Working Paper 2002 Sonbaharında Türkiye Ekonomisinin Sorunları. Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/18



Benzer belgeler
Working Paper Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Türkiye Dış Ticareti Içerisindeki Yeri ve Önemi

Working Paper Sürdürülebilir Dış Denge ve Kalkınma Açısından Tekstil ve Giyim Sektörü

Working Paper Trakya Illerinin Büyüme Dinamikleri. Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/17

Working Paper GAP Bölgesi Işgücü Piyasası (Ücret Eşitsizliği) Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/34

Working Paper Çanakkale Ekonomisinin Sürdürülebilir Rekabet Gücünün Dinamik Elmas Modeliyle Analizi

Working Paper Trakya Bölgesinde Sınai Yapı ve Sanayileşme. Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/15

Working Paper 2001 Krizi Sonrası Ekonomik Büyüme, Istihdamdaki Gelişmeler ve Beklentiler. Discussion Paper, Turkish Economic Association, No.

Working Paper Iç Borçların Ekonomik ve Sosyal Yaşamda Yaptığı Tahribat. Discussion Paper, Turkish Economic Association, No.

Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/112

Working Paper 1994, 2002 ve 2003 Yılları Hanehalkı Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketleri: Anket Sonuçlarına Farklı Bir Bakış

Working Paper Buğdayda Destekleme Politikalarının GAP Bölgesi Un Ihracatına Etkileri: Ampirik Bir Analiz

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

7.26% 9.9% 10.8% 10.8% % Mart 18 Şubat 18 Mart 18 Nisan 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

Grafik-4.1: Cari Açığın GSYH ye Oranı (%)

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

EKONOMİ DEKİ SON GELİŞMELER Y M M O D A S I P R O F. D R. M U S T A F A A. A Y S A N

İMALAT SANAYİİNDE KAPASİTE KULLANIM DURUM RAPORU 2018/III

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

Working Paper Türkiye Ekonomisinde Kamu Maliye Politikaları ve Büyüme Ilişkisi Üzerine Bir Değerlendirme

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

Ekonomi Bülteni. 17 Ağustos 2015, Sayı: 23. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

KAMU FİNANSMANI VE BORÇ GÖSTERGELERİ

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

ANADOLU NUN İKİNCİ 500 DE YILDIZI PARLADI ARAŞTIRMA

T.C. KALKINMA BAKANLIĞI İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELERİN MAKRO ANALİZİ

A Y L I K EKONOMİ BÜLTEN İ

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER. (Haziran 2015)

Working Paper Tarım Politikaları ve GAP Bölgesi: Pozisyon Ne Olmalı? Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/30

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

MALİYE BAKANI SAYIN MEHMET ŞİMŞEK İN MAKROEKONOMİK GELİŞMELER İLE 2013 YILI İLK YARI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE GERÇEKLEŞMELERİNİ

Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/45

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2014, No: 90

Working Paper IMF Programları ve Enflasyon Hedeflemesi: Brezilya Deneyimi ve Türkiye Için Dersler

Working Paper Yaşanan Finansal Krizler Çerçevesinde Merkez Bankası Hakkındaki Görüşlerimiz Nasıl Etkilendi?

Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/76

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 22 Haziran 2015, Sayı: 16. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Working Paper Fark Ödeme Sistemi - Buğdayda Uygulanabilirlik. Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/36

12,00 10,00 8,00 6,00 4,00 2,00 0,00

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş. DENGELİ EMEKLİLİK YATIRIM FONU FON KURULU FAALİYET RAPORU

İMALAT SANAYİİNDE KAPASİTE KULLANIM DURUM RAPORU 2018/II

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU


TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

İMALAT SANAYİİNDE KAPASİTE KULLANIM DURUM RAPORU 2018/IV

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

İLK 250 BÜYÜK FİRMA NE KADAR KÂR EDİYOR?

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

MAKROEKONOMİK TAHMİN ÇALIŞMA SONUÇLARI

BASIN DUYURUSU ŞUBAT AYI ENFLASYONU, İLERİYE YÖNELİK BEKLEYİŞLER VE FAİZ ORANLARI

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

İMALAT SANAYİİNDE KAPASİTE KULLANIM DURUM RAPORU 2018/I

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

Ekonomi Bülteni. 22 Ağustos 2016, Sayı: 33. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Working Paper Istihdamsız Büyüme: Verimlilik Artışı mı, Yeni Iş Yasası mı? Bir Ön Değerlendirme

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

BANK MELLAT Merkezi Tahran İstanbul Türkiye Merkez Şubesi 1 OCAK 31 MART 2010 ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

TARIM DIŞI İŞSİZLİK ARTIŞTA (Temmuz Ağustos - Eylül)

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

PAZAR BÜYÜKLÜĞÜ YATIRIM MALĐYETLERĐ AÇIKLIK EKO OMĐK VE POLĐTĐK ĐSTĐKRAR FĐ A SAL ĐSTĐKRAR

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ MAYIS 2018

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

Working Paper Bölgesel Gelişmenin Önünde Kırsal Yoksulluk Sorunsalı: Anamas Yöresi Örneği. Discussion Paper, Turkish Economic Association, No.

