ÜLKE İHLAL KARNELERİ DANİMARKA GİRİŞ Danimarka bugün AB ülkeleri arasında yer alan müreffeh ülkelerden biridir. Ülke, diğer Avrupa ülkeleriyle birlikte gerçekleştirilen sömürgecilik hareketlerinde başta gelen isimler arasında yerini almaktadır. Tarih boyunca sürdürülen sömürü faaliyetleri ve sömürgecilere verilen destek bir tarafa, Danimarka da, yabancı uyruklulara ve farklı inanç sahiplerine karşı sergilenen aşırı saldırgan tutumlar da gündeme getirilmesi gereken konuların başında gelmektedir. DANİMARKA NIN KISA TARİHİ Başkenti Kopenhag olan Danimarka, Kuzey Avrupa'da yeralan bir ülkedir. Grönland ve Faroe Adaları da, anayasal monarşi ile yönetilen Danimarka'nın egemenliği altındadır. İzlanda ise 1944'e dek Danimarka'nın egemenliği altında kalmıştır. Danimarka'nın büyük bir bölümü Jylland yarımadası üzerindedir. Başkent, Danimarka adalarının 2. büyüğü olan Sjaelland'ın üzerinde kurulmuştur. Sjaelland, dar bir boğaz olan Sont Boğazı ile İsveç'ten ayrılır. Ayrıca, (bir köprü ile Jylland'a bağlı olan) Fyn, Lolland, Falster, Langeland ve Baltık Denizi'ndeki Bornholm adaları da Danimarka'ya aittir. Ülkenin güney komşusu Almanya, doğu komşusu da İsveç tir. Danimarka 1973'ten beri Avrupa Birliği üyesidir. 8-11. yüzyıllar arasında Danimarka ya hâkim olan ilk kavim Vikinglerdir. Bu yüzyıllardan itibaren savaşçı olarak bilinen Vikingler, batıda Britanya, İzlanda, Grönland ve Kuzey Amerika ya kadar ulaşarak sömürgeler kurmuştur. İngiltere'nin büyük bir bölümü bu dönemde Viking egemenliği altında kalmıştır. Doğuda ise Karadeniz ve Hazar Denizi kıyılarına kadar uzanan yerleşim birimleri kurmuşlardır. Danimarkalı I. Harald 980 yılında ilk defa olarak Danimarka ve Norveç'i birleştirerek bir krallık kurmayı başarmış ve Alman misyonerlerin etkisiyle, Hıristiyanlığı da kabul etmiştir. 1363 yılında Danimarka kralı IV. Valdemar'ın kızı I. Margrete, Norveç kralı VI. Håkon'la evlenerek iki ülkeyi bir bayrak altında birleştirmişlerdir. 1397 yılında İsveç, Norveç, Danimarka ve sömürgeleri (Faroe Adaları, İzlanda, Grönland ve Finlandiya) birleşerek Kalmar Birliği adı altında büyük bir İskandinav İmparatorluğu oluşturmuşlardır. 1
1521 yılında İsveç, Kalmar Birliği'nden resmen ayrılmış ve bu arada İskandinav ülkeleri Martin Luther tarafından Almanya'da başlatılan Protestan Reformu ile sarsılmıştır. Danimarka ve Norveç, 19. yüzyılın başlarındaki Napolyon Savaşları'na kadar birlikte hareket etmeye devam etmişlerdir. Danimarka'nın müttefiki olan Fransa savaşı kaybedince, Danimarka 1814 yılında imzaladığı Kiel Antlaşması uyarınca savaşı kazanan tarafın üyesi olan İsveç'e Norveç'i bırakmak zorunda kalmıştır. Danimarka I. ve II. Dünya Savaşları'nda tarafsız kalmış, ancak 9 Nisan 1940 tarihinde Nazi Almanyası tarafından işgale uğramıştır. Buna karşılık Birleşik Krallık ordusu Faroe Adaları ve İzlanda'yı işgal etmiştir. İzlanda, 17 Haziran 1944 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek Danimarka'dan ayrılmış; Faroe Adaları ise 1948'de Danimarka'ya geri verilmiştir. Dünya savaşlarından sonra Danimarka tarafsızlık siyâsetine son vermiştir. 1945 yılında Birleşmiş Milletler'e üye olan Danimarka, 1949 yılında NATO'nun da kurucu üyelerinden biri olmuştur. ÜLKE DIŞI İHLALLER İzlanda İzlanda, Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde Grönland'ın güneydoğusu ile Norveç ve Britanya Adaları'nın arasında yeralan bir ada ve Avrupa ülkesidir. 