ABD NİN ASYA-PASİFİK EKSENİNDE BÜYÜK STRATEJİSİ VE ÇİN İN DENGELENMESİ

Benzer belgeler
VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

Finansal Krizden Bu Yana Dünya Ticaretinin En Kötü Yılı : 2015

KUZEYDOĞU ASYA DA GÜVENLİK. Yrd. Doç. Dr. Emine Akçadağ Alagöz

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

ORTAKLIKTAN KRİZE: KEMALİST ELİTLER ve SOĞUK SAVAŞ SONRASI TÜRKİYE-A.B.D. İLİŞKİLERİ

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Amerika Küresel Politikasını Değiştiriyor mu?

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM. Yrd.Doç.Dr. Uğur ÖZER

TÜRKİYE NİN JEOPOLİTİK GÜCÜ

KITASINDA ETKİN BÖLGESİNDE LİDER ÖNSÖZ

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER KÜRESEL EKONOMİYİ ROTASINDAN ÇIKARABİLECEK 10 BÜYÜK TEHLİKE

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

TÜRKİYE - ÇİN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

Asya dan Dünya ya Yükselen Çin Ekonomisi

Orta Asya daki satranç hamleleri

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

KÜRESEL KRİZ SONRASI KÜRESEL FİNANSAL SİSTEM İÇERİSİNDE TÜRK FİNANSAL SİSTEMİ BAKİ ALKAÇAR (BDDK)

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

STRATEJİK YÖNETİM UYGULAMALARI. Yrd. Doç. Dr. Tülay Korkusuz Polat

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

Yrd.Doç.Dr. UTKU YAPICI

Dünya siyasi, ekonomik sorunların daha da arttığı, kutuplaşmanın ve karşıtlığın güçlendiği bir dönemi yaşıyor.

DERS PROFİLİ. POLS 338 Bahar

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

Merkez Strateji Enstitüsü. Türkiye-Rusya İlişkileri Mevcut Durumu ve Geleceği

değildir. Ufkun ötesini de görmek ve bilmek gerekir

IMF Küresel Ekonomi Raporu Nisan 2016 Çok Uzun Süredir Çok Yavaş Büyüyen Dünya Ekonomisi

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

ÇOK TARAFLI İLİŞKİLER VE AVRUPA BİRLİĞİ NİN GELECEĞİ KONFERANSI. Ümit Özlale

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

ÇİN'İN GÜNEY-GÜNEY İŞBİRLİĞİ ATILIMI YRD. DOÇ. DR. MUSTAFA YAĞCI İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

İZMİR TİCARET ODASI VİETNAM ÜLKE PROFİLİ

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Atatürk ün Dış Politika Stratejisi: Hedefler ve Prensipler

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu 28. Toplantısı. Yeni Kararlar

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

Yrd.Doç.Dr. MERVE İREM YAPICI

Türkiye nin G-20 Başkanlığı ndaki 3 Önemli Önceliği. 1. Investments (Yatırımlar) 2. Inclusiveness (Kapsayıcılık) 3. Implementation (Uygulama)

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

ÖZGEÇMĐŞ. 1. Adı Soyadı: Sait YILMAZ 2. Doğum Tarihi: Ünvanı: Yard.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

FAO SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ FİYAT VE TİCARET GÜNCELLEME: KASIM 2014

İÇİNDEKİLER. Önsöz... Şekiller ve Tablolar Listesi... xii 1. BÖLÜM ENTEGRASYON VE ENTEGRASYONUN ETKİLERİ

AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ NİN GÜNCELLENMESİ

Rus Dış Politikası: Güncel Sorunlar (IR418) Ders Detayları

Aylık Dış Ticaret Analizi

TÜRK-RUS ÝLÝÞKÝLERÝ: SORUNLAR VE FIRSATLAR. Prof. Dr. Ýlter TURAN

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği. Dünya da ve Türkiye de Ekonomik Görünüm

ANLAŞMASIZ BREXİT İN GERÇEKLEŞMESİ DURUMUNDA TÜRK İHRAÇ ÜRÜNLERİNİN KARŞILAŞMASI MUHTEMEL VERGİ ORANLARI

24-28 Mart2014 PİYASALARDA HAFTANIN ÖZETİ VE GELECEK HAFTA

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

İZMİR TİCARET ODASI GÜRCİSTAN ÜLKE RAPORU

EGE ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ÖĞRENCİ KONGRESİ

DÜNYA PLASTİK SEKTÖR RAPORU PAGEV

Toplumcu Düşünce Enstitüsü. Değerlendirme Notu. DN Dış Politika/ Mayıs 2016 Hazırlayan: Mustafa AKCAN

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi. Uluslar arası İlişkiler Bölümü

Dünya Ekonomisi. Bülteni. İstanbul Sanayi Odası Araştırma Şubesi. Ekim Dünya Ekonomisine Küresel Bakış 1

Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşmasının Türkiye Ekonomisine ve Dış Ticaretine Etkileri

ÇELİK BORU SEKTÖR RAPORU (2017)

"Yenileşim ve Gelecek" 9. Kalite Sempozyumu. C. Müjdat ALTAY 15 Nisan 2011

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

EKONOMİK DEĞERLENDİRME ANKET SONUÇLARI OCAK 2012

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (UNESCAP)

Transkript:

614 ABD NİN ASYA-PASİFİK EKSENİNDE BÜYÜK STRATEJİSİ VE ÇİN İN DENGELENMESİ Özet Tural BAHADӏR * 21. yüzyɪlɪn ilk ҫeyreği sürecinde dünyanɪn en önemli ekonomik güҫlerinden biri olma yoluna ilerleyen Çin, ABD nin ekonomik gücünü yakalama aşamasɪnda bulunmaktadɪr. Çin in gelişen ekonomik gücünü askeri gücüne yansɪtmaya başlamasɪ, ABD yi ciddi şekilde endişelendirmektedir. Bu durum, hem Asya da hem de dünyada güç dengelerini değiştirecek bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Çin in, özellikle 2010 sonrasɪ, Batɪ-Pasifik Okyanusu alanındaki komşu devletlerle çɪkar çatɪşmasɪna girecek boyutta politik ve askerȋ etkinlik göstermesi ile birlikte ABD, Asya-Pasifik stratejisini yenileme sürecine girmiştir. ABD, Çin in bölgede belirleyici güç olma hedefine karşɪ Hint Okyanusu nu da kapsayan yeniden dengeleme stratejisini yürürlüğe koyması, ABD nin yeni bir büyük strateji geliştirme eğilimini ortaya koymuştur. Bu makalede, 2010 yɪlɪ sonrasɪndaki süreҫte bölgede meydana gelen gelişmeler, yeni gerҫekçi kuram ve inṣacɪ kuram ҫerҫevesinde ele alɪnarak ABD nin Asya-Pasifik bölgesindeki büyük stratejisi incelenecektir. Anahtar Kelimeler: ABD, Asya-Pasifik, Yeniden Dengeleme, Yeni Gerҫekçi Kuram, İnṣacɪ Kuram, Süreҫ Analizi. Abstract THE U.S. GRAND STRATEGY ALONG THE ASIAN-PACIFIC OCEAN AXIS One of the most important economic powers throughout the world as of the beginning 21st century, China, is at the point of catching up with the USA s economic might. It seriously concerns the USA that China has started to reflect its developing economic power in its military capabilities. This has started to be seen as a development, which will change the balances of power both in Asia and the rest of the world. As China has shown military activity to the extent that it may reach a conflict of interest with its neighboring states in the West-Pacific coastal areas especially after 2010, the USA has started to renew its Asia-Pacific strategy. Putting its rebalancing strategy into effect including in the Indian Ocean, the USA has revealed a trend of developing a new and comprehensive strategy against China s goal of becoming a developing and determining power in the region. The developments that took place in the region throughout the process after 2010 will be addressed within the framework of Neorealist and * Dr., tural0901@gmail.com, Bozok Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü.

615 Constructivist Theory to be examined in the light of the USA s strategy in the Asia- Pacific region. Keywords: US, Asia-Pacific, Rebalance, Neorealism, Constructivism, Process Tracing. GİRİŞ Çin, 1979 yɪlɪnda Deng Xiaoping in yönetime gelmesi ve Deng in ekonomik reformlarɪ yürürlüğe koymasɪ ile dünya tarihinde eşine az rastlanɪr ölҫüde ekonomik kalkɪnmayɪ gerçekleştirme sürecine girmiştir. 1980 lerde Guangdong eyaletinde yürürlüğe konan reformlar, yavaş adɪmlarla bütün ülkeye yaygɪnlaştɪrɪlmɪş ve Çin in üretimden uzak kalmɪş dünyanɪn en kalabalɪk nüfus potansiyeli harekete geçirilerek küresel düzeni etkileyecek düzeyde bir ekonomik büyüme meydana gelmiştir (Haddick, 2014: 7-9). Bu ekonomik büyüme, 21. yüzyɪlɪn başɪndan itibaren, başta Asya-Pasifik bölgesi olmak üzere, Soğuk Savaş sonrasɪ uluslararasɪ sistemin süper gücü olan ABD nin de ҫɪkarlarɪnɪ küresel ҫapta etkileyecek düzeyde kendini göstermeye başlamɪştɪr. Çin in askeri ve diplomatik etkinliğini küresel boyutta arttɪrma eğiliminde olmasɪ, başta Asya-Pasifik bölgesi olmak üzere ABD yi de endişelendirmeye başlamɪş ve Çin in yeni bir süper güҫ adayɪ olduğu yorumlarɪna yol açmɪştɪr. Robert Haddick, Çin ordusunun hava ve deniz gücünün yanɪ sɪra füze ve uzay teknolojisini de modernize ederek askerȋ gücünü hɪzlɪ bir şekilde geliştirdiğini belirtmiṣ, Çin in bu yükselişini tarihte hɪzlɪ bir şekilde yükselen Atina ya (Peloponnes Savaşɪ), Almanya ya (I. Dünya Savaşɪ öncesi) ve Japonya ya (II. Dünya Savaşɪ öncesi) benzetmiştir (Haddick, 2014: 1-2). Çin in yükseliṣinden endişelenen Çin e komşu devletler, ABD yi Çin e karşɪ önemli bir denge unsuru olarak görmektedirler. ABD ise bu çerçevede başta Japonya, Güney Kore ve Avusturalya olmak üzere bölgedeki müttefik devletlerle ilişkilerini geliştirmek istemektedir. Çin in yükselişine eş zamanlɪ olarak Asya-Pasifik bölgesinin 21. yüzyɪlɪn baṣlarɪndan itibaren giderek dünya ekonomisinin merkezi olma yönünde gelişmesi, ABD nin Asya-Pasifik bölgesini en öncelikli bölge olarak değerlendirmesine yol açmɪştɪr. Bu gelişmeleri gören ABD li politikacɪlar ve uzmanlar, 2010 yɪlɪndan sonra ABD nin büyük stratejisinde değişiklik yapma gerekliliğini görmüşlerdir. Bu bağlamda, 2011 yɪlɪnɪn sonlarɪnda gerek Başkan Barack Obama gerekse dönemin Dɪşişleri Bakanɪ Hillary Clinton, yaptɪklarɪ açɪklamalarla ABD nin büyük stratejisinin merkezinin