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

TEB HOLDİNG A.Ş YILI 3. ARA DÖNEM KONSOLİDE FAALİYET RAPORU

Mayıs. Sanayi sektörünün. Reel Kesimin Beklentileri İyileşti Tüketici Güveni Haziran da Zayıfladı. Kapasite Kullanımı Güçlenmeyi Sürdürdü

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

AÇIKLANAN SON EKONOMİK GÖSTERGELERDE AYLIK DEĞERLENDİRME RAPORU

Rakamlarla 2011'de Türkiye Ekonomisi

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

KRİZ İŞSİZ BIRAKIYOR

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU- EYLÜL 2018 İŞSİZLİK TIRMANIYOR. Gerçek İşsiz Sayısı 6 Milyon. İşsiz Sayısı Bir Yılda 192 Bin Arttı

ABD TARIM DIŞI İSTİHDAM VERİSİ ANALİZİ

DÜNYA EKONOMİSİ. FED in faiz artırımı sürecine yönelik zamanlamayı fiyatlandırmakla güçlük çeken küresel piyasalar,

Kamu Finansmanı ve Borç Göstergeleri

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş PARA PİYASASI LİKİT EMEKLİLİK YATIRIM FONU(KAMU) YILLIK RAPOR

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

2015 MAYIS ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

MAKROEKONOMİK TAHMİN ÇALIŞMA SONUÇLARI

Transkript:

econstor www.econstor.eu Der Open-Access-Publikationsserver der ZBW Leibniz-Informationszentrum Wirtschaft The Open Access Publication Server of the ZBW Leibniz Information Centre for Economics Ertuna, Özer Working Paper 2002 Sonbaharında Türkiye Ekonomisinin Sorunları Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/18 Provided in Cooperation with: Turkish Economic Association, Ankara Suggested Citation: Ertuna, Özer (2012) : 2002 Sonbaharında Türkiye Ekonomisinin Sorunları, Discussion Paper, Turkish Economic Association, No. 2012/18 This Version is available at: http://hdl.handle.net/10419/81675 Nutzungsbedingungen: Die ZBW räumt Ihnen als Nutzerin/Nutzer das unentgeltliche, räumlich unbeschränkte und zeitlich auf die Dauer des Schutzrechts beschränkte einfache Recht ein, das ausgewählte Werk im Rahmen der unter http://www.econstor.eu/dspace/nutzungsbedingungen nachzulesenden vollständigen Nutzungsbedingungen zu vervielfältigen, mit denen die Nutzerin/der Nutzer sich durch die erste Nutzung einverstanden erklärt. Terms of use: The ZBW grants you, the user, the non-exclusive right to use the selected work free of charge, territorially unrestricted and within the time limit of the term of the property rights according to the terms specified at http://www.econstor.eu/dspace/nutzungsbedingungen By the first use of the selected work the user agrees and declares to comply with these terms of use. zbw Leibniz-Informationszentrum Wirtschaft Leibniz Information Centre for Economics

TÜRKİYE EKONOMİ KURUMU TARTIŞMA METNİ 2012/18 http ://www.tek.org.tr 2002 SONBAHARINDA TÜRKİYE EKONOMİSİNİN SORUNLARI Özer Ertuna Bu çalışma "AVRUPA BİRLİĞİNE GİRİŞ SÜRECİNDE BALKANLARLA İLİŞKİLER ve TÜRKİYE EKONOMİSİ, başlığı ile Doç. Dr. Ömer Faruk ÇOLAK editörlüğünde hazırlanan ve 2003 yılında TEK yayını olarak basılan kitapta yer almaktadır., 2012

2002 SONBAHARINDA TÜRKİYE EKONOMİSİNİN SORUNLARI Özer Ertuna * I. GİRİŞ 2002 sonbaharında Türkiye ekonomisinin sorunlarını teşhis edebilmek için nereye geldiğimizi ve buraya nasıl geldiğimizi değerlendirmemiz gerekir. Bugün Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu sorunlar uzun süredir var olan sorunlardır. Özellikle de bugün yaşadığımız, son derece tehlikeli sorunlar, 2000 yılı başında uygulamaya konan istikrar programının ve 2001 yılı başında uygulamaya konan Güçlü Ekonomiye Geçiş programlarının sonuçlarıdır. Her iki program da IMF yönetimli ve denetimli programlardır. Bilindiği gibi, 2000 yılı başında uygulamaya konan program kur çıpası ve iç borçların dış borçlarla ikamesi stratejilerine bağlı programlardı. Bu iki strateji de son derece riskli ve başarı şansı çok düşük programlardı. 1 Program, TL, Güneydoğu Asya ülkelerine karşı TL nin aşırı değer kazandığı bir dönemde ortaya konmuştu. Bu program, TL nin Avrupa Birliği paralarına karşı aşırı değer kazanmasına neden olmuş, faizleri de negatif faizlere dönüştürmüştü. Neticede 2000 yılında küçük bir kriz yaşandı. Programda bir düzeltme yapılmadığından 2001 yılı başında, bugün hala kurtulamadığımız kriz yaşandı. 2001 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyüyeceğine yüzde 9.4 ufaldı. Bu kayıp yaklaşık 35 milyar dolarlık bir kayıptır. Bununla da kalmayarak Türkiye de gelir dağılımı daha da bozuldu, işsizlik arttı, pek çok işletme kapandı. II. KRİZİN REEL SEKTÖRDE YAPTIĞI TAHRİBAT Krizin yarattığı tahribatın büyüklüğünü daha iyi görebilmek için İSO nun, Türkiye nin 1000 büyük kuruluşu araştırmasının sonuçlarından yararlanabiliriz. Açıklamalarımızda kullanacağımız tablolar ekte sunulmuştur. 90.000 Grafik 10001: Büyük 1000 Büyük Kuruluş Kuruluş Satış Gelirleri Satış Gelirleri Sabit Fiyatlarla Trilyon TL TL 80.000 70.000 60.000 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 0 1997 1998 1999 2000 2001 Satış Hasılatı Dış Satım İç Satışlar Türkiye de 1997 yılından bu yana büyük kuruluşlar büyümemektedir. Bu kuruluşların satış hasılatları az da olsa düşüş göstermiştir. Düşüş kendini dahili satışlarda göstermektedir. İhracatta bir * 1 Prof. Dr, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi. Programın daha ayrıntılı bir açıklaması için bakınız: Ertuna Özer, 2000 Yılı İstikrar Programı, Muhasebe ve Finans Öğretim Üyeleri Bilim ve Araştırma Derneği (MUFAD) Muhasebe ve Finans Dergisi, Nisan 2000, sayfa 12-20. Ertuna Özer, Türkiye de Ekonomik Krizler, Nedenleri ve Çıkış Yolu, Yeni Türkiye, Eylül-Ekim 2001, sayfa 491-510.

