ALİ İHSAN İNAN 94 11/ B TM P. BETÜL ERNAS CEMAL ARAALAN 29 11/B TM DEMET AYDIN 57 11/B TM MİNE ÇANKAYA 26 11/B TM UMUT UTKU EMER 88 11/B TM



Benzer belgeler
İTALYA DA RÖNESANS SANATI. Nurhan Atasoy - Uşun Tükel

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

Rönesans Heykel Sanatı

BATI SANATI TARİHİ. Uzm. Didem İŞLEK

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

SANAT TARİHİ TERMİNOLOJİSİ II. Yrd.Doç.Dr. SERAP YÜZGÜLLER

İLKÇAĞDAN MODERNİZME; BİLİM, SANAT VE FELSEFE BULUŞMALARI

Michelangelo Buonarroti Adem'in Yaratılışı Tasviri

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

RÖNESANS DÖNEMİ BAHÇE

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

Adı: REMBRANDT HARMENSZOON VAN RİNJN Doğum: 15 Temmuz 1606 Leiden Hollanda Milliyeti: Hollandalı Sanat Akımı: Lüministik sanat Alanı: Resim Baskı

Kadınlar ve Manzaralar Leonardo da Vinci

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

AVRUPADA EĞİTİMİN TARİHİ GEÇMİŞİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

S C.F.

AVRUPA DA MEYDANA GELEN TEKNİK GELİŞMELER : 1)BARUTUN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI: Çinliler tarafından icat edilen barut, Çinlilerden Türklere,

1824 yılında Paris Salonu'nda John Constable'ın eserleri sergilendi. Ressamın, kırsal manzaraları bazı genç meslektaşlarını etkiledi.

Bahçe ve Peyzaj Sanatı Tarihi- Tanımlar Mastaba: Mısır da (İlkçağ da ) tuğla ile inşa edilen mezar yapılarıdır. Rölyef: İlkçağ Mısır uygarlığında

H e r Y o l R o m a ya Ç ı k a r

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

Erasmus programı ile gidilebilecek en iyi 10 şehir

Bitkilerle Alan Oluşturma -1

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Rönesans ın Sebepleri:

SANAT ATÖLYEMİZ ATÖLYEDE NELER OLUYOR? Renk çalışmaları, Üç Boyutlu Çalışmalar ve Otoportre Çalışmaları

Desen II (GRT 104) Ders Detayları

Skolastik Dönem (8-14.yy)

(Fotoğrafta yalınlık örnekleri)

OSMANLI TARİHİ II.ÜNİTE 8.KONU: REFORM

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

Bahçe sanatındaki akım dönemleri Rönesans İtalyası ndan 17. yüzyılda Fransız Büyük Stil e, 18. yüzyılda ise Natüralizm ekolü ile İngiltere ye

Fotoğrafta kompozisyon fotoğraf çerçevesinin içine yerleştireceğimiz nesneleri düzenleme anlamına gelir.

Fotoğrafçılıkta mimari fotoğraf çekim teknikleri 1. Mimari fotoğrafçılık

İAÜ MÜH MİMARLIK FAKÜLTESİ MİMARLIK BÖLÜMÜ

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

PLASTİK SANATLAR VE ÇEVRE KENTSEL, KIRSAL

Adından da anlaşılacağı gibi Roma mimarisinden etkilenmiştir.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI TARİHİ BAHÇELERDE RÖLÖVE VE RESTORASYON

VII. ÜN TE RÖNESANS SANATI KONULAR

CUMHURİYET ORTAOKULU 7. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

PEYZAJ MİMARLIĞINDA ETKİLİ TASARIM AKIMLARI

Bitkisel Tasarım Đlkeleri -2

OSMAN HAMDİ BEY ŞEKER AHMET PAŞA HAZIRLAYAN: MEHMET KURTBOĞAN

Görsel İletişim Tasarımı Öğr.Gör. Elif Dastarlı

Aynı Duvarda Düzlenmiş ve Düzlenmemiş Yüzeyler

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

SANATSAL DÜZENLEME ÖĞE VE İLKELERİ

Sanatın Tanımını yaparmı sınız Nurdan Gül Kökten

KARMA METAL CNC LAZER KESİM FERFORJE

CUMHURİYET ORTAOKULU 8. SINIF GÖRSEL SANATLAR GÜNLÜK DERS PLANI

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

SORU CEVAP METODUYLA TEKRAR (YÜKSELİŞ-DURAKLAMA VE AVRUPA)

Aziz Yuhanna Kilisesi

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

Oyun Öğretimi 1- OYUNUN TARİHÇESİ. Dr. Meral Çilem Ökcün-Akçamuş



T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ KLASİK TÜRK BEZEME SANATLARI ATÖLYESİ

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

şehir tanıtımı İLKBAHAR 2015 SAYI: 304

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

Konuyla ilgili kavramlar

Teknik Resim ve Perspektif (GRT113 ) Ders Detayları

HIGHGATE DE VINTAGE VE ÇAĞDAŞ ÇIZGILERIN ARMONISI

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

Rönesans ve Maniyerizm. Erken Rönesans (Gotik) Yüksek Rönesans-Maniyerizm

NESLİHAN AYDINLIOĞLU EŞİN BİRİKİMLERİM VE BİRİKTİRDİKLERİM

YAZ 2015 SAYI: 305. şehir tanıtımı


Avrupa Tarihi. Konuyla ilgili kavramlar

TEMEL GRAFİK TASARIM AÇIK-KOYU, IŞIK-GÖLGE

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

Rembrandt Harmensz van Rijn! Paletime ışık koyar, fırçamı karanlığa batırırım.

