YENİ BİR ERİŞKİN GELİYOR!!! a) Ergenlik nedir? b) Ergenlikte kızlarda ve erkeklerde görülen fiziksel değişimler neler? c) Ergenlik psikolojisi nasıl olur? d) Ergenlik döneminde hangi durumlarda bir uzmandan destek almak gerekir?
Çocuklukla yetişkinlik arasındaki çok önemli gelişim dönemidir. Bu dönemde Hem fiziksel hem de psikolojik değişimleri kapsar. Ergenliğin aslında birçok tanımı vardır. Mesela bunlardan biri olan UNESCO; ergenlik dönemini, cesaretin çekingenliğe, macera isteğinin rahata üstün geldiği çağ olarak tanımlar. Ergenlik çağı tek bir bilim dalı açsından anlaşılması ve tanımlanması güç bir devredir. Bu bilim dalı ister fizik, biyoloji, psikoloji, pedagoji, ister eğitim olsun, her birinin bir gencin gelişmesine katkısı olup, bireyde değişikliklerin yer aldığı çağdır. Özellikle biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı bu dönem çocukluktan erginliğe bir geçiş dönemidir. Ergenliğin başlangıcı kızlar ve erkeklerde belirli biyolojik değişmelerle başlar. Ergenlik döneminin başlangıcının habercisi, boy uzamasıdır. Çocuğun ana rahminden teşekkül etmesinden bu yana gövdesi gelişimini büyümesini devam ettirir. İlk iki yıl içinde büyüme hızlanır. Sonraları büyüme hızı azalarak kızlarda 7, erkeklerde 10 yaş civarlarında bir gelişme eğrisi gösterir. Erkek çocuklar doğuşta kızlardan biraz daha boylu olup, bu üstünlüğü 10 yaşlarına kadar korurlar, fakat kızlarda bu yaşlarda onlara yetişir. 11 yaşlarından 14'e kadar kızlar daha çabuk uzuyorlar. 15 yaştan sonra bu üstünlük erkeklere geçiyor. Ergenlik çağında gelişmenin diğer bir yönü de, kilo alınarak ağırlığın artmasıdır. Yalnız, boy uzaması gelişmenin tek kriteri değildir. Yapılan çeşitli incelemelerde, ortalama ağırlık artışları kız ve erkekte boy uzaması eğrileri ile ayrı eğilim gösterip, boy uzaması eğrilerine paralel olarak gelişmektedir. Yalnız kişisel farklılıkların olduğunu unutmamak gerekir. Ergenlik çağı 12-21 yaşlarını kapsar. Bu devre ülkemizde kızlarda ortalama 10-12, erkeklerde 12-14 yaşlar arası başlar. Ergenlik çağına girişten önceki yıllarda boy ve ağırlık bakımından bir yavaşlamadan sonra gelişmede giderek hızlanan bir artış izlenir. Ülkemizde gelişim batı ülkelerinden daha önce oluşmaktadır. Daha sonra ikinci derecede cinsel nitelikler meydana çıkar. Fiziksel değişmeler bireyin sosyal ve psikolojik uyumunu etkilediği gibi sosyal unsurlarda psikolojik ve bedende yer alan değişiklikleri etkiler; aynı şekilde psikolojik unsurların yanında sosyal ve fizyolojik değişmeler de görünür. Özellikle ergenlik çağının kızlar ve erkeklerde yer alan sosyal değişiklikler bazı kriterlere bağlıdır. Bu kriterler arasında ergenin iş bulup çalışması, evden ayrılması, evlenmesi ve oy kullanması gibi olaylara girişmesi, çocukluktan erişkinliğe geçişi gösterir. Her kişinin yaşantısı boyunca belirli geçiş dönemleri ve bu dönemlerin sıkıntılar yaratan devreleri vardır. İlk defa okula giden çocuk, evinin sağladığı güven havasından ayrılarak yaşantısında sıkıntı yaratabilecek bir duruma girer, üstelik okula giriş dönemine esaslı bir uyum göstermek zorundadır. Ergenlik de böyle bir bunalım çağıdır. Çocuk veya erişkin değildir, fakat genç, birbirinin içine girmiş kuvvetli bekleyiş alanlarının içindedir. İşte bu durumdan dolayı gerek ergenlik gerekse gençlik dönemleri insan yaşamının en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer kriz ya da bunalım dönemleridir. Aslında her değişim bir durumdan ötekine geçiş ile eski alışkanlıklardan sıyrılıp yeni koşullara uyma zorunluluğunu getirdiğinden, kendine göre bir zorluk taşımakta, dolayısıyla bir kriz ya da bunalım dönemi olarak adlandırılabilmektedir. Buna göre, gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa, öğrencilikten iş yaşamına, iş yaşamından emekliliğe, bekarlıktan evliliğe ve yine evlilikten bekarlığa yahut dulluğa geçişlerin her biride kendine göre birer kriz ve bunalım dönemleridir. Ancak, gerek biyolojik, gerekse sosyal bakımdan en önemli bir değişiklik sayılan ergenlik ve gençlik dönemleri bunların arasında daha bir belirginlik taşır. İşte belki de bu yüzden yıllar boyunca ergenlik ve ilk gençlik dönemleri halk arasında oldukça şatafatlı sözlerle belirlenmiş "buhran çağı", "delikanlılık", "ateşli gençlik", "kabına sığmazlık" gibi deyimler hep bu dönemi anlatmada kullanılmıştır.
