ĐLAHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ

Benzer belgeler
Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

Ebu l-hasan Muhammed b. Abdillah el-varrâk, İlelü n-nahv, thk. Mahmud Muhammed Mahmud Nassâr, Beyrut: Dâru l- Kutubi l-ilmiyye, 2002.

tyayin.com fb.com/tkitap

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

İsmi Muzâf. 2.Muzaf, Muzafun ileyh kelimeleri umumilik ve hususilik konusunda eşit olmamalıdır.

İsmi Tafdil. Alimde olan hilimden (yumuşaklıktan) daha güzel bir hilm hiçbir kimsede olmamıştır. Bu misalde ل الك ح lafzı, ismi tafdil olan

5. Ünite 1, sayfa 17, son satır

İsimleri okumaya başlarken- و ب س ي د ن ا - eklenmesi ve sonunda ع ن ه ر ض ي okunması en doğrusu.

KUR AN-I KERİM II Yrd. Doç. Dr. Remzi ATEŞYÜREK

KUR AN HARFLERİNİN MAHREÇLERİ (ÇIKIŞ YERLERİ)

ARAPÇADA İSİMLER. Sonu ref ile biten sözcüğe ref edilmiş anlamında merfû adı verilir. Ref alametleri:

ARAPÇA-III KISA ÖZET KOLAYAOF

HURUF-İ MUKATTAA MUKATTA HARFLERİNİN TECVİT TAHLİLLERİ

Fatiha süresi-dil Yönünden İnceleme

ARAPÇA DA FİİLLERİNİN YERİNE MANSUB OLARAK KULLANILAN MASTARLAR

أتي E-t-y. Gelmek, ulaşmak, varmak, yapmak, etmek, işlemek

audio emsile dersleri

marife dini araştırmalar dergisi Turkish Journal of Religious Studies yıl / year: 12 sayı / issue: 1 bahar / spring 2012

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Ders 1-5 Tekrar. Rab, efendi. Alem, dünya ه ذا

AVÂMİL RİSÂLESİ. İMÂM BİRGİVÎ Takıyyüddin Mehmed b. Pîr Ali el-birgivî (929/ /1573)

رويدا تراك. Ma nel Fiil. 1-İsim Fiiller. Günah işleyen Allahu Subhanehu ve Tela dan uzak oldu. Günahı terk et! Dünyada rahatlık hasıl olmadı.

Avamil ve İzhar Kitaplarının konusu üç şeydir.

Med Yapmanın Hükümleri

Harflerin Mahreçleri

ی س ر و لا ت ع س ر ر ب ت م م ب ال خ ی ر

Değerli Kardeşim, Kur an ve Sünnet İslam dininin iki temel kaynağıdır. Rabbimiz in buyruklarını ve Efendimiz (s.a.v.) in mübarek sünnetini bilmek tüm

İSİMLER VE EL TAKISI

HADİS II DERSİ EZBER HADİSLER

Tuvâlet ihtiyacını giderirken önünü veya arkasını kıbleye dönmenin hükmü nedir?

Borçlunun sadaka vermesinin hükmü

Altı aylık iken anne karnından düşen ceninin cenaze namazını kılmanın hükmü

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ Y.DİL DKB

Her elini uzatana (isteyene) zekât verilir mi?

40 HADİS YARIŞMASI DİKKAT 47'DEN 55'E KADAR Kİ HADİSLERİN ARAPÇA METİNLERİ DÜZELTİLMİŞTİR. SINIFI 5-6,7-8 1-) 9-10,11-12 SINIFI 5-6,7-8 2-) 9-10

Süleyman Demirel Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi Yıl: 2009/1, Sayı: 22 Review of the Faculty of Divinity, University of Süleyman Demirel ÖZET

Onlardan bazıları. İhtilaf ettiler. Diri-yaşayan. Yüce. Sen görüyorsun ت ر dostlar. ..e uğradı

Kur an ın, şerî meseleleri ders verirken aynı anda tevhid dersi vermesi hakkında izahta bulunabilir misiniz?

TECVİD BİLGİSİ. Anadolu İmam-Hatip Lisesi ADNAN HOYLADI

ARAP GRAMERİNDE GAYR-I MUNSARIF KELİMELERİN CÜMLE İÇİNDE FARKLI KULLANIMLARI

Öğretim İlke ve Yöntemleri 1

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

The Position of Ibn Hişam el-ensari Who is From The Muvelledin Poet And His Situation in Revealing Witness

Başörtüsünün üzerini mesh etmede aranan şartlar. Muhammed Salih el-muneccid

REHBERLİK VE İLETİŞİM 1

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ARAPÇA I DKB

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

Bayram hutbesi nasıl okunur? - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

Okul Öncesi İçin DUÂLAR SÛRELER. Melek BOZDOĞAN Murat BOZDOĞAN

DUALAR DUANIN ÖNEMİ Dua

Yarışıyorlarkoşuyorlar

KUR AN-I KERİM TECVİT DERSLERİ

İmam Tirmizi nin. Sıfatlar Hususundaki Mezhebi

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

الصيام برؤية واحدة اسم املؤلف حممد بن صالح العثيمني

Anadolu İmam-Hatip Lisesi 9. Sınıf. Arapça Dilbilgisi

Question. Neden Hz İsa Ruhullah (Allah ın ruhu) olarak adlandırılmıştır? Yüce Allah ın kendi ruhundan. Peygamberi Âdem e üflemesinin manası nedir?

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

Kolay Yolla Kur an ı Anlama

AYETLERLE MÜBTEDA -HABER

SELÂMIN ŞEKLİ. Râşid b. Hüseyin el-abdulkerim. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

OKU TEFEKKÜR ET TEFEKKÜR ET OKU

REFERANS AYET: HİCR 87

MAKSUD MÜZAKERESİ. Musannıf Hazretleri Fiillerin taksimatını Bina kitabındakinden biraz farlılıkla (adet bakımından) 30 bâb olarak beyan eder.

Kabirleri ziyaret etmenin, Fatiha sûresi okumanın ve kadınların kabirleri ziyaret etmelerinin hükmü

ON EMİR الوصايا لعرش

{socialsharing} KENDİ KENDİME OSMANLICA ÖĞRENİYORUM OSMANLICA DERSLERİ-I. Osmanlıca alfabesi: كعك Osmanlıca Harfler ب ب ب ب

Abdestte başı mesh etmenin şekli

BİRKAÇ AYETİN TEFSİRİ

Murat eğitim kurumları. Arapça 4 konu 2. İsim ve fiil cümlelerinde olumsuzluk (nefy)

İBN SİNA NIN RUH İLE İLGİLİ KASİDESİ İbn Sînâ, el Kasidetü l Ayniyye isimli kasidede insanî nefsin bedenle birleşmesi ve ondan ayrılışını konu

األصل الجامع لعبادة هللا وحده

الوحدة 4 الدر س 1. 9.sınıf arapça 4.ünite 1.ders Alışveriş Giyim mağazası/elbisecide sayfa

TECVİD Lügat manası; Güzel yapmaktır.

HADİS USULU. Yazar : Ömer b. Muhammed b. Fettuh ed-dımaşki Beykuni

şeyh Muhammed Salih el-muneccid

Anadolu İmam-Hatip Lisesi 10. Sınıf. Arapça Dilbilgisi

Durûs Kitabı 1. Cilt Gramer Kuralları. Üç Hareke

İNSAN ALLAHIN HALİFESİ Mİ? (HALEF- SELEF OLAYI) Allah Teâlâ şöyle buyurur:

KURAN DA TEKRARLANAN AYETLER

NEVÂKIDU L-İSLÂM METNİ VE TERCÜMESİ

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 3, Kars 2015 ARAPÇA VE TÜRKÇENİN İSİM TAMLAMALARI AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI

Arap Dilinde İsm-i Fâilin Tamlanan Olarak Yer Aldığı Lafzî İsim Tamlamaları ve Türkçeye Çevirisi

فضل صالة الرتاويح اسم املؤلف حممد صالح املنجد

ARAPÇA DİLBİLGİSİ BELİRLİLİK TAKISI, ŞEMSÎ VE KAMERÎ HARFLER. Abdullâh Saîd el-müderris

YÛNUS SÛRESİ ÖRNEĞİNDE ARAP DİLİNDE SÂLİM VE MÜKESSER ÇOĞULLAR

Ey sevgilim! Sana karşı olan aşırı sevgim hayretim ziyadeleşsin! Ancak, gönlümü yakan aşkınla, ateşler saçan kalbime biraz merhamet eyler misin?

