TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER II TÜRKİYE DE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ANAYASAL GELİŞİMİ 1982 ye Kadar Olan Dönem Tarihimizde yazılı olarak ilk anayasa

Benzer belgeler
Hazırlayan: TACETTİN ÇALIK. Tacettin Hoca İle KPSS Vatandaşlık

Tanzimat tan Günümüze Anayasal Gelişmelerde Temel Hakları Sınırlayan Ceza Muhakemesine İlişkin Düzenlemeler

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI. (Bazı hükümleri alınmıştır)

Lex specialis derogat legi generali

İNSAN HAKLARI CEVAP ANAHTARI GÜZ DÖNEMİ YILSONU SINAVI Ocak 2019 saat 11.00

TEMEL HUKUK DERS NOTLARI SON HAFTA. Öğr. Gör. Erkan ÇAKIR

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

İÇİNDEKİLER TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI. Madde Sayfa BAŞLANGIÇ...17 BİRİNCİ KISIM. Genel Esaslar. I. Devletin şekli

En İyisi İçin. I. Kanun-u Esasi gerçek anlamda anayasa bir monarşi öngörmemektedir. (x)

TÜRK HUKUK DÜZENİNİN YÜRÜRLÜK KAYNAKLARI (2) Dr. Öğr. Üyesi Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI SORULARI

1982 TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ ANAYASASININ ĠLK VE SON HALĠ (KARġILAġTIRMA TABLOSU)

Sosyal Düzen Kuralları

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V ÖZET...VII ABSTRACT...VIII İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR LİSTESİ...XV GİRİŞ...1

1: İNSAN VE TOPLUM...

Sosyal Düzen Kuralları. Toplumsal Düzen Kuralları. Hukuk Kuralları Din Kuralları Ahlak Kuralları Görgü Kuralları Örf ve Adet Kuralları

Tüm Kamu Personeli İçin GYS. Görevde Yükselme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı. Konu Anlatımı + Soru Bankası

Olağanüstü Hal ve Temel Hak ve Hürriyetler

1. Ceza Hukukunun İşlevi, Kaynakları ve Temel İlkeleri. 2. Suçun Yapısal Unsurları. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru

Bölüm 6 DEVL ET ŞEKİLL ERİ I : MONARŞİ VE CUMHURİYET

CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ, KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMESİ, YÖNETMELİK ve KARARI

TİCARÎ SIR, BANKA SIRRI VE MÜŞTERİ SIRRI HAKKINDA KANUN TASARISI

LAW 104: TÜRK ANAYASA HUKUKU 14 HAFTALIK AYRINTILI DERS PLANI Doç. Dr. Kemal Gözler Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi

-1- TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASININ BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN

9.Sınıf Sağlık Hizmetlerinde İletişim. 3.Ünte Toplumsal İletişim HUKUK KURALLARI / İNSAN HAKLARI 21.Hafta ( / 02 / 2014 )

Hukuki Durum: Av. R. Oya Söylemez ÖDD Yönetim Kurulu Üyesi

4 Ocak 2004 Tarihli Resmi Gazete Sayı: Başbakanlık Genelgesi 2004/12 Dilekçe ve Bilgi Edinme Hakkının Kullanılması

: ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

TÜRK ANAYASA DÜZENİ Bahar dönemi Ara sınavı

İçindekiler. BİRİNCİ BÖlÜM ANAYASA KAVRAMI * FONKSİYONU - YORUMU TÜRK ANAYASA HUKUKUNUN TARİHSEL GELİŞİMİ

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

Türkiye Cumhuriyeti T.C. ANAYASASI MADDE DİZİNİ. Madde metinleri madde dizininden sonradır. Kavram dizini metnin sonundadır.

MADDE 3: Devletin Bütünlüğü, Resmî Dili Bayrağı, Millî Marşı ve Başkenti

BİRİNCİ KISIM Genel Esaslar

TEMEL HUKUK. Sosyal Düzen Kuralları

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

BİRİNCİ KISIM Genel Esaslar

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)

KİŞİSEL VERİLERİN KAYDEDİLMESİ SUÇU

İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine İlişkin Tarihli Yönetmeliğin 11 ve 19. Maddeleri Anayasaya Aykırıdır

1. Basım Haziran 2017 ISBN:

1982 ANAYASASI, ANAYASANIN HAZIRLANMASI, KABUL EDİLMESİ VE TEMEL İLKELERİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

* Bu Anayasa; Kurucu Meclis tarafından 18/10/1982 de halkoylamasına sunulmak üzere kabul edilmiş ve 20/10/1982 tarihli ve sayılı

NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ NE. DAVACI : : DIGITAL Platform Teknoloji Hizmetleri A.Ş. KONU :

Türkiye Cumhuriyeti ANAYASASI

BİRİNCİ KISIM Genel Esaslar

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)(3)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)(3)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)(3)

Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 9/11/1982 Sayı:17863 (Mükerrer)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI II. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

TÜRK VATANDAŞLARI HAKKINDA YABANCI ÜLKE MAHKEMELERİNDEN VE YABANCILAR HAKKINDA TÜRK MAHKEMELERİNDEN VERİLEN CEZA MAHKUMİYETLERiNİN İNFAZINA DAİR KANUN

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (*) Kanun No.: 2709 Kabul Tarihi: BAŞLANGIÇ (Değişik: 23/7/ /1 md.)*

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

SEYFULLAH TOSUN ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURUDA MASUMİYET KARİNESİ

BİRİNCİ KİTAP DENETİM MEKANİZMASI (KURUMSAL HÜKÜMLER) BirinciBölüm GİRİŞ

MERKEZİ VE MAHALLİ GÖREVDE YÜKSELME EĞİTİMİ (ŞEFLİK)

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete: Anayasa Mahkemesi Başkanlığından: Esas Sayısı : 2009/59. Karar Sayısı : 2011/69

TCK-CMK-CGTİK-PVSK ve İLGİLİ MEVZUAT

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. Resmi Gazete tarih/sayı: /25526 Esas Sayısı : 2004/52 Karar Sayısı : 2004/94 Karar Günü :13.7.

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ GÖREVDE YÜKSELME EĞİTİM PROGRAMI ANAYASA DERS SUNUMU. Öğr. Gör. U. Koray MİLANLIOĞLU Ticaret Hukuku ABD

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)(2)

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası


Türkiye Büyük Millet Meclisi nde ( TBMM ) 26 Mart 2015 tarihinde 688 Sıra Sayılı Kanun ( 688 Sıra Sayılı Kanun ) teklifi kabul edilmiştir.

