İYİ TARIM UYGULAMALARI VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK Prof. Dr. Hüseyin ÖNEN Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, TOKAT Yirminci yüzyılın sonlarından itibaren dünya nüfusundaki artış beraberinde artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için birim alandan daha fazla ürün elde etmeye yönelik yoğun çalışmaları gündeme getirmiştir. Sorunun çözümü için ortaya atılan ve yeşil devrim olarak nitelendirilen ve birim alandan daha fazla ürün almayı hedefleyen tarım politikaları, yüksek verimli çeşitlerin geliştirilmesine ön ayak olurken, başta su ve tarımsal amaçlı kimyasallar olmak üzere tarımsal girdi kullanımında da büyük artışlara neden olmuştur. 1970 li yıllara gelindiğinde teknolojik gelişmelerinde bir sonucu olarak tarımsal savaşta kullanılan bitki koruma amaçlı kimyasallar ve gübrelerin geliştirilmesi ve bunların tarımda kullanımı had safhaya ulaşmıştır. Bütün bu çalışmaların bir sonucu olarak 1980 lerde verimde büyük artışlar sağlanırken, gübre ve pestisit olarak nitelendirilen tarımsal savaş amaçlı kimyasalların üretilmesi dev boyutlardaki firmaların yer aldığı bir sektör halini almıştır. Toplam olarak pestisit imalinde kullanılan kimyasal (aktif madde, yardımcı kimyasallar ve çözücüler vb) sayısı ise 6.400 civarındadır. Bugün hastalık etmenleri, zararlılar ve yabancı otlara karşı kullanılan 1.000 e yakın farklı kimyasal yapıya sahip etken madde ve bu etken maddeler kullanılarak yaklaşık 60.000 farklı formulasyona sahip ticari ilaç piyasada yer almaktadır. Amerikan Federal Pestisit Ürünleri veri tabanında ise halen aktif olarak kullanılan kayıtlı 20.000 pestisit bulunmaktadır (Kaplan, 2009). Tarımsal savaş amaçlı kullanılan pestisitlerin sayı ve çeşitliliğindeki bu artış beraberinde bunların tarımsal üretimde yoğun olarak kullanımını getirmiştir. Bu sebeple geleneksel tarım sistemlerinde hastalık, zararlı ve yabancı otların zararlarından korunmak, 321
dolayısıyla birim alandan daha fazla ve daha kaliteli ürün elde etmek için kimyasal savaş (pestisit kullanımı) vazgeçilmez bir hal almıştır. Kullanım kolaylığı, etkinin çabuk ortaya çıkması gibi sahip olduğu avantajlar da pestisit kullanımını artıran unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Son dönemde gündeme gelen sürdürülebilir tarım uygulamalarında dahi kültürel yöntemler, biyolojik savaş ve biyoteknik savaş gibi yöntemler yanında, entegre mücadele (IPM) içerisinde, pestisitlere yer verilmektedir. Ancak pestisit kullanımındaki aşırı ve bilinçsiz artış beraberinde bazı çevre ve sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ayrıca zararlılar, hastalık etmenleri ve yabancı otlar pestisitlere karşı her geçen gün artan oranda dayanıklılık geliştirmektedir (Özer ve ark, 2001).Dayanıklılık sorunu beraberinde çevre ve sağlık problemlerinde artışa neden olabilmektedir. Zira çiftçi, dayanıklılık sorunu ile karşılaştığında etkisiz bulduğu pestisitin etkisini arttırmak ya da daha önceki etkiyi yakalamak gayesiyle ilacın dozunu yükseltme yoluna gitmektedir. Dozdaki bu artış ta doğayı ve insan sağlığını çok daha hızlı bir şekilde olumsuz yönde etkilemektedir. Bitki Koruma İlaçlarının Çevreye Olan Olumsuz Etkileri Bazı bitki koruma ilaçları (pestisitler) zamanla toprakta birikerek veya gıda maddeleri üzerindeki kalıntı ile ekosistemi ve insan sağlığını tehdit eder. Yeraltı sularına karışan pestisitler içme sularına, göl veya denizlere ulaşarak çevreyi tehdit eder. Pestisitler, buharlaşarak atmosfere karışırlar. Hastalık, zararlı ve yabancı otlar pestisitlere karşı zamanla dayanıklılık kazanmaktadır. Bozulan doğal denge nedeniyle bazı önemsiz türler zamanla önem kazanmaktadır. Parazit predatör ve bal arıları gibi bazı yararlı türler ile yaban hayatı zarar görmektedir. Kültür bitkileri zarar görebilmektedir (fitotoksisite). Çiftlik hayvanlarını etkileyebilmektedir. Bir bütün olarak bu olumsuz etkiler doğal dengeyi bozabilmektedir. 322
