Fiili durumlar: Sonra bize döndürüleceksiniz

Benzer belgeler
TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Bahçeli ne yapmak istiyor?

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Teröre karşı mücadele cephesi!

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!..

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII 24 HAZİRAN 2018 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

CUMHURBASKANININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI

ÖZETLE. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

KÜRDİSTAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ NAVENDA LȆKOLȊNȆN STRATEJȊK A KURDISTANȆ

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ. Sorular Cevaplar

AÇIK AÇIK SÖYLEYELİM!

Barajsız seçim, kurucu meclis, demokratik anayasa, işçi-emekçi hükümeti: Siyasal demokrasi için sınıf mücadelesi!

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ PAKETİ Ne getiriyor, Ne götürüyor? Onur Bakır Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Uzmanı

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

TÜRKĠYE DE ANAYASA DEĞĠġĠKLĠĞĠ: NEDENLER, YAġANANLAR VE SONUÇLAR

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

Halk Erdoğan'a Ey Tayyip, ananı da al ve git demiştir. Uğur Mumcu yine haklı çıkmıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

Yeni anayasa neyi hedefliyor?

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

15 Temmuz Sonrası Süreçte Yapılan Uygulamalara Seçmen Nasıl Bakıyor?

NKP

Katar krizinin anlattıkları

Devrim Öncesinde Yemen

21 EKİM 2007 TARİHLİ HALKOYLAMASI

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

Suruç tan sonra: Rejim nereye..!

Sosyal Araştırmalar Enstitüsü 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sandık Sonrası Araştırması

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

Seçmen sayısı. Böylesine uçuk rakamlar veren bir YSK na nasıl güvenilir?

ESNAF VE SANATKAR KAVRAMINDA EMEK VE SERMAYE UNSURLARININ ÖNEMİ

Sınıf mücadelesi karşısında ilan edilmemiş ittifak: Esad- Merkel-Chavez Cephesi

YAŞ ta bedelliye olumlu bakıldı

Kazandı ama bu sonuç Erdoğan ı mutlu etmez

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... V İÇİNDEKİLER... VII. I. BÖLÜM HAZİRAN 2015 ten KASIM 2015 e DOĞRU

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Olmak ya da Olmamak. Cumhuriyetin temel niteliklerine

KAMU YÖNETİMİ. 5.Ders. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

R A P O R. Doç. Dr. Fatih YARDIMCIOĞLU Arş. Gör. Furkan BEŞEL. Mayıs 2015

Metal yorgunluğu mu..?

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Referandum ve tezkere

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL SİSTEMLER

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ANAYASA HUKUKU 2016 Bahar dönemi Yılsonu sınavı CEVAP ANAHTARI

TÜRKİYE NİN NABZI KASIM 2014 Cumhurbaşkanlığı Sarayı, İş Kazaları, Barış Süreci ve Sığınmacılar Sorunu

Yeni bir dönem açılıyor: Mali çöküş, depresyon, sınıf mücadelesi

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli

Bilmek Bizler uzmanız. Müşterilerimizi, şirketlerini, adaylarımızı ve işimizi biliriz. Bizim işimizde detaylar çoğu zaman çok önemlidir.

10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Değerlendirilmesi

16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Karşısında Mahalli İdareler Seçimlerinin Durumu

Önümüzde yeni bir dönem var

Araştırma Notu 18/224

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

BAŞKANLI PARLAMENTER SİSTEM

ekonomi olduğu görülüyor. Erken seçim olma ihtimalinin zor olduğu, AKP'nin ekonomide rahatlama yaşatmadan seçimi tekrarlatmasının mümkün olmadığı görü

Türkiye nin Milli Güvenliği: Güncel Durum ve Gelecek

BODRUM YENİ MUHTARLARINI SEÇTİ

Vatandaşlar koalisyonun kurulmamasından MHP yi sorumlu tutuyor. Marpoll Kamuoyu Araştırma Şirketi, Ağustos ayı gündem araştırma sonuçlarını açıkladı.

Türkiye de Seçim Sistemi TBMM de Eşit Temsili Sağlıyor mu?

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 5-

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi deklarasyonu: Yaşasın Brezilya halkının mücadelesi!

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...IX KISALTMALAR... XIII I. BÖLÜM SEÇİM DÖNEMİ

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

Cumhuriyet Halk Partisi

tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Temmuz2017 N201722

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI

Cumhurbaşkanı. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

NEWSLETTER 24 TEMMUZ 2016 DARBE BİTTİ Mİ? SIRADA NE VAR?

Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. Doğu ERGİL Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Cengiz YILMAZ Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN NİSAN

Faik ÖZTRAK Tekirdağ Milletvekili

Komisyon. KPSS HUKUK Çek Kopar Soru Bankası ISBN Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İDARE VE İDARE HUKUKU İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Transkript:

Fiili durumlar: Sonra bize döndürüleceksiniz Cumhurbaşkanı nın her şeyine lâf edebiliriz, ancak dürüstlüğüne asla demiştik, yanılmadık. Geçenlerde açıkça söyledi, Beyler, Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinden itibaren milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir duruma girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile kesinleştirilmesidir. Cumhurbaşkanı, aslında, Kara Üçleme başlıklı yazımızda da vurguladığımız üzere, var olan rejim içinde parlamentarizme alternatif bir başkanlık sisteminden değil, kaçınılmaz olarak bir iç savaş rejimi anlamına da gelecek başkanlık rejiminden söz etmektedir. Cumhurbaşkanı nın her şeyden önce kendi eseri olan bir fiili durumu yeni bir anayasa için gerekçe göstermesi, hemen herkesin sözü edilen şeyi bir rejim değişikliği olarak algılamasına yol açmıştır; zaten Cumhurbaşkanı nın muradı da budur. Hakkını yemeyelim, zamanında uyardı, Verin 400 vekili, bu iş

huzur içinde bitsin! dedi. Evet, bir hata yaptık, ancak telafi edebiliriz! Şimdi, toplum olarak, kendisinin gazabına daha fazla maruz kalmak istemiyorsak, bir an önce yapmamız gereken şey, O nun sahip olduğu fiili hakları resmî ve hukukî olarak da tanıyıp yeni bir anayasa ile garanti altına almaktan başka bir şey olamaz. Ancak bunun da pek bir önemi yoktur. Eminiz ki, Cumhurbaşkanı kendi tarihi ve fiili haklarını, hukuken de tanıması gerektiği halde bunu yapmak istemeyen topluma karşı milletinin de desteği ile gerekenleri yapmakta tereddüt etmeyecektir. Üstelik bugüne kadar pek çok örnekte gördüğümüz üzere, anayasa adı verilen hukukî metinler, esas olarak eski hukuka artık sığmaz hale gelen fiili durumların onaylanmasından başka bir şey değildir. Yani Cumhurbaşkanı yeni anayasa talebinde yerden göğe kadar haklıdır! Bu haklılık durumu, kendisine seçimleri kazanıp tek başına her şey olana kadar mücadele etme hakkını da vermektedir. Ayrıca Fiili Başkanımızın elinde, millet düşmanlarının yarattığı engelleri aşabilmek için, fiili yetkilerinin dışında pek çok hukuki yetkisi de vardır. Gerçi kâğıt üzerinde bunlar öncelikle hükümetin işleriymiş gibi görünse de, vatanın ve milletin bekasının tehlike altına girdiği durumlar, öyle hükümetlere, başbakanlara bırakılamayacak kadar ciddi durumlardır. Zaten Saray daki iç kabine bu nedenle vardır. Yani, Cumhurbaşkanımız, tek başına iktidarı ve başkanlığı için çıkardığı son savaşı, pekâlâ gerektiği anda sıkıyönetim, olağanüstü hal, olağanüstü kanun hükmünde kararnameler gibi uygulamalarla taçlandırabilir; bunlar kendisinin, bakanlar kurulunu toplayarak kullanabileceği anayasal haklarıdır. Zaten bu tür uygulamalar Bonapartist bir despotluk yolunda ilerleyen güçler açısından adeta kaçınılmazdır. Fakat bu noktada bazı sakıncalar söz konusudur. Mâlum, sıkıyönetim ve olağanüstü hal, aynı zamanda bazı yetkilerin askeri otoritelere devredilmesi anlamına da gelir. Askerin bu derece sokaklara döküldüğü durumlarda sinemadaki önemli bir kural devreye girer. Nasıl ki filmin bir sahnesinde görünen tabanca, bir başka sahnede mutlaka patlıyorsa, sokaktaki asker de sürecin bir başka aşamasında mutlaka kendi hesabına bir şeyler yapar.

