Benzer belgeler
BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

SİRKÜLER RAPOR GENELGE 2008/4. Sirküler Tarihi: Sirküler No: 2008/14

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü

A- 506 SAYILI KANUNA İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLER

Kanun No Kabul Tarihi :

1) SSGSS Kanununda öngörülen kadın ve erkekler için emeklilik yaşının 2036 yılından başlayarak 65 yaşa yükseltilmesi düzenlemesi aynen korunmuştur.

İSTANBUL SOSYAL GÜVENLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ

Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar

İlgili Kanun / Madde 506.S.SSK/61 YAŞLILIK AYLIĞININ HESAPLANMA YÖNTEMİ

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDEN İSTİSNA SINIRI

BASAMAK SATIN ALAN BAĞ-KUR LULARIN

5073 sayılı, numaralı, nolu kanun, yasa

Sirküler Rapor Mevzuat /130-2 VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

ŞEHİRİÇİ TİCARİ TAKSİLERDE ÇALIŞANLARIN SOSYAL GÜVENCESİ

ELAZIĞ VALİLİĞİNE (Defterdarlık) tarihli ve /12154 sayılı yazınız

5510 sayılı SSGSS Kanunuyla getirilen sistem bağlanacak emekli aylıklarını düşürecek.

DUYURU: /29

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

SSK TABAN VE TAVAN TUTARLARINDAKİ DEĞİŞİKLİĞE İLİŞKİN SİRKÜLER SİRKÜLER NO: 2004/31

SORULARLA MALULLÜK AYLIĞI

SOSYAL GÜVENLİK MEVZUATI AÇISINDAN KAYIT DIŞI İSTİHDAMIN İŞVERENLERE MALİYETİ

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

Anayasa Mahkemesi, Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 9 bin gün prim ödeme ve yaşında emeklilik gibi birçok maddesini, memurlar yönünden iptal etti

26 milyar YTL'den işsize düşen 1.2 milyar YTL

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü G E N E L G E 2010/30

Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

SOSYAL GÜVENLİK KESİNTİSİ (4/c) ( TARİHİNDEN ÖNCE İŞE BAŞLAYANLAR İÇİN)(1)

A YILINDAN ÖNCE BAĞLANAN AYLIKLARIN KENDİ İÇİNDE FARKLILAŞMASI

Asgari Ücret Desteği konulu tarihli ve Sayılı Genelge yayınlanmış olup Genelgeye ulaşmak için tıklayınız.

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü GENEL YAZI

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı

KAYIT DIŞI İSTİHDAM VE SOSYAL GÜVENLİK

2018 YILINDA UYGULANACAK ASGARİ ÜCRET DESTEĞİ İLE İLGİLİ USUL VE ESASLAR AÇIKLANDI

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Sigortalı Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı

Asgari Ücret Desteği Konulu SGK Genelgesi Yayımlanmıştır.

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü

VERGĐDEN ĐSTĐSNA KIDEM TAZMĐNATI, ÇOCUK VE AĐLE YARDIMI ĐLE ÖZEL SĐGORTALILARA YAPILAN ÖDEMELERDE ĐSTĐSNA SINIRI

MESLEKİ EĞİTİM VE İSTİHDAM KONUSUNDA 6111 SAYILI KANUNDA YAPILAN DÜZENLEMELER

6111 SAYILI KANUN İLE GETİRİLEN SİGORTA PRİM TEŞVİKİ UYGULAMA ESASLARI

/3-1 ÖZET :

T.C. MALİYE BAKANLIĞI Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü

GÖRÜŞ BİLDİRME FORMU

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

SİRKÜLER. Sayı: Mayıs

MEMURİYETTE GEÇEN SÜRELERE İKRAMİYE ÖDENMESİNDE SON NOKTA

Ö z e t B ü l t e n Tarih : Sayı : 2018/48 Değerli Müşterimiz;

EMEKLİLİK. İş kazası veya meslek hastalığı halinde sigortalıya veya sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine yapılan sürekli ödemeye gelir denir.

UZUN VADELİ SİGORTALAR

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

Sirküler Rapor Mevzuat /33-1 VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

2016 SİRKÜLER. Soru ve Cevaplarla Asgari Ücretli Çalıştıran İşverenlere Yönelik Sigorta Prim Desteği. Özet

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

1 - ALMANYA. 1- İş verenin ek emeklilik yükümlülüğünü doğrudan kendisinin üstlenmesi;

Ödev Teslimi Ortalama İntihal. Sunum. Sonuç

MADDE sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesince iptal edilen 33 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

SİRKÜLER İstanbul, Sayı: 2016/043 Ref: 4/043

VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü GENELGE

ASGARİ ÜCRET DESTEĞİ ERSİN UMDU E. SGK MÜFETTİŞİ İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK DANIŞMANI

EV HİZMETLERİNDE ÇALIŞANLARIN SİGORTALILIĞI - SORU CEVAPLAR

Endüstri İlişkileri Kapsamında

SİRKÜLER RAPOR SGK PRİMİNE ESAS KAZANÇLARIN ALT VE ÜST SINIRLARI

Adres : Mithatpaşa Cad. No : 7 Sıhhiye/ANKARA Ayrıntılı Bilgi : A.ARAS Dai. Bşk. V.

