T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2010/3381 K. 2014/3257 T

Benzer belgeler
KAMU GÖREVLİLERİNİN AĞIR KUSURU TAZMİNAT--VATANDAŞIN DEVLETE KARŞI SORUMLULARDAN RÜCU İSTEMİ HAKKI

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

Uzun Sok. Kolotoğlu İşhanı Kat: 3 No:75 - TRABZON Temyiz Eden ve Karşı Taraf (Davalı) : Karayolları Genel Müdürlüğü - ANKARA

: Av.Tezcan ÇAKIR Meşrutiyet Cd. N:3/15 - ANKARA

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ek 1 Nolu Protokol

Anahtar Kelimeler : İmar Planının Yargı Kararıyla İptali, İmar Hukukunda Kazanılmış Hak, Yapı Ruhsatı

5. Daire 2012/5124 E., 2014/2469 K. "İçtihat Metni"

Anahtar Kelimeler : Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşen mahkeme kararı, özel tüketim

Danıştay Tetkik Hakimi Yeniay Kaya nın Düşüncesi: Temyiz isteminin reddi ve mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C. DANIŞTAY Sekizinci Daire Esas No : 1992/2271 Karar No : 1993/1754

Anahtar Kelimeler : Merciine Tevdi Kararı, Süre Aşımı Dava Açma Süresi

Anahtar Kelimeler : Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi, bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesi, ücret

T.C. D A N I Ş T A Y Yedinci Daire

ANAYASA MAHKEMESİNDEN KATMA DEĞER KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

EMLAK VERGİSİNDEN MUAF OLAN TAŞINMAZLA İLGİLİ DÜZENLENEN ÖDEME EMRİNE İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZMA KARARI

Sirküler Rapor /70-1 ANAYASA MAHKEMESİNİN ÖZEL USULSUZLUK CEZASIYLA İLGİLİ BAŞVURUYA İLİŞKİN KARARI

SEKİZİNCİ DAİRE KARARLARI. Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : İzmir Defterdarlığı Milli Emlak Dairesi Başkanlığı

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2011/76 K. 2014/1397 T

8. Daire 2010/7065 E., 2013/1488 K. "İçtihat Metni"

Trafiği Kontrol ve Düzenleme Görevini Yürütürken Yaralanması Halinde Nakdi Tazminat Ödeneceği )

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMASI

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

14. Daire 2012/679 E., 2014/2401 K. "İçtihat Metni"

T.C. D A N I Ş T A Y ONBEŞİNCİ DAİRE

Temyiz Eden (Davalı) : Antalya İl Özel İdaresi

ZAMANAŞIMI SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİ

DANIŞTAYIN SÜRESİNDE AÇILMAYAN DAVAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

T.C. DANIŞTAY 8. DAİRE E. 2005/2927 K. 2006/1138 T

T.C. D A N I Ş T A Y Üçüncü Daire Esas No : 2010/5785. Karar No : 2012/3582

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2010/8630 Karar No : 2013/4481 Anahtar Kelimeler : Haciz, Ödeme Emri, (BS) Formu Özeti : sayılı

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

: HÜSEYİN DARTAL İl Sağlık Müdürlüğü, Merkeı/ŞANLIURF A TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C. D A N I Ş T A Y ONBEŞİNCİ DAİRE Esas No : 2014/9315 Karar No : 2015/9212

T.C. ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BELEDİYE MECLİSİ. Karar N0: KARAR

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): Milli Eğitim Bakanlığı - ANKARA Vekili :

T.C. DANIŞTAY Yedinci Daire. Anahtar Kelimeler : Katma Değer Vergisi, Müteselsil Sorumluluk, Ek Tahakkuk, İdari İşlemin İcrailiği

idare tarafından karşılıklı olarak istenilmektedir.

VERGİ SORUMLUSUNUN İDARİ DAVA AÇMA HAKKININ BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN YARARINA BOZULMASINA İLİŞKİN KARAR YAYIMLANDI

T.C. ANKARA 17. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2011/963 KARAR NO : 2011/1582

T.C. D A N I Ş T A Y İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU Esas No : 2015/4614 Karar No : 2018/49

Hürriyet Mah.Hürriyet Cad.No:26/2 Dai.3 Yenibosna Bahçelievler/İSTANBUL

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

DAVALI: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Bilkent Plaza, B2 Blok VEKİLİ: Av. Oya PELİT / Aynı yerde

Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personeli Rütbe Terfileri ve Değerlendirme Kurullarının Çalışmalarına İlişkin Yönetmelik/m.

