Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)

Benzer belgeler
İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

Salih Günaydın * Osman Demir. Kelâmda Nedensellik: İlk Dönem Kelâmcılarında Tabiat ve İnsan. İstanbul: Klasik, sayfa. ISBN:

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 1. BÖLÜM İSLÂM FELSEFESİNE GİRİŞ

KÂDI ABDULCEBBAR B. AHMED'İN İNSAN FİİLLERİNİN YARATILMASI VE EŞ ÂRÎ NİN KESB GÖRÜŞÜNÜ ELEŞTİRMESİ

Eş arî Kelâmının Kırılma Noktası: Cüveynî nin Yöntem Eleştirileri

İlâhî İsimler Teorisi: Allah-İnsan İlişkisi Abdullah Kartal İstanbul: Hayy Kitap, 2009, 256 sayfa.

Bir Tümdengelim Olarak Şâhitle Gâibe İstidlâl Yöntemi ve Cüveynî nin Bu Yönteme Yönelttiği Eleştiriler

ĐBN MEYMÛN DA TANRI-ÂLEM ĐLĐŞKĐSĐ Hüseyin Karaman, Karadeniz Basın Yayın, Rize 2007, 261 s.

görüşüyle Maturidi'den ayrılmış olmaktadır. Zira Maturidi, Allah'ın bir ilim

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Kredisi Akts Felsefeye Giriş IV

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

ULUSLAR ARASI İBN SÎNÂ SEMPOZYUMU Bildiriler

Tarihsel Süreçte Eş arîlik-mâtürîdîlik İlişkisi Mehmet Kalaycı Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2013, 384 sayfa.

Al-Ghazālī s Philosophical Theology

Eş arî Kelâmının Sistemleşmesine Katkıları Bakımından Ebû İshâk el-isferâyinî

İSLAM FELSEFESİ: Tarih ve Problemler Editör: M. Cüneyt Kaya. ISBN sayfa, 45 TL.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

İLAHİYAT FAKÜLTELERİ XXI. KELÂM ANABİLİM DALI KOORDİNASYON TOPLANTISI ve KELÂM İLMİNDE METODOLOJİ SORUNU ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

DERGÂH YAYINLARI 786 Felsefe 53 İslâm Felsefesi Dizisi 3 Sertifika No ISBN Baskı Mayıs Dizi Editörü Cahid Şenel

Tarcan Matbaacılık Yayın San. Zübeyde Hanım Mah. Samyeli Sok. No: 15. İskitler-Ankara Tel:

İslam Ahlâk Düşüncesi Projesi

Cüveynî de Ahval Teorisi

İÇİNDEKİLER. G r 17 I. YÖNTEM ve KONUNUN SINIRLANDIRILMASI 17 II. TERMİNOLOJİ 23

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

NAZARİYAT İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ BÖLÜM DİN FELSEFESİ /...13 Mehmet Sait Reçber

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2016), ss

sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 19 / 2009, s tanıtım-değerlendirme

Varlık, Bilgi, Değer ve Siyaset Üzerine Kelam Yazıları Essays of the Science of Kalam on Being, Knowledge, Value and Politics

14. BÖLÜMÜN DİPNOTLARI

İSLAM FELSEFESİ DOKTORA YETERLİLİK OKUMA LİSTESİ

Sempozyum Onursal Başkanı Prof. Dr. Cemil ÇELİK. Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Saffet SANCAKLI

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

KÜRE YAYINLARI / 114. Kitap FELSEFE SÖYLEŞİLERİ 3. Gazzâlî Konuşmaları

Birinci İtiraz: Cevap:

Fadıl Ayğan. Eylül 2015

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Dr. Öğr. Üyesi Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

İslâm Düşüncesinin Dönüşüm Çağında. Editörler: Ömer Türker Osman Demir

KİTAP TANITIM VE DEĞERLENDİRMESİ

DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ. Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE

İbn Sînâ nın Kitâbu l-burhân Eserinde Bilimin Konu Sorunsal ve İlkelerinin Açıklanması

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İslâm Düşüncesinde Süreklilik ve Değişim: Seyyid Şerif Cürcânî Örneği M. Cüneyt Kaya (ed.) İstanbul: Klasik, 2015, 238 s.

İSLÂM DÜŞÜNCESİNİN DÖNÜŞÜM ÇAĞINDA FAHREDDİN ER-RÂZÎ

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI

İlâhî Fiillerin Nedenliliği Sorunu: Gazzâlî nin Meseleye Yaklaşımı ve Katkısı

BİLGİ EKONOMİSİNDE YENİ YAKLAŞIMLAR: BİLGİ YÖNETİŞİMİ ve ÜNİVERSİTE EKONOMİSİ 1

SOSYAL HAKLAR (Kısa ve Eleştirel Bir Bakış) Yard. Doç. Dr. Umut Omay

OKUL ÖNCESİ DİN VE AHLÂK EĞİTİMİ

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

TÜRK CEZA KANUNUNDA AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜN İHLALİ AV. BERFİN IŞIK YILMAZ

ALEMİN HUDUSUNA İLİŞKİN YAHYA EN-NAHVÎ İLE KELAMCILARIN DELİLLERİ NİN KARŞILAŞTIRILMASI

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Arabuluculuk Kanunu Tasarısı Hakkındaki Görüşü - Arabulucu.com

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

İnsan Hürriyeti Human Freedom

MUTEZĐLE DE DĐN USULÜ Kâdî Abdülcebbâr, çev. Murat Memiş, Đz Yayıncılık, Đstanbul, 2007, 157 S.