MERKEZİ VE MAHALLİ GÖREVDE YÜKSELME EĞİTİMİ (ŞEFLİK)

kurallarına aykırı olup olmadığı yanında, öncelikle bu yönlerdenirdelenmelidir.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ 5 KISALTMALAR 21

SEFERBERLİK VE SAVAŞ HALİNDE UYGULANACAK İNSAN GÜCÜ PLANLAMASI ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

İÇİNDEKİLER. ŞEKİL LİSTESİ... ix TABLO LİSTESİ... xi KISALTMALAR... xii

I sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunun başvuru konusu kuralının Anayasaya aykırılığı sorunu:

III. DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ, RESMİ DİLİ, BAYRAĞI, MİLLİ MARŞI VE BAŞKENTİ

İÇİNDEKİLER GİRİŞ...VII İÇİNDEKİLER...IX

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)

1.Medya Hukukunun Kavram ve Kaynakları. 2.Basın ve Yayın Faaliyetleri ve Yasal Düzenlemeler. 3.Radyo ve Televizyon Yayıncılığı

ÜNİTE:1. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri ÜNİTE:2. Anayasaların Yapılması ve 1982 Anayasası ÜNİTE:3. Anayasaların Değiştirilmesi ve 1982 Anayasası

YÜRÜRLÜKTE BULUNAN ANAYASANIN REFERANDUM SONRASI YENİ HALİ DEĞİŞİKLİKLER YERİNE İŞLENMİŞ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE YAPILMIŞ BAZI BAŞVURULARIN TAZMİNAT ÖDENMEK SURETİYLE ÇÖZÜMÜNE DAİR KANUN YAYIMLANDI

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI 1, 2 B A Ş L A N G I Ç 3

ANAYASA TCK CMK CGTĠK. 5 Ağustos 2017 Tarihli ve sayılı Resmi Gazete değişiklikleri işlenmiştir.

GYS GÖREVDE YÜKSELME SINAVI

(Bu Anayasa, Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme Genel Müdürlüğü veribankasından ( tarihinde indirilmiştir.

MÜLKİYET HAKKI VE TOPLUMSAL ETKİSİ. Prof. Dr. Şebnem AKİPEK ÖCAL Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI (1)

Transkript:

ÜNİTE 8 ANAYASA HUKUKU TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER II TÜRKİYE DE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ANAYASAL GELİŞİMİ 1982 ye Kadar Olan Dönem Tarihimizde yazılı olarak ilk anayasa 1876 tarihinde ilan edilen Kanun-u Esasî dir. Bununla birlikte, 1808 tarihli Sened-i İttifak, 1839 tarihli Gülhane Hatt-ı Hümayunu (Tanzimat Fermanı) ve 1856 tarihli Islahat Fermanı, Kanun-u Esasî öncesi gelişmeler ve ilk anayasal nitelikte belgeler olarak kabul edilmektedir. Merkezî hükûmet ile âyan temsilcileri arasında imzalanan bir belge olan Sened-i İttifakta, fukara ve reayanın korunması ve onlara zulmedilmemesi, vergilerin ölçülü olması, suç işlenmesi hâlinde soruşturma yapılmadan ceza verilmemesi yolunda hükümler bulunmakla birlikte bunların uygulanmasını temin edecek bir mekanizma öngörülmüş değildir. Tanzimat Fermanı, devlet yönetimine ilişkin bir kısım ilkelerin yanı sıra dağınık da olsa bir haklar ve özgürlükler listesine de yer vermiştir. Fermanda, kişi dokunulmazlığı, can, mal ve ırz güvenliği, suç ve cezaların kanuniliği, yargılamanın aleniliği, cezaların şahsiliği, vergi ve askerlik ödevinde adalet, mülkiyet hakkı, genel müsadere yasağı gibi haklar ve özgürlükler iç içe geçmiş bir şekilde sayılmıştır. Tanzimat Fermanı ndaki hak ve özgürlükleri tekrar eden ve onlara Müslüman olanlar ile olmayanlar arasındaki eşitsizlikleri gidermeye yönelik hükümler ekleyen Islahat Fermanı da Osmanlı Devleti zamanında haklar ve özgürlüklere yer veren bir diğer anayasal belgedir. Tanzimat ve Islahat Fermanları - aksini ileri sürenler bulunmakla birlikte- dönemin Osmanlı Devleti için birer haklar beyannamesi olarak nitelendirilmektedir. Ancak bu fermanlarda sayılan haklar ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını sağlayacak hükümlerin ve koruyucu mekanizmaların bulunmaması bir eksiklik olarak ifade edilebilir. Kanun-u Esasî nin ilanı dolayısıyla her ne kadar uzun sürmese de, bu döneme I. Meşrutiyet denilmiştir. Meşrutiyet terimi, Kara Avrupa sında yaygınlaşan anayasal yönetimleri-meşruti monarşileri ifade etmek üzere kullanılmıştır. Meşrutiyet, kelime anlamı ile meşrut yani şarta bağlı yönetimi ifade eder. Buradaki şartlar ise, anayasal normları karşılamak üzere kullanılmaktadır. Zaten anayasanın hükûmet sistemine ilişkin düzenlemelerine yapısal şartlar, temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerine de haklar şartı nitelemeleri yapılmaktadır. Kanun-u Esasi, 8-26. maddelerinde dönemin anayasalarına paralel biçimde hak ve özgürlüklere yer vermekteydi. Osmanlı Devleti Tebaasının Genel Hakları başlıklı bu bölümde; vatandaşlık, kişi hürriyeti ve güvenliği, ibadet hürriyeti, basın hürriyeti, şirket kurma hakkı, dilekçe hakkı, öğretim hürriyeti, eşitlik ilkesi, devlet memurluğuna girme hakkı, mali güce göre vergilendirme ilkesi, mülkiyet hakkı, konut dokunulmazlığı, kanuni hâkim ilkesi, genel müsadere ve angarya yasağı, vergilerin kanuniliği ilkesi, işkence ve eziyet yasağı düzenlenmekteydi. Kanun-u Esasi de 1909 yılında önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı temel hak ve özgürlükleri genişletici mahiyet taşımaktadır. Buna göre sansür yasağı ve kanun dışı tutuklama yasağı getirilmiş, haberleşmenin gizliliği, toplanma ve dernek kurma hakları tanınmış, padişahın sürgün yetkisine son verilmiştir. Kanun-u Esasi ile tanınan haklar ve özgürlükler listesinin, dönemin Avrupa ülkelerinin birçoğunda tanınanlardan geri kalmadığı belirtilmektedir. Millî mücadele yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) temel hak ve özgürlüklerden söz etmemektedir. Ancak Cumhuriyetin ilanından sonra kabul edilen 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1924 Anayasası) ise beşinci faslını Türklerin Kamu Hakları na ayırmıştır. Bu hak ve hürriyetler arasında eşitlik ilkesi, kişi hürriyeti ve güvenliği, işkence ve eziyet yasağı, mülkiyet hakkı, din ve vicdan hürriyeti, konut dokunulmazlığı, basın hürriyeti, seyahat hürriyeti, sözleşme, çalışma, toplanma, dernek ve teşebbüs hürriyeti, eğitim öğretim hürriyeti, haberleşmenin gizliliği, dilekçe hakkı gibi koruyucu haklar (negatif statü hakları) yer almaktadır. Bunların yanı sıra vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı, devlet memurluğuna girme hakkı gibi bazı siyasi hak ve özgürlüklere de yer verilmiştir. O dönemde birçok Avrupa ülkesi anayasalarında tam olarak görülmeyen sosyal ve ekonomik haklardan ise söz edilmemiştir. Fransız Devrimi nden beri süregelen tabii hak anlayışını benimsemiş bulunan 1924 Anayasası na göre tabii haklardan olan hürriyetin herkes için sınırı, başkalarının hürriyeti sınırıdır. Bu sınırı ancak kanun çizer. Özgürlüklerin sınırının kanun koyucu tarafından çizilmesi, bu hususta anayasada güvencelere yer verilmemiş olması, meclis çoğunluğunu elinde bulunduran iktidarların hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandırabilmesini mümkün kılmaktaydı. Cumhuriyetin nitelikleri arasına insan haklarına dayanan devlet olmayı da ekleyen 1961 Anayasası, 1924 Anayasası ndan farklı olarak temel hak ve özgürlüklerin adlarını saymakla yetinmemiş, onları geniş kapsamlı ve güvenceli bir şekilde düzenlemiştir. Klasik kişi hak ve özgürlükleri ile siyasi hakları geliştirmiş, bir ilk olarak sosyal ve ekonomik haklara da yer vermiştir. Temel hak ve özgürlükler, kanunla sınırlanabilecektir ancak bunların korunması amacıyla yasama organına da sınırlar getirilmiştir. 1961 Anayasası, temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamaların anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak yapılabileceğini, getirilecek sınırlamaların hakkın özüne dokunamayacağını da öngörmüştür. Buna göre eğer bir sınırlama bir hak veya hürriyetin kullanılmasını imkânsızlaştırıyor ya da aşırı derecede güçleştiriyorsa o hak veya özgürlüğün özüne dokunmuş olacaktır. Kanunla sınırlama, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun sınırlama, öze dokunma yasağının temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından önemli güvenceler teşkil etmektedir. Diğer yandan 1961 Anayasası, sosyal hakların hayata geçirilmesi amacıyla devlete bir kısım ödevler yüklemiştir. Yine ilk kez bu anayasa ile Türk hukuk düzenine kazandırılan Anayasa Mahkemesi de temel hak ve özgürlüklerin yasama organınca anayasaya aykırı şekilde sınırlandırılmasını engelleyebilecekti. 1960 ların sonundan itibaren yaygınlaşmaya başlayan siyasal şiddet ve terör olaylarının artması, zayıf bırakılan yürütmenin bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmede yetersiz kalması gibi sebeplere dayanılarak verilen 12 Mart 1971 tarihli muhtıra sonrasında bir ara rejim dönemine girilmiş ve bu dönemde 1971 ve 1973 yıllarında anayasa değişiklikleri yapılmıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı temel hak ve özgürlükler alanını daraltıcı nitelik taşımaktaydı. Bu değişikliklerle temel hak ve özgürlüklerin tümü için genel sınırlama sebepleri öngörülmüş ve özel sınırlama sebepleri artırılmıştır. 1