616 artɪk Asya ya kaydɪğɪnɪ ifade etmişlerdir. Çin ise gücüne duyduğu özgüven dolayɪsɪyla kendini Asya-Pasifik bölgesinin en önemli gücü olarak görmekte ve bölgede barɪşçɪl bir strateji benimsediğini iddia ederek bölge ülkelerinin ve ABD nin endişelerini yersiz bulmaktadɪr. 21. yüzyɪlɪn başlarɪnda, Asya-Pasifik bölgesinde yükselen Çin e karşɪ ABD nin 2010 yɪlɪndan itibaren bu bölgede ortaya koymak istediği stratejiler çerçevesinde bu makalede, Çin in, 21. yüzyɪlɪn başlarɪnda ABD yi dünyanɪn en büyük ekonomik gücü olarak yakalama sürecinde olmasɪ ve bu yükselen ekonomik gücünü askerȋ gücüne yansɪtmasɪnɪn, ABD nin Asya-Pasifik stratejisini nasɪl etkilediği sorusuna cevap verilecektir. Bu çalɪşma, Yeni Gerçekçi Kuram (Neorealism) ve İnṣacɪ Kuram (Constructivism) ҫerҫevesinde ele alɪnacak ve 2010-2015 arasɪ süreç bu çalışmada analiz edilecektir. 1. KURAM VE YÖNTEM Çalɪṣmalarɪnda saldɪrgan ve savunmacɪ yeni gerҫekçilik kuramlarɪnɪ inceleyen Eric Hamilton ve Brian Rathbun: Enerji, gıda ve su gibi insanlɪğɪn vazgeҫilmez ihtiyaҫlarɪnɪn sɪnɪrlɪ olmasɪ nedeniyle 21. yüzyɪlda devletler arasɪnda rekabetin artacağɪnɪ ifade etmişlerdir. Hamilton ve Rathbun, aynɪ zamanda, Kuzey Kutbu, Güney Çin Denizi, Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya da devletlerin milli varlɪklarɪnɪ korumak iҫin kaynak mücadelesine gireceklerini öne sürmüşlerdir. Bu gelişmelerin devletlerin daha saldɪrgan olmalarɪna yol açacağɪnɪ yazan Hamilton ve Rathbun, bu durumun önümüzdeki süreçte ABD-Çin ilişkilerinde temel sorun olacağɪnɪ ve Sovyetler Birliği nden sonra ABD ye karşɪ küresel düzeyde rakip olarak beliren Çin in ABD ile güç mücadelesine gireceğini belirtmişlerdir (Hamilton ve Rathbun, 2013: 464-465). ABD ve Çin, Asya-Pasifik bölgesinde adɪm adɪm ilerleyen rekabette birbirlerine göre avantajlɪ konumda olmak istemekte ve bu bölgede her iki güç de üstün olmak amacɪyla kendi stratejisini oluşturmaktadɪr. Gerek ABD gerekse Çin, savaşsɪz bir rekabeti benimsediklerini ileri sürmektedir. Bu çerçevede ABD de yapɪlan strateji tartɪşmalarɪnda ağɪrlɪklɪ olarak hegemonya stratejisi ve güç dengesi stratejisi öne çɪkmaktadɪr. Yeni gerҫekçiliğin temel kuramcɪsɪ olan Kenneth Waltz, Soğuk Savaş sürecinde Gerҫekҫi Kuram ɪn öncüsü olan Hans Morgenthau un ortaya

617 koyduğu temel kategoriler olan devlete ve insanɪn doğasɪna bağladɪğɪ devletlerin güҫ elde etme arzusuna farklɪ yorumlar getirerek, uluslararasɪ sistemin anarşik yapɪsɪnɪ ve buna bağlɪ olarak devletlerin güvenlik sorununu öne çɪkarmɪştɪr (Schnörnig, 2003: 61-63). Uluslararasɪ sistemi, ekonomik pazara benzeten Waltz, Adam Smith in serbest pazar ve serbest rekabet prensiplerini ele alarak, mikroekonomi kuramɪnɪn ortaya koyduğu gibi bireyin ben merkezli ve kendi çɪkarlarɪna göre hareket etme giriṣiminden yola ҫɪkmɪṣ, devletlerin de uluslararasɪ sistemde engellemelere maruz kalmadan hareket etmeyi ve bu sistemde hayatta kalmak iҫin mücadele etmeyi benimsediklerini ifade etmiştir (Waltz, 1979: 89-91). Uluslararasɪ sistemin anarṣik olduğunu ileri süren Waltz, dünyada herhangi bir uluslar üstü yönetimin olmamasɪ nedeniyle şiddet kullanɪmɪnɪn normal olacağɪnɪ belirtmiş ve bu yapɪda kendi kendine yetme/hayatta kalma prensibinin geçerli olacağɪnɪ ve kendi güvenliğini sağlama prensibinin uluslararasɪ bir zorunluluk olduğunu belirtmiştir (Waltz, 1979: 102-104 ve 107). Waltz, anarṣik sistemde kendi kendini koruyamayacak birimlerin tehlikelere açɪk olacağɪnɪ ve bundan zarar göreceğini ileri sürerek devletlerin, güvenliklerini zora sokacak gelişmeleri önlemek iҫin güçler dengesi ni benimsediklerini ifade etmiştir (Waltz, 1979: 118). Nükleer silahlarɪn önemli bir faktör olduğu Soğuk Savaş sürecini tecrübe eden Waltz, anarṣik sistemde devletlerin öncelikle güvenlik ve istikrar sağlamak amacɪnda olacağɪnɪ ileri sürerek, iki kutuplu dünya düzeninde güvenliğin ve istikrarɪn daha rahat sağlanacağɪnɪ dile getirmiştir (Waltz, 1979: 161-163). 1990 lɪ yɪllarda yeni gerҫekҫilik kuramɪ iҫinde farklɪ yorumlar olmuş ve saldɪrgan ve savunmacɪ yeni gerçekçilik yaklaşɪmlarɪ arasɪnda tartɪşmalar kendini göstererek büyük güçlerin politikalarɪ bu iki yaklaşɪm çerçevesinde incelenmiştir. John Mearsheimer yazdɪğɪ Büyük Güҫler Politikasɪ adlɪ eseri ile saldɪrgan gerҫekҫi kuramɪn temel temsilcisi olarak öne ҫɪkmɪştɪr. Mearsheimer, yazdɪğɪ eserinde saldɪrgan gerҫekçi kuram etrafɪnda büyük güҫlerin politikalarɪnɪ ele aldɪğɪnɪ ve Waltz gibi yapɪsalcɪ olduğunu belirtmektedir. Fakat Mearsheimer, büyük güҫlerin uluslararasɪ sistemin anarṣik düzeni iҫinde hayatta kalabilmeleri iҫin güvenlik odaklɪ değil güҫ odaklɪ stratejilerin daha önemli olduğu kanaatindedir. Büyük güç konumunda olan devlet, uluslararasɪ sistemde hegemon olma yani en büyük güҫ olma amacɪnɪ güder ҫünkü büyük güҫler ne kadar ҫok güҫlerini arttɪrɪrlarsa uluslararasɪ sistem de o oranda güvenliğini arttɪracaktɪr.

