NÜKLEER KAZA veya TERÖR ST ATAKTA ORGAN ZASYON, fi B RL ve STRATEJ S Levent KENAR
Nükleer Kaza veya Terörist Atakta Organizasyon, İş Birliği ve Stratejisi Doğal olarak bulunan veya yapay olarak üretilen bazı radyoaktif izotopların çekirdekleri aşırı enerji içerir ve bu çekirdekler stabil hale dönüşmek için fazla enerjilerini yayarlar. Bu yayılan enerjiye nükleer enerji veya iyonize edici radyasyon, bu radyasyon ve enerjiyi kullanan silahlara da nükleer silahlar denilmektedir. Bu nükleer silah ya da radyoaktif maddelerin kullanımı olasılığı hem kriz hem de barış zamanlarında bir tehdit oluşturabileceği gibi, bu ajanların teröristlerce kullanılma ihtimali, nakilleri esnasında oluşabilecek kazalar, endüstriyel sızıntılar ve tanı-tedavi merkezlerindeki yanlış kullanımları da benzer riske sebep olabilmektedir. Nükleer ajanlar veya radyasyon tanı ve tedavi amacıyla ve enerji eldesi amacıyla kullanılabildiği gibi bir silah ve savaş ajanı olarak da kullanılabilmektedir. Tarihçe 1895 yılında Röntgen tarafından X-ışınlarının bulunmasından çok kısa bir zaman sonra, ilk kez Becquerel tarafından doğal radyoaktivite keşfedilmiştir (1896). Daha sonra Curie ler, radyoaktif elementleri izole etmek istemişler ve 1898 de ilk kez radyoaktif elementlerden radyum ve plutonyumu saf olarak elde etmişlerdir. Ardından radyoaktivitenin yapısı ve etkileri ile ilgili çalışmalar günümüze kadar yoğunlaşarak gelmiştir. 1945 Ağustos ayı içerisinde, Japonya da Hiroşima ve Nagasaki kentlerine atom bombasının kullanılması sonucu geniş insan kitlelerinin ölümlerinin görülmesi radyasyonun bir başka yönünü dünyaya tanıtmıştır. Ancak yakın zamanlarda, Çernobil (Ukrayna, 1996), Goiana (Brezilya, 1987), San Salvador (El Salvador, 1989) ve Soreq (İsrail, 1990) nükleer santrallerinde meydana gelen radyasyon kazaları, radyasyon yaralılarının erken tıbbi tedavilerinin ne kadar önemli olduğunu, bu olaylara karşı etkili bir organizasyon ve planlamanın gerekliliğini de bizlere göstermiştir. Nükleer enerjinin saldırı amacıyla kullanımını önlemeye yönelik pek çok antlaşma ve sözleşme bulunmakta olup, bunlardan, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması 1970 tarihinde, Kapsamlı Nükleer Denemelerin Yasaklanması Antlaşması 1974 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ayrıca nükleer silahların atılma vasıtaları, savaş başlıkları ve ağır bombardıman uçakları sayılarının sınırlandırılması ve imhası konusunda 31 Ağustos 1991 tarihinde START-I ve 3 Ocak 1993 tarihinde START-II antlaşmaları imzalanmıştır. Bu antlaşmalar gereğince; stratejik harp başlıklarında %33, stratejik nükleer atma vasıtalarında ise %44 azalma olmuştur. Nükleer Tehdit: Nükleer tehlikenin önceleri sadece genel bir savaşta ortaya çıkabilecek yüksek dozdaki radyasyonun yaptığı etkiler şeklinde karşımıza çıkabileceğinden bahsedilirken, yeni senaryolarda radyasyon kazalarının ve sızıntılarının neden olabileceği düşük seviyelerdeki radyasyonun uzun dönem sonuçlarından, bunların solunması ve yiyecek yolu ile alınması ile ortaya çıkabilecek tehlikelerden söz edilmektedir. Radyoaktif materyalin çevreye ve canlılara zarar 251