Üstelik söz konusu olan, bu konuda engin bir tecrübeye ve özerk siyaset geleneğine sahip TSK ise, bu kural mutlaka yürürlüğe girer. Kısacası Fiili Başkanımızın anayasal başkanlık yolunda girişeceği Bonapartizm denemesi kaçınılmaz biçimde bu memleketin geleneksel ve elbette çok daha tecrübeli Bonapartist unsurları tarafından kendi lehlerine değerlendirilecektir! Kambersiz düğün olur mu? Tabii, sadece biz değil MHP de bu durumun farkındadır. Bu nedenle, uzun süredir demokrat taklidi yapan faşist partimiz, hükümetten bir an önce sıkıyönetim ilan etmesini istemiştir. Bir parti bir şey talep ediyorsa mutlaka bundan bir kazanç elde edeceğini düşünüyor olmalıdır. MHP bu önerisiyle her şeyden önce AKP nin başını belaya sokmak ve bundan da birtakım faydalar devşirmek istemektedir. Gerçi 12 Eylül öncesinde bilinçli olarak uyguladığı kanlı iç savaş taktiklerinin neden olduğu sıkıyönetim ve ardından gelen darbe, MHP yi bir süre için etkisiz hale getirmiş olsa da bu taktik yeniden denenmelidir. Bunun bazı nedenleri vardır. MHP karşıdevrimci umutsuzluğun partisi olarak normal durumlara çok uzun bir süre katlanamaz; bu durum onun için giderek misyon, adam ve seçmen kaybı anlamına gelir. Bunca yıldır bazen güçlenerek bazen de gücünü muhafaza ederek ayakta kalmasının nedeni bu memlekette başta Kürtlere karşı olmak üzere politik ve toplumsal şiddetin normal bir durum olarak süreklilik kazanması ve milli korku ortamıdır. Üstelik bu defa durum 12 Eylül öncesinden farklıdır. O dönemdeki kadar kitlesel bir güce sahip olmayan solcuları ve henüz sermayeye yönelik tehlikeli performanslara girişmeyen emek hareketini saymazsak düşman Kürtlerdir. Bu durumda herhangi bir askeri rejimin MHP yi geçmişte olduğu gibi fikri iktidarda, kendisi içeride! durumuna düşürme ihtimali azdır. Ayrıca, daha Enternasyonal Bülten dergisinin Ağustos 1994 tarihli 9. sayısında (Kriz ve Olasılıklar) tespit ettiğimiz üzere Kürt sorununun çözümünde doğal bir alternatif olmayı hedefleyen

MHP nin stratejisi, çatışma ortamlarında devletle ve düzen güçleriyle mesafeyi açmadan birlikte koşmak, onların tıkanmaya başladığı noktada finişe kalkarak şoven gericiliğin doğal lideri olarak ipi göğüslemektir. Ancak MHP nin çapsız ve giderek düzen içi-bürokratik bir konum kazanan liderliğinin bütün hesapları gibi bu hesabının da tutmama ihtimali yüksektir. En azından formunda bir TSK nın Bonapartizmini, MHP ye ihtiyaç duymadan, daha ciddi ve devletlû güçlerle ittifak yaparak sürdüreceği açıktır; bazı durumlarda ihtiyaç duyulan tetikçilik veya linççilik gibi görevleri saymazsak. Tekrardan belirtelim, normal şartlarda MHP nin rolü bazen çok parlak bir oyun çıkarsa da, kötü adam karakterini canlandırmaktan öteye gidemez. Elbette bu tehlikesiz olduğu anlamına gelmez; hatta bir özerkleşme dinamiği yakalaması halinde bu tehlike kat be kat artar. Özyönetim Cumhurbaşkanının yeni bir anayasa talebine dönecek olursak, fiili durumların aynı zamanda hukukî bir konum kazanması veya (şimdilik) böyle olmuyorsa doğrudan fiili haklar biçiminde kullanılmasının yarattığı bazı sakıncalar vardır. Mesela Kürt siyasi hareketi de var olan fiili durumundan vazife çıkartarak çeşitli bölgelerde özyönetim ilanlarına başlamıştır. Hareket, aynı Cumhurbaşkanı nın yaptığı gibi fiili bir durumu esas almaktadır. (Fiili demokratik özerklik durumu) Bu durumda bir sorun olmamalıdır! Yani, nasıl Cumhurbaşkanı kendi fiili durumundan hareketle yasal ve anayasal yetkiler istiyorsa, Kürt siyasi hareketi de benzer bir talebi ileri sürebilir. Hatta bu ülkenin eşit yurttaşları veya yurttaş grupları olarak hepimizin, bazı fiili durumlarımıza uygun yasal statüler elde etme hakkımız olmalıdır! Üstelik Kürt siyasi hareketinin talepleri, milyonlarca kişinin kazanımlarını temsil ettiği için, başkan olmak isteyen bir kişinin taleplerinden çok daha demokratik bir niteliğe sahiptir.

