icadını dışlar ve bu yüzden muhalif olanın uzlaşmazlığını ortadan kaldırır. Arjantin de 1991 de iktidara gelen ve 10 yıl iktidarda kalan Carlos Menem hükümeti demokrasinin ve istikrarın temsilcisi olarak kendini lanse etti. İktidarda olduğu süre zarfınca bir yandan darbe sonrası oluşturulan parlamenter demokrasiyi sağlamlaştırdı, diğer yandan ülkenin neoliberalizme göre yeniden yapılandırılmasını, hızlı bir ekonomik dönüşümü ve ardından istikrarı hedefledi. Ancak on yılın sonunda finansal manüpilasyonun ardından ekonomik istikrar sona erdi. Neoliberal politikaların bir sonucu olarak genç nüfus başta olmak üzere işsizlik oranlarındaki artış (1995 de %18,5), özelleştirme, kamu sektöründeki reformlar ve çalışma yaşamının yeniden yapılandırılması, kurumsallaşmamış ve 6

merkezsiz bir forma sahip protestoların ana tetikleyicisi oldu. Arjantin de bu neoliberal yapılanmaya karşı uzlaşmaz tavrını ifade eden en önemli formlardan biri işsiz işçiler hareketidir. Piqueteros olarak adlandırılan bu işsiz işçiler genelde 17-36 yaş arası genç, dikkate değer bir kısmı okuma yazma bilmeyen ya da sınırlı düzeyde eğitim almış, çoğunlukla şehirlerin kıyısında üstü tenekeyle kapatılmış çamurdan duvarlı barakalarda yaşayan insanlardan oluşmaktadır. Özellikle 1999 dan sonra ülkenin her yanında çığ gibi büyüyen işsizler çok çeşitlilik arz eden taleplerini ve protestolarını yolları işgal edip trafiğe kapatarak dillendirmekteydiler. Bu talepler, istihdam yaratılmasından, yeni yatırımlarda bulunulmasına, kaynakların ve toplumsal alanın yönetiminden, istihdam programlarına katılıma kadar uzanmaktadır. Bu süreçte İşsiz İşçiler Hareketi (UWO) yeni bir kolektif kimlik olarak ortaya çıkmıştır. Hükümetin üzerinden kendisini meşrulaştırdığı ekonomik ve toplumsal istikrar hegemonik bir algı olarak mevcut durumla uyuşmazlık içinde olanları dışlayarak toplumun tüm kesimlerinin demokratikleşmesini engellemiştir. UWO yeni ekonomik istikrara ve onunla bağlantılı olarak belli toplum kesimlerini dışlayıcı önlemlerle sağlamlaştırılmış demokrasiye karşı konum aldı. Bu yüzden UWO nun eylemleri toplumda istikrarı istikrarsızlaştıran eylemler olarak algılanmıştır. Ancak Aralık 1999 ve 2001 den sonra toplumun diğer kesimleri de, özellikle 2001 de hükümetin karara bağladığı sıfır bütçe açığı politikası sonrası, istikrara karşı hareketlendi. Sıfır açık politikasının ve onunla koşut giden finansal manüplasyonun bir sonucu olarak ekonomi 2001 de çöktü. Toplumun büyük bir kesimi merkezi bir koordinasyon olmaksızın, yatay olarak, doğrudan demokrasi pratikleriyle bir araya geldi. Altını çizmek gerekir ki ortaya çıkan hareket geleneksel protesto biçimlerinden, mevcut geleneksel solun ve sendikaların eylemlerinden oldukça ayrı bir eylemlilik izledi. Onur, adalet, otonomi (özerklik) ve demokrasi en önemli sloganlar olarak öne çıktı, insan haklarına yönelik protestolarla fabrika işgalleri yan yana ilerledi. Mahallelerdeki durumu müzakereye yönelik toplaşmalar, anlık ve genel meselelerin tartışıldığı ve kararların alındığı forumlar haline dönüştü. 1990 ların sonuyla 2000 lerin başında UWO ülkedeki pek çok mahalleyi direniş alanına çevirdi. Bu mahalleler tabandan gelip eş zamanlı olarak doğrudan eylemler örgütlediler ve otonom 7

kooperatif projelerini hayata geçirdiler. Bu kooperatifler topluluklarla politik örgütlenmeyi birbirine bağlamaktadır. UWO lar yol kapatmalar sonucunda belediyelerden ya da ulusal hükümetten elde ettikleri dolaysız sosyal yardımları kendilerine kayıtlı olup UWO ların topluluk projelerinde uğraşan ya da topluluk işlerini yerine getiren işsiz işçilere dağıtmaktadır. Daha fazla istihdam yaratmaya yönelik programlar ise devletin istihdam ve sosyal programlarına katılmak yerine yerel olarak topluluk temelli el emeği içeren projeler içermektedir. Bunların ortak paydası iş birliğinin, çalışmanın ve toplumsallaşmanın yeni ve otonom biçimlerini yaratma çabasıdır. UWO kapitalist çalışma biçimini eleştirmektedir. Ayrıca onlara göre işsizlik de, işi olmama değil, kapitalist işin bir biçimidir. Sonuçta işsizler de paranın kuralları ve emek pazarının dinamiklerinin tahakkümü altında olan emeğin görünmez özneleridir. UWOlar onurlu iş denen şeyi icat edip kapitalist işe karşı savunmaya başlamışlardır. Henüz-olmamışolan ancak olması istenen onurlu iş, kapitalist çalışmadan farklı ve onunla çatışma halindedir. Sömürüyü ve kar elde etme mantığını reddeder. O gerçek, iş birliği üzerine kurulu ve bir işe yarıyor olmanın yanı sıra yaratıcı faaliyeti de desteklemektedir. Onurlu işin savunulması işçi sınıfının üyeleri olarak devlet tarafından önümüze konan ücretli emek toplumunun ötesine geçmek demek değildir, bizzat işçi sınıfı olmama olasılığıdır. Aralık 2001 krizinden sonra hükümetin ana meselesi ekonomik istikrarın ve demokrasiye güvenin tekrar sağlanması olmuştur. Hükümet tarafından geniş çaplı projeler üzerinden iki milyon civarında kimseye topluluk işleri, çocukların eğitimi, kreş, staj gibi şeylerin bedeli olarak doğrudan nakit yardımı yapılmıştır. 2003 de hükümet UWO nun istihdama ve kaynaklara yönelik talepleri doğrultusunda bir