EŞ ARİ NİN ALLAH IN VARLIĞI VE SIFATLARI HAKKINDA KULLANDIĞI BAZI ARGÜMANLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ. Doç. Dr. Halife KESKİN*

Mutezile Kelâmında Yeniden Yaratma (İ âde)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Mâtürîdîler ile Eş arîler Arasındaki Görüş Ayrılıkları Emrullah Yüksel İstanbul, Düşün Yayıncılık, 1, 1 sayfa.

Editörler Prof.Dr. İsmail Erdoğan / Yrd.Doç.Dr. Enver Demirpolat İSLAM FELSEFESİ

İBN MEYMUN FELSEFESİNDE TANRI

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ YUZUNCU YIL UNIVERSITY JOURNAL OF DIVINITY FACULTY

Kādî Abdülcebbâr ın Sözün Hakikati Teorisi ve Abdülkāhir el-cürcânî nin Sözdizimi Teorisi Bağlamında Bir Eleştirisi

Dr. Muzaffer AKDOĞAN AVRUPA BİRLİĞİ KAMU ALIMLARINDA SÖZLEŞME SONRASI İHTİLAFLARIN ÇÖZÜM YOLLARI VE TÜRKİYE UYGULAMASI

Gazzâli ve David Hume Bilgi Kuramlarında Dinî Bilginin İmkânı 1

Metafizik (Tanrı-bilim) ve Kelam Arasındaki Fark Üzerine*

İSLÂM FELSEFESİ. TARİH ve PROBLEMLER. editör M. Cüneyt Kaya

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

Gönderim Tarihi: Kabul Tarihi:

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl. Lisans İLAHİYAT ERCİYES Üniversitesi Y. Lisans Sosyal Bilimler Enstitüsü ANKARA Üniversitesi 1989

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research

ÖZGEÇMİŞ KİŞİSEL BİLGİLER. Murat DEMİRKOL. Doç. Dr. (Assoc. Prof. Dr.) Reşadiye-Tokat/1969.

EK-3 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Abdulkuddüs BİNGÖL 2. Doğum Tarihi : 28 Mart Unvanı : Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5.

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT

CUKUROVA UNIVERSITESI ILAHIYAT FAKULTESI. lllll. güz donemi. ISLAM HUKUK USULU I -ders planları-

İnsan Kaynakları Muhasebesi. Doç. Dr. Uğur Kaya

T.C. Hitit Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı MU TEZİLE VE EŞ ARÎLER ARASINDAKİ NEDENSELLİK TARTIŞMALARI

Giriş. Eş ari nin İnsan Fiilleri Doktrini67. Mohammed Yusoff Hussain68** Çev.: Hamdi GÜNDOĞAR69

Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerine Siyasal Partilerin Bakışı. Son 10 Yılda Ne Değişti

Dr. Serkan KIZILYEL TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KISITLANMASINDA KAMU GÜVENLİĞİ ÖLÇÜTÜ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Okul adı Yıl. İlkokul Misak-ı Millî İlkokulu 1985 Lise İskilip İmam Hatip Lisesi 1991

Nihat Uzun, Hicrî II. Asırda Siyaset-Tefsir İlişkisi, Pınar Yay., İstanbul, 2011, 302 s.

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

İbn Sînâ nın Kelâmcıların Hudûs Görüşüne Yönelttiği Eleştiriler *

İlmî Dergi. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI Dinî Yayınlar Genel Müdürlüğü. Üç Ayda Bir Yayımlanır

BILGI FELSEFESI. Bilginin Doğruluk Ölçütleri

Transkript:

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri (21-23 Eylül 2014)

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri, Beyan Yayınları nın 613. kitabı olarak yayına hazırlandı; dizgi ve sayfa düzeni Ahmet Yanar (0212 528 09 81); kapak, Yusuf Kot; baskı ve cilt, Erkam Yay. San. Tic. A.Ş. (Sertifika: 19891 İkitelli OSB Mh. Atatürk Bulvarı Haseyad 1. Kısım No: 60/3 C Başakşehir - İstanbul Tel: 0212 671 07 00 -Pbx-) tarafından gerçekleştirildi ve Ekim 2015 de İstanbul da yayımlandı. ISBN 978-975-473-647-2 Sertifika No: 14723 BEYAN YAYINLARI Ankara Cad. 21 34112 Cağaloğlu-İstanbul Tel: 0212. 512 76 97 - Tel-Faks: 0212 526 50 10 www. beyanyayinlari. com. tr / beyanyayinlari@gmail. com www. facebook. com/beyanyayinlari www. twitter. com/beyanyayinlari

Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri Siirt Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi (21-23 Eylül 2014) Editörler Prof. Dr. Cemalettin ERDEMCİ - Yrd. Doç. Dr. Fadıl AYĞAN 1. Cilt

