Bağıntısal Öğrenme Kuramları

Benzer belgeler
BAĞINTISAL ÖĞRENMEYİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK KURAMSAL YAKLAŞIMLAR

Öğrenme, Örgütsel Öğrenme

Değerlendirme. Psikolojiye Giriş. Haftalık okuma raporları. Arasınav (%30) Final (%35) Haftalık okuma raporları (%15) Kitap inceleme (%20)

Pavlovian Koşullama ve Sönme

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

Pavlovian koşullamada uyarıcı ilişkileri.

Öğrenmeye Bilişsel Yaklaşım

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

ÖĞRENME. Temel Kavramlar

3. TAHMİN En Küçük Kareler (EKK) Yöntemi 1

BÖLÜM 13 HİPOTEZ TESTİ

Kaçınma Öğrenmesi B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z?

ÖĞRENME KLASİK VE EDİMSEL KOŞULLAMA

EDİMSEL KOŞULLANMA. Doç. Dr. Tülin ŞENER

BAĞLAŞIMCILIK. HAZIRLAYAN: Mustafa GÜNENDİ

= 2 6 Türevsel denkleminin 1) denge değerlerinin bulunuz. 2) Bulmuş olduğunuz dengenin istikrarlı olup olmadığını tespit ediniz.

Talep ve arz kavramları ve bu kavramları etkileyen öğeler spor endüstrisine konu olan bir mal ya da hizmetin üretilmesi ve tüketilmesi açısından

Bugünkü Değer Hesaplamaları

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

GÜDÜLENME. Doç.Dr. Hacer HARLAK - Psikolojiye Giriş I

Bana göre; öğrenemeyen öğrenci yoktur. Herkes öğrenebilir Tüm bilgiler okulda öğrenilebilir Hedeflenen başarı %70-%90 arasındadır.

Eğitimin Psikolojik Temelleri

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Edimsel Koşullama ÖĞRENMEDE ÖDÜL VE CEZANIN ROLÜ. Doç.Dr.Hacer HARLAK

1 Hipotez konusuna öncelikle yokluk hipoteziyle başlanılan yaklaşımda, araştırma hipotezleri ALTERNATİF HİPOTEZLER olarak adlandırılmaktadır.

SÜREKLİ RASSAL DEĞİŞKENLER

Yapılandırmacı anlayışta bilgi, sadece dış dünyanın bir kopyası ya da bir kişiden diğerine geçen edilgen bir emilim değildir.

Modeli - Tarama Modelleri

Dr. Halise Kader ZENGİN

2. REGRESYON ANALİZİNİN TEMEL KAVRAMLARI Tanım

Öğrenilmiş Korkunun Söndürülmesinde Yeni Bir Yaklaşım: Belleğin Yeniden-Bütünleştirme Sürecine Müdahale

EĞİTİM PSİKOLOJİSİ KISA ÖZET KOLAYAOF

MATEMATiKSEL iktisat

BÖLÜM I GİRİŞ (1.1) y(t) veya y(x) T veya λ. a t veya x. Şekil 1.1 Dalga. a genlik, T peryod (veya λ dalga boyu)

BÖLÜM 1: MADDESEL NOKTANIN KİNEMATİĞİ

4 GİRİŞ BİLİŞ NEDİR?

İMALAT SANAYİ EĞİLİM ANKETLERİ VE GELECEĞİN TAHMİNİ

Bilgi Yönetimi Öğrencilerinin Öğrenme Stilleri. Hacettepe Üniversitesi

Örnek...2 : Örnek...3 : Örnek...1 : MANTIK 1. p: Bir yıl 265 gün 6 saattir. w w w. m a t b a z. c o m ÖNERMELER- BİLEŞİK ÖNERMELER

Hangi onluğa daha yakın dan limite doğru

Eğitim Bağlamında Oyunlaştırma Çalışmaları: Sistematik Bir Alanyazın Taraması

1. ÜNİTE İÇİNDEKİLER EĞİTİM PSİKOLOJİSİ / 1

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

Araçsal ya da Edimsel Koşullama

Tepki Örüntüleri Olarak Duygular Duyguların İletişimi Duyguların Hissedilmesi

Wertheimer, Köhler ve Kofka tarafından geliştirilmiş bir yaklaşımdır. Gestalt psikolojisi, bilişsel süreçler içerisinde özellikle "algı" ve "algısal

ÖĞRENME KURAMLARI. Davranışçı Kuram Bilişsel Kuram Duyuşsal Kuram

DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE. 1 Dersin Adı: Psikolojiye Giriş I. 2 Dersin Kodu: PSY Dersin Türü: Zorunlu. 4 Dersin Seviyesi: Lisans

A.Ü. GAMA MYO. Elektrik ve Enerji Bölümü GÜNEŞ ENERJİSİ İLE ELEKTRİK ÜRETİMİ 10. HAFTA

21. Ulusal Farmakoloji Kongresi Eskişehir 21 Ekim Doç.Dr.. Hakan Kayır GATA T. Farmakoloji AD. Ankara

KOD 1 DAVRANIŞ MR (48-72 AY) xxxxxxx DAVRANIŞ VE UYUM RAPORU. "Sorun, sorun olmadan çözümlenmelidir."

BKİ farkı Standart Sapması (kg/m 2 ) A B BKİ farkı Ortalaması (kg/m 2 )

GEDİZ ÜNİVERSİTESİ PSİKOLOJİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

DAVRANIŞ BİLİMLERİ TIPSAL PSİKOLOJİYE GİRİŞ. Doç. Dr. Lü)ullah Beşiroğlu

Öğrenme Psikolojisi (PSY 308) Ders Detayları

Bölüm 7 ENTROPİ. Bölüm 7: Entropi

8. DERS: IS/LM MODELİ

MODELLERDEN ÖĞRENME Enver CANER

ÜNİTE:1 Psikolojinin Tanımı ve Kapsamı. ÜNİTE:2 Psikolojide Araştırma Yöntemleri. ÜNİTE:3 Sinir Sisteminin Yapısı ve İşlevleri

Şu davranışçılar da sadist midir, anlamadım gitti yahu!!! Biri zavallı köpekleri et,et diye inletir, biri de kedileri kafese kapatır.

1.Öğrenci nitelikleri 2.Öğretim hizmetinin niteliği 3.Öğrenme ürünleri. Tam Öğrenme Kuramı - Bloom

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

Hatalar Bilgisi ve İstatistik Ders Kodu: Kredi: 3 / ECTS: 5

Eğitim bilimlerinde birbiri ile karışan kavramlar.

KURSLARIMIZ GRAFİK TASARIM -GÖRSEL SANATLAR -YARATICI DRAMA -CİMNASTİK KURS KAYITLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR. / TuzyevVakfi.

ÜNİTE 5: DÖVİZ KURLARININ ANLAMI VE BELİRLENMESİ DÖVİZ KURLARININ ANLAMI

BAŞABAŞ NOKTASI ANALİZİ

İleri Diferansiyel Denklemler

Deneysel Yöntem. BBY606 Araştırma Yöntemleri Güleda Doğan

İstatistik, genel olarak, rassal bir olayı (ya da deneyi) matematiksel olarak modellemek ve bu model yardımıyla, anakütlenin bilinmeyen karakteristik

1. Yatırımın Faiz Esnekliği

Psikoloji biliminin konusu gözlenebilir davranışlardır.

KURAMSALLAŞMANIN YÖNÜ İNCELEME DÜZEYİ

Manyetik Alanlar. Benzer bir durum hareketli yükler içinde geçerli olup bu yüklerin etrafını elektrik alana ek olarak bir manyetik alan sarmaktadır.

DERS ÖĞRETİM PLANI TÜRKÇE. 1 Dersin Adı: Psikolojiye Giriş. 2 Dersin Kodu: PSİ Dersin Türü: Zorunlu. 4 Dersin Seviyesi: Lisans

tepav Nisan2011 N POLİTİKANOTU YSK Tarafından Yapılan Düzenlemelerin Adalet ve Sandalye Dağılımı Üzerindeki Etkileri ve Öneriler

Pekiştirme Kuramları B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z?

