DOSYA. Küresel Krizin PIIGS (Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya) Ülkeleri ile Türkiye nin Makroekonomik Değişkenlerine Yansımaları 1



Benzer belgeler
DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

Ekonomik Rapor 2011 I. MAKRO BÜYÜKLÜKLER AÇISINDAN DÜNYA EKONOMİSİNE GENEL BAKIŞ 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

2010 OCAK HAZİRAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş YILI İKİNCİ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

Ekonomi Bülteni. 22 Haziran 2015, Sayı: 16. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

NUROLBANK 2011 YILI ÜÇÜNCÜ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI Ekonomik ve Mali Politikalar Başkanlığı

7.26% 9.9% 10.8% 10.8% % Mart 18 Şubat 18 Mart 18 Nisan 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

Kıvanç Duru 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Programı Değerlendirmesi

Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK


2010 ŞUBAT AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

2017 AĞUSTOS FİNANSAL TREND RAPORU

Ekonomi Bülteni. 21 Kasım 2016, Sayı: 45. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Ekonomi Bülteni. 14 Aralık 2015, Sayı: 39. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

GÜNLÜK BÜLTEN 04 Nisan 2014

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

Büyüme Değerlendirmesi : Çeyrek

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Ekonomi Bülteni. 19 Aralık 2016, Sayı: 49. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

Ekonomi Bülteni. 22 Mayıs 2017, Sayı: 21. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

Dünya Ekonomisi. Bülteni. İstanbul Sanayi Odası Araştırma Şubesi. Ekim Dünya Ekonomisine Küresel Bakış 1

7.36% 7.0% 15.8% 9.6% % Haziran 18 Mayıs 18 Haziran 18 Temmuz 18

%7.26 Aralık

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ OCAK 2018

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

Ekonomi Bülteni. 3 Ekim 2016, Sayı: 38. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

TEKSTİL VE HAMMADDELERİ SEKTÖRÜ 2015 YILI ŞUBAT AYI İHRACAT PERFORMANSI. Genel ve Sanayi İhracatında Tekstil ve Hammaddeleri Sektörünün Payı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 NİSAN AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

5.21% 4.6% 21.6% 11.1% % Ekim 18 Eylül 18 Ekim 18 Kasım 18

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

BAKANLAR KURULU SUNUMU

Ekonomi Bülteni. 25 Nisan 2016, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

FİNANS KILAVUZ COINKILAVUZ GÜNLÜK BÜLTEN FOREXKILAVUZ HİSSEKILAVUZ. /finanskilavuz. /forexkilavuz. /hissekilavuz.

Ekonomi Bülteni. 03 Ağustos 2015, Sayı: 21. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Küresel Krizden Sonrası Reel ve Mali. Sumru Altuğ Koç Üniversitesi, CEPR ve EAF 14 Mayıs 2010

Tablo 7.1: Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri

Ekonomi Bülteni. 22 Ağustos 2016, Sayı: 33. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Mayıs. Sanayi sektörünün. Reel Kesimin Beklentileri İyileşti Tüketici Güveni Haziran da Zayıfladı. Kapasite Kullanımı Güçlenmeyi Sürdürdü

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI ESNEK EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

Ekonomi Bülteni. 26 Haziran 2017, Sayı: 26. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

1- Ekonominin Genel durumu

Ekonomi Bülteni. 5 Haziran 2017, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

TÜRKon/HED/13-39 DEĞERLENDİRME NOTU. Faks: +90 (212) TÜRKİYE EKONOMİSİ. Sanayi üretiminde kritik gerileme.

7. Orta Vadeli Öngörüler

HAFTALIK RAPOR 17 Eylül 2018

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Mart Toplantı Tarihi: 24 Şubat 2015

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

Ekonomi Bülteni. 27 Temmuz 2015, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 4 Nisan 2016, Sayı: 14. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

NUROL YATIRIM BANKASI A.Ş YILI BİRİNCİ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 27 Mart 2017, Sayı: 13. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Sayı: Mayıs PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ Toplantı Tarihi: 18 Mayıs 2010

Tekstil-Hazır Giyim Gülay Dincel TSKB Ekonomik Araştırmalar Kasım 2014

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

1-Ekonominin Genel durumu

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

2015 EKİM ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

Ekonomi Bülteni. 29 Haziran 2015, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

BASIN DUYURUSU PARA POLİTİKASI KURULU TOPLANTI ÖZETİ. Sayı: Aralık Toplantı Tarihi: 24 Kasım 2015

Transkript:

Küresel Krizin PIIGS (Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya) Ülkeleri ile Türkiye nin Makroekonomik Değişkenlerine Yansımaları 1 DOÇ. DR. BİNHAN ELİF YILMAZ İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi 1- Bu makale, yazarın Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi nin Yıl: 2013, Cilt: 24 künyeli sayısında yer alan Reflection of Global Economic Crisis on the Countries of PIIGS and Turkey s Macroeconomic Variables başlıklı makalesine dayanılarak hazırlanmıştır.

1. GİRİŞ 2007 yılında ABD de eşikaltı kredi piyasasında ilk sinyalleri görülen küresel kriz, 2008 yılının ikinci yarısından itibaren para ve sermaye piyasalarında yayılarak Avrupa da finansal ve ekonomik bir krize yol açmıştır. Başta Yunanistan olmak üzere Portekiz, İspanya, İtalya gibi birçok Avrupa Birliği ülkesine de yayılan olumsuz etkiler ülkeleri ekonomik ve siyasal açıdan iflasın eşiğine getirmiştir. Krizden etkilenen ülkelerde büyüme oranları düşmüş, istihdam daralmış, çeşitli finansal kuruluşlar önemi zararlara uğramış, devlet bazı zararları üstlenmiş, oluşan mali yük, kamu borç stoku ve bütçe açıkları üzerinde olumsuz etki bırakmıştır. Bu çalışmada küresel krizin, PIIGS ülkeleri olarak adlandırılan euro bölgesi dahilindeki beş kırılgan ekonomiye sahip olan Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya ekonomileri ile Türkiye ekonomisi makroekonomik değişkenlerine olan yansımalarının analizi yapılmaktadır. Söz konusu analiz için ülke ekonomilerinin büyüme oranı, enflasyon oranı, işsizlik oranı, cari işlemler açığının milli gelir içindeki payı gibi makroekonomik değişkenler kullanılmaktadır. 2. KRİZİN KÜRESELLEŞMESİ VE NEDENLERİ Finansal krizlerin türlerinin ortak özelliği, sürdürülemez ekonomik dengesizliklere ve finansal varlık fiyatlarında ya da döviz kurunda önemli dalgalanmalara neden olmalarıdır. Krizler, birbirlerine entegre olan ekonomileri geçmişten günümüze kadar sürekli olumsuz yönde etkilemiştir. 19. yüzyılın başlarından günümüze kadar etki dereceleri birbirinden farklı, birçok kriz yaşanmıştır. 1929 iktisadi krizi, Latin Amerika, Doğu Asya, Rusya krizleri, bu krizlerin bazılarıdır. En son 2008 krizinin içinden geçmekteyiz. Küreselleşme, kapitalizme krizlerin küresel çapta bulaşması olumsuzluğunu getirmiştir. Küreselleşen dünyada artık bulaşıcılık ticaret ilişkileri ile sınırlı değildir. Krizlerin bulaşıcılığı, finansal ilişkiler aracılığıyla gerçekleşmektedir ve çok daha yaygın ve etkili olmaktadır. ABD de, 1990 lı yılların sonundan itibaren artan konut talebi, düşük faiz oranları, krediye ulaşım kolaylığı ve esnekliği sonucunda, 2001 yılından sonra hızla büyüyen konut kredileri piyasasında, 2001 yılında toplam krediler içinde subprime kredilerin payı yüzde 8,7 iken 2006 yılında yüzde 20,1 seviyesine çıkmış, kredi hacmi ise üç kattan daha fazla artarak 600 milyar dolara ulaşmıştır (Insider Mortgage Finance, 2010). İpotek kredileri içinde değişken faizli ipotek kredilerinin oranı artarken, bu krediler içinde eşikaltı ipotek kredilerinin payı da aynı dönemde artmıştır. Artan konut talebi ve konut fiyatlarında suni artışlar, piyasada asimetrik bilgiye neden olmuş, gerek kredi kullanıcılarının gerekse kredi kuruluşlarının yanlış yönlendirilmesine yol açmıştır. Başlangıçta düşük oranlı olup, ilerleyen yıllarda yükselen faiz oranına sahip kredilerin yarattığı faiz yükü, geri ödeme kabiliyeti düşük kesimlerin temerrüde düşme olasılığını yükseltirken, faiz ve anapara ödemelerinde aksaklıklar baş göstermiştir. Kredi geri ödemelerinin kesilmesi nedeniyle menkul kıymet piyasasına fon akışı aksarken, mortgage kredisi kullandıranlar tarafından konutlar geri alınmaya başlanmıştır. Ancak, sorunlu kredi sayısındaki artış nedeniyle konut piyasasında oluşan arz fazlalığı, konut fiyatlarını düşürmüş ve konut satışları da yapılamaz hale gelince likidite sorunu ortaya çıkmıştır. Küreselleşme, kapitalizme krizlerin küresel çapta bulaşması olumsuzluğunu getirmiştir. Küreselleşen dünyada artık bulaşıcılık ticaret ilişkileri ile sınırlı değildir. Krizlerin bulaşıcılığı, finansal ilişkiler aracılığıyla gerçekleşmektedir ve çok daha yaygın ve etkili olmaktadır. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 57