Geleneksel tarımda pestisitlerin bu olumsuz etkisi yanında üretimin az sayıda çeşitle ve monokültür biçimde yapılması bir ülkenin en büyük zenginlikleri arasında yer alan gen kaynaklarında erozyona yol açtığı görülmüştür. Kullanılan sentetik gübrelerin (özellikle de azotlu mineral gübrelerin) ise yer altı sularına karışarak içme sularında meydana getirdiği kirlenmenin insan ve hayvan sağlığını tehdit etmeye başladığı ortaya çıkmıştır. Hayvansal üretimde kadavra unlarının yem olarak kullanılması ve barınaklarda yerleşim sıklığı gibi yöntemlerin ve kimyasalların (antibiyotik ve hormonlar gibi) gerek hayvanlarda ve gerekse insanlarda büyük sorunlara neden olduğu saptanmıştır (Aksoy ve ark., 2005). Giderek artan çevre bilincine bağlı olarak geleneksel tarımda görülen bu olumsuzluklar çevre ve insan sağlığı açısından risk oluşturmayan alternatif üretim sistemlerine yönelik arayışları gündeme getirmiştir. Bu duyarlılığın bir sonucu olarak sentetik pestisitlere göre biyolojik olarak daha kolay parçalanan alternatif arayışlarını da beraberinde getirmiştir. İşte, Organik Tarım ile İyi Tarım Uygulamaları (İTU veya GAP) bu arayışların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle ABD ve AB ülkelerinde duyarlı üreticiler insan ve çevre sağlığı ile temiz ürün talebini dikkate alarak bir yandan organik tarımı ve iyi tarım uygulamalarını desteklerken, diğer yandan da bir araya gelerek önce mahalli, daha sonra ülkesel organizasyon meydana getirmişlerdir. Dünyada son yıllarda uluslararası ticaretin ulaştığı nokta itibariyle, tüm alanlardaki ticaret anlaşmalarında olduğu gibi tarım ve gıda ürünleri ticaretinin kuralları da Dünya Ticaret Örgütü Anlaşmaları ile belirlenmiştir. Sağlık ve bitki sağlığı anlaşmasının insan yaşamı ve sağlığının korunması amaçlı gıda güvenliği kavramı belirleyici bir ilke olarak ülkelerin karşısına çıkmaktadır (Akdamar, 2004). Bu sebeple aralarında Türkiye nin de bulunduğu üye ülkeler hem kendi insanları hem de ithalat açısından bu standartları yerine getirmek zorundadır. Bu durum ülkemizde sürdürülebilir bir tarımsal üretim için Organik 323
Tarım ve İyi Tarım Uygulamaları gibi çevre dostu sistemlerin uygulanmasını zorunlu kılmaktadır (Önen ve Kara, 2008). İYİ TARIM UYGULAMALARI (İTU) Sağlıksız birey sağlıksız toplumdur gerçeği doğrultusunda insan ve çevre sağlığını dikkate alan tarım sistemleri üzerindeki arayışların bir sonucu olarak İTU ortaya çıkmıştır. Tarihi geçmişine bakıldığında İTU nun son derece yeni olduğu görülmektedir. İlk olarak Gıda Tarım Örgütü (FAO) ve ABD de bu konuda farklı çalışmalar yapılmıştır. Aynı dönemlerde AB ülkelerindeki Avrupa Perakendeciler Birliği (Euro Retailer Producer Group - EUREP) kurulmuştur (1997). Daha sonra da bu kuruluş EUREP İTU veya GAP (Good Agricultural Practices) standardı hazırlığına başlamıştır. 1999 da EUREP-GAP protokolü ile öncelikle yaş meyve ve sebzede İTU esaslarını belirlemişlerdir. Dünyada en kapsamlı iyi tarım uygulamaları EUREP tarafından hazırlanan bu protokoldür (Akdamar, 2004). Avrupa daki toplam yaş meyve sebze pazarının %70-80 ini elinde bulunduran Perakendeciler Birliği üyelerinin (süper ve hiper marketçiler) EUREP-GAP sertifikalı ürün talebi nedeniyle iyi tarım uygulamalarının önemini kavrayan dünya ülkeleri 2002 yılında Ulusal ve Bölgesel Çalışma Grupları oluşturmuş ve ülkelerindeki tarımsal üretimi EUREP-GAP protokolüne uygun hale getirmeye başlamışlardır. Günümüzde protokol küresel (GLOBAL) hale gelmiştir. Hali hazırda dünyanın 80 ülkesinde İTU sertifikaları verilmektedir. 324