artış trendi izlenmektedir. Özellikle 2001 yılında iç satışlarda çok önemli bir düşüş, ihracatta önemli bir artış olmuştur. Ancak, ihracattaki artış iç pazardaki satış güçlüklerinden kaynaklanmıştır. İhracat artışları karlılığa yansımamıştır. 1997 den bu yana Türkiye nin 1000 büyük kuruluşunun karlılık göstergeleri çok ciddi bir düşüş trendi izlemektedir. Düşüş hem yaratılan katma değer hem de bilanço karları için geçerlidir. Yani bu şirketler giderek daha az kar ve daha az gelir yaratmaktadır. Grafik SATIŞ 2: HASILATININ Satış Hasılatının YÜZDESİ Yüzdesi OLARAK Olarak KAR Kâr 20% 15% 10% 5% 0% 1997 1998 1999 2000 2001-5% Ödenen Faizler Net Bilanço Kârı Finans Öncesi Kâr Net Katma Değer Yukarıda sunulan grafikte görüldüğü gibi, 1000 büyük kuruluşun yarattığı katma değerin satış gelirlerine oranı 1997-2000 yılları arasında bir düşüş eğilimi göstermiştir. Ancak, Türkiye nin dünya ile bütünleşmesi sürecinde bu trend doğal kabul edilebilir. Fakat, 2001 yılında net katma değerin satış gelirlerine oranında yarı yarıya bir düşüş vardır. Bilanço karlarına bakacak olursak, 1997 ve 2000 yılları arasındaki düşüş trendi doğal kabul edilebilir. Ancak, burada da 2001 yılında yaşanan düşüş çok önemli bir düşüştür ve şirketleri önemli boyutlarda zarara sokmuştur. Burada dikkat edilecek nokta, şirket performansında finansman giderlerinin çok önemli olduğudur. 2001 yılında, 2000 yılına kıyasla, finansman giderlerinden önceki karda bir düşme vardır; fakat, düşme önemli bir düşme değildir. Bilanço karının hızlı düşmesinin ve negatif değere geçmesinin nedeni, finansman giderlerindeki hızlı artıştır. 2001 yılında şirketlerin yarattıkları katma değer yalnızca finansman giderlerini karşılamaya yetmiştir. Bu nedenle de şirketler önemli boyutlarda zarar etmişlerdir. Burada bir sonuca varmamızı imkan dahilinde görüyoruz. 2001 yılında Türkiye nin büyük kuruluşlarında iç talep daralması sonucu finansman giderleri öncesi karlarında düşüşler olmuştur. Ancak Bu düşüşler şirketleri pek fazla zedeleyecek düzeylerde değildir. Fakat, finansman giderlerindeki artışlar çok önemlidir. Pek çok şirket finansman giderlerinin aşırı yükselişi sonucu çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bugün Türkiye nin en önemli sorunlarından biri işsizliktir: Bunu DİE nün son anketi bütün çıplaklığıyla göz önüne sermektedir: 2002 yılı II Dönem HİA 2 sonuçlarına göre Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 650 bin kişi (% 41.5) artarak 2 milyon 217 bin kişiye ulaşmıştır. Türkiye genelinde işsizlik oranı %9.6, tarım dışı sektörlerde işsizlik oranı yüzde 13.9 dur. Türkiye genelinde işsizlerin %21.9 unu (486 bin kişi) işten çıkartılanlar, %15.2 sini (337 bin kişi) ise ilk kez iş arayanlar oluşturmaktadır. Öte yandan eğitimli genç nüfusun işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre artarak %27.2 olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılında bugün vardığımız nokta 2001 yılı sonuçlarından daha vahimdir. Türkiye, reel sektörü canlandırıcı bir politika izlemediğinden kriz atlatılmamış, hatta daha da derinleşmiştir. 2 HİA, hanehalkı işgücü anketi.