Mitoloji ve İkonografi. İbrahimî Dinler: Musevilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık

Mitosta, arkaik anaerkil yapı Ay tanrıçalığı ile Selene figürüyle sürerken, söylencenin logosu bunun tersini savunur. Yunan monarşi-oligarşi ve tiran

EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

İTALYA İMAR, ŞEHİRCİLİK ve BELEDİYE HİZMETLERİ İNCELEME ve TETKİK GEZİSİ VENEDİK, FLORANSA, ROMA ( EYLÜL 2017 ) 6 GÜN, 5 GECE

ABİDİN DİNO

SELANİK ESKİ CUMA CAMİSİ

KIRILL ISTOMIN in. renkli dünyası ve DEKO TASARIM

ASTRONOMİ TARİHİ. 1. Bölüm Bilim Tarihine Genel Bakış. Serdar Evren 2013

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

İTALYA İNCELEME VE TETKİK GEZİSİ VENEDİK FLORANSA ROMA ( HAZİRAN 2013 ) - 6 GÜN 5 GECE

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

mimariye giriş BaÜ mimarlık / 2005

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KODU DERSİN ADI T U K Çağdaş Sanat I-II Yard. Doç. Dr. Solmaz BUNULDAY HASGÜLER

STREET ART/SOKAK SANATI

Fotoğraf Ders Notları Mustafa Eyriboyun ZKÜ

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU

KAMU YÖNETİMİ PROGRAMI

AKROPOLİS de ONARIM YÖNTEMLERİ Eylül-2011

Gizli Duvarlar Ali Nesin

Roma mimarisinin kendine

Transkript:

HAZIRLAYANLAR: DERS ÖĞRETMENİ: ALİ İHSAN İNAN 94 11/ B TM P. BETÜL ERNAS CEMAL ARAALAN 29 11/B TM DEMET AYDIN 57 11/B TM MİNE ÇANKAYA 26 11/B TM UMUT UTKU EMER 88 11/B TM 1

İÇİNDEKİLER: 3-... ÖNSÖZ 4-... RÖNESANS SANATI 5-...GENEL BİLGİLER 6-16...İTALYA DA VE İTALYA DIŞINDA RÖNESANS SANATI 17 25...RESİM GALERİSİ 26-...TEŞEKKÜR 27-...KAYNAKÇA 2

ÖNSÖZ Rönesans, bir 'dönem'den çok bir 'hareket' olarak düşünüldü. Hatta bir hareket olarak o, birçok tarihçinin dikkat çektiği kültürel değişimler çerçevesinde değerlendirilmeyip, yalnızca antik kültürün yeniden canlanışı konusuyla sınırlandırıldı. Çünkü belirli bir noktaya odaklanmadan, düşün ve sanatın çeşitli branşları ve birçok Avrupa ülkesiyle ilgili olarak kaleme alınan kısa bir kitap, çekilmez derecede muğlak olabilirdi. Ancak bundan da önemlisi, Rönesans'a atfedilen diğer niteliklerin, Rönesans'ın zıddı kabul edilen ortaçağda da kendini göstermesidir. Açıkçası, bu projenin amaçlarına uygun olması bakımından, ortaçağ ve Rönesans arasında var olduğu düşünülen zıtlığın birçok açıdan yanıltıcı olduğunu söylemek gerekir. Her karanlık çağı sona erdiren bir rönesanstır. Yunan felsefesinin ve Roma ilâhlarının (Helen kültürünün) yeniden tarih sahnesine çıkması sonucunda "Rönesans" diye isimlendirilen olay gündeme girmiştir 22 Feodal zorbalığın ve engizisyon mantığının koruyucusu olan Katolik mezhebi, Martin Luther'in 1529 yılında yayınladığı Protesto ile birlikte büyük bir sarsıntı geçirmiş, "dinde reform" hareketi hızlanmıştır. 23 Rönesans ve reform hareketlerinin mahiyetini kavramak için, Batı'nın insan anlayışını iyi tesbit etmek gerekir. 3

RÖNESANS SANATI (XV. yy) Avrupa da Antik Yunan ve Roma medeniyetine ait unsurların ön plana alınarak sanat, edebiyat ve bilimde 15 ve 16.yy ilk yarısında gerçekleştirilen büyük gelişme Rönesanstır. Kelime anlamı yeniden doğuş tur. İtalya da görülmeye başlanmış ve buradan Avrupa nın birçok ülkesine yayılmıştır. Ortaçağın skolastik düşünce sisteminin katılığı özellikle sanatçılarda büyük tepki yaratır. Kilisenin, din adamlarının, insanların inançları nedeniyle baskı yapmadıkları bir dünya özlemi başlar. Rönesansla birlikte artık dinin sanat üzerindeki etkisi azalır ve sanatçılar artık eserlere imzalarını atmaya, din dışında yapıtlar vermeye, tabiata ait motifler yapmaya başlarlar. GENEL BİLGİLER Kelime anlamı olarak Rönesans Yeniden doğuş demektir. Yeniçağın başlamasıyla Avrupa da edebiyat, güzel sanatlar, (Resim, heykel, mimarlık ) ve bilim alanlarında görülen yeniliklere denir. Rönesans ın nedenleri: *Kağıt ve matbaanın etkisi ile okuma yazmanın gelişmesi bilgi ve kültürü artması, *Coğrafi keşifler sonunda; güzel sanatlara merak saran zengin sınıfın oluşması, *İstanbul dan ayrılarak İtalya ya bilginlerin eski Yunanca yı ve eserleri öğretmeleri, *Doğaya, güzel sanatlara, edebiyata, bilimsel gelişmelere ilginin artması. Rönesans hareketleri İtalya da başladı. Hümanistler ( İnsan sevgisine öncelik verenler ) yeni eserler oluşturdular. Dante, Petrark, Bokoçiyus, Makyevel, ve Gişarden başlıcalarıdır. Bramant ve Mikelanj dönemin en ünlü Mimarlarıdır. Ressamlar eserlerinde insan vücudunun güzelliğini ön plana çıkardılar. Leonardo da Vinci ve Mikelanj ölmez eserler bıraktılar. Donatello ve Gibert daha çok İsa, Meryem ve din büyüklerinin heykellerinin yaptılar. Diğer Avrupa ülkelerinde Rönesans: Fransa da Rönesans a krallar öncülük etti. Piyer Lesko en önemli Rönesans sanatçısıdır. Almanya da Rönesans Hümanizim ile başladı. Martin Luter (Luther) ve Erasmus dinsel konuları incelediler. Albert Dürer dini tablolar yaptı. İngiltere de Şekspir (Shakespeare), İspanya da Servantes ünlü eserler yazdılar. 4

