AKADEMİK ARAŞTIRMALAR NİZAM-I ALEM'DEN NİZAM'I CEDİD'E GEÇİŞ SÜRECİNDE "OSMANLI ASKERİ TEŞKİLATI" HAZIRLAYAN Kemal BOZKAYA * Haklar:Telif ve Kullanım Hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında bedelli veya bedelsiz olarak telif hakkı devri yapılmayacaktır. Ayrıca bu eserden, dipnot veya kaynakça gösterilmek şartıyla, bilimsel platformlarda yararlanılmasına izin verilmektedir. Eserin, bütünüyle kopyalanması, basılması yasaktır. Çalışma Sahibi : Kemal BOZKAYA İSTANBUL - 2015
1. Osmanlı Kadim Dönemi ve Nizam-ı Alem'e Geçiş Süreci 2. Nizam'ı Cedid'e Yöneliş Sürecinde Ulema- Yeniçeri ve Kalemiyye Çatışması 3. Nizam-ı Cedid Fikrine Kaynaklık eden Metinler Üzerinde Bir Analiz GİRİŞ Osmanlı Devleti'nde yenileşmenin bir bütün olduğunu ve onun belirli bir plan ve program çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiğini ilk kavrayan hükümdar III. Selim (1789-1807) olmuşturs. XVIII. yüzyılda tahta çıkan diğer Osmanlı padişahları gibi III. Selim de, devlet kurumlarındaki modernleşmenin öncelikle askeri sahada ıslahatlarla mümkün olabileceği kanaatindeydi6. Fakat Sultan, temelde askeri alanda yaptığı yeniliklerden başka idari, sosyal, ekonomik ve diplomatik alanlarda da birçok yenilik hareketlerine girişmiştir. III. Selim'in Osmanlı toplumunda meydana getirmek istediği yeniliklerin bütününe "Nizam-ı Cedid" denilmiştir.devleti içinde bulunduğu çöküntüden kurtarmak için büyük gayret sarf eden III. Selim, idari ve sosyal alanlarda da Nizam-ı Cedfd çabalarını ihmal etmemiş ve bazılarında başarılar kazanmıştır.tahta geçtikten sonra ilk olarak, yapmayı düşündüğü ıslahatların başarılı olabilmesi ve model alacağı Avrupa kültürünü yakından tanımak amacıyla Ebubekir Ratıp Efendi'yi Viyana'ya sefarete gönderdi (1791). Ebubekir Ratıp Efendi 8 ay süren seyahatinden sonra, Avrupa'nın askeri, idari ve man teşkilatı hakkında geniş bilgiler içeren sefaretnamesini III. Selim'e sundu. Bu sefaretnamenin ikinci bölümünde, sırasıyla Avusturya'da köy ve kasabaların idare şekilleri, halkın durumu, alınan vergiler, fakirler hakkında alınmış tedbirler ve yollar hakkında bilgiler verdi. Ayrıca devlet adamlarının yerli kumaş kullanması ve vergilerin düzenli olarak toplanması konusunda birtakım tavsiyelerde bulundu. III. Selim, Ebubekir Ratıp Efendi'nin Avrupa ile ilgili tespit ve önerilerini yapılacak ıslahatlarda dikkate aldı.iii. Selim, ıslahatlara başlamadan önce ikinci olarak, sivil, asker ve ulemadan ileri gelenlere bir hatt-ı hümayun yayınlayarak, devletin zayıflığının nedenleri ve neler yapılması gerektiği hakkın- da görüşlerini bildirmelerini istemiştirll. Bu davranışıyla ıslahatların tabana yayılmasını ve sağlam bir temele dayanmasını hedeflemiştir. Bunun üzerine III. Selim'e ikisi yabancı olmak üzere 22 devlet adamı layiha sunmuştur. Bu layihalarda askeri sorunlar ve bun- ların çözümleri hakkında görüşlerin yanı sıra, idari ve sosyal meselelere de temas edilmiştir. Bu cümleden olarak, Tatarcık Abdullah