861 yılında Norveçliler tarafından keşfedilen adaya ilk kez 9. ve 10. yüzyılda Norveç ten gelen Vikingler yerleşmişlerdir. Bu toplulukların önderleri birleşerek 930 yılında parlamentonun ilk örneği sayılabilecek Althing i meydana getirmişlerdir. İç anlaşmazlıklar sonucu ada bağımsızlığını kaybetmiş ve 1262 yılında Norveç in egemenliği altına girmiştir. Ancak 14. yüzyılda Norveç in Danimarka ya bağlanmasıyla, ada, Danimarka nın hâkimiyeti altına girmiştir. Danimarka, önceleri adadan sadece ticârî yönden faydalanırken, daha sonra İzlanda yı tamamen idaresi altına almıştır. Ekonomik ve sosyal yönden bölge hâkimiyetini bütünüyle elde etmek isteyen Danimarka, 1551 yılında Protestanlık mezhebini de zorla kabul ettirdikleri İzlanda yı, 1662 yılında da Danimarka Kralına bağlılık yemini etmek durumunda bırakmışlardır. Bu yolla İzlanda halkı geleneksel ve kültürel olarak sindirilmiş, Danimarka hükümetinin öngördüğü biçimde şekillendirilmeye çalışılmıştır. 19. asırda yükselen milliyetçilik hareketiyle beraber İzlanda, Danimarka ya bağlı bir devlet hâline gelmiştir. 1941 yılında Amerikalılar bölgeyi devralmışlardır. 1941 yılında Althing, Danimarka ile bağlarını koparma kararı almış ve 1944 yılı Mayıs ayında halkoyuna sunulan yeni anayasa oylandıktan sonra, 17 Haziran da cumhuriyet ilan edilmiştir. 17 Haziran 1944'te, Amerika Birleşik Devletleri, İzlanda'yı ilk tanıyan ülke olmuştur. İzlanda nın NATO ya üyeliği de 1949 yılına denk gelmektedir. İzlanda dışında, Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde, 2 milyon km² yi aşan yüzölçümü ile kuzey kutbundaki en büyük buz örtüsüyle kaplı olan Grönland ve Faroe Adaları da Danimarka sömürgesidirler. ÜLKE İÇİ İHLALLER Danimarka da kendini yoğun biçimde gösteren iç sorunlardan biri, ülkeye sığınan ya da sığınma talebinde bulunan mültecilere yönelik insan hakları ihlalleridir. Mültecilerin maruz bırakıldığı bu ihlallerde, insanlar günlük hayat içerisinde sık sık ayrımcılığa tabi tutulmakta ve zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermektedirler. Bu ayrımcılıklar arasında en belirgin olarak ırkçılık 2
göze çarpmaktadır. Bununla beraber, inanç özgürlüğüne karşı yapılan baskı ve kısıtlamalarda Müslümanların ibadet alanları büyük ölçüde daraltılmaktadır. Öte yandan, Alman mültecilere karşı vaktiyle gerçekleştirilmiş olan soykırımda, onbinlerce kişinin hayatına son verilmiştir. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) tarafından 16 Haziran 2000 tarihinde yayımlanan Danimarka raporunda şu satırlar yer almıştır: "Danimarka'da özellikle göçmenler, sığınma talebinde bulunanlar ve mülteciler ırkçılığa ve ayrımcılığa hedef oluyor. Özellikle Somalililer ve Müslüman olarak algılananlar bundan en çok etkilenenler olmakta. Gazeteciler, politik şahsiyetler ve aydınlar gibi kamuoyu oluşturan kişiler tarafından Müslümanlar hakkında önyargılar, kötü örnekler, aşırı genellemeler ve yanlış fikirler yayılıyor. Bunun sonucunda Müslümanlar; ikamet, iş ve kamuya açık alanlar konusunda ciddi problemler yaşıyor. İbadet konusunda da, bazen idarî bazen de bireysel engellemelere maruz kalıyorlar. Bazı medya organları, sansasyon yaratmak amacıyla yabancıların veya azınlıkların karıştığı olayları önyargılı ve abartılı biçimde lanse ediyor. Danimarka vatandaşlarının karıştığı olaylarda aynı tutum gözlenmiyor. Nüfusun %7'sini yabancı asıllıların oluşturduğu Danimarka'da etnik ve dinî çeşitliliğin artması, medyanın olumsuz tavrı sonucunda Danimarka'nın kültürel ve dinî homojen yapısına karşı bir tehdit olarak algılanıyor..." Martin Burcharth, 12 Şubat 2006'da New York Times'da yayımlanan bir yazısında, Danimarkalıların bu İslam ve göçmen karşıtı bakışını şöyle anlatmıştır: "Danimarka'nın 'Sosyal Demokrat yönetimler sayesinde demokrasinin ve demokratik hoşgörünün zirvesi olduğu na dair global bir inanç vardır. 