BÖLÜM 5 DENEYSEL TASARIMLAR

Ekonomi I. Doç.Dr.Tufan BAL. 6.Bölüm: Tüketici Davranışı Teorisi

Basit ve Çoklu Doğrusal Regresyon

Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi (EUİGE)

Pazarlama araştırması

Şekil 6.1 Basit sarkaç

Bilim ve Bilimsel Araştırma

BMÜ-421 Benzetim ve Modelleme Kesikli Olay Benzetimi. İlhan AYDIN

BÖLÜM 12 STUDENT T DAĞILIMI

OPTIMIZASYON Bir Değişkenli Fonksiyonların Maksimizasyonu...2

Veritabanı Tasarımı. Veritabanı Hareketleri

MAK 210 SAYISAL ANALİZ

1. BETİMSEL ARAŞTIRMALAR

DENEYSEL DESENLER GERÇEK DENEYSEL DESENLER YARI DENEYSEL DESENLER FAKTÖRYEL DESENLER ZAYIF DENEYSEL DESENLER

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

OYUN TEMELLİ BİLİŞSEL GELİŞİM PROGRAMININ AYLIK ÇOCUKLARIN BİLİŞSEL GELİŞİMİNE ETKİSİ

TFRS YORUM 14 TMS 19-TANIMLANMIŞ FAYDA VARLIĞININ LİMİTİ, ASGARİ FONLAMA KOŞULLARI VE BU KOŞULLARIN BİRBİRİ İLE ETKİLEŞİMİ

ARAZİ ÖLÇMELERİ. Temel Ödev I: Koordinatları belirli iki nokta arasında ki yatay mesafenin

Meral Durubaş Didem Erten Tuba Yoleri Evren Pıravadılı

YATIRIM. Ders 3: Portföy Teorisi. Bölüm 1: Problemi Oluşturmak

DARÜŞŞAFAKA LİSESİ SALİH ZEKİ LİSE ÖĞRENCİLERİ ARASI MATEMATİK PROJELERİ YARIŞMASI

Transkript:

Bağıntısal Öğrenme Kuramları B U N L A R I B İ L İ Y O R M U Y D U N U Z? Rescorla-Wagner modeline göre, bir uyarıcının öğrenilmesi eş-zamanlı olarak sunulan diğer uyarıcıların bağıntısal değerine bağlıdır. Bir CS, US ile eşlenmesine rağmen bağıntısal değerini yitirebilir. Kanıtların tersine, Rescorla-Wagner modeli koşullu ketleyicinin tek başına sunulmasıyla ketlenmenin ortadan kalkacağını ya da söneceğini yordamaktadır. Dikkat modelleri belirli bir denemede ne olduğunun sonraki denemede CS e yöneltilecek dikkatin miktarını belirleyeceğini varsaymaktadır. Öğrenmeye ilişkin ana kuramların birçoğu formülasyonlarında zaman faktörünü dikkate almamıştır. Öğrenmenin gerçekleşmesinde, CS in süresi, CS süresinin birbirini izleyen US sunumları arasındaki zaman aralığına oranı kadar önemli değildir. Koşullu tepkide bulunma, CS in bağıntısal değerinin, CS in koşullandığı anda hazır bulunan diğer ipuçlarının göreli bağıntısal değerlerine bağlıdır. 1

Pavlovian koşullama orijinal olarak koşullu ve koşulsuz uyarıcıların belirli bir zamansal ulanıklık içerisinde eşlenmesi ile ortaya çıkan basit bir öğrenme biçimi olarak düşünülmekteydi. Bu naif bakış açısı, Kamin in (1969) bloklama etkisini (blocking effect) keşfi ile yıkılmıştır. Bloklama etkisi, belirli bir US i halihazırda sinyalleyen bir ipucu varken, ikinci bir CS ile US in bağıntılanamayacağını göstermektedir. Dolayısıyla, zamansal ulanıklık koşullu tepkinin gelişmesi bakımından yeterli değildir (Domjan, 2005). Bloklama etkisinin keşfi, bağıntısal öğrenmenin (associative learning) ne olduğuna ilişkin kuramsal çabaları harekete geçirici bir rol oynamıştır. Bu kuramsal çabaların ilki ve belki de en etkili olanı Rescorla-Wagner modelidir. Rescorla- Wagner modelini diğer kuramsal yaklaşımlar izlemiştir. İzleyen yaklaşımlar da öğrenmenin neliğine ilişkin farklı bir takım açıklamalar bulmak ve/veya Rescorla- Wagner modelinin eksiklerini tamamlamak için geliştirilmişlerdir. Kuramlar, bizim, salt deneysel sonuçları betimleme ya da listeleme çabalarının ötesine gitmemize yardım ettikleri için, bilimde önemli bir rol oynarlar. Bilim insanları bir araştırma bulgusunu anlamlandırmak için bazı sorulara yanıt vermeye çalışırlar ve genellikle işe belirli bir deneyde ne olduğu ile başlarlar. Ne sorusuna yanıtın verilmesi araştırma sonuçlarının tam olarak betimlenmesini gerektirir. Ne sorusuna yeterli ve uygun bir yanıtın bulunmasının ardından, bilim insanları nasıl ve neden bu sonuçların elde edildiğini anlamaya çalışırlar. Bu soruları yanıtlamak için de söz konusu sonuçlara yol açmış olabilecek olası mekanizmaları incelerler. İşte kuramlar, bu nasıl ve neden sorularına yanıt sağlarlar. Kuramlar, gözlenen davranışsal sonuçlardan sorumlu süreç ya da mekanizmaları betimlerler. Öğrenme mekanizmalarını altta yatan ilgili nörobiyolojik süreçler bağlamında karakterize edebiliriz. Ya da, hipotetik bir takım kurulum veya mekanizmaları işe koşan bir öğrenme modeli ya da kuramı yaratabiliriz. Burada betimlenecek olan yaklaşımlar işte bu ikinci tip, yani nörobiyolojik olmaktan çok, psikolojik olan kurulumlardır ve bağıntılama, dikkat ve beklenmedik olma gibi kavramlarla ifade edilmektedirler. İçinde psikolojik kavramların yer alıyor olması, kuramı biyolojik kuramlardan daha zayıf yapmaz. Örneğin yer çekimi kavramı hipotetik bir yapıdır. Yerçekimini doğrudan gözleyemeyiz, aslında tüm gözleyebildiğimiz yerçekiminden kaynaklanan olaylardır (nesnelerin bırakıldığında yere düşmesi gibi). Yine de, yerçekimi dakik, niceliksel terimlerle betimlenebilir. Burada betimlenecek kuramlar da aynı şekilde dakik ve niceliksel yapılardır. Kuramlar Nasıl ve neden sorularına yanıtlar sağlarken, aynı zamanda çeşitli araştırma bulgularını organize etmemize, bunları özet hale getirmemize ve gelecekteki araştırmalara yol açılmasına da yardım ederler. Örneğin, yerçekimi kavramı, çok sayıda yere düşen nesnenin davranışını tek bir eşitlik ile karakterize etmemize ve gelecekte nesnenin yerçekimi ile ilgili davranışının ne olacağına ilişkin yordamalarda bulunmamıza yardım eder. Benzer şekilde, öğrenme kuramları, çok sayıdaki araştırma bulgusunu birkaç genel ilke ile özetlememize, deneysel 2