SOSYAL GÜVENLİK DESTEK PRİM BORÇLARININ YAPILANDIRMA ŞARTLARI

Muhasebe, Personel Müdürlükleri ne

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN

Sirküler Rapor / YILINDA VERGİDEN İSTİSNA KIDEM TAZMİNATI, ÇOCUK YARDIMI VE AİLE YARDIMI İÇİN YAPILAN ÖDEMELERDE İSTİSNA SINIRI

ÇALIŞANLARIN İŞVERENLERİ ARACILIĞIYLA OTOMATİK OLARAK EMEKLİLİK PLANINA DAHİL EDİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK İLE İLGİLİ

SEDA ÇAYIR - FUNDA GÖREN

ALMANYA DA 2012 ARALIK AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER

Muhasebe, Personel Müdürlükleri ne

5510 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE GETİRİLEN YENİ İŞLEMLERİNE ETKİ EDECEK BAZI

T.C. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü

I-GİRİŞ: II-TANIMLAR:

EV HİZMETLERİNDE 10 GÜNDEN AZ VEYA FAZLA SÜRE İLE ÇALIŞANLAR

BİLGİLENDİRME (Genel Sağlık Sigortası (GSS) Bilgilendirme) 2018/01

GENELGE. 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 3 üncü Maddesi Uyarınca Yapılacak Ek Ödemenin Uygulanmasına İlişkin Genelge

ÜCRETLİLERİN PRİM ÖDEME GÜN SAYILARINDA USÜL VE ESASLAR

ÜCRETLİLERİN PRİM ÖDEMEGÜN SAYILARINDA USÜL VE ESASLAR

Muhasebe, Personel Müdürlükleri ne

HAK-İŞ KONFEDERASYONU

Kamu Görevlilerin Emekliliği

ASGARİ ÜCRETLİ İÇİN GÜNLÜK 3,33 TL DESTEĞİNE İLİŞKİN GENELGE YAYIMLANDI

MEVCUT YASALARIMIZ KARŞISINDA DİŞHEKİMLERİNİN EMEKLİLİK SEÇENEĞİ. Hazırlayan: TDB Mali Müşaviri Baset DEMİRBUĞA Mart 2018

Artık çıkacak yapılandırmaların nasıl bir içeriğe sahip olduğunu önceden öngörmek mümkün olabiliyor. İşverenler için önemi.

SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞI Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü sayılı Kanun Değişiklikleri ve Yeni Teşvikler

Uygulama ile ilgili örnekler de içeren ve yeterince açık olan ve ek açıklama gerektirmeyen sözkonusu tebliğ sirküler ekinde gönderilmiştir.

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

2011 YILINDA MALİ TATİL 1-20 TEMMUZ 2011 GÜNLERİ ARASINDA UYGULANACAKTIR

Transkript:

GÜNDEM 1- Yoklama ve açılış 2- Divan heyetinin teşekkülü 3- Saygı duruşu ve İstiklal marşı 4- Raporların okunması ve müzakeresi a-) Faaliyet raporu b-) Hesap raporu c-) Denetim raporu 5- Yönetim ve Denetimin cevap vermesi 6- Kurulların ibrası 7- Misafirlerin tanıtımı ve söz verilmesi 8- Dilek ve temenniler 9- Tahmini Bütçenin okunması, müzakeresi, fasıllar arası aktarma yetkisinin yeni seçilecek yönetime verilmesi kaydı ile oylanması. 10. Seçimler a)- Şube Başkanı b)- Yönetim Kurulu asil ve yedek üyeleri c)- Denetim Kurulu asil ve yedek üyeleri 11- Kapanış 9

10

SUNUŞ Bir önceki Genel Kurulumuzdan bu yana geçen zamanda, ülkemiz ve emeklilerimiz bakımından çok önemli değişiklikler yaşanmıştır. Birinci önemli değişiklik, ülkemizin AB ye üyelik sürecinde müzakerelere başlanılmasının kararlaştırılması ve uyum yasalarının çıkarılması konusunda yapılmıştır. Bu kapsamda, Dernekler Kanunu da değiştirilmiş, çalışma şartlarında önemli iyileştirmeler sağlanmış ve bu durum Tüzüklerimize yansıtılmıştır. Şubelerimizin daha rahat çalışma yapmalarına imkan sağlayacak en önemli değişikliklerden birisi de, daha önceleri iki yıl ile sınırlı olan genel kurul sürelerinin üç yıla çıkarılmasıdır. Bu değişiklik, şubelerimizin ve Genel Merkezin yeni dönemde çalışma imkanı bulabilmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Son iki yılda yapılan en temel değişikliklerden birisi de, sosyal güvenlik sisteminde tek bir mevzuat ve tek bir çatının oluşturulmasıdır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 16 Haziran 2006 tarihli Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ise, 20 Mayıs 2006 itibariyle yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu nun uygulama tarihi 1.1.2007 itibariyle kararlaştırılmış, bu konuda geçici maddeler düzenlenmiştir. 11

Tek çatı Kanunu olarak tanımlanan 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu hükümlerine göre, üç sosyal güvenlik kurumunun tek çatı altında toplanmasını öngören yapılanma çalışmalarına başlanmıştır. Sosyal güvenlikte tek bir mevzuat ve tek bir çatı çalışmalarında görüşlerimiz yetkili yerlere sunulurken, yapılan değişikliklerin ne derece yararlı olacağına dikkat çekilmiş, işçi emeklisi, dul ve yetimleri bakımından da hiçbir iyileştirme öngörmeyen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda taleplerimiz doğrultusunda ilgili maddelerde değişikliklere gidilmesi istenmiştir. Sosyal güvenlik haklarında eşitliğin sağlanması bakımından, tek bir mevzuata ihtiyaç olduğu genelde benimsenen bir görüş olması yanında, mevcut sosyal güvenlik kuruluşlarının korunarak özerk statüde yönetilmesi sağlanabilseydi, bugünkü eleştirilerin bir çoğu yapılmayacaktı. Sonuç olarak, yapılan değişiklikler ile hak sahipleri bakımından bir iyileştirme getirmediğinden, emeklilik ve sağlık haklarında iyileştirme sağlayacak değişikliklerin yapılması gerekmektedir. İşçi emeklisi, dul ve yetimlerinin birinci öncelikli talebi olan, intibak sağlanmadığı sürece, sınırlı oranda yapılan zamlar ile belli yaşa gelmiş olan insanlarımızın yoksulluk ortamından kurtulması mümkün değildir. 2005/2006 yıllarında önemli gelişmeler yaşanmış, Anayasa ve Kanunlarda bir dizi değişiklikler yapılmıştır. Türkiye nin Avrupa Birliği üyelik süreci öncesinde, tüm sektörlerin uyumlu bir duruma getirilmesi için yoğun bir çalışma takvimi planlanmıştır. Türkiye İşçi Emeklileri Derneği olarak, AB sürecinde ve sektör tartışmalarında taleplerimiz en üst yerlere ulaştırılmıştır. Her şeyden önce insan onuruna yaraşır bir emekli aylığının ödenmesi gerekmektedir. 12