Menkul kıymetlerin fiyatlarında hızlı düşüşler yaşanmaya başladığında, bunlara yatırım yapan yerli ve yabancı tüm yatırımcılar etkilenmiştir. Dolayısıyla kredi piyasasında ortaya çıkan sorunlar, sermaye piyasalarına yayılınca; ortaya çıkan belirsizlik ortamı ve güven kaybı, kredi piyasaları yanında hem sermaye piyasalarını hem de interbank piyasalarını kurutmuş, uluslararası piyasalarda faaliyet gösteren kurumların yurt içi ve dışı piyasalardan yeni fon bulmalarını zorlaştırmış, hatta imkânsız hale getirmiştir. Bu durum bankaların sermaye yeterlilik rasyoları üzerine ilave baskılar yapmış, mali yapılarını bozmuş ve iflaslara ya da başka banka birleşmelerine neden olmuştur. Söz konusu olumsuz gelişmeler, sadece Amerikan finans kurumları için değil, Avrupalı finans kurumları için de geçerli olmuştur. Sonuçta serbestleşen sermaye hareketleri, ABD nin konut kredi piyasalarında, yeni kompleks finansal ürünleri ve yeterince denetlenmeyen gölge bankacılık sistemi aracılığıyla sadece ABD de değil, Avrupa bankacılık sistemi üzerinde de baskı oluşturmuş, öte yandan uluslararası piyasalarda hakim pozisyonda olan Avrupa bankaları da bu olumsuzluktan etkilenmiş ve kriz küreselleşmiştir (Akçay, 2012). Artan belirsizlik ortamı ve güven kaybı, kredi mekanizmasının çalışmasını engellemiş, bu durum reel kesimin borçlanma imkânlarını sınırlandırırken borçlanma maliyetlerinin de önemli ölçüde artmasına neden olmuştur. Krizin en önemli olumsuz yansıması, ülke büyüme oranlarının aşağı yönlü hareketi olmuştur. IMF, küresel ekonomideki yavaşlamanın giderek derinleştiğini belirterek 2012 yılı Nisan ayından bu yana büyüme tahminlerini ikinci kez düşürmüştür. IMF, dünya ekonomisinin 2012 yılında yüzde 3,3 ile 2009 dan bu yana en düşük büyümesini kaydedeceğini öngörmüştür. Küresel büyüme tahminini Temmuz daki yüzde 3,5 seviyesinden yüzde 3,3 e çeken fon, küresel yavaşlama riskinin ciddi oranda yüksek olduğunu belirtmiştir (IMF, October 2012: 190). Ocak 2013 tarihli IMF World Economic Outlook Update e göre 2011 yılı büyüme rakamı gelişmiş ülkeler için yüzde 1,6 olarak gerçekleşirken, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalar için yüzde 6,3, 2012 yılında ise gelişmiş ülkeler için yüzde 1,3, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalar ise 5,1 olarak gerçekleşmiştir. IMF, gelişmiş ülkelerin 2013 büyüme oranını yüzde 1,4 olarak tahmin ederken, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen ekonomiler için söz konusu oranın yüzde 5,5 olacağını tahmin etmektedir. Avrupa Birliği için IMF nin 2013 büyüme tahmini Ekim 2012 den bu yana aşağı yönlü revize edilmiş ve yüzde 0,2 olarak tahmin edilmektedir (IMF, January 2013: 2). Gelişmiş ekonomiler, 2009 yılında yüzde 3,4 küçülmüştür ve krizin en fazla etkilediği ülke gruplarının başında ise Avrupa Birliği gelmektedir. Bu dönemde, euro bölgesi yüzde 4,1 küçülerek tarihinin en büyük 58

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin finans ve reel sektörlerinin yüksek entegrasyon düzeyi de ülkelerin birbirinden etkilenme seviyesini ve hızını arttırmaktadır. Nitekim 2010 yılının ikinci çeyreğinde Yunanistan da patlak veren borç krizi, kısa sürede diğer euro bölgesi ülkelerini etkileyerek, PIIGS ülkeleri olarak kısaltması yapılan, Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya da olumsuz gelişmeler ortaya çıkarmıştır. Euro ya geçiş ile birlikte harcama disiplininin bozulması, düşük faiz oranları ile borçlanma olanağı sorun olarak karşılarına çıkmıştır. 2007 krizi ile karşılaşıldığında Maastricht kriterleri sürekli olarak ihlal edilmiş ve balonların baş gösterdiği ülkeler olmuştur. Küresel kriz her ülkede farklı nedenlerden kaynaklanmaktadır. Euro bölgesinin bu beş kırılgan ülkesinde krizin nedenleri genel bir bakış açısıyla incelenebilir: daralmasını yaşamıştır. Euro bölgesi, gelişmiş ekonomiler arasında en çok küçülen ve krizden çıkışta en yavaş büyüme projeksiyonlarına sahip ekonomik blok olarak bir anda küresel krizin merkezi aktörü konumuna gelmiştir. 2010 yılından bu yana euro bölgesi sadece yavaş büyümeyi değil, üye ülkelerin yaşadığı devasa borç krizi ve Yunanistan, İspanya ve İrlanda gibi ülkelerin iflas riski ile de mücadele etmek durumunda kalmıştır. Euro bölgesine dahil olan üye devletlerde, ortak para birimi olarak euro kullanılmakta ve bu ülkelerde para politikası Avrupa Merkez Bankası aracılığı ile tek bir elden yürütülmektedir. Bu durum, söz konusu ülke ekonomilerinin birbirine sıkı bir şekilde bağlı olmasına ve bir euro bölgesi ülkesinde meydana gelen olumsuz gelişmelerin, diğer euro bölgesi ülkelerine de kısa sürede yayılmasına yol açmaktadır. Ayrıca, Yunanistan da yıllardır sürdürülen genişlemeci maliye politikaları, mali ve makroekonomik dengesizlikleri de beraberinde getirmiştir. Yunanistan da yaşanan krizin nedeni, hem iç hem de dışsal sorunlarla ilişkilidir. Krizinin arkasındaki içsel nedenler; yüksek kamu harcaması, zayıf kamu gelirleri, yapısal politikalardaki zayıflık ve uluslararası alandaki üretimde rekabet edememektir. Dışsal nedenler ise; dış yatırımların düşüklüğü, ülke içerisinde imalat sektöründe kullanmaya yetecek kadar sermayenin olmayışı ve bunlara ilave olarak Avrupa Birliği nin kural ve kıstaslarına adapte olmaya yönelik baskıları etkili olmuştur. Bunun yanında Yunanistan, euro bölgesi üyesi olabilmek için gerekli makroekonomik göstergeleri (1997-2003 arası) Avrupa Birliği ne bildirirken gerçeklikten uzaklaşmıştır (Durusoy ve Şamiloğlu, 2012: 90-91). Küresel finansal krizle birlikte Avrupa Birliği nde ilk resesyona giren ülke olarak dikkat çeken İrlanda da, iç talebe dayanan on yıllık bir büyüme dönemi yaşanmıştır. 2006 yılından itibaren konut sektöründe başlayıp diğer sektörlere de yansıyan, bankacılık sektöründe yaşanan istikrarsızlıklar, ülkenin dış ticaret ortaklarının da küçülmeye başlamasıyla birlikte ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 59