Nükleer Kaza veya Terörist Atakta Hematopoietik Kök Hücre Transplantasyon Stratejisi vermek üzere bilinçli olarak yayılımı da bu kapsamda düşünülmelidir. Nükleer tehdit bir nükleer santralden, nükleer atık istasyonundan, bir üniversite araştırma laboratuvarından, bir endüstriyel kompleksten veya bir hastanenin radyoterapi ünitesinden köken alabileceği gibi bir savaş halinde veya bir terörist atak esnasında radyoterapi ünitelerinin konvansiyonel patlayıcılar ile bombalanması sonucunda kolayca oluşabilir. Radyasyon yaralanması, tek başına, diğer yaralanmalar veya hastalıklarla birlikte nükleer silahların patlaması sırasında yüksek derecede radyasyona maruz kalma ile meydana gelir. Tüm vücudun kısa sürede yüksek dozda radyasyona maruz kalması akut radyasyon sendromunu oluşturur. Savaş alanında veya olay bölgesinde bulunan ve azaltılmış uranyum (depleted uranium) içeren silah ve zırh parçaları önemli radyasyon kaynakları olmamakla birlikte, patlama esnasında solunmaları veya diğer yollardan vücuda girmeleri halinde ağır metal zehirlenmelerine yol açabilmektedir. Radyasyon görünmeyen bir tehlikedir. Radyasyonun kullanılmış olduğuna dair fark edilebilecek bir özelliği de bulunmamaktadır. Radyasyon yayan materyaller ve kaynaklar identifiye edilmedikçe nükleer bir olayın oluştuğunu tahmin etmek güçtür. Bir nükleer kaza olduğu zaman kazanın toplum ve çevre üzerindeki etkilerini tespit edebilmek için, öncelikle hava, su ve çeşitli besin maddelerinde ve insanlarda hangi tip radyonüklidlerin ne miktarda bulunduğunun ölçülüp belirlenmesi gerekir. Bu ölçümler ve analizlerin sonuçları, toplum ve fertlere olacak muhtemel bir zararın hesaplanabilmesi için çeşitli yollardan bir yıl boyunca alınabilecek radyasyon dozunun hesaplanması ve bu dozların toplum ve fertlerde meydana getirebileceği somatik ve genetik etkilerin oluşma risklerinin tayin edilmesi için çok önemlidir. Dünyanın birçok yerinde bölgesel krizler, etnik çatışmalar, çeşitli radikal akımlar, uluslararası terörizm, içinde nükleer silahların da bulunduğu NBC Silahlarının yaygınlaşması gibi faaliyetler genel güvenlik ve barış ortamını tehdit etmektedir. Bu süreçte; NBC Silahlarının kontrolü ve yayılmasının önlenmesi ile ilgili problemlerin artacağı ve bu ortamın da yeniden güvensizlik ve tehdit ortamını yaratabileceği değerlendirilmektedir. Söz konusu durum, ülkemizde bu tehdide karşı yeterli önlemlerin barış zamanından itibaren alınmasını, olay mahalinde müdahale edebilecek özel eğitimli birimlerin ve bunların yer aldığı etkili bir savunma sisteminin bulunmasını gerekli kılmaktadır. Mevcut Durum ve Organizasyon Konu ile ilgili mevcut yasal durum: Bahsedilen savunma kapsamı içerisinde değerlendirilebilecek, ülkemizde bulunan kurum ve kuruluşlara ait Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sivil Savunma, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) çeşitli mevcut kanun ve yönetme- 252
Nükleer Kaza veya Terörist Atakta Organizasyon, İş Birliği ve Stratejisi likler bulunmaktadır. Mevzuatta acil hallerden sonra yapılacak müdahaleler için alınacak tedbirler, uygulama kriterleri ve kurulacak teşkiller ağırlıklı olarak yer almaktadır. Ancak acil hallerden önce, gerekli değerlendirme ve analizleri yürütecek, zafiyetleri ve bunları giderecek tedbirleri belirleyecek, gerekli koordinasyonu ve alt yapıyı sağlayacak usul ve esasların gözden geçirilmesi gerekmektedir. Konu ile ilgili kuruluş ve teşkiller: 1996 yılında MGK Genel Sekreterliği bünyesinde Sağlık, Bayındırlık ve İskan ile İçişleri Bakanlıkları ve Kızılay Genel Başkanlığı temsilcilerinden oluşan Doğal ve Teknolojik Afetler ve Sivil Savurnma Planlama ve Çalışmalarını İzleme ve Değerlendirme Grubu teşkil edilmiştir. Bu grubun alt komiteleri olarak TAEK bünyesinde Nükleer ve Radyolojik Tehlike Durumu Çalışma Grubu, Sağlık Bakanlığı bünyesinde Biyolojik ve Kimyasal Madde Tehlikeleri Çalışma Grubu oluşturulmuştur. 22 Kasım 1999 gün ve 23884 sayılı resmi gazetedeki Kararname gereğince, Başbakanlık bünyesinde Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü bulunmaktadır. 