Sistem üretimden satışa kadar olan süreçlerin her aşamasında gıda güvenliği risklerini tanımlama ve kontrol etme esasına dayalı temel hijyenik prensipleri kurmayı amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşmak için gıda güvenlik sisteminin Özet olarak İyi Tarım Uygulamalarının ilkeleri temel prensiplerinden yola çıkarak tüm üretim aşamalarındaki Kritik Kontrol Noktalarındaki Tehlike Analizi (HACCP) ile mikrobiyolojik (küf, bakteri vb), kimyasal (ilaç kalıntıları, ağır metaller vb) ve fiziksel (cam parçası, metal parçası, saç vb) risklerin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir (Akdamar, 2004; İçel, 2007). Ayrıca zararlı, hastalık ve yabancı otlara karşı uygun olan bütün mücadele metotlarını ve tekniklerini uyumlu bir şekilde kullanarak, bunların yoğunluklarının ekonomik zarar seviyesinin altında tutan bir mücadele sisteminin uygulanmasını zorunlu tutar. İyi Tarım Uygulamaları Nedir? İTU, insan, hayvan ve bitki sağlığı yönüyle duyulan kaygıların giderilmesi amacıyla ortaya konulmuş kural ve standartları içerir. İTU, çevreye duyarlı ve asgari hijyen ve hayvan refahı standartlarını İyi Tarım Uygulamaları karşılayan ve yaygın (GAP: Good Agricultural Practices) kabul gören bir tarım biçimidir. Dolayısıyla İTU Çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması, doğal kaynakların korunması, tarımda çevre, hijyen, hayvan izlenebilirlik ile sürdürebilirlik ile gıda refahı, hayvan kimlik ve güvenliğinin sağlanması amacıyla yapılan kayıt sistemi ile hayvan tarımsal üretim modeline iyi tarım denir. sağlığı konularındaki 325
kurallara da riayet eder. İTU, AB Konsey Tüzüklerinde (1257/99 ve 1259/99) işlenen çeşitli programlara uygulanabilen çevre şartlarını oluşturur. Kırsal kalkınmayı destekleyen Konsey Tüzüğü nün (1257/99) amaçlarına göre İyi Tarım Uygulamaları genellikle ilgili bölgelerdeki çiftçilerin izlediği standart bir tarım olarak tanımlanır (Anonim, 2009b). Ülkemizde 08.09.2004 tarih ve 25577 sayılı Resmî Gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren İyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelikte ise İTU; tarımsal üretim sisteminin sosyal açıdan yaşanabilir, ekonomik açıdan karlı ve verimli, insan sağlığını koruyan, hayvan sağlık ve refahı ile çevreye önem veren bir hale getirmek için uygulanması gereken işlemler olarak tanımlanmaktadır. İTU yaklaşımı, güvenli ve sağlıklı gıda ve gıda dışındaki tarımsal ürünlerden kaynaklanan çiftlikteki üretim ve üretim sonrası işleme için çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik yönüyle tavsiyeler ortaya koymakta ve mevcut bilgiyi uygulamaktadır (İçel, 2007). İyi Tarım Uygulamalarının Hedefleri İnsanoğlunun son yüzyılda sık sık karşı karşıya geldiği çevre sorunları İyi Tarım Uygulamalarıyla; yeryüzünün bir bütün olarak korunması gerekliliğini ortaya Çevre koruma bilincini yaygınlaştırmak, Su, toprak ve hava kirliliğini önlemek çıkarmıştır. Zira geçmişte Planlı üretim ve atıklar için depolama ve geri