Küresel krizin, ihracatımızın yüzde 50 sine yakın bir bölümünü oluşturan Avrupa Birliği bölgesinde daha fazla hissedilmesi, ihracat performansımızı olumsuz yönde etkilemiş ve ihracatımız, özellikle sürükleyici sektörler kaynaklı olarak, 2008 yılı Kasım ayından itibaren ciddi oranda düşmeye başlamıştır. Son yıllardaki büyüme performansına önemli katkı yapan ihracattaki bu düşüş, üretim ve istihdamı olumsuz etkilemiştir. kriz iyice belirgin bir hal almıştır. Finansal sektörün ülke ekonomisi içerisindeki ağırlığı ve dış kaynaklara duyulan ihtiyaç, küresel krizin etkisini arttırmıştır. Ayrıca krizin ortaya çıkmasının ardından emlak piyasasında yaşanan hızlı değer kayıpları ile kamu sektöründe yoğun bir biçimde alınan tasarruf tedbirlerinin piyasalarda doğurduğu panik havası ve işten çıkarmaların artışı da etkili olmuştur (AB Genel Sekreterliği, 2011: 5). İtalya ise euro bölgesinde yüksek kamu borç stoku sorunu olan bir ülke konumunda küresel krize yakalanmıştır. Ülkenin kamu maliyesinin zayıf durumu bu ülke ekonomisini kırılgan hale getirmiştir. Gerek küresel kriz öncesi gerekse de borç krizi sonrası alınan konsolidasyon tedbirleri sonucu bütçe performansı düzelmiş olmasına rağmen borç stokunun yüksekliği İtalya yı şoklar karşısında savunmasız bırakmaktadır. İtalya ile ilgili temel endişe kaynağı ise büyüme performansının düşüklüğüdür. Bu ortamda borçlanma faizlerinin yüksekliği, borç sürdürülebilirliği tartışmalarını canlı tutmaktadır. Görünümü olumsuzlaştıran husus ise düşük büyüme performansının ardında yapısal sorunlar olduğu ve bu sorunları gidermenin kolay olmayacağı algısıdır. Bu algının ilk nedeni İtalya nın yaşadığı verimlilik kayıplarıdır. Bir başka neden olarak da hükümet politikaları gösterilmektedir (Hondur, 2012: 30). Portekiz, 2001 yılında Maastricht kriterlerinden bütçe açığı ve kamu borç stokuna ilişkin kuralları ihlal eden ilk euro bölgesi ülkesi olmuştur. Portekiz ekonomisinde uzun zamandır yaşanmakta olan durgunluk, kamu maliyesinin iyileştirilmesini daha da zor hale getirmiştir. Kamu tahvillerinin getirilerinin yükselmesi ile yatırımcılar tarafından krize daha yakın ülke olmuştur. Portekiz in yüksek kamu borç stoku, faiz sorunu ve mali disiplinsizliğinin arkasında, bir büyüme problemi de bulunmaktadır (Bryson, 2011: 4). Çünkü Portekiz, euro bölgesinin en düşük büyüme oranı olan ülkesidir. İspanya, emlak ve inşaat sektöründeki çöküntünün ardından kapsamlı bir yapısal uyum reformunu uygulamaya koymuştur. Oldukça yüksek meblağlara ulaşan özel sektör borçları, hanehalkı ve mali olmayan kuruluşlarda düşük kaldıraçlamayı teşvik etmiştir. Kriz başlamadan önce rekor seviyelerde seyreden işsizliğe ilişkin sıkıntılar hâlâ günümüzde devam etmektedir. Kamu maliyesi sürdürülebilir seviyelerden uzaklaşmıştır. Avrupa Birliği ne aday ülke konumundaki Türkiye de, küresel sistemin bir parçası ve Birlik ile yakın ekonomik ilişkileri nedeniyle küresel krizden etkilenmiştir. Türkiye ekonomisi, 2001 yılında Türkiye nin yaşadığı likidite krizinden sonra, kriz yaratacak unsurlarından önemli ölçüde kurtulmaya çalışmış, 2003 ve 2007 yılları arasında ise en büyük ekonomik atılımını gerçekleştirebilmiş, kriz başlamadan önce 27 çeyrek kesintisiz büyümüştür. Bu dönemde IMF den alınan destek, özelleştirmeye hız kazandırılması, yabancı sermayedeki artışın olumlu etkileri yaşanmış, aşırı değerli TL, enflasyonu dizginlemiştir. Türkiye, 2001 likidite krizi sonrası bankacılık sektörünü güçlendirmiş, düzenleyici ve denetleyici bir yapı kurmuştur. Öte yandan Avrupa hesap sistemi (ESA-95) ile uyumlu milli gelir hesaplamalarına geçilerek 8 Mart 2008 de yeni GSYH serisi açıklanmış, bu yolla artan GSMH, pek çok ekonomik göstergenin iyi görünme- 60

sine yol açmıştır. Tüm olumlu gelişmelerin sürdürülebilir olacağı sanılmıştır. Nitekim 20 Ekim 2008 günü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Erdoğan, Küresel kriz inşallah bizi teğet geçecek demiştir. Türkiye de acaba Başbakanımızın açıkladığı gibi kriz ülkemizi teğet mi geçmiştir? Yoksa makroekonomik değişkenler üzerinde bir hasar bırakmış mıdır? Ancak beklenti yönetiminin en üst noktada olduğu 2007 yılında da küresel kriz patlak vermiştir. Küresel piyasalarda olumsuz sinyallerin arttığı dönemde Türkiye de herhangi bir önlemin alınmaması, tüketicinin harcama kararlarını olumsuz etkilemiştir. Küresel krizin, ihracatımızın yüzde 50 sine yakın bir bölümünü oluşturan Avrupa Birliği bölgesinde daha fazla hissedilmesi, ihracat performansımızı olumsuz yönde etkilemiş ve ihracatımız, özellikle sürükleyici sektörler kaynaklı olarak, 2008 yılı Kasım ayından itibaren ciddi oranda düşmeye başlamıştır. Son yıllardaki büyüme performansına önemli katkı yapan ihracattaki bu düşüş, üretim ve istihdamı olumsuz etkilemiştir. Küresel krize karşı finansal sistemdeki yangını söndürme aşamasından sonra iç talebi uyarıcı çok sayıda önlem alınması, ülkelerin kamu bütçelerini bozmuştur. Açıkları finanse etmek için kamu borçlanmasına gidilmiştir. Yükselen kamu borçlarının özellikle yüksek düzeylerde borçlu Avrupa Birliği ülkelerinde sürdürülebilirlik kaygılarını arttırarak ekonomiye duyulan güveni sarsmamak için tekrar düşürülmeleri gerekmektedir (Özatay, 2011). ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 61