618 Dolayɪsɪyla hayatta kalmak iҫin büyük güҫler, saldɪrgan bir davranɪş benimserler (Mearsheimer, 2003: 21-22). Genel anlamda Waltz`ɪn savunmacɪ gerçekçi ve Mearsheimer in saldɪrgan gerçekçi yaklaşɪm içinde değerlendirilmeleri, ikisinin de diğer kuramsal yaklaşɪmlara tamamen kapalɪ olduklarɪ anlamɪna gelmemektedir. Liu Feng ve Zhang Ruizhuang, Waltz ɪn uluslararasɪ düzenin uygun olmasɪ durumunda devletlerin güҫlerini genişletmeyecekleri konusunu kesin olarak reddetmediğini ve devletlerin varlɪklarɪnɪ korumak ve devam ettirmek için farklɪ yollara başvurduklarɪnɪ ifade ettiğini belirtmişlerdir. Diğer taraftan Feng ve Ruizhuang, Mearsheimer in devletlerin sürekli ve mutlak surette güҫ maksimizasyonu peşinde olmadɪklarɪnɪ, böylesi durumlarda uluslararasɪ sistemde bu tür devletlere karşɪ baskɪnɪn oluşabileceği ve buna engel olunabileceği düşüncesinde olduğunu belirterek devletlerin güçlerini sɪnɪrsɪz bir boyutta genişletme imkânɪna sahip olmadɪklarɪnɪ ileri sürmüşlerdir (Feng ve Ruizhuang, 2006: 127-129). 1990 lɪ yɪllarɪn baṣɪndan itibaren Uluslararasɪ İliṣkiler (Uİ) alanɪnda inṣacɪ kuramɪn önemli bir yer edinmesinde etkili olan Alexander Wendt, yeni gerҫekci kuramɪ ve Kenneth Waltz ɪ eleṣtirerek Uİ de kültürel faktörleri öne ҫɪkartmɪṣtɪr. Wendt, Waltz ɪn uluslararasɪ sistemin anarşik yapɪsɪ ve bu ҫerҫevede ortaya ҫɪkan devletlerin güvenlik sorununu yaklaṣɪmɪnɪ eleṣtirmiṣtir. Wendt, devletlerin kendi kendine yardɪm ve buna bağlɪ olarak güҫ politikasɪnɪn ortaya ҫɪkɪṣɪnɪn uluslararasɪ sistemin anarşik yapɪsɪndan değil, devletlerin bu sistem iҫindeki karṣɪlɪklɪ etkileṣim ve öğrenme sürecinde ortaya ҫɪktɪğɪnɪ ifade etmiṣtir. Bu ҫerҫevede Wendt, anarṣinin, devletlerin kendi aralarɪndaki etkileṣimleri sürecinde inṣa edildiğini belirtmiṣtir ( Anarchy is what states make of it ) (Alexander Wendt, 1992: 394-395). Wendt, ortaya koyduğu bu temel yaklaṣɪmla, yeni gerҫekci kuramɪn ifade ettiği gibi savaṣ uҫaklarɪ ve savaṣ gemileri gibi materyal unsurlarɪn etkisini yadsɪmamɪṣ fakat anarṣik yapɪnɪn daha ҫok kültürel faktörlerin etkisi ile ve aktörlerin/devletlerin birbirleri ile etkileṣimleri sonucu ortaya ҫɪktɪğɪnɪ ifade etmiṣtir. Uİ de inṣacɪ kuramɪn önem kazanmasɪ ile birlikte; düṣünce ve kimlik gibi kültürel unsurlar öne ҫɪkmɪṣtɪr. İnṣacɪ kurama göre, düṣünce, aktörlerin sosyal düzen iҫinde ҫɪkar algɪlarɪnɪn oluṣmasɪna ve aktörlerin bu düzen iҫinde harekelerine ve strateji geliṣtirmelerine etki etmektedir. Bu ҫerҫevede düṣünce, aktörlerin hem kendi kimliklerini hem de ҫɪkar algɪlamalarɪnɪ tanɪmlamalarɪna yol aҫmakta ve bu düzende kurucu bir rol üstlenmektedir. Aktörlerin kimlik

619 ve ҫɪkar algɪlamalarɪ sosyal yapɪ iҫindeki karṣɪlɪklɪ etkileṣim ve öğrenme ile değiṣebilmekte dolayɪsɪyla düṣünce ve kimlik gibi kültürel unsurlar devletlerin dɪṣ politikalarɪnɪn oluṣumunda belirleyici görev görmektedir. (Gert Krell, 2004: 348-349 ve bkz. Tural Bahadɪr, 2016: 34-35). Bu bağlamda değerlendirildiğinde Soğuk Savaṣ sürecinde ABD-SSCB rekabeti yaklaṣɪk kɪrk yɪl sürmüṣ fakat, birbirlerini rakip olarak değerlendirmekten vazgeҫince Soğuk Savaṣ da son bulmuṣtur (Alexander Wendt, 1995: 73-74). İnṣacɪ kuramɪn Uİ de ortaya koyduğu yaklaṣɪm ҫerҫevesinde bu ҫalɪṣmada yeni gerҫekci kuramɪn yanɪnda, inṣacɪ kuramdan da faydalanɪlacaktɪr. Başlangɪҫta ortaya konulduğu gibi bu çalɪşmada Çin in ekonomik büyümesi ve bu büyümesini askerȋ gücüne yansɪtmasɪnɪn ABD nin Asya- Pasifik stratejisini nasɪl etkilediği incelenecektir. Yukarɪda ortaya konulan kuramsal yaklaşɪm bağlamɪnda Çin-ABD ilişkileri, süreç analizi yöntemi çerçevesinde çözümlenecektir. Pozitivist nitel araştɪrmalarda önemli bir yöntem/açɪklama stratejisi olan süreç analizi, politik ve sosyal olaylarɪn aҫɪklanmasɪ ve bu olaylarɪn gözlemlenebilirliğini teşhis eden sebep-etki-sonuç ilişkisinin ortaya konmasɪnda önemli bir yere sahiptir (Collier, 2011: 823-824). Süreç analizi incelemesinde: Bağɪmsɪz değişken(ler) ile bağɪmlɪ değişken arasɪndaki (X Y) ilişkideki sebepetki mekanizmasɪ ele alɪnarak bir sonuca ulaşılmasɪ amaçlanır. Sebep-etki mekanizmasɪnɪn (causal mechanism) tetkik edilmesi sürecinde müdahaleci değişkenlerin ortaya konmasɪ, sebep-etki sürecinin açɪklanabilirliği konusunda önemli bir noktayɪ teşkil etmektedir (X A,B,C Y) (George ve Bennett, 2005: 206-207). Nitekim bu süreҫteki olaylarɪn/geliṣmelerin, X ve Y arasɪndaki sebep-etki mekanizmasɪnɪ aҫɪklanabilir ve gözlemlenebilir kɪlmasɪ, süreҫ analizindeki sebep ve sonuҫ arasɪndaki kanɪtsal karakteristiği de belirginleştirecektir. Sebep-etki mekanizmasɪnɪn belirli bir kuramsal çerçevede ele alɪnarak incelenmesi, X ve Y arasɪndaki mekanizmanɪn özgünlüğünü sağlayarak konunun çözümlenmesindeki sistematiği destekleyecektir (Schimmelfennig, 2006: 264). Böylece Çin in büyümesinin ABD nin Asya-Pasifik stratejisine etkisinin yeni gerçekçi kuramla incelenmesi, her iki büyük güç arasɪndaki güç mücadelesinin boyutlarɪnɪ kuramsal olarak ele alarak yeni gerҫekçi kuramɪn bu büyük güç rekabetindeki açɪklayɪcɪlığɪnɪ ortaya koyacaktɪr. Bu çerçevede bu çalışmada, çalɪşmanɪn bağɪmsɪz değişkeni (X) olan Çin in ekonomik ve askeri yükselişinin

620 bağɪmlɪ değişken (Y) olan ABD nin Asya-Pasifik stratejisine etkisi incelenecektir. ABD nin Çin in yükselişini kendi çɪkarlarɪ açɪsɪndan rahatsɪz edici bir unsur olarak görmesi ve Asya-Pasifik bölgesinde Çin ile askerȋ, politik ve diplomatik rekabete girmesi ise müdahaleci değişkenler olarak değerlendirilmiştir. Ortaya konan konunun tasarɪmɪnɪn çözümlenmesi çerçevesinde Çin in ekonomik olarak hɪzlɪ bir şekilde gelişerek ABD ekonomisini yakalama aşamasɪnda bulunmasɪ ve bu ekonomik gücünü askeri alana da yansɪtmasɪ, ABD nin Asya-Pasifik bölgesindeki konumunu sarsmaktadɪr. Çin in bu yükselişi, ABD nin çɪkarlarɪ açɪsɪndan büyük bir tehdit olarak görülmesine ve Çin ile ABD arasɪnda Asya-Pasifik bölgesinde yeni bir büyük güç mücadelesinin başlamasɪna yol açmɪştɪr. hipotezi, doğrulanacak ya da yanlɪşlanacaktɪr. 2. ABD NİN DIŞ POLİTİKA STRATEJİSİ VE YÜKSELEN ÇİN ABD, süpergüҫ olarak dɪṣ politikasɪnda, tarihsel süreҫ iҫinde belirli Büyük Stratejiler benimsemiṣ ve uygulamaya ҫalɪṣmɪṣtɪr. Büyük Strateji, Jeffrey L. Lantis tarafɪndan: Baṣkan ve hükümet tarafɪndan ortaya konan, temel ve öncelikli ҫɪkarlarɪ kapsayan üst düzey dɪṣ politika yönelimi olarak tanɪmlanmɪṣtɪr (Lantis, J. S., 2013: 244). Büyük Strateji üzerine önemli eser yazan Liddle Hart Büyük Stratejiyi : Bir savaṣta temel politika yapɪcɪlarɪnɪn belirlediği politik amaҫlara ulaṣmak iҫin, bir milletin sahip olduğu bütün araҫlarɪn/kaynaklarɪn koordine edilmesi ve yönetilmesi ṣeklinde tanɪmlamɪṣtɪr. Hart, büyük strateji kavramɪnɪ bir milletin hedefe ulaṣmak iҫin ortaya koyduğu mücadelesinde; ekonomik kaynaklarɪnɪn ve insan gücünün yanɪnda halkɪn ruhen hazɪr olmasɪ ve moralmen desteğinin sağlanmasɪnɪ, temel güҫ kaynağɪ aҫɪsɪndan önemli görmektedir. Hart, bunun yanɪnda büyük strateji yi; savaṣɪn ötesini gören ve barɪṣ sürecini de kapsayan bir kavram olarak değerlendirmektedir (Hart, L., 1991: 322). Büyük Strateji ve ABD nin dɪṣ politikasɪndaki büyük stratejisi üzerine diğer bir önemli ҫalɪṣma ortaya koyan William C. Martel ise, Büyük Stratejiyi, bir devletin uzun vadede ve küresel düzeyde ulaṣmak istediği en hayati öncelikleri olarak tanɪmlamɪṣtɪr (Martel, 2015: 32). Martel, bir devletin bu önceliklerin farklɪ iҫ ve dɪṣ politika seҫeneklerini değerlendirerek, büyük stratejisine; diplomatik, ekonomik, teknolojik ve askeri gücünü ortaya koyan bütün milli varlɪklarɪnɪ koordine ederek, aralarɪndaki