Arapça Dersleri-17: Mezîd Fiiller - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

KUREYŞ SÛRESİ Nuzul 21 / Mushaf 106

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuk Usulü II

Arap Dilinde Münâdâ Ve İşlevleri

İHL 9.SINIF ARAPÇA 2.ÜNİTE 1.DERS OKULDA İLKGÜN Sayfa: 33,34,35,36,37 GİRİŞ. arapcadersi.com Ben İstanbulluyum. Ya Râşid!

Konuya giriş için Arap Dili nde " ال " nin kullanıldığı yerleri hatırlayalım:

(Dersini sabah namazından sonra yapmanı tavsiye etmekle birlikte, sana uygun olan en münasip bir vakitte de yapmanda bir sakınca yoktur.

İki secde arasında otururken ellerin durumu nasıl olmalıdır?

BASRA VE KÛFE ARAP DİLİ EKOLLERİNİN ÂMİLLER ÖZELİNDE İHTİLAFLARI

Kur an şöyle buyurmaktadır: Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki,

ATLAS INTERNATIONAL REFERRED JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES ISSN: X

Ehl-i Sünnet ve l-cemaat in akîde ve diğer dîni konulardaki esasları

Transkript:

ISSN 1300-9672 SÜLEYMAN DEMĐREL ÜNĐVERSĐTESĐ ĐLAHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ Review of the Faculty of Divinity University of Süleyman Demirel H a k e m l i D e r g i Yıl (Year): 2004/2 Sayı (Number): 13

Derginin Sahibi (Owner of the Journal) Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU (Dekan) Derginin Editörü (Editor of the Journal) Prof. Dr. Đsmail Hakkı GÖKSOY Fakülte Yayın Kurulu (Faculty Editorial Board) Prof. Dr. Ekrem SARIKÇIOĞLU Prof. Dr. Đsmail YAKIT Prof. Dr. Talat SAKALLI Prof. Dr. Đsmail Hakkı GÖKSOY Prof. Dr. M. Saffet SARIKAYA Doç. Dr. Kemal SÖZEN Doç. Dr. Talip TÜRCAN Yrd. Doç. Dr. Ahmet YILDIRIM Dizgi (Composition) SDÜ Đlahiyat Fakültesi Kapak (Covering) SDÜ Basın ve Halkla Đlişkiler Baskı (Pirinting) Ali ÇOLAK SDÜ Đlahiyat Fakültesi Dergisi hakemli bir dergidir ve yılda iki defa yayımlanır. Dergi, MLA Directory of Periodicals ile MLA Master List of Periodicals a kayıtlı olup, MLA International Bibliography adlı uluslar arası indeks tarafından taranmaktadır. Dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergide yayınlanan makale ve yazılar kaynak gösterilmek şartıyla iktibas ve atıf şeklinde kullanılabilir. Đlahiyat Fakültesi Isparta-2005 Đsteme Adresi (Communication Adress) SDÜ Đlahiyat Fakültesi 32260 ISPARTA Tlf: 0 246 237 10 61 Fax: 0 246 237 10 58 II

ARAP DĐLĐNDE TERHÎM Yrd.Doç.Dr. Nevin KARABELA ÖZET Arapçada munâdânın sonunun hazfedilmesi anlamına gelen terhîm, hafifletme (tahfîf) amaçlı yapılan bir tür değişikliktir. Bu makalede terhîmin tanımı, şartları, isimlerde terhîmden sonra meydana gelebilecek değişiklikler, nahiv ekolleri ve dil bilginlerinin bu konuyla bağlantılı olan farklı bakış açıları incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Arap dili, Nidâ, Munâdâ, Terhîm, Hazf. ABSTRACT Tarhîm in Arabic Language In Arabic Grammar tarhîm is to drop the final letter of the word in order to simplfy utterance in munâdâ. In this article, I will explore the certain conditions, changes and different opinions in different school of Arabic language about tarhîm. Key Words: Arabic Language, Nidâ, Munâdâ, Tarhîm, Hazf. 1.Giriş. Hazf, Arapçada oldukça sık rastlanan bir olgudur. Cümlenin temel 1 unsurlarının 2 bile bazı durumlarda hazfedilebildiği bir dil olan 1 SDÜ Đlahiyat Fakültesi Arap Dili ve Belagatı Öğretim Üyesi. إن ) Cümledeki merfû unsurlar cümlenin temel ögeleridir. Fâil, mubteda, haber ve nin ismi, ناك nin haberi gibi) aslı mubteda ve haber olan unsurlar cümlenin temeli olarak kabul edilir. Bkz: es-suyûtî, Abdurrahman b. Ebî Bekr, Hem u l- Hevâmi fî Şerhi Cem il-cevâmi, Tahkîk: Ahmed Şemsuddîn, Beyrut, 1992, I, 75, 307. 111

Arapçada fiilleri vucûben hazfedilmiş mef uller bulunmaktadır 3. Bunlardan biri de munâdâdır 4. Fiilleri mahzuf 5 mef uller içinde yer alan munâdânın kendinde de bazen hazf söz konusu olabilmektedir. Terhîm de bu bağlam içerisinde düşünüldüğünde, bilhassa Arap şiirinde pek çok örneklerine rastlanan bir hazf türüdür. Hatta çoğu zaman kelimede hazf olduğunu belirlemek bile güçleşmektedir. Zira Arap dilinde munâdâ olmayan, ancak munâdâ olması mümkün ismin terhîmi de şiir zaruretinden dolayı câiz kabul edilmiştir 6. 2 3 4 5 6 Bilindiği üzere temel unsurlardan olmasına rağmen mubteda ve haberin hazfedilebildiği durumlar da vardır. Nahiv bilginleri arasında ittifak olmamakla birlikte cümlenin temel unsurlarından olan fâilin hazfına da cevaz verilmiştir. Bu hususta Basra ekolü mensupları cümlenin temel unsuru olması sebebiyle fâilin hazfını câiz görmemişlerdir. Kufe ekolünden Kisâî ise mubteda ve haberin - cümlenin temel unsurlarından olmasına rağmen- hazfının câiz olmasını delil göstererek fâilin hazfına cevaz vermiştir. Suheylî ve Đbn Madâ da bu hususta Kisâî ile aynı fikri paylaşmaktadır. Bkz: Đbn Hişâm, Şuzûru z-zeheb fî Ma rifeti Kelâmi l- Arab, Tahkîk: Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd, 1965, s. 166; es- Suyûtî, Hem u l- Hevâmi, I, 512. Bunlar iştigal, ihtisas, munâdâ, iğrâ ve tahzîrdir. Cümledeki konumu itibarıyle mansub unsurlar arasında yer alan munâdâ, marife ve mufred olduğunda (buradaki mufredin anlamı; muzâf veya şebîh bi l-muzâf - muzafa benzeyen- biçiminde bir terkip halinde olmayandır. Bu hususta bkz: el- Fâkihî, Abdullah b. Ahmed b. Ali b. Muhammed, Şerhu l-hudûdi n-nahviyye, Tahkîk ve Takdîm: Muhammed et-tayb el-đbrâhîm, Beyrut, 1996, 69.) merfû olduğu şey üzere mebni olur: Bu da ilki يا زيد gibi alem, diğeri de يا رجل gibi nekra maksûde olmak üzere iki şekilde görülür. Bunun dışındaki durumlarda ise (nekra gayrı maksûde, muzâf veya muzâfa benzeyen terkip halinde olduğunda) mansub olarak gelir. Bkz: Đbnu l-hâcib, el-kâfiye fi n-nahv, Tahkîk: Târık Necm Abdullah, Cidde, 1986, 89; Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik ilâ Elfiyyeti Đbn Mâlik, Beyrut, 1994, IV, 12-15. Đbn Cinnî bu hususu şu şekilde gerekçelendirmektedir: أ نادي زيدا şeklinde fiille birlikte kullanılırsa doğru veya yalan olması ihtimal dahilinde olan bir haber olarak algılanabilir. Halbuki يا زيد şeklinde nidâ üslubu ile kullanılırsa bu ihtimal ortadan kalkar. Bkz: Đbn Cinnî, el-hasâ is, Tahkîk: Muhammed Alî el-neccâr, I, 186. Sîbeveyh, Amr b. Usmân, el-kitâb, Tahkîk ve Şerh: Abdusselâm Muhammed Hârûn, Kahire, 1988, II, 239; Đbn Mâlik, Şerhu l-kâfiye ş-şâfiye, Tahkîk: Abdulmun im Ahmed Hureyrî, Mekke, III, 1370; Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 62-63. 112