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ S. BK/100

ĐDARĐ YARGI FĐNAL SINAVI

Anahtar Kelimeler : Fenni Mesulun Dava Açma Ehliyeti, İnşaattaki Denetim Görevinin Engellenmesi, Hemşehri Sıfatı

DANIŞTAYIN HAKSIZ ÇIKMA ZAMMIYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI

İTİRAZIN KONUSU: günlü, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu nun;

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

Özet : Hakim ve savcıların havaalanlarında VIP uygulamasından yararlanamayacağı

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU USUL KARARLARI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İDARÎ YARGILAMA USULÜ KANUNU NUN 4. MADDESİ VE DİLEKÇELERİN KAYDA GİRİŞ TARİHİ

Açıklanan nedenlerle işin esasının incelenmesi gerektiği oyu ile çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

SAVUNMANIN ÖZETİ : Tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ

Anahtar Kelimeler : Polis Memurunun Naklen Ataması, Öğretim Görevlisi Olan Eşin Durumu, Eş Durumu Mazereti

Davacı : Demiryolu Yapım ve İşletim Personeli Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği

5. Daire 2003/2325 E., 2004/3198 K. ATANMA GENELGE İLE YETKİNİN DEVRİ PERSONEL HUKUKUNUN GENEL ESASLARINA AYKIRILIK YÖNETMELİKLE BELİRLENEN YETKİ

DANIŞTAY Vergi Dava Daireleri ESAS: 2014/304 KARAR: 2014/563

Yargıtay 13, Hukuk Dairesinden:

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

D A N I Ş T A Y ONUNCU DAİRE Esas No : 2011/10572

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

TÜRK MİLLETİ ADINA. Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Ba ve Bs FORMLARININ VERİLMEMESİ NEDENİYLE ADİ ORTAKLIK ADINA KESİLEN CEZAYLA İLGİLİ KANUN YARARINA BOZMA KARARI YAYIMLANDI

T.C. ANKARA 4. İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2010/1045 KARAR NO : 2010/2000

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

KARARLARI YARGI KARARLARI YARGI

Anahtar Kelimeler : Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı, Kamulaştırma, Mülkiyet Hakkının Korunması, Ek Protokol - 1

Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen: Türk Tabipleri Birliği. Vekili : Av. Mustafa Güler Strazburg Cad. 28/28 Slhhiye/ANKARA

: Kazan Malmüdürlüğü - Kazan/ANKARA

T.C. DANIŞTAY BEŞİNCİ DAİRE Esas No : 2004/4439 İTİRAZ YOLUYLA ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURULMASI KARARI

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

BEŞİNCİ DAİRE KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Polis Memuru, Branşlı Personel, Görevlendirme

ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM TEDBİRE İLİŞKİN ARA KARAR S. R. BAŞVURUSU

: Sağlık Bakanlığı - ANKARA

: Karabük Valiliği İl Defterdarlığı - KARABÜK

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU (OMBUDSMANLIK) RET KARARI. : Ankara Valiliği

2- Kültür ve Turizm Bakanlığı

SEKİZİNCİ DAİRE KARARLARI. Anahtar Kelimeler : İl Genel Meclisi, İl Encümeni Kararı, Yetki Yönünden Hukuka Uyarlık

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

Karar N0: KARAR-

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK. /Geç. 3.

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGIDA DAVA AÇMA SÜRESİ

YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYEN (DAVACI):

Esas Sayısı : 2015/88 Karar Sayısı : 2016/156

DANIŞTAY 12. Daire 2008/6979 E.N, 2009/854 K.N.

ESAS NO : 2010/1629 KARAR NO : 2011/1726

kurala bağlanmıştır. T.C. D A N IŞTAY ALTINCI DAİRE Esas No : 2008/3365 Karar No : 2011/161 Davacı : Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği

YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ E.2006/435 K.2007/7464 T YOLCU TAŞIMA. ZORUNLU KOLTUK SİGORTASI DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

Karar NO: KARAR-

TEK HEKİMİN SÜREKLİ İCAP NÖBETÇİSİ OLAMAYACAĞINA İLİŞKİN DANIŞTAY KARARI Cuma, 12 Ağustos :53 - Son Güncelleme Perşembe, 05 Ocak :01

Üst Kurulu. Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Transkript:

T.C. DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2010/3381 K. 2014/3257 T. 21.5.2014 İDARİ İŞLEMİN YARGISAL BİR KARARLA İPTALİ ( Halinde Bu İptal Kararının İşlemin Yapılması Sırasında Unsurlarında Bulunan Sakatlıkları Saptandığı ve İşlemi Yapıldığı Andan Başlayarak Ortadan Kaldırdığı - Bu Özelliği Sebebiyle Geriye Yürüyen Sonuçlar Doğurduğu/İptal Edilen İşlemlerden Doğan Zararın İdarece Tazmin Edilmesi Gerektiği ) İŞLEMİN İPTAL İSTEMİ YANINDA ÖDENEN MEBLAĞIN TAZMİNİNE DAİR İSTEM DE BULUNDUĞU ( Hukuka Aykırılığı Yargı Kararı İle Saptanmış Olan İdari İşlemden Kaynaklanan Zararın İdarece Tazmin Edilmesi Gerektiği - Faizin Başlangıcında Ecrimisil Bedelinin Davacı Tarafından Ödendiği Tarihin Esas Alınması Gerektiği ) FAİZ BAŞLANGICI ( İşlemin İptal İstemi Yanında Ödenen Meblağın Tazminine Dair İstem de Bulunduğu - Hukuka Aykırılığı Yargı Kararı İle Saptanmış Olan İdari İşlemden Kaynaklanan Zararın İdarece Tazmin Edilmesi Gerektiği/Faizin Başlangıcında Ecrimisil Bedelinin Davacı Tarafından Ödendiği Tarihin Esas Alınması Gerektiği ) İPTAL EDİLEN İDARİ İŞLEMİN GERİYE YÜRÜYEN SONUÇ DOĞURMASI ( Hukuka Aykırılığı Yargı Kararı İle Saptanmış Olan İdari İşlemden Kaynaklanan Zararın İdarece Tazmin Edilmesi Gerektiği - Faizin Başlangıcında Ecrimisil Bedelinin Davacı Tarafından Ödendiği Tarihin Esas Alınması Gerektiği ) 2886/m.75 ÖZET : İdari işlemin yargısal bir kararla iptali halinde: bu iptal kararının işlemin yapılması sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptandığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği sebebiyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, başka bir anlatımla, işlemin tesis edildiği tarihten önceki hukuki durumun geçerliliğini sağladığı, iptal edilen işlemlerden doğan zararın idarece tazmin edilmesi gerektiği İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Bu nedenle, davacı adına tesis edilen işlemin iptal istemi yanında, ödenen meblağın tazminine dair istem de bulunduğundan ve yukarda da belirtildiği üzere hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanmış olan idari işlemden kaynaklanan zararın idarece tazmin

edilmesi gerektiği açık olduğundan, faizin başlangıcında ecrimisil bedelinin davacı tarafından ödendiği tarihin esas alınması gerekmektedir. İstemin Özeti : Antalya 1. İdare Mahkemesi'nin 17.7.2009 tarih ve E:2008/1441; K:2009/924 Sayılı kararının davacı tarafından hüküm fıkrası yönünden, davalı tarafından ise esas yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. Savunmaların Özeti: Taraflarca savunma verilmemiştir. Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi : Dava dosyasının incelenmesinden, ecrimisil istenilen yeri de içine alan taşınmazın Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne tahsis edildiği, taşınmazın tahsisinden sonra tasarruf şeklinin tahsis amacına aykırı olması hali tahsisin iptali sonucunu doğuracağı, olayda ise, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne yapılan tahsisin iptal edildiği yolunda dosyada bir belge bulunmadığı; Tapu ve Kadastro 6. Bölge Müdürlüğü ile davacı arasında imzalanan protokol ile ecrimisil istenilen yerin davacının kullanımına sunulduğu ve bunun üzerine söz konusu yerin kullanıldığı; davaya konu taşınmazın 32,20 m2'lik kısmının Tapu ve Kadastro 6. Bölge Müdürlüğü'nün bu yöndeki iradesine dayalı olarak kullanan davacının fuzuli şagil, tasarrufun da fuzuli işgal olarak kabulü mümkün olmadığından, davacının bu faaliyetinden dolayı ecrimisil takdir ve tespit edilmesinde hukuka uyarlık görülmemektedir. İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrası yönünden ise, davacı tarafından davaya konu edilen işlemin iptali, ödenen bedelin tazmini ve ödeme tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faize dair hüküm kurulması gerekirken, davaya konu işlemin iptaline ve ödenen bedelin dava açma tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tazmini yönünden kurulan hükümde hukuki isabet bulunmamaktadır. Bu nedenle, temyizen incelenen İdare Mahkemesi kararının, davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle davaya konu işlemin iptaline dair kısmının onanması, davacı temyiz isteminin kabulüyle hüküm fıkrasının faize dair kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü: KARAR : Dava, Antalya ili, Merkez ilçesi, Bahçelievler mahallesinde bulunan mülkiyeti Hazineye ait, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne tahsisli 4520 ada 84 parsel sayılı taşınmazın 32,20 m2'lik kısmına ATM makinesi kurmak suretiyle Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 100. Yıl Şubesi tarafından işgali sebebiyle 12.2.2007-31.12.2007 tarihleri arası dönem için düzenlenen 12.500,00-TL tutarlı 13.3.2008 tarihli işlemin iptali ve ödenen tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Antalya 1. İdare Mahkemesince, 24.4.2001 tarihli işlem ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne tahsis edilen taşınmazın, 32,20 m2'lik kısmının Tapu ve Kadastro 6. Bölge Müdürlüğü ile davacı arasında imzalanan 27.12.2006 tarihli protokol gereğince ATM cihazının kurulması