621 dengeyi belirleyerek ve bu varlɪklarɪnɪ entegre ederek, ulaṣabileceğini belirtmiṣtir (Martel, 2015: 32-33). Bu aҫɪklamalarda anlaṣɪlacağɪ gibi Büyük Strateji, bir devletin bütün güҫ unsurlarɪnɪ geniṣ ölҫekli ve uzun vadeli değerlendirmesi ve planlamasɪ ҫerҫevesinde ortaya konulan dɪṣ politika vizyonunu ifade etmektedir. Bu bağlamda, ABD, 20. yüzyɪlda küresel boyutta büyük güç olma arzusunu taşɪmɪş ve ABD nin dɪş politikadaki karar mercȋleri, tarihsel süreç içinde üç temel Büyük Strateji benimsemiş ve uygulamak istemiştir. Birincisi: Hegemonya/Tek Kutupluluk Stratejisi : Bu stratejinin taraftarlarɪ, ABD yi dünyanɪn en güçlü devleti olarak görmüşler ve ABD nin hegemon olduğu uluslarasɪ düzen içinde ABD yi belirleyici en büyük güç olarak değerlendirmişlerdir. Bu tek kutuplu düzen içinde ABD nin harcamalarɪnɪ azaltmayɪ ve amaçlarɪna ulaşmada gerekli görülürse, müttefik kazanarak giderleri paylaşmayɪ ve çok taraflɪ girişimlerde bulunmayɪ benimsemişlerdir. ABD, bu düzen içinde özgürlük ve demokrasi gibi liberal değerleri öne çɪkarmɪş, bu anlayɪşɪ iҫ politikada da halkɪn desteğini alarak uluslararasɪ kurumlar oluşturmuş ve müttefiklik ilişkileri geliştirerek çɪkarlarɪnɪ bu şekilde korumayɪ ve en üstün güç olmayɪ amaçlamɪştɪr. Nitekim, Soğuk Savaş düzeninde ABD, hegemonik düzen kurmayɪ istemiş ve bu bağlamda başta Batɪ-Avrupalɪ devletlerle müttefiklik ilişkisi geliştirmiş ve bu bağlamda NATO, bir güvenlik şemsiyesi olarak kurulmuştur. İkincisi: Çok Kutupluluk Stratejisi : Bu stratejide ABD, dünya politikasɪna etki eden güçlü bir devlet konumundadɪr fakat hegemon güç değildir. Bu düzende ABD, diğer devletlerle çɪkarɪna uygun ilişkiler kurarak ve uluslararasɪ kurumlarla karşɪlɪklɪ bağɪmlɪlɪk geliştirerek çɪkarlarɪnɪ en iyi bu şekilde koruyacağɪ düşüncesinde olmuştur. ABD, başarɪlɪ olmak için ekonomiden diplomasiye, çevreci politikalardan güvenlik politikasɪna çok yönlü dɪş politika stratejisi geliştirmeyi benimsemiştir. Bu düzende de liberal temel değerler esastɪr ve liberal dünya düzeni oluşturmak, ABD nin temel stratejisidir. Bu bağlamda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Birleşmiş Milletlerin (BM) dünyadaki rolü önem arz etmekte, serbest ticaret ve küresel çapta demokratikleşme hareketleri, ABD tarafɪndan benimsenmekte ve temel liberal ilkeler olarak desteklenmektedir. Bu strateji, 2009 un başɪnda Barack Obama döneminin başlamasɪ ve Georges W. Bush un hegemonya odaklɪ stratejisi yerine çok kutuplu stratejinin benimsenmesi ile kendini göstermiştir. Üçüncüsü: İzolasyonizm : Bu

622 strateji, ABD nin dünyadaki olaylardan ve devletlerden uzak durmayɪ benimseyerek ilk önce ABD içindeki sorunlara odaklanmayɪ ve kendi refah düzeyini iyileştirmeyi temel strateji olarak kabul etmekte ve dɪş politikaya değil, iç politikaya öncelik vermeyi benimsemektedir. İzolasyonist strateji, diğer ülkelere daha kapalɪ ve ticarette daha korumacɪ olmayɪ tercih ederek böylece kendi halkɪnɪn daha iyi korunacağɪnɪ düşünmekte ve ABD nin çɪkarlarɪnɪn daha etkili savunulabileceğini ileri sürmektedir. ABD nin kurucu Başkanɪ George Washington dahil bu stratejiyi benimseyen başkanlar, dɪş dünyanɪn sorunlarɪndan uzak durulmasɪnɪ istemiştir. I. ve II. Dünya Savaşlarɪ, Vietnam Savaşı ve 11 Eylül 2001 terör saldɪrɪlarɪ, bu stratejinin gündemde kalmasɪnɪ sağlamɪştɪr (Lantis, 2013: 246-258). Yeni gerçekçiliğin önemli temsilcilerinden Christopher Layne e göre ABD nin büyük stratejisi, Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi Soğuk Savaş sonrasɪ süreçte de küresel boyutta hegemonya kurmaktır. SSCB nin çökmesi, uluslararasɪ sistemi dönüştürse de ABD nin temel büyük stratejisinin dönüşmesine yol açmamɪştɪr. ABD, SSCB tehdidi sayesinde NATO nun kurulmasɪnɪ ve Doğu Asya da ABD ordusunun üslenmesini sağlamɪştɪr. Layne e göre ABD, 1945 sonrasɪnda, ABD nin politik, askerȋ, ekonomik ve temel değerlerine dayanan, ABD nin hegemon olduğu bir dünya düzeni kurmak istemiş ve SSCB tehdidi, ABD ye gerek iç politikada gerekse dɪş politikada küresel üstünlük kurma stratejisinin oluşturulmasɪnda önemli bir argüman olmuştur. 1945 sonrasɪnda olduğu gibi 1990 sonrasɪnda da ABD nin büyük stratejisi, uluslararasɪ sistemi en üst düzeyde kontrol etmeyi ve Avrupa ve Doğu Asya da rakip olarak ortaya çɪkabilecek büyük gücün engellenmesi olmuştur. Hegemonya stratejisini savunanlar uluslararasɪ politikanɪn rekabetҫi yapɪsɪna vurgu yaparak, ABD nin gücünü en üst noktaya çɪkarmayɪ benimsemiş ve güç dengesinin olduğu düzende istenilen ölçüde güvenliğin sağlanamayacağɪnɪ iddia ederek askeri güç ve askeri gücü destekleyecek ekonomik güce dikkat çekmişlerdir. ABD nin hegemonya stratejisi, kurallarɪnɪ kendi koyduğu uluslararasɪ sistemin istikrarlɪ ve barɪş iҫinde olmasɪna ve kendi üstünlüğü etrafɪnda kurulmuş düzenin devamɪna dayanmɪştɪr. Layne, ABD nin temel küresel güvenlik çɪkarlarɪnɪn coğrafi olarak üç bölgede olduğunu belirterek, enerji kaynaklarɪ dolayɪsɪyla Orta Doğu ya, ABD ye rakip olabilecek yeni büyük güçlerin çɪkabileceği ve gelecekte büyük güçler arasɪnda çɪkabilecek savaşlarɪn olma ihtimali

623 dolayɪsɪyla Avrupa nɪn ve Doğu Asya nɪn önemine vurgu yapmɪştɪr (Layne, 1998: 8-10). İvo Daalder, Christopher Layne nin görüşlerini destekleyen fikirler ifade ederek ABD dɪş politikasɪnɪn 20. yüzyɪldaki temel amacɪnɪn Avrasya bölgesinin kontrolünün tek bir gücün eline geçmemesi yönünde tasarlandɪğɪnɪ belirtmiştir. Daalder e göre ABD, bu amacɪ gereği I. ve II. Dünya Savaşɪ na katɪlmɪş ve Soğuk Savaş döneminin en etkili ve sonunda kazanan gücü olmuştur (Daalder, 2005: 41-42). Nitekim Zbigniew Brzezinski, 1997 yılında yazdɪğɪ eserinde SSCB nin ortadan kalkmasɪndan sonraki süreҫte Avrasya bölgesinin ABD nin jeopolitik ana kazancɪ olduğunu ifade etmiş (Brzezinski, 1997: 53) ve ABD nin tek dünya gücü olduğunu belirterek ABD ye en az bir nesil hiçbir devletin rakip olarak ortaya çɪkamayacağɪnɪ iddia etmiştir (Brzezinski, 1997: 278). ABD, 21. yüzyɪla herhangi bir önemli rakibi belirmeden girmişse de Çin in bu süreç içinde ekonomik açıdan büyümesi ve bu büyümesini askerȋ alana yansɪtmasɪ, Brzezinski nin iddiasɪnɪ bir ölçüde geçersiz kɪlmɪş ve 2010 lu yɪllarda ise ABD nin süper güç pozisyonunu sarsmaya başlayarak ABD nin büyük stratejisini tartɪşmaya açmɪştɪr. ABD nin süper güç konumunun tartɪşɪlmasɪna yol açan Çin, Deng Xiaoping in reformlarɪ yürürlüğe koymasɪ ile hɪzlɪ bir şekilde kalkɪnmaya başlamɪş ve 1980-2010 yɪllarɪ arasɪnda ortalama % 10 civarɪnda ekonomik büyümesi ile küresel güç olma yolunda önemli mesafe almɪştɪr. Politik olarak Komünist Parti nin hakim olduğu bir rejime sahip olan Çin, ekonomik olarak devlet kapitalizmi nin uygulandɪğɪ sistem içinde bu gelişimini sağlamɪş ve Batɪ tipi liberal demokratik devlet sisteminden farklɪ bir sistem arz etmiştir. Çin, sanayisini özelleştirmiş, bankalarɪnɪ yabancɪ yatɪrɪmlara açmɪş, serbest girişimciliğe ve serbest bir iş piyasasɪnɪn oluşumuna izin vermiş ve ihracatɪ desteklemiştir. Dolayɪsɪyla Çin, ekonomik olarak komünist sistemi uygulamasa da siyâsi olarak Komünist Parti nin tek parti yönetiminde bu gelişimini meydana getirmiştir (Hook ve Spanier 2013: 363-364). Bu ҫerҫevede Çin, Batɪ dünyasɪndan farklɪ bir kültürel-politik yapɪ ile kendine has bir toplumsal kalkɪnma düzeni kurgulamɪṣ ve bu yolda ekonomik büyümesini gerҫekleṣmiṣtir. 1990 lɪ yɪllarda ABD, Bill Clinton döneminde Çin e karşɪ çevreleme politikasɪ değil, işbirliği yapma politikasɪnɪ tercih ederek iyimser bir