Efendi layihasında hocalık ve kadılıkların imtihanla ehliyetli olan- lara verilmesi ve ehliyetsiz olanların görevlerinden alınması gerektiğini belirtmiştir. Defterdar Şerif Efendi ise, tımar sisteminin çöktüğünü ve tımar erbabının artık devlete faydası olmayan bir topluluğa dönüştüğünü ifade etmiştir. III. Selim, gerek Ebubekir Ratıp Efendi'nin Avrupa ile ilgili müşahedelerini; gerekse kendisine memleketin durumu hakkında sunulan raporları dikkate alarak, 2
idari ve sosyal alanlarda ıslahatlara girişmiştir. 1 Osmanlı Kadim Dönemi ve Nizam-ı Alem'e Geçiş Süreci Kadim dönem metinlerine baktığımızda; Hükümdar, bürokratik elitler, halk, ordu ve hazine gibi kurumlar ve yapılar üzerinde durulduğu göze çarpar.bu kurum ve yapıların birbirleri ile olan ilişkiler ve yönetimdeki yerlerinden bahsedilmekte ve Osmanlı İmparatorluğu'nun bir geleneğin temsilcisi olduğunu belirtirler. Ancak Siyasetname, nasihatname, lahiyaların özelliklerine göre vurgu yerleride değişmektedir. Lahiyaların tamamı aksaklıklar üzerinde durmuştur, ancak bir çözüm yolu önermemişlerdir. Eserler yazılırken özellikle Tursun Bey ve Farabi'nin eserleri dikkate alınarak yazılmıştır.bu metinlerde hükümdara akıl, adalet gibi anlamlar atfedilmektedir. Biz orduya bakacak olursak; bahsedilen en önemli unsur hazinedir ki orduyu elinde tutabilmek için hazine gereklidir. Klasik dönem metinlerinde ordunun üzerinde önemle durularak, ordunun itaatinin sağlanması konusunda da açıklamalarda bulunulmaktadır. Tanrı'nın emaneti olan Reaya'nın ancak ve ancak güçlü ordu ile korunabileceği gerçeği bizlere apaçık şekilde yansıtılır.asıl bakmamız gereken ise Daire-i Adliye'dir. Adalet, devlet, hükümdar, ordu ve servet beşlemesi Daire-i Adliye'yi oluşturmaktadır. Daire-i Adliye Osmanlı'da Teori, Pratik ve Geleneğin buluştuğu yerdir. Meseleye Halil İnalcık, Şerif Mardin ve Ömer Lütfi Barkan yönüyle bakılırsa, Daire-i Adliye gerçekleşmiştir.ancak Bahaeddin Yediyıldız ise bu yargıya varılması için tüm kalemlerin gözden geçirilmesi gerektiğinden bahseder. Ancak bu biçim uygulanamamıştır, çünkü kadim dönemdeki osmanlı felsefesi geçmişin tekrarıdır.daire-i Adliye'de Osmanlı'ya uyumlaştırarak uygulama alanı bulamamıştır.zaten daha iyi bir şekilde yeni bir sistemi 3. Selim karşımıza çıkartacak ve Nizam'ı Cedit ile yenilikler başlayacak ki 1699 Karlofça kırılma noktasını gözler önüne serecek, artık Osmanlı böylece tekrarı değil yeniliği ön plana çıkacak, nitekim toprak kayıpları sitem değişikliğine gidilmesini sağlayacaktır.artık bu dönemde Avrupa ile ilgilenilmeye başlanır ve kadim dönemden kopuş başlayacaktır, böylece Avrupa yenileşme algısının gündeme gelmesini sağlayacaktır.nizam- Cedit'in Osmanlı'daki en önemli aşama olması ise tesadüf değildir, çünkü yeniliklerin başlaması için nedenler sıra sıra kendini ortaya koymuş ve aşılması gereken sorunların çözümü için önerilerin alınması şart olmuştur. 1 Uğur Ünal, İdari ve Sosyal Alanlarda Nizam-ı Cedid Çabaları, OTAM(Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi)Sayı: 14 Sayfa, 2003, s. 309-310 3