şeklinde kullanımının, fuzuli işgal olarak nitelendirilemeyeceğinden bahisle davaya konu işlemin iptaline, ödenen 12.500,00-TL bedelin dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir. Davacı tarafından hüküm fıkrası yönünden, davalı tarafından ise esas yönünden, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, temyizen incelenip bozulması istenilmektedir. Davalı idarenin temyiz isteminin incelenmesi: 2886 Sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesinde, Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların, gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine fuzuli şagilden ecrimisil isteneceği; ecrimisil talep edilebilmesi için Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olmasının gerekmediği ve fuzuli şagilin kusurunun aranmayacağı kuralına yer verilmiştir. Dava dosyasının incelenmesinden, ecrimisil istenilen yeri de içine alan taşınmazın Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne tahsis edildiği, taşınmazın tahsisinden sonra tasarruf şeklinin tahsis amacına aykırı olması hali tahsisin iptali sonucunu doğuracağı, olayda ise, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne yapılan tahsisin iptal edildiği yolunda dosyada bir belge bulunmadığı; Tapu ve Kadastro 6. Bölge Müdürlüğü ile davacı arasında imzalanan protokol ile ecrimisil istenilen yerin davacının kullanımına sunulduğu ve bunun üzerine söz konusu yerin kullanıldığı; davaya konu taşınmazın 32,20 m2'lik kısmının Tapu ve Kadastro 6. Bölge Müdürlüğü'nün bu yöndeki iradesine dayalı olarak kullanan davacının fuzuli şagil, tasarrufun da fuzuli işgal olarak kabulü mümkün olmadığından, davacının bu faaliyetinden dolayı ecrimisil takdir ve tespit edilmesinde hukuka uyarlık görülmemektedir. Bu durumda, temyizen incelenen İdare Mahkemesi kararının, davaya konu işlemin iptaline dair kısmında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davacının temyiz isteminin incelenmesi: 2886 Sayılı Devlet İhale Kanununun 75. maddesinde, Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malların, gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine fuzuli şagilden ecrimisil isteneceği; ecrimisil talep edilebilmesi için Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olmasının gerekmediği ve fuzuli şagilin kusurunun aranmayacağı kuralına yer verilmiştir. Dosyanın incelenmesinden: davalı idarece 18.9.2007 tarihinde yapılan tespitte; davacı tarafından Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne tahsisli 4520 ada 84 parsel sayılı taşınmazın 32,20 m2'lik kısmının ATM cihazı kurulmak suretiyle işgal edildiği gerekçesiyle ecrimisil istenildiği; bu çerçevede, 20.3.2008 tarih ve 729... numaralı makbuz karşılığı davacıdan, 12.500,00-TL ecrimisilin tahsil edildiği, bunun üzerine, davacıdan ecrimisil istenilmesine dair 13.3.2008 tarihli işlemin iptali ile ödenen 12.500,00-TL'nin ödeme tarihinden itibaren başlayacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı; Mahkemece, davaya konu işlemin iptaline karar verilerek, tazminat isteminin kabul