3. KÜRESEL KRİZİN BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 2007 yılında gelişmiş ekonomilerin büyüme oranı 2,8 iken, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranı yüzde 8,7 olarak gerçekleşmiştir. 2009 yılında ise gelişmiş ekonomiler yüzde 3,5 küçülürken, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalar büyüme oranı yüzde 2,7 ye gerilemiştir (IMF, October 2012: 190). Ocak 2013 tarihli IMF World Economic Outlook Update e göre 2011 yılı büyüme oranı gelişmiş ülkeler için yüzde 1,6 olarak gerçekleşirken, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalar için yüzde 6,3 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu oranın 2012 yılında ise gelişmiş ülkeler için yüzde 1,3, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen piyasalar ise yüzde 5,1 olduğu ifade edilmiştir. IMF, gelişmiş ülkelerin 2013 büyüme oranını yüzde 1,4 olarak tahmin ederken, gelişmekte olan ülkeler ve yükselen ekonomiler için ise yüzde 5,5 olarak tahmin etmiştir (IMF, January 2013: 2). Aynı raporda euro bölgesinin 2011 yılı büyüme oranı yüzde 1,4 lük büyüme, 2012 yılı için ise yüzde 0,4 lük küçülme olarak bildirilmektedir. Projeksiyonlar euro bölgesinin 2013 yılında yüzde 0,2 oranında küçüleceği yönündedir (IMF, January 2013: 2). 3.1. Portekiz Portekiz, kriz patlak verdiğinde yüzde 3 civarında büyüme oranına sahipken, 2008 yılının son çeyreğiyle beraber küçülmeye başlamış, en büyük küçülme oranı 2009 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4 civarında gerçekleşmiştir. 2009 yılı boyunca küçülen, yıl sonuna doğru ivmelenen ekonomi, 2010 yılı ile beraber pozitif büyümeye geçiş yapmıştır. Büyümede sağlanan başarı geçici olmuştur. Portekiz ekonomisi 2011 yılını yüzde 3 küçülmeyle kapatmıştır (Grafik 1). 2009 yılında Portekiz ekonomisi, iç talepteki azalma nedeniyle yüzde 2,7 daralırken, durgunluk işsizliği olumsuz yönde etkileyerek tarihin en yüksek seviyelerine çıkmasına neden olmuştur. Kriz öncesi dengesizlikler, özellikle dış açık, düşük verimlilik artışı ve Türkiye, PIIGS ülkelerinden çok farklı olarak incelenen dönemde gerek çift haneli enflasyon oranlarını yaşayan gerekse enflasyon oranı negatife dönmeyen bir ülkedir. Ancak küresel kriz, enflasyonla mücadeleye olumlu katkıda bulunmuştur. Türkiye de krizle beraber iç talepteki daralma, enflasyon oranının düşüş eğilimine girmesine katkı sağlamış, azalan enflasyonist baskılar, Merkez Bankası'na fiyat istikrarı temel hedefinden sapmadan ekonomik canlanmayı destekleyici yönde bir para politikası uygulama imkânı sunmuştur. 62

azalan rekabet gücü nedeniyle varlığını sürdürmüştür. Aynı zamanda kriz, kamu finansmanını da etkileyerek, bütçe açığı ve borç oranını da son yıllardaki en yüksek düzeylerine taşımıştır. 3.2. İrlanda İrlanda ekonomisi, 2008 yılı ilk çeyrekte negatif büyümeye geçmiş olup, 2008 yılı son çeyrekte yüzde 7 ve 2009 yılı ilk çeyrekte yüzde 6 civarında küçülmüştür. İrlanda ekonomisi, on çeyreklik daralmanın ardından 2010 yılı sonlarına doğru büyümeye başlamıştır. 2011 yılında GSYH son çeyrekte yüzde 2,9 artmış, bununla birlikte iç piyasaya yönelik sektörler ile ihracat odaklı sektörler arasındaki performans farkı devam etmiştir. 2012 yılında da ülke büyüme oranı ortalaması yüzde 2 ye ulaşamamıştır (Grafik 1). ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 63

3.3. İtalya 2007 yılı sonlarına doğru İtalya ekonomisi, ilk çeyrekteki yüzde 2,5 lik büyümeden uzaklaşarak daralma sürecine girmiştir. 2008 yılında son üç çeyreklik daralmanın ardından 2009 yılı ilk ve ikinci çeyreğinde rekor küçülme oranı olarak yüzde 7 leri yaşayan İtalya ekonomisi, 2010 yılı ile beraber pozitif büyümeye geçmiştir. 2011 in son çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,7 oranında küçülen İtalya ekonomisi, üçüncü çeyrekteki yüzde 0,2 lik daralmanın da etkisiyle 2011 yılında toplamda yüzde 0,4 lük sınırlı bir büyüme yaşamıştır (Grafik 1). 2011 yılının son çeyreğinde yaşanan ciddi GSYH daralmasına ilave olarak iş gücü piyasasına ilişkin olumsuz beklentiler ve finansal piyasalardaki yüksek belirsizlik ortamı, harcama ve yatırım planlarının ertelenmesine yol açtığından, İtalya nın 2012 yılına yüzde 0,5 puanlık bir negatif büyüme etkisiyle başlamasına sebep olmuştur. 3.4. Yunanistan 2008 yılı boyunca Yunan ekonomisi ortalama yüzde 1 büyürken, 2009 yılı ile beraber negatif büyümeye geçmiş ve daralma devamlı hale gelmiştir. Yunanistan, PIIGS ülkeleri arasında kamu borcu en dikkat çekici ülke olmakla beraber 2010 yılı ilk çeyrekte yüzde 7,4, 2011 yılı ilk çeyrekte yüzde 5 lik küçülmeleri de yaşamıştır. Yunanistan, 2011 yılının son çeyreğinde beklenenden daha ciddi bir daralma yaşamıştır. Çeyreklik veriler, 2011 yılının son üç ayında reel GSYH nin geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7,5 oranında düştüğünü göstermektedir. Reel GSYH deki daralma yıllık bazda yüzde 6,9 olarak kaydedilmiştir (Grafik 1). 2012 yılında hem iç talepteki ciddi düşüş hem de ihracat performansının beklenenden kötü gerçekleşmesi sonucunda büyümenin kayda değer biçimde gerileyeceği tahmin edilmektedir. Artan işsizlik ve özel sektördeki ücret kesintilerinin harcanabilir geliri, kamu maliyesini iyileştirmeye yönelik tedbirlerin ise iç talebi baskılayacağı öngörülmektedir. Öte yandan, düşük iş ve tüketici duyarlılık endeks değerleri ve firmalar ile hanehalklarının krediye erişimde yaşadıkları zorlukların, tüketimdeki artışın bir süre daha ertelenmesine neden olacağı tahmin edilmektedir. Önceki tahminlerde bu yıl gerçekleşmesi beklenen toparlanmanın ekonomik faaliyetlerin az da olsa canlanmasıyla birlikte, en iyi ihtimalle 2013 yılında başlaması beklenmektedir (AB Bakanlığı, Bahar 2012). 64