Türkiye nin çalışamadığı için kapatılan şirketleri, iş arayıp bulamayan insanı mevcuttur. Mevcut program üretim ve istihdamı teşvik edeceğine kısmaktadır. III. BUGÜNÜ DOĞURAN KOŞULLAR 1980 DEN BU YANA KRİZ ORTAMI Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Türkiye ekonomisinin bugün içinde bulunduğu durum, uzun bir süredir uyguladığı istikrar programlarının bir sonucudur. Bilindiği gibi 1980 yılında Türkiye ekonomisini global piyasalarla bütünleştirme çabasına girmiş, bu alanda bazı önemli başarılar elde etmiş, fakat Bu sürede enflasyonun tırmanmasına engel olamamıştır. Aşağıda 1981 yılından bu yana Türkiye nin karşı karşıya kaldığı enflasyon sergilenmektedir. Grafikte görüldüğü gibi 1994 yılına kadar enflasyon bir yükselme trendi yaşamıştır. Bu artan enflasyon ortamında Türkiye enflasyon, kurlar ve faizler arasındaki dengeleri koruyamamış, aşırı değerlenen TL ve bu nedenle patlayan dış ticaret açıkları sonucu 1994 yılında önemli bir kriz yaşanmıştır. Bundan sonra Türkiye sıkı bir enflasyonla mücadele programına girmiştir. Gene aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi enflasyon bir düşüş trendine girmiştir. Ancak, 2000 yılı sonrası enflasyonda mücadelede belirgin bir başarı elde edilememiştir. 1981 44,3% 1982 28,3% 1983 26,0% 1984 48,5% 1985 52,9% 1986 35,6% 1987 33,5% 1988 69,7% 1989 75,5% 1990 57,6% 1991 59,2% 1992 63,5% 1993 67,4% 1994 107,2% 1995 86,0% 1996 75,9% 1997 81,8% 1998 71,8% 1999 53,1% 2000 51,4% 2001 61,6% 120% 100% 80% 60% 40% 20% 0% Grafik 3: Enflasyon Enflasyon 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 Enflasyon Yükselen Trend Düşüş Trendi 1994 kriziyle ilgili olarak belirttiğimiz gibi, Türkiye de krizleri doğuran enflasyon, kurlar ve faizler arasındaki dengelerin kurulamamasıdır. 1981 den bu yana yaşadığımız iki krizde de bu denge bozukluklarının rolü çok önemlidir. 1981 3,4% 1982 16,9% 1983 13,1% 1984 3,0% 1985 2,0% 1986 12,1% 1987 18,4% 1988 9,0% 1989 0,9% 1990 1,1% 1991 8,5% 1992 6,5% 1993 4,4% 1994-5,6% 1995 18,5% 1996 32,3% 1997 25,4% 1998 26,9% 1999 34,1% 2000-0,8% 2001 40,0% 50,0% 40,0% 30,0% 20,0% 10,0% 0,0% -10,0% 1981 1982 1983 1984 Grafik Reel 4: Reel Faizler Faizler 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 Reel Faizler 1994 Krizi 2001 Krizi 1996 1997 1998 1999 2000 2001 Yukarıda sunduğumuz grafik reel enflasyondan arındırılmış (reel) faizleri sunmaktadır. Grafikte görüldüğü gibi, 1981 den bu yana yaşadığımız her iki krizde de faizler enflasyonun altında kalmıştır. Reel faizlerin negatife dönüşmesi özellikle sıcak parayı tedirgin etmekte, daha iyi para kazanacağı ülke aramaya yönlendirmektedir. Yukarıdaki grafikte dikkat edilecek diğer bir husus, özellikle 1994 sonrasında, Türkiye de reel faizlerin taşınamayacak düzeylerde yüksek seyretmesidir. 1995-2000 yılları arasında reel faizler yüzde 20-35 dolaylarında seyretmektedir. Bu denli reel faizler hiçbir ekonominin taşıyamayacağı oranda yüksek faizlerdir. Enflasyonist ortamda, daha doğrusu enflasyonla mücadele sırasında kurların dengede tutulamaması krizi doğuran diğer bir nedendir. Çıpa uygulamalarıyla kurlar baskı altında tutulunca, enflasyon gerektiği kadar düşmeyince TL yabancı paralara karşı aşırı değer kazanmakta, bu nedenle dış ticaret ve