Terhîmin kelime anlamı sesi inceltmek ve yumuşatmak, incelik, tatlılıktır 7. Nahiv ilmindeki 8 terim anlamı ise mufred, zamme üzere mebnî, alem (özel isim) olan munâdânın sonunu hazfetmektir 9. Munâdânın terhîminde amaç ifadeyi hafifletmektir (tahfîf) 10. Munâdâda tenvin ve mutekellim yâ sının 11 hazfedildiği gibi, terhîm yoluyla sonu da hazfedilmektedir 12. Ayrıca mufred munâdâdan 7 8 9 10 11 12 el-fâkihî, Şerhu l-hudûd, s.156; Đbnu Muhammed b. Mâlik, Şerhu Elfiyyeti Đbni Mâlik, Tahkîk: Abdulhamîd Muhammed es-seyyid Abdulhamîd, Beyrut, 596. Tasğîru t-terhîm şeklinde tanımlananan -sarf ilmiyle bağlantılı- bir tür terhîm daha vardır. Đsimdeki bütün zâid harfleri hazfettikten sonra yapılan tasğîr anlamına gelmektedir. Bu çeşit bir tasgîrde; aslı üç harfli bir isimse ح م ي د-حامد gibi vezninde, sonunda tâ bulunmayan muzekker bir isimse yine aynı vezinde ف ع ي ل (ح ب ي ل ة-ح ب لى) muennes bir isimse sonuna te nîs tâ sı eklemek suretiyle,(ع ط ي ف-معطف) (ق ر ي ط س-قرطاس) vezninde ي ع لف ع yapılır. Kelimenin aslı dört harfliyse tasgîri yapılır. Bkz: Đbnu -l-hâcib, eş-şâfiye fî Đlmi t-tasrîf, (en-neysârî nin el-vâfiye Nazmu ş-şâfiye adlı eseri ile bir arada) Tahkîk: Hasan Ahmed Usmân, Beyrut, 1995, 36; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl alâ Elfiyyeti Đbn Mâlik, Tahkîk: Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd, Beyrut, 1995, II, 447; es-suyûtî, Hem u l- Hevâmi, III, 354; Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 324. Đbnu s -Serrâc, Muhammed b. Sehl, el-usûl fi n-nahv, Tahkîk: Abdulhuseyn el- Fetîlî, Beyrut, 1985, I, 359; Yûsuf b. Muhammed, el-lu lu etu fî Đlmi l- Arabiyye ve Şerhuhâ, Tahkîk: Emîn Âbdullah Sâlim, Mısır, 1992, 266; Đbn Dehhân en-nahvî, Kitâbu l-fusûl fi l- Arabiyye, Tahkîk: Fâ iz Fâris, Beyrut, 1988, 44; ed-darîr, Kâsım b. Muhammed b. Mubâşir el-vâsitî, Şerhu l-luma fi n-nahv, Tahkîk: Receb Usmân Muhammed, Medine, 2000, 150. Sîbeveyh, el-kitâb, II, 241-242; Đbn Kuteybe, Abdullah b. Muslim, Kitâbu Telkîni l- Mute allim mine n-nahv, Tahkîk: Abdullâh en-nâsîr, Beyrut, 1993, 156-157; Đbn Cinnî, Ebu l-feth Usmân, el-luma fi l- Arabiyye, Tahkik: Hâmid el-mu min, Beyrut, 1985, 176; ez-zeccâcî, Abdurrahman b. Đshâk, Kitâbu l- Cumel fi n-nahv, Tahkik: Alî Tevfîk el Hamed, Beyrut, 1984, 168; el-enbârî, Ebu l-berakât, Kitâbu Esrâri l- Arabiyye, Tahkik: Fahr Sâlih Kadâre, Beyrut, 1995, 214. Mesela: أب أم kelimeleri munâdâ olduğunda sonundaki mutekellim yâ sı.(يا أب ت يا أم ت ) getirilir: hazfedilir ve yâ dan bedel olarak sonuna bir tâ harfi Aslında يا أ مي يا أب ي şeklinde gelmesi gerekirdi. Bkz: es-suyûtî, Abdurrahman b. Ebî Bekr, Kitâbu l-eşbâh ve n-nazâir fi n-nahv, Takdîm: Fâyiz Terhînî, Beyrut, 1996, I, 171. Sîbeveyh, el-kitâb, II, 239; Đbn Ya îş, Şerhu l-mufassal, Beyrut, II, 19. 113

tenvinle beraber i râb da hazfedilmiştir (mebnî hale gelmiştir) 13. Çünkü Araplar dilde çok kullanılan, özellikle de konumu bilinen ve herhangi bir karışıklığa yol açmayacak biçimde olan bir şeyde tahfif ve hazf yaparlar 14. Đşte bundan dolayı telaffuza hafiflik sağlaması için munadadaki bazı harflerin hazfı da câiz görülmüştür 15. Munâdânın sonu hazfedildikten sonra alması gereken harekeyle ilgili iki ihtimal bulunmaktadır 16 : Birincisi: munâdânın sonunu hazfetmeden önceki harekesini koruyacak şekilde -kelimeyi kendi harekesiyle- bırakmaktır. Mesela يا جعف isimleri terhîm yapıldığında جعفر حار ث خالد göre: bu duruma. 17 şekline gelir. Çoğunlukla tercih edilen şekil de budur يا حار يا خال Đkincisi: terhîm yapıldıktan sonra kelimenin son harfinin sanki hiç terhîm yapılmamış gibi -damme üzere mebni- kullanılmasıdır. دلاخ ثراح رفعج göre: Buna isimleri terhîm yapıldığında يا جعف يا حار يا خال şekline gelir 18. Bu ikinci i rab şekli de çok kullanılmamakla birlikte câiz olarak değerlendirilmiştir. 13 14 15 16 17 18 el-verrâk, Muhammed b. Abdillah, Đlelu n-nahv, Tahkîk: Muhammed Câsim Muhammmed ed-dervîş, Rıyad, 1999, 350. ez-zeccâcî, Abdurrahman b. Đshâk, Kitâbu l-lâmât, Tahkîk: Mâzin el-mubâzin el-mubârek, Dımaşk, 1985, 96; Đbn Ya îş, Şerhu l-mufassal, II, 19; Đbn Usfûr el-đşbîlî, Şerhu Cumeli z-zeccâcî, Tahkîk: Fevvâz eş-şe âr, Beyrut, 1998, II, 215. el-verrâk, Đlelu n-nahv, 350. Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 228-229; Đbn Kemâl Paşa, Ahmed b. Suleymân, Esrâru n-nahv, Tahkîk: Ahmed Hasan Hâmid, 2002, 127. Bu şekilde kullanılan terhîme lugatu men yentezir رظتني نم ةغل (bekleyenin lugatı) denir. Bu biçimdeki bir terhîmde kelime henüz tamamlanmamış, devamı bekleniyor gibi bir izlenim oluştuğu için bu şekilde isimlendirilmiştir. Bkz: Đbn Cinnî, el-luma, 176; Đbnu s -Serrâc, el-usûl fi n-nahv, I, 359; Đbn Mâlik, Şerhu l-kâfiye, III, 1363-1364; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 268; Yûsuf b. Muhammed, el-lu lu etu fî Đlmi l- Arabiyye, 272. رظتني ال نم ةغل Bu şekilde kullanılan terhîme lugatu men lâ yentezir (beklemeyenin lugatı) denir. Zira bu türdeki kullanımda terhîmi yapılan isim sanki tam bir kelime gibi muamele görerek, eskiden bulunduğu irab durumunu - damm üzere mebnî- koruduğu için devamı varmış gibi bir beklenti oluşmamaktadır. ez-zeccâcî, Kitâbu l-cumel, 170; Đbn Cinnî, el-luma, 176; Đbn 114