istihdam politikası uygulamaya başlamıştır. Yeni sosyal programlar UWO nun üzerinde çalıştığı yeni politika etiği ni destekleyen toplulukçu ve dayanışmacı toplumsal pratiklerle birleşmenin yollarını aramaya başlamıştır. Yerel kalkınma ve toplumsal ekonominin geliştirilmesi yönünde devlet UWO nun da içinde bulunduğu sivil toplum örgütlerinin katılım sağlamasını teşvik etmiş ve bu yönde finansal destek sağlamıştır. Ancak burada hedeflenen UWO ların kontrol edilebilir hale getirilmesi, devlet karşısında tarafsızlaştırılması ve uzun vadede izole edilerek demokratik düzenin dışına taşınmasıdır. UWO ların bu aykırı kurumsallaşması devlet tarafından tanınmaktadır ancak radikalliği de ortadan kaldırılmaktadır. Bu arada belirtmek gerekir ki devlet diğer yandan İşsiz İşçiler hareketinin en radikal gruplarına yönelik baskıcı yöntemler uygulama ve onları marjinalleştirerek topluluklardan ayırma politikasını bu süreç boyunca hiç elden bırakmamıştır. Bu noktada UWO ve benzeri hareketlerin karşı karşıya kaldığı kritik bir yol kavşağı söz konusudur. Yollardan biri gerçek politikalar üzerine kurulu alternatif bir kalkınmayı hedefler. Ki bu yolda kurumsallaşan hareket, devletten talep etmeyi ve devlet hareketi tanıdığında ve imkân sağladığında onun açtığı alanda devletin politika oluşturma süreçlerine katılmayı içerir. Diğer yol hayal edilen politikalar (henüz-olmamış-olan) üzerine kurulu ve kalkınmanın kendisine alternatiftir. Kurumsallaşmamış hareket gerçek politikalarla uyuşmaz ve yeni deneyimleriyle devlet mantığına entegre olmaya direnir. Bu iki yol arasında ortaya çıkan bu uzlaşmaz gerilim, toplumsal hareketlerin kolektif çıkarını ifade eden talepkâr yaklaşımın, hareketlerin yeni bir dünyanın yaratılmasındaki işlevi ile tamamlandığında aşılabilmektedir.

Türkiye Katılımcı Siyaset Modeli Olarak Diyarbakır Belediyeleri Diyarbakır Sur Belediyesi yerel meclislerden ve etnik ve dini cemaat temsilcilerinden gelen kararların bağlayıcılığını esas alarak kendi bünyesinde çalışan emekçilerden Ermenice, Kürtçe ve Süryanice bilenlere dil tazminatı ödemeye başlamıştır. Temsili sistemin bireyleri karar alma süreçlerine dâhil etmede başarısız olması ve hatta uygulama da toplumun belli kesimlerini tamamen süreçlerin dışında bırakması sorunu, yerel düzeyde katılımcı demokrasinin inşa edilmesi ve merkezi yönetimin yetkilerinin söz konusu bireylerin katılımcılığına dayanan yerel yönetimlere devredilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Bu doğrultuda, dünyada birçok bölgede, gerek merkezi yönetimlerin desteğiyle temsili sistemi destekleyici bir model olarak gerekse ezilenler tarafından temsili sisteme karşı alternatif siyasal alanlar olarak, katılımcı model teşvik edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Porto Alegre (Brezilya), Kerala (Hindistan), Chiapas (Meksika Zapatista deneyimi) ve Diyarbakır kentleri katılımcı siyaset modelinin uygulamaya konulduğu önemli örnekler arasındadır. Türkiye de de bireyler karar alma süreçlerine sadece 4-5 yılda bir gerçekleşen seçimlerde temsilci seçmek üzere kullandıkları oyla dahil olabilmektedirler. Temsilcilerin asli görevi kendisini yetkilendiren bireylerin kararlarını ve görüşlerini üst meclise yansıtmak iken, söz konusu temsilciler bu bireyler adına karar alan ve alınan kararları bireylere dayatan elitler haline gelmiştir. Yüzde 10 luk seçim barajı ise toplumun büyük bir çoğunluğunun oy kullanarak bile süreçlere dahil olabilmesini engellemektedir. 10 yıl boyunca Türk temsili sisteminin açmazlarından dolayı TBMM düzeyinde temsiliyet bulamayan Kürt hareketinin siyasi partileri, 1999 sonrasında yerel seçimlere ve yerel yönetimlere odaklı bir siyaset anlayışı geliştirmiş, 2005 yılında Demokratik Özerklik modelini önermiştir. Kürt hareketi, Demokratik Toplum Partisi (ve sonrasında Barış ve Demokrasi Partisi) belediyeleri aracılığıyla, bireyleri yerel düzeyde karar alma mekanizmalarına dahil edebilmek amacıyla, 2007 den itibaren, var olan temsili sisteme alternatif bir siyasal model olarak mahalle ve köy düzeyinde katılımcı demokrasiye dayanan Demokratik Özerklik modelini inşa etmeye başlamıştır. Diyarbakır bu modele ev sahipliği yapan önemli kentlerin başında gelmektedir. Mahalle ve köy meclislerinde alınan kararlar, ilçe meclislerine taşınmaktadır. Kentin bütününü ilgilendiren kararlar ise ilçe meclislerinden kent meclisine taşınmakta ve bu kararlar belediye 10