cari ödeme dengesi açıkları artmaktadır. Bu da devalüasyon ihtimallerini arttırdığından sıcak parayı ürkütmekte, krizlere neden olmaktadır. TL'nin Değeri 1980 1,000 1981 1,166 1982 1,104 1983 1,052 1984 1,069 1985 1,167 1986 0,914 1987 0,793 1988 0,794 1989 0,999 1990 1,098 1991 1,127 1992 1,047 1993 1,168 1994 0,868 1995 0,935 1996 0,976 1997 1,097 1998 1,106 1999 1,108 2000 1,296 2001 1,103 1,400 1,200 1,000 0,800 0,600 1981 Grafik 5: TL'nin DM Karşısında Değeri Değeri 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 TL'nin Değeri 1994 Krizi 2001 Krizi Yukarıda sunduğumuz grafik, TL nin değer kazanmasının etkilerini çok güzel ortaya koymaktadır. 1981-1998 döneminde, iç piyasalar global piyasalarla bütünleşirken, TL hızlı bir şekilde değer kaybetmiştir. Bu değer kaybı ihracatın kazançlı hale gelmesine ve artmasına yardım etmiştir. 1998 sonrasında Türkiye, enflasyonla mücadele ediyorum savı altında, İsrail deneyiminden de esinlenerek, kur çıpası uygulamaya yönelmiştir. Bunun sonucu, grafikte görüldüğü gibi, 1989-1993 döneminde TL hızla değer kazanmıştır. Bu dönemde, grafikte görülen doğru hat TL nin değer kazanma trendini göstermektedir. Bu durum 1994 krizini hazırlamıştır. 1994 kriziyle makul değerine düşen TL, bundan sonraki dönemde gene hızla değer kazanma trendine girmiş 2000 ve 2001 Şubat krizlerinin çıkmasına neden olmuştur. Türkiye nin temel sorunlarından biri borçlanmalarda reel faizlerin çok yüksek olmasıdır. Devlet borçlanmalarında reel faizler Türkiye de yüzde 32 dolaylarında seyretmektedir. Reel faizlerin bu denli yüksek olması devlet borçlarının çığ gibi büyümesinin temel nedenidir. Türkiye faiz borçlarını ödeyebilmek için borçlanmakta, bu da borçları çığ gibi arttırmaktadır. Özel sektör için faizler daha da yüksektir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, 2000 yılında hatalı bir siyasetle faizler negatif düzeylere kadar düşürülmüş, 2001 yılında tekrar eski düzeylerine ulaşmıştır. Bu da 1000 büyük kuruluşun faaliyet sonuçlarının bu derece kötüleşmesine neden olmuştur. Aşağıda devlet borçlarının enflasyondan arındırılmış faiz yükleri sergilenmektedir. Enflasyondan arındırılmış faiz yükleri hesaplanırken TEFE endeksleri kullanılarak borçların ve faiz ödemeleri enflasyona göre düzeltilmiştir. Düzeltmede ödeme ve tahsilatlar için yıllık ortalama döviz kurları, borç stokları için yıl sonu kurları kullanılmıştır. FAİZ YÜKÜ 1988-30% 1989-28% 1990-17% 1991-8% 1992-15% 1993-8% 1994-38% 1995-3% 1996 8% 1997-14% 1998 20% 1999 13% 2000 31% 2001 9% 2002 17% 80% 60% 40% 20% 0% -20% -40% -60% 1988 Enflasyondan Arındırılmış Faiz Yükü Grafik 6: Enflasyondan Arındırılmış Faiz Yükü 1989 1990 1991 1992 1993 1994 Faiz Öde./Borç Enf.Eritmesi/Borç Borç Yükü/Borç Trend 1995 1996 Grafikte faiz ödemeleri/borç, enflasyon erimesi/borç, borç yükü/borç (devlet borçlarının enflasyondan arındırılmış faiz yükü) ve enflasyondan arındırılmış faiz yükünün trendi sergilenmektedir. Görüldüğü gibi, devlet borçlarının yükü 1988 den bu yana artan bir trend izlemektedir. 1996 yılına kadar enflasyon devlet borçlarını erittiğinden, faiz yükü negatiftir. Yani 1997 1998 1999 2000 2001 2002M