Basra Mu tezilesi ve Eş arîlik Açısından Klasik Dönem Kelâmında Süreklilik Problemi Hayrettin Nebi GÜDEKLİ* 1. Süreklilik Probleminin Anlamı Bilindiği üzere kelâmcılar, malumatdan (bilinirler) başlayarak Bir şey ya vardır ya yoktur ilkesi gereğince varlık anlayışlarını tümdengelimsel bir şekilde inşâ ederler. Buna göre malûmâtın tamamı ispât ve nefiy arasında gidip gelen bir bölümlemenin dışına çıkmaz. Çünkü ispât ve nefiy arasında üçüncü bir kategori yoktur. Bu sebeple malumat ya varlık (vücûd) sıfatına sahip olur ya da olmaz. Varlık sıfatına sahip olanlar mevcûd; olmayanlar da madûm adını alır. Mevcûd, başlangıcı varsa (lehu an evvelin) muhdes; başlangıcı yoksa kadîm olur. Muhdes, mütehayyiz ise cevher; değilse arazdır. 1 Şu halde âlem, yani Tanrı dışındaki her şey, cevherler ve arazlardan meydana * Araştırma Görevlisi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi. 1 İbn Metteveyh (ö. 468/1075), et-tezkire fi ahkâmi l-cevâhir ve l-a râz (nşr. Daniel Gimaret), Kahire: el-ma hedü l-fransî, 2009, I, 8-9. Benzer bir taksim için bk. Cüveynî (ö. 478/1085), eş-şâmil fî usûli d-dîn (nşr. Ali Sâmi en-neşşâr, Süheyr Muhammed Muhtâr, Faysal Bedir Avn), İskenderiye: Münşeetü l-maârif, 1969. s. 139-140. Cüveynî burada, mevcûdatın kısımlarını benzer bir şekilde ele alır: Mevcûdat iki kısma ayrılır: 1) Varlığının başlangıcı olan ki bu hâdistir ve 2) varlığının başlangıcı olmayan ki bu da Kadîm dir. Cüveynî ye göre bu taksîm, bedihîdir. Yani bu taksîme herhangi bir ilavenin imkânsızlığını aklî bir zorunlulukla (bi-zarureti l-akli) biliriz. Çünkü bu nefy ve ispata yani (bir şey ya vardır ya yoktur önermesiyle dile getirilen üçüncü halin imkânsızlığı ilkesine dayanır). Nefiy ve ispat arasında ise bir vasıta yoktur. Şu halde ortaya çıkan netice şudur: Mevcûdun ya başlangıcı vardır ya da yoktur. Varlığının başlangıcı olmayanı zaruri olarak biliriz. (...) Sonra tertip gereği öncelikle havadis hakkında konuşmamız icab eder. Çünkü Kadim zorunlu olarak bilinmez. O nun bilinmesine nazar ve istidlal ile ulaşırız. İstidlalin yolu da ancak havadisi ihata etmekle gerçekleşir. Bu durum, önce havadis üzerinde konuşmayı gerekli kılmıştır. Havadis de aynı şekilde zaruri bir bölümlemeyle taksim edilir. Havadis ya kendisine hulul edeceği bir mahalle muhtaç duyar ya da duymaz. Bu bölümleme de nefy ve ispata dayanır. Sonra bir mahalle muhtaç olmayan hâdis mütekellimin ıstılâhında cevherdir; bir mahalle muhtaç olan hâdis ise arazdır. İşte buradan hareketle mütekellimun havâdisin cevher ve arazdan ibaret olduğu sonucuna ulaşmışlardır. bk. a.g.e., s. 139-140.