AB standartları her alanda genel kabul göreceğinden, farklı Kanunların getirmiş olduğu emekli aylıklarındaki eşitsizliklerin giderilmesi ve tüm emeklilere ortak bir standardın getirilmesi için üzerimize düşen sorumluluğun bilinci ile çalışacağız. Müzakereler sürecinde, sosyal güvenlikle ilgili genel bir iyileştirmenin sağlanabilmesi için baskı unsuru görevimiz en iyi şekilde yerine getirilecektir. 2006 yılı Bütçesinde, en büyük gider kalemi olarak da faiz ödemeleri birinci sırada bulunmaktadır. IMF Programları nedeniyle, faiz dışı fazla hedefi olan %.6.5 nin sağlanabilmesi için, sosyal harcamalar kısılmakta, Bütçenin hizmet bütçesi özelliği giderek terk edilmektedir. Bütçe disiplini adı altında tasarruf sağlanabilmesini gerekçe gösterilerek, sınırlı zamlar belirlenmektedir. Çalışanlara ve emeklilere uygulanan yüzdeli zamların en mağdur kesimi, işçi emeklisi, dul ve yetimleri olmuştur. Yıllardır intibakları yapılmayan ve günün koşullarına göre çok yetersiz kalan emekli aylıklarına yapılan yüzdeli artışlar, günlük bir ekmek karşılığı olmaktadır. Ekonominin büyümesine rağmen, yeterince istihdam yaratmayan sonucu tartışılmaktadır. Bu durum, hem işsizliği önlemede yetersiz kaldığı gibi, hem de sosyal güvenlik kuruluşlarının en temel geliri olan sigorta primlerinin artmamasına neden olmaktadır. Bu bakımdan, büyüme ile birlikte verimlilik ve istihdamın birlikte artması sağlanmalıdır. Vergi adaletsizli, toplumun genelinde olduğu gibi, işçi emeklisi, dul ve yetimlerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Tüketim vergisi olarak tanımlanan dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisinde yüzde 72 lere yükselmesi, hem vergi adaletsizliğini ve hem de gelir dağılımını olumsuz yönde etkilemektedir. Sağlık hizmetlerinde yaşanan sıkıntılar ve yetersizlikler, insan sağlığını tehdit eder bir duruma gelmiştir. Kamu sağlık 13

hizmetinin yetersiz kalması, genelde dışardan hizmetin satın alınması ile birlikte katkı paylarının getirilmesi, emekliler bakımından kabul edilemez tasarruflar olarak görülmektedir. Genelde, hastanelerden şikayetler artmakta, ilaç alınımında da büyük zorluklar yaşanmaktadır. Hükümetin sosyal sigorta ve sağlık politikası, koruyu sağlık hizmetlerini zayıflatmış, sağlıkta özelleştirmeye giden bir süreç başlamıştır. Sağlık gibi temel bir insan hakkının Anayasamızda yer alan hükümlere göre korunması, sosyal devlet anlayışına uygun olarak geliştirilmesi gerekmektedir. Hükümetin, sağlıkta öngördüğü değişikliklerin uygulamada büyük zorluklar getirmesi, hizmet satınalma ile sosyal güvenlik kuruluşlarının ödeme zorluğu çekmesi sonucu, yeni bir stratejiye ve değişikliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Öncelikle, kamu hizmeti yaygınlaşmalı, denetimler sıklaştırılmalıdır. Çalışma Raporumuzda, ekonomik ve sosyal gelişmeler ile birlikte son iki yılda işçi emeklisinin, dul ve yetimlerinin beklentilerini değerlendiren görüşlere de yer verilmiştir. Kayseri Şubesi olarak işçi emeklisi, dul ve yetimlerimize yönelik hizmetlerimiz artarak devam edecektir. İlimizde yaşayan emekli, dul ve yetimleri şubemize üye olmaya, haklarına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Şubemizin güçlenmesi, siyasiler üzerinde baskı grubu oluşturacağından, emeklilerimizin de duyarlı olması, derneğine sahip çıkması gerekmektedir. Genel Kurulumuzdan daha da güçlenerek çıkacağımıza olan inancımızı belirtiyor, yeni dönemin hayır ve uğurlar getirmesini diliyoruz. 9 Eylül 2006 ŞUBE YÖNETİM KURULU 14

2006 YILI BÜTÇESİ VE EMEKLİLER Üç yıllık bütçe hedefleri ile birlikte 2006 yılı bütçesinin yapısı değiştirilmiştir. 2006 Bütçesinde, Mahalli İdare gelir giderleri, fon gelir giderleri şu ana kadar bütçede yer almayan kamu kurum ve kuruluşlarının gelir ve giderleri bütçeye dahil edilmiştir. Merkezi Yönetim 2006 Bütçesi 160.326 milyon YTL (160.3 katrilyon TL) bunun 46.2 milyar YTL (46.2 katrilyon lira) faize ayrılmıştır. Bütçenin 40 milyar 995 milyon YTL si maaş, ücret ve sosyal giderlere, 23.3 milyar YTL si SSK, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR un açıklarına ayrılmıştır. Sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan hazine katkıları, toplumun geneline hizmet olarak gitmektedir. Faiz ödemeleri ise, sayıları sınırlı olan kurum ve kişilere aktarılmaktadır. Bu iki farkın çok iyi yorumlanması gerekmektedir. Bütçelerin hizmet ve yatırım bütçesi olma özelliği korunamadığından, yoksulluk ve işsizlik artmaya başlamıştır. 10.7 milyar YTL olarak yatırımlara ayrılan pay çok yetersiz kalmıştır. Bütçenin giderlerine bakıldığında, devletin ekonomik hayattan kendini çektiği ve piyasanın koşullarına göre bir yapılanmanın getirildiği görülmektedir. Yıllar önce bütçelerden yüzde 20 lerde yatırımlara bir pay ayrılırken, günümüzde yüzde 7 ler ile sınırlı kalan bir pay öngörülmektedir. 2006 yılında enflasyon hedefi yüzde 5 olarak öngörülürken, toplanacak vergilerdeki artış % 11 olarak hesaplanmıştır. Bu farklılıktan da görüleceği gibi, dolaylı vergilerle toplumun gelirleri kısılmış ve vergi adaletsizliği hızlı bir şekilde artıştır. 15