dönüşümü sağlama, sadece bölgesel olarak görülen Doğal kaynakların korunması, çevre sorunları günümüzde Çiftlik hayvanlarının refahı ve sağlığı, global bir hal almıştır. İşte bu Yasaklanmış maddelerin kullanılmaması, Tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik, nedenle iyi tarım çevre bilincinin Gıda güvenliğinin sağlanması, yaygınlaşması ve özellikle Dolayısıyla, çevre, insan ve hayvan tarımdan kaynaklanan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması amaçlanır (Anonim, sorunların önlenmesi 2007; Anonim 2009b). amaçlanmaktadır. Bu çerçevede 326
İTU ile bitki koruma ilaçları ve sentetik gübreler gibi tarımda kullanılan kimyasalların gereksiz kullanımının önüne geçilmesi, uzun vadede bunların en az düzeye düşürülmesi ve çevreye uyumlu alternatif yöntemlerin benimsetilerek tarımın sürdürülebilir kılınması gereğine vurgu yapar. Bu hedefe ulaşmak için, İTU da Entegre Savaş Yöntemi (IPM), Entegre Yetiştiricilik Yöntemi (ICM), Koruyucu Tarım (CA), Koruyucu Toprak İşleme ve Entegre Besin Yönetimi (INM) ile gıda güvenliği, kalite yönetimi, ekonomik üretim, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik, insan sağlığı, hayvan sağlığı ve refahı gibi konuların genel prensipleri entegre edilerek uygulanır (Duman ve Sarı, 2004). İTU ile; Çevreyi koruma ve kirliliği önlemek için planlama, Organik madde ve kimyasal atıklar için depolama ve işletmelerin yeterli biçimde oluşturulması, Sıvı gübre ve silaj çıkışlarındaki akarsu yataklarının korunması, Çiftlik hayvanlarının refahının sağlanması ve bunun için gereken tedbirlerin alınması, Hayvansal ve bitkisel üretimde yasaklanmış kimyasal maddelerin kullanılmaması, ancak güvenilir ilaçların kullanılması, Organik veya sentetik kimyasal maddelerin nehirleri, ırmakları, göl ya da diğer iç su kaynaklarını kirletmemesi başarılmak istenmektedir (Anonim, 2009c; İçel, 2007). İyi Tarım Uygulamalarının Faydaları İTU, bir bütün olarak tüm toplum kesimlerine fayda sağlamaktadır. İTU uygun zararlı yönetimi, toprak işleme, sulama ve gübreleme vb ile girdi ve 327
enerji maliyetlerinde düşüş sağlayacaktır. Bu işlemlerin zamanında ve en uygun şekilde yapılması toprak ve su kaynaklarının daha etkin bir şekilde kullanımına olanak sağlayacaktır. Daha az kimyasal kullanılması çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına büyük katkı verirken, bize sürdürülebilir bir tarım yapma olanağı sağlayacaktır. Sürekli uzman denetiminde olduğundan çiftçilerin yeniliklerden haberdar olması ve bunları benimsemesi daha kolay olacaktır. Böylece daha yüksek kalitede, insan sağlığı için tehlike arz eden kalıntılardan ari ve belirli standartlara sahip ürün yetiştirme olanağı ortaya çıkacaktır. Üretim ve kalitedeki artış, özellikle dış piyasa açısından üreticinin rekabet şansını arttıracaktır. Bu durum çiftçi ailesine daha iyi gelir ve yaşam olanağı sunarken, sağlıklı ürünler tüketiciyi memnun edecektir (Duman ve Sarı, 2004). Ancak, İTU ya geçtiği halde tarımsal aktivite yaparken zorunlu kanun veya tüzük şartlarına uymayan ve kirliliğe sebep olanlar bu durumdan dolayı sorumlu tutulur ve mahkemeler ya da yetkililer tarafından cezalandırılır (Anonim, 2009b). Organik Tarım, İTU, GLOBALGAP vb. sertifikalı ürünler iç ve dış piyasalarda öncelikle tercih edilmektedir. Avrupa pazarına girecek ürünlerde de İTU standartlarının aranması, bu standartların (özellikle yaş meyve ve sebze) dünya genelinde kabul edilmesine neden olmuştur. Her ne kadar zorunlu olmasa da, Avrupa pazarında kalıcı olabilmek bu standartlara uymayı kaçınılmaz hale getirmektedir. Ancak, İTU standartlarının her ülkede uygulamanın zor (çalışanların hijyeni gibi konular) olması, tüm aşamalar dokümanlarla beyan edildiği için fazla bir karar özgürlüğünün olmaması ile aşırı dokümantasyon gibi hususlar standartların yerine getirilmesini zorlaştırmaktadır. 328