430 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri gelir. Buna göre, başlangıcı olan mevcûd varlıklar arasında, cevherler ve arazların dışında hiçbir şey yoktur. Varlıkta cevherlerin arazsız bulunmaları mümkün değildir. Aynı şekilde arazlar da var olmak için kendilerini taşıyan cevherlere gereksinim duyarlar. Cevherler tek cinstir (cinsün vahidün) 2. Aynı cinse ait olmaları sebebiyle gündeme gelen cevherlerin benzerliği düşüncesi, onlardan oluşan nesnelerin benzerliği problemini gündeme getirir ki bu sorun cisimlere hulûl eden ve onların çeşitliliğini sağlayan arazlar sayesinde çözülür. 3 Ancak arazların da varlıkları sürekli değildir. 4 İşte bu noktada bir tür süreklilik problemi gündeme gelmektedir. Cevher-araz modeline göre âlemi oluşturan nesneler/şeyler cevher ve arazlardan oluştuğu için; arazlar da varlığını sürekli bir şekilde Tanrı ya borçlu olduğu için (yani ister Eş arî kelâmında olduğu gibi sürekli yaratma şeklinde olsun isterse de Basra Mu tezilesi nde olduğu gibi Tanrı nın arazların varlığını ibkâ etmesi şeklinde olsun), cevher-araz modeli içinde şeylerin kendinde sürekliliğinden bahsetme imkânı yoktur. Zira nesnelere ilişkin bilginin temeli, arazların sürekli bir şekilde yaratılması veya bekâsıyla gerçekleşen fizikî seviyedeki sürekliliği olsa 5 da, arazların varlığını Tanrı nın fâilliğine borçlu olması, onların her an değişebilir mahiyette oluşunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu sebeple cevheraraz modelinde sürekli yaratmadan kaynaklanan görünür süreklilik, şeylerin varlıklarını 2 İbn Metteveyh, Tezkire, I, s. 59: ; Cüveynî, eş-şâmil, s. 153: Cevherler Ehl-i Hakk a göre mütecânistirler. Mutezile nin büyük çoğunluğu da bu görüştedir. Nazzâm cevherlerin mütecânis olduğuna muhalefet etmiştir. O cevherlerin tecanüsü hükmünü vermemiş, ancak cismin arazlarının mütemâsil olduğunu söylemiştir. bk. Cüveynî, eş-şâmil, 153. 3 Krş. Muhittin Macit, İmkân Metafiziği Üzerine -Gazzâlî nin Felsefî Determinizmi Eleştirisi-, Dîvân: İlmî Araştırmalar, 1997/1, cilt: II, sayı: 3, s. 97. 4 Eş arîler bütün arazların sürekli bir şekilde Tanrı tarafından yaratılarak yenilendiğini (yeteceddedü) savunurlar. Mu tezile ise arazların büyük bir kısmının bekâsını savunur. Bu hususta Eş arîlik ile Mu tezile arasındaki en önemli fark, Eş arîlere göre arazların tamamının Tanrı nin fili/yaratması; Mu tezile ye göre ise bir kısım arazların Tanrı nın diğer bir kısım arazların ise insanın fiili olduğu düşüncesidir. İlk kez Ebu l-huzeyl tarafından insanın kudreti altına giren arazlar/fiiller düşüncesi, kalplerin fiilleri (ef âlu l-kulub) ve organların fiilleri (ef âlü l-cevarih) şeklinde geliştirilmiştir. Bu teoriye göre, yirmi iki araz cinsinden on iki tanesi, yani renkler, tatlar, kokular, sıcaklık, soğukluk, yaşlık, kuruluk, hayat, kudret, şehvet, nefret ve fenâ arazları üzerinde insanın kudreti yoktur. Geriye kalan on tane araz cinsine ise ki bunların beşi organların (kevnler, itimadlar, telifler, sesler, elemler) ve beşi de kalbin fiilleridir (itikâtlar, iradeler, kerâhât, zanlar ve nazarlar) insanın kudreti vardır. bk. Kadi Abdülcebbar (ö. 415/1025), Şerhu l-usuli l-hamse: Mu tezile nin Beş İlkesi (Mu tezile nin Beş Esasının Açılımı) (nşr. ve trc. İlyas Çelebi), İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2013, I, s. 148/149. Ancak Mu tezile nin büyük çoğunluğuna göre arazlar bâkî olsa da onların bekâsının kaynağı Tanrı nın arazlara varlığını sürdür sözü olduğu için şeylerdeki süreklilik problemi arazların bâkî olmasıyla ortadan kalkmamaktadır. bk. Cüveyni, eş-şamil, 167: İz min aslihim bi-bekai mu zami l-a r âz. 5 Krş. Ömer Türker, Kelâm İlminin Metafizikleşme Süreci, Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 2007/2, cilt: XII, sayı: 23, s. 81.

H. Nebi Güdekli Eş arîlik Açısından Klasik Dönem Kelâmında Süreklilik Problemi / 431 fâile borçlu olmasının îmâ ettiği bir süreksizlik tehlikesi altındadır. Peki, şeylere ilişkin bir süreklilikten bahsedemeyeceksek, şeylerin hakikatleri nasıl temellendirilecek ve neticede şeylere ilişkin bilgi elde etmenin imkânı nasıl sağlanacaktır? Öyleyse süreklilik probleminin, kelâmın temel önermesi olan eşyânın hakikatleri sabit ve bunlara ilişkin bilgi mümkündür (hakâiku l-eşyâ sâbitetün ve l-ilmu bihâ mütehakkikun) önermesinin doğruluk değerini zedelediğini söylemek mümkün görünmektedir. 6 Bu sebeple cevher-araz modeline dayalı varlık anlayışında şeylerin hakikatlerini temellendirmek için bir tür süreklilik düşüncesini temin etmek gerekmektedir. Aksi takdirde şeylerin hakikatlerini temellendirme imkânına sahip olamayacağımız gibi, şeylere ilişkin bilgilerimizin tahakkukunu iddia etmemiz de güçleşecektir. Öyleyse başa dönelim ve şu soruyu soralım: Cevher-araz modeline bağlı kalarak şeylerin hakikatlerinin sâbit olduğunu nasıl temellendirebiliriz? 2. Süreklilik Probleminin Çözümüne Yönelik Yaklaşımlar A. Basra Mu tezilesi Basra Mu tezilesi kelâmcıları, cevher-araz modelinin açtığı süreklilik problemini, madûmun sübutu teorisi üzerinde geliştirdikleri zât sıfatı düşüncesiyle çözmeye çalıştılar. Bu bağlamda şeylerdeki süreklilik fikrini temellendirmek için şeylerin, sıfatlarıyla nasıl nitelendiği (istihkâk) sorusunu tartıştılar. Onlara göre şeylerin nitelikleri elde etme vecihleri dörttür. Bunlar: (1) zât; (2) zât sıfatı; (3) fâil ve (4) mânâdır. 7 Şeylerin zât sıfatlarını elde etmesinin sebebi, zâtların ta kendisidir. Sözgelimi, cevher, cevher oluş sıfatıyla zâtından dolayı nitelenir, bu sebeple cevher oluş sıfatı, cevherin zât sıfatı olmaktadır. Bir şeyin en özel vasfı (ehass-i evsâfihi) olan zat sıfatı, ne ademde ne de vücudda o şeyden ayrılamayan (lâ-tüzâyilühû) bir sıfattır. Buna göre cevher oluş (kevnuhu cevheren) ne adem ne vücud hallerinde cevherden ayrılamaz. Bu durum, şeyin yok madûm iken, yani henüz varlık vasfına sahip değilken dahi bir şey olarak söz konusu olduğu anlamına gelir. Şeyin madûm iken söz konusu olmasını, yani onun bilinmesini ve hakkında konuşulmasını, sağlayan unsur, onun bir zâta sahip olmasıdır. Bir zata sahip olma, şey için bir zât sıfatı vermektedir be sıfat şeylerin ademde birbirlerinden farklılaşmasını (ihtilâf) sağlamaktadır. 8 6 Bilindiği üzere söz konusu ifade mütekellimûnun sofizme yönelik eleştirilerinde onların temel argümanını teşkil etmektedir. Ancak ilginç bir şekilde şeylerin hakikatlerinin sâbit olduğu düşüncesi, Eş arî-matüridî metinlerinde sıkça geçse de cevherlerin ve arazların ademde sabit oldukları düşüncesiyle yan Mutezile nin madûmun sübutu/şeyliği teorisiyle daha çok uyumludur. 7 İbn Metteveyh, et-tezkire, I, s. 13 vd. 8 Bu nokta, yaratmanın açıklanması için önemlidir. bk. İbn Metteveyh, et-tezkire, I, s. 12.