edildiği, faiz istemi yönünden de dava açma tarihi olan 9.4.2008 tarihinden itibaren işletilecek faiziyle tazminine karar verilmiştir. İdari işlemin yargısal bir kararla iptali halinde: bu iptal kararının işlemin yapılması sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptandığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği sebebiyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, başka bir anlatımla, işlemin tesis edildiği tarihten önceki hukuki durumun geçerliliğini sağladığı, iptal edilen işlemlerden doğan zararın idarece tazmin edilmesi gerektiği İdare Hukukunun bilinen ilkelerindendir. Bu nedenle, davacı adına tesis edilen işlemin iptal istemi yanında, ödenen meblağın tazminine dair istem de bulunduğundan ve yukarda da belirtildiği üzere hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanmış olan idari işlemden kaynaklanan zararın idarece tazmin edilmesi gerektiği açık olduğundan, faizin başlangıcında ecrimisil bedelinin davacı tarafından ödendiği 20.3.2008 tarihinin esas alınması gerekmektedir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddiyle, Antalya 1. İdare Mahkemesi'nin 17.7.2009 tarih ve E:2008/1441; K:2009/924 Sayılı kararının, davaya konu işlemin iptaline dair kısmının ONANMASINA; davacının temyiz isteminin kabulüyle, kararın faize dair kısmının BOZULMASINA, dava dosyasının, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 21.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. DANIŞTAY 5. DAİRE E. 2007/7369 K. 2008/3234 T. 3.6.2008 AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ'NCE HÜKMEDİLEN TAZMİNAT ( Sorumlu Personele Rücu Mekanizması İşletilmediği - Her Yurttaşın Rücu Edilmesi İçin İdareye Başvurabileceği Reddi Üzerine de Dava Açma Hakkını Kullanabileceği ) DEVLET TARAFINDAN İLGİLİLERE ÖDENEN MANEVİ TAZMİNAT ( Kişisel Kusuru Bulunan Kamu Görevlilerine Rücu Edilmesini Sağlamak Amacıyla Yurttaşların İdareye Yaptığı Başvurunun Reddi - İptali İstemiyle Dava Açabilecekleri )

DAVAYA EHLİYET ( AİHM'nce Hükmedilen Tazminatın Hazinece Ödenmesi - Sorumlu Personele Rücu Edilmemesinin Bu Yükün Toplum Üzerinde Bırakılması Anlamına Geleceği/Her Yurttaşın Rücu İçin İdareye Başvurabileceği Reddi Üzerine de Dava Açabileceği ) KAMU HİZMETİ GÖREVLİLERİ ( Hukuka Aykırı Eylem ve İşlemleri Nedeniyle Hükmedilen Tazminatın Hazinece Ödenmesi - Her Yurttaşın Rücu İçin İdareye Başvurabileceği Reddi Üzerine de Dava Açabileceği/Kusurlarından Doğan Zararı Toplumun Ödemek Zorunda Olmadığı ) MANEVİ TAZMİNAT ( AİHM'nce Hükmedilip Hazinece Ödenen - İlgililerin Sorumlu Personele Rücu Edilmek Suretiyle Manevi Mağduriyetlerinin de Giderilmesi İstemi/Her Yurttaşın Rücu Edilmesi İçin İdareye Başvurabileceği Reddi Üzerine de Dava Açma Hakkını Kullanabileceği ) RÜCU MEKANİZMASININ İŞLETİLMEMESİ ( AİHM'nce Hükmedilip Hazinece Ödenen Tazminat - Her Yurttaşın Rücu İçin İdareye Başvurabileceği Reddi Üzerine de Dava Açabileceği/Kamu Hizmeti Görevlisinin Kusurundan Doğan Zararı Toplumun Ödemek Zorunda Olmadığı ) 2709/m. 129 657/m. 13 2577/m. 2/1-a Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi/m.2, 6/1, 8, 13 ÖZET : Davacılar, Devlet aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtıkları davada hükmedilen tazminatın Hazine tarafından ödendiğini, ancak sorumlu personele rücu mekanizması işletilmediği için dava yoluna başvurulduğunu, sorumlulara rücu etme konusunda idarenin takdir yetkisi bulunmadığını; maddi mağduriyetleri ödenen tazminatla tazmin edildiği gibi, sorumlu personele rücu edilmek suretiyle manevi mağduriyetlerinin de giderilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Rücu mekanizmasının işletilmesi, kamu kurumunun yetkileri arasında bulunmakla birlikte, idarenin bunu kendiliğinden yapmadığı durumlarda, yurttaşların bunu sağlamak amacıyla idareye başvurmalarına bir engel bulunmamaktadır. Kamu hizmeti görevlilerinin kişisel kusurundan kaynaklanan zararın karşılığı olarak ulusal ya da uluslararası bir Mahkemece hükmedilen tazminat devlet tarafından zarara uğrayan kişiye ödendikten sonra ilgili kamu kurumu tarafından sorumlu personele rücu edilmemesi, bu yükün toplum üzerinde bırakılması anlamına geleceğinden, her yurttaş ve özellikle kamu görevlilerinin kişisel kusuru nedeniyle zarara uğrayıp yargısal süreci başlatmış olan yurttaşlar, ilgili personele rücu edilmesini sağlamak amacıyla idareye başvurabilir ve bu başvurularının reddi üzerine de dava açma