Devlet memurlarının sendika kurma hakkı kaldırılmış, tabiî yargı yolu yerine kanuni yargı yolu ilkesi kabul edilmiştir. Bu değişiklikler 1961 Anayasasının temel hak ve özgürlükleri güçlendiren yaklaşımından bir geriye gidiş ve 1982 Anayasasının bir habercisi niteliğinde görülmektedir. 1982 Anayasası nın Yaklaşımı 1982 Anayasası nın temel hak ve hürriyetlere bakışı, 2001 yılı öncesi ve sonrası ayrı ayrı ele alınarak daha sağlıklı bir biçimde ortaya konulabilir. Zira 1982 Anayasası nda yürürlüğe girdiği tarihten itibaren gerçekleştirilen çok sayıda değişiklik içinde en önemlilerinden birini 2001 yılında 4709 sayılı kanunla yapılan değişiklik oluşturmaktadır. Söz konusu düzenleme ile, anayasanın temel hak ve hürriyetler rejimi bakımından eleştirilen birçok yönünde iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir. 2001 Değişikliğinden önceki dönem 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrasında yapılan 1982 Anayasası, kendinden öncekinin aksine hürriyet-otorite dengesinde otoriteden yana tercihte bulunmuş ve hürriyetleri daraltıcı bir yaklaşım benimsemiştir. 1961 Anayasası, temel hak ve özgürlükleri bireylere ödev yükleyen bir mahiyette düzenlememişti. 1982 Anayasası ilk şeklinde temel hak ve özgürlükler konusunda 1961 Anayasası nda da benimsendiği gibi herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu hükmüne yer verdikten sonra temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumlulukları da ihtiva ettiğini belirtmiştir. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması rejimi bakımından 1982 Anayasası nın ilk şekli hem tüm hak ve hürriyetler için geçerli genel sınırlama sebepleri öngörmüş, hem de her bir hak ve hürriyetin düzenlendiği maddede belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak ikili bir sınırlama sebepleri sistemi oluşturmuştur. 1961 Anayasası nın temel hak ve hürriyetlerin korunması bakımından bir güvence olarak öngördüğü hakkın özü kriteri, 1982 Anayasasında yerini demokratik toplum düzeninin gerekleri ölçütüne bırakmıştır. Keza hak ve hürriyetlere getirilen sınırlamaların amaçları dışında kullanılamayacağı hükmüne de bir güvence olarak Anayasa metninde yer verilmiştir. Temel hak ve hürriyetlerin Anayasasının sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlandırılacağı esası ise 1961 Anayasasında olduğu gibi 1982 Anayasası nın ilk ve son şekillerinde de muhafaza edilmiştir. 2001 Değişikliğinden sonraki dönem 1982 Anayasası, kabul edildiği ilk günden bugüne birçok kez değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı temel hak ve hürriyetlerin genişletilmesi ve güçlendirilmesi amacına yöneliktir. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması rejimine dair en önemli değişikliğin 2001 yılında gerçekleştirildiği söylenebilir. Buna göre çokça eleştirilen genel sınırlama sebepleri kaldırılmış, her hak ve hürriyetin ancak ilgili maddede belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak kanunla sınırlandırılabileceği esası kabul edilmiştir. 2001 yılı değişiklikleri ile öze dokunma yasağına dönülmüş, ölçülülük ilkesi kabul edilmiştir. Bu değişiklikler 1982 Anayasası nın temel hak ve hürriyetleri olabildiğince sınırlayan ama bunların korunması bakımından yeterli güvenceler oluşturmakta çekingen davranan karakterini büyük ölçüde ortadan kaldırmış ve temel hak ve hürriyetler rejimini geliştirip güçlendirmiştir. 2001 yılı değişikliği ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla somutlaşan Avrupa sistematiği kabul edilmiştir. Buna göre, her hak ve özgürlük ayrı bir maddede düzenlenmiştir. Önce ilk fıkrada hak ve özgürlüğün ne olduğu ifade edilmiş, takip eden fıkra/fıkralarda ise kullanımı düzenlenmiştir. Kullanıma ilişkin düzenlemelerde eğer o hak ve özgürlük sınırlandırılabilir/müdahale edilebilir olarak öngörülmüş ise, bunlar özel sınırlama sebepleri olarak tüketici bir biçimde sayılmıştır. 1982 Anayasası nın ilk düzenlemesinin 13. maddesinde yer alan ve her temel hak ve özgürlük için geçerli olan genel sınırlama hükmü kaldırılmıştır. 1982 ANAYASASI NIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER SINIFLANDIRMASI Temel hak ve özgürlükler çeşitli açılardan değişik sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır. Bu tasnifler içinde en yaygın olanlardan biri Alman Georg Jellinek e aittir. Onun sınıflandırmasına göre hak ve özgürlükler negatif statü hakları, pozitif statü hakları ve aktif statü hakları şeklinde tasnif edilmektedir. Negatif statü hakları, devletin müdahale etmeme yükümlülüğü altında bulunduğu hak ve özgürlüklerden oluşan bir kategoridir ki bunlara koruyucu haklar da denir. Pozitif statü hakları ise bireylerin devletten olumlu bir edimde bulunmasını talep etme imkânına sahip olduğu haklardır ki bunlara isteme hakları da denir. Katılma hakları biçiminde de adlandırılan aktif statü hakları ise bireylerin devlet yönetimine katılmasını temin etmeye yönelik hak ve ödevlerden oluşur. 1982 Anayasası, Jellinek in bu sınıflandırmasına uygun biçimde fakat farklı isimlendirme ile tanıdığı hak ve özgürlükleri sistemleştirmiştir. Buna göre 1982 Anayasası, temel haklar ve ödevlere ayırdığı ikinci kısmında önce bu hak ve ödevlerin niteliği, sınırlanması, kötüye kullanılamaması, kullanımının durdurulması gibi hususları düzenlediği genel hükümlerden sonra Kişinin Hakları ve Ödevleri başlığı altında negatif statü haklarına, Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler başlığı altında pozitif statü haklarına, Siyasi Haklar ve Ödevler başlığı altında aktif statü haklarına yer vermiştir.. Birinci bölüm: Genel Hükümler (m. 12-16): 1982 Anayasası nın ikinci kısmının birinci bölümünde temel hak ve hürriyetlerin niteliği, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması ve yabancıların durumunu düzenlemiştir.. İkinci bölüm: Kişinin hakları ve ödevleri (m. 17-40) Koruyucu (negatif-olumsuz) temel hak ve özgürlüklere yer verilmiştir.. Üçüncü bölüm: Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler (m. 41-65) Pozitif statü (olumlu-isteme) temel hak ve özgürlüklerine yer verilmiştir.. Dördüncü bölüm: Siyasi hak ve ödevler (m. 66-74) Katılma (aktif statü) temel hak ve özgürlüklerine yer verilmiştir. 2

