AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ERÇEP - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 43965/04 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.



Benzer belgeler
EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZEYTİNLİ/TÜRKİYE (Başvuru no /04) KARAR STRAZBURG. 26 Ocak 2010

A V R U P A K O N S E Y Đ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GEÇGEL ve ÇELİK/TÜRKİYE (Başvuru no. 8747/02 ve 34509/03) KARAR STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. MEHMET MÜBAREK KÜÇÜK - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no:7035/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE ŞENOL ULUSLARARASI NAKLİYAT, İHRACAT VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:75834/01)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YER VE GÜNGÖR/TÜRKİYE (Başvuru no /06 ve 48581/07) KARAR STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ERHUN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru numaraları: 4818/03 ve 53842/07) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

KAYA VE SEYHAN/TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 30946/04) Strazburg 15 Eylül 2009

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE ADNAN ÖZDEMĐR -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:4574/06)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE GÜNGİL TÜRKİYE. (Başvuru no /03 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG. 10 Mart 2009

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE TOK VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:37054/03, 37082/03, 37231/03 ve 37238/03 )

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARAMAN VE BEYAZIT - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 73739/01) KARAR STRAZBURG

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. İKİNCİ DAİRE KANAT ve BOZAN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:13799/04)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE S.S. BALIKLIÇEŞME BELDESİ TARIM KALKINMA KOOPERATİFİ VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI

ĐKĐNCĐ DAĐRE FETHULLAH AKPULAT - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 22077/03) KARAR STRAZBURG. 15 Şubat 2011

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE MEHMET SELÇUK - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 13090/04 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ MEHMET ÖZEL ve diğerleri - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no: 50913/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRASBOURG.

CON S EI L D E KONSEYĐ

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE YUMUŞAK VE YILDIRIM - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 15725/07)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE EYÜP AKDENİZ -TÜRKİYE DAVASI

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KONUK - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 49523/99) KARAR STRAZBURG.

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KANĐOĞLU VE DĐĞERLERĐ - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:44766/98, 44771/98 VE 44772/98)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YAVUZ ve diğerleri -TÜRKİYE DAVASI

CON S EI L D E KONSEYĐ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE MENEMEN MİNİBÜSÇÜLER ODASI -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 44088/04) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

CON S EI L D E KONSEYĐ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

ĐKĐNCĐ DAĐRE EYÜP KAYA TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 17582/04) STRAZBURG. 23 Eylül 2008

(Başvuru no: 42422/04, 2102/05, 18194/05, 18772/05, 33222/05, 36990/05 ve 37050/05) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. MEHMET YILDIZ vd.-türkiye DAVASI (Basvuru no:14155/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ

AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ÇETKİN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 30068/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ APOSTOLİDİ VE DİĞERLERİ- TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:45628/99) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ (ADİL TATMİN) STRAZBURG

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE EMİNE ARAÇ - TÜRKİYE. (Başvuru no: 9907/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE KÜRÜM -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:56493/07) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE BEK -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:23522/05) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ DÖRDÜNCÜ DAİRE NACARYAN VE DERYAN - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:19558/02 ve 27904/02 )

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. KESHMIRI/TÜRKİYE (Başvuru no /08) KARAR STRAZBURG. 13 Nisan 2010

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE SERİN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:18404/04) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE ÇATAK TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 26718/05) KARAR STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ABDURRAHİM DEMİR - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 41213/02) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

A V R U P A K O N S E Y Đ

COU N CI L OF KONSEYĐ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE SONKAYA - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 11261/03) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE BAHÇECİ VE TURAN - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 33340/03) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE SEBAHATTİN EVCİMEN TÜRKİYE. (Başvuru no /06) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

YOLDAŞ VD./Türkiye. Başvuru numaraları: 23706/07, 37912/07, 43801/07, 54514/07, 56503/07, 1033/08, 1522/08 ve 2635/08 Strazburg 15 Mart 2011

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE BĐNGÖL - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 36141/04) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ERTÜRK/TÜRKİYE (Başvuru no /02) KARAR STRAZBURG. 12 Nisan 2005

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. ZÖHRE AKYOL/TÜRKİYE (Başvuru no /03) KARAR STRAZBURG. 4 Kasım 2008

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE. TACİROĞLU - TÜRKİYE (Başvuru no /02) KARAR STRAZBURG. 2 Şubat 2006

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE MEHMET ZÜLFĐ TAN - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no: 31385/02)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE SELİN ASLI ÖZTÜRK -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:39523/03) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE KOP -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 12728/05) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

İKİNCİ DAİRE BAYAR / TÜRKİYE (NO.5) KARAR STRAZBURG. 25 Mart 2014

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. YILDIZ YILMAZ/TÜRKİYE (Başvuru no /01) KARAR STRAZBURG. 11 Ekim 2005

ĐKĐNCĐ DAĐRE. (Başvuru No /07) KARAR STRAZBURG. 24 Eylül 2013

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ÖZGÜR RADYO-SES RADYO TELEVİZYON YAYIN YAPIM VE TANITIM A.Ş. - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 11369/03)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ DÖRDÜNCÜ DAİRE. Gümüşten -Türkiye Davası (Başvuru no: 47116/99)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE EDĐP USLU -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:43/02) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE CANPOLAT TÜRKİYE. (Başvuru no /00) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KAHRAMAN KORKMAZ VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:47354/99 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

İKİNCİ DAİRE KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE PARSIL/TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 39465/98) KARAR STRAZBURG. 26 Nisan 2005

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ AYAZ VE DĐĞERLERĐ - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:11804/02) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

COUNCIL OF EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. KILIÇ VE EREN/TÜRKİYE (Başvuru no /07) KARAR STRAZBURG