Rönesans ın sonuçları: *Skolastik görüş ( Kilisenin dar görüşü ) yıkılmıştır. Yerine pozitif ( Bilimsel ) düşünce hakim olmuştur. *Reform hareketlerini hazırlamıştır. *Bilim ve teknikteki gelişmeler hızlanmıştır. *Avrupa da sanattan zevk alan aydın ( Burjuva ) sınıf ve halk sınıfı oluşmuştur. *Din adamlarının ve kilisenin halk üzerindeki otoritesi sarsılmıştır. *Avrupa nın her yönden gelişmesine ve güçlenmesine öncülük etmiştir. 5

İTALYA DA RÖNESANS SANATI Rönesans, sanat ve kültürle ilgilenen herkesin sık sık karışlaştığı sözcüklerden biridir. ıtalyanca rinascimento sözcüğünden kaynaklanan bu terim, dilimizde yeniden doğuş anlamına geliyor. Rönesans genelde, 14-16. yüzyıllarda ıtalya da klasik modellerin etkisi ile sanat ve yazın alanındaki canlanış olarak tanımlanır. Daha 1550 de, sanat tarihçiliğinin öncüsü sayılan Giorgio Vasari (1511-1574), sanat alanındaki bu canlanışı tanımlamak için rinascita sözcüğünü kullanmıştır. Ama deyim bugünkü anlamda kullanımını, büyük oranda Jacob Burchardt ın ilk kez 1860 da basılan ıtalya da Rönesans Kültürü adlı yapıtına borçludur. Rönesans, Burchardt ın da değindiği gibi, ıtalya da yalnız sanat alanında görülmez; sosyal yaşantının bütün dallarındaki hareketliliği, canlanışı içerir. Rönesans günümüzde klasik Avrupa sanatını başlatan dönem olarak benimseniyor. 15. yüzyıla değin Avrupa da Ortaçağ ın sembolik dünya görünüşü egemendi. Soyut, tartışmaya kapalı bir düşünce sistemi söz konusuydu. Bu durum, doğal olarak sanata da yansımıştı. Daha çok Kutsal Kitap tan alınan konular, şemalara bağlı ve sembolik bir dille anlatılıyordu. Daha da önemlisi, Ortaçağ ın sanat dalları arasında Güzel Sanatlar diye adlandırdığımız resim, heykel ve mimari yer almıyordu. Ortaçağ ın Yedi Sanat ını (Trivium ve Quadrivium) Diyalektik (mantık), Gramer, Retorik (söylev sanatı) ve Aritmetik, Geometri, Astronomi, Armoni (genel anlamda müzik sanatı) oluşturmaktaydı. Resim ve heykel ise zanaatla ilgili görülüyor, bu alanlarda çalüşanlar da zanaatçı olarak adlandırılıyordu. 15. yüzyıldan itibaren ise düşünce alanında, ılkçağ anlayışının etkileri görülmeye başlanır. Büyük düşünürlerin yapıtları ıtalyancaya çevrilir, ılkçağ mitolojisindeki öyküler Hıristiyanlığa uyarlanır. Bu arada resim, heykel ve mimari, yapılan kuramsal çalışmaların da etkisiyle sanat niteliği kazanmaya başlar. ılkçağ felsefesinin de etkisiyle, insanı Küçük evren (micro cosmos) olarak gören hümanist anlayış gelişir. Bu değişim, ekonomik bir temele de dayanmaktadır. Zenginleşen kent dükalıklarında klasik sanat eğitimi görmüş patronların egemenliği, Rönesans ın oluşmasında hayli etkili olmuştur. Özellikle Rönesans ın beşiği Floransa daki Medici ailesi, sanatın en büyük koruyucusuydu. Çeşitli alanlarda pek çok sanatçıyı barındıran Floransa, bir bankerlik merkezi haline gelirken kuzeyde Venedik de özellikle doğuya açık deniz ticaretinin en önemli limanı olmuştu. Sanatsever prenslerin de desteğiyle sanatçılara tüm olanaklar sağlanıyor, Roma da ılkçağ kalıntıları üstüne kazılar yapılıyordu. Bu kazılarda çıkan buluntular prenslerin saraylarında sergileniyor, sanatçılar bunlardan yararlanıyorlar, ılkçağ daki oranlar ve düzenler konusunda çalışmalar yapıyorlardı. Euclid den beri bilinen Altın kesim, 15. yüzyılda sanat yapıtlarının temel ilkesi durumundaydı. Rönesans la birlikte önemli bir gelişmeye daha tanık oluruz. Ortaçağ da zanaatçı olarak görülen ressam, heykeltraş ve mimarlar bu dönemde sanatlarıyla ilgili kuramsal çalışmalar da yapmaya başlarlar. Hemen bütün büyük Rönesans ustaları aynı zamanda büyük birer kuramcıdırlar desek, pek abartmış olmayız. Bunlardan biri de mimaride oran ve perspektif konusunda araştırmalar yapan Philippo Brunelleschi dir (1377-1446). Sanatçının Floransa da yaptığı Pazzi şapeli (1420), Rönesans ın mimari anlayışını açıkça ortaya koymaktadır. Brunelleschi bu küçük yapıda yatay-dikey karıştlığını belirgin bir biçimde gözler önüne sermiştir. Gotik dönemde baştacı edilmiş olan sivri kemer yerine, yuvarlak kemerin kullanılmış olması da bir yeniliktir. Yalın kare planı, altı sütunlu bir giriş bölümü ve ılkçağ tapınaklarınınkini andıran kubbesiyle Pazzi şapeli, erken Rönesans mimarisinin tipik bir örneğidir. Brunelleschi nin bir başka yapısı da mimaride ilk Rönesans örneklerinden olan Öksüzler Hastanesi dir. Brunelleschi yapımına 1419 da başlanmış olan yapının revaklı cephesinde klasik ve Romanesk sanata ait pek çok forma yer vermiştir. Cephedeki yatay çizgilerin verdiği rahatlık, yuvarlak kemerler, ince sütunlar, pencere düzenindeki uyum ve 6