1982 ANAYASASINDA TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN GENEL REJİMİ 1982 Anayasası nın Genel Hükümler başlığı altında düzenlenen 12-16. maddelerinde yer alan hükümler temel hak ve özgürlüklerin genel rejimini oluşturmaktadır Temel Hak ve Özgürlüklerin Niteliği (m. 12) Anayasanın 12/1. maddesine göre, Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bu düzenleme 1961 Anayasası nın 10. maddesinin tekrarı niteliğindedir. Bu düzenlemede yer alan kavramların her birinin insan hakları bakımından özel bir anlamı bulunmaktadır. Buna göre herkes ile kişiliğine bağlı kavramları temel hak ve özgürlüklerin öznesini belirlemektedir. Herkes kavramı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin egemenlik alanı içerisinde bulunan tüm insanlar ifade edilmektedir. Bunlar ister vatandaş olsun, isterse vatandaş olmasın (yabancılar ve vatansızlar) Devletin egemenlik alanında bulunan herkes temel hak ve özgürlüklere sahiptir. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin 1. maddesindeki ( Yüksek Sözleşmeci Taraflar, kendi yetki alanları içinde bulunan herkese bu Sözleşme nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlükleri tanırlar ) yaklaşımı ile paraleldir. Ancak siyasi haklar ve özgürlüklerin birçoğu nitelikleri gereği yalnız Türk vatandaşlarına tanınmıştır. Bu husus ilgili haklar ve özgürlüklerin düzenlendiği maddelerde herkes biçiminde değil, vatandaşlar ya da her Türk sözcükleriyle ifade edilmiştir. Kişiliğine bağlı kavramı hem temel hak ve özgürlüklerin öznesi, hem de niteliği ile ilgilidir. Özne durumu bakımından, temel hak ve özgürlüklerin öznesi sadece gerçek kişiliği olan insanlardır. Tüzel kişiler temel hak ve özgürlüklerin öznesi değillerdir. Temel haklar ve özgürlükler, genellikle başkasına devredilemeyen, rıza ile de olsa vazgeçilemeyen niteliktedirler. Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması (m. 13) Temel hak ve özgürlükler rejiminin bel kemiğini oluşturan sınırlanmaya ilişkin esaslar ise 13. maddede düzenlenmiştir. Her demokratik devlet bazı istisnalar hariç temel hak ve özgürlüklere müdahale edebilme yetkisine sahiptir. Bu müdahale keyfi bir müdahale olmayıp, bazı koşullara bağlanmıştır. Uygulamada Amerikan sistematiği ile Avrupa sistematiğinden söz edilebilir. Bunların arasında ayrı noktalardan çok ortak noktalar bulunmaktadır. 1982 Anayasası 2001 ve 2004 yılı değişiklikleri ile Avrupa sistematiğini benimseyerek düzenlenmiştir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere şu koşullarda müdahale edilerek bir temel hak ve özgürlük sınırlamaya tabi tutulabilir: Sınırlamanın Nasıl Olacağı: -yönetmelik) temel hak ve özgürlükler sınırlandırılamayacaktır. Anayasanın, yasama organının hükûmete kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermesini düzenleyen 91. maddesi, sıkıyönetim ve olağanüstü hâller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğini öngörmektedir. Buna göre sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler dışındaki hak ve özgürlüklerin kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi mümkün değildir. düzenleyen maddede, o hak ve özgürlüğün hangi sebeplerle sınırlanabileceği düzenlenmiştir. Örneğin 17. maddede düzenlenen yaşama hakkı bu maddenin son fıkrasına göre Meşru müdafaa hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri... demek suretiyle tüketici biçimde meşru müdahale durumlarını saymıştır. Artık bunun dışında bir sebebe dayanarak yaşama hakkına müdahale edilirse, yaşama hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Sınırlamanın Sınırları: Anayasa sınırlamanın nasıl olacağını belirlemekle yetinmemiş, bunlara dahi birtakım sınırlamalar getirmiştir. Bunlar; sası nda temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamaların hakkın özüne dokunamayacağı belirtilmekteydi. 1982 Anayasası ilk şeklinde bu güvenceye yer vermemiş, bunun yerine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin de kabul ettiği sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı esasını benimsemişti. 2001 yılında yapılan Anayasa değişiklikleriyle 1982 Anayasası na dâhil edilen hakkın özü kriterine (ya da diğer bir deyişle öz güvencesi ne) göre bir hakka getirilen sınırlama o hakkın kullanımını imkânsızlaştırıyor ya da çok büyük ölçüde güçleştiriyorsa hakkın özüne dokunuyor demektir.. Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmak: Anayasanın 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, temel hak ve hürriyetler... Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak... sınırlanabilir. Buna göre temel hak ve hürriyetler sınırlandırılırken Anayasanın metni (lafzı) ile birlikte bütünü ve ondan çıkan anlam göz önünde bulundurulmalıdır.. Demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmak: Hakkın özü kıstasına göre daha belirgin ve uygulanabilir olduğu gerekçesiyle 1982 Anayasası nın kabul ettiği temel hak ve hürriyetlere getirilecek sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı esası, çağdaş batılı demokrasinin gerekleri göz önünde bulundurularak sınırlandırma yapılması ihtiyacını doğurur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, çeşitli kararlarında demokratik toplum düzeninin gerekleri olarak çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik, özgürlük, hukukun üstünlüğü, azınlıkların korunması gibi hususlara işaret etmiştir. 3