CONSEIL DE L EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ ĐKĐNCĐ DAĐRE DAYANAN -TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:7377/03) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

A V R U P A K O N S E Y Đ

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ KEKĐL DEMĐREL - TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:48581/99) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

A V R U P A K O N S E Y Đ

CON S EI L D E KONSEYĐ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ. Hasan Celal GÜZEL-TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:65849/01) NİHAİ KABULEDİLEBİLİRLİK KARARININ ÖZET ÇEVİRİSİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ USLU - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:33168/03) NİHAİ KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG 12 NİSAN 2007

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ AKAT - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: / 98) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KEKLİK VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:77388/01) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE OSMAN YILMAZ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 18896/05) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ AVRUPA ĐNSAN HAKLARI MAHKEMESĐ BAKIR- TÜRKĐYE DAVASI. (Başvuru no:54916/00) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ STRAZBURG

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE. GÜMÜŞSOY/TÜRKİYE (Başvuru no /07) KARAR STRAZBURG. 11 Ekim 2011

Vicdani Ret. Basın Birimi

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE ENERJİ YAPI-YOL SEN -TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:68959/01) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

ĐKĐNCĐ DAĐRE KARAR. Başvuru n o 43627/09 Misak HAÇĐKOĞLU/TÜRKĐYE STRAZBURG

(Başvuru no: 3197/05) KARARIN ÖZET ÇEVĐRĐSĐ STRAZBURG. 20 Ekim 2009

ĐKĐNCĐ DAĐRE. MEHMET MANSUR DEMĐR v. TÜRKĐYE. (Başvuru No /07) KARAR STRASBOURG. 24 Temmuz 2012

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE NİN SARAR / TÜRKİYE KARARI * ** (Başvuru no. 1947/09, Karar Tarihi: 27 Mart 2012)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ BİLEN- TÜRKİYE DAVASI. ( Başvuru no: 34482/97 ) NİHAİ KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ ÜÇÜNCÜ DAİRE GÜNSİLİ VE YAYIK - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no:20872/02 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG.

heyetine cevap vermekten kaçınarak 3 Şubat, 7 Nisan ve 12 Mayıs 1994 tarihlerinde yapılan duruşmalara katılmamıştır.. HUKUK AÇISINDAN I. AİHS NİN 10.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE FÜSUN ERDOĞAN VE DİĞERLERİ - TÜRKİYE DAVASI. (Başvuru no: 16234/04) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG

Transkript:

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYİ AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE ERÇEP - TÜRKİYE DAVASI (Başvuru no: 43965/04 ) KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ STRAZBURG 22 Kasım 2011 İşbu karar Sözleşme nin 44 / 2 maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup şekli bazı düzeltmelere tabi tutulabilir. 1

Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan ve (43965/04) numaralı başvurunun nedeni T.C. vatandaşı Yunus Erçep in (başvuran) 6 Ekim 2004 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nin (AİHS) 34. maddesi uyarınca yapılan başvurudur. Başvuran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde İzmir, New York, Viyana ve Tiflis Barosu avukatlarından sırasıyla T. Alsancak, J.E. Andrik, R. Kohlhofer ve A. Carbonneau tarafından temsil edilmektedir. OLAYLAR I. DAVANIN KOŞULLARI Başvuran Yunus Erçep, Türk vatandaşı ve 1969 doğumlu olup, İstanbul da ikamet etmektedir. 26 Ağustos 1982 tarihinde on üç yaşında vaftiz edilen başvuran, Yehova Şahidi dir. Başvuran, İncil i baştan sona okuduğunu ifade etmiş ve İncil de «savaş eğitimi yapmayacaklar artık» (İncil, Yeşaya 2:4) diyen Yeşaya nın sözlerine itaat etmek amacıyla askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetmiştir. 6 Ocak 1997 tarihinde başvuran, Şişli (İstanbul) Askerlik Şubesi ne gitmiştir. Sağlık kontrolünden geçirilen başvuran askerliğe elverişli bulunmuştur. 16 Mayıs 1997 tarihinde, ilgili şahısın askerliğine karar verilmiştir. Başvuran, Mart 1998 celp döneminde silâhaltına alınacaktır. İlgili yasaya göre, askere çağırılan bir kimse celbe cevap vermediği takdirde bakaya kaçağı gibi değerlendirilir. A. Farklı Er Celbi dönemleri ve başvuran hakkında açılan ceza davaları Her celp döneminde asker kaçağı durumuna düşmesi nedeniyle başvuran hakkında Trabzon Askeri Ceza Mahkemesi önünde bir ceza davası açılmıştır. 1. Mart 1998 Er Celbi dönemi 21 Mart 1998 tarihinde, başvuran Şişli Askerlik Şubesi ne gitmiş ve Rize de bulunan birliğine katılmasının mümkün olmadığını beyan etmiştir. 12 Kasım 1998 tarihinde, Trabzon komutanlığının askeri hakimi ilgili şahısın kendi isteğiyle askerlik şubesine gittiğini ve 35 000 (eski) TL 1 (yaklaşık 0,20 Euro) ödediğini göz önüne alarak, başvuran hakkında takipsizlik kararı vermiştir. 2. Mart 1999 Er Celbi dönemi Mart 1999 Er Celbi dönemi için başvuran, 17 Haziran 1999 tarihinde Şişli Askerlik Şubesi ne gitmiştir. Bu gecikme nedeniyle, başvuran birliğine gönderilememiştir. 8 Eylül 2000 tarihinde, Mart 1999 Er Celbi uyarınca askere gitmediği gerekçesiyle başvuran hakkında Trabzon Askeri Mahkemesi önünde bir ceza davası açılmıştır. Başvuran, Şişli Askerlik Şubesi ne geç gitmek ve bakaya kalmak suçundan üç ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu ceza daha sonra 450 000 TL para cezasına çevrilmiştir. Bay Erçep bu kararı temyiz etmemiştir. 1. 1 Ocak 2005 tarihinde, eski TL nin yerine yeni TL yürürlüğe girmiştir; 1 yeni TL, bir milyon eski TL ye eşdeğerdir. 2