Görüldüğü gibi terhimden sonra kelimenin irabı için iki seçenek bulunmaktadır. Ancak bunlardan tercih edilen lugatu men yentezir terimiyle bilinen biçimdir. 2. Terhîmin Şartları Munâdâ olan her isim terhim yapılmaya uygun değildir. Bazı şartları taşıdığı takdirde terhim yapılması caizdir. Bunlar: nekra 19, zamir, sıfat, muzâf ileyh, mubhem isim, munâdâdaki tenvinli veya muzâf olan, muzafa benzeyen isimlerin terhîmi yapılamaz. Mecrur olduğu takdirde -muzaf ileyh makamında olduğu için- musteğâsın 20, mendûbun 21, isnadî terkîb halinde olan murekkeb 22 ismin, tesniye olan 19 20 21 Mâlik, Şerhu l-kâfiye, III, 1364; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 268; Yûsuf b. Muhammed, el-lu lu etu fî Đlmi l- Arabiyye, 273. Terhîmi yapılan isim ma rife olması gerekir. Ancak ma rifeliğini el takısı ile kazanmış olmamalıdır. Bunu özel isim (alem) olması veya -nekra maksûde olarak- kastedilen olması yoluyla kazanmış olması gerekir. Bkz: Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 51. Đbn Kuteybe bazen nekra ismin de terhîminin yapılabileceğini zikreder. Kanaatimizce buradaki nekradan kasdı, sonunda te nîs tâ sı olan ismin nekra maksûde şeklinde geldiği durumdur. Bkz: Đbn Kuteybe, Kitâbu Telkîni l- Mute allim, 160. Muberred ise dilcilerin çoğunluğundan farklı bir görüş ileri sürerek nekra maksûde olan bir munâdânın terhîmini câiz görmez. Bu hususta bkz: es-sabbân, Muhammed b. Alî, Hâşiyatu s-sabbân Şerhu l- Eşmûnî alâ Elfiyyeti Đbn Mâlik, ( Aynî nin Şerhu ş-şevâhid i ile birlikte), Kahire, III, 173. Yardım istemek veya imdada çağırmak amacıyla kullanılan nidâ şekline istigâse denir. Yardım isteme amacıyla çağırıda bulunulan (mustegas bih) ve kendisi için yardım istenen (mustegâs leh) den oluşan bir üsluptur. Mustegas bih olan munâdânın başına -çoğunlukla- fethalı bir lam harfi, yardıma ihtiyacı olan kişinin اي başına da kesralı bir lâm getirmek suretiyle yapılır. Nidâ edatı olarak kulllanılır. Mesela; يا ل له ل لمسلمين (Ey Allah ım müslümanların imdadına yetiş, yardım et) cümlesinde istigase üslubu kullanılmıştır. Bkz: Đbn Hişâm, Evdahu l- Mesâlik, IV, 41-43; el-fâkihî, Şerhu l-hudûd, 157. Đbn Harûf istiğâse lâmı bulunmadığı takdirde musteğâsın terhîmine cevaz vermiştir. Bkz: es-suyûtî, Hem u l- Hevâmi, II, 59. Nudbe: felakete uğrayan veya acı hisseden bir kişinin üzüntüsünden dolayı kullandığı nidâ üslubudur. Vav ve yâ او- ile -اي yapılır. Özellikle vav kullanılır. Đsmin sonuna sakin elif,(اديزاو) durulduğunda eliften sonra hâ ilave edilir, istenirse elif de (واز ي دا) hazfedilir geçildiğinde ise hâ,(هاديزاو) (وازيد ) eklenmeyebilir. Đ râb açısından munâdânın hükümlerine uyar. Bkz: Đbn Kuteybe, Kitâbu Telkîni l- Mute allim, 89-90; Đbnu s -Serrâc, el-usûl fi n-nahv, 115

ismin, sonunda te nis tâ sı bulunmadığı halde üç harften oluşan ismin (mesela: زي د kelimesi gibi) 23, iki harften oluşan ismin 24, dört harfli muzekkker fakat alem olmayan ismin (mesela: قاي م kelimesi) ve mu rab olan munâdâların terhîmleri yapılamaz 25. Munâdâ olmayan -ancak munâdâ olmaya uygun- bir isim ise ancak şiir zarureti 26 sebebiyle 27 22 I, 355; Đbnu l-hâcib, el-kâfiye, 94-95; Đbn Cinnî, el-luma, 181; ez-zeccâcî, Kitâbu l-cumel, 176; el-fâkihî, Şerhu l-hudûd, 158. Murekkeb (birleşik) kelime birden fazla kelimeden oluşan bileşimdir. Murekkeb olan özel isim çeşitleri ise şunlardır: a- Đsnâdî Murekkeb: Cümle halinde olan kelimedir: ارش طبأت gibi. b- Mezcî Murekkeb: Đki ismin birleşerek oluşturduğu şekildir: هيوبيس gibi. دبع kelimedir. c- Đzâfî Murekkeb: Đzâfet (isim tamlaması) yoluyla murekkeb olan el- gibi. Murekkeb kelime ve türleriyle ilgili daha geniş bilgi için bkz: هللا Fâkihî, Şerhu l-hudûd, 70-73; es-suyûtî, Kitâbu l-eşbâh ve n-nazâir, I, 126; Corc Mitrî Abdulmesîh, Hânî Corc Taberî, el-halîl Mucemu Mustalahâti n- Nahvil- Arabî, Lubnan, 1990, 377-380; Bulut, Ahmet, Arap Dilinde Terkib, Uludağ Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 5, Bursa, 1993, V, 357-368. 23 24 25 26 27 Te nis tâ sı olan bir isim üç harfli de olsa da terhîmi yapılabilir. Bkz: Đbn Hişâm, Şerhu Katri n-nedâ ve Belli s-sadâ, Beyrut, 1992, 232; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 264. Çünkü iki harfli bir isim terhîm yapılırsa geriye tek harf kalır. Đsim ise tek harften oluşamaz. Bu nedenle iki harfli ismin terhîmi câiz değildir. Bkz: Đbn Kuteybe, Kitâbu Telkîni l- Mute allim, 160. Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 265. Şiir zarureti; şairin şiirdeki vezni korumak için lafızda bazı değişikliklere başvurmak zorunda kalması durumudur. Nesirde caiz olmadığı halde şiirde bu tür değişikliklere cevaz verilmiştir. Bkz: Muhammed Sa îd Esber, Bilâl Cuneydî, Mu cemu ş-şâmil fî Ulûmi l-lugati l- Arabiyye ve Mustalahâtihâ, Beyrût, 1985, 574. Şiir zaruretinden dolayı gramer kurallarına uymadığı halde şairin yapması câiz olan değişikliklerle ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız (Bunlar arasında munâdâ olmayan ismin terhîmi de bulunmaktadır): ez-zeccâcî, Kitâbu l-cumel, 393; es- Sağânî, Ahmed b. Yaîş, Kitâbu t-tehzîbi l-vasît fi n-nahv, Tahkîk: Fahr Sâlih Süleymân Kadâre, Beyrut, 1991, 420-432; Đbn Usfûr el-đşbîlî, el-mukarrib, Tahkîk: Adil Ahmed Abdul-Mevcûd, Alî Muhammed Mu avvad, Beyrut, 1998, 556-560. Şiir zaruretinden dolayı terhîm yapılabilmesi için kelimenin muzekker-muennesliğine bağlı olarak terhîm yapılacak olan kelimede aranan şartları taşıması gerekir. Yani muzekkerse en az dört harfli, te nis tâ sı olan bir kelime ise üç harfli olması durumunda terhîmi yapılabilir. Bu hususta bkz: Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 62-63. 116