432 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri İkinci vecih, zât sıfatıdır. Zât sıfatı şeyin ikincil niteliklerini elde etmesinin sebebidir. Sözgelimi cevher oluş zat sıfatı, cevher için tehayyüz niteliğini gerektirmektedir. 9 Ancak cevherin tehayyüz niteliğine sahip olması için onun mevcûd olması, yani yaratılması (hudûs) gerekmektedir. 10 Hudus ise ancak fâil tarafından meydana getirilir. Böylece cevher varlık vasfını sadece fâil, yani Tanrı sebebiyle elde eder. 11 Bu da şeylerin nitelikleri elde etmesinin üçüncü vechini teşkil eder. Şimdi fâil cevhere varlık giydirdikten sonra cevher tehayyüz niteliğine sahip olur. Ancak cevherin tehayyüzü bir cihette bulunmayı (kâin) gerekli kılar. Böylece cevherin bir cihette bulunması, esas itibariyle bir manadan (kevn) dolayı olmaktadır. Buna göre kâin oluş sıfatı cevherin fâil tarafından yaratılarak varlık vasfını kazanmasıyla tehayyüze tabi olarak ortaya çıkar. Bununla beraber cevherin mekânda kâin oluşu bir mana sebebiyle cevherde bulunur. Bu da bize dördüncü veçhi verir. İbn Metteveyh in ifade ettiğine göre Mu tezile kelâmcıları açısından, şeylerin söz konusu dört vecih dışında başka bir istihkak vechi bulunmamaktadır. 12 Şimdi buradan hareketle, şeyin zat sıfatını fâil yoluyla değil de, zatından dolayı kazandığını söylemek, nesnelerin sürekliliğini, bir başka deyişle nesnelerde sabit niteliklerin bulunduğu fikrini temellendirmeye imkân vermektedir. Çünkü bir sıfatın fâil yoluyla istihkakı, ilkece, o sıfatın fâilin irade ve ihtiyarına dayanması anlamını taşımakta ve söz konusu sıfatın husulü ve adem-i husulünün mümkün görülmesini ima etmektedir. Sözgelimi cevherin vücud sıfatını düşündüğümüz zaman fâil, cevhere varlık giydirip giydirmemekte irade ve ihtiyarına dayanarak serbesttir. Fâil isterse cevherlere varlık sıfatını vermeyebilir (hudûs). Ancak zat sıfatının fâil yoluyla istihkak edildiğini söylemek, şeylerin zat sıfatlarına sahip olmadığını ifade edecek ve bu niteliklerin sürekli değişime ve yaratmaya konu olduğunu ima edecektir. Böyle bir düşünce ile şeylerde süreklilik fikrini temellendirmek oldukça zordur. Bu sebeple Mu tezile kelâmcıları özellikle Eş arîler den farklı olarak cevherin zat sıfatı olan cevher oluşu ve cevher oluşun gerektirdiği ikincil nitelik olan tehayyüzü fâilin ihtiyarına indirgemenin mümkün olmadığını düşünürler. Çünkü bu, esasında cevherin zat sıfatına, yani bir hakikate sahip olmaması anlamına gelecektir. 9 İbn Metteveyh, et-tezkire, I, s. 13. 10 Bu sebeple Cüveynî, tehayyüzü, hudûsa tabi sıfat olarak kavramsallaştırır. bk. eş-şâmil fî usûli ddîn (nşr. Richard M. Frank), Tahran: Müessese-i Motaleat-ı İslâmî Danişgah-ı McGill Şube-i Tahran, 1981., s. 25. 11 İbn Metteveyh, et-tezkire, I, s. 13. 12 İbn Metteveyh, et-tezkire, I, s. 13.