2006 yılında toplam vergi gelirlerinin 132 milyar 199 milyon YTL ye ulaşması hedeflenmiştir. Vergi gelirleri içinde en büyük payı ise, yüzde 72 lere ulaşan dolaylı vergiler oluşturmaktadır. KDV ve ÖTV oranlarının yüksek olması, başta emeklilerin satınalma güçlerini düşürmekte ve bu tür haksız vergiler yoksulluğun artmasında temel neden olmaktadır. Emekli aylıklarına yapılan zamlar, dolaylı vergilerle geri alındığından, hayat pahalığı ile birlikte ekonomik kayıplar giderek artmaktadır. Bu bakımdan, çalışanları ve emeklileri koruyan sosyal içerikli hizmet bütçelerine ihtiyaç bulunmaktadır. EMEKLİ AYLIKLARINA YAPILAN ZAMLAR 2006 yılında işçi emeklisi, dul ve yetimlerine öngörülen zamlar, birinci altı ay yüzde 3, ikinci altı ay yüzde 3 olarak belirlenmiştir. İşçi emeklilerinin aylıklarına yapılan yüzdeli artışlar, hem kendi içerisinde farklılıkları büyüttüğü gibi, aylık ve gelirleri düşük olanların aleyhine bir sonuç getirmektedir. Aralık 2005 ayında alt sınır yaşlılık aylığı 449 YTL olduğuna göre, Ocak 2006 itibariyle birinci altı ayda yüzde 3 zam ile 13.5 YTL bir artış yansımıştır. Temmuz 2006 itibariyle yüzde 3 artışın aylık katkısı ise 13.9 YTL ile sınırlı kalmıştır. Alt sınır ve ortalama işçi emekli aylıkları bir birine çok yakın olduğundan, genel olarak yüzdeli artışlar sonucu işçi emekli aylıkları çok yetersiz kalmış, uzun yıllardan yapılmayan intibaklar ise, emekli aylıklarındaki eşitsizlikler giderek büyütmüştür. İşçi ve memur emekli aylıklarındaki farklılıkların artmasında en büyük etken, Emekli Sandığı nda intibaklar yapılırken, SSK da intibakların yapılmamasıdır. Bu farklı uygulama, işçi emekli aylıklarının yetersiz kalmasında belirleyici olmuştur. Bütün Hükümetler, bu farklılığı giderme yerine, kaynak yok gibi inandırıcı olmayan gerekçelerle, her dönem işçi emeklilerinin 16

beklentilerine cevap verilememiştir. Bu bakımdan, işçi emeklilerinde bir burukluk oluşmuş, Hükümetlere güvensizlik duyulmuştur. Temmuz 2006 itibariyle, alt sınır aylıklarda Emekli Sandığı ile SSK arasında 129.396 YTL gibi bir fark bulunmaktadır. Prim ve sigortalılık süresi bakımından hiç bir fark olmamasına rağmen, sistemin çarpıklığı ve Emekli Sandığı Kanununda en son aylık üzerinden aylık bağlanması sonucu, her iki sosyal güvenlik kuruluşu arasındaki aylıklardaki eşitsizlikler her yıl giderek büyümektedir. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, işçi emeklilerini yeterince korumayan bir uygulama bulunmaktadır. Bu kıyaslamaya bakılarak, memur emeklilerinin aylıklarının yüksel olduğu gibi bir görüşümüz yoktur. Memur emekli aylıkları da yetersizdir. Dikkat çekmek istediğimiz konu, sistemden kaynaklanan farklılıkların sona erdirilmesi ve emeklilere eşit gözle bakılmasıdır. Sosyal barış ve sosyal adaletin sağlanması için, buna ihtiyaç bulunmaktadır. 17

EMEKLİ AYLIĞI ALANLAR- AYLIKLARIN DAĞILIMI (TEMMUZ 2006) Kurum Emekli, Dul ve Yetim Sayısı En Az Aylık YTL Ortalama Aylık YTL Azami Aylık YTL SSK 4.356.947 476.860 522.281 854.94 Emekli Sandığı 1.659.937 606.256 773.5* 2.317.64** BAĞ-KUR (1479 sayılı Kanuna göre) BAĞ-KUR (2926 sayılı Kanuna göre) 1.282.992 349.053 461.93 1.065.87 224.615 231.68 313.82 - * Şube Müdürü Aylığı ** Genel Müdür Aylığı Sosyal güvenlikte tek çatı oluşumları ile ilgili 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu incelendiğinde, mevcut emeklilerin mağduriyetlerini ortadan kaldıran bir değişikliğe yer verilmemiştir. Bu konuya yoğun bir şekilde itiraz edilmiştir. Genel bir iyileştirme ve alt sınır aylıklarında eşitlik getirilmeden, norm ve standart birliğinin sağlanamayacağı yönündeki görüş ve önerilerimiz her platformda gündeme getirilmiştir. Her şeyden önce yüzdeli artışların işçi emeklilerini, ekonomik olarak korumayan bir sistem olduğu gerçeği görülmeli ve bu konuda eşitliği sağlayacak değişikliklere gidilmelidir. 18