yetkililerinin de yer aldığı bu üst meclislerde tartışılarak nihai bir karara bağlanıp belediyeler tarafından uygulamaya konulmaktadır. Meclisler dışlayıcı değil, kapsayıcıdır. Çocuk, gençlik ve kadın kotaları bulunmakta, alınan kararlar genel olarak oy birliği esasına dayalıdır. Bir mahallede ve köyde yaşayan bireylerin bütünü bu meclislerin doğal birer üyesidir. Mahalleyi oluşturan bireyler dışında, etnik ve inanç grupları, STK ve sendikalarda bu meclislerde temsiliyetini bulmaktadır. Türkiye de uygulamada olan temsili sistemin aksine, katılımcı modelde temsiliyet delegeler üzerinden işlemektedir. Bu delegeler meclislerin kararını bir üst meclise yansıtmak ve kararları kendisini delege olarak yetkilendiren bireylere danışarak almakla yükümlü olup, meclisler tarafından istenildiği zaman geri çektirilerek yerlerine başkaları görevlendirilebilmektedir. Süreçlerde şeffaflık, delegelere ve belediyelere her an ulaşılabilirlik, katılımcı modelin temsili sistemin açmazlarına karşı sunduğu önemli getiriler arasındadır. Porto Alegre ve Kerala daki katılımcı demokrasi modellerinin aksine, Diyarbakır daki model merkezi yönetim eliyle değil, merkezi yönetimden bağımsız olarak halkın haklarını ve özgürlüklerini yerel düzeyde yaşanabilir kılmak amacıyla DTP aracılığıyla kurduğu alternatif siyasal alanlardır. Bu nedenledir ki alınan ve uygulamaya koyulan her karar bir özgürlük pratiği olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Türkiye de devlet memurlarına Türkçe dışında 23 adet dilden herhangi birini bilene dil tazminatı ödenmektedir. Ancak bu dillere, Ermenice, Kürtçe ve Süryanice gibi Türkiye de yaşayan halkların dilleri dahil değildir. Diyarbakır Sur Belediyesi yerel meclislerden ve etnik ve dini cemaat temsilcilerinden gelen kararların bağlayıcılığını esas alarak kendi bünyesinde çalışan emekçilerden Ermenice, Kürtçe ve Süryanice bilenlere dil tazminatı ödemeye başlamıştır. Öte yandan, Demokratik Özerklik ile beraber, belediyelerin yıllık bütçelerinin yerel meclisler tarafından planlanıp pay edilmesi anlayışı getirilmiştir. Merkezi yönetimin aksine, ilçe ve kent meclisi, mahallelerin altyapısal durumuna göre daha az gelişmiş olanların lehinde karar vererek, belediye bütçesini bu esas doğrultusunda planlayarak mahalleler arasında var olan eşitsizliği telafi etmeyi amaçlamaktadır. Bir başka deyişle, kararlar adalet ve eşitlikçi bir anlayış doğrultusunda alınmaktadır; her bir karar temsili sisteme dayalı merkezi yönetimin görmezden geldiği sorunlara meclislerin alternatif olarak ürettiği çözümlerdir. Bu bağlamda, Diyarbakır daki yerel meclisler merkezi yönetimin dışlayıcı ve ötekileştirici uygulamalarını tersine çeviren, halkın iradesine dayanan ve her bir sesin içinde temsiliyetini bulduğu alternatif siyasal alanlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bir başka deyişle, Demokratik Özerklik modeliyle başlayan katılımcı siyaset, toplumun merkezi sistem tarafından ezilmiş, sömürülmüş, kısacası sessizleştirilmiş kesimlerinin konuşabilmesinin önünü açan bir özgürlük pratiğini temsil etmektedir.

Occupy Wall Street Wall Street Isgali.. Occupy Wall Street te dillendirilen ana sorunlar sosyal ve ekonomik eşitsizlik, açgözlülük, yolsuzluk ve şirketlerin (özellikle finansal hizmet sektörünün) hükümet üzerindeki fazlaca etkisiydi. Occupy Wall Street (Wall Street İşgali) hareketi 17 Eylül 2011 da, insanların New York ta bankaların ve finans kurumlarının bulunduğu Wall Street teki Zuccotti parkını işgal etmeleriyle ortaya çıkmıştır. Hareketi tetikleyen olaylardan birinin, bir performans sanatçısının Wall Street teki çıplak performansı üzerine oradaki kurumları protesto etmek için toplanan kalabalığa yapılan polis müdahalesi ve gözaltılar olduğuna inanılıyor. Eylem çağrısını Kanadalı tüketim karşıtı ve çevreci bir grup/dergi olan Adbusters yapmıştır. Zuccotti Parkı işgal edildikten sonra kitlesel toplantıların yapıldığı alana Özgürlük Meydanı, parka da Özgürlük Parkı adı konmuştur. Amerika da 2008 den beri yüksek risk faizli ipotek kredileri yüzünden yaşanan ekonomik krizin bu kitlesel hareketin ortaya çıkışında etkisi büyüktür. Çok fazla yeni bina inşa edilmiş, evler alım gücü olmayanlara çok yüksek krediler verilmesiyle satılarak ekonominin canlandırılması sağlanmıştır. Ama bu finans şirketlerinin çok ciddi bir krize girmesine sebebiyet veren, sürdürebilirliği olmayan bir sistemdir. Şu an Türkiye de inşaatlar ve konut satımı ile yürüyen ekonomi de bu krize giden yolu hatırlatmaktadır. Bu krize sebep olanların adalete teslim olmaması halkı kızdırmış, Occupy hareketine kitlesel desteği sağlamıştır. Occupy Wall Street gençlerin ve üniversite öğrencilerinin ağırlıkta olduğu bir harekettir. Yaklaşık %70 i üniversite mezunu %40 ının da yüksek lisans mezunu olduğu ve %80 den fazlasının beyazlardan oluştuğu bir harekettir. Ayrıca parkta erkeklerin de çoğunlukta bulunduğu ve somut aktörlerin genel olarak orta sınıf üniversite mezunu genç beyaz erkek olduğu söylenmektedir. 12