. Laik Cumhuriyetin gereklerine uygun olmak: 2001 yılında yapılan Anayasa değişiklikleri ile temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasının bir sınırı olarak anayasanın 13. maddesine dâhil edilen bu ölçüt, cumhuriyetin laik niteliğine vurgu yapmaktadır.. Ölçülülük ilkesine uygun olmak: Ölçülülük ilkesi 1961 Anayasası nda da 1982 Anayasası nın ilk şeklinde de yer almamakla birlikte yargı kararlarında zaman zaman zımnen de olsa başvurulan bir kıstas olmuştur. Bu ilke 2001 yılı değişiklikleri ile anayasada açıkça yer almış olup kendi içinde elverişlilik, gereklilik ve orantılılık gibi alt ilkeleri içermektedir. Buna göre temel hak ve hürriyeti sınırlandırmak için başvurulan aracın amacı gerçekleştirmek için elverişli olması, gerekli olması, araç ile amaç arasında dengeli bir oran ilişkisinin bulunması icap eder. Belirtmek gerekir ki temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması, olağan dönemlerde farklı, olağanüstü dönemlerde farklı hukuki rejime tabidir. Yukarıdaki açıklamalar, temel hak ve hürriyetlerin olağan dönemlerde sınırlanması rejimine ilişkindir. Olağanüstü dönemlerde hak ve hürriyetler, olağan dönemlere kıyasla daha geniş bir sınırlandırmaya tabi tutulabileceği gibi, bunların kullanılmaları kısmen veya tamamen durdurulabilir. Temel Hak ve Özgürlüklerin Kötüye Kullanılamaması (m. 14) 1982 Anayasası nın 14. maddesi Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağını öngörmektedir. Keza aynı maddenin ikinci fıkrası Anayasa hükümlerinden hiçbirinin, devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamayacağı hükmünü içermektedir. 1961 Anayasası nda önceleri bulunmayan kötüye kullanma yasağı 1971 yılında yapılan değişiklikle anayasa metnine dâhil edilmiş, 1982 Anayasası da temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılamamasını ayrı bir maddede düzenlemiştir. 2001 yılında gerçekleştirilen anayasa değişiklikleri öncesinde kötüye kullanma yasağı, temel hak ve hürriyetler bakımından daha sınırlayıcı şekilde yorumlanabilecek belirsizlikler ve özgürlüğü genişçe kısıtlama potansiyeli taşımaktayken söz konusu değişiklikler sonrasında kötüye kullanma hâlleri azaltılmıştır. Ayrıca, kötüye kullanma yasağının düşünceyi suç sayabilecek şekilde yorumlanmasını önlemek için fikir ve amaca değil faaliyete vurgu yapılmıştır. Belirtilen hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyidelerin kanunla düzenleneceği de hükme bağlanmıştır. Temel Hak ve Özgürlüklerin Kullanılmasının Durdurulması (m. 15) 15. maddede temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durdurulması düzenlenmektedir. Buna göre, Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Anayasanın bu maddesinde düzenlenen husus temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması değil kullanılmasının durdurulmasıdır. Temel hak ve özgürlüklerin kısmen veya tamamen sınırlandırılması ya da Anayasadaki güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi, sınırlandırmanın çok ötesinde çok ağır bir daraltma anlamı taşır. Hak ve özgürlüklerin kullanımını bu derece etkileyen veya ortadan kaldıran yetkilerin yalnızca savaş, seferberlik, sıkıyönetim ya da olağanüstü hâl gibi olağan olmayan dönemlerde ve bu hâllerin hüküm sürdüğü yerlerde kullanılabilmesi gerekir. Belirtmek gerekir ki bu sınırlamalar, keyfî olarak değil daha ciddi tehlike veya zararların önlenmesi amacıyla yapılmaktadır. Temel hak ve hürriyetlere olağanüstü dönemlerde getirilecek sınırlamalar da belirli kayıtlara bağlıdır. Anayasa koyucu, bu hâllerde dahi temel hak ve özgürlüklerin gereksiz sınırlamalardan korunmasını temin etmek üzere bir kısım garantiler öngörmüştür. Her şeyden önce temel hak ve özgürlüklerin kısmen veya tamamen durdurulabilmesi ya da bunlar hakkında Anayasada belirtilen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi için savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerden birinin varlığı gereklidir. İlgili mevzuatta savaş; devletin bekasını temin etmek, millî menfaatleri sağlamak ve millî hedefleri elde etmek amacıyla, başta askeri güç olmak üzere devletin maddi ve manevi tüm güç ve kaynaklarının hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan kullanılmasını gerektiren silahlı mücadele olarak tanımlanmaktadır. Seferberlik ise devletin tüm güç ve kaynaklarının, başta askeri güç olmak üzere, savaşın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması, toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasına ilişkin bütün faaliyetlerin uygulandığı; hak ve hürriyetlerin kanunlarla kısmen veya tamamen sınırlandırıldığı hâldir. Bu durumlarda olağan (normal) dönem hukukunun yeterli olamayacağı kabul edilmektedir. Bunların yanı sıra olağanüstü hâl ve sıkıyönetim olmak üzere iki olağanüstü yönetim usulü de bulunmaktadır. Olağanüstü hâl; tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hâllerinde ya da Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması durumlarında ilan edilen, geçici olarak temel hak ve hürriyetlerin kısmen veya tamamen durdurulmasına veya vatandaşlar için para, mal ve çalışma yükümlülüklerinin getirilmesini mümkün kılan bir olağanüstü yönetim usulü şeklinde tanımlanmaktadır. Sıkıyönetim ise, savaş, savaşı gerektirecek durum, ayaklanma, vatanın ve milletin bölünmezliğini tehlikeye düşüren hareketlerin yaygınlaşması gibi olağanüstü hâli gerektiren durumlardan daha vahim hâllerde söz konusu olabilir. Anayasada belirtilen sebeplerle, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca yurdun bir veya birkaç yerinde uygulanmasına karar verilir ve temel hak ve hürriyetlerin kullanılması geçici bir süre için kısmen ya da tamamen durdurulabilir veya Anayasada belirtilen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Sıkıyönetimde kolluk yetkileri askeri makamlara geçer. Olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması bakımından uyulması gereken bir diğer şart, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlâl edilmemesidir. Bununla insan hakları konusunda Türkiye nin taraf olduğu çeşitli milletlerarası sözleşmeler kastedilmektedir. 4