terhîm yapılabilir 28. Zira Arapçada nesirde caiz olmayan birçok şeyin şiirde caiz olduğuna şahit olmaktayız. Şairler vezin için gerektiğinde pekçok gramer kuralını çiğneme yetkisine sahiptir. Bu da Arapların şiire ve şairlere verdikleri özel önemden kaynaklanmaktadır. Hatta dildeki birçok gramer kuralıyla ilgili farklı görüşlerin ortaya çıkmasını sağlayan etkenlerden birisi bazı dilcilerin şiir zarureti kabul ettiği durumları diğer bazı dilcilerin şiir zarureti olmayıp normal bir kullanım biçimi şeklinde algılamasıdır. Kanaatimizce şiirde bazı şeylerin caiz kabul edilmesinin bir başka nedeni de şairin içten geldiği gibi ve kendini kurallarla sınırlamadan, zorlamadan şiir yazması gerekliliği olmalıdır. Çünkü şair şiir yazarken gramer kurallarına uyup uymadığını düşünerek kendini kısıtlamamalıdır. Türkçemizde de, Arapçada olduğu gibi nesirde kullanılmayan veya nadir bulunan birtakım devrik, kuralsız cümleler şiirlerde yer alabilmektedir. Dilcilerin çoğunluğuna göre üç harften fazla olan isimler terhîme tâbi tutulur. Yani harf sayısı itibarıyla minimum şart dört harfli rubâ î- olmasıdır. Asıl kök harflerin asgari biçimi üçlü olduğu 29 gerekçesinden hareketle böyle bir şart konmuştur. Zira üç harfli bir isim hazfedildiğinde iki harfli kalır. Arapçada iki harfli bir isim bulunmaz. Şayet varsa asıl harflerinden biri hazf edilmiştir 30. Ancak sonunda te nîs tâ sı bulunan bir ismin terhîmi için üç harften fazla olma şartı aranmaz. Çünkü te nîs tâ sı kelimenin aslından olmadığı için hazfedildiğinde kelimenin asgarî sayıda bulundurması gereken harflerinde bir eksiklik meydana getirmez 31. 28 29 30 31 Terhîmin şartlarıyla ilgili bilgi için bkz: Sîbeveyh, el-kitâb, II, 239-240; Đbn Cinnî, el-luma, 179; ed-darîr, Şerhu l-luma, 150; Đbnu s-serrâc, el-usûl fi n- Nahv, I, 359; el-enbârî, Ebu l-berakât, Kitâbu Esrâri l- Arabiyye, Tahkik: Fahr Sâlih Kadâre, Beyrut, 1995, 214; el-fâkihî, Şerhu l-hudûd, 156-157; Đbn Ya îş, Şerhu l-mufassal, II, 19-20; Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 62; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 264-265; er-radî, Şerhu r-radî ale l-kâfiye, Ta lîk: Yusuf Hasan Umer, 1978, I, 394; Yûsuf b. Muhammed, el-lu lu etu fî Đlmi l- Arabiyye, s. 267; Đbn Kemâl, Esrâru n-nahv, 126. el-halîl b. Ahmed Arapça da isimlerin üç harften daha az olamayacağını belirtmektedir. Bkz: el-halîl b. Ahmed el-ferâhîdî, Kitâbu l- Ayn, Tahkîk: Mehdî el-mahzûmî ve Đbrâhîm es-sâmirâ î, Beyrut, 1988, I, 49. el-verrâk ise isimlerin en az üç, en fazla yedi harften oluşabileceğini belirtir. Bkz: el-verrâk, Đlelu n-nahv, 350. Yûsuf b. Muhammed, el-lu lu etu fî Đlmi l- Arabiyye, 267. el-verrâk, Đlelu n-nahv, 350-351; Đbn Cinnî, el-luma, 178-179; Đbnu s-serrâc, el-usûl fi n-nahv, I, 365; Đbn Usfûr, Şerhu Cumeli z-zeccâcî, Tahkîk: Fevvâz 117

Bir isim terhîm yapılacağında çoğunlukla ismin sonundaki harfin hazfedilmesiyle olur 32 : Mesela: جعفر حار ث خالد kelimeleri terhîm yapıldığında يا جعف يا حار يا خال biçimine dönüşür 33. Terhîmi yapılan ismin sonunda te nîs tâ sı bulunması veya bulunmamasıyla terhîmde aranan şartlar ve kelimenin sonunda yapılacak olan harf düşmeleri (hazf) birbirinden farklılık göstermektedir. Eğer ismin sonunda te nîs tâ sı yoksa terhîm için aşağıdaki şartlar aranmaktadır: a- Đsim داعس رفعج) gibi) en azından dört (rubâ î) veya daha fazla harfe sahip olmalıdır 34. b- Alem olmalıdır 35. c- Munâdâ olmadan önce kelimenin aslında mebnîlik olmamalıdır. Mesela: يا حذام gibi kelime önceden de mebnî ise terhîmi yapılamaz 36. d- Đzâfet terkibi veya isnâdî terkib biçiminde bir terkip halinde olmamalıdır. سمش دبع gibi izâfet, اهانرق باش gibi isnâdî bir terkip 37 halinde bulunmaması gerekir. 32 33 34 35 36 37 eş-şe âr, Beyrut, 1998, II, 216; Yûsuf b. Muhammed, el-lu lu etu fî Đlmi l- Arabiyye, 267; el-kuraşî, Ahmed b. Abdillatîf, el-đrşâd ilâ Đlmi l-đ râb, Tahkîk: Abdullah Âlî el-huseynî, 1989, Mekke, 292-293. Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 56. Đbn Kuteybe, Kitâbu Telkîni l- Mute allim, 156-157. Zemahşerî, Mahmûd b. Umer, el-mufassal fî Đlmi l- Arabiyye, Tahkîk: Muhammed Izzuddîn es-sa îdî, Beyrut, 1990, 63; Đbn Usfûr, Şerhu Cumel, II, 216. Nekra maksûde olan muzekker ismin terhîmine cevaz verenler de vardır. Bkz: es- Sabbân, Hâşiyatu s-sabbân, III, 175. şeklinde izâfet halinde gelen bir يا صاحب ى şeklinde nekra maksude veya يا صاحب munâdânın çok kullanımdan dolayı يا صاح şeklinde terhîminin yapıldığı zikredilmiş ve şâz olarak değerlendirilmiştir. Zira terhîm şartlarını taşımayan munâdâ zaruret olmadığı halde terhîm yapılmaz. Şayet yapıldıysa bu şâz bir kullanımdır. Bu hususta bkz: Zemahşerî, el-mufassal, 63; el-kuraşî, el-đrşâd ilâ Đlmi l-đ râb, 292; Đbn Usfûr el-đşbîlî, el-mukarrib ve me ahû Musulu l- Mukarrib, Tahkîk: Adil Ahmed Abdulmevcûd ve Alî Mukammed Mu avvad, Beyrut, 1998, 254-255; er-radî, Şerhu r-radî, I, 398. es-sabbân, Hâşiyatu s-sabbân, III, 176. Đbn Mâlik nahiv bilginlerinin çoğunluğunun câiz görmediği isnâdî terkip şeklinde gelen alem ismin terhîminin câiz olduğunu zikreder. Bkz: Đbn Mâlik, Şerhu l- 118