624 yaklaşɪmɪ benimsemiştir. Bill Clinton, demokrat parti geleneğinden gelen Baṣkan olarak ABD nin ҫɪkarlarɪnɪ iṣbirliği yaparak korumayɪ tercih eden bir dɪṣ politika yaklaṣɪmɪnɪ öne ҫɪkarmɪṣtɪr. Clinton, Çin ile ticaretin geliştirilmesi yanɪnda Çin in DTÖ ye üyeliğini desteklemesine rağmen, Çin, ABD ye karşɪ ticareti kɪsɪtlayɪcɪ bir strateji benimsemiş ve ABD yönetiminin tepkisini çekmiştir. 2000 li yɪllarɪn başɪnda ise ABD, Cumhuriyetçi Başkan Georges W. Bush döneminin başlamasɪ ile Çin e karşɪ katɪ bir tutum benimseyerek Çin i stratejik bir rakip olarak görmüştür. 11 Eylül terör olaylarɪndan sonra her iki taraf da teröre karşɪ savaşta ortak hareket etmeyi benimsemiş ve ABD buna karşɪlɪk Çin in iç politikasɪnɪ eleştirmekten kaҫɪnacağı ve 2008 Olimpiyatlarɪnɪn Çin de yapɪlmasɪna destek vereceği sözünü vermiştir. ABD de 2009 başɪnda Demokrat aday Barack Obama Başkan olduktan sonra daha önceki Demokrat Başkan Bill Clinton gibi Çin ile ekonomik çɪkarlar doğrultusunda işbirliği yapma eğiliminde olmuştur. Fakat Çin de 2008 de ABD merkezli ve küresel etkileri olan ekonomik krizin meydana gelmesi ile ABD nin dünyadaki konumunun zayɪfladɪğɪnɪ düşünmüş ve Asya- Pasifik bölgesinde ekonomik ve askerȋ gücünü hissettirme eğiliminde olmuştur. Bu gelişme, ABD-Çin ilişkilerinin farklɪ bir seyir izlemesine yol aҫmɪştɪr. Obama yönetimi, Çin in yükselişini ABD nin küresel çɪkarlarɪna karşı bir tehdit olarak değerlendirmeye başlamasıyla ABD, 2010 yɪlɪndan itibaren Asya-Pasifik stratejisinde değişikliğe gideceği konusunda sinyal vermiştir. Nitekim gerek Başkan Obama gerekse Dɪşişleri Bakanɪ Hillary Clinton, yaptɪklarɪ açɪklamalarla ABD nin Asya- Pasifik stratejisinde değişiklik yapɪlacağɪna dair ilk ciddi mesajlarɪ vermişlerdir (Hook ve Spanier, 2013: 364-365). Çin in, ABD ye rakip olarak belirmesi 2010 lu yɪllardaki dünya ekonomik verileri ile gözlemlenmiş ve Washington un endişelerinin boş yere olmadɪğɪnɪ gözler önüne sermiştir. Nitekim, Dünya Bankasɪ nɪn ekonomik verileri bu gelişimi doğrular nitelikte olmuştur. Burada görüldüğü gibi ABD nin ҫɪkar ve tehdit algɪsɪnɪn değiṣmesi ile inṣacɪ kuramɪn ortaya koyduğu gibi Washington un Çin e olan dɪṣ politika stratejisi de değiṣmeye baṣlamɪṣtɪr. Tablo 1: Dünya Bankasɪ nɪn verilerine göre Çin ve ABD nin 2010-2015 yɪllarɪ arasɪ büyüme oranɪ şöyle olmuştur: Yɪllɪk büyüme oranɪ: 2010 2011 2012 2013 2014 2015

625 Çin % 10.6 % 9.5 % 7.8 % 7.7 % 7.3 % 6.9 ABD % 2.5 % 1.6 % 2.2 % 1.5 % 2.4 % 2.4 Kaynak: Dünya Bankasɪ: http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?source=2&series=ny.gdp.mktp.k D.ZG&country= (29.07.2016). Tablo 2: Dünya Bankasɪ nɪn verilerine göre Çin ve ABD nin 2010-2015 yɪllarɪ arasɪ yurt iҫi hasɪla gelişimi (trilyon ABD $): (2015 dünya toplamɪ hasɪla 73.434 trilyon ABD $): Yurt İҫi 2010 2011 2012 2013 2014 2015 Hasɪla: Çin 6.039 7.492 8.461 9.490 10.351 10.866 ABD 14.964 15.517 16.155 16.663 17.348 17.946 Kaynak: Dünya Bankasɪ: http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?source=2&series=ny.gdp.mktp.c D&country= (29.07.2016). Tablo 3: Dünya Bankasɪ nɪn verilerine göre Çin ve ABD nin 2010-2015 yɪllarɪ arasɪ yurt iҫi ve yurt dɪṣɪ toplam hasɪla oranlarɪ gelişimi (trilyon ABD $): Yurt İҫi ve 2010 2011 2012 2013 2014 2015 yurt dɪṣɪ toplam Hasɪla: Çin 12.305 13.680 15.119 16.449 18.029 19.417 ABD 15.121 15.802 16.596 17.091 17.586 18.138 Kaynak: Dünya Bankasɪ: http://databank.worldbank.org/data/reports.aspx?source=2&series=ny.gnp.mktp.pp.cd&country= (29.07.2016). Yukarɪdaki tablolarda gözlemlenebildiği gibi Çin in büyümesi 2010-2015 yɪllarɪ arasɪ % 10 civarlarɪndan % 7 civarlarɪna düşüşe geçmiş fakat yurt içi hasɪlasɪnɪ aynɪ süreçte 4.827 trilyon $ arttɪrmɪştɪr. ABD ise 2010-2015 arasɪ % 1.5-2.5 arasɪ büyüme sağlayabilmiş ve yurt iҫi hasɪlasɪnɪ aynɪ süreҫte 2.982 trilyon $ arttɪrarak Çin e nazaran daha az bir büyüme sağlamɪştɪr. Fakat ABD nin yurt içi hasɪlasɪ 2015 te toplamda Çin den 7.08 trilyon $ fazla olmuş ve ABD, Çin ile arasɪnda olan farkɪ korumuştur. Yurt iҫi ve yurt dɪşɪ hasɪlasɪ toplamɪnda ise Çin, 2014 te ABD yi 0.443 trilyon $ farkla ilk defa geçen devlet olmuş ve bu farkɪ 2015 te 1.279

626 trilyon $ farkla daha da arttɪrmɪştɪr. Görüldüğü gibi Çin, 2014 yɪlɪ yurt iҫi ve yurt dɪşɪ toplam hasɪlasɪnda ABD yi geçen ilk devlet olmuş fakat yurt içi hasɪlada 2010-2015 sürecinde ABD tartɪşmasɪz birinciliğini devam ettirmiştir. Yukarɪdaki Dünya Bankasɪ nɪn ekonomik verilerinde görüldüğü gibi Çin, 2015 te ABD nin yaklaşɪk üç katɪ büyümüş ve dünyanɪn en büyük ekonomik gücü olan ABD yi yakalama sürecinde olduğunu ortaya koymuştur. ABD, 1990 sonrasɪ kendisini tek süper güҫ konumunda görme vizyonuna sahip olmuş olsa da bu durum uzun sürmemiş ve 21. yüzyɪlɪn başlarɪndan itibaren ABD nin küresel güҫ konumu, Asya-Pasifik bölgesinin özellikle Çin in yükselişi ile tartɪşmalɪ bir konu olmuştur. ABD de, başta yeni gerçekçi kuramcɪlar olmak üzere, farklɪ kuramsal yaklaşımları benimseyen uzmanlar, ABD nin küresel güҫ konumunu incelemiş ve buna bağlɪ olarak özellikle Çin i, ABD ye rakip olan yeni yükselen süper güҫ olarak değerlendirmişlerdir. Yeni gerҫekҫi kuramcɪlardan Christopher Layne, 1991 de Sovyetler Birliği nin ortadan kalkmasɪyla başlayan süreçte ABD yi dünyanɪn tek kutbu olarak değerlendirmenin (unipolar moment) artɪk geçersiz olduğunu belirterek bunu üç önemli gelişmeye dayandɪrmɪştɪr. Birincisi, başta Çin olmak üzere yeni büyük güҫlerin belirmesi ile uluslararasɪ sistemin artɪk tek kutuplu yapɪdan ҫok kutuplu bir yapɪya doğru dönüşme eğiliminde olmasɪ. İkincisi, ABD nin dünya üzerindeki gücünü aşɪrɪ ölҫüde genişletmiṣ olmasɪ (imperial overstretch) ve üҫüncüsü, ABD nin ekonomik gücünün azalmasɪ olarak ifade etmiştir (Layne, 2011: 149-150). Layne, bu gelişmeler ɪşɪğɪnda tek kutuplu ve hegemonya düzeninin zamanla yeni rakiplerin ҫɪkmasɪna yol aҫacağɪnɪ ve böylece sistemin tekrar ҫok kutuplu düzene kayacağɪnɪ ileri süren ve böylece güҫ dengesi vizyonunun tekrar ağɪrlɪk kazanacağɪ öngörüsünda bulunan savunmacɪ yeni gerҫekçi kuramcɪlarɪn doğru öngörüde bulunduklarɪnɪ ifade etmiştir (Layne, 2011: 151). 2008 yɪlɪnda gerek Rusya nɪn Gürcistan a askerȋ müdahalesine karşɪ koyamamasɪ gerekse ABD nin yaşadɪğɪ büyük mâli kriz, Layne e göre ABD nin gücünün sɪnɪrlarɪnɪ ortaya koymuştur. II. Dünya Savaşɪ ndan sonra ABD nin kurduğu uluslararasɪ ekonomik yapılanmanın ve güvenlik yapɪlanmasɪnɪn aşɪndɪğɪna işaret eden Layne, ABD nin bu gerçeklere göre gelecek 10-15 yɪldaki büyük stratejisini geliştirmesi gerektiğini ifade etmiştir (Layne, 2011: 158-161).