Amerika da tarih boyunca daha ciddi ezilmeye maruz kalan siyahi ve göçmenlerin Occupy daki varlığının oldukça az olmasının sebepleri şunlardır: Bu insanların çalışma ihtiyacının daha büyük olması ve polisle karşılaştıklarında maruz kaldıkları müdahalenin çok daha sert, sonuçların çok daha kalıcı olması. Gelgelelim, üniversite mezunlarının bu denli çoğunlukta olmasının da önemli bir sebebi, Amerika da çok ciddi işsizliğin olması ve üniversiteden mezun olanların iş bulmakta zorlanmasıyla, okul sırasında devletten ve okullarından aldıkları kredilerle mezun oldukları anda kendilerini bir borç batağının içinde bulmalarıdır. Occupy Wall Street te dillendirilen ana sorunlar sosyal ve ekonomik eşitsizlik, açgözlülük, yolsuzluk ve şirketlerin (özellikle finansal hizmet sektörünün) hükümet üzerindeki fazlaca etkisiydi. Bu hareketin ana sloganının Biz %99 uz olması da Amerika daki gelir ve servet dağılımı eşitsizliğine vurgu yapıldığını göstermektedir. Ana hedef ve amaç Amerika da çok zengin olan ve ülkeyi yöneten %1 ile ülkenin geri kalanı arasındaki uçurumun adaletsizliğine dikkati çekmek ve başka türlü bir sosyo-ekonomik sistem hayal etmektir. Bunun dışında toplu somut talebin New York ta olmamasına rağmen hareket Amerika ya yayılmıştır ve yerellere uygun olarak başka talepler de oluşmuştur. Buna örnek olarak siyahi nüfusun daha yoğun olduğu ve tarihsel olarak ciddi polis şiddeti yaşamış olan Batı yakasındaki Oakland da ortaya çıkan Occupy Oakland hareketi verilebilir. Burada 70 lerde polis şiddetine karşı örgütlenen Siyah Panter hareketinin ışığında Occupy Oakland daha çok polis şiddetine son verilmesine yönelik talepler geliştirmiştir. Ayrıca hareket kendisinin Arap Baharı ndan ve Tahrir den ilham aldığını ve bu ruhu yaşattığını da belirtir. Parkta toplanan kitle örgütlenme aracı olarak genel meclis adlı toplantı biçimini kullanmıştır. Bu meclislerde konsensüs sistemiyle (genel eğilim ortaya çıkıncaya kadar tartışmanın devam etmesi) karar alınmaktadır ve eylem biçimi olarak imza kampanyaları yerine doğrudan eylem tercih edilmektedir. Eylemciler polis zoruyla park dışına atıldıktan sonra tekrar Zuccotti yi ele geçirememiş olmalarına rağmen, bu genel meclisler üniversitelerde, başka parklarda ve başka eylemlerde devam etmiştir. Ayrıca, Occupy Wall Street hareketi ilk ortaya çıktığında genel meclislerden ortaya çalışma grupları çıkarmıştır. Bu çalışma grupları da Kasım 2011 de parktan çıkarılmalarına rağmen hala aktiftir. Grup özellikle internet ve sosyal medya üzerinden organize olmaktadır. http://occupywallst.org/ adlı bir internet sitesi kurulmuş ve faaliyetler buradan ortaklaştırılarak yayılmıştır. İnternet üzerinden eylemler organize edildiği gibi bir tartışma forumu da bulunmaktadır. Occupy Wall Street hareketi 15 Kasım 2011 de, havanın soğumasıyla kitlenin azalması sonucu polis müdahalesi kolaylaştıktan sonra Zuccotti parkından çıkarılmıştır. Polisin Occupy hareketini barışcıl olmasına rağmen terör timleriyle takip altına aldığı ortaya çıkmıştır. Ama Occupy hareketi üniversitelerde Occupy hareketleri gibi başka başka yerlere dağıldığından farklı şekillerde devam etmiştir. Park yeniden ele geçirilmeye çalışılmış, başarılı olunamamış, bunun üzerine bankaları, şirket binalarını, mütevelli heyeti toplantılarını, üniversite kampüslerini işgal şekline dönüşmüştür. Farklı Occupy gruplarının farklı örgütlenmeleri olmakla beraber, çalışma grupları ve genel meclis formatı devam etmiştir. Genel Meclislerin Occupy ın karar alma mekanizmalarıdır. Liderleri yoktur. Tam konsensüs olana kadar tartışmaya devam edilir, olmazsa onda dokuzun katılması sağlanmaya çalışılır. Bu yöntem yerli gruplarından kadın hareketlerine kadar birçok halk hareketinin kullandığı bir yöntemdir. Bulunan yaklaşık yetmiş çalışma grubu ve komiteler bu meclise önerilerle gelir ve kitle bu önerileri tartışır. Moderasyon ekibinde isim alan bir kişi ve bir moderatör bulunur. Ayrıca bir not tutucu da vardır, bu notlar internet sitesine konur. Konuşma listesinde genel olarak sessizleştirilmiş ezilen kesimlere 13

) öncelik tanınır (kadınlar, göçmenler, siyahiler, LGBTler, vs.). Megafon yerine Halk Mikrofonu tabir edilen sistem kullanılır. Konuşan kişinin söylediği, cümle cümle duraksayarak, duyan grup tarafından tekrar edilir ve bu tekrar sistemiyle arkaya kadar ses ulaşır. Kararların alınması için bizim de kullandığımız vücut hareketleri kullanılır. Ayrıca meclislerden çıkarılan hukuki vs. tarzı bilgiler doküman olarak hazırlanıp internet sitesine konur. Çalışma grupları alternatif bankacılık, halkla ilişkiler, basın ve medya, çeviri, Occupy da direnen kadınlar, sanat ve kültür (yaratıcı eylem), doğrudan eylem, ticaret adaleti, teknoloji kullanımı, üniversitelerle ilişki, ekolojik dayanışma, emek kollarıyla dayanışma, farklı etnik gruplarla ilgili çalışma, arşiv projesi, küresel adalet, muhasebe gibi konularda oluşturulabilir. Bunların ayrı ayrı blogları vardır; çalışmalarını buradan yürütür ve gerekli zamanlarda ortaklaşarak ilerlerler. Occupy da kocaman bir kütüphane kurulmuştur. Öncellikle karton kutularda toplanan ve parkta olan bu kitaplar (5554 adet), şu anda LibraryThing de bulunmaktadır. Occupy ın bir de banka hesabı bulunmaktadır. Aldığı çok sayıda bağış sebebiyle hareket çok zenginleşmiştir ve şu anda bir ofisleri vardır. Önümüzdeki 6 Temmuz tarihinde, her şeyin başladığı Zuccotti de tekrar bir günlük bir işgal planlanmaktadır. Ayrıca Gezi, Brezilya, Bosna, Bulgaristan, vb. ile dayanışma eylemleri sürmektedir. Occupy Wall Street Hareketinden Dogan bir Çalısma. Grubu: OWS devam ederken sürdürülen tartışma gruplarında ortak ilgi alanlarını keşfeden kişiler çeşitli çalışma grupları oluşturma kararı aldılar. Bunların arasında en ilginç çalışma gruplarından bir tanesi Borç İptali (Strike Debt) grubu. Aslen New York ta başlatılan grup şu an Kaliforniya da bulunan Oakland gibi başka şehirlerde de örgütlenmiş durumda. Borç İptali çalışma grubunun başarısı temelde OWS te bir araya gelen farklı mecralardan insanların şikayetlerini ortak bir payda altında toplayabilmesinde yatıyor. Finansal krizin yadsınamaz bir şekilde görünür kıldığı ekonomik ve sosyal eşitsizliğin en temel dışavurumlarından biri olan borçluluk/borçlu olma hali, OWS nin haklarını aramayı dert edindiği toplumun %99 luk kesimin kendini içinde bulduğu bir durum. Amerika da halen çoğu insan beslenme, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için kredi kartı kullanma, bankadan kredi çekme, evlerini ipotekleme gibi yöntemlere daha sonra geri ödeyemeyecekleri şekilde borçlanmak zorunda bırakılıyor. 14 Borçların iptali Borç İptali çalışma grubunun başarısı temelde Occupy Wall Street te bir araya gelen farklı mecralardan insanların şikayetlerini ortak bir payda altında toplayabilmesinde yatıyor.