H. Nebi Güdekli Eş arîlik Açısından Klasik Dönem Kelâmında Süreklilik Problemi / 433 Basra Mu tezilesi kelâmcıları zat sıfatı ve zat sıfatından mukteza olan sıfatlar düşüncesiyle, şeyler arasındaki benzerlik ve farklılık (temasül ve ihtilaf) fikrini temellendirerek tanım teorilerini de geliştirmişlerdir. Zira nesnelere ilişkin tanımlamaların ilkesi nesnelerdeki temasül ve ihtilaf tır; temâsül (benzerlik) ve ihtilâf (farklılık) ise ancak zat sıfatları ve zat sıfatlarının gerektirdiği ikincil nitelikler yoluyla gerçekleşir. 13 Bu anlamda eğer bir şeyin kendine özgü zati niteliği yoksa kendine özgü bir hakikati de olmayacak, böylece nesnelere ilişkin herhangi bir bilgi elde etme ve tanımlama imkânı da söz konusu olmayacaktır. Bu ise kelâmcıların kabule hiç yanaşmayacakları ve hatta sürekli bir şekilde eleştirdikleri sofizmin temel argümanını haklı çıkaracaktır. Şu halde şeylerin zati niteliklere sahip olması, şeyler arasındaki ortaklık ve farklılığı sağlayarak şeylere ilişkin bir bilgi elde etme ve tanımlamanın mümkün olduğunu ortaya koymaktadır. Böylece Mu tezile kelâmcıları tanım teorisini zat sıfatı üzerinden kurarak, şeylerin sürekliliğini ontolojik anlamda sürdürdükleri gibi epistemolojik anlamda da sürdürme imkânına sahip olmuşlardır. B. Eş arîlik Mu tezile kelâmının aksine Eş arîlik te madûmun sübutu teorisi kabul edilmediği için şeylerin varlıktan önce sabit niteliklerinin bulunduğu düşüncesi tabiî olarak kabul edilmemektedir. Buna göre şeylerin varlıktan önce yaratma ve iradeye konu olmayan zat sıfatı gibi bir niteliğinden bahsedilemez. Bu sebeple Eş arî kelâmcılarına göre şeylerin niteliklerini elde edişinin (istihkak) tek yolu vardır, o da fâilin yaratmasıdır. Şeylere niteliklerini veren fâildir. Bu anlamda Eş arî kelâmında süreklilik düşüncesini temin eden şey fâilin sürekli yaratması ve fâilin nesnelerdeki sürekliğine ilişkin bizde yarattığı bilgidir. 14 Ancak fâilin sürekli yaratması, şeylerdeki sürekliliğin zorunlu olduğu anlamına gelmemektedir. Zira fâillik, ihtiyar ve irâdeyi ima eder. Fâil, irade ve ihtiyarına göre yaratmayı imlediği için dilerse şeylere niteliklerini vermeyebilir. Bu sebeple Eş arî kelâmında nesnelerin ontolojik gerçekliği ve bu gerçekliğe ilişkin bilginin elde edilmesinin imkânı, ancak fâilin nesneleri sürekli bir şekilde yaratmasıyla gerçekleşebilir. Eş arî kelâmının fâillik ilkesi üzerine kurulmasının anlamı budur. Bunun uzantısı şeylerin kendinde hiçbir niteliğe sahip olmadığıdır. Zaten 13 İbn Metteveyh, et-tezkire, I, 59. 14 Sözgelimi bk. Gazzâlî, Tehâfütü l-felâsife [Filozofların Tutarsızlığı] (nşr. ve trc. Mahmut Kaya, Hüseyin Sarıoğlu), İstanbul: Klasik Yayınları, 2014, s. 178.

434 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri şeylerin nitelikleri elde etmesinin yolunun fâillik olması, şeylerin kendinde bir niteliğe sahip olmasının imkânını ortadan kaldırmaktadır. İşte bu nokta Basra Mu tezilesi ile Eş arîlik arasındaki ayrışmayı verir. Eş arî kelâmcıları, atomculuğu kendi teolojik sistemlerine göre yorumlayarak Mu tezile kelâmcılarından oldukça farklı bir noktaya geldiler. Esasında bu tutumun özellikle Eş arî kelâmcılar tarafından bir problem olarak görülmeyip aksine bunun asıl amaç olduğunu söylemek de mümkündür. Zira sürekli yaratma düşüncesi, Eş arîler in Tanrı anlayışı ile oldukça uyumluydu. Zira bilindiği gibi Eş arîlik te mutlak fâil ve kâdir Tanrı anlayışı, zaten Tanrı nın her an âleme müdahil olması üzerine kuruludur. Zira fâil kavramına dayalı Tanrı anlayışında, şeylerin sürekli bir şekilde fâile gereksinimi bir zorunluluktu. Bu anlamda fâilin irade ve ihtiyarına dayanarak şeyleri her an yaratması Eş arî kelâmının tümel bir prensibidir. Zira Eş arî atomculuğun ana ilkesi olan arazların süreksizliği ilkesi, yaratmanın sürekliliği anlayışının dayanağını oluşturmaktadır. Bu sebeple, şeylerin süreksizliği fikri, âlemi her an Tanrı ya muhtaç kılmakta ve Tanrı nın irade ve kudretinin hiçbir şekilde sınırlanmamasını sağlamaktadır. Ancak Eş arî kelâmında fâil kavramına yapılan vurgu, metafizik bilginin ve insanın fâilliğinin temellendirilmesini oldukça güçleştirdi. Dolayısıyla bir hakikat arayışı olarak kelâm sisteminin tutarlığından Tanrı nın fâilliği lehine vazgeçtiler. Eş arî kelâmındaki ontolojik süreksizlik, epistemolojik süreksizliğe de sebebiyet vermiştir. Bu anlamda şeylerin kendinde niteliklerinin bulunmayışı, şeylere ilişkin yapılan tanımların da doğruluk değerini zayıflatmaktadır. İfade edildiği üzere Mu tezile kelâmcıları tanım teorisini zat sıfatı üzerinden kurarak, şeylerin sürekliliğini epistemolojik alanda da sürdürme imkânına sahiptiler. Ancak Eş arîler tanım teorilerini arazlar üzerinde kurarak şeylerdeki ontolojik süreksizliği epistemolojik anlamda da devam ettirmişlerdir. Şöyle ki: Kelâmın tanım teorisi, şeylerin birbirinden temyizi esasına dayanır. Ancak Basra Mu tezilesi temyizi zat sıfatına dayandırırken, Eş arîler arazlarla açıklamaktadırlar. Ancak arazların varlıksal süreklilikleri olmadığı için arazlar üzerine kurulu bir tanımlamanın (had: hakîkat) doğruluğu genel geçer olmayacaktır. Bu durumda tanımların bize nesneyi ne ise o olduğu şekilde verdiğini iddia etmek güçleşecektir. Çünkü cevher-araz modelinde bir şeyin ne ise o olduğu nu bilmenin yolu sürekli yaratılan nesneler olursa, yapılan tanımların epistemolojik sürekliliğe sahip olduğunu iddia etmek zorlaşır.