yalınlık, Rönesans mimarisinin temel özellikleri olarak belirirler. Mimarın Floransa da yaptığı San Lorenzo Kilisesi (1425) ise, Ortaçağ da hayli yaygın olan bazilika planına dayanılarak gerçekleştirilmiştir. Yatay ve dikey çizgilerin başarılı bir biçimde kaynaştırılması, bu yapıda da temel özelliklerden biridir. Öte yandan, yapının dış görüntüsüyle iç mekanın ilişkisi de açık seçik bir hal almıştır. Brunelleschi nin çağdaşı Leon Battista Alberti de (1404-1472) kuramsal çalışmalar yapmış bir mimardır. De Re Aedificatoria adlı kitabı, mimari alanındaki en önemli çalışmalardan biridir. Üstelik Alberti nin kuramsal çalışmaları mimariyle de sınırlı kalmamış, sanatçı aile düzeni, yemek adabı gibi sosyal konularda da yazılar yazmıştır. Yapımına 1458 de başlanan Palazzo Pitti (Pitti Sarayı) adlı yapıda, tarihçiler hem Brunelleschi nin hem de Alberti nin çalıştığını kabul ederler. Palazzo Pitti, cephe düzeniyle tipik bir Rönesans sarayıdır. Pencerelerin üzerindeki yuvarlak Rönesans kemerleri, üst katlarda da aynı düzenin uygulanmış oluşu, bu dönemde saray cephelerinin genel özellikleridir. Öte yandan alttan yukarı doğru, katlarda hafifleme etkisi sağlayan taş işleme tarzı, dikkati çeken bir başka özelliktir. Alberti varlıklı bir ailedendir. Floransa da yaptığı Palazzo Ruccelai (yak.1446) de kentin varlıklı ailelerinden Ruccelailer in sarayıdır. Yapı o dönemde aynı zamanda kent meclisi olarak da kullanılıyordu. Bu tip yapılar, dönemin politik havası nedeniyle yarı yarıya tahkim edilmiş bir görüntü sunuyordu. Küçük pencerelerin bulunduğu dışarıya hayli kapalı ilk katta, yalnızca koruyucular ve silahlı askerler barınmaktaydı. Alberti bu yapıda Roma Colosseum daki gibi, farklı düzenlere yer vermiştir. Klasik çağ mimarisinin düzenlerinden Dor giriş katında, ıon ilk katta, Korinth ise ikinci katta uygulanmıştır. Alberti nin ılkçağ ın mimari formlarını ustaca kaynaştırdığı bir yapı da Rimini deki San Francesco Kilisesi dir (1447-1455). Bu yapı, bölge yöneticisi Sigismondo Malatesta için yapılmıştır. San Francesco Kilisesi nde Roma ve Gotik mimarisinin pek çok özelliğine rastlarız. Yapıdaki ilgi çekici bir durum da yandaki revaklı kısımda Malatesta nın sarayındaki ozan ve klasik sanat uzmanlarının lahitlerinin bulunmasıdır. Sanatçı, Mantua da yaptığı San Andrea Kilisesi nde (1472-1512) Roma tapınaklarının cephesini örnek almış, alınlık, anıtsal kemer gibi klasik çağ mimarisine özgü formlara yer vermiştir. Görsel bir denge, sıkı bir düzen anlayışı ve uyumlu oranlar, Rönesans mimarisinin temel ilkeleriydi. 15. yüzyılın başından itibaren resimde de de bunlara benzer yeni değerler ortaya çıkmaktaydı. Daha 14. yüzyılın başında Giotto (1266/7 ya da 1276-1337) Assisi ve Padua da yaptığı fresklerle Ortaçağ ın yüzeysel, şematik resim anlayışını kırıyor, mekan, hacim ve anlatım konusunda yeniliklerle dolu düzenlemelere varıyordu. Padua, Arena şapeli ndeki Ölü ısa ya Ağıt (1304-6) adlı resimde figürler şaşılacak derecede hacim kazanıyorlar, doğa o güne kadar görülmemiş derecede gerçekçi bir anlayışla resimleniyordu. Özellikle seyirciye arkası dönük olan figürler ve ısa ya yönelenlerin yüzlerindeki dramatik anlatım, yeni anlayışın ilk belirtileri olarak hemen göze çarpmaktadırlar. Giotto dan yaklaşık yüzyıl sonra Masaccio (1401 - olasılıkla 1428), Floransa da yaptığı fresklerle yeni anlayışın olgun örneklerini ortaya koyar. Santa Maria del Carmine Kilisesi nin Brancacci şapeli ndeki kompozisyonlarda, sanatçının anlayışı Giotto ya oranla bir hayli olgunlaşmıştır. Vergi adlı freskte insanlar gerçekçi bir manzara ve mekanın içinde yer alırlar. Ortadaki ısa başta olmak üzere bütün figürler, seyircide güçlü bir hacim duygusu uyandırırlar. Bunlar Gotik resimdeki gibi havada yüzer izlenimi bırakmazlar, ayağı yere basan, zeminle ilişkili figürler söz konusudur. Masaccio nun resimlerinde ayrıca, gelişmiş bir anatomi bilgisi de hemen göze çarpar. Aynı yerdeki Adem ve Havva kompozisyonu, onun figürlere nasıl can verdiği konusunda tipik bir örnektir. Açıklı koyulu renklendirme, gölgeli ışıklı alanlarla figürler kusursuz bir biçimde verilmiştir. Adem ile Havva nın yüz ve ellerindeki anlatım da konunun gerektirdiği, yani cennetten kovuluştaki dramatik etkiyi güçlendirmektedir. 7