doğrulamayı gerektiren dakik bir takım yordamalar yaparak da gelecek araştırmalara yol açmamıza yardım ederler. Evre I Evre II Test Deneysel Grup A US (A+B) US B Kontrol Grubu (A+B) US B ŞEKİL 6.1 Bloklama deney deseni. Birinci evrede deneysel grupta, A uyarıcısı US ile bir asimptota kadar koşullanır. Sonra, ikinci evrede, hem deneysel grup hem de kontrol grubunda A ve B uyarıcıları US ile koşullanır. Son evrede, gruplar B uyarıcısı ile test edilirler. Rescorla-Wagner Modeli Yukarıda değinildiği gibi, bloklama etkisinin keşfi öğrenmenin neliğini açıklamaya yönelik kuramsal çabalarda ciddi bir hareketlenmeye neden olmuştur. Temel bloklama deneyinde (Şekil 6.1) deneysel gruptaki deneklere önce US ile eşlenmiş bir CS (örneğin,cs A: bir ışık) sunulur. Işığa koşullanma gerçekleştikten sonra, yeni bir CS (örneğin, CS B: bir ses) ışığa eklenir ve ışık/ses bileşeni US ile eşlenir. Elde edilen bu bileşik (compound) uyarıcıya verilen koşullu tepkiler belirli bir öğrenme asimptotuna ulaşıncaya kadar koşullama denemelerine devam edilir. Birinci evre dışında, kontrol grubu denekleri aynı işlemlere tabi tutulurlar (bkz. Şekil 1). Ardından sonradan eklenen CS B ile koşullu tepkiler ölçülür. Kamin e (1969) göre, eğer önceden koşullanmış olan ışığın varlığı, sonradan eklenen sesin koşullanmasını engellerse, bloklama gerçekleşmiş demektir. Kamin in klasik deneyine ilişkin bulgular, farklı davranış sistemlerinin incelendiği çok sayıdaki çalışma ile desteklenmiştir. Örneğin, cinsel davranış sisteminde bloklama etkisinin incelendiği bir çalışmada (Köksal, Domjan ve Weisman, 1994) erkek Japon bıldırcını (Coturnix coturnix japonica) önce US ile eşlenmiş bir CS 1 (görsel/ işitsel bir uyarıcı) almışlardır. Görsel/ işitsel uyarıcıya koşullanma gerçekleştikten sonra, bir CS 2 (bir tahta blok, bir kumaş model ya da taksidermik dişi baş-boynu yerleştirilmiş bir kumaş model), CS 1 e eklenmiş ve CS 1/CS 2 bileşiği US ile eşlenmiştir. Çalışmada, önceden koşullanmış olan CS 1 in varlığı, sonradan eklenen CS 2 nin koşullanmasını engellemiş, bloklama gerçekleşmiştir. Önceden koşullanmış olan CS 1 in varlığı, eklenen CS 2 nin edinimini neden bloklamaktadır? Bloklama etkisini orijinal olarak tanımlayan araştırmacı olarak 3

Kamin (1969), söz konusu görüngüye açıklık getirmek üzere, öğrenmenin gerçekleşmesinde US in etkili olabilmesi için beklenmedik (surprising) olması gerektiği fikrini öne sürmüştür. Buna göre, eğer US zaten daha önceden koşullanmış bir uyarıcı tarafından sinyalleniyorsa, eklenen sinyal, bir sürpriz yaşantısı yaratmayacak ve bağıntının kurulması için gereken zihinsel çabayı da uyarmayacaktır. Beklendik olaylar organizmanın zaten öğrenmiş olduğu durumlardır. Bu bakımdan, beklendik olaylar yeni öğrenmeye yol açacak süreçleri aktive etmeyecektir. Söz konusu olayların etkili olabilmesi için, US in mutlaka beklenmedik ya da sürpriz yaratıcı olması gereklidir. Bir koşulsuz uyarıcının etkililiğinin onun ne kadar beklenmedik olduğu tarafından belirlendiği görüşü Rescorla-Wagner modelinin temelini oluşturmaktadır (Rescorla ve Wagner, 1972; Wagner ve Rescorla, 1972). Modelin kullanımı ile, US in beklenmedikliği kavramı oldukça çeşitli koşullama görüngülerine doğru genişletilmiştir. İlk formüle edilişini izleyen on yıl içerisinde klasik koşullama araştırmalarına egemen olan Rescorla-Wagner modeli, bugün psikolojinin değişik alanlarında etkisini sürdürmektedir. Bir şeyin sürpriz yaratıcı olması ne anlama gelmektedir? Bir koşulsuz uyarıcının beklenmedik liğini nasıl ölçebiliriz? Tanımı gereği, bir olay beklendiğinden farklı ise, sürpriz yaratıcıdır. Örneğin, mezuniyet hediyesi olarak küçük bir şey beklerken, hediye olarak son model bir spor araba alırsanız oldukça şaşırırsınız. Bu beklenmedik büyüklükte bir US demektir. Aynı şekilde, hediye olarak bir araba beklerken, bir kutu şekerleme alırsanız, bunu da sürpriz yaratıcı bulursunuz. Bu da beklenmedik küçüklükte bir US demektir. Rescorla-Wagner modeline göre, alınan beklenmedik bir şekilde büyük bir US, bağıntısal değeri arttırır ve uyandırıcı (excitatory) koşullamanın da temelini oluşturur. Öte yandan, alınan beklenmedik bir şekilde küçük bir US ise, bağıntının değerini azaltır ve bu da ketleyici (inhibitory) koşullamanın temelini oluşturur. Rescorla ve Wagner, US in şaşırtıcılığının -dolayısıyla da, etkililiğinin, US in bireyin beklentisinden ne kadar farklı olduğu tarafından belirlendiğini varsaymaktadır. Ayrıca, Rescorla ve Wagner, US e ilişkin beklentinin de, US den önce gelen tüm uyarıcıların koşullu ya da bağıntısal nitelikleriyle ilgili olduğunu bir ön-kabul olarak almaktadır. Buna göre, güçlü bir koşullu tepkide bulunma yüksek bir US beklentisini; zayıf bir koşullu tepkide bulunma da düşük bir US beklentisini göstermektedir. Bu görüşler, (1) λ (lambda), kullanılan US ile gerçekleşecek olası bir öğrenme asimptotunu; (2) V de US den önce gelen uyarıcıların bağıntısal değerini temsil edecek biçimde matematiksel olarak ifade edilebilir. Bu durumda US in beklenmedikliği (λ - V) olacaktır. Rescorla-Wagner modeline göre, belirli bir denemedeki öğrenmenin miktarı (λ - V) ye diğer bir deyişle, beklenmedikliğe orantısaldır. Öğrenmenin başlarında (λ - V) değeri büyüktür; çünkü, başlangıçta V (US den önce gelen uyarıcıların bağıntısal değeri) sıfıra yakındır. Bu bakımdan, bağıntısal güçlenmede artış en fazla koşullama denemelerinin başlarında gözlenir. 4