borçlanma devlete maliyetli olmamış, kazançlı olmuştur. Ancak, 1996 dan sonra devlet borçlanmalarının enflasyondan arındırılmış yükü aynı trend altında artmaktadır. 1998-2002 yılları arasında borçlanmanın devlete yükü yüzde 10-30 arasında dalgalanmıştır. İÇ BORÇ STOKU 25817 23438 21504 23065 28426 32633 29249 30207 37801 39499 47324 57335 68676 122157 109110 140000 120000 100000 80000 60000 40000 20000 0-20000 -40000 1988 1989 1990 1991 Grafik İç Borç 7: Stoku İç Borç Stoku (2001 Fiyatlarıyla Trilyon Trilyon TL) TL) 1992 1993 1994 1995 İç Borçlar (Trilyon TL) 1996 1997 1998 Yaratılan Kaynak Devlet borçları, artış yönünde çok kuvvetli bir ivme yakalamıştır. Artık borçlanmalar devlete kaynak yaratamamakta, kendi kendini faiz yüküyle besleyerek artmaktadır. Enflasyon düzeltmesi sonucu elde ettiğimiz, yukarıda sunulan grafik bunu açıkça göstermektedir. Bu açıklamalarımızdan anlaşılacağı gibi, Türkiye nin temel sorunları, mal fiyatları, kurlar ve faizler arasındaki dengeleri kuramaması ve çok yüksek reel faizlerdir. Bu sorunlar enflasyonla mücadelede izlenen yanlış modellerle arttırılmıştır. Türkiye nin bugün içinde bulunduğu durum uyguladığı programların doğal sonucudur. 2002 sonbaharında Türkiye nin sorunlarını değerlendirmek ve çıkış yolu bulmak için 2001 yılında yaşanan krizin nedenlerini ve 2001 yılında uygulamaya konan programın hatalarını saptamak gerekir. IV. 2001 KRİZİNİN NEDENLERİ VE SONRASI: HATALARIN TEKRARI 2000 yılı ayında ve 2001 yılı Şubat ayında yaşanan krizlerin nedenleri 2000 yılında uygulamaya konan ekonomik programdır. Bilindiği gibi program çıpa uygulaması ve iç borçların dış borçlarla ikamesine dayanmaktaydı. Böyle bir programla enflasyon, faizler ve kurlar arasındaki dengelerin kurulması çok zor ve çok risklidir. 3 Gerçekten de böyle olmuş, TL aşırı değer kazanmış, faizler negatife dönüşmüş ve kriz için zemin hazırlanmıştır. Yukarıda da örneklerini gösterdiğimiz gibi TL nin aşırı değer kazanması ve negatif faizlerin yarattığı sonuçlar krizi doğuran temel nedenlerdendir. 2000 ve 2001 yılında reel faizler ve kurlardaki gelişmelere yakından bakmakta yarar görmekteyiz. 1999 2000 2001 2002M 3 2000 yılı başında yaptığımız değerlendirmede bu noktaya dikkat çekmiştik: Program riskli bir programdır. Kurlar yavaş arttırılırken, faizler aynı hızla düşmeyebilir. Bu durum ekonominin sıcak para tarafından soyulması ile sonuçlanabilir. Kurlar yavaş artarken faizler de düşer, fakat enflasyon düşmezse, hızla değerlenen TL ve negatif reel faizler, gecikmeli dahi olsa yeni krizler doğurur. Ertuna Özer, 2000 Yılı İstikrar Programı, Muhasebe ve Finans Öğretim Üyeleri Bilim ve Araştırma Derneği (MUFAD) Muhasebe ve Finans Dergisi, Nisan 2000, sayfa 12-20.

50% Grafik 8: İç Borçlanmalarda İç Borçlanmalarda Gerçekleţen Gerçekleşen Reel Faiz Reel Faiz 40% 30% 20% 10% 0% -10% -20% Oca.99 Eylül Oca.00 Eylül Oca.01 Eylül -30% -40% -50% -60% Yukarıda sunduğumuz grafik Devlet iç borçlanmalarında gerçekleşen reel faizleri sunmaktadır. Gerçekleşen reel faizler hesaplanırken her ay için devlet borçlanmalarının ortalama vadelerine göre enflasyon gerçekleşen enflasyon hesaba katılmıştır. 1999 ve 2000 yılları Aralık aylarında borçlanma olmadığından o aylar için hesaplama yapılmamıştır. Grafikte görüldüğü gibi, 1999 yılında gerçekleşen reel faizler ortalama yüzde 30 dolaylarındadır. Bu denli yük taşınamayacak kadar yüksek bir yüktür. Devlet borçlanmalarında reel faizlerin bu kadar yüksek olması bir taraftan devlet borçlarını çığ gibi arttırırken, reel sektörü de tahrip etmektedir. 2000 yılında uygulanan kur çıpası ve içborçların dış borçlarla ikamesi stratejileri sonucunda reel faizler hızla negatife dönüşmüş ve düşme trendine girmiştir. Bunun yarattığı sonuçlar krizi hazırlayan sonuçlardır. 2001 yılında kriz patlamasıyla reel faizler tekrar kontrol dışına çıkmış yüzde 10 ile yüzde 40 arasında gerçekleşmiştir. 2000 Eylül ayına geldiğimizde, piyasa faizleri yüzde yetmiş dolaylarındadır. Yıl sonu enflasyon hedefi tutturulacak olursa bundan böyle enflasyonun yüzde 20-25 gibi bir tempoya oturması gerekir. Bu durumda devlet borçlanmalarında reel faiz, yüzde 40 dolaylarında gerçekleşir. Bu da Türkiye nin kaldıramayacağı bir yüktür. Türkiye 2000 ve 2001 programlarına rağmen, kronik yüksek reel faiz hastalığından kurtulamamıştır.