Bu dönemlerde kanunlara karşı eylemler, intihar teşebbüsleri, duygusal taşkınlık ve tedirginlik hali ön planda görülür. Genç kızlarda intihar teşebbüsleri buluğ çağında en yüksek ortalama göstermektedir. Bütün bu olumsuz hareketlerin altında ise anksiyete hali vardır. ERGENLİK; Çete yaşıdır: Bu dönem de birey bir kimlik arayışı içindedir. Duygu dünyasında sürekli bir kavga vermektedir. Bu kavga doğal olarak düzensizlik ve dengesizlik getirecektir. Ergenlik dönemindeki birey ani ve sonuçlarını hiç düşünmediği tepkiler verebilir. İnatçı, hoşgörüsüz olma, çabuk sinirlenme, başkalarını küçük görme, uzlaşmayı reddetme, keskin ve sert konuşma tarzı, saldırganlık, karşıt tepki geliştirme, yalan söyleme, otoriteye ve kurallara karşı gelme gibi davranışlar gösterebilirler. Uçarılık, haylazlık, gözü karalık bunalımlar, çatışmalar, öfkeler, kaygılar, bu dönemin özellikleridir. Çoğu zaman uyumsuz kuşkucu ve alıngandır.
Alkol, sigara, maddeye kolayca yönelir. Böylece yalancı bir güven duygusu oluşur. Üstün ve başarılı görünme arzusunu, kıskançlığı, kuşkuculuğu bir süre uyuşturucu ile avutmaya çalışır. Grup baskısını üzerinde çok hisseder. Aidiyet duygusu ile toplumsal değerleri hiçe sayabilir. Öncelikle aynı yaştan olan çocukların bir arada bulunmak, aynı yiyecekleri paylaşmak, sır ortaklığı yapmak, bazı eşyalara sahip olmaktan hoşlanırlar. Bazı gençler de suç işlemeyi, kurallara aykırı davranmayı amaç edinirler. Ergenlik döneminde işlenen suçlarda, gençlerin dörtte üçü(4/3) suçu yalnız işlememiştir. Çete grupları mârifeti ile işlenen suçlar çoğunluktadır. Çocuk hırsızlıklarının %89 unun grup hâlinde işlendiği bilinmektedir. Bu durum gençlerdeki aidiyet duygusu ile ilgilidir. Bir gruba ait olma, paylaşım içinde olma gençliğin psikolojik doğasında vardır. Geçiş yaşıdır: Çocukluktan yetişkinliğe geçiş ergenin çözmesi gereken önemli bir sorundur. Beden hızla gelişirken ruh ona uyum sağlamakta zorlanır. Bu nedenle bir psikolojik sarsıntı yaşanır. Fırtınaya tutulmuş bir gemi gibidir âdeta. İyi bir rehbere ve doğru bir pusulaya ihtiyacı vardır. O yaşa kadar çocuk güvenliğini ana-babanın her şeyi bildiği ve üstesinden geleceği inancından alır. Ergenlik çağında bağımsızlık dürtüsü bastırmaktadır. Genç, ana-babayı beğenmemeye başlayacaktır. Hatta acımasızca eleştirecektir. Bu ergenliğin doğal bir belirtisidir. Ana-babanın güçlü görünümlerini değiştirme dürtüsü ile onların yerine birilerini koymaya başlar. İşte bu durum gencin yanlış gruplaşmalara kurban olması için tehlike demektir. Fırtınalı dönemdeki genç kimlik arayışı ve bunalım yaşamaktadır. Kimlik bunalımı içerisinde olan gencin yalancı önderlere ve güç gösterilerine kapılması çok kolaydır. Geçiş yaşında bulunan Gencin gözünde ana-babanın geçici olarak değerini yitirmesi olgunlukla karşılanmalıdır. Bu dönemi iyi ana-baba iletişimi ile geçirirse gençte olumluluk dönemi başlar, gücü ve bilgeliği kendi içinde geliştirme ihtiyacı görür ve bu yönde hareket etmeye başlar. Şaşkınlık yaşıdır: Normal büyüyen her çocuk ergenlik dönemine girer. Ergenlik yaşamınızın ve vücudunuzun çocukluktan erişkinliğe doğru değiştiği dönemdir. Bu değişiklikler hormon adı verilen kimyasal bileşikler aracılığıyla oluşur. Ergenlik döneminde o kadar çok değişiklik olur ki bir an vücudunuz üzerindeki kontrolünüzü kaybettiğinizi düşünebilirsiniz. O zaman hormonlar dengeyi sağlar ve vücudunuz bir atılım içine girer. Ergenlikte yalnızca vücudunuz değişmez, beraberinde duygularınız da değişir. Kendiniz, aileniz ve arkadaşlarınız ve dünyanın tümü hakkındaki duygu ve düşünceleriniz artık farklıdır. Siz ergenlik dönemini geçerken kendinizle ilgili çok önemli kararlar almaya başlarsınız; daha çok sorumluluk alırsınız ve daha özerk hale gelirsiniz.