Ancak برك ىدعم gibi mezcî terkîb durumunda olduğunda alem bir ismin terhîmi yapılabilir 38. رشع ةسمخ terhîmi; Murekkeb sayılar alem olarak kullanıldığında sayısının terhimi ةسمخ اي şeklinde yapılır. Sadece on iki sayısının terhîmine mahsus olmak üzere -tesniye munâdâ نانثا) (ناتنثاو ile karışmaması amacıyla- terkipteki son kelime ile birlikte bir önceki ةرشع اتنثا رشع انثا harf de hazfedilmektedir. Alem olduğunda sayıları تنثا اي نثا اي şeklinde terhîm yapılır 39. Yukarıda zikredilen şartları taşıyan bir isim terhîm yapılacağında kelime sonundaki hazflarda aşağıdaki kurallar geçerlidir: a- Dört harften fazla harfe sahip bir ismin sonunda iki zâid harf ءامسأ Mesela: varsa, terhîm yapıldığında her ikisi de hazfedilir. isimleri terhîm yapıldığında son iki harfin ناورم نامثع ر ى طاي ف ى ب ص. 40 şekline dönüşür يا عثم يا مر و مسا اي hazfedilmesiyle gibi sonunda nisbet yâsı olan bir kelimenin sonundan da iki harf hazfedilerek kelime يا طاي ف يا ب ص ر şekline dönüşür 41. b- Eğer dörtten fazla harfe sahip olan bir ismin son harfi aslî (kök, temel) harf, ondan önceki zâid olan harf aynı zamanda lîn harfi ve sâkin ise; bu durumda -yapı açısından son iki harfi de zâid olan kelimeye benzerlik göstermesi dolayısıyla- son harfle beraber sondan önceki lîn harfi de hazfedilir. Çünkü son iki harfi zâid olan isimde olduğu gibi hazften sonra üç veya daha fazla harf sabit kalmaktadır. يا منص يا ع م يا ز ح ل kelimelerinin terhîmi منصور عم ار ز ح ل يل Mesela: şeklinde son iki harfin hazfıyla yapılır 42. 38 39 40 41 42 Kâfiye, III, 1358. Araplar arasında isnâdî terkib halinde gelen alem munâdânın sonundaki kelimeyi hazfederek يا تا ب ط şeklinde terhîm yaparak kullananlar da vardır. Bkz: er-radî, Şerhu r-radî, I, 395. Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 265; Đbnu Muhammed b. Mâlik, Şerhu Elfiyye, 598. Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 59; er-radî, Şerhu r-radî, I, 405-406; es- Sabbân, Hâşiyatu s-sabbân, III, 179. Zeccâcî, Kitâbu l-cumel, 170-171; Đbn Cinnî, el-luma, 177; Đbn Usfûr, Şerhu Cumel, II, 216; Đbn Ya îş, Şerhu l-mufassal, II, 22; Đbn Kemâl, Esrâru n-nahv, 126; el-kuraşî, el-đrşâd ilâ Đlmi l-đ râb, 293. Đbn Ya îş, Şerhu l-mufassal, II, 22-23. Đbn Cinnî, el-luma, 178; Đbnu s-serrâc, el-usûl fi n-nahv, I, 360; Đbn Kemâl, Esrâru n-nahv, 126. 119

c- Kelime dört harften oluşan bir isim olup, sondan önceki harf zâid ve lîn harfi ise; -ismin iki harfe inmemesi için- sadece son harfi hazfedilir, lîn harfi hazfedilmez. Mesela: ديعس زوجع دامع isimleri terhîm yapıldığında يا ع ما يا عج و يا س عى şekline gelir 43. راتخم d- Dört harften fazla olan bir ismin sondan önceki harfi kelimesinde olduğu gibi zâid değilse, ق م ط ر kelimesinde olduğu gibi lîn harfi değilse, قن ور de olduğu gibi sâkin değilse, ديجم kelimesinde olduğu gibi dört harften fazla değilse sadece son harfi hazfedilir 44. -غ ر ن ي ق- veya yâ dan önce fetha,-فرع و ن- e- Vavdan önce fetha bulunan bir kelime söz konusu ise Ferrâ ve Cermî dışındaki nahivcilere göre يا فرع و يا غ ر ن ى şeklinde sadece son harfinin يا (225/840) Cermî hazfedilmesiyle terhîm yapılır. Ferrâ (207/822) ve şeklinde son iki harfinin hazfedileceği görüşünü ف ر ع يا غ ر ن paylaşmaktadırlar 45. f- م ح م ر gibi sonu şeddeli bir kelimenin terhîmi lugatu men yentezir e göre م ح م ر,يا lugatu men lem yentezire göre يا م ح م ر şeklinde yapılır 46. Sonunda te nîs tâ sı bulunan bir ismin terhîminde aranan şartlar te nîs tâ sı bulunmayan isme göre farklılık göstermektedir 47 : a- Alem (özel isim) olma şartı aranmaz 48. ةيراج اي gibi alem olmayıp, nekra maksûde olan munâdanın terhîmi يا جارى şeklinde tâ nın hazfı ile yapılır 49. 43 Đbn Cinnî, el-luma, 178. ومث اي gibi bir kelimede lugatu men yentezir e göre terhim yapıldığında دومث زوجع şekline gelir. Ancak lugatu men lâ yentezir e göre terhîm yapıldığında sondaki vav yâ harfine, zamme de kesreye dönüştürülür. Bu dönüşümün sebebi; lugatu men lâ yentezir de ismin tam bir kelime gibi işlem görmesidir. Zira sonu vav, önceki harfi de dammeli olan bir isimde vavın yâ harfine, dammenin de kesreye dönüştürülmesi zorunludur. Bu durumda يا ث مى şekline gelir. Bkz: er-radî, Şerhu r-radî, I, 409; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 269; Đbn Ya îş, Şerhu l- Mufassal, II, 21-22; el-kuraşî, el-đrşâd ilâ Đlmi l-đ râb, 294. Lugatu men lâ yentezir e göre terhîm yapıldığında, -murahham isim tam bir kelime gibi işlem gördüğü için- terhîmden sonra değişime uğrayan kelimenin terhimsiz kelimelerde benzerinin bulunması şartına uygun değişiklikler yapılmaktadır. 44 45 46 47 Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 266. Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 266-267. Đbn Mâlik, Şerhu l-kâfiye, III, 1368. Bu şartlar için bkz: Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 60-61. 120