İspanya, emek sektöründeki ikili yapı, sözleşmeli çalışanların kolay bir şekilde işten çıkarılmalarına olanak tanımakta, dolayısıyla da İspanya da işsizlik oranı diğer gelişmiş ülkelere kıyasla daha sert dalgalanmalar sergilemektedir. 2012 yılı Nisan ayı itibarıyla yüzde 24,3 düzeyinde olan ve genç nüfus içinde yüzde 51 seviyesine yükselen işsizlik oranı ekonomik daralmayı sertleştirdiği gibi İspanya nın ihtiyaç duyduğu yapısal reformlara, toplumsal direnç gösterilmesine neden olmakta ve görünümü ağırlaştırmaktadır. 3.5. İspanya Küresel kriz, önemli yapısal dengesizlikleri de içerisinde barındırmakla birlikte, son on yıldır sürekli ve önemli ölçüde büyüyen İspanya ekonomisi açısından bir dönüm noktası oluşturmuş ve 2008 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomide çok ciddi bir daralma meydana gelmesine yol açmıştır. 2007 yılı ilk çeyrekte yüzde 3,5 olan İspanya büyüme oranı, 2008 boyunca azalarak son çeyrekte yüzde 1,2 oranında küçülmüştür. 2009 yılı ikinci çeyrekte yüzde 4,5 oranında küçülme yaşayan İspanya ekonomisinde olumsuz gidişat, 2010 yılı son çeyreğine dek sürmüştür. Sekiz çeyrek kesintisiz daralan İspanyol ekonomisi, 2011 yılında ortalama yüzde 0,4 oranında büyüme kaydetmiştir (Grafik 1). IMF ülkenin 2012 yılında yüzde 1,8 ve 2013 yılında yüzde 0,3 oranında daralacağını tahmin etmektedir. Grafik 1. PIIGS Ülkeleri ve Türkiye nin Büyüme Oranları (%) (Çeyrekler İtibarıyla) 15,0 10,0 5,0 0,0-5,0 Q3 Q4 Q1 Q2 Q3 Q4 Q1 Q2 Q3 Q4 Q1 Q2 Q3 Q4 Q1 Q2 Q3 Q4 2007 2008 2009 2010 2011-10,0-15,0 Yunanistan İrlanda İtalya Portekiz İspanya Türkiye Kaynak: OECD, National Accounts Statistics veritabanı. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 65

3.6. Türkiye Türkiye ekonomisi, 2007 yılında; küresel finansal dalgalanmalar, genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi faktörlerin etkisiyle bu yılın ikinci çeyreğiyle beraber büyüme hızını düşürmüş, bu süreçte ekonomide üretim, tüketim ve yatırım kararları olumsuz etkilenmiştir. Ayrıca 2006 yılından itibaren ekonomiye yeni ivme kazandıracak ekonomik politikanın belirlenmemesi, Stand-By anlaşmasının Mayıs 2008 de bitmesine rağmen IMF ile henüz yeni anlaşmanın yapılmaması ve AB üyelik sürecinin yavaşlaması, ekonomide belirsizlikleri arttırmıştır. Ayrıca, küresel krizin sadece gelişmiş ülkelerle sınırlı kalacağı düşüncesi (decoupling), krize rağmen önlem paketlerinin geliştirmesini önlemiştir. Bu ihmallerin sonucunda ekonomi 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 7, 2009 yılının ilk ve ikinci çeyreklerinde ise sırasıyla yüzde 14,7 ve yüzde 7,8 oranında küçülmüştür (TÜSİAD, 2010: 29). Bu durum, 2008 in aynı döneminde yüzde 7 büyüyen Türkiye ekonomisinde küresel krizin derinleştiğinin en önemli göstergesidir. Krizin olumsuzlukları yıl boyunca büyüme oranı üzerinde kendini hissettirmiştir. 2010 yılında toparlanmaya başlayan ekonomimiz, 2010-2011 döneminde ortalama yüzde 8 lik büyüme gösterirken, cari açık genişleme eğilimine girmiştir. Ancak iç talepte zayıflık devam etmeye başlamıştır. 2012 yılına girerken büyüme hız kesmeye başlamıştır. 2012 yılı ilk çeyrekte, bir yıl öncesinin aynı dönemine oranla yüzde 3,4 olan büyüme oranı, ikinci çeyrekte yüzde 3, son çeyrekte yüzde 1,6 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye ekonomisi 2012 yılının 4. çeyreğinde 2011 yılının aynı çeyreğine göre yüzde 1,4 oranında büyümüştür. Büyüme oranı yüzde 2,3 lük piyasa beklentisinin belirgin altında kalmıştır. Yıllık bazda ise, Türkiye ekonomisi 2012 de yüzde 2,2 oranında büyüme kaydetmiştir (Grafik 1). 4. KÜRESEL KRİZİN ENFLASYON ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Maastricht Yakınlaşma Kriterleri ne göre Avrupa Birliği ve aday ülkelerin enflasyon oranı, Avrupa Para Sistemi içinde yer alan en düşük enflasyon 66

konusu olmuştur. Ülke bazında rakamlara bakıldığında ise, 2002-2007 arasında bugünün sorunlu ülkelerinde bile fiyat istikrarının sağlandığı görülmektedir. 2009 yılında küresel daralmanın etkisiyle dünya genelinde enflasyon düşmüştür. Tüketici fiyatlarının gelişmiş ülkelerde yüzde 0,1 oranında, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 5,3 oranında artacağını tahmin eden IMF, 2009 yılında, bir önceki yıla göre, petrol fiyatlarının yüzde 38, petrol dışı emtia fiyatlarının ise yüzde 24 civarında azalacağı öngörüsünde bulunmuştur (IMF, Temmuz 2009). Euro alanında 2008 yılında yüzde 3,3, 2009 yılında yüzde 0,3 ve 2010 yılında da yüzde 1,6 olarak gerçekleşen tüketici fiyatları, izleyen yıllarda yükselmiştir (IMF, Eylül 2011: 198). IMF nin Ekim 2012 tarihli yayınında euro bölgesinin 2011 yılı gerçekleşmesini yüzde 2,7 den 2012 tahminini yüzde 2,3 ve 2013 tahmini de yüzde 1,6 ya indirmiştir (IMF, Ekim 2012: 198). 4.1. Portekiz oranına sahip üç ülkenin ortalamasının en çok 1,5 puan üzerine çıkabilir. Bu kritere göre, Avrupa Birliği nde yüzde 2 ler civarında bir enflasyon söz Portekiz de krizi tetikleyen yüksek cari açık ve bankacılık sektörünün zafiyeti yaşanırken, enflasyon tek haneli rakamlarda, kriz öncesi yüzde 2,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2008 yılında yüz- İhracata dayalı büyüme modeli ve yüksek cari işlemler açığı, Türkiye nin krizden etkilenme kanallarını açık tutmuştur. Ancak Türkiye, cari açığının milli gelir içindeki payı bakımından ekonomisi kırılgan bir ülke iken, küresel kriz bu alanda olumlu etki yapmıştır. Krizin ilk yıllarında ithalat ihracattan daha yüksek oranda bir düşüş göstermiş, böylece cari işlemler açığında ciddi bir azalma kaydedilmiştir. İthalattaki daralmanın bir kısmı enerji fiyatlarındaki düşüşten, diğer bir kısmı ise ekonomik faaliyetlerin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 67