US den önce gelen ipuçlarının bağıntısal değeri arttıkça, (λ - V) küçülür ve daha fazla öğrenme olmamaya başlar. O halde, belirli bir koşullama denemesindeki öğrenme, bir uyarıcının bağıntısal değerindeki değişmedir. Bu değişme, ΔV ile gösterilebilir. Bu simgeler kullanılarak, öğrenme ile US in şaşırtıcılığı arasındaki lişki şu şekilde ifade edilebilir: ΔV = k (λ V) Bu eşitlikte, k, CS ve US in belirginliği (salience) ile ilgili bir sabittir. Eşitlik Rescorla-Wagner modelinin ana ifadesidir. MODELİN BLOKLAMA ETKİSİNE UYGULANMASI Rescorla-Wagner modelindeki temel fikirler bloklama etkisini açık bir biçimde yordayabilmektedir. Modelin uygulanmasında, US beklentilerinin, koşullama denemesi süresince organizma için mevcut olan tüm ipuçları göz önününde bulundurularak oluştuğunun akıldan çıkartılmaması gerekir. Şekil 1 de görülebileceği gibi, bloklama deseni, öncelikle, A uyarıcısının kapsamlı bir biçimde koşullanmasını içermektedir. Böylece, organizma ne zaman A uyarıcısı ile karşılaşsa, US in geleceğine ilişkin mükemmel bir beklenti geliştirir. Bu bakımdan, birinci evrenin sonunda, V A, öğrenme asimptotuna eşitlenir (yani, V A = λ olur). İkinci evrede, B uyarıcısı A uyarıcısı ile birlikte sunulmaktadır ve bu iki CS de, US tarafından izlenmektedir. Rescorla-Wagner modeline Evre I Evre II Test Grup Grubu Deneysel Kontrol US US CS1 CS2 CS1 + CS2 US CS1, CS2 CS1 + CS2 US CS1, CS2 ŞEKİL 6.2 Aşırı beklenti (overexpectation) çalışmasına ilişkin desen. Birinci evrede denekler CS 1 ve CS 2 uyarıcılarını alırlar, her biri ayrı ayrı US (bir parça yiyecek) ile eşlenirler. Birinci evre, CS 1 ve CS 2 uyarıcıları bir koşullanma asimptotuna ulaşıncaya kadar sürdürülür. İkinci evrede, CS 1 ve CS 2 uyarıcıları birlikte sunulur, yiyecek US ine yönelik bir aşırı beklenti durumu ortaya çıkar. Bunun bir sonucu olarak, ikinci evrede CS 1 ve CS 2 nin bağıntısal değerleri azalır. göre, ikinci evrede B uyarıcısına herhangi bir koşullama gerçekleşmez; çünkü, US, A uyarıcısı tarafından mükemmel bir biçimde yordanmaktadır (yani, (λ V A + B) = 0). 5

Kontrol grubu ikinci aşamada, deneysel grup ile aynı yordamı almaktadır, ancak kontrol grubu üyeleri için A, US hakkında herhangi bir beklentiye yol açmamaktadır. Bu bakımdan, US kontrol grubu için beklenmediktir ve yeni bir öğrenmeye neden olur. RESCORLA-WAGNER MODELİNİN ÖNEMİ Rescorla-Wagner modeli klasik koşullamaya ilişkin koşullu davranışın kazanılması ve bloklama etkisi gibi ana durumlarla bir tutarlılık içindedir. Öte yandan, modelin önemi en fazla yaptığı bazı alışılmadık yordamalarından gelmektedir. Örneğin, model, belirli bazı durumlarda, uyarıcıların koşullu niteliklerinin, US ile eşlenmeye devam edilmesine karşın, azalacağını yordamaktadır. Bu nasıl olabilir? İki uyarıcı ayrı ayrı talim edildikten sonra, eğer bir koşullama denemesinde birlikte sunulurlarsa, uyarıcıların bağıntısal değerlerini kaybedecekleri yordanmaktadır. Böyle bir deney Şekil 2 de gösterilmektedir. Şekil 6.2 de gösterilen deney iki-evreli bir deneydir. Deneyin birinci evresinde, CS 1 ve CS 2 uyarıcıları aynı US ile (örneğin bir parça yiyecek) ayrı denemelerde eşlenir. Bu sürece CS 1 ve CS 2 tümüyle koşullanana, -diğer bir deyişle, her iki uyarıcı da US i mükemmel bir biçimde yordayana ya da V CS1 = V CS2 = λ eşitliği gerçekleşinceye kadar devam edilir. Daha sonra, ikinci evreye geçilir. İkinci evrede, CS 1 ve CS 2 uyarıcıları birlikte ve eş-zamanlı olarak sunulur ve bu uyarıcı bileşimini yine bir parça yiyecek US i izler. Buradaki soru, ikinci evredeki talime bağlı olarak, CS 1 ve CS 2 uyarıcılarının koşullanma niteliklerine ne olacağına ilişkindir. Birinci evrede kullanılan aynı US, ikinci evrede kullanılmaya devam edilmiştir. Birinci evreden, ikinci evreye US in değişmediği göz önünde bulundurularak, CS 1 ve CS 2 nin koşullanma niteliklerinin de ikinci evrede aynı kalacağı düşünülebilir. Bu sezgisel düşüncenin tersine, Rescorla-Wagner modeli, CS 1 ve CS 2 uyarıcılarının koşullu niteliklerinin ikinci evrede azalacağını yordamaktadır. Evre 1 deki talimin bir sonucu olarak, CS 1 ve CS 2 uyarıcılarının her ikisi birden yiyecek parçası US ini yordar hale gelmiştir (V CS1 = λ; V CS2 = λ). Evre 2 de CS 1 ve CS 2 ilk defa birlikte sunulduklarında, her bir uyarıcıya ilişkin beklentinin birbirine eklendiği varsayılır, dolayısıyla US olarak bir yerine, iki yiyecek parçası beklenir (V CS1 + CS2 = V CS1 + V CS2 = 2λ). Bu bir aşırı beklenti (overexpectation) durumunu ifade etmektedir, 6

A+ Denemeleri AB- Denemeleri A Uyarıcısı B Uyarıcısı US Zaman ŞEKİL 6.3 Standart koşullu ketleme yordamı. A + denemelerinde, A, US ile eşlenir. AB - denemelerinde ise, B uyarıcısı, A uyarıcısı ile birlikte sunulur; US verilmez. Yordam, B uyarıcısına koşullu ketleyici özellikler kazandırması açısından etkilidir. çünkü US hala bir parça yiyecektir. Bu bakımdan, ne beklendiği (iki parça) ile ne alındığı (bir parça) arasında bir çelişki söz konusudur. İkinci evrenin başında denekler US i şaşırtıcı biçimde küçük bulacaktır. Dolayısıyla, denekler, ikinci evrede ne aldıkları ile ikinci evrenin başlangıcındaki beklentilerini bir dengeye getirmek için, CS 1 ve CS 2 uyarıcıları temelinde oluşturdukları beklentilerini azaltmak durumundadırlar. Böylece de, aynı US in kullanılmaya devam edilmesine karşın, CS 1 ve CS 2 uyarıcılarının bağıntısal değerlerini yitirecekleri yordanabilir. Buna göre, bağıntısal değerin yitimi, CS 1 ve CS 2 uyarıcıları temelinde gerçekleşen beklentilerin toplamı bir parça yiyecek olana kadar devam edecektir. Böyle bir yordamda, CS 1 ve CS 2 uyarıcılarına verilen koşullu tepkilerin yitirileceğine ilişkin kestirme pek akla yatkın bir tahmin gibi görünmemekle beraber, söz konusu durum çok sayıdaki görgül çalışma ile doğrulanmıştır (Khallad ve Moore, 1996; Kremer, 1978; Lattal ve Nakajima, 1998; Rescorla, 1999). KOŞULLU KETLEME Koşullu ketlemenin gelişmesini Rescorla-Wagner modeli nasıl açıklayabilir? Örneğin, standart ketleme koşullaması yordamını alalım (Şekil 6.3). Bu yordam iki tip denemeden oluşmaktadır: US in verildiği denemeler (pekiştirilen denemeler) ve US in verilmediği denemeler (pekiştirilmeyen denemeler). Pekiştirilen denemelerde, bir koşullu uyandırıcı uyarıcı (CS + ) sunulur. Pekiştirilmeyen denemelerde ise, CS +, koşullu ketleyici uyarıcı CS - ile birlikte sunulur. Rescorla-Wagner modelini koşullu ketleme yordamına uygula 7

yabilmek için, pekiştirilen ve pekiştirilmeyen denemeler ayrı ayrı ele alınmalıdır. Pekiştirilen denemelerde US in doğru bir biçimde geleceğini kestirebilmek için, CS + ın uyandırıcı özellik kazanması gerekir. Böylesi bir koşullu uyarılmanın (conditioned excitation) gelişimi Şekil 6.4 ün sol panelinde görülebilir. Uyandırıcı koşullama pozitif bağıntısal değerin edinimine ilişkindir ve organizmanın pekiştirilen denemelerde US i mükemmel olarak yordamasıyla bu değer azalır 9