Evet, Kürt halkının talepleri, tarihsel ve kitlesel boyutlarıyla tamamen demokratik ve meşrudur. Ancak bir şeyin demokratik ve meşru olması, o şeyin herhangi bir durumda ve her istendiğinde ilân edilip uygulanabileceği anlamına gelmez. Her şeyden önce bütün bunlar büyük çaplı toplumsal mücadelelerin sonunda elde edilebilen kazanımlardır. Elbette Kürt halkının çok uzun bir süredir büyük çaplı ve kitlesel bir mücadele içinde olduğu söylenebilir. Ancak yine de bütün bunlar özyönetim veya demokratik özerklik ilanının keyfi veya öznel bir durum olmadığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Sözü edilen iktidar durumları, yerel demokrasi örnekleri olarak tarif edilseler de var olan şartlarda birer ikili iktidar organıdır ve bütün ikili iktidar durumları gibi geçicidir. İkili bir iktidarın öbür kutbunu temsil eden devlet, karşıt kutbu oluşturan kitle öz örgütlenmeleri görece kısa bir süre içinde ehlileşmiş birer yerel yönetim aygıtına veya yönetime katılma biçimine dönüşmediği takdirde bu ikili duruma uzun süre tahammül edemez. Tarihsel örnekler, ikili iktidarların, toplum üzerinde ne kadar etkili olsalar da örgütlerin kararıyla değil, kitlelerin o güne kadar kendilerini sınırlayan barajları aşarak büyük bir enerjiyle siyaset arenasına akmaları sonucu ortaya çıkar. Bu kendiliğinden veya yarı kendiliğinden dalganın yarattığı ön devrimci durumun bir devrimci duruma dönüşmesi, çok iyi örgütlenmiş güçlü siyasi önderlikleri zorunlu kılsa da, bu koşul, böylesine tarihsel durumlara siyasi örgütlerin karar verdikleri anlamına gelmez. Üstelik Kürt siyasi hareketi, bugüne kadar en azından Türkiye şartlarında demokratik cumhuriyet-radikal demokrasidemokratik özerklik hedefini devrimci usullerle gerçekleştireceğine dair herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Temel yöntemleri itibariyle bugüne kadar yapılan açıklamalar son derece barışçıldır. Zaten aksi halde bunca liberalin, barışsever bir Türkiye partisi olma hedefiyle kurulan HDP ye destek vermesi mümkün olamazdı. Bu durumda, bizzat Öcalan ın en son (ve her halde en uzak) ihtimal olarak

sözünü ettiği savaş ve kopuş seçeneğinin ön plana çıkması ihtimal dahiline girmektedir. Eğer öyleyse durum zannedildiğinden çok daha ciddidir. Böyle bir durumda, özerklik biçiminde ifade edilen ikili iktidarın stratejik bir çıkış olarak ele alınması ve gerekenlerin en devrimci yöntemlerle sonuna kadar yapılması gerekir. Şimdiki durumun PKK, KCK ve genel olarak Kürt siyasi hareketi tarafından bu şekilde tarif edilmemesinden ve çatışmaların sınırlı tutulacağı ihtimalinden yola çıkarak özerkliğin daha çok taktik bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda özerklik ilânları daha çok bir tür tehdit-pazarlık veya müzakere silahı haline gelir. Bu da onun, bir yenilgi halinde yol açacağı tahribat ve moral bozukluğunun yanı sıra, kitleler gözündeki itibarına ve devrimci karakterine zarar verir. Barışçıl bir yoldan inşa edilecek kapsamlı ve dört başı mamur bir demokratik özerkliğe devlet, bu devlet olarak kaldıkça asla izin vermeyecektir. 1861 tarihli Lübnan özerkliğinden başlayarak bütün zorunlu özerklik tecrübelerinin kendisine toprak kaybettirdiği bilgisi bu devletin genlerinde yazılıdır. En samimi hislerle, üstelik yemin billah edilerek de talep edilse devlet, Kürtlere verilecek bir özerklik hakkının günü geldiğinde kesinlikle bir ayrılıkla sonuçlanacağından emindir. Tabii, bu durumda özerkliğin ancak bir demokratik cumhuriyet ile mümkün olduğu ileri sürülebilir. Bu durumda iki şey söyleyebiliriz: Birincisi, demokratik özerkliğin demokratik cumhuriyet ile az çok bir eş zamanlılık içinde olması ve eğer bu cumhuriyet barışçıl yollarla kurulacaksa, sonuçlarına burjuvazinin ve diğer düzen güçlerinin itiraz etmeyeceği büyük bir seçim zaferi gerekmektedir. Yok eğer demokratik bir cumhuriyet, bir devrim yoluyla, yani emekçi kitlelerin siyaset arenasına eski düzeni değiştirmek için girmeleriyle olacaksa o zaman da böyle bir tarihsel fırsatı bir işçi-emekçi hükümetiyle taçlandırmamak gerçek bir ihanet olacaktır Her nefis ölümü tadacaktır, sonra bize döndürüleceksiniz Kürtlere karşı savaşı Cumhurbaşkanı nın tek başına iktidar ve