H. Nebi Güdekli Eş arîlik Açısından Klasik Dönem Kelâmında Süreklilik Problemi / 435 Eş arî kelâmının fâil kavramı üzerine kuruluşu, metafizik bilginin temeli olan nedensellik fikrini de sorunlu hale getirerek kelâm yapma imkânını zedelemektedir. 15 Zira nedenselliğin reddi, kelâmcıların nesnelerin hudûsundan yola çıkarak ulaştıkları fâil neden düşüncesini de imkânsız hâle getirmektedir. Çünkü nesnelerin hudûsundan yola çıkılarak ulaşılan fâil neden düşüncesine, esas itibariyle bizim duyulur âlemdeki tasarruflarımızın, hudusları sebebiyle, bize delalet ettiği düşüncesinden hareketle varılıyor. Biz duyulur âlemdeki tasarruflarımızın bize delalet edişinden hareketle, âlemin de hudûsundan dolayı bir muhdise delalet etmesi gerektiğini söyleme imkânına sahip oluyoruz. Bu anlamda eğer fiillerimiz ile bizim aramızda bir nedensellik ilişkisi yoksa fiillerimizin bize delalet ettiğini söyleyemeyiz ve söz konusu istidlâl üzerinden fâil neden/muhdis fikrine ulaşamayız. 16 Sonuç Netice itibariyle Mu tezile kelâmcıları âlemin sonradanlığı fikrini mantıksal olarak ispat etmek için cevher-araz teorisini yeniden inşa etmiş, ancak teori süreklilik problemi bağlamında, kelâmın varlık, bilgi ve değer alanlarına ilişkin bir takım sorunlara sebebiyet vermiştir. Bu sorunlar Basra Mu tezilesi kelâmcıları tarafından cevher-araz modeline eklemlenen madûmun sübutu teorisiyle aşılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda arazların süreksizliği ve yaratmanın sürekliliği arasındaki zorunlu ilişkinin gündeme getirdiği süreklilik problemi, şeylerin ademde sabit bir takım niteliklerinin olduğu ve bu niteliklerin şeylerin hakikatlerini oluşturduğu düşüncesiyle çözülmeye çalışılmıştır. 15 Bunu Cüveyni istidlâl bi ş-şâhid ale l-gāib yöntemini eleştirirken açık bir şekilde ifade etmektedir: Ona göre şâhid ile gāib arasında bir kıyas yapılamaz. Çünkü ne illet vardır ne de malul. bk. Cüveyni, el-burhân fî usûli l-fıkh (nşr. Abdülazim ed-dib) Devha: Câmiatu Katar, 1978, s. 130. Cüveynî nin eleştirilerinin değerlendirmesi için bk. Ömer Türker, Bir Tümdengelim Olarak Şâhitle Gâibe İstidlâl Yöntemi ve Cüveynî nin Bu Yönteme Yönelttiği Eleştiriler, İslâm Araştırmaları Dergisi, 2007, sayı: 18, s. 1-26; a.mlf., Eş arî Kelâmının Kırılma Noktası: Cüveynî nin Yöntem Eleştirileri, İslâm Araştırmaları Dergisi, 2008, sayı: 19, s. 1-24. 16 Eş arîlik te fâil kavramına dayalı olarak geliştirilen kelâm düşüncesi, tabii nedenselliği ortadan kaldırır bir şekilde yorumlandığı için insanın fâilliği de zedelenmekte ve insanın sorumluluğunu temellendirmek güçleşmektedir. Mu tezile kelâmında da Tanrı nın fâilliği düşüncesi vardır. Ancak bu düşünce Eş arî kelâmındaki kadar mutlak değildir. Basra Mu tezilesi kelâmcıları insanın kudreti altına giren bir takım fiilleri bulunduğunu söyler. Bu sebeple Mu tezile de sebebin fâili müsebbebin de fâilidir ilkesiyle insanın fiillerinin ve fiillerinden doğan ikincil fiillerinin (mütevellidât) sahibi olduğu açıkça dile getirilir. Kuşkusuz Mu tezile kelâmcılarının insanın fâilliğine yaptıkları vurgu, onların adalet prensiplerinin bir sonucudur. Bu anlamda Tanrı nın adalet niteliğinin gerçekleşmesi için insanın fiillerinin sahibi olması bir zorunluluktur. İnsanın fiillerinin sahibi olmasının temellendirilebilmesi için varlıkta bir tür sürekliliğin tesisi edilmesi gerekmektedir.