1,3 TL'nin Grafik 9: Euro TL'nin Karşısındaki Euro Karşısındaki Değeri Değeri 1,2 1,1 1,0 0,9 0,8 0,7 0,6 O ca.00 Eylü l O ca.01 Eylü l O ca.02 2000 ve 2001 yılı programları TL nin aşırı değer kazanmasını önleyememiştir. Yanda, TL nin Euro karşısındaki değeri sergilenmektedir. Daha önce de belirttiğimiz ve yandaki grafikte açık olarak görüldüğü gibi, 2000 yılında TL nin Euro karşısındaki değeri aşırı artmış, 1999 yılında 14 milyar dolar olan dış ticaret açıkları 27 milyar dolara yükselmiştir. Kriz sonucu TL nin değeri düşmüş, fakat istikrarsız bir dönem yaşamıştır. Ekim 2001 ile Nisan 2002 arasında TL nin değeri tekrar hızlı bir artış trendi yaşamıştır. Her ne kadar bundan sonra TL nin değerinde düşüş kaydedildiyse de gelişmeler belirsizliğini taşımaktadır. 100 Grafik 10: 12 Aylık 12 Aylık Enflasyon Enflasyon 90 80 70 60 50 40 30 20 10 0 O ca.00 Eylü l O ca.01 Eylü l O ca.02 Yukarıda sunulan grafikte görüldüğü gibi, 2000 yılında 12 aylık enflasyon bir düşme eğilimine sokulmuş, ancak, 2001 yılında tekrar bir artış trendine girmiştir. 2002 yılında enflasyon tekrar düşüş trendi içindedir. Fakat, bu trendin korunabileceği konusunda bir güvence yoktur. Çünkü enflasyon, kurlar ve faizler arasındaki dengeler kurulup korunamamıştır. Aşağıda 1999 yılından bu yana aylık enflasyon rakamlarının grafiği sunulmaktadır. Grafikte görüldüğü gibi, bu grafiğe enflasyonun bir artış trendi içinde olduğu 1989 yılı da eklenmiştir. Görüldüğü gibi, Türkiye de aylık enflasyon

belirgin bir mevsimlik dalgalanma izlemektedir. 2000 yılında aylık enflasyon, şubat ayından itibaren 1999 yılındakilerin altındadır. ayında programın yürümediğinin açıkça ortaya çıkmış 16 Grafik 11: Aylık Aylık Enflasyon Enflasyon 14 12 10 8 6 4 2 0 O cak Şubat Nisan Haziran Ağustos Eylü l Ek im Aralık 1999 2000 2001 2002 olmasına rağmen programın ısrarla uygulanması enflasyonun düşük gerçekleşmesiyle sonuçlanmış fakat bozulan dengeler kriz doğurmuştur. Krizle birlikte enflasyon patlamış, genellikle, aylık enflasyon 1999 yılının düzeylerinin üzerine çıkmıştır. Yani, enflasyonu kontrol etmek için ödenen bedeller boşa gitmiştir. 2002 yılında aylık enflasyon rakamları Haziran ayına kadar, 2000 yılının rakamlarından daha iyidir. Fakat, Haziran, ve Ağustos rakamları tekrar 2000 yılı düzeylerinin üzerindedir. Türkiye ağır bedeller ödeyerek enflasyonu kontrol altına alma çabası harcamaktadır. Ancak görüldüğü gibi, programın temel hataları nedeniyle bu mücadelede başarılı olunamamaktadır. V. 2002 YILI SONBAHARINDA TÜRKİYE NİN ÇIKIŞ YOLU Yukarıdaki açıklamalarımız, Türkiye nin 1990 yılından bu krizlerle boğuştuğunu, çağı yakalamak için herhangi bir atılım içinde olmadığını göstermektedir. Yanda sunduğumuz grafik de bu durumu net bir şekilde yansıtmaktadır. Oysa, yeni oluşan dünya düzeninde Türkiye saygın bir konum elde etmek için çok ciddi bir atılım içinde olmak zorundadır. Türkiye 1989 yılından bu yana, enflasyonla mücadelede yanlış programlar uygulamıştır. Uygulanan programlar enflasyon, kurlar ve faizler arasında dengeleri bozmakta ve krizlerle sonuçlanmaktadır. Özellikle 2000 yılında uygulamaya konan program kurların çıpa olarak kullanılması ve iç borçların dış borçlarla ikamesine dayanmaktadır. Bu programlar ekonomide riskleri arttırmakta, risk bedellerini yükseltmektedir.