İNTİBAK Bütçeler değerlendirilirken, aylıklara yapılacak olan artışlar ve sosyal güvenlik kuruluşları arasındaki eşitsizlikler her dönem tartışma konusu olmaktadır. Sosyal güvenlik kuruluşları arasındaki en temel eşitsizliklik, farklı Kanunların ve uygulamaların bulunmasından kaynaklanmaktadır. Emekli Sandığı, SSK ve BAĞ-KUR un ayrı ayrı Kanunlarının bulunması, aylıklarının farklı kriterlere göre hesaplanması, sosyal güvenlikteki dağınıklığın da temel nedeni olmuştur. Sosyal güvenliğin normlarına bakıldığında, Kanun tekniği ve sosyal güvenlik sistemine en uygun Kanun, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu gösterilebilir. Fakat, 506 sayılı Kanununda farklı yorumların yapılması ve sık sık değişikliklere gidilmesi, bugünkü şikayetlerin artmasında ve emekli aylıklarının düşük kalmasında büyük rol oynamıştır. Örnek vermek gerekirse, SSK dan normal göstergeden aylık veya gelir alanların intibakları yapılmadığından, mağdur bir kesim yaratılmıştır. Özellikle de, 2000 öncesi işçi emeklilerinin aylıklarında intibak yapılmadan öngörülen sınırlı zamlar, aylıkların geçimi sağlama özelliğini ortadan kaldırmıştır. Emekli Sandığında ise, memurlara yapılan artışlar aynı paralel de memur emekli aylıklarına da yansıması sonucu, SSK emeklilerinin yaşadığı mağduriyetler bu kesimde yaşanmamıştır. Diğer bir farklılıkta, emekli olunduğunda hesaplanmalardaki eşitsizlikler dikkat çekmektedir. SSK da kesilen primlerin ortalaması esas alınarak aylıklar hesaplanırken, Emekli Sandığı nda prim kesilsin veya kesilmesin ödenen aylıkların emekli aylıklarının hesaplanmasında dikkate alınması ayrıcalıklı bir durum yaratmıştır. Prim karşılığı olmayan bir ödemenin, bağla- 19

nacak olan aylığın hesaplanmasında dikkate alınması, sosyal güvenliğin normlarına aykırı bir durumdur. Bu tür eşitsizliklerin giderilmesi için, sosyal güvenlikte yapılmak istenen tek çatı oluşumları iyi bir fırsat olarak değerlendirilemedi. Yeni Kanunda emekli aylıklarındaki haksızlıkların ve farklılıkların giderilmesine yer verilmemesi, işçi emeklileri arasında hayal kırıklığı yaratmıştır. Tek çatı denildiğine göre, ön planda eşitlik gözetilmelidir. Üç ayrı sosyal güvenlikte uygulanan alt sınır emekli aylıklarının eşitlenmesi gerekirdi. Bunlar göz ardı edildiğinden, sosyal güvenliğe olan güven sarsılmıştır. Bütçe imkanlarının yetersizliğini ve borçlanmanın bedelini işçi emeklisi ödemektedir. 10 Yıl öncesine kadar Genel Bütçeye düşük faizle katkı yapan SSK ya son yıllarda yapılan hazine yardımlarının eleştirilmesini anlamakta da güçlük çekmekteyiz. Korunması gereken öncelikli kesim işçi emeklileridir. Artık, mağdur kesim olmak istemiyoruz. 20

2005 YILI ARALIK AYI İTİBARİYLE MALULLÜK YAŞ- LILIK VE ÖLÜM AYLIĞI İLE SÜREKLİ İŞ GÖREMEZLİK VE ÖLÜM GELİRİ ALANLARIN AYLIK VE GELİR SINIRLARINA GÖRE DAĞILIM Aylık ve Gelir Sınırları Aylık ve Gelir Alanların Sayısı 100 YTL ye kadar 151.384 100,01-200,00 YTL arası 298.077 200,01-300,00 YTL arası 225.553 300,01-400,00 YTL arası 541.282 400,01-500,00 YTL arası 2.036.159 500,01-600,00 YTL arası 644.286 600,01-700,00 YTL arası 252.241 700,01-800,00 YTL arası 91.940 800,01-900,00 YTL arası 45.632 90,01-1000,00 YTL arası 17.587 1.000,01-1.100,00 YTL arası 3.741 1.100,01 üzeri 304 Toplam 4.308.186 Ödenmekte olan aylık ve gelir sınırları incelendiğinde, büyük çoğunluğun aylık ve gelirleri açlık sınırı tutarının altında kalmıştır. Gelir ve aylık alanların tamamı ise, yoksulluk sınırının altında bir gelire sahiptir. Yeni Kanunda ise, mevcut durumu iyileştirecek hiçbir özelliğinin olmadığı dikkat çekmektedir. 21

Yukarıdaki tablodan da görüleceği gibi, emeklilerin yüzde 75 inin 500 YTL nin altında bir aylık ve gelire sahiptirler. Bu mağduriyetin giderilebilmesi için, yıllardır yapılmayan intibakların yapılması gerekmektedir. İntibak yapılmadan yüzdeli zamlar ile alt gruplarda yer alanların mağduriyetleri daha da artmaktadır. SOSYAL GÜVENLİĞE AYRILAN PAYLAR Sosyal güvenliğe ayrılan payların dağılımına ve oranlarına bakıldığında, yeterli olmadığı ve AB ülkelerinin çok gerisinde kaldığı dikkat çekmektedir. Diğer bir kıyaslama da, faizlere ödenen tutarların çok yüksek olduğu, bütçeye daha büyük bir yük getirdiği görülmektedir. Sosyal güvenliğe ayrılan payların toplumun tamamına hizmet olarak sunulurken, faiz ödemeleri ile belli bir grubun zenginleştiği ve yatırım yapmadan hazine kağıtlarıyla büyük rantların sağlandığı görülmektedir. Sosyal güvenliğe ayrılan katkıları düşürmek, sosyal devletin zayıflatılması anlamına gelmektedir. Sosyal güvenlik haklarının daraltılması, aylıkların düşürülmesi, emekli aylıklarında öngörülen artışlar, sosyal barışı ve milli gelir dağılımını olumsuz yönde etkilemektedir. 22