15. yüzyılın başında kimi ressamlar, derinliğin perspektifle verilmesi konusunda ciddi çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Paolo Uccello (1396/7-1475) ve Andrea Mantegna (1431-1506), bu sanatçılar arasında hemen akla gelenlerdir. Uccello nun San Romano Bozgunu (1454/7 arasında üç tane: Uffizi, Londra National Gallery ve Louvre) diye bilinen resimleri, perspektif olanaklarının araştırılması konusunda çeşitli deneyler sunar. Arkaya doğru giden yollar ve mızraklar, yerdeki kırık silahlar, yatan asker, hepsi resimde uygulanan perspektif örnekleridir. Mantegna nın Ölü ısa yı konu aldığı resmi (Brera, Milano) ise, rakursi dediğimiz kısa görünüş yönteminin en tipik örneklerinden biridir. Bu konuyu ele alan öteki resimlerin aksine, sanatçı ısa yı resim düzlemine dik olarak yerleştirmiştir. Figürlerin yüzlerindeki dramatik anlatımın yanında, salt bu kompozisyon anlayışı bile, resmin yenilikçi yönünü gözler önüne sermeye yetmektedir. ıki matematik kitabı yazmış, birçok geometri ve çizim çalışması yapmış olan Piero della Francesca da (1410/20-1492) kuramsal ve pratik denemeleri bir arada sürdürmüştür. Sanatçı resmin yapısının düzenlenişi, figürlerin yerleştirilişi konusunda bir mimar titizliğiyle çalışmıştır. ısa nın Vaftizi (National Gallery, Londra) adlı resmi, onun biçim ve renk dengesi ile oranlama konusundaki yaklaşımını gözler önüne serer. Figürler resmin tam ortasından geçen (hayali) dikey eksene göre ağırlık dengesi gözetilerek yerleştirilmiş, aşırı hareketlerden kaçınılmıştır. Borgo Palazzo Communale deki Yeniden Diriliş adlı resmide dengeli ve uyumlu bir kompozisyon düzeni sunar. Temel renklerin zenginliği, anlatımın duruluğu, sanatçının resimlerindeki en önemli özellik olan anıtsallığı desteklemektedir. Rönesans ta yalnızca perspektif ve kompozisyon sorunlarıyla uğraşan sanatçılar yoktur. Renkçilik de önemli bir ekol oluşturmuştur. Rönesans ın renk ustaları olarak bilinen sanatçılarsa, Venedik teki Bellini ailesidir. Baba Jacopo ve oğulları Gentile ile Giovanni Bellini, rengin atmosferik etkilerini sergileyen yapıtlar vermişler, daha sonra en olgun anlatımını Tiziano ve Giorgione de bulacak olan renkçi okulun kurucuları olmuşlardır. Bu arada Gentile Bellini 1479-81 arasında İstanbul da kalmış ve Fatih Sultan Mehmed in portresini yapmıştır. Öte yandan Botticelli de (yak.1445-1510) görüldüğü gibi, güzellik ve zerafet de Rönesans ın önemli özellikleri arasında yer alır. Bunlar, sanatçının ılkbahar Alegorisi adlı resminde (Uffizi, Floransa) başarılı bir biçimde gözler önündedir. Bu resim aynı zamanda, kiliseden ayrı, dinsel olmayan bir yaşantınında alegorisidir. Kusursuz form, Denge, Uyumlu oranlar, Zerafet, resim ve mimarinin yanında 15. yüzyılın heykel anlayışında da geçerlidir. Bununla birlikte, Rönesans sanatındaki Gotik etkiler kendini en güçlü biçimde bu dönemin heykel sanatında gösterir. Floransalı sanatçı Lorenzo Ghiberti nin (1378-1455) yapıtlarında Gotik anlayış oldukça belirgindir. Orsanmichele Kilisesi için yaptığı Aziz Markus Heykeli, bu Gotik etkileri yansıtır. Gerçi figür artık Gotik kiliseyi süsleyen heykeller gibi donuk değildir, sembolik bir anlatımda yoktur. Ancak gerek elbisenin işlenişi gerekse azizin sakalı, Gotik sanatın şematik kalıplarına uygundur. Ghiberti Floransa Vaftizhanesi için yaptığı ve Cennet Kapıları da denen broz kapılarda (ısmarlanışı 1425) ise, Brunelleschi nin perspektif çalışmalarını kabartma tekniği içinde ele almıştır. Bu yapıttaki her sahne, inandırıcı bir mekan derinliği içinde sunulmaktadır. 15. yüzyılın heykel alanındaki büyük ustası Donatello nun (yak. 1386-1466) konumu, mimaride Brunelleschi nin resimde de Masaccio nunkine eşdeğerdir. Donatello da klasik sanat yapıtlarını incelemiştir. Davud Heykeli (Bargello), onun hümanist ve gerçekçi anlayışını akıcı ve zarif formlarla gözler önüne sermektedir. Rönesans taki ilk çıplak heykellerden biri olan Davud, süslemeci anlayış ve zerafet açısından bir ölçüde Gotik üslupla da ilişkilidir. Sanatçının Padua da yapmış olduğu Gattamelata Atlı Heykeli, Rönesans ta hayli yaygın olan bir türün (equestrian) en başarılı örneklerindendir. Atın duruşu, süvarinin kendinden emin hali, Rönesans ıtalyası nda askerin saygın konumunu bütün yoğunluğuyla vermektedir. Bu 8