3. Kasım 1999 ve Mart 2000 Er Celbi dönemleri 13 Eylül 1999 tarihinde gönderilen yazıda, başvuran, askerlik hizmetine başlamadan önce yerine getirmesi gerekli formaliteler için 1999 yılı Kasım ayı içerisinde askerlik şubesine davet edilmiştir. 1999 yılı Kasım ayında, başvuran, üç kez Şişli Askerlik Şubesi ne gitmiştir. 16 Kasım 1999 tarihinde, bir kez daha askerlik şubesine gitmiş ve vicdani retçi olduğunu beyan ederek askerlikle ilgili belgeleri imzalamayı reddetmiştir. Başvuran, mahkeme önünde, askerlik hizmeti yerine geçecek herhangi bir kamu hizmetini yapmaya hazır olduğunu, ancak savaş sanatını öğrenmeyeceğini beyan ettiğini savunmaktadır. Trabzon Askeri Mahkemesi, Mart 1999 ve Mart 2000 Er Celbi dönemleri için verdiği 12 Mart ve 7 Mayıs 2001 tarihli kararlarda, suç oluşturan unsurların toplanamadığı kanaatine varmış ve başvuranı bakaya kalmak konusunda suçsuz bulmuştur. Bu sonuca ulaşmak için mahkeme, özellikle daha kısa askerlik yapma imkânı tanıyan yeni bedelli askerlik yasasını dikkate almıştır. 4. Kasım 2000 Er Celbi dönemi 2000 yılı Temmuz ayında, Şişli Askerlik Şubesi ne giden başvuran, vicdani nedenlerle askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddettiğini ifade etmiştir. Trabzon Askeri Mahkemesi, 20 Ağustos 2001 tarihli kararında, başvuranı bakaya kalmak suçundan iki ay on beş gün hapis cezasına mahkûm etmiştir. Bu ceza daha sonra para cezasına çevrilmiştir. Bunun sonrasında Askeri Yargıtay, bu kararı bozmuş ve ek soruşturma istemiştir. 14 Mart 2002 tarihinde, Trabzon Askeri Mahkemesi, başvuranın bir psikiyatrik muayeneden geçirilmesine karar vermiştir. 10 Temmuz 2002 tarihinde, başvuran cezai sorumluluğunun belirlenmesi amacıyla iki gün süreyle bir askeri hastanede müşahede altına alınmıştır. Bu iki gün sonrası psikiyatrlar tarafından düzenlenen raporda, başvuranın herhangi bir akıl hastalığından muzdarip olmadığı ve dolayısıyla askerlik hizmetini yerine getirme ve işleyebileceği suçlara cevap verme ehliyeti olduğu belirtilmiştir. 19 Aralık 2002 tarihinde, Trabzon Askeri Mahkemesi bir kez daha başvurana bakaya kalmak suçundan para cezası vermiştir. Bu karar daha sonra Askeri Yargıtay tarafından onanmıştır. 5. Mart 2001 Er Celbi dönemi 12 Nisan 2001 tarihinde, Şişli Askerlik Şubesi ne giden başvuran, vicdani nedenlerle askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddettiğini ifade etmiştir. Trabzon Askeri Mahkemesi, 26 Ekim 2001 tarihli kararında, başvuranı bakaya kalmak suçundan iki ay on beş gün hapis cezasına mahkûm etmiştir. Bu ceza daha sonra para cezasına çevrilmiştir. Bunun sonrasında Askeri Yargıtay, sözkonusu kararı bozmuş ve bir psikiyatrik değerlendirme istemiştir. 25 Ağustos 2003 tarihinde, başvuran cezai sorumluluğunun belirlenmesi amacıyla on bir gün süreyle bir askeri hastanede müşahede altına alınmıştır. Bu on bir gün sonrası psikiyatrlar tarafından düzenlenen raporda, ilk raporda ulaşılan sonuçlar doğrulanmıştır. 3