SOSYAL GÜVENLİK KATKILARI VE FAİZE ÖDEMELERİ 1994-2005(Milyar TL) Sosyal Güvenlik Katkıları Yıl Miktar Milli Gelire Oranı Bütçeye Oranı Faiz Ödemeleri Miktar Milli Gelire Oranı Bütçeye Oranı 1994 40.580 1.0(%) 4.5(%) 298.285 7.7(%) 33.2(%) 1995 108.200 1.4(%) 6.3(%) 576.115 7.3(%) 33.7(%) 1996 335.300 2.2(%) 8.5(%) 1.497.401 10.0(%) 38.0(%) 1997 760.000 2.6(%) 9.5(%) 2.277.917 7.7(%) 28.5(%) 1998 1.400.000 2.6(%) 9.0(%) 6.176.595 11.5(%) 39.6(%) 1999 2.750.000 3.5(%) 9.8(%) 10.720.840 13.7(%) 38.2(%) 2000 3.225.685 2.6(%) 6.9(%) 20.439.862 16.3(%) 43.9(%) 2001 5.112.000 2.9(%) 6.4(%) 41.064.609 23.3(%) 51.1(%) 2002 11.205.000 4.1(%) 9.7(%) 51.870.659 18.9(%) 44.8(%) 2003 15.922.000 4.5(%) 11.3(%) 58.609.163 16.4(%) 41.7(%) 2004 19.300.000 4.5(%) 13.8(%) 58.488.490 13.6(%) 41.7(%) 2005 21.474.200 4.4 (%) 16.9 (%) 56.440.000 11.6 (%) 44.6 (%) Kaynak:Hazine, DPT ve Maliye Bakanlığı AB ülkelerindeki sosyal hakların yaygınlığı ve aylıkların seviyesi yakalanmadığı sürece, Türkiye nin AB üyeliği bir anlam taşımayacaktır. Türkiye İşçi Emeklileri Derneği olarak bu yönde mücadele edeceğiz. Taleplerimizin kabul edilmesi için bölgesel çalışmalarımızı artıracağız. Bu konuda en büyük destek, kendi kamuoyumuz olan emekli, dul ve yetimlerine düşmektedir. 23

Bir çok ülke, sosyal haklara ayrılan paylar yönünden ülkemizden daha ileri bir yerdedir. Bu oranları, ülkemizin de yakalaması ve ekonominin iyi yönetilmesi gerekmektedir. AB DE BÜTÇEDEN SOSYAL GÜVENLİĞE AYRILAN PAY (2003) Milli Gelire Oranı Bütçeye Oranı AB 25 19.3 40.1 AB Yeni 10 17.1 36.9 Almanya 22.4 46.6 Avusturya 21.4 42.2 Belçika 18.1 35.5 Danimarka 25.2 44.7 Fransa 21.1 39.3 Hollanda 18.6 38.0 İrlanda 10.0 29.3 İspanya 12.9 34.1 İsveç 24.9 42.5 İtalya 18.3 37.5 Lüksemburg 19.3 42.4 Slovenya 18.3 38.0 Yunanistan 20.9 43.4 Kaynak:Eurostat 24

5510 SAYILI SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞ- LIK SİGORTASI Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devletinin temel unsuru olması gerekirken, yeni kanun ile hakları daraltan ve koşulları ağırlaştıran bir kurgu benimsenmiştir. Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Anayasamızın 60 ıncı maddesinde belirtilen, sosyal güvenliği yurttaşlar açısından bir "hak" olarak tanımlanan hükmünü tam olarak karşılamadığından, en temel aykırılık bu anlamda dikkat çekmektedir. 5510 sayılı Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile yapılan değişiklikler sonucu, mevcut duruma göre sosyal güvenlik hakları daraltılmış, aylığa hak kazanma koşulları ağırlaştırılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet SEZER in veto gerekçesinde, sosyal devletin en önemli görevlerinden birisi olan sosyal güvenlik hakkının herkese ulaştırılması için koşulların adil belirlenmesini ve emekli aylıklarındaki eşitsizliklerin kaldırılmasını ve refahtan pay verilmesinin önemine işaret edilmiştir. Veto gerekçesinde emeklileri yakından ilgilendiren maddelerde şu değerlendirmelere yer verilmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin konuya ilişkin tüm kararlarına egemen olan görüşe göre de, sosyal devletin görevi, kişinin doğuştan sahip olduğu onurlu bir yaşam sürdürmesini, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirmesi için gerekli koşulları, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti, sosyal güvenliği ve toplumsal dengeyi sağlamaktır. Sosyal devletin görevleri arasında yer alan insan onuruna yaraşır asgari yaşam düzeyinin sağlanması, herkese çalışma olanağı yaratılması, çalışanlara adaletli ve dengeli ücret ve- 25

rilmesi ve çalışamayacak durumda olanların sosyal güvenlik önlemleri ile korunması anlamını taşımaktadır. Anayasa'nın 60. maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu; Devlet'in, bu güvenliği sağlayacak gerekli önlemleri alıp örgütü kuracağı belirtilmiştir. Sosyal güvenlik, geliri ne olursa olsun bireylere belirli sosyal riskler karşısında ekonomik güvence sağlanmasını, onun kimi zararlara uğrama olasılığına karşı korunmasını, sosyal zararların tehlikeleri karşısında bireyin ekonomik yönden güçlü kılınmasını gerektirmektedir. Yine Anayasa Mahkemesi'nin 23.02.2001 günlü, E.1999/42, K.2001/41 sayılı kararında belirtildiği gibi, sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişikliklerin, hukuk devletinde olması gereken hukuk güvenliğini zedelemeyecek biçimde "adil, makul ve ölçülü" olması zorunludur. Bu yaklaşım, emekli olabilmek için öngörülen prim ödeme gün sayısı, prime esas aylık tutarı ve prim oranı, emekliliğe hak kazanabilme ile emekli aylığına hak kazanmada yaş sınırları, yaşlılık aylığı bağlama oranı, yaşlılık aylığı hesaplama yöntemi, aylıklarda sağlanacak yıllık artış tutarı ve sağlık gibi konularda getirilen kuralların adil, makul ve ölçülü olmasını gerektirmektedir. Günümüzde uygulanan emekli aylıklarının, insan onuruna yaraşır asgari yaşama düzeyini sağlamaktan uzak olduğu gözetildiğinde, bu tutarları daha da azaltan yeni kuralın adil, makul ve ölçülü olmadığı; emeklilerin ulusal gelirden hak ettikleri payı almalarını sağlayamayacağı açıktır. Ayrıca, Yasa'nın geçici 2. maddesinde, çalışanların 01.01.2007 gününe kadar sosyal güvenlik kurumlarına bağlı geçen süreleri için yaşlılık aylıklarının eski kurallara, bu günden sonraki sürelerine ilişkin yaşlılık aylıklarının Yasa kurallarına göre hesap edilerek her iki tutarın toplamının yaşlılık aylığını 26