yapıtta idealize etme ve yüceleştirme söz konusu değildir, aksine gerçekci ve doğal bir anlatım vardır. Oysa Verrocchio nun aynı tipteki Colleoni Atlı Anıtı (1479 da ısmarlanmış) savaşçı gücün idealize edilmesi düşüncesiyle biçimlenmiştir. Rönesans kalıplarına uygunluğun yanında atın ayağını kaldırışı, süvarinin ileri atılmış gövdesi ve yüzündeki anlatım, bu idealizasyonu açıkça ortaya koymaktadır. Andrea del Verrocchio da (yak. 1435-1488) Floransalı bir sanatçıdır. Olasılıkla Donatello nun öğrencisi olan Verrocchio, onun ölümünden sonra kentin baş heykelcisi durumuna gelmiştir. Davud Heykeli (1476 dan önce, Bargello, Floransa) Donatello nun aynı adlı yapıtıyla karışlaştırıldığında onun ustasından ayrılan yanını gözler önüne serer. Bu kez, köşeli formları olan bir heykel söz konusudur. Donatello daki zerafet burada yerini kararlı, kasılmış ve güç dolu bir gövdeye bırakmıştır. Rönesans heykeli en kusursuz anlatımını kuşkusuz Michelangelo nun (1475-1564) yapıtlarında bulmuştur. Sanatçının gençlik dönemi heykeli San Pietro Pietası (16. yüzyıl başı), Rönesans ın en başarılı yapıtlarından biridir. Tümüyle cilalanıp parlatılmış olan heykelde her bir form, en ince ayrıntısına kadar titizlikle işlenmiştir. ısa nın yatay, Meryem in dikey gövdesi, Rönesans ın karıştlıklara dayalı sanat anlayışına tipik bir örnektir. Ayrıca, bu iki figürün kompozisyon içindeki önemi de eşit bir biçimde belirtilmiştir. Birinin ağırlığı ötekini ezmez. San Pietro Pietası, Rönesans ilkeleri ve düzeninin sergilenişi açısından üst düzeyde bir örnektir. Bu büyük ustanın Davud Heykeli (1501-4) ise, güçlü gövdesi ve kendinden emin duruşuyla ideal Rönesans insanının görüntüsünü sunar. Az önce sözünü ettiğimiz denge, uyumlu oranlar, zerafet gibi niteliklerin hepsi bu çalışmada kusursuz bir biçimde dile gelmiştir. 15. yüzyılın ikinci yarısından sonra Rönesans mimarlarının yeni bir takım arayışlara yöneldiklerini görüyoruz. Bunların başında da esinini ılkçağ ın yuvarlak planlı yapılarından (tholos) alan merkezi planlı tasarımlar gelir. Alberti 1460 ta Mantua daki San Sebastiano Kilisesi nde Yunan haçına dayalı bir plan uygular. Uzunlamasına giden bazilikadan sonra, merkezi bir plan gündeme gelmiştir. Bütün yan kısımlar ana mekana katılmakta, bu yolla daha büyük bir iç mekan elde edilmektedir. Aynı durum, Bramante nin San Pietro Kilisesi için tasarladığı planda da söz konusudur. Genelde bu planda merkezi bir anlayışla ele alınmıştır. Merkezi planlı yapıların en tipik örneği ise Bramante nin (1444-1514) Roma da yaptığı Tempietto dur (Yapımına 1503 te başlanmıştır). Etrafı sütunlarla çevrili, üstü kubbe ile örtülü yuvarlak planlı bu yapı, Rönesans döneminde bir hayli ün kazanmıştır. Bu tür yapılar o dönemde son derece gözde idi. Bu planda bir yapıya Raphaello nun (1483-1520) Meryem in Nişanı adlı ünlü resminde de rastlıyoruz. Böylesi yuvarlak planlı yapılar genellikle bir meydanda, kentin ortasında caddelerin kesiştiği noktalarda yer alıyordu. Piero della Francesca atölyesine ait olduğu kabul edilen bir çizimde de (Urbino Sarayı), Rönesans kent planlaması ve perspektif konularının yanı sıra, ortada yer alan bu tür bir yapı da hemen göze çarpmaktadır. Rönesans a temel olan ilkçağ anlayışı kendini salt mimari formlarda göstermez. ılkçağ dünyasının etkileri, yazın ve felsefe alanında da güçlü olmuştur. ilkçağ felsefecileri ve yazarları ıtalyancaya çevrilirken, ılkçağ öykülerinin kahramanlarına da Hıristiyanlıkla ilgili nitelikler kazandırılıyordu. Mitolojik olaylarda Hıristiyanlığın özünü ve anlamını belirtecek sembollerle donatılıyordu. Botticelli nin Venüs ün Doğuşu adlı resmide Yeni Platoncu düşünce ışığında Hıristiyan dünyasına mal edilmiştir. Doğal olarak bu dönemde sanatçılara yol gösteren, onlara klasik konuları nasıl resimleyecekleri hakkında bilgiler veren uzmanlar da devreye girmiştir. Bu da Rönesans ın çok boyutlu, tüm sanat dallarını kuşatan, bu yüzden de büyük bir ekip çalışmasıyla anlam kazanan bir uyanış olduğunu göstermektedir. Bu tip bir ekip çalışması, Raphaello nun Vatikan da gerçekleştirdiği duvar resimleri için de yapılmıştır. Değişik adlarla anılan birkaç salon süslemesinden oluşan Vatikan duvar resimleri arasında Atina Okulu diye bilinen kompozisyon, dizinin en tanınmış örneğidir. 1509-11 yıllarında 9