. Şimdi de pekiştirilmeyen denemelerde ne olduğuna bakalım. Bu denemelerde, CS + ve CS - ın her ikisi de gerçekleşmektedir. CS + pekiştirilen denemelerde sunulduğu için, organizma, ne zaman CS + gelse, o zaman US i bekleyecektir; çünkü, CS + koşullu uyandırıcı özellikler kazanmış bulunmaktadır. Organizma US i, pekiştirilmeyen denemelerde dahi, bekleyecektir. Fakat US pekiştirilmeyen denemelerde gelmemektedir. O halde, bu bir aşırı beklenti durumudur ve Şekil 2 de sunulan örneğin bir benzeridir. Pekiştirilmeyen denemelerde US in yokluğunu doğru bir biçimde kestirmek için, CS + ve CS - ın bağıntısal değerlerinin toplamının sıfıra eşit olması gereklidir (sıfır USyok ile temsil edilen değerdir). Bu nasıl olabilir? CS + ın pozitif bağıntısal değeri göz önünde bulundurularak, pekiştirmenin olmadığı denemelerde US e ilişkin net sıfır beklentisinin + Koşullu ketleme CS + CS + Sönme Bağıntısal değer 0 _ Net [CS +, CS - ] CS - CS - [CS + ] US [CS +, CS - ] USyok [CS + ] USyok [CS - ] USyok Denemeler Denemeler ŞEKİL 6.4 Koşullu ketleme (sol panel) ve sönme (sağ panel) boyunca CS + ve CS - ın yordanan bağıntısal değerleri. Koşullu ketleme talimi süresince, CS + tek başına sunulur ve onu bir US izler; buna karşılık, CS +, CS - ile birlikte sunulduğunda US verilmez. CS + ve CS - ın net bağıntısal değeri, herbir uyarıcının bağıntısal değerinin toplamına eşittir. Sönme boyunca, koşullu uyarıcı tek başına sunulur ve US hiç bir zaman verilmez. gerçekleştirilmesinin tek yolu, CS - ın bağlantısal değerini negatif yapmaktır. Bu bakımdan, Rescorla-Wagner modeli koşullu ketlemeyi CS - ın negatif bağıntısal değer edindiği varsayımı ile açıklamaktadır (bkz. Şekil 6.4). UYARILMA VE KETLEMENIN SÖNMESI Bir sönme yordamında, koşullu uyarıcı tekrarlar boyunca US verilmeksizin sunulur. O halde şimdi Rescorla-Wagner modelinin sönmeye ilişkin 11

yordamalarını bir gözden geçirelim. Söz konusu yordamalar Şekil 6.4 ün sağ panelinde gösterilmektedir. Sönmede CS + ilk defa US olmaksızın sunulduğunda, bir US aşırı beklentisi olacaktır. CS + ın tek başına sunulmaya devam edilmesiyle, CS + tarafından ortaya çıkartılan beklenti, US in yokluğu ile yavaş yavaş bir dengeye doğru gidecektir; bu da CS + ın bağıntısal değerinin dereceli olarak sıfıra doğru azalması ile olacaktır. Rescorla-Wagner modeli koşullu ketlemenin sönmesi için de benzer bir senaryo önermektedir. Sönmenin başlangıcında, CS - ın bağıntısal değeri negatiftir. Bu, US e ilişkin yetersiz-beklentinin (underexpectation) yaratılması olarak düşünülebilir; sönme denemelerinde, organizma, sıfır 12

13

US den daha azını beklemektedir. Beklentileri, US in yokluğu ile dengelemek için, CS - ın negatif bağıntısal değeri giderek kaybolur ve CS - sıfır bağıntısal değer ile sonlanır. RESCORLA-WAGNER MODELİYLE İLGİLİ PROBLEMLER Rescorla-Wagner modeli çok sayıda araştırma projesinin geliştirilmesine ve klasik koşullamada bir çok yeni görüngünün keşfine yol açmıştır (bkz. Siegel ve Allan, 1996). Öte yandan model, ilk önerildiği 1972 yılından bu güne bazı güçlüklerle karşılaşmıştır (Miller, Barnet ve Grahame, 1995). Modelle ilgili ilk güçlükler, koşullu ketlemenin sönmesine ilişkin analizinin yanlışlığı ile kendisini göstermiştir. Yukarıda da değinildiği gibi, Rescorla- Wagner modeli bir koşullu ketleyicinin (CS - ) tekrarlayan bir biçimde tek başına sunulmasının koşullu ketlenmenin yitirilmesine yol açacağını yordamaktadır. Ancak bu görgül olarak doğrulanamamıştır (Witcher ve Ayres, 1984; Zimmer- Hart ve Rescorla, 1974). Hatta, bazı araştırmacılar bir CS - ın tekrarlayan biçimde pekiştirilmeden sunulmasının, CS - ın koşullu ketleyiciliğini arttırdığını bulmuşlardır (DeVito ve Fowler, 1987; Hallam, Grahame, Harris ve Miller, 1992). Gerçekten de, bir CS - ın koşullu ketleyiciliğinin azaltılması için etkili bir yordam, CS - ın -hangi şekilde olursa olsun-, sunumunu içermemelidir. Daha ziyade, söz konusu yordam ketleyici talimler süresince CS - ile sunulan CS + ın uyandırıcılığının azaltılmasına ilişkin olmalıdır (Best, Dunn, Batson, Meachum ve Nash, 1985; Lysle ve Fowler, 1985). Diğer bir deyişle, yordam, koşullu ketleme için sahneyi hazırlayan CS + ın beklenti yaratıcı niteliğinin ortadan kaldırılmasını içermelidir. Rescorla-Wagner modelindeki bir başka problem de modelin sönmeye yaklaşımı ile ilgilidir. Model, sönmeyi edinimin tersi ya da öğrenmenin geriye çevirilmesi (unlearning) biçiminde görmektedir. Diğer bir deyişle, sönmeyi bir CS in bağıntısal değerinin sıfıra geri çevirilmesi olarak değerlendirmektedir. Oysa, çok sayıda görgül çalışmanın da gösterdiği gibi, sönme basitçe öğrenmenin tersi olarak ele alınamaz. Daha ziyade, sönme CS ve US arasındaki yeni bir ilişkinin, diğer bir deyişle, US in artık CS i izlemeyeceğinin öğrenilmesine ilişkindir (Domjan, 2000 ve 2005). Rescorla-Wagner modeli ile uyumlu olmayan bir başka bulgu da, belirli bazı durumlarda aynı CS in hem uyandırıcı ve hem de ketleyici özelliklere sahip olabileceğine ilişkindir (Barnet ve Miller, 1996; Matzel, Gladstein ve Miller, 1988; McNish, Betts, Brandon ve Wagner, 1997; Robbins, 1990; Tait ve Saladin, 1986; Williams ve Overmier, 1988). Rescorla-Wagner modeli koşullu uyarıcıların sadece bir bağıntısal değere sahip olmasına izin vermektedir. Bu değer de, ya uyandırıcı, ya da ketleyici olacaktır; ikisi birden değil. 15