oluşturacağı belirtilmiştir ki, bu konunun, özellikle aynı görevde çalışmış ve çalışmakta olanların emekli aylıkları ile ölenlerin dul ve yetimlerinin aylıkları arasında fark oluşturacağı; bu farkın, eşitlik ilkesine aykırı olduğu ve adaletsizlik yaratacağı açıktır. Yasa'nın 55. maddesinin üçüncü fıkrasında, bu Yasa'ya göre bağlanan gelir ve aylıkların, her yılın Ocak ve Temmuz ödeme günlerinden geçerli olmak üzere, bir önceki altı aylık döneme göre Türkiye İstatistik Kurumu'nca açıklanan en son temel yıllı tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı kadar artırılarak belirleneceği kurala bağlanmış; geçici 1. maddenin beşinci fıkrasında da, bu kuralın bağlanmış aylık ve gelirler için de uygulanması öngörülmüştür. Oysa, 5434 sayılı Yasa'nın ek 9. maddesinin birinci fıkrasında, yasalarla yapılacak değişiklikler sonunda aylık tutarlarında oluşacak yükselmelerin, aynı rütbe, kadro unvanı ve dereceden bağlanmış bulunan emekli, adi malullük, vazife malullüğü, dul ve yetim aylıklarına da uygulanması esası getirilmiştir. Bu düzenleme, 25.08.1999 günlü, 4447 sayılı Yasa'nın 24. maddesiyle değiştirilerek, Yasa'nın yürürlüğe girdiği 08.09.1999'dan önce emekli, adi malullük, vazife malullüğü ile dul ve yetim aylığı alanların bu aylıklarının, Yasa'nın yürürlüğe girdiği günden; Yasa'nın yürürlüğünden sonra bağlanacak emekli, adi malullük, vazife malullüğü ile dul ve yetim aylıklarının ise, bağlandığı günden sonraki ilk memur aylık artış gününden başlayarak her ay bir önceki aya ilişkin Türkiye İstatistik Kurumu'nca açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi değişim oranına göre belirlenmesi öngörülmüştür. Görüldüğü gibi, önceki ve sonraki emekliler arasındaki gelir farkını giderecek düzenlemeye, 4447 sayılı Yasa döneminde olduğu gibi Yasa'da da yer verilmemiştir. Bu durum, bir yandan emeklilerin ulusal gelirden hak ettikleri payı almalarına engel olacak, öte yandan da, aynı görevi yapmış önceki ve son- 27

raki emekliler arasında, hakkaniyete aykırı biçimde gelir farkı yaratacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin 4447 sayılı Yasa'ya ilişkin 23.02.2001 günlü, E.1999/42, K.2001/41 sayılı kararında, "5434 sayılı Yasa'nın ek 9. maddesinin birinci fıkrasının değişikliğinden önce, eski emeklilerle yeni emekliler arasında herhangi bir eşitsizlik doğması engellenmiş iken, yeni düzenlemeyle emekli aylıklarındaki artışın gösterge ve ek göstergelerdeki artışa göre hesaplanması esasından vazgeçilerek, aylığın enflasyon oranındaki artışa göre hesaplanması kabul edilmiş, böylece çalışan memurların maaş artışı ile emekli memurların maaş artışı arasında olduğu gibi, daha önce aynı görevlerde bulunan eski ve yeni emeklilerin maaşları arasında da büyük farkların ortaya çıkmasına neden olacak bir sistem getirilmiştir. Bu durum, Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesini zedelemektedir. Eşitlik temeline dayanan adil bir hukuk düzeni kurmak, hukuk devletinin en önemli işlevlerinden biri olduğundan hukuksal eşitlik sağlanmadan hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmeyeceği açıktır."gerekçesine yer verilerek, 4447 sayılı Yasa'nın, 5434 sayılı Yasa'nın ek 9. maddesini değiştiren kuralı, Anayasa'nın 2 ve 10. maddelerine aykırı bulunup iptal edilmiştir. Bunun üzerine, 5434 sayılı Yasa'nın ek 9. madde kuralının yeniden yasalaştırılması ya da benzer bir yasal düzenleme yapılması gerekirken, Yasa'nın 55. maddesinde, 4447 sayılı Yasa benzeri bir kurala yer verilmiştir. Bu durum, 55. madde kuralının, Anayasa'nın 2 ve 10. maddelerine açıkça aykırı olduğunu göstermektedir. Yasa'nın geçici 1. maddesinde, 55. madde kuralının bağlanmış aylık ve gelirlere de uygulanmasının öngörülmesi sonuca etkili değildir. Çünkü, bu düzenleme, yalnızca eski ve yeni emekli aylıklarının aynı esasa göre, enflasyon oranında artırıl- 28