başkanlık rejimi amacıyla başlattığını herkes biliyor. Elbette, sorun o kadar da kişisel sayılmaz. İşin, sonu hapishane köşelerinde bitebilecek dönülmez bir akşamın ufkunda olmanın yarattığı korku ve endişelerle ilgili bir yönü var. Ancak işin içine yine Kürt milli meselesiyle yakından ilgili Suriye ve bölge politikalarını da katabiliriz. Ayrıca, onca çabaya rağmen iktidara neredeyse hiçbir şey kazandırmamış olan çözüm süreci bağlamında, PKK ve Kürt siyasi hareketinin anlaşma masasına askeri ve politik olarak iyice kolunun kanadının kırılarak oturtulması ve bu yolla devlet ve iktidarın istediği bir çözümün dikte edilmesi amaçlanmaktadır. Tabii, öncelikli amaç, seçim barajını aşarak, tek başına iktidar ve başkanlık yoluna taş koyarak bütün hesapları bozan HDP nin izole edilerek baraj altına indirilmesi. Eğer devlet ve PKK cephelerinden ani ve şaşkınlık verici bir taktik manevra gelmediği takdirde seçim sürecinin epeyce kanlı geçeceğini, bu seçimlerin tamamen anti demokratik ve yasadışı şartlarda yapılacağını söyleyebiliriz. Zaten Cumhurbaşkanı nın, Türkiye 1 Kasım da seçimi yaşayacaktır! açıklamasının, insana Zincirlikuyu Mezarlığı nın kapısında ve tabut örtülerinde yazan Her nefis (canlı) ölümü tadacaktır, sonra bize döndürüleceksiniz ayetini çağrıştırması boşuna değil. Bir asker cenazesinde yuhalanan Sağlık Bakanı nın Başkanlık gelseydi, yani kendisi başkan olsaydı bunlar olmazdı! sözü, Cumhurbaşkanı nın bu mücadelenin sonsuza kadar sürecek bir hak ve bâtıl mücadelesi olduğu açıklaması birlikte ele alındığında, fiili başkanımızın bizi kendine döndürme ( Sonra bize döndürüleceksiniz ) konusunda kesin kararlı olduğu anlaşılır. Eğer yapılabilirse bir yeniden seçimin 7 Haziran seçimlerinden çok daha ağır şartlarda geçeceği ve çok daha büyük bir önem taşıyacağı ortada. Sonrası için hiçbir kendiliğinden veya yasal garanti olmamasına rağmen RTE nin başkanlık hamlesinin bir defa daha boşa çıkarılması

gerekmektedir. Elbette bir seçim cephesi çok önemlidir, ancak asıl büyük resme bakıldığında, ülkenin ve onun gerçek sahibi emekçilerin geleceği açısından, her türlü burjuva unsurdan arındırılmış birleşik bir emek cephesinin kurulması her şeyden daha önemlidir. Ancak o zaman, ortalıkta uçuşan burjuva hükümet formülleri nedeniyle bugün kimsenin aklına gelmeyen bir işçi-emekçi hükümeti bu ülkenin gündemine girebilir