Nizam'ı Cedid'e Yöneliş Sürecinde Ulema- Yeniçeri ve Kalemiyye Çatışması Bilindiği üzere Osmanlı'nın çeşitli dönemlerinde çeşitli sınıfların birbirinde üstünlükleri vardır.kadim dönemde özellikle Seyfiye sınıfının önde olduğu herkes tarafından malumdur, öyle ki Osmanlı devleti 1699 Karlofça'ya kadar sürekli savaş halinde ve toprak kazanmaktadır. Bu yüzdendir ki Seyfiye sınıfı her zaman üstünlüğünü korumuş ve yerini kimsenin dolduramayacağı düşüncesi ile padişahları bile tahtlarından etmişlerdir.ancak durum Karlofça'dan sonra toprak kayıplarının başlaması ile tam tersine dönmüş ve artık kalemiyye sınıfı yani bürokrasi kesimi üstünlüğü elde etmiştir.işte bu kırılma döneminde Ulema kesimi kendi içine kapandığı dönemde kalemiyye tam tersi bir seyir izlemiş ve güçlenmiştir.ulema ve Seyfiyye sınıfı statükocu bir tavır sergilerken, kalemiyye yenileşme taraftarı olarak karşımıza çıkar. İşin özünde bir iktidar mücadelesi vardır. Kalemiyye'nin ön plana çıkması iktidar kaynaklıdır.kendilerine bir meşruiyet kaynağı sağlaması için Avrupa'ya doğru bir seyir izlemişlerdir. Osmanlı diplomasisinin başlaması ve gelişiminde katip sınıfı etkili olmuştur.işte tam bu dönemde kadim lahiyalardan kopulur ve Cedid lahiyaları ön plana çıkar.yenilgilerin artması ile diplomasi ihtiyacı duyulmuş ve katip sınıfının önemi artmıştır. Kalemiyye sınıfı, iktidarını sürekli hale getirmek için Seyfiyyeyi arka plana atar ve diplomasiyi savunur. Barış için Avrupa'daki temsilcilerle temas kurmaları onların önemini ön plana çıkarmıştır.özellikle 1699'da Amcazede Hüseyin Paşa antlaşmayı imzalaması için Reisülküttap Rami Mehmet Efendiyi göndermesi ile kalemiyye ön plana çıkar. Görüldüğü gibi devlet artık, askeri bir yapıdan bürokratik bir yapıya dönüşmeye başlar. Bu dönemde Ulema ve asker sultana karşı oldukları için sultan, bürokrasi ile birlikte diplomasinin arttırılmasını ister.1730 Patrona Halil isyanı ile Reisülküttap Damat İbrahim Paşa ortadan kaldırılmak istenir. Sonra kalemiyye ile Ayanlar arasında imzalanan antlaşma ile kalemiyye artık ayanların desteğini alır. Nizam-ı Cedid Fikrine Kaynaklık eden Metinler Üzerinde Bir Analiz ve Sonuç Bunlardan ilki 1572'de Reis-ül küttap Feridun Ahmet Bey'in kaleme aldığı Tarih-i Frengi adlı metindir.zincirin ilk halkası Feridun Bey'dir. İkinci önemli isim ise Katip Çelebi'dir. İrşad-ül Hayara adlı eseri önem arz eder. O da Nizam'ı ceditle ilgilenmiş ve Avrupa'daki değişimi ortaya koyarak, Osmanlı'nın da değişip gelişmesi gerektiğini vurgulamıştır. Riyaset-ül Diniye'de papalık makamı üzerinde dururken, Riyaset'ül Dünyeviye adlı eserinde ise monarşi üzerinde analiz yapar. Önemli isimler arasına elbette İbrahim Müteferrika'yıda katmamız gerekmektedir. O, Katip Çelebi'nin eserini basan ilk isimdir. Nizam-ül Ümem adlı eserinde; monarşi, aristokrasi, ve 4