Trabzon Askeri Mahkemesi, 18 Aralık 2003 tarihinde bir kez daha başvurana bakaya kalmak suçundan para cezası vermiştir. Bu karar 5 Ağustos 2004 tarihinde Askeri Yargıtay tarafından onanmıştır. 6. Temmuz ve Kasım 2002, Mart, Temmuz ve Kasım 2003 ve Mart 2003 Er Celbi dönemleri Trabzon Askeri Mahkemesi, 18 Aralık 2003 tarihinde, başvuranı bakaya kalmak suçundan, yukarıda belirtilen Er Celbi dönemleri için altı kez, iki ay on beş gün hapis cezasına mahkûm etmiştir. Sadece ilk üç hapis mahkûmiyeti para cezasına çevrilmiştir. Bu kararlar daha sonra Askeri Yargıtay tarafından onanmıştır. 7. Temmuz ve Kasım 2003 ile Mart 2004 Er Celbi dönemleri 22 Nisan, 15 Temmuz ve 21 Ekim 2004 tarihlerinde, başvuran, bakaya kalmak suçundan, yukarıda belirtilen Er Celbi dönemleri için üç kez, iki ay on beş gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu davalar, başvurunun AİHM ye sunulduğu tarihte, Askeri Yargıtay önünde görülmeye devam etmekteydi. B. Durumun daha sonraki gelişimi 7 Mayıs 2004 tarihli kararında Trabzon Askeri Mahkemesi, Temmuz ve Kasım 2002 ile Mart, Temmuz ve Kasım 2003 Er Celbi dönemleri için başvurana verilen hapis cezalarının birleştirilmesine hükmetmiştir. Böylelikle toplam ceza süresi yedi ay on beş gün olmuştur. Askeri Yargıtay, bu kararı 21 Eylül 2004 tarihinde onamıştır. 3 Ekim 2005 tarihinde, başvuran hapis cezasını çekmeye başlamıştır. Beş ay sonra, 3 Mart 2006 tarihinde, başvuran şartlı tahliye edilmiştir. 6 Ekim 2006 tarihinde, TBMM, askeri mahkemelerin sivilleri yargılayamayacağını öngören yeni bir yasayı kabul etmiştir. Bunun sonucunda, başvuran hakkında görülmeye devam eden davalar sivil yargı mahkemelerine devredilmiştir. O tarihten itibaren başvuran, aynı atılı suçlar için bir asliye ceza mahkemesi önünde yargılanmıştır. 1998 yılı Mart ayından itibaren, başvuran hakkında yirmi beşten fazla dava açılmıştır. Bu davalardan bazıları ulusal mahkemeler önünde görülmeye devam etmektedir. İlgili şahıs, askerlik hizmetini yerine getirmeyi sürekli reddettiği için bugün bile yeni ceza kovuşturmalarına muhatap olmakta ve daha ileriki Er Celbi dönemleri için özgürlükten mahrum bırakma cezası alma riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. HUKUK I. AİHS NİN 9. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA Başvuran, orduda hizmet vermeyi reddettiği için defalarca mahkûm edilmesinden şikâyetçi olmakta ve bu bağlamda AİHS nin 9. maddesinin ihlal edildiğini savunmaktadır. AİHM, bu şikâyetin AİHS nin 35. maddesinin 3. paragrafı anlamında açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve ayrıca başka bir kabuledilemezlik gerekçesi bulunmadığını tespit etmektedir. Dolayısıyla sözkonusu şikâyetin kabuledilebilir ilan edilmesi uygun olacaktır. 4

A. Uygulanabilirliğe ilişkin Hükümet, Komisyon un yerleşik içtihadına dayanarak 9. maddenin mevcut davada uygulanabilirliğine karşı çıkmaktadır. Başvuran ise, bu içtihadın eskimiş olduğunu ve bugünkü koşullar ışığında evrim geçirmesi gerektiğini savunmaktadır. AİHM, AİHS nin 9. maddesinin vicdani retçilere uygulanabilirliğine ilişkin içtihadını yakın bir tarihte gözden geçirme fırsatı bulmuştur. (Ermenistan aleyhine Bayatyan davası [GC], n o 23459/03, 7 Temmuz 2011). AİHM sözkonusu davada, orduda hizmet verme zorunluluğu ile bir bireyin vicdanı ya da samimi ve derin dini ya da diğer inançları arasında ciddi ve aşılması güç bir çelişki oluşturduğu gerekçesiyle askerlik hizmetine karşı çıkmanın, 9. maddedeki teminatların uygulanması için gerekli görülen kudret, ciddiyet, bütünlük ve önem kıstaslarına yeteri kadar ulaştığı kanısı yarattığını kaydetmiştir (Bayatyan, ilgili bölüm, prg. 110). Burada cevap bulunması gereken soru, sözkonusu hüküm altında askerlik hizmetine karşı çıkıldığında, bunun her davanın kendine özel koşullarına göre mi değerlendirilmesi gerektiğinin ve öyle ise hangi ölçüde karara bağlanacağının belirlenmesidir. Mevcut davada AİHM, başvuranın, Yehova Şahidi diye bilinen ve silah taşıma gerekliliğinden bağımsız olarak askerlik hizmetine karşı çıkmanın gerekliliğine inanan bir dini grubun mensubu olduğunu gözlemlemektedir. AİHM, ilgili şahısın, bu zorunlu hizmet ile samimi dini inançları arasında ciddi ve aşılması güç bir çelişki bulunduğu gerekçesiyle askerlik hizmetine karşı çıktığından şüphe duymamaktadır (bakınız, aynı yönde, Bayatyan, ilgili bölüm, prg. 111). Dolayısıyla, 9. madde mevcut davada uygulama alanı bulmaktadır. B. Esasa ilişkin Başvuran, 6 Ocak 1997 tarihinde askerlik hizmeti için elverişli bulunmuştur. 16 Mayıs 1997 tarihinde, adı geçenin askere alınması kararı verilmiştir. Bu tarihten itibaren, başvuran düzenli olarak ve hemen hemen her Er Celbi döneminde Şişli Askerlik Şubesi ne gitmiş ve dini inançları gereği askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddettiğini bildirmiştir. Şüphesiz burada söz konusu olan ilgili şahısın dini inançlarını açığa vurmasıdır (Bayatyan, ilgili bölüm, prg. 112), ve AİHM dini inançları gereği askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetmesi dolayısıyla başvuranın art arda mahkûm edilmesini ve sürekli ceza kovuşturmalarına maruz kalma riski taşımasını, 9. maddenin teminat altına aldığı dini açığa vurma özgürlüğüne yapılan bir müdahale olarak değerlendirmektedir. Bu tür bir müdahale, «kanunla öngörülmediği», 2. paragraf bakımından meşru amaç ya da amaçları hedeflemediği ve «demokratik bir toplumda gerekli olmadığı» sürece sözkonusu hükmü ihlal etmiş olacaktır (bakınız, diğerleri arasından, San Marino aleyhine Buscarini ve diğerleri davası [GC], n o 24645/94, prg. 34, CEDH 1999-I). 1. Müdahalenin meşruluğu hakkında a. Kanunla öngörülme Başvuran, sözkonusu müdahalenin kanunla öngörülmediğini savunmaktadır. Başvuran, Askeri Ceza Kanunu nun bakaya kaçağını cezalandıran 63. maddesi gereğince mahkûm edildiğini, oysa askerlik hizmetiyle ilgili 12. madde uyarınca sözkonusu suçun işlenebilmesi için asker ilan edilmiş olmak gerektiğini ileri sürmektedir. Bu bağlamda başvuran, vicdani retçi olması dolayısıyla askere alınmayla ilgili hiçbir belgeyi imzalamadığını, bu nedenle asker olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmektedir. Ayrıca başvurana göre, ne Türk Ceza 5