Yürürlükte olan bankacılık sistemince özendirilen bu durum aynı zamanda finansal piyasalar tarafından da toplumun %1 lik kesiminin servetine servet katması için bir kar aracı haline getirilmiş durumda. Borç İptali çalışma grubu bu temel sorun üzerinde örgütlenmek ve iş yapmak amacıyla bir araya gelmiş. Grupta yer alan insanlar öncelikle yürürlükte olan bankacılık ve finansal sistemin nasıl işlediği üzerine çok sıkı bir çalışma yaparak başlamışlar işe. Sistemi anladıktan sonra da bu sisteme karşı nasıl mücadele edilebileceğine odaklanmışlar. Grubun internet sayfası (http://strikedebt.org/) devam eden kampanyalar ve insiyatiflerin yanı sıra, insanları borç ve borçla başa çıkma, borçlanmaya direnme gibi konularda bilgilendirmeyi amaçlıyor. Bu konuda en fazla dikkat çeken Grupta yer alan insanlar öncelikle yürürlükte olan bankacılık ve finansal sistemin nasıl işlediği üzerine çok sıkı bir çalışma yaparak başlamışlar işe. Sistemi anladıktan sonra da bu sisteme karşı nasıl mücadele edilebileceğine odaklanmışlar. iki kaynak, grubun hazırladığı borca direnme ve borç iptali örgütlenme klavuzları. Borca direnme kılavuzu bireysel olarak borçlanmaya karşı direnmek isteyen kişilere yardımcı olmayı amaçlarken, borç iptali örgütlenme kılavuzu da bu konuda daha toplumsal düzeyde örgütlenmek isteyebilecek yerel gruplara yönelik olarak hazırlanmış. Kampanya düzeyinde ise, grubun şimdiye kadar organize ettiği en kapsamlı etkinlik, Yuvarlanan Şenlik kampanyası. Kampanya bağış yoluyla para toplayıp, toplanılan paralarla borç satın almak ve sonrasında da bu borçları biriktirerek kar elde etmek yerine borçları iptal etmeyi amaçlıyor. Kampanya ekseninde para toplamak için grup, partiler organize etmek, televizyon programları yapmak ve şovlar düzenlemek gibi yöntemlerden yararlanmış. Kampanyanın odaklanacağı eylemin belirlenmesinde grubun kullandığı yöntem şu olmuş: Grupta yer alan katılımcılar öncelikle borç konusunda eğer yeterli olanakları olsa ne yapmak isteyeceklerini tartışmışlar. Üzerinde ortaklaşılan nokta, grubun yeterli gücü olsa borçları iptal etmek isteyeceği olmuş. Sonrasında grup bu sonuca ulaşmak için yetkili makamlara başvurmadan ne yapılabileceğini konuşmaya başlamış. Cevap, borçları satın alıp sonrasında da iptal etmek. Bu örgütlenme ve eylem yöntemini Gezi direnişine uyarlarsak öncelikle direniş sırasında bir araya gelen insanların dillendirdikleri farklı şikayetlerin ortak paydasını bulmak gerekecek. Örneğin direniş ve onu takip eden forumlar sırasında çokça dile getirilen şikayetlerden bazıları özgürlüklerin kısıtlanması, hükümetin gittikçe otoriterleşmesi ve parlementer sistemin temsiliyet açısından yetersizlikleri olmuştu. Bütün bu şikayetlerin ortak paydası ne olabilir? Sonraki aşama, bu talepler karşılansa insanların elde edecekleri ile ne yapmak isteyeceklerini sorgulamak. Örneğin istenilen şey daha fazla özgürlük ise, eğer insanlar daha özgür olsalar ne yaparlardı? Eğer mecliste yeterince temsil edilseler ne isterlerdi? Daha fazla yeşil alan? Kentsel düzenlemede daha fazla söz hakkı? Daha fazla siyasete katılma imkanı? Bu sorulara verilecek somut ve belirli cevaplar, etrafında örgütlenilecek ve eylem yapılacak meselelerin ortaya çıkartılmasına yardımcı olacaktır. Bu konular üzerine düşünürken OWS nin borç dışında etrafında örgütlendiği diğer birkaç meseleyi göz önünde bulundurmak da faydalı olabilir. Bunlardan bazıları; yine New York özelinde devam eden, özellikle siyah nüfusun ağırlıklı olarak mağduriyetine sebep veren durdurma ve arama uygulamalarını hedef alan kampanyalar ve Oakland daki ahalinin çokça mağdur olduğu ev hacizlerine karşı düzenlenen kampanyalar. Yukarıda bahsedilen üç örneğin ortak noktası, örgütlenmenin çıkış noktasını oluşturan şeyin bir ideolojiden çok örgütlenilen yerde mağduriyete sebep veren belirli bir mesele olması. İkinci bir belirleyici özellik de, örgütlenmenin bir parti, dernek veya başka bir kurumsal yapı yerine çalışma grubu, kampanya veya insiyatif gibi daha esnek yapılar kullanılarak gerçekleştirilmesi. Gezi direnişinin bir sonraki aşamasının ne olabileceği düşünülürken bu iki noktanın göz önünde bulundurulması faydalı olabilir. 15

Oaxaca. Isyanları En önemli hedeflerden biri, halkın genelini değil yöneticileri ve yandaşlarını zenginleştiren neoliberal politikalara karşı çıkmak: Büyük sermaye yerine küçük halk oluşumlarını, kooperatifleri savunmak. Meksika nın güneyindeki Oaxaca bölgesi, toplum hareketleri ile ünlü. Bölge, eyalet sistemi ile yönetilen Meksika nın en büyük 5. eyaleti. 1995 yılından beri, öğretmen sendikasının başını çektiği isyanlar yaşanıyor. Fakat 2006 yılında isyanlar başka bir boyuta ulaşmış ve Oaxaca Eyaleti Halklarının Halk Meclisi (APPO) adlı meclisin kurulmasına yol açmış. 2006 sonrasında isyanların zirve yapmasını tetikleyen şey, 2004 te göreve gelen yeni valinin bölgeyi turizm ile kalkındırma çabaları çerçevesinde dönüştürmeye başlaması ve bunu yaparken baskıcı politikalar kullanması. Hatta Vali, protestoları yasakladığı gibi eyalet meclisini şehir dışına taşımış. 1995 ten beri her 15 Mayıs ta ayaklanan öğretmen hareketinin başını çektiği isyanlar, şehirde hayatın pahalılaşmasına, halka ait alanların özelleştirilmesine ve turizm amacıyla halka sorulmadan dönüşmesine karşı sertleşmiş. Aslında Gezi Parkı meselesine çok benzer şekilde, şehrin tarihi merkezi Zocolo da yapılan yeni inşaatlar halkın tepkisini çekmiş: McDonalds açılması, meydanın yeniden düzenlenmesi gibi. 2004 te başa gelen vali Ulises Ruiz, kentsel dönüşüm planlarını pürüzsüz yürütmek için meydanlarda yürüyüş ve oturma eylemlerini yasaklamış. Halkı hesaba katmayan politikalar ve baskıcı uygulamalar, bardağı taşıran son damla olmuş. İlk önce Öğretmen Sendikası, Zocolo Meydanı Kentsel Dönüşüm Projesi ne tepki olarak 14 Haziran 2006 da Zocalo meydanını işgal etmiş fakat kısa süre sonra 3.500 polis, itfaiyeciler ve askeri 16