masına ilişkin olup, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen ve aynı görevde çalışan memurlar ile bu görevlerden emekli olanların aylık artışları arasındaki farkı giderecek, 5434 sayılı Yasa'- nın ek 9. maddesine benzer bir içerik taşımamaktadır. Yasa'da, emekli aylıklarının, yasal kesin ölçütler yerine piyasa koşullarına dayanan yönetsel keyfi ölçütlerle artırılmasının öngörülmesi de hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca, emekli aylıklarının yalnızca yıllık TÜFE oranı kadar artırılması, ulusal gelirdeki artış payının, başka bir deyişle gönenç payının emekli aylıklarına yansıtılmaması, emeklilerin ulusal gelirden aldıkları payın daha da gerilemesine neden olacaktır ki, bu da, sosyal hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Sonuç olarak, öngörülen değişiklikler, Anayasa'nın sosyal hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmamakta ve uygun görülmemektedir. Hükümet, gerek sosyal kesimlerin ve gerekse de sayın Cumhurbaşkanı nın taleplerini ve önerilerini görmezlikten gelmiştir. Bu konuda uzlaşma sağlanmadan çıkarılan Kanunların ömürlerinin kısa olacağını geçmişteki örneklerden de görmekteyiz. Esas olan, sosyal güvenlik gibi herkesi ilgilendiren bir konuda, sık sık değişikliklere gitme yerine, uzlaşma sağlanarak norm ve standartları belirlemek ve uygulamaktır. Aylığa Hak Kazanmak Giderek Güçleşiyor Diğer taraftan sigortalı sayılanlardan aylık bağlanmaya hak kazanma koşullarının ağırlaştırılması, sigortalı olanların bir bölümünün aranan koşulları yerine getirmemesi durumunda sistemin güvencesiz grupları olacaktır. Esnek çalıştırmanın yaygınlaştığı gerçeği dikkate alındığında, öngörülen prim gün sayılarına ulaşmak çok zor. 29

Prim ödeme gün sayısının 7000 günden, aşamalı olarak 9000 güne çıkarılması Türkiye gerçekleriyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Esnek çalışmanın, sendikasızlaştırmanın, kayıtdışı çalışmanın, taşeronlaşmanın ve en önemlisi yoğun işsizliğin yaşandığı bir ülkede, bir işçinin 9000 gün prim ödemesi açıkça söylemek gerekirse, hiçbir şekilde gerçekçi değildir. Yılın belli aylarında çalışan kısmi süreli, mevsimlik ve geçici işçilerin 4 ay çalıştıkları dikkate alındığında, yaştan emekli olma koşulu ile birlikte aranan 5400 prim gün sayısını tamamlamak için 45 yıl çalışması gerekiyor. Bu durum yokmuş gibi, prim gün sayıları tespit edilmiştir. Ülkemizde çalışma koşulları belli. Kanunu hazırlayanlar, sanki düzenli ve sürekli bir iş hayatının olduğunu varsayarak, düzenlemeler ve koşullar oluşturmuştur. 4857 sayılı İş Kanunun getirmiş olduğu esnek çalışma uygulamaları göz ardı edilerek, gerek yaşlılık aylığı, gerekse de yaştan emekli olma durumunda öngörülen yaşlara üç yıl daha ilave yapılacak olması, hakları kullanılamaz bir duruma getirecektir. Bu tür olumsuzlukları yeniden değerlendirmek, gerekli olan değişiklikleri yapmak gerekir. Prime Esas Kazançlarda Eşitlik Sağlanamadı Diğer bir yanılgı da, "Bütün vatandaşlarımızın eşit hak ve yükümlülüklere sahip olduğu tek bir emeklilik sistemi getiriyoruz." görüşünde ortaya çıkmaktadır. Aylıkların hesaplanmasında en temel unsur olan prime esas kazançlarda, kamu çalışanlarının lehine özel bir düzenleme yapılmış, SSK ve BAĞ- KUR lular için alt ve üst sınır öngörülürken, aynı sınır kamu çalışanlarında aranmamaktadır. Bu durum, norm ve standart birliğinin sağlanmasını ortadan kaldıran en önemli kriterdir. Şimdi sormak gerekir, ortak yükümlülükler her açıdan sağlanmayacaksa, tek çatıya ne gerek vardı? 30

SSK'da çalışan, yani İş Kanununa tabi çalışanlara, bağımsız işyeri olanlara alt ve üst sınır prim koşulu öngörülürken, devlet memuru olanlar aynı standarda tabi değiller. Devlet memuru daha fazla prim ödeyecek, daha fazla emekli aylığı alacak, SSK'lı için bu kural söz konusu değil. Bu çarpık duruma rağmen, her platformda eşitlikten söz edilmektedir. Bu tür eşitsizlikler ve farklılıklar, yeni kanuna olan güven temelden sarsmış olur. Eşit yükümlülüğün olması için, herkesin aldığı ücret kadar prim ödemesi gerekir. Aylık Bağlama Oranı Zamanla Azalan Bir Sürece Giriyor Yaşlılık aylığının hesaplanmasında da, mevcut duruma göre kayıplar söz konusudur. Uzun dönemde aylık bağlama oranının düşürülmesi hedeflenmiştir. 9000 prim gün sayısının olması durumunda bile, yüzde 50 aylık bağlanacaktır. 2016 sonrası dönemde, her yıl için aylık bağlama oranının yüzde 2 olması, uzun dönemde hem yaş koşulu yükselecek, hem de bağlanacak olan aylıkların düşürülmesi hedeflenmektedir. Çalışanların büyük çoğunluğunun kazancının alt sınıra yakın olduğu gerçeği dikkate alındığında, bağlanacak olan aylık veya gelirinin bugünkünden daha düşük kalması hesaplanmıştır. Kazançların Güncelleştirilmesinde Uygulanacak Yeni Katsayılar Aylıkları Küçültecek Aylıkların hesaplanmasında en temel kriter olan prim kazançlarının güncelleştirilmesinde uygulanacak olan katsayı değiştirildiğinden, asıl kayıp burada yaşanacaktır. 4447 sayılı Kanun ile prim kazançlarının güncelleştirilmesinde dikkate alınan ve bağlanacak olan aylıkları yükselten bir özelliği olan sistem değiştirilmiştir. Asıl kayıp, bu bölümde görülmektedir. Bu durum, kamuoyunda da, fazla tartışılmadı. 31