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK İnsan kaynaklı pek çok çevre problemi yanında küresel ısınma olgusu beraberinde son yıllarda biyolojik çeşitlilik kavramının önem kazanması sonucunu doğurmuştur. Zira biyolojik çeşitlilik bir ülkenin en temel doğal kaynaklarını oluşturur (Kençe, 1991). Biyolojik çeşitlilik farklı alanlarda farklı tanımlamalar gerektirebilir. Ancak kısaca yaşamdaki çeşitlilik veya yaşayan organizmaların çeşitliliği olarak tanımlanırken (Turan, 2007), aslında hem genetik, hem de ekolojik çeşitlilik kavramlarını içerir. Dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kavramı sadece bir bölgede bulunan canlı tür sayısını içermez, o bölgede bulunan her bir türün gen havuzundaki kalıtsal bilgilerin çeşitliliğini (Genetik Çeşitlilik), bu bölgede bulunan farklı ekosistemleri, bu ekosistemdeki toplulukları, toplulukların sahip olduğu tür sayılarını ve bunlar arasındaki ilişkilerle de (Ekolojik Çeşitlilik) ilgilenir. Geniş anlamı ile dünya üzerinde şu ana kadar tanımlanabilmiş veya tanımlanmamış milyonlarca memeli, sürüngen, kuş, bitki, böcek, sürüngen vb ile bunların yaşam alanları biyolojik çeşitliliğin konusudur. Ülkemizdeki Biyolojik Çeşitlilik Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında yer alan Türkiye nin coğrafi konumu ve topografik yapısı ile iklim özelliklerinde görülen çeşitlilik beraberinde çok farklı yaşam ortamları meydana getirmekte ve bu durum biyolojik çeşitliliğe temel oluşturmaktadır. Bu nedenle de Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından dünya üzerinde önemli bir yere sahiptir. Türkiye de bugüne kadar kaydedilmiş olanlar da dâhil olmak üzere yaklaşık 80.000 canlı türünün var olduğu tahmin edilmektedir. Şu ana kadar kaydedilmiş yaklaşık 11.000 bitki türü olduğunu ve bunların yaklaşık 3.700 ünün endemik yani 329
dünya üzerinde sadece Türkiye de bulunduğunu belirtmeliyiz (Turan, 2007). Ülkemizde bulunan bitkilerin yaklaşık %35 inin endemik olması yanında hayvansal organizmaların sayıları da dikkate alındığında tek başına adeta bir kıtanın sahip olduğu biyolojik çeşitliliğe haiz olduğu ortaya çıkar. Dünyada Biyolojik Çeşitliliğin Durumu Ülkesel biyolojik çeşitlilik sadece o ülkede yaşayanları ilgilendirmez, zira bütün insanlığın ortak zenginliği olup gelecek nesillerin bizlere emanetidir. Çünkü canlı türlerinin yok olması sadece bizi değil gelecek nesilleri de etkileyecektir. Biyolojik çeşitlilik gelecek nesiller için tarım, tıp, bilim ve teknolojinin en önemli ve en değerli doğal kaynaklarını oluşturacaktır. Bu çerçevede FAO, gen kaynaklarını insanlığın ortak mirası olarak görmektedir. Ayrıca biyosfer dediğimiz ve içerisinde yaşadığımız dünyayı çevreleyen ortamda ülkesel sınırlar bulunmadığından, bir bölgede meydana gelen bir çöküş zincirleme olarak diğer bölgeleri de etkileyeceğinden, biyolojik çeşitliliğin korunması doğal olarak tüm insanlığı ilgilendirmelidir (Kençe, 1991). Artan dünya nüfusunun beslenebilmesi ve diğer ihtiyaçlarının karşılanabilmesi açısından biyolojik çeşitlilik bizlere büyük bir kaynak teşkil etmektedir. Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde gen kaynaklarının korunması ve bunların kullanımı için yapılan çalışmalar özellikle de biyoteknolojinin ulaştığı aşama dikkate alındığında biyolojik çeşitliliğin önemi daha kolay anlaşılacaktır. Yapılan çalışmaların daha ileriye götürülmesi 330