resimlenen Camera della Segnatura adlı salonun bir duvarında yer alan bu kompozisyon, felsefe alegorisidir. Raphaello ılkçağ ın anıtsal mimarisi önünde bir yanda idealist Platon u, öte yanda realist Aristo yu resimlemiştir. Felsefi inançlarına paralel olarak Platon göğü, Aristo yeri gösterir. Ayrıca resimde, Euclid den Diogenes e kadar pek çok ılkçağ felsefecisi ve matematikçisi de yer almıştır. Felsefi içeriğinin yanında, desen ve form açısından son derece olgun bir anlatıma sahip olun bu yapıtlarda, Rönesans resmi en üst noktaya ulaşmıştır. Sanat alanındaki bu büyük gelişmenin bir başka nedeni de sanatçı atölyelerinin ün kazanması idi. Özellikle Floransa kentindeki atölyelerde yüzlerce çırak, büyük ustaların yanında eğitim görüyor, onların ciddi ve önemli çalışmalarına katılıyor, kimi zaman da yapıtların izin verilen bölümünü tek başlarına gerçekleştiriyorlardı. Bu atölyelerden biri de ressam ve heykeltraş Verrocchio nun atölyesi idi. Atölyesindeki çıraklardan biri, ısa nın Vaftizi (Uffizi, Floransa) adlı resimde görev almış, olasılıkla da soldaki meleği ve manzaranın bir bölümünü boyamıştır. Bu kişi, daha sonra Rönesans a damgasını vuracak olan sanatçılardan biridir: Leonardo da Vinci... Yalnız onun değil, sanat tarihininde en ünlü resimlerinden biri olan Son Akşam Yemeği, Milano daki Santa Maria della Grazie Kilisesi nin yemek salonundadır. Bir hayli yıpranmış olan bu resimde Leonardo, figürlerin yerleştirilişi, mekanın tanımlanması, perspektif gibi Rönesans ın çok önem verdiği konularda kusursuz bir anlatıma varmıştır. ıncil in en önemli öykülerinden biri olan Son Yemek te, sanatçı en dramatik anı seçmiştir: ısa birkaç saniye önce ıçinizden biri beni ele verecek demiştir. Bunun yarattığı dramatik gerilim, figürlerin davranışlarıyla anlamlı bir biçimde ortaya konmuştur. ıimdi hepsi, bu hainin kim olduğunu sorgulamaktadır. Figürlerin dalgalanan hareketi ise, seyircinin bakışını ortadaki ısa figürüne yöneltmektedir. Leonardo yalnızca kompozisyon ve perspektif gibi sorunlarla uğraşmamış, bu konudaki kuramsal çalışmalarına uygulama alanı da bulmuştur. En tipik örneğini Üçlü Anna Grubu diye bilinen resminde (1510-11, Louvre, Paris) gördüğümüz hava perspektifi, onun resim sanatına katkıları arasındadır. Figürlerin arkasında uzanan manzaranın gittikçe soluklaşması, buğulu gri bir ton alması, ustanın bu buluşunun ürünüdür. Böylece o zamana kadar yalnızca çizgi perspektifiyle sağlanan derinlik, Leonardo nun sfumato diye tanımladığı bu yeni buluşla daha inandırıcı bir boyut kazanmıştır. Leonardo örnek bir Rönesans sanatçısıdır. Yalnızca resim, onun çalışma ve araştırma arzusunu doyurmamış, sanatçı hemen her konuda araştırma yapma, yeni bir şeyler bulgulama isteğiyle yaşamıştır. Anatomi, botanik, mekanik, kent planlaması, meteorolji, astronomi, mimari, silah tasarımcılığı onun ilgi alanlarını oluşturmaktaydı. Uçuş konusundaki araştırma ve tasarımları ise bir tutku halini almıştı. Onun ayrıca Haliç için bir köprü tasarımı, ıtalya daki Arno nehrinin yatağının değiştirilmesi ve kanal yapımı konusunda çeşitli projelerde yaptığını biliyoruz. Leonardo da en üst düzeyde tanık olduğumuz çok yönlülük, Rönesans ın en ilginç özelliklerinden biridir. Bütün büyük sanatçılar, tek bir alanda sınırlı kalmayarak değişik konularda çalışmalar yapmışlar, birbirleriyle yarış edercesine ürünler vermişlerdir. Bu durum, dönemin büyük sanatçılarının en dikkate değer özelliği idi. Bunlardan biri de kuşkusuz Michelangelo dur. Heykel ve mimari tasarımları yapan, soneler yazan bu ilginç kişilik, aynı zamanda güçlü bir düşünce adamıydı. Michelangelo ayrıca Raphaello nun Vatikan resimleriyle birlikte Rönesans ın en önemli mimari süslemesi sayılan Sistine şapali nin tavan fresklerini de gerçekleştirmiştir. 1508 de başladığı bu anıtsal kompozisyon sanatçının en yorucu çalışması olmuş, birkaç kez yarım bırakılma tehlikesiyle karış karışya kalmıştır. Resim yapmaya hiç de uygun olmayan bir yerde, Michelangelo büyük bir üslup denemesine girişmiştir. Rönesans ın kendi içine kapalı, çizgisel resim üslubu yerine, sanatçı burada değişik bir anlayışla çalışmıştır. Hareketli formlar, güçlü gölge-ışık oyunları ve kusursuz bir anatomi çalışması, resmin temel özellikleridir. Rönesans resim anlayışı, Michelangelo nun bu freskleriyle son bulmuştur. Sanatçı Sistine şapeli nin yan duvarına da Mahşer adlı büyük 10

kompozisyonu yapmıştır. Bu çalışma, yapısal özellikleriyle bir Rönesans ürünü sayılmaz. Maniyerist bir üslupla yapılmış bu kompozisyonu o dönem içinde incelemek daha doğru olacaktır. Rönesans resmi, Floransa ve Roma da düzene bağlı ve form kusursuzluğuna dayalı bir anlatım yolunda gelişirken, aynı tarihlerde Venedik te renkçi bir üslup söz konusuydu. Giorgione (yak. 1476/8-1510), özellikle Fırtına adlı resmiyle (Accademia, Venedik) Rönesans ın kesin ve düzenli resim anlayışına belli oranda bir yumuşama getirmiş renk ve gölge-ışık yoluyla atmosferik bir manzara yaratmıştır. Onun genç yaşta ölümü üzerine bu renkçi üslup, arkadaşı Tiziano nun (yak. 1487/90-1576) resimleriyle sürmüştür. Bir hayli uzun yaşamış olan bu sanatçının bazı çalışmaları da uzmanlarca Maniyerist üslup içinde değerlendirilir. Baküs şenlikleri konulu resminde (Prado, Madrid) Tiziano, Venedik sanatının bütün özelliklerini gözler önüne sermiştir. Birbirine kaynaşan formlar, ıiddetli hareketler, kendi içlerinden aydınlanıyormuş izlenimi veren parlak renkler, ilk bakışta göze çarpan özelliklerdir. Rönesans ın kurallara bağlı, simetrik resim anlayışı, 16. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren değişmeye başlar. Aynı değişimi, heykel ve mimaride de görürüz. Bu dönem sanat tarihinde önceleri başarısız kopyalar dönemi olarak adlandırılır. Ama çok geçmeden toplumsal bir takım koıulların da etkisiyle kendine özgü özellikleri olan, bilinçli bir yaratma eylemi olduğu kabul edilmiştir. Ad olarak da yine ilk kez Vasari nin kullandığı Maniera sözcüğüne dayanan Maniyerizm benimsenmiştir. 11