b- Üç harfli 50 veya daha fazla harfli olsun terhîmi mutlak olarak câizdir. Böyle bir ismin terhîmi sondaki te nîs tâ sının hazfedilmesiyle ةاش اي ةمطاف اي ةحلط اي yapılmaz. olur. Te nîs tâ sı dışında bir hazf munâdâları terhîm yapıldığında يا فاطم يا شا حلط اي biçiminde sondaki te nîs alameti hazfedilir 51. Câhiliye şairlerinden Đmru ul-kays ın şiirinden 52 bu çeşit bir terhîme örnek verebiliriz: وإن آنت قد أزمعت ص ر مى فا ج م لى أ فاطم مهلا بعض هذا التدلل Sonunda te nîs tâ sı olan bir isim terhîm yapıldığında yalnızca lugatu men yentezir (kelimenin sonundaki tâ hazfedilip kalan harfler يا مسل م ة Mesela: kendi harekesiyle olduğu gibi bırakılması) câizdir: terhîm yapıldığında يا م س ل م şeklinde olmalıdır. Başka bir hareke ihtimalı yoktur. Lugatu men lâ yentezir şeklinde isimlendirilen diğer harekeleme ihtimalinin -yani terhimden önceki kelimenini taşıdığı damme harekesini hazftan sonra sonda kalan harfe vermenin- يا م س ل م ) şeklinde) câiz olmama sebebi şudur: Bu şekilde harekelendiğinde -terhim yapılmamış- muzekker bir munâdâ zannedilme ihtimali vardır. 48 49 50 51 52 Muberred dilcilerin çoğunluğunun görüşünün aksine sonunda te nîs tâ sı olan muennes bir ismin terhîminde de alem olma şartını aramıştır. Bu şarta bağlı olarak يا جار ي ة gibi nekra maksûde olan muennes bir munâdânın terhîmini câiz görmemiştir. Bkz: es-sabbân, Hâşiyatu s-sabbân, III, 173. Zemahşerî, el-mufassal, 63; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 264; Đbnu Muhammed b. Mâlik, Şerhu Elfiyye, 597; es-suyûtî, Kitâbu l-eşbâh ve n-nazâir, I, 172. Daha önce belirtildiği gibi üç harfli bir ismin terhîmi çoğunluğun görüşüne göre câiz değildir. Bunun sebebi de Arapçada asıl kökün en az üç harften oluşması olup kök harflerinden birinin hazfının kabul görmeyişidir. Bu bağlamda sonunda mueenneslik tâ sı bulunan bir ismin üç harfli olmasına rağmen terhîminin câiz olmasının sebebi şu şekilde açıklanmaktadır: Muenneslik tâ sı bir isme ismin yapısında olmayan başka bir isim eklenmiş mesabesindedir. Mezcî terkib halinde olan bir isimde ikinci ismin hazfı şeklinde terhîminin câiz olması gibi burada da tâ nın hazfıyla terhîm câizdir. Mezcî terkibe kıyaslama yoluyla böyle bir açıklama getirilmiştir. Bkz: el-enbârî, Kitâbu Esrâri l- Arabiyye, 214. Sîbeveyh, el-kitâb, II, 255; Đbn Usfûr, Şerhu Cumel, II, 216; el-verrâk, Đlelu n- Nahv, 351; Đbn Cinnî, el-luma, 178-179; er-radî, Şerhu r-radî, I, 397; Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 264-265. Beyit için bkz: ez-zevzenî, el-huseyn b. Ahmed b. el-huseyn, Şerhu l- Mu allakâti s-seb, Beyrut, 15. (Beyitin anlamı: Ey Fatma, bırak bu nazı! Eğer benden ayrılmaya karar verdiysen bunu güzellikle yap.) 121

Muzekkerle karışmasını ortadan kaldırmak için bu kullanım câiz değildir. Ancak sonunda te nis tâ sı olan isim alem ise bu durumda iki hareke ihtimali de câizdir. Mesela özel isim olan م س ل م ة kelimesi terhîm yapıldığında يا م س ل م يا مسل م şeklinde sonu hem dammeli, hem de fethalı olabilmektedir 53. Mezcî terkîb olan bir ismin terhîmi ise terkipteki ikinci kelimenin hazfı şeklinde yapılır: برك ىدعم terkibi terhîm yapıldığında ىدعم اي şekline dönüşür 54. Kısaca özetlemek gerekirse munâdânın sonundaki hazfta kelimenin yapısına göre belirlenen dört ihtimal vardır: Birincisi sondaki bir harfin hazfı, ikincisi sondaki iki harfin hazfı, üçüncüsü terkîb mezcî olan bir isimde son kelimenin hazfı şeklindedir, dördüncüsü ةرشع اتنثا رشع انثا sayılarının terhîmine mahsusu (تنثا اي نثا اي) olmak üzere bir kelime ve bir harfin hazfı şeklindedir. Sonunda te nîs tâ sı olan bir ismin terhîminde ise sadece sondaki tâ nın hazfı şeklinde tek bir seçenek vardır. Türk dilinde de Arapçadaki ile aynı biçimde olmamakla birlikte terhime benzeyen kullanımlar bulmak mümkündür. Örneğin isimlerde yapılan kısaltmaları bu tarzda kullanımlar arasında sayabiliriz. Bazen iki isimden oluşan isimlerden birinin pratiklik sağlanması amacıyla düşürüldüğü görülmektedir. Ayşegül yerine Ayşe, Mehmet Ali yerine Ali nin kullanılması gibi iki isimden oluşan isimlerden birinin düşürülmesi veya konuşma dilinde Fadime için Fadik, Đbrahim için Đbo, Abdulllah için Apo, Seyfullah için Seyfo vb. kısaltmalarının yapılması terhime benzer kullanımlardır. Bunlar çoğunlukla konuşma dilinde kullanılmaktadır. Yazı dilinde de çoğu zaman çift isimlerin birisi sadece baş harfi ile (M. Ali) yazılarak kısaltılmaktadır. Dilimizde birleşik isim olan şehir isimlerinden de bazen bir ismin düşürülerek kullanıldığına şahit olmaktayız. Mesela: Şanlıurfa yerine Urfa, Kahramanmaraş yerine Maraş kullanılmaktadır. Bunların hepsi Arapçada olduğu gibi kolaylık, pratiklik sağlamak amacına yöneliktir. Đsimlerde terhimin yapılması Arapçada da dilimizde de zorunlu bir durum olmayışı, isteğe bağlı olarak yapılması bakımından benzerlik taşımaktadır. Ancak klasik Arapçada kullanılıp bugün kullanılmayışı yönüyle Türkçeden farklılık arz etmektedir. 53 54 Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 269-270; Đbn Mâlik, Şerhu l-kâfiye, III, 1365. Đbn Akîl, Şerhu Đbn Akîl, II, 265; Zeccâcî, Kitâbu l-cumel, 173. 122

3. Terhîmle Đlgili Nahiv Ekollerinin Görüşleri Bilindiği gibi Kufe ve Basra nahiv ekolleri arasında nahiv çalışmalarında kullandıkları yöntemler, buna bağlı olarak ortaya çıkan nahiv görüşleri ve nahiv terimlerinin isimlendirilmesi gibi birçok konuda fikir ayrılıkları mevcuttur. Bu çerçevede Basra ve Kufe ekolünün terhîmle ilgili farklı görüşleri aşağıda belirtilen üç noktada toplanmaktadır: Muzaf olan munâdânın terhîminin, muzaf ileyhin sonunun hazfedilmesiyle olup olamayacağı konusudur 55. Basra ekolü mensuplarına göre muzâf şeklinde gelen munâdâda terhîm yapılamaz. Çünkü muzaf ileyh munâdâ değildir. Kufelilere göre ise muzaf ileyhin sonunun hazfı şeklinde terhîm etmek câizdir 56. Bu konuda Đbn Mâlik de Kufelilerle aynı görüşü paylaşmaktadır 57. Mesela Kufeliler يا ا ل عامر de olduğu gibi izafet şeklinde gelen munâdâda sonunun hazfedilmesiyle يا ا ل عام şeklinde terhîminin yapılabileceğine cevaz vermişlerdir. Çünkü muzaf ile muzafun ileyh tek bir şey mesabesindedir. Bu yüzden de mufred munâdâ gibi terhîmi câizdir. Onların delili bu hususta çok şahit bulunmasıdır. Bunlardan biri de mu allakât şairlerinden Zuheyr b. Ebî Sulmâ nın aşağıdaki beyitidir: أواصر نا والرح م ت ذ آ ر خ ذوا ح ظكم يا ا ل ع ك ر م واحفظوا Şiirde geçen ا ل ع ك ر م - -يا munâdânın sonundaki tâ hazfedilerek terhîmi yapılmıştır. Kufelilere göre bu konuda şahitlerin çokluğu durumun câiz olduğunu göstermektedir. Basralılar izâfet biçiminde gelen munâdânın terhîm şartlarını (ismin munâdâ olması, mufred, marife ve üçten fazla harfe sahip olması) taşımadığı gerekçesiyle terhîmine cevaz vermemişlerdir. Nidâ binayı etkiler ve kelimenin nidâdan önceki durumunu değiştirir. 55 56 57 Đki ekolün görüşleri ve delileri için bkz: el-enbârî, Ebu l-berakât, el-đnsâf fî Mesâ ili l-hılâf beyne n-nahviyyîn el-basriyyîn ve l-kûfiyyîn, 1993, I, 347-356; Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 52; es-suyûtî, Hem u l- Hevâmi, II, 59. Ebû Hayyân el-endelusî, Muhammed b. Yûsuf, Tezkiratu n-nuhât, Beyrut, 1986, 708; Đbn Hişâm, Evdahu l-mesâlik, IV, 52; es-sabbân, Hâşiyatu s-sabbân, III, 175; Ebulbekâ el- Ukberî, et-tebyîn an Mezâhibi n-nahviyyîn el-basriyyîn el- Kûfiyyîn, Tahkîk: Abdurrahmân b. Suleymân el- Useymin, Beyrut, 1986, 121; ez-zebîdî, Abdullatîf b. Ebî Bekr, Đ tilâfu n-nusra fî Đhtilâfi Nuhâti l-kûfe ve l- Basra, Tahkîk: Târık el-cenâbî, Beyrut, 47-48. es-suyûtî, Hem u l- Hevâmi, II, 59. 123

