Taliban Esaretinden İslam a
1958 doğumlu İngiliz gazeteci ve savaş muhabiri Yvonne Ridley, İslam a giriş serüvenini şöyle anlatıyor:
Eylül 2001 de, yani Birleşik Devletler e yapılan terörist saldırıdan sadece 15 gün sonra, bir gazete için Afganistan daki baskıcı rejim altında yaşanan hayatı kaleme almak maksadıyla, bu ülkeye sızdım.
Fakat baştan ayağa mavi bir burkaya bürünmüş olarak saklanmaya çalışmam bir işe yaramadı ve benim oralı olmadığım anlaşılınca yakalandım. 10 gün boyunca beni alıkoydular.
Beni alıkoyan kişilerle ağız kavgası yaptım, onlara hakaretler yağdırdım. Bana kötü kadın diye isim taktılar. Ama Kur an okuyacağıma ve İslam ı inceleyeceğime söz verirsem, beni serbest bırakacaklarını söylediler. Ben de onlara söz verdim.
Taliban üyelerine verdiğim söz nedeniyle Londra ya döndüğümde Kur an-ı Kerim i okumaya başladım. Arkasındaki indeksten (dizinden) kadınla ilgili tüm bölümleri tespit edip o bölümleri okudum.
Kur an bölümleri arasında kadının nasıl dövüleceğine, kızların nasıl baskı altında tutulacağına dair şeyler okumayı bekliyordum. Ama tam tersine, kadının özgürleşmesini teşvik eden pasajlar okudum.
Kadına ve aileye karşı ne kadar merhametli olunması gerektiği ile alâkalı bölümler özellikle dikkatimi çekti. Okuduklarıma inanamadım. Çünkü kadına yönelik şiddet ve aşağılama iddialarına karşın Kur an, kadının eşitliğini, onun manevi kişiliğini tanıyordu.
Eğitime çok önem veriyordu. Kadının evli ya da bekâr olsun, eğitim için evin dışına çıkması ona bir görev olarak sunuluyordu. Bu beni hayrete düşürdü.
Daha sonra kadının boşanma hakkı, mülk edinme hakkı, miras haklarına baktım, onları inceledim. Kur an ın bu meseleleri 1400 yıl önce açıklığa kavuşturmuş olduğunu hayretle gördüm.
17. yüzyılda Amerika ve İngiltere de kadınların elde etmeye çalıştıkları hakların onlardan çok daha önce Müslüman hanımlara verilmiş olması, benim için gerçekten çok değerli bir keşifti.
Taliban tarafından yakalanmamdan iki buçuk yıl sonra Allah ın hidayetiyle İslam a dahil oldum. Dost ve akrabalarım arasında utanç, hayal kırıklığı yaşayanların yanı sıra cesaret verenleri de oldu.
Ben İngiltere nin kuzeyinde (İskoçya da) küçük bir kasabada büyüdüm. Sadece Protestanlar ve Katolikler vardı. İslam hakkındaki düşüncelerim, İran Devrimi (1979) sırasında şekillendi. İranlılar birçok Amerikalıyı rehin almışlardı.
O sırada Hollywood devreye girdi. Not Without My Daughter (Kızım Olmadan Asla) filmini izledim, travmatikti. İslam ın kadını kadınlıktan çıkardığını ve onları köleleştirdiğini ve baskı kurduğunu düşünmeye başladım.
İslam ı kabul ettikten sonra birçok bölgeden gelen Müslüman kadınlarla temas kurma imkânı buldum. Hepsi de, diplomalı olsun ya da olmasın, parlak fikirliydi, güçlü ve esnek kimselerdi ve genellikle bu kadınlar ilk eğitici konumundaydı.
Buradan, İslam ın günümüzde niçin güçlü olduğunu anladım. Bu, sadece mücahidler ve onların çabalarından ileri gelmiyordu. Aynı zamanda, kadınların büyük katkısı vardı. Çünkü onlar İslam ı kendi çocuklarına, onlar da kendi çocuklarına aktardılar.
Dolayısıyla İslam ın koruyucusu aslında kadınlar oldu. Kadınların önemi İslam da o kadar büyük ki, ilk Kuran ın muhafaza edilmesi görevi, bir kadına verilmişti (Hz. Hafsa).
Çocuk yaşta evlilikler, töre cinayetleri ile zoraki evlendirme sorunu ve geleneklerin İslam la hiçbir ilgisi yok. Kur an dikkatle okunduğunda görülecektir ki, 1970 li yıllarda Batılı feministlerin elde etmeye çalıştığı her hak, Müslüman hanımlara 1400 yıl önce verilmiştir.
İslam da kadın maneviyatta, eğitimde ve değerde erkekle eşittir. Kadının çocuk doğurması ve onu terbiye etmesi olumlu bir nitelik olarak görülür, övülür. İslam kadına bu kadar çok değer verdiği halde, niçin Batılı erkekler Müslüman kadınların kılık kıyafetiyle takıntı derecesinde ilgileniyorlar?
Onlara soruyorum hangisi daha özgürleştirici: Eteğinizin boyu ve cerrahi müdahaleyle (estetik ameliyat) şekle sokulmuş bölgeleriniz üzerinden değerlendirilmek mi; yoksa karakteriniz ve zekânız üzerinden değerlendirilmek mi? İslam da üstünlük dindarlık ve takva iledir; güzellik, zenginlik, güç, konum ya da cinsiyetle değil!
İslam ın güzelliği şu ki, Kur an 1400 yıl boyunca en ufak bir değişikliğe uğramamış. Düşünürseniz, bu aslında müthiş bir güç. Yani, değişmesi için herhangi bir ihtiyaç duyulmamış. Ben Kur an ın mushaf hâline gelişini incelediğim gibi, İncil in de bu konudaki tarihsel geçmişini inceledim. Londra mushafı.
İncil, Hz. İsa nın vefatından 70 yıl sonra kitap hâline getirildi. Bir gazeteci olarak günün 24 saati haberlerle iç içe olan birisiyim. 70 yıl sonra yazılan bir haber ne kadar tam doğru olabilir ki? Anladım ki, değişik İncil lerin birbiriyle çelişmesinin arkasında bu tarihsel geçmiş yatıyor. En eski İncil Parçalarından birisi.
Hilmi Orhan, Afganistan da Taliban tarafından kaçırıldıktan 30 ay sonra Müslüman oldu, Zafer Derg., Nisan 2007. Kasım 2016