627 Christopher Layne ile benzer düşünceleri ifade eden Thomas Wright, Ağustos 2008 de Rusya nɪn Gürcistan a müdahele ederek Abhazya ve Güney Osetya yɪ işgal etmesine karşɪ ABD nin etkisiz kalmasɪnın ve Eylül 2008 de ABD merkezli meydana gelen malȋ krizin ABD nin gücünü ve dünyadaki konumunu ciddi şekilde sarstɪğɪnɪ belirtmiştir. Wright a göre ABD için tek kutupluluk artɪk geri dönülmez şekilde geride kalmɪştɪr ve Batɪ ile Çin ve Rusya arasɪndaki jeopolitik rekabetin arttɪğɪ bir sürece girilmiştir. ABD, Wright a göre dünya politikasɪndaki bu gelişmeler ɪşɪğɪnda büyük stratejisini değiştirmeli ve uluslararasɪ düzeni yeniden tasarlamalɪ fakat Çin ve Rusya nɪn bu düzeni değiştirerek kendi ҫɪkarlarɪna göre yeni bir düzen kurma girişimlerine karşɪ da önlemlerini almalɪdɪr (Wright, 2015: 19-22). 3. HİNT-PASİFİK EKSENİ: ABD NİN YENİ BÜYÜK STRATEJİSİ Dünya tarihinde ABD dahil hiҫbir gücün Çin kadar hɪzlɪ bir şekilde dünya gücü konumuna yükselmediğini belirten Fareed Zakaria, Çin in siyâsi ve askerȋ gücünün kaçɪnɪlmaz olarak Çin in etki alanɪnɪ genişletmesine yol açacağɪnɪ belirterek Çin in saldɪrgan bir strateji geliştirmesinin ve küresel düzeni bozacak girişimlerde bulunmasɪnɪn engellenmesi gerektiğini ifade etmiştir. ABD nin dɪş politikasɪ açɪsɪndan Çin in yükselişine karşɪ kurgulayacağɪ stratejinin önemine vurgu yapan Zakaria, ABD nin Çin e karşɪ gözdağɪ vermesi ile Çin in gücünü kabullenme arasɪnda bir denge politikasɪ önermiş ve aynɪ zamanda ABD nin, Çin in gücünü sɪnɪrlamaya yönelik strateji geliştirmesi gerektiğini belirtmiştir (Zakaria, 2008: 268). Gelecek süreçte ekonomik ve politik olarak uluslararasɪ sistemi küresel boyutta etkileyecek olan Asya-Pasifik teki gelişmeler hakkɪnda Fred Bergsten şunlarɪ ifade etmiştir: Bizler bütün Pasifik bölgesinin ekonomik yapɪsɪnɪ değiştirecek tarihi bir dönüşümün ortasɪnda bulunmaktayɪz. Bu dönüşümün dinamikleri çok karmaşɪk bir özelliğe sahip; iҫinde rekabetҫi bir model ve geniş bir politik vizyon barɪndɪrmaktadɪr (The Economist, 2014: 4). ABD ve genel anlamda Batɪ dünyasɪ, Asya-Pasifik bölgesine odaklanmɪş ve bu çok geniş coğrafyadaki gelişmelerin uzun vadede kendisini nasɪl etkileyeceğini hesaplamakta ve ona göre stratejiler geliştirme aşamasɪnda bulunmaktadɪr. 2014 yɪlɪ sonu itibarɪ ile ABD nin son defa dünyanɪn en büyük ekonomik gücü olduğunu ifade eden ABD li ekonomist Joseph Stiglitz, 2015 yɪlɪnɪn başɪ itibarɪyla artɪk en büyük

628 ekonomik gücün ABD nin değil Çin in olduğu bir sürece girdiğimizi ve bu sürecin çok uzun sürebileceğini ifade etmiştir (Stiglitz, 2015). Stiglitz in görüşünde 2014 ve 2015 yɪllarɪna ait yurt içi ve yurt dɪşɪ toplam hasɪla verilerine göre doğruluk payɪ olsa da 2015 yɪlɪna kadar olan yurt içi hasɪla verilerinde ABD nin Çin e olan üstünlüğü açɪk bir şekilde ortadadɪr. Dolayɪsɪyla Çin ekonomik olarak ABD yi yakalama aşamasɪnda bulunsa da ABD nin ekonomik gücünü geçtiğini ifade etmenin henüz erken olduğunu belirtmek gerekir. Nitekim, Haziran 2015 sürecinde önemli bir çöküş yaşayan Shanghai borsasɪnɪn % 40 oranɪnda değer kaybetmesi ile Çin ciddi bir sarsɪntɪ geçirmiş ve ABD merkezli 2008 krizine benzer şekilde küresel çapta etkisini hissettirmiştir. Ucuz para ve kredilerle tüketim ve borçlanmanɪn aşɪrɪ boyutlara tɪrmanmasɪnɪn önemli rol oynadɪğɪ bu kriz, Çin de Ağustos 2015 te ikinci defa kendini göstermiş ve Çin in ekonomik gelişiminin dinamizmini artɪk yitirdiği ve Çin in gücünün sɪnɪrlarɪna ulaştɪğɪ yorumlarɪna yol açmɪştɪr (Jung, Mahler ve Paphael, 2015: 66-68). Ekim 2015 te dünya ekonomisi ile ilgili geniş çapta bir yazɪ yayɪnlayan The Economist dergisi, Çin in daha istikrarlɪ bir ekonomik yapɪya kavuşabilmesi için piyasalarɪnɪ dɪş ülkelere daha fazla açmasɪ ve gerekli reformlarɪ yapmasɪ gerektiğini belirtmiştir. The Economist, Çin in ticarette ve doğrudan yatɪrɪmlarda büyük bir güç olma yolunda ilerlediğini fakat finans piyasalarɪnda henüz orta derecede bir güҫ olduğunu ifade ederek Çin in yakɪn zamanda ekonomik alanda ABD yi geҫerek ABD nin yerini alamayacağɪnɪ ileri sürmüştür (The Economist, 2015: 14). ABD de ve Çin de yaşanan ekonomik krizler, gerek ABD nin gerekse Çin in ekonomik olarak sürekli büyüyemeyeceklerini göstererek her ikisinin de ekonomik gücünün sɪnɪrlarɪnɪ ortaya koymuştur. Bununla birlikte Çin in gerҫekleştirdiği olağanüstü ekonomik büyüme, Çin in yakɪn ҫevresinde ve dünyada enerji kaynaklarɪna ulaşmasɪ ve bu kaynaklarɪ elde etmesini zorunlu kɪlmɪş ve bu çerçevede Güney Amerika, Afrika, Orta Doğu, Orta Asya ve Rusya dan enerji ithalini sürekli arttɪrmɪştɪr. Bu enerji ithalini özellikle deniz yolu ile gerҫekleştiren Çin için sadece petrol ithalatɪnɪn %85 inin geçtiği Malakka boğazɪ gibi deniz geçişlerinin güvenliği değil gerҫekleştirdiği deniz ticareti aҫɪsɪndan Hint ve Batɪ-Pasifik Okyanusu bölgeleri de son derece önemli hâle gelmiştir (Haddick 2014: 10). Çin in ekonomisi için çok önemli ve vazgeçilmez olan sadece deniz ticaretinin güvenliği değil, Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi ndeki var olduğu tahmin edilen büyük enerji kaynaklarɪ başta