Kanunu ve ne de Askeri Ceza Kanunu, dini inançlar nedeniyle askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetmenin bir suç olduğunu belirten hükümler içermektedir. Hükümet, bu konuda herhangi bir argüman dile getirmemektedir. AİHM, inanç nedeniyle askerlik hizmetinin reddedilmesiyle ortaya çıkan durumların uygun bir şekilde yönetilmesinde Türkiye deki yasal çerçevenin yeterli olmadığını daha önce de not ettiğini hatırlatmaktadır (Ülke ilgili bölüm, prg. 61). Her halükârda, AİHM, başvurana karşı uygulanan tedbirlerin kanunla öngörüldüğü varsayılsa bile, aşağıda belirtilen gerekçeler nedeniyle bu tedbirlerin AİHS nin 9. maddesi ile uyumlu olmadığını gözlemlemektedir. b. Meşru amaç AİHM, öncelikle bir asker kaçağı için alınan tedbirlerin AİHS nin 9. maddesinin 2. paragrafında öngörülen gerekçelerden biri tarafından meşru kılınabileceği varsayılsa bile, her halükârda, sözkonusu tedbirlerin aşağıda belirtilen gerekçeler nedeniyle demokratik bir toplumda gerekli sayılamayacağı kanaatindedir. c. Demokratik bir toplumda gereklilik i. İlgili ilkeler AİHM, 9. maddenin koruduğu şekliyle düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün, AİHS anlamında «demokratik bir toplumun» temellerinden birini temsil ettiğini hatırlatmaktadır. Dinsel açıdan bu özgürlük, inananların hayata bakışlarını ve kişiliklerini oluşturan çok hayati bir unsur olmasının yanı sıra, ateistler, agnostikler, kuşkucular veya konuyla hiç ilgilenmeyen diğer kimseler açısından da önemli bir kazanımdır. Demokratik bir toplumun esaslı ve ayrılmaz bir parçası olan ve yüzyıllar boyu büyük bedeller ödenerek kazanılmış olan çoğulculuk, bu özgürlüğe bağlıdır. Bu özgürlük, bir dine bağlı olan ya da olmayan ve vecibelerini yerine getiren ya da getirmeyen herkes için geçerlidir (Yunanistan aleyhine Kokkinakis davası, 25 Mayıs 1993, prg. 31, seri A n o 260-A, Buscarini ve diğerleri, ilgili bölüm, prg. 34, ve Türkiye aleyhine Leyla Şahin davası [GC], n o 44774/98, prg. 104, CEDH 2005-XI). Her ne kadar din özgürlüğü öncelikle bir bireysel vicdan meselesi olsa da, aynı zamanda dini, bireysel olarak ve özel hayatında, ya da toplu olarak kamu önünde ve aynı inancı paylaşanlar arasında açığa vurma özgürlüğünü de içine almaktadır. Madde 9, ibadet, öğretim, uygulama ve ayin gibi bir din ya da inancı açığa vurmanın farklı şekillerini sıralamıştır (Bulgaristan aleyhine Hassan ve Tchaouch davası [GC], n o 30985/96, prg. 60, CEDH 2000-XI, ve Moldovya aleyhine Bessarabie Metropoliten Kilisesi ve diğerleri davası, n o 45701/99, prg. 114, CEDH 2001-XII). Yerleşik içtihadına göre AİHM, bir müdahale gereğinin varlığı ve boyutunu değerlendirmek üzere Sözleşmeci Devletlere belirli bir takdir payı tanımaktadır. Bu takdir payı, hem yasayı hem de yasayı uygulayan kararları kapsayan Avrupa denetimi ile beraber hareket eder. AİHM nin görevi, ulusal düzeyde alınan tedbirlerin ilke olarak haklı ve orantılı olup olmadığını araştırmaktır (Bessarabie Metropoliten Kilisesi ve diğerleri, ilgili bölüm, prg. 119, ve Leyla Şahin, ilgili, prg. 110). AİHM, mevcut davada takdir payı derecesini sınırlarken demokratik bir toplumun yaşaması için önem taşıyan gerçek dini çoğulculuğu teminat altına alma gerekliliği hususunu dikkate almak durumundadır (Yunanistan aleyhine Manoussakis ve diğerleri davası, 26 Eylül 1996, prg. 44, karar ve hükümlerin derlemesi 1996-IV). AİHM ayrıca, gerektiğinde, 6