helikopterlerden oluşan kolluk kuvvetleri 20.000 eylemciyi meydandan şiddet kullanarak kovmuş. Yüzlerce kişi yaralanmış. Yaşanan şiddete tepki gösteren halk ayağa kalkmış ve 17 Haziran da, eyaletin tüm yörelerinden insanların öğretmen sendikasına verdiği destekle, yüz binlerce kişinin katılımıyla şehir meydanını geri almışlar. Şehri geri alır almaz APPO Meclisi kurulmuş. Dağlık ve geneli kırsal bir bölge olan Oaxaca eyaletinin köylerinden Oaxaca kentine insan akmış. Kurulduğu gün, yolsuz Vali yi reddettiklerini, eyalet yönetiminin bundan böyle APPO da olduğunu açıklamışlar. O günden sonra, hareketin esas talebi halkın kendi kurduğu meclislerle kendi kendini yönetmesi olmuş. Yolsuz valiye istifa çağrısı yapmışlar. Hükümet binalarının işgal edilmesi sonucu aylarca polis şehirden kovulmuş. Bu sırada APPO, eyaletler üstündeki Meksika Federal Meclisi ile masaya oturup, valinin istifasını istemiş. Fakat Federal Meclis, başkente müzakere etmek için çağrılan temsilcilere işkence yapıp sorgudan geçirdiği gibi, valinin artık bölgeyi yönetmediğine karar verdikten sonra bile bölgeye destek kolluk kuvveti yollamaktan fazlasını yapmamış. Neredeyse bir gecede oluşan APPO kısa sürede örgütlü bir harekete dönüşmüş. APPO nun temel hedefi, vali Ruiz in istifası ve bölgenin özgürce kendini yönetmesi. Bunun temelinde bölgenin tarihi önemli rol oynuyor: Oxaca eyaleti geçmişten gelen bir özerk yerel yönetim geleneğine sahip. Eyalet, toplam 570 belediyeden oluşuyor. Bunların 418 tanesi, kendi içlerinde kendi geleneksel kurallarıyla, Meksika devleti yasalarından özerk yaşıyor ve bu özerkliğin geçmişi 2006 isyanlarından daha eski. Yerli toplumlardan oluşan bir coğrafya olduğu için, kendi kültürleriyle yaşama ve hayatlarını kendi kurallarına göre yaşama mücadelesi vermişler. APPO nun kurulması ve Oaxaca bölgesinin tamamının kendi kendisini yönetmesi fikri, temelde bu özerk belediyeler sistemine dayanıyor. Hedef bunu bütün eyalete yaymak ve baştaki valinin yerine gerçek bir eyalet meclisi kurmak. Öğretmen hareketine destekle oluşan APPO nun kalabalıklaşması, bütün bu farklı belediyelerin desteğiyle olmuş. APPO nun kurulmasıyla beraber, halkın kendi kendini yönetme talebi çok daha geniş bir zemine oturmuş. APPO eyalet meclisi; belediyeler, kooperatifler, sendikalar, STK lar ve diğer dernek ve kuruluşların birleştiği, her bireyin bağımsız da katılabildiği bir meclis haline gelmiş. Polislerin kovulduğu birkaç aylık süreçte, tıpkı Gezi Parkı ndaki gibi forumlar, atölyeler, tartışmalar yapılmış. Sloganlarından biri, liderlerin değil alttakilerin hareketi. Lidersiz ve yatay bir hareket olmaya önem vermişler. İsyanların aktif olduğu dönemde herkesin katıldığı ve özellikle Vali İstifa talebi üzerinden birleşen APPO, daha sonraki dönemde uzun vadeli olarak hem anayasada hem de toplumsal ve ekonomik reformlar talep etmek için CEAPPO yu kurmuş: Oaxaca Halkları Halk Meclisi nin Eyalet Konseyi. Bu konsey, katılımcı bütün derneklerin temsilcilerinden oluşan 260 temsilciden oluşmuş. 260 temsilcinin 40 ı, bölgenin en güçlü siyasi örgütü olan Öğretmen Sendikası ndanmış. Konseyin odaklandığı reformlar arasında şunlar var: İfade özgürlüğü, kamu kaynaklarının nasıl kullanıldığında şeffaflık sağlanması, yerli toplumların kendi kendini yönetmesine izin vermeyen yasaların değişmesi. Ne yazık ki o günden sonra, Meksika devleti bütün yasal taleplere ısrarla, asker ve polis şiddeti ile yanıt verince, yöre halkının yasal yöntemlere olan inancı giderek azalmış. Bölgede siyasi talepler ve örgütlülük sürüyor. En önemli hedeflerden biri, halkın genelini değil yöneticileri ve yandaşlarını zenginleştiren neoliberal politikalara karşı çıkmak: Büyük sermaye yerine küçük halk oluşumlarını, kooperatifleri savunmak. Mesela APPO meclisinin önemli öğelerinden biri, tarım kooperatifleri. Toprakların ve tarımın devlet tekellerine verilmesine karşı, yerli halkın özerk kooperatifleriyle ilerlemesini istiyorlar. Meksika devletinin buradaki yerli tarıma bütçeden destek vermesini talep ediyorlar. Kente McDonalds veya turistik tesis kurup turizm rantının büyük sermayeye aktarılmasına karşılar. Meksika, gelir eşitsizliğinin yani zenginle yoksul arasındaki makasın en açık olduğu ülkelerden (ön sıradaki ülkelerden biri de Türkiye). APPO hareketi, hem siyasi özerklik talep ederken hem de ekonomik özerklik talep eden bir yer. Hem ifade özgürlüğü ve yönetime katılmayı istiyorlar hem de tarımın ve turizmin halk için ve halk tarafından yapılmasını. Hatırlatalım, Oaxaca, Meksika nın en yoksul 2. eyaleti konumunda. 17