Bu değişiklerin bazıları olur olmaz siz kendinize "Acaba ben normal miyim?" ya da "Başkaları da benim gibi mi hissediyor?" gibi sorular sorarsınız. Yeterli benlik gelişmesi için çocukluk dönemlerinden beri yeterli iç denetim düzenekleri doğru-yanlış, faydalı-zararlı, iyi-kötü kavramlarının temeli atılmış olmalıdır. Neyin iyi neyin kötü olduğu öğretilmeyen bir genç, ergenlik döneminde şaşkınlık ve kimlik bunalımını daha şiddetli geliştirecektir. Ana-baba genci zamanla değişik ve kendilerinden uzak bulur. İki tarafta bu durumda tedirgin olur. Gençler, psikolojik değişim süreci içindedirler. Kendini anlamak için soru sorarlar, hırçın ve tepkilidirler. Sorunlarını paylaşmaz, kendilerine saklarlar. Bazı gençler ilgisiz kişilerle dostluk kurarlar, sonra da hayâl kırıklığı yaşarlar. Birçok amaca birden yönelmenin karmaşası içinde saflık ve tecrübesizliğin çelişkilerini yaşamaktadırlar. Deneme yanılma yöntemi ile bir amaca yönelirler. Bazı gençler bu dönemde çok anti sosyal olurlar. Yıkıcı davranışlar sergilerler. Evden okuldan kaçarlar, kavgalara karışırlar, çetelere girerler. Bazı araştırmacılar ergenlik dönemi için Normal bir şizofreni dönemi deyimini kullanmaktadırlar. Ergenlik dönemini başarılı bir biçimde çözümlenmek yapıcı ve üretken bir birey olmak hiçte kolay değildir. NEDEN OLUYOR BU DEĞİŞMELER? Ergenlik dönemindeki bu köklü değişimler, ilk etapta çocuğun vücudundaki hormonsal değişikliklerle başlar. 11-12 yaş civarında çocuğun vücudunda, hormon salgılarında yenilikler, farklılaşmalar oldukça, bu değişimler bir dizi fiziksel dönüşümü ve beyindeki davranış merkezlerini de etkileyerek köklü bir başkalaşmaya yol açarlar. Bunların ayrıntısına girmek istemiyorum. Ancak unutulmaması gereken şudur ki, bu değişimler anne-babadan önce, gencin kendisini huzursuz eder. Vücudundaki, özellikle de hislerindeki değişim, en önce genci tedirgin eder. Bana ne oluyor? der ergen; şaşırır. Ama için için de bu değişimlerle kendi kendine baş etmek ister ve pek de hevesle yardım istemez. Hem onun bu gururunu anlayışla karşılamak ve hem de ona rehberlik yapmak, gereğinde aydınlatmak, ebeveynin dikkat etmesi gereken hassas bir dengedir. Bu dönemin fiziksel değişimlerinin en belirgin biçimi, gencin cinsel yönden uyanmasıdır. 6-10 yaşlarında cinsellik konusunda şaşırtıcı bir ilgisizlik sergileyen çocuk, ergenlik dönemiyle birlikte cinsel kimliğinin farkına varır ve bu konularla ciddi biçimde ilgilenmeye başlar. Bu dönemden itibaren ebeveynin çocukları bilgilendirmesi, bunun için de aralarında (bir anlamda) paylaşması, kız çocukları ile annenin, erkek çocukları ile de babanın daha fazla ilgilenmesi tavsiye edilir. Babanın kızlarına, annenin oğullarına karşı araya biraz mesafe koymasında fayda vardır. Aksi takdirde özellikle oğlan çocuklarının koskoca adam oldum, ana kuzusu değilim artık, annem benim üstüme düşmeyi bıraksın demesi veya kızların babanın aşırı ilgi ve merakından (bu döneme mahsus tedirginlikle) huzursuz olması mümkündür. BEN KİMİM? Birey kendine yol çizme, amacını belirleme, cinsel kimliğini oturtma, insan ilişkilerini düzene koyma içerisindedir.