de 2,7 ye çıkan enflasyon, yerini 2009 da yüzde -0,9 a bırakmıştır. İzleyen yıllarda ülke enflasyon oranı daralmanın etkisiyle yüzde 1 civarında seyretmiştir (Grafik 2). IMF nin Ekim 2012 tarihli World Economic Outlook unda izlendiği gibi Portekiz in 2013 için enflasyon tahmini yüzde 0,7, 2017 yılı için yüzde 1,5 dir (IMF, Ekim 2012: 198). 4.2. İrlanda İrlanda da, küresel kriz öncesi yüzde 3 civarında seyreden enflasyon oranı, 2009 yılının ikinci ayından itibaren negatife dönmüştür. 2010 yılı son çeyreğine dek yüzde - 2 ve 3 civarında seyretmiş, 2011 yılı ile beraber enflasyon oranı yüzde 1 ler seviyesine çıkmıştır. 2012 yılı boyunca da enflasyon oranı kriz öncesi düzeyine geri dönmüştür (Grafik 2). Ancak çekirdek enflasyon, 2012 yılı boyunca yüksek enerji fiyatları, dolaylı vergiler ve yönetilen fiyatlarda görülen artışlara rağmen, düşük seyretmiştir. Enflasyonun 2013 yılında ise yüzde 1,2 ye gerileyeceği tahmin edilmektedir (AB Bakanlığı, Bahar 2012). IMF nin Ekim 2012 tarihli World Economic Outlook unda izlendiği gibi İrlanda nın 2013 için enflasyon tahmini yüzde 1, 2017 için yüzde 1,8 (IMF, Ekim 2012: 198). 4.3. İtalya Küresel krizin İtalya ekonomisi enflasyon oranlarına ilk etkisi yükseltici yönde olmuş, 2008 yılı ortalarında yüzde 4 ler seviyesine çıkmıştır. 2009 yılı boyunca düşüş seyrini sürdüren enflasyon oranı, negatife dönmese de yılın son çeyreğinde yüzde 0,5 olarak gerçekleşmiştir. İncelenen dönem boyunca PIIGS ülkeleri arasında Yunanistan ile beraber enflasyon oranı pozitifte kalan ülke olan İtalya da, 2010 yılı boyunca yüzde 2 yi geçmeyen enflasyon oranı, Birçok ülke, orta vadeli programlarını ve hedeflerini oluşturmakta ve kriz sonrası döneme ilişkin çıkış stratejilerini tasarlamaktadır. Bu stratejilerin uluslararası düzeyde etkin koordinasyonu, dünya ekonomisinde toparlanmanın temel belirleyicisi olmuştur. 68

2012 de yüzde 3-4 aralığında gerçekleşmiştir (Grafik 2). IMF nin Ekim 2012 tarihli World Economic Outlook unda izlendiği gibi İtalya için 2013 yılı tahmini yüzde 3 ve 2017 için ise yüzde1,4 dür (IMF, Ekim 2012: 198). 4.4. Yunanistan Yunanistan da, küresel krizle beraber yaşanan ekonomik faaliyet yetersizliği ve ücretlerdeki kesintiler nedeniyle fiyatlar aşağı yönlü baskılanarak 2008 yılı sonundan itibaren yüzde 2 den, 2009 yılının yılın son çeyreğinde yüzde 0,7 ye kadar inmiştir. 2010 yılı ortasında yüzde 5-6 aralığında seyreden enflasyon oranı, 2012 yılı boyunca kendini hissettiren daralmanın etkisiyle; yıl sonunda yüzde 0,3 e kadar gerilemiştir (Grafik 2). Bu yönlü seyrin devamı halinde 2013 yılında enflasyon oranının negatife döneceği tahmin edilmektedir. IMF nin Ekim 2012 tarihli World Economic Outlook unda izlendiği gibi Yunanistan da 2013 için daralma beklenmektedir. Enflasyon tahmini 2013 de yüzde -1,1, 2017 yılı için ise için yüzde 0,6 dır (IMF, Ekim 2012: 198). 4.5. İspanya İspanya ekonomisinin küresel kriz ile beraber yaşadığı ekonomik daralma, Portekiz le aynı çizgide gerçekleşmiş, Portekiz gibi büyümenin negatif olduğu 2009 yılı boyunca İspanya da da enflasyon oranları negatif olarak gerçekleşmiştir. 2009 yılı sonrasında küresel kriz öncesi yüzde 2,5 seviyelerine geri dönmüştür. Ancak 2012 de büyümede kaybedilen ivme sonrası, İspanya da enflasyon oranları da son çeyreğe dek yüzde 2 lerde seyretmiş, yıl sonunda yüzde 3,5 oranında gerçekleşmiştir (Grafik 2). IMF nin Ekim 2012 tarihli World Economic Outlook unda izlendiği gibi İspanya 2013 için yüzde 2,4, 2017 için yüzde 1,4 dir (IMF, Ekim 2012: 198). Grafik 2. PIIGS Ülkeleri ve Türkiye de Enflasyon Oranları (Aylık Veriler) 14,0 12,0 10,0 8,0 6,0 4,0 2,0 0,0-2,0-4,0 2007M01 2007M04 2007M07 2007M10 2008M01 2008M04 2008M07 2008M10 2009M01 2009M04 2009M07 2009M10 2010M01 2010M04 2010M07 2010M010 2011M01 2011M04 2011M07 2011M10 2012M01 2012M04 2012M07 2012M10 İrlanda Yunanistan ispanya İtalya Türkiye Kaynak: Eurostat ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 69

4.6. Türkiye Türkiye, PIIGS ülkelerinden çok farklı olarak incelenen dönemde gerek çift haneli enflasyon oranlarını yaşayan gerekse enflasyon oranı negatife dönmeyen bir ülkedir. Ancak küresel kriz, enflasyonla mücadeleye olumlu katkıda bulunmuştur. Türkiye de krizle beraber iç talepteki daralma, enflasyon oranının düşüş eğilimine girmesine katkı sağlamış, azalan enflasyonist baskılar, Merkez Bankası'na fiyat istikrarı temel hedefinden sapmadan ekonomik canlanmayı destekleyici yönde bir para politikası uygulama imkânı sunmuştur. 2007 yılı ilk çeyrekte yüzde 10,5 olan enflasyon oranı; 2008 yılı ilk çeyrekte 1 puan gerilemiştir. Enflasyonda en önemli gerileme 2009 yılının ikinci çeyreğinde başlamış, yıl sonuna dek yüzde 5-6 aralığında seyretmiştir. 2010 yılında yüzde 9 oranına yükselen enflasyon, yılın son çeyreğinde azalmaya başlayarak, 2011 yılı ilk çeyrekte yüzde 4 seviyesine inmiştir (Grafik 2). IMF nin Ekim 2012 tarihli World Economic Outlook ta Türkiye nin enflasyon öngörüsü 2013 yılı için yüzde 6,5 ve 2017 için de yüzde 5 tir (IMF, Ekim 2012: 198). 5. KÜRESEL KRİZİN İSTİHDAM ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Eurostat tarafından açıklanan verilere göre euro bölgesinde işsizlik oranı, 2012 yılı Mart sonu itibarıyla 1999 yılında euroya geçildiğinden bu yana kaydedilen en yüksek oran olan yüzde 10,9 a ulaşmıştır. Söz konusu oran, 2012 Şubat ayında yüzde 0,8 olarak gerçekleşmiştir. Alınan tasarruf tedbirlerinin, bütçe kesintilerinin ve kamu maliyesinin iyileştirilmesi politikalarının iş gücü piyasalarını oldukça olumsuz etkilediği euro bölgesinde, işsiz sayısı da rekor düzeye yükselmiştir (Avrupa Bakanlığı, 2012b: 2). IMF, 2009 yılında istihdamda görülen önemli ölçüdeki daralma nedeniyle işsizlik oranının euro bölgesinde yüzde 7,5 ten yüzde 10 a, dünya genelinde ise yüzde 2,6 puan artacağını tahmin etmiştir (IMF, Nisan 2009: 65). Eylül 2010 tarihli IMF raporunda euro bölgesi için işsizlik oranının 2009 yılı için yüzde 9,4 olarak gerçekleştiği açıklanmıştır. 2010 yılı tahminini yüzde 10,1 ve 2011 yılı tahminini de yüzde 10 olarak açıklamıştır (IMF, Eylül 2010: 70). 70