629 olmak üzere kendi çɪkarlarɪnɪ bu deniz bölgelerinde korumak istemesidir. Nitekim Çin, Doğu Çin Denizi nde Senkaku adalarɪ iҫin Japonya ile Güney Çin Denizi nde ise Spratly adalarɪ ve Paracel adalarɪ gibi çok sayɪda ada ve kayalɪklar iҫin Filipinler ve Vietnam ile ҫɪkar ҫatɪşmasɪna girmiş durumdadɪr. Çin in ҫɪkar ҫatɪşmasɪ iҫinde bulunduğu bu bölgede Çin e komşu devletler, Çin in askeri güç potansiyelinden çekinmekte ve Çin e karşɪ bu bölgede II. Dünya Savaşɪ sonrasɪnda önemli rol oynayan ve askerȋ birlikleri bulunan ABD ile birlikte hareket etme eğilimi göstermektedirler (Haddick, 2014: 16-18). Çin, Rusya ve İran ɪ Soğuk Savaş sonrasɪ düzeni değiştirme eğiliminde olan revizyonist güçler olarak değerlendiren Walter Russel Mead, bu üç devletin dünyada güç merkezi olmak istediklerini ve bu çerçevede bu devletlerin yeni bir dünya düzeni kurma arzusu içinde olduklarɪnɪ ileri sürerek dünyadaki güçler dengesinin sarsɪlmakta olduğunu öne sürmüştür. Rusya nɪn, Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi tekrar büyük güҫ olmak istediğini, Çin in artɪk dünya gücü olmak istediğini ve ABD nin Asya daki varlɪğɪna karşɪ ҫɪktɪğɪnɪ ve İran ɪn ise Ortadoğu da hâkim güҫ olma arzusunda olduğunu dile getiren Mead, bu gelişmenin aynɪ zamanda uluslararasɪ politikanɪn dinamiğini de değiştirdiğini ifade etmiştir (Mead, 2014). ABD nin küresel ilişkilerinin temelinden değişim içinde olduğunu belirten saldɪrgan yeni gerçekçi kuramɪn temsilcisi John Mearsheimer ise ABD nin yükselen Çin etkisinden dolayɪ Asya ya odaklanmasɪ gerektiğini ifade etmiştir. Mearsheimer, ABD nin Irak ve Afganistan savaşlarɪnda başarɪsɪz olmasɪnɪ ve ABD ekonomisinin büyük bütçe açɪklarɪndan dolayɪ zor durumda bulunmasɪnɪ ABD nin küresel askeri stratejisi aҫɪsɪndan ciddi boyutta bir sorun olarak değerlendirmiş ve ABD için en öncelikli bölgenin artɪk Avrupa veya Ortadoğu değil Asya olduğunu belirtmiştir (Mearsheimer, 2014-A: 37-42). Çin in yeni dünya gücü olma yolunda adɪm adɪm ilerlemesi ve ekonomik gelişmesini askerȋ gücüne yansɪtmaya başlamasɪ, ABD yi Asya-Pasifik bölgesine odaklanmaya sevk etmiştir. ABD iҫin enerji havzalarɪnɪn kontrolü ve kendine dünyada rakip olabilecek yeni bir süper gücün ortaya ҫɪkɪşɪnɪn engellenmesi, ABD nin küresel stratejisinin iki temel belirleyicisi durumundadɪr. Bu bağlamda ABD, 21. yüzyɪlɪn başlarɪndan itibaren Asya-Pasifik bölgesinde yeni bir strateji arayɪşɪna girmiştir.

630 Asya-Pasifik bölgesindeki gelişmeler ɪşɪğɪnda 2011 yɪlɪnda dönemin ABD Dɪşişleri Bakanɪ Hillary Clinton, Foreign Policy dergisinde yazdɪğɪ makalede ABD nin gelecek on yɪl içinde en önemli görevlerinden birinin Asya-Pasifik bölgesine yönelmesi ve diplomatik, ekonomik ve stratejik etkinliğini bu bölgede arttɪrmasɪ olacağɪnɪ ifade etmiştir. Clinton, Asya- Pasifik bölgesinin, küresel ekonomi ve küresel politikanɪn ana merkezi olacağɪnɪ dile getirerek Hint altkɪtasɪndan ABD nin batɪ kɪyɪlarɪna uzanan ve Hint Okyanusu ile Pasifik Okyanusu nu kapsayan bu geniş alanda ABD nin daha etkili bir güç olmasɪ gerektiğini belirtmiştir. Çin ile gerek askeri ilişkilerde diyalog halinde olmanɪn gerekse ekonomik ilişkilerin iyi olmasɪnɪn her iki taraf iҫin de büyük kazanҫ olacağɪnɪ belirten Clinton, Asya-Pasifik bölgesinde kendini gösteren rekabete rağmen Çin ile karşɪlɪklɪ iyi ilişkilerde bulunmanɪn iki taraf iҫin de önemine vurgu yapmɪştɪr (Clinton, 2011: 57-59). 17 Kasɪm 2011 de Avusturalya Parlamentosu nda konuşan Başkan Obama ise Asya-Pasifik bölgesinin ABD için en öncelikli bölge olduğunu dile getirerek Clinton la aynɪ görüşü paylaşmɪştɪr. Obama, ABD nin Pasifik gücü olarak bölgedeki dost ve müttefik ülkelerle birlikte Pasifik ve Hint Okyanusu bölgesinde güvenliğin sağlanmasɪ ve liberal dünya düzeninin devamɪ amacıyla bölgedeki varlɪğɪnɪ güҫlendireceğini aҫɪklamɪştɪr. Başkan Obama, ABD nin gelecekte Asya-Pasifik bölgesindeki Japonya, Güney Kore, Avusturalya ve diğer dost ve müttefik ülkelerle işbirliğini arttɪracağɪnɪ, askeri varlɪğɪnɪ güҫlendireceğini ve bunun iҫin gerekli planlamanɪn yapɪlarak gerekli kaynaklarɪn sağlanacağɪnɪ ifade etmiştir (Barack Obama 2015). Gerek Başkan Obama gerekse Dɪşişleri Bakanɪ Clinton, yaptɪklarɪ aҫɪklamalar ve ortaya koyduklarɪ vizyon ile 21. yüzyɪlɪn başlarɪnda Asya- Pasifik bölgesini ABD nin küresel stratejisinin merkezine yerleştirmişlerdir. Böylece Çin ve Asya-Pasifik bölgesindeki gelişmeler, ABD tarafɪndan küresel öncelikli bölge olarak kabul edilmiş ve ABD dɪş politikasɪnɪn öncelikli konusu olmuştur. ABD nin Asya-Pasifik için yeni stratejik vizyon ortaya koymasɪ, ABD nin bölgede yeni bir denge kurma girişimi olarak kabul edilmiş ve yeniden dengeleme (rebalance) kavramɪ ile tanɪmlanmɪştɪr. Yeniden dengeleme kavramɪ ilk defa resmi olarak Ocak 2012 tarihinde ABD Savunma Bakanlɪğɪnɪn yayɪnladɪğı belgede kullanɪlmɪş ve Pasifik ile Hint Okyanusu bölgesini kapsayan geniş alanda ABD nin ekonomik ve güvenlik ҫɪkarlarɪnɪ korumak ve

631 küresel güvenliği sağlamak iҫin ABD ordusunun bu alanlardaki etkinliğinin devam ettirileceği ifade edilmiştir. 49 Burada anlaṣɪlacağɪ gibi, ABD nin Asya-Pasifik stratejisi 2010 sonrasɪ süreҫte Washington un Asya-Pasifik bölgesine yönelik ҫɪkar algɪsɪ değiṣmeye baṣlamɪṣ ve inṣacɪ kuramɪn ortaya koyduğu gibi ҫɪkar algɪsɪndaki bu değiṣim, ABD yönetiminin Asya-Pasifik stratejisindeki dönüṣümün en yetkili mercilerince ifade edilmesine yol aҫmɪṣtɪr. Bu ҫerҫevede ABD yönetimi, ilerleyen süreҫ iҫinde askeri gücünü adɪm adɪm arttɪrmɪṣ ve en büyük askeri gücün Asya-Pasifik bölgesinde konumlandɪrɪlacağɪna dair aҫɪklamalarɪ dile getirilmiṣtir. 2015 ABD Milli Güvenlik Strateji belgesinde Asya daki güvenlik ilişkilerinin yeniden denge kurma stratejisi çerçevesinde çeşitlendirileceği; Japonya, Güney Kore, Avusturalya, Filipinlerle ve Tayland ile anlaşmalara dayalɪ müttefiklik ilişkilerine devam edileceği ve Güneydoğu Asya da Vietnam, Endonezya ve Malezya ile dostluk ilişkilerinin geliştirileceği ortaya konmuştur. Ekonomik çerçevede ise ASEAN ve APEC gibi örgütlerin önemine dikkat çekilerek bölgede uluslararasɪ ekonomik normlarɪn etkin bir şekilde uygulanmasɪnɪn küresel ekonominin büyümesi için önemli olduğu dile getirilerek, ABD ve bölgedeki müttefiklerinden oluşan Trans Pasifik Ortaklɪğɪ nɪn (TPP) bu sistem içindeki merkezi rolüne vurgu yapɪlmɪştɪr. Büyüyen, gelişen ve barɪşҫɪl Çin ile yapɪcɪ ilişkilerin geliştirilmesinin benimsendiği ortaya konarak her iki devletin de hem Asya da hem de dünyada güvenlik ve refaha katkıda bulunmasının arzulandɪğɪ belirtilmiştir. Bunun yanɪnda Çin in uluslararasɪ kurallara ve normlara uymasɪ talep edilerek Çin in askeri modernizasyonu ve bölgede genişleme stratejisinin takip edileceği ifade edilmiştir. Bu belgede, Güney Asya da Hindistan a ayrɪ bir yer verilerek bu ülke ile stratejik ve ekonomik ortaklɪğɪn güçlendirileceği dile getirilmiş, Hindistan ɪn bölgenin güvenliğine yapacağɪ katkɪ ve bölgedeki örgütler içindeki etkinliğinin destekleneceği vurgulanarak Hindistan ɪn, ABD nin bölgedeki yeniden denge kurma stratejisine destek verebilecek önemli bir aktör olduğu ifade edilmiştir. 50 49 Sustaining U.S. Global Leadership: Priorities For 21st Century Defense, January 2012. http://www.defense.gov/news/defense_strategic_guidance.pdf (12.06.2015) 50 National Security Strategy, February 2015. https://www.whitehouse.gov/sites/default/files/docs/2015_national_security_strategy.pdf (12.06.2015)