Benlik kavramı ve benlik sınırları belirsizdir. Bundan dolayı Ben kimim sorusunu çok sorar. Bu dönemde din, uyruk, iş, yer vb. değiştirmeler çok yaşanır. Kimlik bunalımı çeken genci düzenli hayat sıkar. Başkasına benzemekten nefret eder. Başka kimsede olamaz kendisi de olamaz. Bir kimse olmayı beceremeyen genç dürtüseldir. Ani tepkileri ve çıkışları vardır. Sinirli, saldırgan, nankör tutumları nedeniyle ailesi ile çatışır. Çoğu zaman uyumsuz kuşkucu ve alıngandır. Alkol, sigara, maddeye kolayca yönelir. Böylece yalancı bir güven duygusu oluşur. Üstün ve başarılı görünme arzusunu, kıskançlığı, kuşkuculuğu bir süre uyuşturucu ile avutmaya çalışır. Grup baskısını üzerinde çok hisseder. Aidiyet duygusu ile toplumsal diğerleri hiçe sayabilir. Sürekli olarak kendisini ve çevresini anlamaya çalışan birey yargılama mekanizmasını çalıştıracaktır. Ergenlik dönemindeki birey aykırı sıra dışı ve uç davranışlar gösterme eğilimindedir. Beğenilme ve onay görme arzusundaki genç sürekli olarak düşünsel ve davranışsal tutum ve davranış değişiklikleri gösterecektir. Bu durum kişilik yapısı oturuncaya kadar devam edecek bir süreçtir. MEĞER BABAM SÜPERMEN DEĞİLMİŞ!!! Bu dönemin çok tipik bir özelliği, daha önceki bağımlı, uysal özelliklerin yerine isyankâr ve başına buyruk bir yapı gelişmesidir. Daha önce de belirttiğim gibi, bu, bir anlamda çocuğun kendi başına ve kendi adına var olabilmek için kabuklarını kırması anlamına gelir. Ergenliğe kadar çocuk kendini güçsüz, yardıma muhtaç olarak kabul eder ve annebabasını kendisini koruyan güçlü varlıklar olarak görür (görmek ister). Benim babam senin babanı döver. Benim annem dünyanın en iyi annesidir der. Ama ergenlik döneminde bu abartılı makamlar geri alınır. Ben güçlüyüm, her şeyi biliyorum, yardıma muhtaç değilim diyebilmek ister (ve der). Çocukluk döneminin Süpermen leri olan anne
babasını bu kez de acımasızca eleştirmeye başlar. Onların fikirlerini eskimiş bulur, tavsiyelerine tepki gösterir. Hatta bazen sırf onlara karşı çıkmış olmak için karşı çıkar. Sanki anne-babasını reddedercesine kendi yolunu çizmeye çalışır. Çünkü birey için artık dengeler değişmiştir. Meğer annem-babam Süpermen değilmiş düşüncesi bireyde hakim olmaya başlamıştır. ERGENLİK DÖNEMİNDE YAŞANILAN BAŞLICA SORUNLAR: Ergenliğe ilk adım atıldığı dönemde, bu çocukları ve anne-babaları ne tür zorluklar bekleyebilir? Bunu maddeler halinde şu şekilde özetlemek mümkün: Tik bozuklukları, kaygı bozuklukları gibi durumlar, zamanla şiddetlenerek veya hafifleyerek aynı belirtilerle devam edebilir. Ayrılma kaygısı, korkular, vs. ileri yaşlarda değişik klinik tablolara dönüşebilir. Zeka geriliği, özel öğrenme güçlüğü gibi durumlarda, çocuğun, yaşıtlarından farklı ve yetersiz olduğunun farkına varması, depresyon öncülü olabilen içe dönüklük ve kendisine güvensizliğe yol açabilir.