Meksika Zapatista Yerlilerinin Yönetim Organları: Otonom Belediyeler Bu özyönetimler halkın yönetime katılımını, gündelik yaşamın örgütlenmesi ve kaynakların adil ve eşit dağıtımını (sağlık, eğitim, organik tarım, vs.) sağlamayı önlerine koymuştur. Zapatistalar olarak bilinen Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN), faaliyetlerine bir grup aydının gerilla hareketi oluşturmak üzere 1980 lerde bir araya gelmesiyle başladı. Meksika da ve dünyada bilinir hale gelmeleri 1 Ocak 1994 ün ilk saatlerinde 3000 Maya yerlisinin, Meksika nın Guatemala sınırına yakın dağlık Chiapas bölgesinde silahlı bir ayaklanma başlatması ve beş kenti ele geçirmesiyle olmuştur. Bu tarih ABD, Kanada ve Meksika arasında gümrük vergilerini düşürerek, Meksika yı serbest ticaret bölgesi haline getirecek NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) antlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihtir. Bu anlaşma yüzyıllardır baskı ve sömürü altında olan Amerikan yerlileri için bu zulmün yeni bir halkasını teşkil ediyordu. Dolayısıyla bu günün seçilmesi bir rastlantı değildi. Zapatistalar 12 Ocak 1994 de, hemen 12 gün sonra ateşkes ilan edildi. Bu 12 gün EZLN nin güç kullandığı tek dönemdi. Bundan sonra sivil toplum örgütlerinin isteğiyle saldırı mahiyetli şiddet kullanmayı kestiler. Bunun yerine özerk yönetimler oluşturulması çabasına destek verdiler ve bu arada hükümetle görüşmelere başladılar. Hükümetle yürütülen görüşmeler sonucunda 1996 da Yerli Hakları ve Kültürleri Üzerine San Andres Anlaşması nı imzaladılar. Hükümetle EZLN arasında imzalanan ve 57 farklı yerli halka kısmi otonomi (özerklik) tanıyan bu Yerli Hakları yasası Meksika da yerlilerin hakları için mücadele eden herkesin görüşü doğrultusunda belirlendi. Ancak mevcut hükümet bu anlaşmaya hiçbir zaman uymayıp, mecburen gündeme getirmek zorunda kaldığı dönemlerde de anlaşmada değişikliğe gitti. Ayrıca yerlilere yönelik saldırılarını arttırarak devam ettirdi. 18

Görüşmeler tümüyle tıkandıktan ve atılacak tek bir adım dahi kalmadığı kanaati oluştuktan sonra, EZLN yine halka danışarak 2001 de hükümetle tüm görüşmeleri kesme ve kendi özyönetimlerini kurma kararı almıştır. 2003 yılından itibaren de Zapatista Otonom Belediyelerinin güçlendirilmesini, belediyeler arası eşitsizliklerin giderilmesini hedefleyen, belediyeleri karar alma ve koordinasyon mercii haline getiren İyi Yönetim Konseyleri oluşturulmuştur. Bu özyönetimler halkın yönetime katılımını, gündelik yaşamın örgütlenmesi ve kaynakların adil ve eşit dağıtımını (sağlık, eğitim, organik tarım, vs.) sağlamayı önlerine koymuştur. Denilebilir ki EZLN bir ordudur ve dolayısıyla hiyerarşik bir yapıya sahiptir, katılımcı karar alma süreçleri ve demokrasiden nasıl bahsedilebilir sorununa yönelik bu yöndeki değişimi Komutan Yardımcısı Marcos un 2005 Haziran tarihli 6. Deklarasyon daki sözleri ifade etmektedir: EZLN nin siyasal-askeri bileşeni demokratik değildi, çünkü o bir orduydu. Ve tepede ordunun, altta demokratik olanın olmasının iyi olmadığını gördük... Bunun tersi geçerli olmalıydı: Demokratiksiyasal olan yukarıdan yönetmeli, askeri olan altta boyun eğmeliydi. Ya da belki aşağıda hiçbir şeyin olmaması, her şeyin aynı düzeyde olması, askeriyenin bulunmaması daha iyiydi; Zapatistalar artık kimsenin asker olmaması için asker olmuşlardı. Pekâlâ, bu sorun konusunda şunu yaptık; siyasal-askeri olanı Zapatista komünitelerindeki örgütlenmenin özerk ve demokratik veçhelerinden ayırmaya başladık. Ve böylece, önceleri EZLN tarafından alınan karar ve yapılan eylemler yavaş yavaş köylerdeki demokratik biçimde seçilmiş otoritelere devredilmeye başladı.. Kendilerini yürüdükçe önünde yeni patikalar açılan bir onur yürüyüşü olarak tanımlayan Zapatistalar geçmiş bütün devrimci tarihi üstlenmekle birlikte hiçbir reçeteye bağlı kalmaksızın hareket etmeyi önlerine koymuşlardır. Onlar için önemli olan insanlığa ve onurlu bir yaşama dair gerçekleşmemiş tüm arzuların önünü açmak, acil gereksinmelerin karşılanması ve adanmış bir kararlılıktır. Bunun için geçmişteki hatalardan ders çıkarmayı ve insanların kendi arzularının peşinden gitmesinin önündeki en büyük engel olan iktidarın doğasını değiştirmeyi hedeflemektedirler. Bu hedef onları devlete, partilere ve temsili demokrasiye karşı hep mesafeli bir tutum almaya götürmüştür. Zapatistalarınki Maya yerlilerinin kendi tarihlerinden getirdikleri kültürle yoğrulmuş bir komünal demokrasi deneyimidir. Onlar kapitalizmin ortak mülkiyete ait şeyleri gasp etmesinin ve bireyselleştirmesinin karşısına komünal mülkiyeti, dayanışmayı ve ortaklaşmacı bir yaşamı koymaktadır. Ve bunu sadece Meksika daki yerliler için değil, yerkürede yaşayan herkes için istiyorlar:...örgütlerin özerkliği ve bağımsızlığına, mücadele yöntemlerine, örgütlenme tarzlarına, iç karar alma süreçlerine, meşru temsillerine karşılıklı saygı içersinde... Bu toprakları, bu gökyüzünü kendileri kadar sevenleri, tüm yerlileri, işçileri, köylüleri, öğretmenleri, öğrencileri, ev kadınlarını, esnafı, küçük işletme sahiplerini, mikro-işletme sahiplerini, emeklileri, engellileri, dindar erkek ve kadınları, bilim insanlarını, sanatçıları, aydınları, genç insanları, kadınları, yaşlıları, eşcinselleri ve lezbiyenleri, erkek ve kız çocukları, yani Meksika nın ve dünyanın tüm renklerini mücadelelerini birleştirmek üzere birlikte karar almaya çağırıyorlar. Yalnızca esmer yüreğimizde değil, aynı zamanda Aşağı Meksika nın köşelerindeki yolculuğumuzda gördüklerimizden ve duyduklarımızdan bahsediyorum. Kaybetmediğimiz şeyden, aşağıda neysek o olduğumuzdan ve üstümüzde olanların kazanmadığından eminiz. Kahramanların, liderlerin ve politikacı cambazların değil, kadın ve erkek olan aşağının tarihinin yürüyecek daha çok yolu ve direnişin eski tekerini döndürmeye çok ihtiyacı var. Ufkumuzda sadece sancılar ve acılar yok. Keşfedilecek renkler ve inşa edilecek dünyalar da var. (Komutan Yardımcısı Marcos) Okuma önerisi: Gloria Munoz Ramirez, Ateş ve Söz: 20. ve 10. Yılında EZLN, Ayrıntı Yayınları, 2005. Subcommandante Marcos, Durito yla Söyleşiler, Otonom Yayıncılık, 2007. 19