demokrasi üzerinde durur. Ahmet Resmi'nin Hulasat-ül İtibar isimli eseri ise Osmanlı'nın artık gaza fikri ile olmayacağını, ve ilk defa " Devletin ve sultanın halkın refahı için varolduğunu anlatır. Özellikle 3. Selim dönemine damgasını vuran ve bu dönemin Askeri alandaki yeniliklerine öncülük eden isimler arasında Ebubekir Ratıp Efendi'nin ayrı bir yeri vardır. O, 3.Selim döneminin Avrupa ile ilişkilerini düzenleyen, 404 sayfalık Lahiyasında Avrupa sistemindeki değişikliklere değinen bir bürokrattır. Onun Lahiyasının ilk bölümü bizim konumuzla doğrudan alakalıdır. İlk bölümde Askeri gelişmeleri, yaz-kış eğitimi, kışla konusu, askerin ücreti ve iaşesi esas alınmıştır. Tabii iş Sadık Rıfat boyutu ile değerlendirildiğinde farklı boyutlara ulaşır. Sadık Rıfat'ın bu kadar önemli kılan ise onun felsefi boyutları ile Osmanlı'yı hem idari hem askeri olarak ele almış olmasıdır. Nitekim Avrupa Ahvaline Dair adlı eserinde, Avrupa'nın Tebaa'dan Vatandaşlığa geçiş sürecini anlatır ve değişikliğin başlaması gerektiğine inanır. 3.Selim dönemine ulaşan yirmi iki Lahiyadan ikisi iki yabancı tarafından yazılmıştır.geri kalan Lahiyalarda Osmanlı yöneticileri tarafından yazılmıştır.yabancı Lahiyalarda belirtilen en önemli husus, askerin batılı anlamda talimden geçmesi gerektiğidir. Harp okulunun kurulması istenir. Bu dönemde Kocasekban Başı Lahiyası, Yayla İmam Risalesi, Tatarcık Abdullah Molla Efendi Lahiyası, Defterdar Şeref Efendi Lahiyası ön plana çıkar. İşte 3. Selim tüm bu lahiyaları inceledikten sonra tercihini yenilikçilerden yapar. Sonuç Yerine İşte tüm bu okumalar sonucunda 3. Selim kemikleşmiş problemin yeniçeriler olduğunu görür ve askeri düzenlemelere gider. En azından bunu isteyen ve hiç te azımsanmayacak kadar bir grup söz konusudur. Önce tepki çekmemek için 1793'te Levent'te Bostancı Tüfenkçileri ocağı kurulur. Bu girişim Nizam-ı Cedit denilen yapılanmadır. İaşesi için İrad-ı Cedit kurulur. Türklerden ilk defa birlik oluşturulmuş ve Selimiye kışlası kurulur. Nizam-ı Cedit askerleri evlenemez, sadece askerlik yaparlardı.1795'te Mühendishane-i Berri Hümayun kuruldu ve donanma ıslah edildi. 3. Selim dönemi dinamikleri bunlardır, ancak 1807 Kabakçı Mustafa Paşa isyanı ortaya çıkar ki Boğaz Yamakları isyanı bu isyanın habercisidir ancak 3. Selim tahttan indirilerek öldürülür ve dönem sona erer. Yeniliklere 2. Mahmut devam eder. 5
KAYNAKÇA ÖZ, Mehmet, Klasik Dönem Osmanlı Siyasi Düşüncesi : Tarihi Temeller ve Ana İlkeler, İslam Araştırmaları Dergisi, Cilt:12, Sayı 1, 1999 ÖZKAYA, Yücel, III.Selim'in İmparatorluk Hakkındaki Bazı Hatt-ı Hümayunları, OTAM(Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi) Sayı: 1, 1990 UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti İlmiye Teşkilatı, Ankara,1984 ÜNAL, Uğur, İdari ve Sosyal Alanlarda Nizam-ı Cedid Çabaları, OTAM(Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi)Sayı: 14 Sayfa, 2003 YURTSEVEN, Yılmaz, Osmanlı Klasik Döneminde İdeoloji, Din ve Siyasi Meşruiyet Üzerine Kısa Bir Değerlendirme 6