632 ABD nin 2011 yɪlɪ ve sonrasɪ süreçte en üst merciler tarafɪndan ortaya konan Asya-Pasifik stratejisi ile gerçekte Pasifik ve Hint Okyanusu nu kapsayan geniş bir alanda yeni bir strateji belirleme eğiliminde olduğu gözükmektedir. Bu durum, ABD nin Hint Okyanusu bölgesini de içine alan geleneksel Asya stratejisini de aşan yeni bir büyük stratejiyi hedeflediği belirtilebilir. Bisley ve Phillips, ABD nin Asya merkezli stratejisinin merkezine Hint Okyanusu bölgesini de eklemesini ABD nin ҫɪkarlarɪ aҫɪsɪndan yanlɪş ve tehlikeli görmüş ve ABD nin Kuzey-Doğu Asya odaklɪ bir stratejiyi benimsemesinin daha doğru olacağɪnɪ ileri sürmüşlerdir. Her iki uzman ABD nin malȋ açɪdan zor durumda olduğunu ve böylesi bir stratejik odaklanmanɪn ABD ye yeni büyük bir mâli yük ve güvenlik sorumluluğu getireceğini belirterek Washington un her iki bölgede de istediği ölçüde etkili olmasɪnɪ engelleyeceğini öne sürmüşlerdir (Bisley ve Phillips, 2013: 96-97). Bunun yanɪnda Bisley ve Phillips, ABD nin Hint Okyanusu na başta bölgenin dünya deniz ticareti çerçevesindeki önemi ve Asya nɪn yükselen ikinci büyük gücünün Hindistan olması dolayɪsɪyla önem vermek durumunda olduğunu belirtmişlerdir. Bisley ve Phillips, ABD nin Hint Okyanusu nu Doğu- Asya stratejisine bağlɪ fakat farklɪ bir bölge olarak değerlendirmesi ve Hint Okyanusu iҫin farklɪ bir stratejik yaklaşɪm benimsemesi gerektiğini ifade etmişlerdir (Bisley ve Phillips, 2013: 112). ABD nin Asya da yeni ve kapsamlɪ strateji geliştirme girişimlerini, 2014 yɪlɪnda Singapur da düzenlenen Shangri-La diyaloğu zirvesinde eleştiren Çin li Korgeneral Wang Guanzhong, Çin in bölgede toprak bütünlüğü ve deniz sɪnɪrlarɪ konusunu tartɪşmaya aҫmadɪğɪnɪ belirtmiştir. Çin Başkanɪ Ji Cinping ise Asya da ABD nin kurduğu ittifak yapɪlanmasɪnɪ eleştirerek, bölgede ittifaklarɪn ve bloklaşmanɪn ötesinde yeni bir güvenlik düzeninin kurulmasɪ gerektiğini ifade etmiştir (Green ve Cooper, 2014: 30-31). ABD nin, Asya da kurmak istediği yeniden dengeleme stratejisine karşɪ ҫɪkan Çinli yetkililer, ABD nin yeni stratejisinin Asya da sɪfɪr toplamlɪ rekabete dolayɪsɪyla jeopolitik ҫatɪşmaya yol açabileceğini ileri sürmüşlerdir. Çinli yetkililer ABD ile yeni bir büyük güҫler ilişkisi modeli geliştirmenin önemine vurgu yaparak karşɪlɪklɪ olarak birbirini anlamanın, karşɪlɪklɪ olarak ҫɪkarlara saygɪ duymanın ve stratejik güven inşa etmenin gerekli olduğunu ifade etmişler ve ilişkilerin karşɪlɪklɪ fayda sağlama bağlamɪnda kurgulanmasɪ ve sürdürülmesi gerektiğini dile getirmişlerdir (Green ve Cooper, 2014:

633 35-36). Çin li yetkililer, ҫɪkar algɪlarɪnɪn ABD ile karṣɪlɪklɪ anlama, saygɪ ve güven ҫerҫevesinde geliṣtirilmesini ve Asya-Pasifik bölgesinde karṣɪlɪklɪ ҫɪkar iliṣklerinin barɪṣa dayalɪ inṣa edilmesinin önemine vurgu yapmɪṣlardɪr. Fakat Çinli yetkililer karşɪlɪklɪ ҫɪkarlara saygɪ ve güven inşa etmenin önemini öne ҫɪkarsalar ve ABD ile yeni bir büyük güҫler ilişkisi modeli kurmak isteseler de Washington, dɪş politikasɪnɪn ana ekseni olarak belirlediği Hint-Pasifik Okyanusu stratejisini uygulamaya başlamɪştɪr. ABD ordusu, bu bağlamda gerekli girişimlerde bulunarak 2020 yɪlɪna kadar deniz ve hava gücünün % 60 ınɪ Asya-Pasifik bölgesinde konuşlandɪrmayɪ planlamɪş ve bunu gerçekleştirmek iҫin harekete geçmiştir. Çin in başta Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi ndeki iddialarɪ ve talepleri olmak üzere Asya da ekonomik ve güvenlik ҫɪkarlarɪ doğrultusunda hareket etmesi, Pentagon un askeri girişimlerini arttɪrmasɪna ve nükleer kapasiteli denizaltɪ gemileri dâhil ABD nin vurucu gücünü daha da büyütme girişimine yol açmɪştɪr. ABD, birinci adalar zinciri (the first island chain) şeklinde tanɪmlanan ve Japonya dan Tayvan ve Filipinlere uzanan ve Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi ni kapsayan şeritte askeri gücünü arttɪrmak istemektedir. ABD, bu girişimiyle bölgedeki müttefiklerini Çin e karşɪ korumak istemekte ve Çin in bölgedeki askeri girişimlerine set ҫekmek istemekte ve Çin in güҫ kullanarak bu bölgeyi kendi ҫɪkarlarɪ doğrultusunda şekillendirmesine engel olmak istemektedir. Askeri gücünü sürekli büyüten Çin, erişimi engelleyici/bölgeye hapsetme kapasitesine sahip (anti-access/area-denial - A2/AD) ileri askeri teknoloji ürünlerini üretme aşamasɪnda bulunmaktadɪr. Gelecek süreҫte bu tür en ileri düzeyde silah ve teçhizatlarla ordusunun kapasitesini önemli ülҫüde genişletecek olan Çin, ABD nin askerȋ gücünü etkisiz kɪlmak ve Batɪ-Pasifik bölgesini ABD ordusuna kapatmak istemektedir (Krepinevich, 2015). Çin in 2010 lu yɪllarda uygulamaya koyduğu diğer bir önemli strateji ise Çin in hak iddia ettiği Güney Çin Denizi nde bulunan bazɪ kayalɪklarɪ, deniz dibindeki tortularɪ taşɪyarak yapay bir adaya dönüştürme girişimleri olmuştur. Çin in bu girişimleri hem bölgedeki komşu devletlerle olan gerginliklerin artmasɪna hem de Çin-ABD ilişkilerinin daha da gerilmesine yol açmɪştɪr. Çin, süreç içinde Güney Çin Denizi ndeki kayalɪklarɪ tortularla doldurarak ada haline getirmeye başlamɪş ve bu adalar üzerinde havaalanɪ ve radar istasyonu gibi önemli stratejik tesisler

634 inşa etmiştir. Güney Çin Denizi nde bulunan bölge devletleri ile 1.2 trilyon $ ticaret hacmi olan ABD, Çin in Güney Çin Denizi ndeki adalar üzerindeki hak iddialarɪnɪ tanɪmamɪş ve uluslararasɪ hukukun izin verdiği deniz alanɪnda ve hava sahasɪnda serbest hareket edeceğini aҫɪklamɪştɪr (Watkins, 2016). Burada görülmektedir ki Çin in yükselişi, ABD yi Asya-Pasifik bölgesinin de ötesinde Hint Okyanusu nu da kapsayan çok geniş bir alanda diplomatik, ekonomik ve özellikle de askerȋ etkinliğini arttɪrmaya sevk etmiştir. ABD nin bu ҫerҫevede geliştirmek istediği yeni stratejisi, ABD nin, Çin in yükselişini ne derece ciddiye aldɪğɪnɪn göstergisidir. Bu gelişmeler, 2011-2015 sürecinde ҫalɪşmanɪn bağɪmsɪz değişkeninin bağɪmlɪ değişkene olan etkisinin belirgin bir şekilde ortaya çɪkmaya başladɪğɪnɪ göstermektedir. 4. ASYA-PASİFİK BÖLGESİNDE ABD-ÇİN ASKERȊ REKABETİ Çinli askerȋ planlamacɪlar, ABD nin harekât yöntemlerini inceleyerek kendi silah sistemlerini geliştirmiş ve ABD nin askeri gücünü nasɪl etkisiz kɪlabileceklerini düşünerek kendi askerȋ planlamalarɪnɪ yapmɪşlardɪr. Bu çerçevede Çin ordusunun modernizasyonu, Çinli uzmanlar tarafɪndan özellikle ABD ordusunun 1991 yɪlɪndaki I. Irak Savaşɪ ndaki ve 1995-1996 Tayvan krizindeki rolünü incelemeleri ve ABD ordusunun yapɪsɪnɪn, doktrinin ve planlamasɪnɪn zayɪf ve kolay zarar verilebilir yönlerini belirlemeleri ve buna göre askerȋ planlama yapmalarɪ ile başlamɪştɪr. Çin in askerȋ yapɪlanmasɪ ve askerȋ teknolojisini 2025 e kadar olan süreçte geliştirmeye devam etmesi hâlinde kendi topraklarɪndan 2000 km. deniz sahasɪ ötesine kadar olan Batɪ-Pasifik bölgesinde ABD ye ciddi ölçüde hasar verebileceğini ileri süren Robert Haddick, ABD nin bölgedeki etkinliğinin devamɪnɪ istiyorsa ABD li askerȋ ve siyâsi uzmanlarɪn ivedilikle ABD nin savunma stratejisini, savunma doktrinini ve savaş planlarɪnɪ reforma tâbi tutarak bölgede yeni bir askerȋ yapɪlanmaya gidilmesi gerektiğini belirtmiştir. Haddick aynɪ zamanda Çinli siyasi ve askeri planlamacɪlarɪn, ABD nin askeri gücünü yenebilecekleri sonucuna vardɪklarɪ andan itibaren Çin in daha da saldɪrgan bir tutum içine girebileceğini bunun da çatɪşma olasɪlɪğɪnɪ arttɪracağɪnɪ ifade etmiştir (Haddick, 2014: 52-53). Çin, bu süreҫte Batɪ-Pasifik bölgesinde ҫɪkarlarɪnɪ korumak amacɪyla aktif savunma ve askerȋ müdahaleye karşɪ koyma stratejisi olarak tanɪmladɪğɪ, ABD li askeri uzmanlarɪn ise erişimi engelleyici/bölgeye