436 / Uluslararası İmam Eş arî ve Eş arîlik Sempozyumu Bildirileri Böylece zat sıfatı düşüncesi, şeylerdeki süreklilik fikrini temellendirmede anahtar bir rol oynamış ve Mu tezile kelâmcılarının şeylerin hakikatlerinin bulunduğunu ve bu hakikatlere ilişkin bilgi ve tanımlamanın mümkün olduğunu ileri sürerken ellerini güçlendirmişlerdir. Eş arîler ise içerdiği teolojik sorunlar sebebiyle madûmun sübutu teorisini kabul etmedikleri için şeylerin varlıktan önce herhangi bir niteliğe sahip olmadığını söyleyerek, şeylerin birincil ve ikincil bütün niteliklerini elde etmenin yolu olarak fâili göstermişler; nesnelerin fizikî sürekliliğini Tanrı nın şeyleri sürekli bir şekilde yaratmasıyla izah etmişlerdir. Ancak fâil kavramına yaptıkları vurgu sebebiyle bu sürekliliğin her an bozulabilir olma tehlikesini bertaraf etmemişlerdir. Bu sebeple şeylerin kendinde sürekliliği düşüncesine sistemlerinde bir yer açmamışlardır. Kuşkusuz böyle bir anlayış, nesnelerin tanımı, özellikleri ve nitelikleri konusunda bilgi elde etme imkânını zedeler görünmektedir. 17 Eş arî kelâmının fâil kavramına yaptığı vurgunun, naslarda çizilen Tanrı tasavvuruna oldukça uygun düştüğü söylenebilir, ancak kelâmın tümel bir disiplin oluşu gereği varlık, bilgi ve değer alanlarına ilişkin geliştirdiği düşünceyi sistemli ve tutarlı bir şekilde izah edebilmesi için bunun gereklerini yerine getirmesi bir zorunluluktur. Kanaatimce Basra Mu tezilesi kelamcıları, bu gerekleri yerine getirmede Eş arîler den daha tutarlı bir tavır sergilemişlerdir. Kaynakça Cüveynî, eş-şâmil fî usûli d-dîn (nşr. Ali Sâmi en-neşşâr, Süheyr Muhammed Muhtâr, Faysal Bedir Avn), İskenderiye: Münşeetü l-maârif, 1969. --------, el-burhân fî usûli l-fıkh (nşr. Abdülazim ed-dib) Devha: Câmiatu Katar, 1978, s. 130. --------, eş-şâmil fî usûli d-dîn (nşr. Richard M. Frank), Tahran: Müessese-i Motaleat-ı İslâmî Danişgah-ı McGill Şube-i Tahran, 1981. Gazzâlî, Tehâfütü l-felâsife [Filozofların Tutarsızlığı] (nşr. ve trc. Mahmut Kaya, Hüseyin Sarıoğlu), İstanbul: Klasik Yayınları, 2014, s. 178. İbn Metteveyh, et-tezkire fi ahkâmi l-cevâhir ve l-a râz I-II, (nşr. Daniel Gimaret), Kahire: el-ma hedü l-fransî, 2009. 17 Krş. Mehmet Dağ, İmam el-haremeyn el-cüveyni de Nedensellik Kuramı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1987, sayı: 2, s. 52.

H. Nebi Güdekli Eş arîlik Açısından Klasik Dönem Kelâmında Süreklilik Problemi / 437 Kadi Abdülcebbar, Şerhu l-usuli l-hamse: Mu tezile nin Beş İlkesi (Mu tezile nin Beş Esasının Açılımı) I-II (nşr. ve trc. İlyas Çelebi), İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2013. Mehmet Dağ, İmam el-haremeyn el-cüveyni de Nedensellik Kuramı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1987, sayı: 2, s. 52. Muhittin Macit, İmkân Metafiziği Üzerine -Gazzâlî nin Felsefî Determinizmi Eleştirisi-, Dîvân: İlmî Araştırmalar, 1997/1, cilt: II, sayı: 3, s. 97. Ömer Türker, Bir Tümdengelim Olarak Şâhitle Gâibe İstidlâl Yöntemi ve Cüveynî nin Bu Yönteme Yönelttiği Eleştiriler, İslâm Araştırmaları Dergisi, 2007, sayı: 18, s. 1-26. --------, Eş arî Kelâmının Kırılma Noktası: Cüveynî nin Yöntem Eleştirileri, İslâm Araştırmaları Dergisi, 2008, sayı: 19, s. 1-24. --------, Kelâm İlminin Metafizikleşme Süreci, Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 2007/2, cilt: XII, sayı: 23, s. 81.