Olağanüstü dönemlerde temel hak ve hürriyetlerin kullanımının durdurulabilmesi ya da anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi ancak durumun gerektirdiği ölçüde mümkündür. Bu ibare, ölçülülük ilkesine vurgu yapmakta ve temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından bir garanti işlevi görmektedir. Anayasa 15. maddesinde, olağanüstü dönemlerde temel hak ve hürriyetler rejimine ilişkin bir dokunulmaz alan da oluşturmuştur ki buna çekirdek alana dokunma yasağı da denir. 2. fıkrada olağanüstü durumlarda bile dokunulamayacak bazı hak ve özgürlükler bulunmaktadır. Anayasa ile korunan ve müdahale yasağı öngörülen bu temel hak ve özgürlüklere çekirdek haklar da denilmektedir. Bunlar;. Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, dokunulamayacağı,. Kimsenin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı (işkence yasağı),. Kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı ve bunlardan dolayı suçlanamayacağı,. Suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceği,. Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağıdır (masumiyet karinesi). Yabancıların Temel Hak ve Özgürlükleri (m. 16) Genel hükümler yabancıların durumunu düzenleyen 16. madde ile sona ermektedir. Buna göre temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Yabancılardan maksat Türk vatandaşı olmayanlardır. Anayasa, tanıdığı hak ve hürriyetlerin bir kısmının ve yüklediği bazı ödevlerin öznesinin herkes değil sadece vatandaşlar olmasını tercih etmiştir. Buna göre kişinin hak ve ödevleri ile sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin hemen hemen tamamı kural olarak herkes için geçerli iken siyasi haklar ve ödevlerin büyük bir kısmı yalnız vatandaşlar için geçerlidir. Örneğin siyasi haklar ve ödevlerden seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma, parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma, kamu hizmetlerine girme hakları ile mal bildiriminde bulunma, vatan hizmeti gibi ödevler yalnız vatandaşlar bakımından söz konusudur. Dolayısıyla bu hak ve hürriyetlerden Türk vatandaşı olmayanlar yararlanamaz ve bu ödevlerle yükümlü olmazlar. Buna mukabil vergi ödevi ile bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakları ise herkes için geçerlidir. Yani siyasi haklar ve ödevler arasında yer alan bu haklar ve ödevler yabancılar için de geçerlidir. Diğer yandan kişinin hakları ve ödevleri bölümünde yer alan bazı hak ve hürriyetler bakımından vatandaşların yabancılara nazaran daha geniş bir koruma ve yararlanma imkânına sahip olması Anayasada (örneğin seyahat hürriyeti bakımından 23. maddede) öngörülmüştür. Bazı siyasi haklar ve özgürlüklerden yararlanma ve ödevlerle yükümlü olma karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye de ikamet eden yabancılar bakımından da kabul edilmiştir. Anayasanın 74. maddesine göre vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yazı ile başvurma (dilekçe) hakkına sahiptir. Bazı siyasi haklardan yararlanma ise herkes için mümkündür. Anayasanın 74. maddesi, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma haklarını herkese tanımaktadır. ÖZET Anayasacılık tarihimizde Sened-i İttifak, Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı Osmanlı Devleti zamanında haklar ve özgürlüklere yer veren ilk anayasal belgelerdir. İlk anayasamız olarak kabul edilen 1876 tarihli Kanun-u Esasî nin 8-26. maddelerinde dönemin anayasalarına paralel biçimde hak ve özgürlüklere yer verilmekteydi. Milli mücadele yıllarında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu temel hak ve özgürlüklerden söz etmemektedir. Ancak Cumhuriyetin ilanından sonra kabul edilen 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ise beşinci faslını Türklerin Kamu Hakları na ayırmıştır. Cumhuriyetin nitelikleri arasına insan haklarına dayanan devlet olmayı da ekleyen 1961 Anayasası, 1924 Anayasasından farklı olarak temel hak ve özgürlüklerin adlarını saymakla yetinmemiş, onları geniş kapsamlı ve güvenceli bir şekilde düzenlemiştir. Klasik kişi hak ve özgürlükleri ile siyasi hakları geliştirmiş, bir ilk olarak sosyal ve ekonomik haklara da yer vermiştir. 1982 Anayasası, kendinden öncekinin aksine hürriyet-otorite dengesinde otoriteden yana tercihte bulunmuş ve hürriyetleri daraltıcı bir yaklaşım benimsemiştir. 1982 Anayasasında 2001 yılında gerçekleştirilen değişiklik sonucunda çokça eleştirilen genel sınırlama sebepleri kaldırılmış, her hak ve hürriyetin ancak ilgili maddede belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak kanunla sınırlandırılabileceği esası kabul edilmiştir. 2001 değişiklikleri ile öze dokunma yasağına dönülmüş, ölçülülük ilkesi kabul edilmiştir. 5