Grafik 12: Milli Gelir Mili Gelir 140.000 10,0% 120.000 104.745 112.631 116.114 110.646 118.560 107.415 8,0% 6,0% 100.000 4,0% 80.000 2,0% 0,0% 60.000-2,0% -4,0% 40.000-6,0% 20.000-8,0% -10,0% 0 1996 1997 1998 1999 2000 2001-12,0% GSMH BÜYÜME Türkiye çok yüksek risk bedelleri ödemek zorunda bırakılmıştır. Reel faizler çok yüksek, yüzde 30 dolaylarındadır. Bu denli yüksek reel faizler bütçe dengelerini altüst etmekte, şirketlerin rekabet güçlerini kırmakta ve daha da kötüsü, enflasyon, kurlar ve faizler arasındaki dengelerin kurulmasını önlemektedir. Türkiye nin, yepyeni bir ekonomide atılım programına ihtiyacı vardır. Bu program, ekonomide riskleri en az düzeylere indirerek, enflasyon, kurlar ve faizler arasındaki dengeleri kurarak ve koruyarak ekonomiyi canlandıracak bir program olmalıdır. Türkiye nin içinde bulunduğu ekonomik ortamda risklerin azaltılması, işçi, işveren, mali kesim ve devlet arasında ulusal bira uzlaşmaya varmayı gerektirmektedir. Ekonomide güven de ancak ulusal bir uzlaşma ile tesis edilebilir. Bu uzlaşma için en uygun ortam Ekonomik ve Sosyal Konseydir. Uygulanacak olan ekonomi programı Ekonomik ve Sosyal Konseyde tartışılıp kabul edilmeli, taraflar bu program içinde kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyi taahhüt etmelidir. Ulusal uzlaşma halka iyi anlatılmalı ve bir pakt olarak taraflarca imzalanmalıdır. Ulusal uzlaşmanın sağladığı güven ortamı, denge hedeflemesini mümkün kılacak ve bir taraftan enflasyonu kontrol altına alırken bir taraftan da ekonomiye gelişme ivmesi kazandıracaktır. Türkiye nin, ekonomisini düzeltmek ve çağın gerektirdiği gelişim içine girmek için, bundan başka bir seçeneği kalmamıştır. Türkiye nin uygulayacağı program şu özelliklere sahip olmalıdır: 4 - Program ihracat seferberliğine, üretim ve istihdam artışlarına dayalı bir atılım programı olmalıdır. - Program yabancı kaynaklara bağlı olmayan, kendi kaynaklarını kendi üreten bir program olmalıdır. - Program ulusal uzlaşmaya dayalı bir program olmalıdır. - Program külfeti ve nimeti paylaştıran bir program olmalıdır. - Program fiyatlar arası dengelerden yararlanan bir program olmalıdır. - Program özelleştirme ve tarım sübvansiyonları konularında ülke çıkarlarını koruyan, geleceği ipotek altına almayan bir program olmalıdır: 4 Daha geniş bir açıklama için bakınız: Ertuna Özer, Türkiye nin Yaşadığı Krizler ve Çözüm Arayışları, Muhasebe ve Finans Öğretim Üyeleri Bilim ve Araştırma Derneği (MUFAD) Muhasebe ve Finans Dergisi, 2001, sayfa 6-16.

VI. SONUÇ Türkiye çağın kendisine sunduğu fırsatları ve potansiyelini değerlendirememekte, yapay sorunlarla uğraşmakta başkalarının stratejilerine hizmet etmektedir. Türkiye ekonomisini yabancıların yönlendirmesine terk etmiştir. Türkiye ulusal bir ekonomik seferberlik programına muhtaçtır. Bu program ihracat seferberliğine dayalı, üretim ve istihdamı arttıran bir atılım programı olacaktır. Bu program ulusal uzlaşma çerçevesinde kesimlerin sorumluluklarını benimsemeleriyle gerçekleştirilebilir. Böyle bir ortamda ekonominin riskleri azalacak faizler düşecek ekonomi ciddi bir atılımı gerçekleştirecektir. Büyük önder Atatürk 1922 yılında Türkiye nin bu günkü sorunlarını aşma yolunu göstermiştir. Hangi İstiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin Gazi Mustafa Kemal, 6 1922 Tablo 1: İSO 1000 Büyük Kuruluş Kâr / Zarar Tabloları (Trilyon Tl.) 1997 1998 1999 2000 2001 Satış Hasılatı 83.125 72.512 72.048 80.308 80.888 Dış Satım 14.392 14.342 15.257 14.896 21.392 İç Satışlar 68.733 58.170 56.791 65.413 59.495 Çeşitli Giderler 60.890 51.909 52.174 60.761 64.241 Amortisman Giderleri 3.908 3.815 3.909 3.972 3.634 Ödenen Maaş ve Ücretler 7.018 7.745 8.704 9.523 7.610 Ödenen faizler 4.978 4.903 4.863 3.352 5.955 Ödenen Kiralar 154 150 156 144 168 Bilanço Kârı (vergiden önce) 6.177 3.990 2.244 2.556-721 Vergi 2.606 1.862 1.403 1.599 1.592 Net Bilanço Kârı 3.571 2.128 841 958-2.313 Nakit Kâr 10.085 7.805 6.153 6.529 2.914 Finans Öncesi Kâr 8.549 7.032 5.703 4.310 3.642 Yaratılan Net Katma Değer 14.232 12.479 10.308 11.544 6.339

Tablo 2: İSO 1000 Büyük Kuruluş Kâr / Zarar Tabloları (Satış Hasılatının Yüzdeleri) 1997 1998 1999 2000 2001 Satış Hasılatı 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% 100,0% Dış Satım 17,3% 19,8% 21,2% 18,5% 26,4% İç Satışlar 82,7% 80,2% 78,8% 81,5% 73,6% Çeşitli Giderler 73,3% 71,6% 72,4% 75,7% 79,4% Amortisman Giderleri 4,7% 5,3% 5,4% 4,9% 4,5% Ödenen Maaş ve Ücretler 8,4% 10,7% 12,1% 11,9% 9,4% Ödenen Faizler 6,0% 6,8% 6,7% 4,2% 7,4% Ödenen Kiralar 0,2% 0,2% 0,2% 0,2% 0,2% Bilanço Kârı (vergiden önce) 7,4% 5,5% 3,1% 3,2% -0,9% Vergi 3,1% 2,6% 1,9% 2,0% 2,0% Net Bilanço Kârı 4,3% 2,9% 1,2% 1,2% -2,9% Nakit Kâr 12,1% 10,8% 8,5% 8,1% 3,6% Finans Öncesi Kâr 10,3% 9,7% 7,9% 5,4% 4,5% Net Katma Değer 17,1% 17,2% 14,3% 14,4% 7,8%