1943 yılında, Danimarkalı Musevilerin neredeyse tamamını, savaşa katılmayan İsveç'e kaçırarak toplama kamplarından kurtarması ile bu ünü perçinlenen Danimarka'da bu inancın aslında sadece bir efsane olduğunu söylemek mümkün. Biz Danimarkalılar, yıllar içinde giderek daha fazla yabancı düşmanı olduk. [Muhammed'e ilişkin] Karikatürlerin basılmasının sansür ve düşünce özgürlüğüyle bir ilgisi yoktu. Bunu Danimarka'daki Müslüman olan her şeye karşı dirençli bir düşmanlık atmosferinin bilincinde değerlendirmek sağlıklı olacaktır. 5,4 milyon nüfuslu Danimarka'da topu topu 200,000 Müslüman vardır; ama bundan 40 yıl önce, ülkede hemen hiç Müslüman yoktu. O sebeple, pek çok Danimarkalının İslam'ı Danimarka kültürüne karşı bir tehdit olarak gördüğüne şaşmamalı. Müslümanlara 20 yıl boyunca Danimarka'da cami yapma izni verilmedi. Hâlihazırda Danimarka'da bir Müslüman mezarlığı da yoktur ve Müslüman mezarlığına gömülmek isteyenlerin cesetleri, ülkelerine geri gönderilmek zorundadır. Muhammed karikatürlerine karşı sokak gösterileri olduğunda, Danimarka basını ve halkının büyük çoğunluğu, bu gösteriyi düzenleyenlerin Danimarka vatandaşlığının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini savundular." Özellikle 11 Eylül'den sonra, Avrupa Birliği illegal göçmenlere karşı savaşmayı, El Kaide üzerinden İslam ile savaşmak olarak algılamaya başlamıştır. 1995 yılında Pia Kjaersgaard tarafından kurulan Danimarka Halk Partisi, göçmen yasalarının sıkılaştırılması ve tüm mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi kampanyasını başarıyla yürütmüş ve bu şekilde parlamentoya girmiştir. Kjaersgaard 1998 yılında Politiken gazetesine verdiği bir röportajda şöyle demiştir: "Irkçı olmak bir suç, korkunç bir şey ve hakkında okuduklarımdan dolayı Fransa'daki Jean- Marie le Pen'den hoşlanmıyorum. Ama Müslümanların bir sorun olduğunu düşünüyorum tabi. Sizin ve benim gibi iyi insanlar onlar da aslında. Ama Hıristiyan bir ülkede bu denli fazla Müslüman olması bir sorun. Bir zamanlar Yahudiler de vardı, onlar da iyi işler yapmışlardı aslında." Müslümanları kanserli bir tümör e benzeten ve mültecilere karşı sert bir söylem ifade eden, aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi nin lideri Pia Kjaersgaard, oyların %13,8'ini alarak 25 milletvekilliği kazanmıştır. Bu Müslümanlara karşı gelişen düşmanlık, Danimarka da dünyadaki en katı mülteci yasaların uygulanmasına neden olmuştur. 3