ÜNİTE 9 ANAYASA HUKUKU TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER III GİRİŞ 1982 Anayasası nın temel hak ve özgürlüklerin genel esaslarını düzenleyen 12-16. maddelerinden sonra, somut olarak tanıdığı hak ve özgürlükler üç ayrı başlık altında düzenlenmiştir. Bu ünitede 1982 Anayasası nda yer alan bu düzenlemelerin neler olduğu önemine binaen anayasanın sistematiği ile tek tek ifade edilecektir. KİŞİNİN HAK VE ÖDEVLERİ (m. 17-40) Bu kapsamda düzenlenen temel hak ve özgürlükler kişinin devlet tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak özel alanının sınırlarını çizerler. Bu temel hak ve özgürlükler bir taraftan devlete, karışmama, gölge etmeme ödevi yüklerken, diğer taraftan da kişiyi devlete ve topluma karşı koruyan bir niteliğe sahip oldukları olduğu için, bu haklara koruyucu haklar da denir. Buradaki temel hak ve özgürlükler, daha önce gördüğümüz sınıflandırmada negatif statü hakları kapsamında yer almaktadır. Burada şu hak ve özgürlüklere yer verilmiştir: Kişi Dokunulmazlığı, Maddi ve Manevi Varlığı (m. 17) Kişi dokunulmazlığı, kişinin hayatına, vücudunu ifade eden maddi varlığına ve şerefini ifade eden manevi varlığına müdahale edilememesi anlamına gelir. Açıkçası, bu düzenleme insanın öldürülmemesi, işkenceye, insanlık dışı muameleye tabi tutulmama ve onur kırıcı davranışlara maruz kalmamasını sağlamaya yöneliktir. Anayasamızın 17. maddesine göre; herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı hâller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Meşru müdafaa hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır. Bu hak AİHS m. 2 de düzenlenen yaşam hakkı ve m. 3 de düzenlenen işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza yasağına karşılık gelmektedir. İşkence yasağı AİHS de ve Anayasamızda mutlak, yani hiçbir suretle dokunulmaz bir hak olarak düzenlenmiştir. Zorla Çalıştırma Yasağı (m. 18) Anayasamızın 18. maddesinin birinci fıkrasına göre hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır. Şekil ve şartları kanunla düzenlenmek üzere; hükümlülük veya tutukluluk süreleri içindeki çalıştırmalar; olağanüstü hâllerde vatandaşlardan istenecek hizmetler; ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları, zorla çalıştırma sayılmaz. Bu hak AİHS m. 4 de kölelik ve zorla çalıştırma yasağı başlığı altında düzenlenmiştir. Sözleşme hükmü, anayasa hükmüyle benzerdir. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği (m. 19) Anayasamızın 19. maddesine göre; herkes, kişi güvenliği ve hürriyetine sahiptir. Şekil ve şartları kanunda gösterilen: Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması hâlleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir. Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar her halde yazılı ve bunun hemen mümkün olması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir. Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırk sekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hâl, sıkıyönetim ve savaş hâllerinde uzatılabilir. Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir. Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir. Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. 6

Bu esaslar dışında bir işleme tabi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, devletçe ödenir. Anayasamızın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği, AİHS m. 5 e paralel bir düzenlemedir. Özel Hayatın Gizliliği (m. 20) Anayasamızın 20. maddesine göre herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Bu şu anlama gelir: Kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Ancak millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi sebeplerden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde, el koyma kendiliğinden kalkar. 2010 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle, herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Değişiklikle herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, anayasal bir hak olarak güvence altına alınmıştır (Gözler, s. 147). Bu hak AİHS de özel hayata ve aile hayatına saygı adı altında m. 8 de düzenlemiştir. Konut Dokunulmazlığı (m. 21) Anayasamızın 21. maddesine göre; kimsenin konutuna dokunulamaz. Milli güvenlik, kamu düzeni suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Konut dokunulmazlığı AİHS m. 8 de özel hayata ve aile hayatına saygı başlığı altında düzenlenmiştir. Haberleşme Hürriyeti (m. 22) Anayasamızın 22. maddesinin ilk fıkrasına göre herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Bu şu anlama gelir: İsteyen kişi istediği kişiyle, istediği yolla (posta, telefon, e-mail vs.) haberleşebilir. Bunların haberleşmesi engellenemez. Keza bu haberleşme gizlidir. Yani bu kişilerin telefonları dinlenemez; mektupları açılamaz. AİHM, haberleşme özgürlüğünü kesintiye uğramadan ve sansür edilmeden başkalarıyla iletişim kurma hakkı olarak tanımlamaktadır. Ancak bazı durumlarda (suç işlenmesini önlemek, suçluları yakalamak vs.) haberleşmenin engellenmesi veya haberleşmenin gizliliğine müdahale edilmesi (örneğin telefonun dinlenmesi) meşru müdahale kapsamında mümkündür. Hukuka aykırı olarak elde edilecek delillerin geçersizliği bu özgürlük bakımından da geçerlidir. Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti (m. 23) Anayasamızın 23. maddesine göre, herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; Seyahat hürriyeti, suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir. 12 Eylül 2011 yılında 5982 sayılı Anayasa Değişikliği Kanunuyla; vatandaşın yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararına bağlı olarak sınırlanabilir şeklinde değiştirilmiştir. Bu hak, AİHS Ek 4 Nolu Protokol m. 2`de serbest dolaşım özgürlüğü başlığı altında düzenlenmiştir. Din, Vicdan ve İbadet Hürriyeti (m. 24) Anayasamızın 24. maddesinin ilk fıkrası herkes, vicdan dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir diyerek dinî inanç ve kanaat hürriyetini mutlak bir şekilde tanımıştır. Anayasamızda bu hürriyete getirilmiş bir istisna ve sınır da yoktur. Anayasa m. 24/2, ibadet hürriyetini, yani kişinin inandığı dinin gereklerini yerine getirme hürriyetini de 14. madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir diyerek tanımıştır. Ancak dikkat edileceği üzere, Anayasamız ibadet hürriyetini sınırsız bir şekilde değil, 14. madde hükümleriyle sınırlandırarak tanımıştır. Dolayısıyla ibadet hürriyeti, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz (m. 14/1). Din ve vicdan özgürlüğü AİHS nin 9. maddesinde düzenlenmiştir. Düşünce ve Kanaat Hürriyeti (m. 25) Anayasamızın 25. maddesine göre herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz. Görüldüğü gibi Anayasamız düşünce ve kanaat hürriyetini sınırsız bir şekilde tanımış; bu hürriyetin sınırlandırılması için bir sınırlama sebebi öngörmemiştir. Bu özgürlüğün doğası gereği sınırlanması mümkün değildir. Zira düşünce ve kanaat tamamıyla kişinin zihninde cereyan eden psişik bir vakıadır. Dış dünyaya yansımayan, yani hareket oluşturmayan bir şeyin cezalandırılması da mümkün değildir (Gözler, s. 149). Düşünce özgürlüğü 15. madde kapsamında bir çekirdek temel hak olarak da düzenlenmiştir. Bu hak AİHS m. 9 da düzenlenen düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamındadır. 7

Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti (m. 26) Anayasamızın 26. maddesine göre herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim ve başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Düşünce özgürlüğü sınırsız olmakla birlikte, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü sınırsız bir özgürlük olarak kabul edilmemiştir. Anayasaya sınırlama şu hallerde mümkündür: Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz. Düşünceyi açıklama ve kanaat yayma hürriyeti AİHS de ifade özgürlüğü adı altında m. 10 da düzenlenmiştir. Bilim ve Sanat Hürriyeti (m. 27) Anayasamızın 27. maddesine göre herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme hakkına sahiptir. Yayma hakkı, Anayasanın 1, 2, 3. maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılamaz. Bu madde hükmü yabancı yayınların ülkeye girmesi ve dağıtımının kanunla düzenlenmesine engel değildir. Basın Hürriyeti (m. 28) Anayasamızın 28. maddesine göre; basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Anayasamız devlete basın hürriyetinin sağlanması için gerekli tedbirleri alma ödevini de yüklemiştir. Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26. ve 27. madde hükümleri uygulanır. Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar. Tedbir yolu ile dağıtım hâkim kararıyla, gecikmesinde sakınca buluna hâllerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle önlenebilir. Dağıtımı önleyen yetkili merci, bu kararını en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkime bildirir. Yetkili hâkim bu kararı en geç kırk sekiz saat içinde onaylamazsa, dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır. Yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için, kanunla belirlenecek sınırlar içinde, hâkim tarafından verilen kararlar saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayım yasağı konamaz. Süreli veya süresiz yayınlar, kanunun gösterdiği suçların soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması hâllerinde hâkim kararıyla; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî güvenliğin, kamu düzeninin genel ahlakın korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. Toplatma kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkime bildirir; hâkim bu kararı en geç kırk sekiz saat içinde onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır. Süreli veya süresiz yayınların suç soruşturma veya kovuşturması sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır. Türkiye`de yayımlanan süreli yayınlar, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, cumhuriyetin temel ilkelerine, milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayımlardan mahkûm olma hâlinde, mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilir. Kapatılan süreli yayının açıkça devamı niteliğini taşıyan her türlü yayın yasaktır; bunlar hâkim kararıyla toplatılır. Bu hak AİHS m. 10 da düzenlenen düşünceyi açıklama ve haber alma özgürlüğü kapsamındadır. Süreli ve Süresiz Yayın Hakkı (m. 29) Anayasamızın 29. maddesine göre; süreli veya süresiz yayın önceden izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Süreli yayın çıkarabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin, kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının tespiti hâlinde yetkili merci, yayının durdurulması için mahkemeye başvurur. Süreli yayınlar, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkânlarından eşitlik esasına göre yararlanır. Bu hak AİHS m. 10 da düzenlenen düşünceyi açıklama ve haber alma özgürlüğü kapsamındadır. Basın Araçlarının Korunması (m. 30) Anayasamızın 30. maddesine göre; kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz. Kamu Tüzel Kişilerinin Elindeki Basın Dışı Kitle Haberleşme Araçlarından Yararlanma Hakkı (m. 31) Anayasamızın 31. maddesine göre; kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir. 8

Düzeltme ve Cevap Hakkı (m. 32) Anayasamızın 32. maddesine göre; düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hâllerinde tanınır ve kanunla düzenlenir. Dernek Kurma Hürriyeti (m. 33) Anayasamızın 33. maddesine göre; herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma hakkına sahiptir. Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. Dernekler, kanunun öngördüğü hâllerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, milli güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde; bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar. Devlet memurlarının, TSK ve kolluk mensuplarının da dernek kurma ve üye olma hakları vardır. Ancak bunların bu hakları kanunla sınırlanabilir. Dernek kurma hürriyeti AİHS nin 11. maddesinde düzenlenmiştir. Sözleşmede de yukarıdaki sınırlandırma sebeplerine benzer birtakım sınırlandırma sebepleri düzenlenmiştir. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı (m. 34) Anayasamızın 34. maddesine göre; herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir. Toplantı özgürlüğü AİHS m. 11 de düzenlenmiştir. Mülkiyet Hakkı (m. 35) Anayasamızın 35. maddesine göre; herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Bu hak AİHS Ek 1 Nolu Protokol m. 1 de düzenlenmiştir. Hak Arama Hürriyeti (m. 36) Bütün diğer temel hak ve hürriyetlerin güvencesi niteliğinde fevkalade önemli bir temel hak ve hürriyettir. Hak arama hürriyeti tanınmadığı durumda, tanınmış bütün diğer temel hak ve hürriyetler göstermelik hâle gelebilir (Gözler, s. 152). Anayasamızın 36. maddesine göre; herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz. Kanuni Hâkim Güvencesi (m. 37) Anayasamızın 37. maddesine göre hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz. Bu ilkeye göre kişiler suç işledikleri tarihte görevli ve yetkili olan hâkimler tarafından yargılanır. Dolayısıyla sırf bir kişiyi yargılamak için olaydan sonra mahkeme kurulamaz. Bu hak AİHS m. 6 da adil yargılanma hakkı başlığı altında düzenlenmiştir. Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar (m. 38) Kişi güvenliği ve hürriyetine en çok ceza hukuku alanında müdahale edilmekte ve insan hakları ihlalleri de genellikle bu alanda yaşanmaktadır. Bunun bir sonucu olarak, ceza hukuku alanında kişileri koruyan bazı temel ilkeleri anayasallaştırmıştır. Anayasamızın 38. maddesine göre; Kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır ceza verilemez. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Hiç kimse, kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez. Ceza sorumluluğu şahsidir. Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz. Bu hak AİHS Ek 4 Nolu Protokol m.1 de borçtan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılma yasağı başlığı altında düzenlenmiştir. Ölüm cezası ve genel müsaderesi cezası verilemez.. Bu hak AİHS Ek 6 Nolu Protokol m. 1 de ölüm cezasının kaldırılması başlığı altında düzenlenmiştir. İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirebilir. 9