Zapatismo: Zapatist karar alma süreçlerine genel bakıs. Zapatistalar için kendi yönetim biçimleriyle ilgili en temel sorunlardan biri devletin ve diğer politik partilerin himayeci, pederşahi ve kayırmacı yaklaşımlarının yaratacağı hareketlenmenin sonlanması riskinden nasıl kaçınılacağıdır. Zapatistalar devletten herhangi bir ödenek almayı reddetmektedir. Ancak bu sınırlama Öteki Kampanya ya üye olan Zapatista dışındaki bireyler için geçerli değildir. Seçime giren partilerin üyeleri ne Zapatista olabilir ne de Öteki Kampanyaya katılabilir. Zapatistalar seçimlerde hiçbir partiyi desteklemezler. Yönetsel yapı aynı zamanda bir tür demokrasi okulu gibi çalışmaktadır. Zapatistalarda herkes en az bir kere yönetimde bulunacağı için herkes işlerin nasıl yürüdüğünü bilir, kimse diğerlerini kandıramaz ya da aptal yerine koyamaz. Tüm bunların yanı sıra kadınların karar alma süreçlerine katılımı ve eşit güce sahip olmaları özellikle desteklenmektedir. iyi yönetim konseyleri nedir? Bunlar askeri ve politik meselelerin ötesinde, yerel ve bölgesel yönetimleri idare ederler ve hükümetten beklenen hizmetleri sağlarlar. Her konseyin rotasyona ilişkin kendi kuralları ve yöntemleri vardır. Herkes sırayla hizmet etmelidir, böylelikle hiç kimse yönetim sürecinin dışında kalamaz. Seçimle belli bir havuz oluşturulur, seçilenler 1 ila 3 yıllığına bu havuza dâhil edilir, konseylerde bu havuza seçilenler 10 ya da 30 günlük rotasyonlar halinde belirli görevleri üstlenir. Böylelikle kimse diğer sorumluluklarından geri kalmaz. Her topluluk temsilcilerine destek olur, onun yol masraflarını karşılar, tarlasına bakılır ve zorunlu ihtiyaçları karşılanır. Havuz için yapılan seçim için açık oy kullanılır. Zapatistalar kendi bölgelerindeki Zapatista olan olmayan herkese aynı şekilde hizmet etmektedir. Zapatistaların hâkim olduğu belediyelerde ikili yönetim söz konusudur: Devletin resmi hükümeti ile Zapatistalarınki. Bir tür paralel yönetim yani. Eğitim, sağlık, bayramlar ve kutlamalar vs. gibi kurumlar da ikiye ayrılmıştır. Belediyeler ile bölgesel yönetimlerin kadrolu personelleri yoktur, zaman zaman çalışan gönüllüler söz konusudur. Yönetimlerin komisyonları bulunmaktadır. Burada temsilcilerden daha fazla insan bulunur ve rotasyon zorunlu değildir. Bu komisyonlar sağlık, eğitim ve üretim gibi süregiden işlerle uğraşırlar. Yönetimler ilk gelene ilk hizmet esasıyla çalışır. Yönetimlerin bir banka hesabı yoktur. Bağışlar ayrı bir kurum tarafından toplanır, ancak yönetimler harcamalara karar verir. öteki kampanya nedir? Zapatistalar isteksizce de olsa ülkenin bütününün politik yapısını dönüştürmeye yardım etme sorumluluğunu üstlendiler. 2005 de Zapatistaların 6. deklarasyonuyla başlayan Öteki Kampanya politika yapmanın farklı bir yolunu yaratmaya yönelik bir projeydi. Eski tarzda hep aynı insanlar konuşmakta, tartışmakta ve karar vermekteydi. Diğerleri; kadınlar, yerliler, çocuklar, vb. sosyal gruplar marjinalleşmekteydi. 2006 da Öteki Kampanya bilinçli olarak ve açık bir biçimde kapitalizm ve patriyarki (erkek egemen düzen) karşıtı bir yapıya büründü. Kampanya bütün sektörlere ama özellikle de devletten yardım alanlar da içinde olmak üzere tarım sektörüne ulaştı. 6. Deklarasyonu imzalayan herkes Öteki Kampanya nın bir parçası olabilmekteydi. Katılımcı olmak demek Öteki Kampanya ın bulunduğunuz yerellikte meclisini oluşturmak ve ona katılmak anlamına gelmekteydi. 20

Mısır da 25 Ocak 2011 de başlayan halk ayaklanmasını ülkede son on yılda yaşanan örgütlenmelerden bağımsız olarak düşünmek mümkün değil. Mısır devriminden önce de devletin izlediği liberal ekonomi politikalarına, artan polis şiddetine ve baskıcı rejime karşı örgütlenen irili ufaklı birçok gençlik ve işçi hareketi bulunmaktaydı. Özellikle 2004 yılından itibaren özelleştirmelerin artmasıyla birlikte işçi hareketi bir ivme kazandı. Aralık 2006 ve Eylül 2007 de büyük bir endüstri şehri olan Mahalla da bulunan ve 25.000 çalışanı olan Mısır İplik ve Dokuma Fabrikası nın işçilerinin yaptıkları grevler başka yerlerdeki örgütlenmelerin de önünü açtı. 6 Nisan 2008 de ise düşük maaşlar ve artan yiyecek fiyatlarına karşı çıkmak adına Mahalla işçilerinin greve gitme kararı, aktivistlerin ve bazı politik partilerin de desteğiyle bloglar ve facebook üzerinden örgütlenerek bir genel grev çağrısına dönüştü. 6 Nisan da Mahalla nın sokaklarına çıkan 10.000 işçi hem taleplerini dile getirdi hem de Mübarek karşıtı sloganlar attı. Mübarek in resimlerinin yakıldığı bu yürüyüş göreve geldiğinden beri bu kadar kitlesel şekilde Mübarek karşıtlığının dile getirildiği ilk gösteriydi ve oldukça sert bir şekilde bastırıldı. İşçi hareketinin yanı sıra ağırlıklı olarak gençlerin oluşturduğu çeşitli gruplar örgütlenmeye başlamıştı. Mübarek in baskıcı politikalarına karşı çıkan ve insan haklarını savunan ilk taban örgütlenmelerinden biri olan Kifaye (Yeter) Hareketi nin altında oluşan Değişim İçin Gençlik örgütü, altı haftada bir değişen yönetici bir komite ve farklı alanlarda çalışan alt komiteler farklı konularda çalışmalar yaptı. Mısır da Grevler ve Gençler Devrimin Ayak Sesleri Halk komiteleri toplumsal kalkınma ve mahalle güvenliğinden sorumlu oluşumlar olarak varlıklarına devam ediyor. Medya tarafından da iyi karşılanmaları, temel ihtiyaçlara yönelik yaptıkları projeler ve yereldeki sorunları ulusal hareketlere bağlama çabaları ile büyük destek kazandılar. 21