Hiperaktif veya davranış bozukluğu olan çocuklarda; çevresi ile yaşadığı gerilimli ilişki sonucu saldırgan davranışlar, kontrolsüz öfkeler, arkadaş ve okul ortamında istenmeme, anti sosyal davranışa ve suça eğilim, anne-babanın şiddeti ile karşılaşabilme gibi ileri problemler gözlenebilir. Özellikle otizm, zeka geriliği ve başka gelişimsel bozukluklarda uzun süren hastalık tablosu yanında, ekonomik ve sosyal problemler de ailede ve yakın çevrede çaresizliğe yol acar, aile içi çatışmalara dahi neden olabilir. Çocuğun yaşantısında yer alan zamansız kayıp, anne-baba boşanması, fiziksel veya cinsel taciz, deprem, vb. travmalar, epilepsi, menenjit, vb. bedensel hastalıklar, başlangıçta bir tetikleyici olarak işlev görürler ancak, uzun dönemde çeşitli davranış bozuklukları ve psikiyatrik hastalıklar için zemin oluşturabilir. Konuşma bozukluğu gibi durumlarda görülen kendisine güven azlığı, içe dönüklük, vb. durumlar, tamiri güç uyum bozuklukları seklinde karşımıza çıkabilir. Birçok psikiyatrik hastalık; zaman içinde okul başarısızlığı sonucu yıl kayıpları, suç işleme eğilimi, çocuğun çevrenin şiddeti ile karşılaşması, okul ve iş çevresi ile uyumsuzluk gibi yerine konulamayacak kayıplara neden olur. Birtakım korkular, ilişki güçlükleri, dürtü kontrol sorunları, vs. daha ileride yoğunlaşabilecek bir klinik hastalığın öncül haberleri olabilir ve eğer zamanında fark edilmezlerse, bu durumun önüne geçme fırsatı kaçırılmış olur. Çözüm yolları: Değer verildiği ve sevildiği mesajını tutarlı ve sürekli bir şekilde abartmadan vermek. Sevgiyi saklamamak Kıyaslamalardan kaçınmak... Sonuç endeksli değil, süreç odaklı ve yapıcı eleştiri sistemi geliştirmek. Eleştiride kişiliği zedeleyici unsurları bulundurmamak... Anne-baba tutumlarında ve kuralların uygulanmasında eşgüdümlü olmak Özerkliğine müdahale etmeden, Özel hayatını rahatça paylaşabileceği koşulları sağlamak... Aile ile ilgili karar alma ve uygulama mekanizmasına katılımını sağlamak Kontrolcü, baskıcı ya da aşırı Özgürlükçü tutumlardan uzak durmak... Sürekli doğruyu göstermeye çalışan ve bu yönde müdahale eden ebeveyn olmak yerine, rehber ve model olan ebeveyn olmayı tercih etmek. Hata yapmasına şans tanımak. Hatalarının sonucunda bedel ödemesine de imkan bırakmak..