ile 2010 yılı sonunda yüzde 12,3 e kadar çıkmıştır. 2011 yılı istihdam verilerine göre yılın son çeyreğinde yüzde 14 ü de aşan işsizlik oranı, 2012 yılı bittiğinde yüzde 16,5 seviyesine tırmanmıştır (Grafik 3). Söz konusu işsizlik oranları ülkede vatandaşlar ve işverenlerin, krizin maliyetini sırtlarında taşıdığını göstermektedir. 5.2. İrlanda İrlanda işsizlik oranı açısından krizin en olumsuz etkilerini yaşayan PIIGS ülkelerinden biri olmuştur. 2007 yılının ilk ayında yüzde 4,5 olan işsizlik oranı, 2008 yılı bittiğinde yüzde 8,6 ya dek çıkmıştır. Bu noktada tutunamayan oran, 2009 un ikinci ayında iki haneli rakamlara ulaşmış ve günümüze dek artarak devam etmiştir. 2010 yılı boyunca yüzde 13 leri aşan işsizlik oranı, 2011 yılında yüzde 15 leri görmüştür. Kamu sektöründe alınan kararlar ve mali sektördeki gelişmeler nedeniyle işten çıkarmaların artması ile IMF, Ekim 2012 tarihli raporunda ise euro bölgesi için 2011 yılı işsizlik oranı gerçekleşmesini yüzde 10,2 olarak açıklarken, 2012 tahminini yüzde 11,2 ye ve 2013 yılı tahminini de yüzde 11,5 e yükseltmiştir (IMF, Ekim 2012: 66). 5.1. Portekiz Küresel kriz öncesi işsizlik oranının yüzde 9 olarak gerçekleştiği Portekiz de, 2008 yılı boyunca yüzde 8-9 aralığında olan işsizlik oranı, 2009 yılı ile birlikte artmaya başlamış, yıl sonunda çift haneli rakamlara ulaşmıştır. 2009 yılı boyunca yüzde 12 seviyesinde dalgalanan işsizlik oranı, iş gücü piyasasındaki durumun kötüye gitmesi ve istihdamı arttırmaya yönelik politikaların uygulanma olanağının bulunamaması 2012 yılında istihdam daralarak işsizlik oranı, yüzde 14,5 civarında seyretmiştir (Grafik 3). 2013 yılında ise, istihdamda sınırlı da olsa bir artış beklenmekte ve işsizlik oranının yüzde 13,6 ya gerilemesi öngörülmektedir (IMF, Ekim 2012: 66). 5.3. İtalya 2007 yılında ortalama yüzde 6 olan İtalya işsizlik oranı, 2008 yılı sonuna dek 1 puanlık artış göstermiş, 2012 yılı başlarına gelindiğinde çift haneli rakamlara yükselmiştir. İşsizlikle mücadelede alınan önlemlerin yetersizliği sonucu İtalya da işsizlik oranı, 2012 yılı sonunda yüzde 11 civarında gerçekleşmiştir (Grafik 3). Bu oran, İtalya için son oniki yılın en yüksek işsizlik oranıdır. ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 71

5.4. Yunanistan Yunanistan, 2012 yılında PIIGS ülkeleri arasında işsizlik oranı yüzde 27 ye varan boyutuyla en yüksek olan ülkedir. Krize 2007 yılında yüzde 8,5 civarında bir işsizlik oranıyla yakalanan Yunanistan da işsizlik oranı, 2008 yılında yüzde 7,5 lere gerilese de 2009 yılının son çeyreğinde iki haneli rakamlara ulaşmıştır. 2011 yılında PIIGS ülkeleri arasında rekor işsizlik oranı İspanya için yüzde 20 olarak gerçekleştiğinde, Yunanistan da söz konusu oran yüzde 15 ler seviyesindeydi. İspanya nın işsizlikteki rekor tırmanışına Yunanistan 2012 yılının ilk çeyreğinde yetişmiş ve yüzde 22 olmuştur. PIIGS ülkeleri arasında İspanya yı da istihdamdaki başarısızlığı çerçevesinde geride bırakan Yunanistan ın 2012 yılı sonundaki işsizlik oranı, yüzde 27 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 3). Yunanistan da iş gücü piyasasına yönelik reformların bir yandan istihdamı istikrara kavuşturması, diğer yandan orta vadede yeni istihdam olanakları yaratmaya katkı sağlaması beklenmektedir. Bununla birlikte, istihdamın 2013 yılından önce istikrara kavuşmayacağı ve toparlanmanın yavaş gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 5.5. İspanya Küresel kriz patlak vermeden yüzde 8,5 civarında seyreden İspanya daki işsizlik oranı, 2008 yılının ortalarında çift haneli rakamlara ulaşmıştır. 2009 yılı başında yüzde 14 ten yıl sonunda yüzde 19-20 civarına tırmanan işsizlik oranı, 2012 yılının son çeyreğinde yüzde 26 ya yükselmiştir (Grafik 3). Görüldüğü gibi İspanya da iş gücü piyasasındaki durum, tahmin edilenden daha fazla bozulmuş, son yıllarda düşük ücret artışı ve gelir vergisi yükündeki artış istihdamın en önemli sorun alanlarını oluşturmuştur. İspanya emek sektöründeki ikili yapı, sözleşmeli çalışanların kolay bir şekilde işten çıkarılmalarına olanak tanımakta, dolayısıyla da İspanya da işsizlik oranı diğer gelişmiş ülkelere kıyasla daha sert dalgalanmalar sergilemektedir. 2012 yılı Nisan ayı itibarıyla yüzde 24,3 düzeyinde olan ve genç nüfus içinde yüzde 51 seviyesine yükselen işsizlik oranı ekonomik daralmayı sertleştirdiği gibi İspanya nın ihtiyaç duyduğu yapısal reformlara, toplumsal direnç gösterilmesine neden olmakta ve görünümü ağırlaştırmaktadır (Hondur, 2012: 29). Grafik 3. PIIGS Ülkeleri ve Türkiye de İşsizlik Oranları (Aylık Veriler) 30,0 25,0 20,0 15,0 10,0 5,0 0,0 2007M01 2007M04 2007M07 2007M10 2008M01 2008M04 2008M07 2008M10 2009M01 2009M04 2009M07 2009M10 2010M01 2010M04 2010M07 2010M010 2011M01 2011M04 2011M07 2011M10 2012M01 2012M04 2012M07 2012M10 İrlanda Yunanistan ispanya İtalya Portekiz Türkiye Kaynak: Eurostat Not: ILO tanımına göre - Toplam 72