hakkını kullanabilirler. Kamu hizmeti görevlilerinin hukuka aykırı eylem ve işlemlerinden ve kendi kusurlarından doğan zararı toplum ödemek zorunda değildir. Belirtilen hukuki durum ve tüm bu değerlendirmeler ışığında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/1 ve 8. maddelerinin ihlal edilmesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından hükmedilen ve Devlet tarafından ilgililere ödenen manevi tazminat tutarı konusunda, kişisel kusuru bulunan kamu görevlilerine rücu edilmesini sağlamak amacıyla Bergamalı yurttaşların idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bu davada işin esasının incelenmesi gerekirken, İdare Mahkemesince davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir. İstemin Özeti : Ankara 2. İdare Mahkemesi'nin 1.5.2007 günlü, E:2006/1861, K:2007/1109 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir. Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır. Danıştay Tetkik Hakimi : Düşüncesi : Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı uyarınca Devlet tarafından ilgililere ödenen manevi tazminat tutarı konusunda, kişisel kusuru bulunan kamu görevlilerine rücu edilmesini sağlamak amacıyla Bergamalı yurttaşların idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada işin esasının incelenmesi gerekirken, İdare Mahkemesince davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığından, temyize konu mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı : Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir. Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: KARAR : Dava, Bergamalı 10 yurttaşın, yargı kararlarının uygulanmaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruları sonucunda Türkiye aleyhine hükmedilen toplam 30.000.-Euro tazminatın Hazine tarafından ödenmesi üzerine, bu tutarın 1998 yılından bu yana T.C. Hükümetlerinin Başbakanları ve bakanlarına, Çevre, Orman ve Sağlık Bakanlığı müsteşarları ve müsteşar yardımcıları, ilgili genel müdür ve yardımcıları, daire müdürü ve

imzası bulunan uzmanlarına rücuen ödetilmesi isteğiyle yaptıkları başvurunun reddine ilişkin 1.6.2006 tarihli işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Ankara 2. İdare Mahkemesi'nin 1.5.2007 günlü, E:2006/1861, K:2007/1109 sayılı kararıyla; Bergamalı 10 köylünün yargı kararlarının uygulanmaması sonrası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruları üzerine, anılan Mahkemenin B:46117/99 sayılı kararı ile Türkiye aleyhine 3000'er Euro'dan toplam 30.000.-Euro tazminata hükmedildiği; söz konusu tazminatın Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdürlüğü tarafından Hazine adına hak sahiplerine ödendiği; ödenen bu miktarın 1998 yılından bu yana görev yapan Başbakanlar ve bakanlara, Çevre, Orman ve Sağlık Bakanlığı müsteşarları ve müsteşar yardımcıları, ilgili genel müdür ve yardımcıları ile daire müdürü ve imzası bulunan uzmanlara rücuen ödetilmesi için yaptıkları başvurunun reddi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; olayda, yargı kararı uyarınca hükmedilen tazminatın ödendiği; anılan bedel için sorumlu personele rücu edilip edilmemesinin yetkili amirlerin sorumluluğunu doğuran bir konu olup, bu hususun hakları ödenmiş olan davacıların doğrudan doğruya hak ve çıkarlarını etkilemediği; bir başka ifadeyle davacıların işlemin iptalini istemekte hukuken korunması gereken bir menfaat ilişkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir. Davacılar, Devlet aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde açtıkları davada hükmedilen tazminatın Hazine tarafından ödendiğini, ancak sorumlu personele rücu mekanizması işletilmediği için dava yoluna başvurulduğunu, sorumlulara rücu etme konusunda idarenin takdir yetkisi bulunmadığını; maddi mağduriyetleri ödenen tazminatla tazmin edildiği gibi, sorumlu personele rücu edilmek suretiyle manevi mağduriyetlerinin de giderilmesi gerektiğini ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının ( a ) bendinde, iptal davalarının menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılabileceği hükme bağlanmıştır. Menfaat ihlali koşulu, iptal davalarının kabulü ve dinlenebilmesi için aranılan koşullardan biridir. Gerek doktrinde, gerekse yargı içtihatlarında bu koşul, subjektif ehliyet koşulu olarak kabul edilmekte; ne tür bir menfaat ihlalinin gerçek ve tüzel kişilere iptal davası açma yeterliğini sağladığını gösterecek ilişki, kural olarak iptal davasına konu olan kararın niteliğine göre saptanmaktadır. Genelde, kişisel, meşru ve güncel bir menfaatin varlığı ve bunların ihlali, menfaat ilişkisinin kurulmasında yeterli sayılmakta ve bu husus davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı mercilerince belirlenmekte; davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin varlığı, dava açma ehliyeti için yeterli görülmektedir. Olayda, Bergamalı yurttaşlar, altın madeni işletilmesi amacıyla verilen izinler konusundaki karar sürecinin Sözleşmenin 2. ve 8. maddelerine aykırılık taşıdığını, Sözleşmenin 6/1 ve 13. maddelerine aykırı olarak etkin bir hukuki korumadan yararlandırılmadıklarını belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuşlardır. AİHM, Sözleşmenin 8. maddesinde düzenlenen özel ve aile yaşamlarına saygı gösterilmesi hakkına sahip olan