Sözleşmeci Devletlerin uygulamalarından ortaya çıkan fikir birliği ve ortak değerleri de dikkate alabilir (Bayatyan, ilgili bölüm, prg. 122). ii. Bu ilkelerin uygulanması AİHM, Türkiye de askerlik hizmetine elverişli her erkek vatandaşın T.C. Anayasası nın 72. maddesi ve Askerlik Kanunu nun ilk maddesi gereğince askerlik hizmetini yerine getirmekle mükellef olduğunu gözlemlemektedir. Askerlik hizmetinin yerine geçecek bir sivil hizmet bulunmadığından, inançlarına sadık kalmak isteyen vicdani retçilerin askere alınmayı reddetmekten başka çareleri bulunmamaktadır. Böylece bu insanlar, sonu gelmeyen kovuşturma ve katlanan hapis cezalarına konu olduğu gibi, bu durumun ömür boyu sürme tehlikesi altında olduklarından, bir nevi «medeni ölüme» maruz kalmaktadır. Ülke ilgili bölüm, kararında AİHM, bu durumun 3. madde anlamında demokratik bir toplumdaki cezalandırma rejimine uygun olmadığına hükmetmiştir (Ülke, ilgili bölüm, prg. 62). AİHM öncelikle bahsi geçen kararda ifade edilen değerlendirmelerin vicdani retçilere karşı uygulanan tedbirlerin aşırı sertliğini açıkça ortaya koyduğunu kaydetmektedir. Bu değerlendirmeler daha ziyade mevcut davaya konu olan müdahalenin orantısız niteliği için geçerlidir. Öte yandan AİHM, zorunlu askerlik hizmetinin yürürlükte olduğu Avrupa Konseyi ne üye Devletlerin hemen hemen hepsinin inançları askerlik yapmayı yasaklayan kimselere bir çözüm sunmak amacıyla askerlik hizmeti yerine geçen sivil hizmetler kurduklarını gözlemlemektedir (ayrıntılı bir inceleme için, bakınız Bayatyan, ilgili bölüm, prg. 46 dan 49 a kadar). Bu nedenle, Türkiye gibi bu yönde henüz önlem almayan devletler, sözkonusu alanda ancak sınırlı bir takdir payına sahiptir ve muhtemel bir müdahaleyi meşru kılmak için inandırıcı ve zorlayıcı nedenler ortaya koymalıdır. Özellikle, bu devletler müdahalenin «zorunlu bir sosyal ihtiyaç» olduğunu kanıtlamalıdır (Bayatyan, ilgili bölüm, prg. 123). AİHM, her türlü zorunlu askerlik hizmeti sisteminin vatandaşlara ağır bir yük getirdiğini kabul etmektedir. Bu yük, ancak herkes için eşit paylaştırıldığında ve bu hizmetten muaf tutulmanın güçlü ve inandırıcı nedenlere dayanması durumunda kabul edilebilir. Mevcut davada, Yehova Şahidi başvuran, menfaat ya da kişisel kolaylık için değil, samimi dini inançları yüzünden askerlik hizmetinden muaf tutulmayı istemiştir. AİHM, başvuranın askerlik hizmetinden muaf tutulma isteğinin sağlam ve inandırıcı gerekçelere dayandığından şüphe duymamaktadır. AİHM, öte yandan başvuranın genel olarak yurttaşlık yükümlülüklerini yerine getirmeyi hiçbir zaman reddetmediğini ve aksine yetkililerden açıkça askerlik hizmeti yerine başka bir sivil hizmet talep ettiğini kaydetmektedir. Dolayısıyla, başvuran, ciddi gerekçelerle, vatandaşlar üzerindeki yükü paylaşmak için zorunlu askerlik hizmetini yerine getiren diğer yurttaşlar ile eşit şartlarda hizmet vermeye hazır olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, askerlik hizmeti yerine geçecek bir sivil hizmet öngörülmediği için hapis cezasını çekmek zorunda kalmıştır. AİHM, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin «demokratik bir toplumu» şekillendiren başlıca unsurlar olduğunu hatırlatmaktadır. Her ne kadar bireysel menfaatler bazen grubun menfaatine tabi olmalıysa da, demokrasi, her zaman, çoğunluğun görüşlerinin üstün gelmesi gerektiği anlamına gelmez; demokrasilerde azınlık mensuplarına adil ve düzgün muamele yapılmasını ve hakim pozisyonun kötüye kullanılmamasını sağlayan bir denge kurulması elzemdir (Leyla Şahin, ilgili bölüm, prg. 108). Bu nedenle, başvuranın mensubu olduğu gibi vicdanın gereklerine uygun olarak topluma hizmet fırsatı veren bir dini azınlık grubunun inançlarına saygı gösteren bir Devletin, uyum ve istikrar içinde çoğulculuğun sağlanmasını ve 7