7126 sayılı Sivil Müdafaa Kanunu Gereğince, illerdeki mevcut kamu, kurum ve kuruluşların mevcut personel ve araçlarından istifade edilerek kurulan Acil Kurtarma ve Yardım Ekipleri içerisinde NBC kirlenmesinde acil müdahaleyi sağlayabilmek için NBC timleri oluşturulmuştur. Bunun dışında, söz konusu olaylara yönelik olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde de çeşitli ekipler ve gruplar kurulmuştur. Bu teşkilatlar arasında, olası bir NBC atağına yönelik olarak, olay yerine en kısa süre içerisinde ulaşarak, burada özellikle tıbbi müdahale ve dekontaminasyonu gerçekleştirmek için doktor, hemşire ve paramedikal personelden oluşan GATA NBC İlkyardım ve Kurtarma Ekibi de bulunmaktadır. Erken uyarı-alarm sistemi: Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün İkaz ve Alarm Sistemi ve Radyolojik Savunma İhbar ve İkaz Sisteminin mevcut olduğu bildirilmektedir. İkaz ve Alarm hizmetlerinin yerine getirilmesi amacıyla Türkiye genelinde 17 şehirde merkezi telsiz ile uzaktan kumandalı, 12 şehirde telli uzaktan kumandalı siren sistemi, 63 şehirde lokal kumandalı, 11 şehirde elektrikli siren, 85 şehirde ise belediye ses yayın sistemine bağlı siren cihazı bulunmaktadır. TAEK Başkanlığı tarafından Otomasyona Uygun Radyasyon Erken Uyarı Sistemi Ağı (RESA) geliştirilmiş oup, bu sistem kesintisiz olarak saatte 300 Rad a kadar radyasyon doz hızını ölçüp değerlendiren uzak istasyonlardan ve alınan verilerin değerlendirildiği merkez istasyondan oluşmaktadır. RESA halen ülkemizin genelinde 67 istasyon ile çalıştırılmaktadır. 253
Nükleer Kaza veya Terörist Atakta Hematopoietik Kök Hücre Transplantasyon Stratejisi Organizasyon-Planlama ve Teklifler 1. Belirtilen kuruluşlar tarafından bu tehdide yönelik tüm hazırlıklar yapılmalı, azami düzeyde alınabilecek tedbirler alınmalıdır. 2. Hem kuruluş bazında, hem de kişi bazında yeterli koruyucu tedbirler alınmalıdır. 3. Gerekli toplu korunma tedbirleri alınmalıdır (Acil Yardım Planlarının hazırlanması, çalışma esaslarının belirlenmesi, gerekli personel, araç ve gereçlerin temini ve ikmali, yerleşim yerlerinde sığınakların teşkili, sığınakların, mümkün olmadığı takdirde binaların uygun bölümlerinin sığınak olarak kullanılmak üzere hazırlanıp bu konuda halkın bilinçlendirilmesinin sağlanması). 4. Ajanın saptanması ve yaralının değerlendirilmesine yönelik laboratuvarların teşkili ve yeterli donanıma sağlanmalıdır. 5. Ajanların etkilerini ortadan kaldırabilecek ilaç, antidot ve diğer tedavi edici unsurlardan eksik olanlarının temini gerçekleştirilmelidir. 6. Olası atak ve kaza senaryoları oluşturularak, gerek kuruluşlar bazında gerekse il, ilçe bazında tatbikatların yapılması ve geliştirilen reaksiyonların değerlendirilmesi; halkın, personelin, sağlık yetkililerinin ve güvenlik yetkililerinin ve ilk müdahaleci olacak grupların eğitimlerinin verilmesi, bunların belli periyotlarla tekrarlanması sağlanmalıdır. Sonuç Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlarla yapılacak bir atak küçük bir bölgede lokal olarak gerçekleşebileceği gibi, tüm ülkeye yayılmış bir konum da kazanabilir. Genellikle terörist faaliyetlere yönelik bir atak daha dar bir alanı etkilerken, bu atağa karşı ilk yanıt da o bölgede bulunan yerel kurum ve kuruluşlardan gelecektir. Olayın büyüklüğüne göre, bu yerel yanıt, kayıpların ve ölümlerin en aza indirilmesinde, yaralıların olay yerinden uzaklaştırılmasında ve bölge hastanelerinde tedavi ve bakımlarının yapılmasında yeterli olamayabilir. Bu sebeple konuya ilişkin yapılacak faaliyetler, kurulacak birimler gibi hususlarda yasal mevzuatta yeterli seviyede tedbir bulunmakta olup, bu hususların birbiriyle ilişkisini ortaya koyacak ve hayata geçirecek düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 254
ÖZET 255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267