başvurucuların bu hakkının güvence altına alınmasına ilişkin yükümlülüğün Devlet tarafından yerine getirilmediği ve 8. maddenin ihlal edildiği; ayrıca, ulusal makamların, ulusal yargı kararının Sözleşmenin 6/1. maddesinin gerekli kıldığı biçimde aynen ve makul bir sürede yerine getirilmesinde ihmalkar davrandığı kanaatine vararak, Sözleşmenin "Adil yargılanma hakkı"na ilişkin 6/1. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Anılan Mahkeme tarafından, ilgililerin maddi tazminat istemlerinin reddedildiği, ancak her başvurucuya 3000 Euro manevi tazminat ödenmesine hükmedildiği anlaşılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin davacılara manevi tazminat ödenmesi yolundaki kararının temel gerekçeleri, ulusal yargı kararının yasal süre içinde uygulanmamış olması, verilen izinlerin yeni Çevresel Etki Değerlendirmesi ( ÇED ) raporuna dayandırılmaması ve ilgili şirketin Bergama ilçe sınırları içindeki Ovacık ve Çamköy civarında bulunan altın madenindeki faaliyetlerine devam edebileceği yolundaki 29.3.2002 tarihli Bakanlar Kurulu Kararının ÇED izni olmadan alınmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından davacılara ödenmesine hükmedilen manevi tazminat, Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdürlüğü tarafından hak sahiplerine 24.6.2005 tarihinde Hazine adına ödenmiş, ancak sorumlu personele rücu edilmemiştir. Kişisel sorumluluğu bulunan personele rücu edilmesini sağlamak amacıyla davacılar tarafından idareye yapılan başvuruda, 1998 yılından beri görev yapan Başbakan ve bakanların adları tek tek sayılmış, sorumlu diğer bürokratların ise idare tarafından belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. İdarece verilen cevapta ise, başvurunun incelendiği ve gereğinin yapılması için ilgili kurum/kurumlara iletildiği bildirilmiş; sonuç olarak, idare tarafından sorumlu personele rücu mekanizması işletilmemiştir. Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin bir Hukuk Devleti olduğu belirtilmiş; 138. maddesinin son fıkrasında, "Yasama ve Yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." yolunda açık, kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmiştir. Anayasa'nın 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilen tüm etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içerisinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin Anayasal güvenceye bağlanması ve yargı kararlarının aynen ve gecikmeksizin uygulanmasıyla olanaklıdır. Anayasanın 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu belirtilerek Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü vurgulanmış; bu bağlamda olmak üzere 129. maddenin 1. fıkrasında da, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlü oldukları hükme bağlanarak, Anayasa hükümlerinin bağlayıcılığı ve üstünlüğü kamu görevlileri yönünden tekrar ve teyit edilmiştir.

Bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında, hukuk kurallarına ve yargı kararlarına uyulmaması hizmeti yürüten idarenin ağır hizmet kusuru işlediğini gösterir ve tazmin sorumluluğunu doğurur. Ancak, idare adına verilen kararlarla ortaya çıkan ve idarenin ağır hizmet kusuru olarak nitelendirilen "yargı kararını uygulamama" eyleminin, gerçekte bu konuda idare adına yetki kullanan kamu görevlilerinin kişisel kusurlarından doğduğu açıktır. Anayasanın kamu hizmeti görevlilerinin "Görev ve sorumlulukları, disiplin kovuşturulmasında güvence" başlıklı 129. maddesinin 5. fıkrasında, "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir." kuralı öngörülmüş bulunmaktadır. Anayasanın anılan maddesindeki "kendilerine rücu edilmek kaydıyla" ibaresinin, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idareye karşı açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde, idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı, yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etmeyi ifade ettiğinde kuşkuya yer bulunmamaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "Kişilerin uğradıkları zararlar" başlıklı 13. maddesinde de, "Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar...kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır. / ( Ek fıkra: 26/03/2002-4748 S.K../3. md. ) İşkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır." hükmüne yer verilmiştir. Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare bir zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından ödenmesi temel bir kuraldır. Kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı başvurdukları mahkeme veya makamlarca verilen kararlar uyarınca zararlarının ilgili kurumlarca karşılanması ve kurumların genel hükümlere göre sorumlu memurlara rücu hakkı bulunması, ulusal yargı kararlarının uygulanması bakımından açık olarak düzenlenmiş bir konu olup; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi konusundaki tek açık düzenleme ise, kamu görevlisinin kişisel kusurunun belirgin bir biçimde ortaya çıktığı işkence yada zalimane, gayrı insani veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle hükmedilen tazminatlarda sorumlu personel rücu edilmesi konusuna ilişkin bulunmaktadır. Ancak, yukarıda anılan Anayasa hükmü, Hukuk Devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi ile rücuyla ilgili genel kurallar göz önünde tutulduğunda, zarara uğradığı yargı kararıyla saptanan kişiye Devlet tarafından tazminat ödendikten sonra sorumlu personele rücu edilmesinin, Hukuk Devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesinin bir gereği olduğu ortaya çıkmaktadır. Rücu kurumunun işletilmesi, kamu görevlisinin kişisel kusurunun doğurduğu zararların yine kendisi tarafından karşılanmasını ve yargı kararının uygulanmaması

ya da etkisiz bırakılması gibi hukuka aykırı eylem ve işlemlerden titizlikle kaçınılmasını amaçlar. Rücu mekanizmasının işletilmesi, kamu kurumunun yetkileri arasında bulunmakla birlikte, idarenin bunu kendiliğinden yapmadığı durumlarda, yurttaşların bunu sağlamak amacıyla idareye başvurmalarına bir engel bulunmamaktadır. Kamu hizmeti görevlilerinin kişisel kusurundan kaynaklanan zararın karşılığı olarak ulusal ya da uluslararası bir Mahkemece hükmedilen tazminat devlet tarafından zarara uğrayan kişiye ödendikten sonra ilgili kamu kurumu tarafından sorumlu personele rücu edilmemesi, bu yükün toplum üzerinde bırakılması anlamına geleceğinden, her yurttaş ve özellikle kamu görevlilerinin kişisel kusuru nedeniyle zarara uğrayıp yargısal süreci başlatmış olan yurttaşlar, ilgili personele rücu edilmesini sağlamak amacıyla idareye başvurabilir ve bu başvurularının reddi üzerine de dava açma hakkını kullanabilirler. Kamu hizmeti görevlilerinin hukuka aykırı eylem ve işlemlerinden ve kendi kusurlarından doğan zararı toplum ödemek zorunda değildir. Belirtilen hukuki durum ve tüm bu değerlendirmeler ışığında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/1 ve 8. maddelerinin ihlal edilmesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından hükmedilen ve Devlet tarafından ilgililere ödenen manevi tazminat tutarı konusunda, kişisel kusuru bulunan kamu görevlilerine rücu edilmesini sağlamak amacıyla Bergamalı yurttaşların idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan bu davada işin esasının incelenmesi gerekirken, İdare Mahkemesince davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 2. İdare Mahkemesi'nce verilen 1.5.2007 günlü, E:2006/1861, K:2007/1109 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1/c. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 03.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.