Diğer Klasik Koşullama Modelleri Kapsamlı bir klasik koşullama kuramının formüle edilmesi oldukça güçtür. Klasik koşullamanın bir yüzyıldan fazla zamandır çalışıldığı göz önünde bulundurulursa, önerilecek olan kuramın ne kadar çok ve çeşitli araştırma bulgusuna açıklama getirmek durumunda olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu gün için bu hedefi gerçekleştirme başarısına sahip bir kuramsal yaklaşım henüz bulunmamakla beraber, klasik koşullamaya ilişkin yeni ve ilginç fikirler önerilmeye ve sınanmaya devam edilmektedir. Bu yaklaşımların bir kısmı Rescorla-Wagner modeli ile uyumlu iken, diğerleri model ile uyuşmamakta, kuramsal model tartışmaları yeni çıkış yolları bulma çabalarıyla zenginleşerek sürmektedir. KOŞULLAMAYA İLİŞKİN DİKKAT MODELLERİ Rescorla-Wagner modeline göre, bir koşullama denemesinde ne kadar öğrenildiği koşulsuz uyarıcının etkililiğine bağlıdır. Kuzey Amerikalı öğrenme kuramcıları, US etkililiğindeki değişmelere odaklanan öğrenme yaklaşımlarına ağırlık verirken; İngiliz ve Avrupalı kuramcılar ise, bloklama etkisinde olduğu gibi, CS in dikkat çekiciliğindeki değişmelere odaklanan kuramsal yaklaşımlara daha fazla ağırlık vermektedir. Genel bir kabul olması bakımından, koşullamanın gerçekleşebilmesi için, deneklerin CS e dikkat etmesi gereklidir. Gerçekten de CS e yöneltilen dikkatin kesintiye uğratıldığı yordamlarda, öğrenmenin de kesintiye uğradığı birçok çalışma ile gösterilmiştir (Mackintosh, 1975; McLaren ve Mackintosh, 2000; Pearce ve Hall, 1980). Bir uyarıcının ne kadar dikkat çekici olduğu ya da yönettiği dikkat miktarı uyarıcının belirginliği (salience) olarak adlandırılır. Belirli bir denemedeki bir CS in belirginliğini belirleyen şeyin ne olduğuna ilişkin sayıltıları açısından dikkat kuramları arasında farklılıklar söz konusudur. Örneğin, Pearce ve Hall a göre (1980), belirli bir denemede hayvanın CS e yönelteceği dikkatin miktarı, bir önceki denemede US in ne kadar sürpriz yaratıcı olduğu tarafından belirlenmektedir (ayrıca bkz. Hall, Kaye ve Pearce, 1985; McLaren ve Mackintosh, 2000). Hayvanlar, önceki denemede US sürpriz yarattı ise, çok şey öğrenecektir. Bu bakımdan, böyle bir durumda, sonraki denemede CS e daha fazla dikkat gösterecekler; böylece de CS belirginliği artmış olacaktır. Öte yandan, CS i beklenen bir US izlediyse, gelecek denemede denek CS e daha az dikkat edecektir. Dolayısıyla, beklenen bir US in, CS tarafından yönetilen dikkat miktarını azaltacağı varsayılmaktadır. Dikkat kuramlarının önemli bir özelliği, bu kuramların, belirli bir denemedeki US in sürpriz yaratıcılığının, sonraki denemelerde CS tarafından yönetilen dikkatin miktarını değiştireceğine ilişkin varsayımıdır. Örneğin, eğer 10. deneme sürpriz yaratıcı bir US ile sona erdi ise, 11. denemede CS in belirginliği artacaktır. Bu bakımdan, US in dikkat ve koşullama üzerindeki sürpriz yaratıcısı etkisi ileriye doğrudur. Oysa Rescorla-Wagner modelinde belirli bir 16

denemede US in sürpriz yaratıcılığı, aynı denemede ne öğrenildiğini belirlemektedir. Bu durum, dikkat temelli yaklaşımın, Rescorla-Wagner modeli gibi US-azaltma modellerinden (US-reduction models) olan önemli bir farkını ifade etmektedir. Belirli bir denemedeki US in sadece onu izleyen denemede ne öğrenildiğini belirlediği sayıltısı, dikkat modellerinin belirli bulguları açıklamasını sağlamaktadır (örneğin, Mackintosh, Bygrave, & Picton, 1977); ancak, yine bu sayıltı dikkate dayalı modellerin diğer bazı sonuçları açıklamasını güçleştirmektedir. Örneğin, dikkate dayalı modeller bloklama deneyinin ikinci evresinin ilk denemesinde ortaya çıkan bloklamayı açıklayamamaktadırlar (örneğin, Azorlosa ve Cicala, 1986; Balaz, Kasprow ve Miller, 1982; Dickinson, Nicholoas ve Mackintosh, 1983; Gillan ve Domjan, 1977). Dikkate dayalı modellere göre, bloklama deneyinin ikinci evresinde gözlenen bloklamanın nedeni, CS e eklenen dikkatin, US in sürpriz yaratıcılığındaki eksilmeden dolayı azalmış olmasıdır. Oysa, uyarıcı belirginliğindeki böylesi bir azalma, sadece ikinci evrenin ilk denemesinden sonra ortaya çıkabilir. Bu bakımdan, dikkate dayalı modeller, bloklama deneyinin ikinci evresinin ilk denemesinde ortaya çıkan bloklamayı açıklayamamaktadırlar. ZAMANA BAĞLI FAKTÖRLER VE KOŞULLU TEPKİDE BULUNMA Rescorla-Wagner modeli gibi, CS modifikasyon modelleri de koşullamada zaman etkilerini açıklamak üzere desenlenmemiştir. Oysa, zaman şüphesiz kritik bir faktördür. Önemli bir zamansal değişken CS-US aralığıdır (CS süresi). Genel olarak, koşullu tepkide bulunma CS-US aralığı ile ters bir ilişki içerisindedir. Belirli bir optimal CS-US aralığından daha uzun aralıkların kullanıldığı yordamlar daha az koşullu tepki ile sonuçlanır. Böylesi bir ilişki birincil olarak US ile yakından ilişkili tepkilerin bir karakteristiğidir (odaksal aramada olduğu gibi). Öte yandan, davranışlar ölçülen US den uzakta yer alıyorsa (genel arama örneğinde olduğu gibi), bu gibi yordamlarda CS ile US arasındaki daha uzun aralıklar da, yüksek oranda bir koşullu tepkide bulunmaya yol açmaktadır. Bu her iki bulgu da CS süresinin önemli olduğunu, CS süresinin ya da CS-US aralığının koşullamada önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Diğer bir zamansal değişken de denemeler arasındaki aralıktır. Genel olarak, denemelerin birbirinden uzun aralıklarla ayrıldığı yordamlarda daha fazla koşullu tepkide bulunma gözlenir. Öte yandan, tepkide bulunmada, denemeler arası aralık ve CS-US aralığı birlikte belirleyici bir rol oynarlar. Yapılan bir çok çalışma göstermektedir ki, aslında, bu iki zamansal değişkenin her birinin mutlak değerinden ziyade, bu iki değişkenin birbirine göre olan süreleri bir kritik faktördür (Gallistel ve Gibbon, 2000; Gibbon ve Balsam, 1981; Domjan, 2003). Örneğin, Holland (2000) tarafından laboratuvar sıçanları kullanılarak yapılan bir deneyde periyodik olarak bir kapta sunulan yiyecek US i beyaz gürültü olan bir CS ile sinyallenmiştir. Başlangıçta sıçanlar yiyecek kabına sadece, 17