5.6. Türkiye İşsizlik, Türkiye ekonomisinde öteden beri süre gelen kronik bir sorundur. İşsizlik sorunu ile ilgili belli dönemlerde bazı açılımlar gerçekleşmesine rağmen, özellikle kriz ve kriz sonrası dönemlerde bu sorun kendini daha çok hissettirmektedir. 2000 li yıllarda gösterdiği yüksek büyüme performansı ve artan ihracatına rağmen, Türkiye ekonomisi istenilen düzeyde istihdam yaratamamıştır. Yüksek büyüme oranlarına yüksek işsizlik ve düşük iş gücüne katılım oranları eşlik etmiş, 2001 krizi sonrası açık işsizlik oranlarının yüksek büyümeye rağmen sergilediği katılık, ekonominin ileri teknoloji ve yüksek büyümenin yakalandığı gelişmiş alanları ile durgunlaşan geleneksel (ve kayıt dışı) alanları arasında ikili bir yapının oluşmasına neden olmuştur (Ercan, Taymaz ve Yeldan, 2010: 10). 2007 yılında, ILO tanımına göre ortalama yüzde 9 civarında olan işsizlik oranı, 2008 yılının son çeyreğinde çift haneli rakamlara ulaşmış ve 2009 yılı yaz aylarına kadar yüzde 13 oranına yükselmiştir (Grafik 3). Ülkemizde işsizlik oranının 2009-2011 döneminde yüze 14 ün üzerinde sabitlenmesi, işsizlik ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 73

oranlarının bu krizde de önceki krizde olduğu gibi yüksek olacağı ve yeniden istihdam yaratmayan büyüme dönemine girileceğine dair kanıyı güçlendirmektedir. İş gücü piyasasına yönelik reformların bir yandan istihdamı istikrara kavuşturması, diğer yandan orta vadede yeni istihdam olanakları yaratmaya katkı sağlaması beklenmektedir. Bununla birlikte, istihdamın 2013 yılından önce istikrara kavuşmayacağı ve toparlanmanın yavaş gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 6. CARİ İŞLEMLER AÇIĞI Küresel kriz, PIIGS ülkelerinde bir yandan sermaye akımlarını azaltıp, diğer yandan süregelen kamu açıklarını arttırırken, cari açıklar da önemli ölçüde genişlemiştir. Nitekim kamu maliyesi göstergeleri bozukken ve kredi derecelendirme kuruluşlarının ülke kredi derecesini düşürmüş olduğu durumlarda uluslararası sermaye akımları azalmıştır. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarından S&P, Yunanistan için 2009 yılında BBB+ olan notunu, 2010 da BB+ ya, 2011 de B ye indirmiştir. İrlanda için de 2009 da AA olan notunu 2010 da A ya, 2011 de ise BBB+ ya indirmiştir. Öte yandan dünya ticaret hacmindeki gelişmeler küresel kriz ile beraber iç açıcı olmaktan uzaklaşmıştır. Dünya ticaret hacmi 2009 da yüzde 10,4 azalmıştır. IMF nin 2012 tahmini ticaret hacminin bir önceki yıla göre yüzde 3,2, 2013 yılı için ise yüzde 4,5 oranında değişeceği yönündedir. Euro alanında dış ticaret hacmi milli gelire oranla 2008 yılında yüzde 1,4 lük gerilemenin ardından, 2010 da yüzde 2,1 gerilemeye devam etmiştir (IMF, Ekim 2012: 201). Dünya ticaretindeki gelişmelerin euro alanı cari işlemler dengesinin milli gelire oranına yaptığı etki, 2011 yılı rasyosu yüzde 0,4 oranında fazla olduğu şeklindedir. Cari işlemler dengesinin 2012 projeksiyonu yüzde 1,1 ve 2013 projeksiyonu da yüzde 1,3 oranında fazla vermektedir (IMF, Ekim 2012: 227). 6.1. Portekiz Portekiz, büyümede ivme kaybettiği dönem boyunca kamu borcu ve cari açık sorunları yaşayan PIIGS ülkelerinden biridir. 2007 de yüzde 10,1 olan cari açığın milli gelire oranı izleyen yıl yüzde 12,6 seviyesine çıkmıştır. Yeniden toparlanma sürecine giren cari açık, 2011 yılında 3 puan gerileyerek yüzde 7 seviyelerinde gerçekleştikten sonra, 2012 yılında yüzde 2,9 a gerilemiştir (Grafik 4). IMF nin Portekiz cari açık oranına ilişkin 2012 tahmini yüzde 2,9 oranında fazla ve 2013 için de yüzde 1,7 oranında açık vereceği yönündedir (IMF, Ekim 2012: 66). 6.2. İrlanda 2007 yılında yüzde 5 civarında gerçekleşen İrlanda nın cari açığı, küresel krizle beraber yüzde 6 seviyesine ulaştıktan sonra, 2010 yılında fazlaya dönüşmüştür. 2011 yılında cari açık milli gelirin yüzde 1 i kadar fazla vermiştir (Grafik 4). Cari işlemler dengesinin İrlanda için 2012 ve 2013 yılları projeksiyonu sırasıyla yüzde 1 ve yüzde 1,7 oranında fazladır (IMF, Ekim 2012: 66). 6.3. İtalya İtalya da, küresel kriz cari açık üzerinde önemli 74

bir etki yaratmamıştır. 2008 de milli gelirin yüzde 2,9 u olan cari açık, 2009 da yılında yüzde 2,2 olarak gerçekleşmiştir. 2010 ve 2011 yıllarında yüzde 3 ü geçen söz konusu oranın 2012 de yüzde 1,5 lik açık vermesi ile beraber, düzelen dış ticaret dengesinin etkisiyle, cari açıkta iyileşme beklenmektedir (Grafik 4). Cari işlemler dengesinin İtalya için 2012 ve 2013 yılları projeksiyonu sırasıyla yüzde 1,5 ve 1,4 oranında açık vereceği yönündedir (IMF, Ekim 2012: 66). 6.4. Yunanistan Yunanistan, PIIGS ülkeleri arasında rekor cari işlemler açığı yaşayan bir ülkedir. Küresel kriz öncesinde 2007 yılında milli gelirin yüzde 14,6 sı, 2008 yılında da yüzde 15 i kadar cari işlemler açığı veren Yunanistan, küresel kriz sürecinde cari açığını milli gelirin yüzde 10 una kadar indirebilmiştir. 2012 yılında ise söz konusu oran yüzde 5,8 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 4). Yüksek cari açığı ile Avrupa nın çevre ekonomisi olarak kabul edilen Yunanistan, büyük miktarlarda sermaye ithal etmektedir. Avrupa Birliği ne katıldıktan sonra Yunanistan da sanayinin anahtar sektörlerindeki rekabet gücü kaybının yüzde 85 i Birlik içindeki ülkelere karşı, yalnızca yüzde 15 inin üçüncü ülkelere karşı olması, ihracat kayıplarını önemli ölçüde açıklamaktadır (Erdem ve Atbaşı, 2011: ) 6.5. İspanya 2007 yılında mili gelirinin yüzde 10 u kadar cari işlem açığı veren İspanya, 2009 yılında cari açığında yüzde 5 e kadar gerileme kaydetmiş, 2011 yılında cari işlem açığı yüzde 3,5 ve 2012 yılında yüzde 2 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 4). Grafik 4. PIIGS Ülkeleri ve Türkiye de Cari İşlemler Dengesi (%GSYH) 4 2 0-2 2007 2008 2009 2010 2011 2012-2 -4-6 -4,8-4,5-3,5-5,8-8 -10-12 -10-9,6-11,1-10,1-9,8-14 -16-14,6-14,9 İtalya Yunanistan İspanya İrlanda Portekiz Türkiye Kaynak: IMF, Ekim 2012 ANKARA SANAYİ ODASI YAYIN ORGANI KASIM / ARALIK 2013 75