toplum bünyesinde dini uyum ve hoşgörünün oluşmasını teşvik etmesi gerekmektedir (Bayatyan, ilgili bölüm, prg. 126). AİHM, Türkiye de yürürlükte olan zorunlu askerlik hizmeti sisteminin vatandaşlara, vicdani retçiler için ciddi sonuçlar doğuracak, bir yükümlülük getirdiği: vicdani nedenler için hiçbir muafiyet tanımadığı ve başvuran gibi askerlik hizmetini reddeden kişilere ağır cezai müeyyideler empoze ettiği sonucuna varmaktadır. Böylece, ihtilaflı müdahale, sadece başvuranın defalarca mahkûm edilmesinden değil, aynı zamanda yerine geçecek başka bir hizmetin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. AİHM, bu tür bir sistemin genel anlamda toplum çıkarları ile vicdani retçi arasında adil bir denge kurmadığı kanaatine varmaktadır. Bu nedenle, başvuranın vicdan ve inancının gereksinimlerini dikkate almak adına hiçbir tedbirin öngörülmediğini gözlemleyen AİHM, verilen cezaların demokratik bir toplumda gerekli olduğunun kabul edilemeyeceğine hükmetmektedir. Yukarıda belirtilen nedenler doğrultusunda AİHM, başvuranın mahkûmiyetinin AİHS nin 9. maddesi anlamında demokratik bir toplumda gerekli bir müdahale olarak analiz edilemeyeceği kanaatine varmaktadır. Dolayısıyla, bu hüküm ihlal edilmiştir. II. AİHS NİN 6. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA Başvuran, bir sivil olarak, sadece askeri hakimlerden oluşan bir mahkeme önüne çıkmak zorunda bırakılmasından şikâyetçi olmaktadır. Başvuran ayrıca, yetkili mercilerin kendisine eski Türk Ceza Kanunu nun cezaların tekrarlanan suçlara uygulanmasını öngören 80. maddesini uygulamadıklarını belirtmekte ve dolayısıyla hakkında yürütülen ceza davalarının haksız olduğunu ileri sürmektedir. Başvuran, AİHS nin 6. maddesine atıfta bulunmaktadır. A. Kabuledilebilirliğe ilişkin AİHM, bu şikâyetlerin AİHS nin 35. maddesinin 3. paragrafı anlamında açıkça dayanaktan yoksun olmadığını ve ayrıca başka bir kabuledilemezlik gerekçesi bulunmadığını tespit etmektedir. Dolayısıyla, sözkonusu şikâyetlerin kabuledilebilir ilan edilmesi uygun olacaktır. B. Esasa ilişkin 1. Davanın askeri mahkeme tarafından görülmesi hakkında AİHM, başvuran tarafından dile getirilen şikâyetlere benzer şikâyetleri daha önce de inceleme fırsatı bulduğunu ve bu davalarda, özellikle bir sivilin askerlik hizmeti aleyhine propaganda ile ilgili suçlamalara karşı sadece askeri hakimlerden oluşan bir mahkeme önünde cevap vermek zorunda kaldığı durumlarda, kısmen taraflı davranabilecek ordu mensubu hakimler önüne çıktığı korkusuna kapılmasının anlaşılabilir olduğuna, dolayısıyla ilgili şahsın Genelkurmay Başkanlığı Mahkemesi nin önyargılı düşünceler doğrultusunda hareket edeceğinden kaygılanabileceğine ve haklı olarak bu mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmadığını düşünebileceğine hükmederek, AİHS nin 6. maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardığını hatırlatmaktadır (Türkiye aleyhine Ergin davası (n o 6), n o 47533/99, prg. 54, CEDH 2006-VI (alıntılar), ve Türkiye aleyhine Düzgören davası, n o 56827/00, prg. 20, 9 Kasım 2006). 8

Mevcut davada AİHM, her ne kadar askeri ceza kanununda öngörülen bir suçla itham edilmiş olsa da, başvuranın, cezai açıdan, bir sivil olduğunu gözlemlemektedir. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümü nün 13 Ekim 2008 tarihli kararından çıkan sonuca göre, Türk ceza hukukunda, bir kimse ancak kıtasına katıldıktan sonra asker olarak kabul edilir. Dolayısıyla, askerlik hizmetine ilişkin suçlamalara karşı sadece askeri hakimlerden oluşan bir mahkeme önüne çıkmak zorunda bırakılan bir sivil olarak başvuran Erçep in, kısmen taraflı davranabilecek ordu mensubu hakimler önüne çıktığı korkusuna kapılması anlaşılabilir bir durumdur. Öte yandan, Hükümet mevcut davanın farklı bir sonuca ulaşmasını gerektirecek herhangi bir olgu ya da argüman sunmamıştır. Dolayısıyla, bu temelde AİHS nin 6. maddesinin 1. paragrafı ihlal edilmiştir. 2. Yargılamanın adilliği hakkında Başvuran, yetkili merciler kendisine eski Türk Ceza Kanunu nun cezaların tekrarlanan suçlara uygulanmasını öngören 80. maddesini uygulamadıkları için, hakkında yürütülen ceza davalarının adil olmadığı kanaatindedir. Sözkonusu şikâyetleri inceledikten sonra AİHM, bunların mevcut davada incelenen diğer şikâyetlerle hemen hemen aynı olgulara dayandığını tespit etmektedir. Bu nedenle AİHM, yargılamanın adil olmadığı iddiasına dayalı şikâyetin ayrıca incelenmesine gerek olmadığı kanaatine varmaktadır. III. AİHS NİN 5, 7 VE 13. MADDELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA Başvuran, yoklama listesine ilişkin belgeleri hiçbir zaman imzalamadığı için asla asker olmadığını ve hep sivil kaldığını savunmaktadır. Bu bağlamda, başvuran, birçok kez sivilleri yargılama yetkisi olmayan askeri mahkemeler tarafından tutuklanmasından şikâyetçi olmakta ve bu özgürlükten yoksun bırakmaların yürürlükteki iç hukuk mevzuatına uygun olmadığını iddia etmektedir. Başvuran aynı zamanda, kanaatince yasadışı olan bu tutukluluk dönemleri için tazminat davası açma imkânı sağlayan bir itiraz yolu bulunmadığından şikâyetçi olmakta ve bu bağlamda AİHS nin 5. maddesinin 1 ve 5. paragraflarına atıfta bulunmaktadır. Ayrıca AİHS nin 7. maddesi kapsamında başvuran, ister cezai, ister askeri ve isterse sivil olsun hiçbir yasa metninde, askere çağırılan bir kişinin yoklama listelerine kayıtla ilgili belgeleri imzalamamasının suç teşkil ettiğini belirten açık bir hükmün bulunmadığını ileri sürmekte ve dolayısıyla suç ve cezaların yasallığı ilkesinin ihlal edildiğinden şikâyetçi olmaktadır. Son olarak, AİHS nin 13. maddesine atıfta bulunan başvuran, sonu gelmeyen kovuşturma ve mahkûmiyet döngüsünün son bulmasına imkân tanıyan etkili bir hukuk yolu bulunmadığından şikâyetçi olmaktadır. Hükümet, başvuranın bu savına karşı çıkmaktadır. AİHM, bu şikâyetlerin yukarıda incelenen şikâyetlerle bağlantılı olduğunu ve dolayısıyla aynı şekilde kabuledilebilir ilan edilmesi gerektiğini kaydetmektedir. Sözkonusu şikâyetleri inceledikten sonra AİHM, bunların mevcut davada incelenen diğer şikâyetlerle hemen hemen aynı olgulara dayandığını tespit etmektedir. 9