yiyecek sunulduğu zaman yaklaşmışlar; ancak, koşullama işlemi devam ettikçe sıçanlar yiyecek kabının başına gürültü CS ini duyar duymaz gitmeye başlamışlardır. Bu bakımdan, yiyecek kabının içine burun sokma davranışı (bu bir çeşit odaksal arama davranışıdır) bir beklentiye bağlı koşullu tepki olarak işgörmüştür. Çalışmada her bir grup iki CS aralığı koşulundan (10 sn ve 20 sn) birisine tabi tutulmuş ve 6 farklı denemeler arası aralık kullanılmıştır (denemeler arası aralıklar 15sn ile 960sn arasında değişimlenmiştir). Bu durumda, her bir işlem yolu, denemeler arası aralık (I) ve CS süresi (T) arasındaki I/T oranı ile karakterize edilebilir (Holland CS süresine deneme süresi adını vermiştir). Deney sonuçlarının özetlendiği. Şekil 6.5 te, CS süresince yiyecek kabı içerisinde burunla arama yapmak için harcanan süre, denemeler arası aralık (I) ve deneme süresi (T) nin göreli değerinin bir fonksiyonu olarak T=10sn ve T=20sn grupları için gösterilmektedir. Grafikte de görülebileceği gibi, koşullu tepkide bulunma I/T oranı ile doğrudan ilişkilidir. Her bir I/T oranında 10 saniye CS alanlar, 20 saniye CS alanlarla benzer biçimde tepkide bulunmuşlardır. Neden koşullu tepkide bulunmanın bu kadar güçlü bir biçimde I/T oranı tarafından belirlendiğini açıklamak üzere çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bu konudaki ilk ortaya atılan açıklama göreli-bekleme-zamanı hipotezi dir (relative-waiting-hypothesis). Bu hipotez, şu iki farklı koşul altında, US için ne kadar beklemenin gerekli olduğuna odaklanmıştır; bunlar, (1) CS sunulduğundaki (CS bekleme zamanı) ve (2) US ten bağımsız olarak deneysel durumdaki (bağlam bekleme zamanı) koşullardır. Jenkins ve ekibi sadece CS bekleme zamanının, bağlam bekleme zamanından önemli ölçüde daha az olduğu bir durumda, CS in US in geleceği hakkında bilgi verici olabileceğini varsaymışlardır. Düşük I/T oranı ile CS bekleme zamanı, bağlam bekleme zamanına benzerdir. Bu durumda, CS, US in ne zaman geleceği hakkında çok fazla yeni bir bilgi sağlamaz, böylece çok fazla koşullu tepki de gelişmeyecektir. Bunun tersine, yüksek I/T oranı ile CS bekleme zamanı, bağlamsal bekleme zamanından çok daha kısadır. Bu da, CS i, US in ne zaman geleceği hakkında daha fazla bilgi verici hale getirecek; dolayısıyla da, ortaya çıkan koşullu tepki çok daha güçlü olacaktır. Son zamanlarda bu görüşler oran beklenti kuramı (rate expectancy theory) (Gallistel ve Gibbon, 2000) olarak adlandırılan zamansal faktörler ve koşullamaya ilişkin daha kapsamlı bir kuram bağlamında gözden geçirilmiştir. Bu kurama göre, organizmalar bir koşullama yordamına ilişkin zamansal ipuçlarını algılar ve bunu 18

40 T=10sn Yiyecek kabında geçen zaman % 30 20 10 0 1.5 3.0 6.0 12.0 24.0 48.0-10 I/T Oranı ŞEKİL 6.5 10 ya da 20 sn lik deneme süreleri (T) ve çeşitli denemeler arası aralıklar (I) ile yaratılan 1.5-48.0 arasında değişen I/T oranları ile koşullamada bir işitsel CS süresince sıçanın yiyecek kabıyla temas halinde harcadığı zaman yüzdesi. Veri CS in yer almadığı temel çizgi periyodu süresince verilen tepkilerle ilişkili olarak gösterilmektedir (Holland, 2000). hatırlarlar (denemeler arası aralık ve CS süresi gibi) ve yine bu kurama göre, koşullu tepkide bulunma bu zamansal değişkenlerin birbiriyle karşılaştırılmasını içeren bir karar sürecine bağlıdır. Orijinal olarak bu zamansal değişkenler sadece öğrenmenin davranışsal görünümlerini etkileyen performans faktörleri olarak düşünülmekteydi; ancak bu gün artık bilinmektedir ki, bu zamansal değişkenler doğrudan temel öğrenme süreçlerinin kendisiyle ilişkilidir (Holland, 2000; Lattal, 1999). KARŞILAŞTIRMA HİPOTEZİ 19

Göreli-bekleme-zamanı hipotezi ve bununla ilgili diğer kuramlar, uyandırıcı koşullama ve CS/US izlerliğinin manipüle edilmesine ilişkin belirli zamansal özelliklerin açıklanması için geliştirilmiştir. Bu kuramsal yaklaşımların önemli katkılarından birisi, koşullu tepkide bulunmanın sadece CS süresince ne olduğuna değil, aynı zamanda, genel olarak deneysel durumda ne olduğuna bağlı olduğunu vurgulamış olmalarıdır. Bu faktörlerin her ikisinin de çok sayıda öğrenme görüngüsünü etkilediği görüşü daha ayrıntılı bir biçimde Ralph Miller ve arkadaşları tarafından önerilen karşılaştırma hipotezi (comparator hypothesis) adı altında geliştirilmiştir (Dennison, Savastano ve Miller, 2001; Miller ve Matzel, 1988, 1989). Karşılaştırma hipotezi, göreli-bekleme-zamanı hipotezine benzer biçimde, koşullu tepkide bulunmanın hedef CS ve US arasındaki ilişkiye bağlı olduğunu varsaymaktadır. Aynı zamanda bu, bağlamsal ipuçları ve US arasındaki ilişkiye de bağlıdır. Talim süresince hedef CS ile birlikte bulunan diğer ipuçlarının bağıntısal değeri özellikle önemlidir. Karşılaştırma hipotezinin bir diğer özelliği, hipotezin sadece US ile uyandırıcı bağıntıların oluşmasına izin veriyor olmasıdır. Hipotez, koşullu tepkinin bir uyarılma (excitation) mı, yoksa bir ketlenme (inhibition) mi olacağının, hedef CS in uyandırıcı değerinin, talim süresince hedef CS e eşlik eden bağlamsal ipuçlarının uyandırıcı değeriyle karşılaştırıldığında ne olduğuna bağlı olduğunu varsaymaktadır. Karşılaştırma süreci (comparator process) iki kefeli bir terazideki denge durumu ile temsil edilebilir. Temsilde, hedef CS in uyandırıcı değeri ile CS talimi süresince ortamda bulunan diğer ipuçlarının uyandırıcı değeri arasında bir karşılaştırma yapılmaktadır. Eğer, CS in uyandırıcı değeri, bağlamsal ipuçlarının uyandırıcı değerini aşar ise, hedef CS e uyandırıcı tepkide bulunma yönünde denge bozulacaktır. Diğer ipuçlarının uyandırıcı değeri güçlü hale geldikçe uyandırıcı tepkide bulunmada karşılaştırma dengesi daha tarafsız hale gelecektir. Gerçekten de, bağlamsal ipuçlarına ilişkin uyarıcı değer yeterince güçlü hale gelirse, en nihayetinde, denge hedef CS e ketleyici tepkide bulunma yönünde bozulacaktır. Göreli-bekleme-zamanı hipotezinden farklı olarak, karşılaştırma hipotezi zamandan ziyade bağıntılara vurguda bulunmaktadır. Hipotez, organizmaların koşullama boyunca üç bağıntıyı öğrendiklerini varsayar. Bunlar Şekil 6.6 da gösterilmektedir. İlk öğrenilen bağıntı, hedef CS (X) ve US arasındadır (Şekil 6.6 daki 1 numaralı bağlantı); ikinci bağıntı (2 numaralı bağlantı) hedef CS (X) ve karşılaştırma yapılan bağlamsal ipuçları (comparator contextual cues) arasındadır ve son olarak karşılaştırma yapılan uyarıcılar ve US arasında (3 numaralı bağlantı) bir bağıntı söz konusudur. Tüm bu bağlantıların yerine konulmasıyla, CS in sunumu, 1 numaralı bağlantı aracılığıyla doğrudan ve 2 ve 3 numaralı bağlantılar aracılığıyla da dolaylı olarak US temsilini etkin hale getirir. Doğrudan ve dolaylı aktivasyonlar arasındaki karşılaştırma, ortaya çıkacak uyandırıcı ve ketleyici tepkide bulunmanın derecesini belirler. Önemli bir nokta karşılaştırma hipotezinin, bu bağıntıların nasıl kurulduğu hakkında herhangi bir varsayımda bulunmamasıdır. Bundan ziyade karşılaştırma hipotezi CS-US ve bağlam-us bağıntılarının nasıl hedef CS e tepkide bulunmayı belirlediğini betimlemektedir. Bu yüzden, US-modifikasyon ve dikkat modellerinden farklı olarak, karşılaştırma hipotezi bir öğrenme kuramından ziyade bir performans kuramıdır. Karşılaştırma hipotezine göre, CS-US ve bağlam-us arasındaki bağıntıların karşılaştırılması, koşullu tepkinin test edildiği anda yapılır. Bu varsayımın bir sonucu olarak karşılaştırma hipotezi alışılmadık bir yordamada bulunmaktadır. Bu yordamaya göre, bir hedef CS inin talimini izleyen bağlam-us bağıntıları hedef CS e tepkide bulunmayı arttıracaktır. Bu yordama, bir çok çalışma tarafından doğrulanmıştır (örneğin, Blaisdell, Gunther ve Miller, 1999). US modifikasyonu ve dikkate dayalı öğrenme kuramları bu sonuçları açıklayamamaktadırlar. Karşılaştırma hipotezi, koşullu ketleme çalışmalarında da test edilmiştir. Hipotez, ketleyici tepkide bulunmanın, hedef CS ile US arasındaki bağıntının, bağlamsal ipuçları ile US arasındaki bağıntıdan daha zayıf olduğu durumlardan kaynaklandığını iddia etmektedir. Bu durumda, bağlamsal ipuçları ketleyici koşullama için uyandırıcı bağlam sağlayan uyarıcılardır. İlginç olarak, hipotez ketleyici koşullamayı izleyen bu koşullu uyandırıcı uyarıcıların sönmesinin ketleyici tepkide bulunmayı azaltacağını 20