ve insanlığın gelecekteki ortak sorunlarının çözümünde biyolojik çeşitliliğin bir parçası olan gen kaynakları büyük önem taşıyacaktır. Günümüzde nüfus artışı beraberinde artan oranda şehirleşmeyi ve biyolojik kaynaklar üzerindeki baskıyı ortaya çıkarmaktadır. Bir yandan tarım alanları elden çıkarken, diğer yandan ormanlar, çayır-mera alanları ve diğer doğal yaşam alanları nedeniyle veya yeni tarım alanları kazanmak için plansızca tahrip edilmektedir. Bu tahribat sonucu yaşam alanı giderek daralan pek çok tür yok olma ile karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle tropikal yağmur ormanlarının tahribatının ulaştığı boyut inanılmaz düzeylerdedir. Sadece 1990 ile 2000 yılları arasında dünya ormanlarının %0,23 ü, Asya da ise tüm ormanların %1,04 ü tahrip edilmiştir. Bu tahribat oradaki türlerin yok olması ile sınırlı kalmamakta, atmosferdeki karbondioksit miktarını arttıran yani küresel ısınmayı tetikleyen unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmakta ve bir bütün olarak yeryüzünü etkilemektedir. Yeryüzünde bir arada bulunan canlı toplulukları bir bütün olarak birbiri ile adeta görülmez iplerle bağlı bir ilişkiler ağı oluşturur. Bu iplerden biri koptuğunda sonuçlarının ne olacağını kestirmek mümkün değildir. Çok önemsiz görülen bir tür bu sistem içerisinde önemli bir görev üstlenen anahtar türlerden olabilir. Bunun ortadan kalkması da sistemi bir bütün olarak çökertebilir. Kelebek etkisi olarak nitelendirilen bir teoriye göre çok basit bir olay büyük değişimlere sebebiyet verebilir. Dolayısıyla insan farkında olmadan kendi sonunu hazırlıyor olabilir. Çünkü en önemsiz görülen bazı türlerin yok oluşu bile bir bütün olarak yeryüzündeki ekosistemi etkileme potansiyeline sahiptir (Kışlalı M ve Berkes F, 1991). 331
İnsanoğlunun özellikle son yüzyılda tabiatı hiç dikkate almadan yaptığı tüm tahribatların adeta birikmesi ile ortaya çıkan küresel ısınma, bir bütün olarak yeryüzünü etkilemektedir. Bunun bir sonucu olarak ortaya çıkan iklim değişiklikleri biyolojik çeşitliliğin en önemli unsurlarından olan ekolojik çeşitliliği önemli ölçüde etkilemektedir. Yapılan araştırma ve modellemelere göre yeryüzündeki ısı artışı yeryüzünün ilk dönemlerinde meydana gelen ve türlerin %95 inin yok olduğu dönemdeki ısının düzeyine yaklaşmaktadır (Turan, 2007). Bu tehdit şimdiye kadar karşılaştıklarımızın en önemlisi ve sonuçları itibariyle en trajik olan olabilir. Sonuçlarının en fazla bir iki kuşak sonra çok daha şiddetli olarak ortaya çıkma ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır. Özellikle belirli koşullara adapte olmuş türler, meydana gelebilecek en ufak değişiklikten olumsuz etkilenebilmekte veya tamamen soyu tükenebilmektedir. Hali hazırdaki gidişatın devam etmesi halinde, türlerin kitlesel tükenişlerinin çok yüksek boyutlara ulaşabileceği ve 2050 yılına kadar bitki ve hayvan türlerinin dörtte birini ya da 1 milyondan fazlasının yok olacağı tahmin edilmektedir (Anonim, 2009a; Anonim, 2009b). Tarımsal Ekosistemlerde Biyolojik Çeşitlik ve İyi Tarım Uygulamalarının Önemi Dünyadaki karaların yaklaşık olarak 1/3 ü insanlara gıda temin etmek gayesi ile tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. Tarımsal ekosistemler olarak nitelendirilen bu alanların korunması, desteklenmesi ve rehabilitasyonu yoluyla bu alanlardaki biyolojik çeşitliliğin korunması sürdürülebilir bir tarım için büyük önem taşımaktadır. 332