Bu nedenle AİHM, AİHS nin 5, 7 ve 13. maddelerine dayalı şikâyetlerin ayrıca incelenmesine gerek olmadığı kanaatine varmaktadır. IV. AİHS NİN 41 VE 46. MADDELERİNİN UYGULANMASI HAKKINDA A. Tazminat Başvuran, hakkında yürütülen ve her seferinde mahkûmiyetle sonuçlanan ceza kovuşturmalarının yarattığı kaygı ve sıkıntı dolayısıyla manevi tazminat başlığı altında 15.000 Euro talep etmektedir. Başvuran ayrıca, cezaevinde geçirdiği 185 gün boyunca uğradığını iddia ettiği maddi zarar karşılığında 5.000 Euro talep etmektedir. Hükümet, bu taleplerin aşırı olduğu kanaatindedir. AİHM, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında nedensellik bağı görememekte ve bu başlık altında talep edilen tazminatı reddetmektedir. Buna karşın, AİHM, başvurana manevi tazminat olarak 10.000 Euro ödenmesinin uygun olacağı kanaatine varmaktadır. Ayrıca AİHM, yukarıda, bir yandan, başvurana karşı yürütülen ve muhtemelen ömür boyu devam edecek olan birçok ceza kovuşturmasının hemen hemen bir «medeni ölüm» niteliğinde olduğu ve diğer yandan, Türkiye de yürürlükte olan zorunlu askerlik hizmeti sisteminin vatandaşlara, vicdani retçiler için ciddi sonuçlar doğuracak, bir yükümlülük getirdiği, vicdani nedenler için hiçbir muafiyet tanımadığı ve başvuran gibi askerlik hizmetini reddeden kişilere ağır cezai müeyyideler empoze ettiği yönünde ulaşılan sonuçları hatırlatmaktadır. Ulaşılan bu sonuçlar başlı başına, AİHS nin 9. maddesi tarafından teminat altına alınan hakkın başvuran açısından ihlal edilme sebeplerinin, bir taraftan, vicdani retçilerin statüsü ile ilgili mevcut yasal çerçevenin yetersizliğinden (bakınız ayrıca, iki ara karar, yukarıdaki ilgili paragraf) ve diğer yandan, askerlik hizmeti yerine geçecek bir sivil hizmetin yokluğuna dayalı yapısal sorundan kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla AİHM, mevcut davada tespit edilen AİHS ihlallerinin benzerlerinin önüne geçmek için bir yasal reformun kabul edilmesi gerektiği kanaatine varmakta ve askerlik hizmetinin yerine geçecek bir hizmet yaratılmasının tespit edilen ihlale son verebilecek uygun bir telafi şekli oluşturacağını kaydetmektedir. B. Yargılama masraf ve giderleri Başvuran, ayrıca ulusal mahkemeler önünde görülen yargılama masraf ve giderleri için 14.200 Euro ve AİHM önünde görülen yargılama masraf ve giderleri için 9.000 Euro talep etmektedir. Başvuran, bir avukatlık ücret sözleşmesi sunmaktadır. Hükümet, bu talebin aşırı olduğu kanaatindedir. AİHM, yerleşik içtihadına göre, yalnızca gerçekliği ve gerekliliği ispat edilmiş makul tutardaki yargılama masraf ve giderlerinin ödenebileceğini hatırlatmaktadır. Mevcut davada, elindeki belgeleri ve yukarıdaki kıstasları dikkate alan AİHM, tüm masraf ve giderler için başvurana 5.000 Euro ödenmesinin makul olacağı kanaatine varmaktadır. 10

C. Gecikme faizi AİHM, gecikme faizinin Avrupa Merkez Bankası nın marjinal kredi faiz oranına üç puanlık bir artış eklenerek belirlenmesini uygun görmektedir. BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK, AİHM, OYBİRLİĞİYLE, 1. Başvurunun kabuledilebilir olduğuna; 2. AİHS nin 9. maddesinin ihlal edildiğine; 3. İç hukuktaki mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmaması nedeniyle AİHS nin 6. maddesinin ihlal edildiğine; 4. AİHS nin 5, 7, 13. maddeleri ve adil yargılanmaya ilişkin 6. madde hakkındaki şikayetlerin ayrıca incelenmesine gerek olmadığına; 5. a) AİHS nin 44/2 maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden TL ye çevrilmek üzere Savunmacı Hükümet tarafından: i) her türlü vergiden muaf tutulmak üzere başvurana 10.000 (on bin) Euro manevi tazminat ödenmesine; ii) her türlü vergiden muaf tutulmak üzere başvurana yargılama masraf ve giderleri için 5.000 (beş bin) Euro ödenmesine; b) yukarıda belirtilen sözkonusu sürenin sona erdiği tarihten ödemenin yapılmasına kadar geçen süre için, sözkonusu meblağlara, Avrupa Merkez Bankası nın anılan dönem için geçerli olan marjinal kredi faiz oranına üç puanlık bir artış eklemek suretiyle belirlenecek basit faiz uygulanmasına; 6. Adil tatmine ilişkin diğer taleplerin reddine; KARAR VERMİŞTİR. İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM nin iç tüzüğünün 77. maddesinin 2. ve 3. paragraflarına uygun olarak 22 Kasım 2011 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir. 11