ERGENCE BİR ÇILGINLIK (Bir Hikaye) Serkan 13 yaşındaydı. Ablasının düğününü rezil etmişti. Nikahta kahvenin içerisine şeker yerine tuz konulmuştu, o da yetmemişti düğün arabasının dört lastiği de patlaktı. Vestiyerdeki elbiselerin uçları kesikti. Acilen bir psikiyatri merkezine başvurdular. Serkan ın yüzü yaşlar içindeydi, babası kolundan sıkı sıkı tutmuş adeta sürüklüyordu. Gencin yüzü acıyla buruşuyordu. Anne sanki o aileden olmaktan utanırcasına gözleri yerde onları takip ediyordu. Beklerken hiçbir şey konuşmadılar. Doktorun yanına girdiklerinde baba yüksek sesle Her şeyi kırıp döken, başkalarının mutluluğuna zarar veren bir çocukla ne yapılır? Bu çocuğa her şeyi verdik saygısızlık elde ettik. Müteşekkir olmayı bu çocuğa nasıl öğreteceğiz? dedi. Yüzünde acı bir öfke vardı, annede bir mendille gözlerini silmekteydi. Anne-Baba oğullarının yargılanmasını istiyorlardı. Anne-Baba ve gençle ayrı ayrı görüşüldü. Ablanın düğünü ailede çok büyük bir olaydı. Aylar önceden plan ve hazırlık yapılmıştı. Anne-Baba her gün bu hazırlıklarla meşguldü. Serkan bu koşuşturmalar boyunca hep arka planda kalmıştı. Ondan hiç yardım istenmemişti. Düğün hazırlıklarına katılabilmesinin onun için ne kadar önemli olabileceği göz ardı edilmişti. Düğünü yaklaştıkça Serkan kendisinin gereksizliğini düşünmeye başladı. Büyüklerin dikkatlerini üzerine çekecek bir şeyler yapması gerekiyordu. Ablasını bu kadar uzun süre başrolde olmasına fena halde içerliyordu. Babası da zaman zaman kara şakalar yapıyordu. Şakalarına çok gülüneceğini böylece ilgiyi üzerine çekeceğini düşünüyordu. Kötülük yaptığının bilincinde değildi. Büyüklerinin öfkesi, ablasının gözyaşlarına önce şaşırdı, sonra aklı başına geldi,ancak artık çok geçti. Sevdiği insanları çok üzmüştü. Serkan ın öne çıkma, kabul edilme, adam yerine konma gibi psikolojik bir ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacını çocukça, beceriksizce ifade etmişti. ERGENLİKTE SOSYAL İLETİŞİM: Aile İlişkileri: Ergenlerin bu dönemde ailelerine olan bağımlılıkları azalır. Hiçbir şeyi beğenmez, sürekli şikâyet edecek bir şeyler bulurlar. Eve istediği zaman girip çıkmak ister. Ailesinin en ufak bir eleştirisine büyük tepkiler verir. Kendine yöneltilen eleştirileri kabul etmez, sürekli eleştirmeyi sever. Boş vermişlik içindedir. Anne-babasının beğenileriyle alay eder. Anne-babasının düşüncelerini eskimiş bulur. Onlardan öğrenecek hiçbir şeyi kalmamış sanır. Aileyle fikir bazında çatışma, isyankâr tutum bu dönemde artar.
Bu dönemde aileye büyük bir görev düşer. Aile bu davranışların bir süre sonra geçeceğini bilmeli ve sabırlı davranmalıdır. Arkadaş İlişkileri: Ergen için arkadaşları çok önemlidir. Arkadaşlarının kendisi için ne düşündüğü çok önemlidir. Bu dönemde ergenler kendi aralarında arkadaş grupları oluştururlar. Bu grupların kendi aralarında yazısız kuralları vardır. Kurallarına uyan kişileri gruplarına alırlar Her ergen bir arkadaş grubunda olmak ister. Erkeklerin kurdukları gruplar daha kalabalıktır, ilişkiler yüzeyseldir. Kızlardan oluşan gruplar daha küçüktür, ilişkiler ise daha sıkıdır. Ailesi içinde geçimsizlik ve dengesizlik olan ergenlerde, bir baskı hakim ise masum arkadaş grupları yerine çeteye yönelir. Kız-Erkek İlişkileri: Aşık olmak bu dönemde baskın bir duygudur. Bazen bunu karşı cinse belli edebilir, bazen de duygularını saklamayı tercih edebilir. Sevgi, ergenin ihtiyacı olan bir duygudur. Ergenliğin ortalarına doğru, karşı cinse olan ilgi artar. Ergen, karşı cinsin ilgisini çekebilmek için giyim kuşamına dikkât eder.
KAYNAKÇA www.aile.cov.tr,www.cocuksitesi.com, okuloncesi.bz.tc/egitim/ergenlik.htm,www.miliyet.com.tr/2001/08/06/yas05a.htm,ailede çocuk eğitimi (yay.haz.aak uzmanları,aakyayinlari,ankara,1995,531 s.), Prf.Dr.Nevzat TARHAN psikolojik savaş,timaş Yay, 2003, Özgür ve Bilge Dergisi,mayıs 2002