Mesela nidâdan önce kelime mu rab iken mebniye dönüşür. Terhîm nidâdan dolayı değişikliğe uğrayan kelimeye has kılınmıştır. Halbuki muzaf olan isim munâdâ olduğunda nidâdan önceki durumu, bir değişikliğe uğramadan, murab olan durumunu korumaktadır. Kufelilerin istişhad ettikleri şiirle ilgili olarak Basralılar delil olamayacağı görüşünü zikretmişlerdir. Zira onlara göre bu şiirde tâ nın hazfı şiir zaruretinden dolayıdır, terhîm sebebiyle değildir. Halbuki şiir zaruretinden dolayı munâdâ olmayanın da terhîmi câizdir 58. Đkinci ihtilaflı husus; sulâsî bir ismin terhîminin câiz olup olmadığıdır 59. Basra ekolü -sonunda te nîs tâ sı bulunan isimler dışında- üç harfli bir ismin terhîmine cevaz vermemiştir. Kufe ekolünden el-kisâî (189/805) de bu konuda Basra ekolünün görüşünü benimsemiştir 60. Kufe ekolü ise üç harfli bir ismin orta harfi harekeli olduğu يا حج kelimeleri قنع رجح Mesela: takdirde terhîmini câiz görmüştür. şeklinde terhîmi yapılabilir. Onların bu husustaki gerekçesi يا ع ن isimlerde مد دي gibi asılları ي د ى ود م و şeklinde üç harfli olan benzer yapıda kelimelerin bulunmasıdır 61. Kufe ekolü ز ي د gibi ortası sakin olan bir kelimenin terhîmine ise cevaz vermemişlerdir. Çünkü böyle bir kelime terhîm yapılmak istendiğinde son harfle birlikte sondan önceki sakin harfin de hazfı gerekir. Bu durumda isim tek harfli kalır. Đsimlerde de bunun benzeri bulunmadığı için câiz değildir. Basralılar Kufelilere olan itirazlarını, yani üç harfli isimin hiçbir şekilde terhîminin câiz olmadığı görüşlerini terhîmin çok harfe sahip bir munâdâda hazf yoluyla kolaylık, hafiflik sağlaması için yapıldığı gerekçesine dayandırmışlardır. Üç harfli bir ismin ise zaten yapı itibarıyle hafif olduğu için sonunun hazfına gerek olmadığı şeklinde kendi bakış açılarını belirlemişlerdir 62. 58 59 60 61 62 el- Ukberî, et-tebyîn, 455; ez-zebîdî, Đ tilâfu n-nusra, 48. Daha önce zikredildiği gibi çoğunluğun görüşüne göre sonunda te nis tâ sı bulunmayan üç harfli bir ismin terhîmi yapılamaz. ez-zebîdî, Đ tilâfu n-nusra, 48. Bu konuda ekollerin görüşleriyle ilgili olarak bkz: el-enbârî, el-đnsâf, I, 356-357; el-enbârî, Kitâbu Esrâri l- Arabiyye, 214-215; Ebû Hayyân, Tezkiratu n-nuhât, 708; ez-zebîdî, Đ tilâfu n-nusra, 48. el- Ukberî, et-tebyîn, 457; ez-zebîdî, Đ tilâfu n-nusra, 48. 124

Basralılar Kufelilerin delillerine karşı cevap olarak bu tür isimlerin مد) (دي dilde az olduğu ve kıyastan uzak olduğunu zikretmişlerdir 63. Üçüncü ihtilaflı nokta; ق م ط ر سبط ر gibi üçüncü harfi sakin olan rubâ î bir ismin terhîminin nasıl yapılacağıdır 64. Basra ekolüne göre böyle bir ismin terhîmi sadece sondaki harfin hazfıyla يا ق م ط يا س ب ط şeklinde gerçekleşmektedir. Kûfe ekolü ise son iki harfinin hazfedilmesiyle biçiminde terhîminin yapılacağı görüşündedir 65. يا س ب يا ق م Basra ekolü terhîmden sonra ismin geri kalan kısmının terhîmden önceki harekesini damme, fetha veya kesre şeklinde korumasında görüş birliği içinde olduklarını vurgulamışlardır. Bu يا kelimeleri terhîm yapıldığında ب ر ث ن ج ع ف ر مال ك durumda nasıl ki gibi bir س ب ط ر şeklinde kendi harekesiyle kalıyorsa ب ر ث يا ج ع ف يا مال isim de يا س ب ط şeklinde sükununu korumalıdır 66. Kufeliler ise يا س بط يا ق مط şeklinde sadece son harf hazfedildiğinde bazı harflere veya mebnî isimlere benzeyebileceği, mu rab isimlerde buna benzer yapıların bulunmadığı endişelerinden hareket ederek kendilerine bir destek noktası bulmaya çalışmışlardır 67. Basralılar ise Kufelilerin harflere veya mebni isimlere benzeyebileceği endişelerini yersiz bulmuşlar ve şu şekilde açıklama getirmişlerdir: Bu görüş yanlıştır. Bu muteber bir gerekçe olsaydı, terhîm yapıldıktan sonra sonu meksur olarak kalan ismin terhiminde mutekellim yâ sına muzâf olan bir kelimeye benzemesini - karışmasını- önlemek için meksur harfini de hazfetmek gerekirdi. Halbuki bu görüşte olan kimse yoktur. Bu da Kufelilerin sundukları görüşün yanlışlığını göstermektedir 68. 63 64 65 66 67 68 Đki ekolün delilleriyle ilgili olarak bkz: el-enbârî, el-đnsâf, I, 357-360; el-enbârî, Kitâbu Esrâri l- Arabiyye, 214-215. Bu konuda ekollerin görüşleriyle ilgili olarak bkz: el-enbârî, el-đnsâf, I, 361-362; Ebû Hayyân, Tezkiratu n-nuhât, 708; ez-zebîdî, Đ tilâfu n-nusra, 48-49. el-enbârî, el-đnsâf, I, 361; el- Ukberî, et-tebyîn, 458; el-kuraşî, el-đrşâd ilâ Đlmi l-đ râb, 293. ez-zebîdî, Đ tilâfu n-nusra, 49. el- Ukberî, et-tebyîn, 459. Bu konuda ekollerin görüşleriyle ilgili olarak bkz: el-enbârî, el-đnsâf, I, 361-362; ez-zebîdî, Đ tilâfu n-nusra, 49. 125

Sonuç olarak munâdânın sonunun hazfedilmesine bütün dilciler ittifakla onay vermişlerdir. Ancak terhîmin şartları hususunda Basra ve Kûfe ekolleri arasındaki fikir ayrılıkları bulunmaktadır. Đzâfet şeklinde gelen munâdânın hazfedilip edilemeyeceği, üç harfli (sulâsî) bir munâdânın terhîminin caiz olup olmadığı, üçüncü harfi sâkin olan dört harfli bir ismin terhîminde kaç harfin hazfedileceği tartışmalı konulardır. Bu ayrılıklar iki ekolün nahiv çalışmalarında kullandıkları yöntem farklılıkları ile ilgilidir. Basra ekolünün görüşlerinin sonra gelen dilciler tarafından da daha fazla tercih edilerek çoğunluğun görüşünü oluşturduğunu, Kufelilerin görüşlerinin ise diğeri kadar benimsenmediğini söyleyebiliriz. Ayrıca Türk dilinde de isimlerde terhime benzeyen kullanımlar bulunmaktadır. 126