Tarımsal üretim için ortam oluşturan toprak, yağış veya sulama düzeni ve miktarı topraktaki fiziksel, kimyasal ve biyolojik reaksiyonlar üzerine oldukça etki etmekte, parçalanma sonucu ortaya çıkan ayrışma ürünlerinin yıkanmasına neden olmaktadır. Anız yakma, aşırı ve bilinçsiz gübreleme ile sulama, yoğun pestisit kullanımı gibi geleneksel tarım pratikleri kültür bitkileri için büyük öneme sahip olan toprağın özelliklerinin hızla değişimine neden olurken, buna bağlı olarak da tarımsal üretimde verim, ürün kalitesi ve üretim deseninde farklılıklar ortaya çıkarmaktadır. Aşırı sulama veya yağışlarla toprakların uzun süre su ile doygun kalması oksijen miktarını azaltmaktadır. Bundan bitkilerin gelişmesi olumsuz yönde etkilenirken, toprağın ph sı düşmekte ve toprak asidik özellik kazanmaya başlamaktadır. Bu durum topraktaki saprofit mikroorganizmaların çalışmasını olumsuz yönde etkilerken (Durak ve Ece, 2007), bunun tersine yararlı antagonistlerin azalması toprakta bulunan zararlı fungal etmenlerin faaliyetlerinde ise artışa neden olmaktadır. Dolayısıyla tarım alanlarında bitki hastalıklarında artış görülmektedir. Aşırı ve düzensiz sulama tuzluluk problemlerini ortaya çıkarabilmekte, toprak işlemeden kaynaklanan problemler ve kültür bitkisi deseni gibi sebepler erozyonu arttırmaktadır. Sonuç olarak geleneksel olarak uyguladığımız tarım sistemlerinden kaynaklanan bu olumsuzluklar tarımsal ekosistemleri tahrip etmektedir. Buna iklim değişikliğinin olumsuz etkisi de eklendiğinde biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskı çok daha fazla artış göstermektedir. İTU ile daha az kimyasal kullanılması, çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına büyük katkı verirken, sürdürülebilir tarıma olanak sağlanmaktadır. 333
İnsanoğlu tarih boyunca tam 7000 bitki türünü kültüre almasına rağmen, günümüzde bunlardan sadece 15 i bitki türü ile 8 hayvan türü tüm gıda ihtiyacımızın %90 nını karşılamaktadır (Anonim, 2009d). Bu sebeple bu türlerin yabani formları bizim için büyük önem taşımakta ve biyolojik zenginlik olarak kabul edilmektedirler. Ancak maalesef pek çok yabani türün nesli tehlike altında bulunmaktadır. Örneğin ıslahçılar için büyük bir potansiyel olabilecekken yabani patateslerin yaklaşık ¼ kadarı son 50 yılda kaybolmuştur. İklim değişikliğinin de etkisiyle, tarımsal üretim yanında son derece büyük öneme sahip olan hatta muhtemelen sorunların çözümünü içinde barındıran, kültür bitkilerinin yabani formlarındaki bu kayboluşun çok daha hızlanmasından endişe edilmektedir. Bu sebeple, çevreyle dost tarımsal uygulamaların ve sistemlerin desteklenmesi, yaygınlaştırılması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının özellikle biyoçeşitlilik açısından önemli alanlarda desteklenmesi, önemli doğal ekosistemlerin ve tehdit altında olan hayvan ile bitki türlerinin korunması gerekmektedir. İnsan ve hayvan sağlığı için büyük riskler taşıyan sentetik gübre ve bitki koruma ilaçlarının kullanımında çevreye gereken özen gösterilmelidir. Küresel ısınmanın etkilerini azaltmak ve suyumuzu en ekonomik biçimde kullanmak için su kirliliğinin azaltılması, su kalitesinin izlenmesi, akiferlerden aşırı su çekimi, aşırı sulamadan kaynaklı tuzlanma, erozyon, doğal ve yarı doğal habitatların bozulması ve sulak alanların yok olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir (Dıvrak ve Eryılmaz, 2005). Ayrıca, yerel çeşitlerin korunması, yaban arıları, kuşlar ve yarasalar gibi polinatörlerin korunması ve biyolojik mücadele prensiplerinin uygulanması, arazi kullanımın değiştirilmesi, tarım topraklarının idaresi ve azotlu gübre kullanımının azaltılması, anız yakılmasının önüne geçilmesi, geviş getiren hayvanların sayılarının ekosistemin kaldırabileceği seviyede tutulması, çeltik tarımının metan emisyonunu azaltacak şekilde geliştirilmesi ve bozulan tarım arazilerinin ıslahı gibi önlemler atmosfere salınan ve sera etkisi yapan gazları azaltacaktır (Anonim, 2009d). Zira dünya çapında salınan sera gazlarının %20 si tarımsal aktivitelerin sonucudur. İşte tarımsal ekosistemlerde biyolojik çeşitliliğin korunmasında çevre, insan ve 334
hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin ve doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde korunarak kullanılması ile tarımda izlenebilirlik, sürdürebilirlik ve gıda güvenliğinin sağlanmasını hedefleyen İTU bu amaçlara ulaşmak için uygun bir tarım modeli olarak karşımızda durmaktadır. KAYNAKLAR Akdamar, M. 2004. Dünyada İyi Tarım Uygulamaları ve Gerekçeleri. Türk Tarım Dergisi, 157: 38-39. Aksoy, U., Tüzel, Y., Altındişli, Y., Can, H.Z., Onurğur, E., Anaç, D., Okur, B., Çiçekli, M., Şayan, Y., Kırkpınar, F., Kenanoğlu Bektaş, Z., Çelik, S., Arın, L., Er, C., Özkan, C. ve Özenç, D.B., 2005. Organik(=Ekolojik, Biolojik) Tarım Uygulamaları. Türkiye Ziraat Mühendisliği VI. Teknik Kongresi, 1. Cilt, 291-314. Anonim, 2007. İyi Tarım Uygulamaları. TC Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Çiftçi Eğitim Serisi 17, Ankara. Anonim, 2009a. Diversifying Cropping Sistems. www.sare.org. Anonim, 2009b. İyi Tarım Uygulamaları. http://iyi.tarim.gov.tr/ Anonim, 2009c. İyi (Uygun) Tarım Teknikleri (İTU). http://www.tarim.gov.tr/e_kutuphane,tarim_teknikleri.html Anonim, 2009d. Global Climate Change Impacts in the United States. Agriculture. The U.S. Climate Change Science Program Dıvrak ve Eryılmaz, 2005. AB ye Uyum Sürecinde Tarım ve Çevre. Powerpoint Sunu, WWF- Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Su Kaynakları Programı. Duman, S. ve Sarı, E. 2004. Bahçe Bitkilerinde İyi Tarım Uygulamaları ve EUREPGAP. Türk Tarım Dergisi, 157: 32-37. Durak ve Ece, 2007. İklim Değişikliğinin Toprak Özelliklerine ve Sebze Tarımına Etkisi. I. Türkiye İklim Değişikliği Kongresi TİKDEK 2007, 11-13 Nisan, İTÜ, İstanbul. İçel, D.V., 2007. Avrupa Birliği Ülkelerinde İyi Tarım Uygulamaları ve Türkiye ile Karşılaştırılması. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Dış ilişkiler ve Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, AB Uzmanlık Tezi, Ankara. Kaplan, M. 2009. Organik Gıdalar Neden Tercih Edilmeli? Bilim ve Teknik, 501: 30-33. Kençe, A. 1991. Biyolojik çeşitlilik. Çevre sorunları üzerine, Türkiye Çevre sorunları Vakfı Yayınları, 234-248, Ankara. Kışlalı M. ve Berkes F., 1991. Türleri neden koruyalım? Çevre sorunları üzerine. Türkiye Çevre sorunları Vakfı Yayınları, 234-248, Ankara. Önen, H. ve Kara, K. 2008. Organik Tarım. Ed. SERİN, Y., Yem Bitkileri ve Meraya Dayalı Hayvancılık Eğitimi. Erciyes Üniversitesi Yayınları No:60, Kayseri, 472-475. Özer, Z., Kadıoğlu, İ., Önen, H., ve Tursun, N., 2001. Herboloji (Yabancı Ot Bilimi). Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:20, Kitap Serisi No:10, 3. Baskı, Tokat. Turan, L., 2007. Biyolojik Çeşitlilik ve Türkiye. TUBİTAK. 335