yordamaktadır. Bu bakımdan, karşılaştırma hipotezi, koşullu ketlemenin sönmesini CS - ın tek başına sunulması yoluyla değil; fakat ketleyici koşullama bağlamı için uyandırıcı Hedef CS X in sunumu Hedef CS - US bağıntısı 1 Doğrudan US temsili Bileşik bağıntı içerisindeki hedef CS - 2 Karşılaştırma CS e tepki comparator uyarıcısı Comparator uyarıcı temsili 3 Comparator uyarıcısı -US bağıntısı Dolaylı US temsili ŞEKİL 6.6 Karşılaştırma Hipotezi ne ilişkin bağıntısal yapılanma. Hedef CS, X ile gösterilmiştir. Uyandırıcı bağıntılar: Doğrudan hedef tarafından (1 numaralı bağlantı) ya da dolaylı olarak (2 ve 3 numaralı bağlantılar) (Freidman, Blaisdell, Escobar ve Miller, 1998). bir bağlam sağlayan CS + ipuçlarının söndürülmesi ile başarılabileceğini yordaması açısından benzersizdir. Önceki kısımlarda da değinildiği gibi, koşullu ketlemenin sönmesine ilişkin bu alışılmadık yordama doğrulanmıştır (Best, Dun ve diğerleri, 1985). Karşılaştırma hipotezinin, talim sonrasında bağlamsal ve diğer karşılaştırma ipuçlarının söneceğini doğru bir şekilde yordamasına rağmen, bunun tersi görgül verilerle desteklenememiştir. Örneğin, model, talim sonrasında bağlamsal ipuçlarının uyandırıcı değerlerinin arttırılmasının (Şekil 6.6 daki 3 numaralı bağlantı) hedef CS e koşullu tepkide bulunmayı azaltacağını yordamaktadır. Fakat, bu yordama, her seferinde doğrulanamamıştır (örneğin, Robbins, 1988). Ayrıca, bu negatif bulgular tümüyle beklenmedik de değildir; çünkü, bağlamsal ipuçlarının uyandırıcı değerinin artması hedef uyarıcı ve comparator arasındaki bağıntıya zayıflatabilir (Şekil 6 daki 2 numaralı bağlantı) (Denniston ve arkadaşları, 2001). Karşılaştırma hipotezi koşullu tepkide bulunma üzerindeki bazı önemli bağlamsal sınırlamaları ortaya koymuştur. Hipotezin önemli katkılarından birisi, koşullu tepkide bulunmada gözlenen farklılıkların öğrenmedeki farklılıklardan ziyade, performanstaki farklılıkları yansıtacağını vurgulamış olmasıdır. Gerçekten de, hipotez, bloklama etkisi gibi, oldukça iyi tanımlanmış bir görüngüyü dahi, öğrenmeden ziyade, performanstaki bir başarısızlığın sonucu olarak görmektedir. Örneğin, hipotez, bloklayıcı bir uyarıcının koşullama sonrasında sönmesinin bloklanan CS e koşullu tepkide bulunmayı arttıracağını yordamaktadır. Son zamanlarda yapılan çalışmalar bu alışılmadık yordamayı da doğrulamışlardır (Blaisdell ve diğerleri, 1999). Buraya kadar elde edilen başarıların ışığı altında diğer öğrenme kuramları da tepkide bulunmaya ilişkin koşullama sonrası modülasyonlara daha başarılı biçimde yaklaşacaklardır. Örneğin, Gallistel ve Gibbon (2000) tarafından geliştirilen oran beklentisi kuramı bir aday kuram olarak yükselmektedir. 21

Özet Buraya kadar olan kısımlarda değinilen her yeni model klasik koşullamanın farklı bir yanına ağırlık vermektedir. Göreli-bekleme-zamanı hipotezi, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların zamansal dağılımı gibi dar bir alana odaklanmıştır. Buna karşın, onun izleyicisi olan oran beklentisi yaklaşımı çok daha kapsamlı görünmektedir. Karşılaştırma hipotezi de oldukça iddialı bir yaklaşım olarak görünmekle beraber, kuram, öğrenmeden ziyade bir performans kuramıdır ve hipotez, bağıntların nasıl kurulduğu hakkında herhangi bir açıklama sağlamamaktadır. Dikkate dayalı modeller, Rescorla-Wagner modeli ile benzer bir görüngü alanına odaklanmaktadır. Fakat bunlar da Rescorla-Wagner modeliyle benzer problemleri bünyelerinde barındırmaktadırlar. Tüm bu modeller, daha önce gözardı edilen klasik koşullamaya ilişkin özelliklere dikkatimizi çekmeleri açısından önemlidir. Öte yandan, bu güne kadar, bu kuramların hiç birisi klasik koşullama çalışmaları üzerinde Rescorla-Wagner modeli kadar yaygın bir etkiye sahip olamamıştır. Önerilen Okumalar GALLISTEL, C. R., & GIBBON, J. (2000). Time, rate, and conditioning. Psychological Review, 107, 289-344. MACKINTOSH, N. J. (1975). A theory of attention: Variations in the associability of stimuli with reinforcement. Psychological Review, 82, 276-298. MCLAREN, 1. P. L., & MACKINTOSH, N. J. (2000). An elemental model of associative learning: I. Latent inhibition and perceptual learning. Animal Learning & Behavior, 28, 211-246. MILLER, R. R., & MATZEL, L. D. (1988). The comparator hypothesis: A response rule for the expression of associations. In G. H. Bower Academic Press. (Ed.), The psychology of learning and motivation (pp. 51-92). Orlando, FL: MILLER, R. R., BARNET, R. C., & GRAHAME, N. J. (1995). Assessment of the Rescorla-Wagner model. Psychological Bulletin, 117,363-386. PEARCE, J. M., & HALL, G. (1980). A model for Pavlovian learning: Variations in the effectiveness of conditioned but not of unconditioned stimuli. Psychological Review, 87, 532-552. RESCORLA, R. A, & WAGNER, A R. (1972). A theory of pavlovian conditioning: variations in the effectiveness of reinforcement and nonreinforcement. In A H. Black & W. F. Prokasy (Eds.), Classical conditioning II: Current research and theory (pp. 64-99). New York: Appleton-Century-Crofts. Teknik Terimler Karşılaştırma hipotezi I/T oranı Göreli-bekleme-zamanı hipotezi Belirginlik 22