Danimarka özellikle son yıllarda, Müslümanların inançlarını yoğun biçimde yargılamakla beraber, Müslümanların kutsal bir eylem olarak gerçekleştirdikleri Kurban Bayramını vahşet olarak nitelendirmektedirler. Ancak bu karalamayı yaparken kendi ülkelerinde erişkin olan erkek çocuklarının erişkinliklerinin ispatı olarak düzenli bir biçimde gerçekleştirdikleri yunus katliamını bayram havasında geçirmektedirler. Bu durum, uluslararası kamuoyunda bazı sivil örgütler tarafından kınansa da devletler bazında ciddi bir yaptırıma tâbî tutulmamaktadır. Danimarka nın Alman Mültecilere Karşı Uyguladığı Soykırım II. Dünya Savaşı sonunda Sovyet ordusundan kaçan 80.000 i 15 yaşın altındaki 250 bin Alman, Danimarka ya sığınmıştır. Alman mülteciler 142 adet toplama kampında insanlık dışı şartlar altında ikamete tâbî tutularak çeşitli şiddet olayları yaşamışlardır. Mültecilerin kendi aralarında dahi iletişim kurmaları yasaklanmıştır. Danimarkalı doktorlar, salgın hastalıklara bilerek müdahale etmemişlerdir. Hastalıklar giderek yayılmış ve bunun sonucunda yaklaşık 6 ay içinde 7.859 u çocuk 13.741 kişi hayatını kaybetmiştir. Karikatür Krizi Karikatür krizi, Danimarka da Jyllands Posten isimli gazetenin, 2005 yılında İslam peygamberi Hz. Muhammed in karikatürlerini bir seri olarak yayımlamaya başlaması sonucu çıkmıştır. Söz konusu karikatürler, aşağılayıcı ve oldukça saldırgan içeriklere sahiptir. Karikatürlerden birinde Hz. Muhammed terörist olarak gösterilmiştir. Yaşanan bu durumu görüşmek üzere, başta Türkiye elçiliği devreye girmiş ve Danimarka başbakanı ile görüşme talep etmiş, ancak bu talep Danimarka hükümeti tarafından reddedilmiştir. Müslüman ülkeler ve gruplar, karikatürlerin hakaret içerdiğini, tüm Müslümanları terörist göstererek halklar arası önyargıları arttırdığını öne sürmüşler; ancak buna karşın gazete ve Danimarka yönetimi ifade özgürlüğünü gerekçe göstererek, herhangi bir önlem almayı kabul etmemiştir. Danimarka gazetesine destek vermek için Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya ve İspanya'da 7 ayrı gazete de bu karikatürlere sayfalarında tekrar yer verince Müslümanlar 2006 yılında dalga dalga tüm dünyaya yayılan tepkiler göstermişlerdir. Bazı Müslüman ülkelerde, halkı sindirmeye çalışan güvenlik güçlerinin, halkın üzerine ateş açması sonucunda can kayıpları yaşanmıştır. Bush yönetimi, yaşanan bu can kayıpları ve gerilimden İran ile Suriye'yi sorumlu tuttuğunu açıklamıştır. SONUÇ Müttefiklerinin izlemiş olduğu politikayı takip eden Danimarka da, bugünkü mevcut refah seviyesinin tohumları sömürü hareketleriyle birlikte atılmıştır. ülkenin ekonomik seviyesinin yükselmesinin ardından kendisine ileri düzeyde bir medeniyet kılıfı biçmiştir. Yukarıda verilen bilgiler ışığında Danimarka nın sömürü hareketleri dışında, ülke içinde gerçekleştirdiği hak ihlalleri de yoğun biçimde kendini göstermektedir. Danimarka güç yetirebildiği birtakım adaları sömürge haline getirerek ekonomik anlamda büyük kârlar elde ederken, bölge halklarının yaşam alanlarının daralması kaçınılmaz olmuştur. Ülkenin çarpıcı özellikleri arasında yeralan ırkçı yaklaşımlar, vaktiyle Sovyet Ordusu ndan kaçan ve büyük çoğunluğu çocuklardan oluşan savunmasız Alman mültecilere karşı da sergilenmiş ve Alman mültecilerin insanlık dışı şartlar altında hayatta kalma mücadelesi vermesine ve binlercesinin yaşamını yitirmesine sebep olmuştur. 4
Danimarka nın diğer bir saldırgan tutumu da özellikle 11 Eylül den sonra Müslümanları hedef almaktadır. Hakaret içerikli söylemler, ayrımcılık, toplumdan tecrit edici yoğun baskı faaliyetleri ve ötekileştirme hareketleri Danimarka da sık karşılaşılan durumlar haline gelmiştir. Danimarka Müslüman halkın dini inancının bir simgesi olan Kurban Bayramı nı sert biçimde eleştirirken, masum hayvanları gereksiz yere acımasızca katletmekten geri durmamaktadır. 5