İTALYA DIŞINDA RÖNESANS SANATI Rönesans diye tanımladığımız düşünce biçimi, ana hatlarıyla 15. yüzyılın başından itibaren tüm Avrupa da etkili olmuştur. İtalya da 15. yüzyıl başında Masaccio nun resimleriyle kendini duyurmaya başlayan Rönesans üslubu, temelinde yatan klasik kültür ve düşünce doğrultusunda en olgun anlatımını ıtalyan sanatçıların yapıtlarında bulmuştur. Bunun yanında, 15. yüzyıldan başlayarak ıtalya dışında da Rönesans üslubunun ana özelliklerinden biri olan Natüralizm gelişmeye başlamıştır. Sanat, kuzeyde Gotik üslup yoluyla şematik ve sembolik bir anlatıma yönelmişti. Oysa ıimdi nesneleri gerçeğe uygun bir biçimde resimleme anlayışı doğmuş, sanatçılar resimlerine doğaya uygun, yani Natüralist anlayışı benimsemişlerdir. Natüralist anlayışla her şey doğada olduğu gibi, insan gözünün gördüğü gibi betimlenir. Doğal olmak, doğaya benzemek temel ilkedir. Rönesans üslubunun ıtalya dışındaki gelişimini belirleyen pek çok etmen söz konusu olabilir. Papalığın 1309 da Fransa ya taşınması, bunların en önemlisidir. Papalık, 1376 ya değin Avignon da kalmış ve 14. yüzyıl sanatı üstünde etkili olmuştur. Bu dönemde birçok sanatçı Fransa ya gitmiş, özellikle de Avignon da ölen Simone Martini (yak. 1284-1344) adlı ıtalyan sanatçının etkisiyle Uluslararası Gotik denen üslup ortaya çıkmıştır. Papalık yoluyla gelen kilise koruyuculuğunun yanında, özellikle Fransa da 1363 te egemenlik kuran Burgundy hanedanıyla sivil patronluk müessesesi de gelişmeye başlamıştır. Bu dönemin ünlü sanat kolleksiyoncusu ve patronu Berry Dükü de Burgundy hanedanının bir üyesidir. Berry Dükü nün koruyuculuğu altında çalışmış olan sanatçıların en ünlüleri, Limbourglu Kardeşler olarak bilinen üç sanatçıdır. Paul, Jean ve Hermann adlı bu üç kardeş, en önemli yapıtları Saatler Kitabı nı (Musée Condé Chantilly) Dük için yapmışlardır. Bunlar, mevsimleri resimlerle anlatan takvim çalışmalarıdır. Bu kitabı süsleyen resimlerde sanatçılar, o güne kadar görülmemiş derecede zengin ve canlı bir anlatım ortaya koyarlar. Bu çalışmalar aynı zamanda gündelik olayları konu almaları ve natüralist üsluplarıyla Gotik dönemin katı, şematik, dinsel konulu kitap resimlerinden de ayrılırlar. Figürler artık Gotik resimdeki gibi tutuk, donuk değildir. Konunun gerektirdiği hareketleri serbest ve gerçekçi bir üslupla sunarlar. Genellikle konuları açık havada geçen bu resimlerin, natüralist sanatın doğaya açılmasında da önemli katkıları olmuştur. 15. yüzyıl Fransız sanatının en başarılı örneklerinden biri de Ölü ısa ya Ağıt (Louvre, Paris) adlı resimdir. Sanatçısı kesin belli olmayan yapıt, o dönemin sanat merkezi Avignon daki resim okuluna bağlanmaktadır. Bu yapıtta dönemin resim sanatının hemen tüm özelliklerini buluruz. Arkadaki altın sarısı zemin, Gotik dönemin bir özelliği olarak yer alırken, soldaki vakıfçı figürü de ilgi çekici bir tutumu gözler önüne serer. Resimleri ısmarlayan, maddi desteği sağlayan kişiler kutsal figürlerin yanında, onlarla birlikte resimleniyordu. Bu, Flaman sanatında sıkça görülen bir tutumdur. Daha sonra da bir hayli yaygınlık kazanan bu durum, tüm Avrupa da benimsenmişti. Öte yandan annesinin kucağında yatan ısa nın garip bir biçimde bükülmüş gövdesi, Maria Magdelena nın mendiliyle yüzünü silişi, Meryem ve ısa nın yüzlerindeki dramatik etki, konunun gerektirdiği acılı havayı ifade açısından gerçekçi bir biçimde sergilemektedir. Erken Rönesans ta ıtalya nın dışında en önemli sanat merkezi Flaman dı. Başkenti Anvers olan ve bugünkü Belçika sınırları içinde bulunan Flaman ülkesi, ayrıca ticaret açısından da önemli bir merkez durumundaydı. Hareketli bir yaşantıya sahip olan Flaman ülkesinin erken dönemdeki en ünlü ressamlarından biri de, kesin adını bilmediğimiz Flamanlı Usta dır (15. yüzyıl ortaları). ısa nın Doğumu (Dijon Müzesi) adlı resminde sanatçı gerek figürleri gerek manzarayı gerçekçi bir yaklaşımla resimlemiştir. Doğumun olduğu mekanın verilişindeki doğallık, figürlerin sakin, ölçülü hareketleri, arkadaki manzara ve kentin titiz bir biçimde verilişi, Flaman sanatının özelliklerini yansıtır. Bu resimde kimi figürlerin ellerinde üzeri 12

yazılı şeritler tuttukları görülür. Kutsal Kitap tan alınan bazı sözlerin bu yolla tabloya aktarılışı, Flaman sanatının bir başka özelliğidir. Aynı sanatçının, adını eskiden bulunduğu yerden alan Merode Altar Resmi nde de (Metropolitan Museum of Art New York) kuzey sanatının özelliklerine rastlarız. Altar resminin orta kısmında ise, Meryem e ısa nın doğacağının bir melek tarafından müjdelenmesi sahnesi (Tebıir) vardır. Derinliği vurgulayan tavan kirişleri, uzun sedir ve odayı dolduran çeşitli eşyalar ayrıntılı olarak, çok gerçekçi bir biçimde işlenmiştir. Biraz da kiliselerin en kutsal yerinde bulunan ve Altar adı verilen panolardan söz edelim. Açılır kapanır kanatları olan altarların iç ve dışları, biçimlerine göre çeşitli bölümlere ayrılır ve resimlenirdi. Dinsel konuların resimlendiği altlarda, genellikle dış yüzünde olmak üzere yapıtı ısmarlayan kişilere de yer verilirdi. Bu tür yapıtların en ünlülerinden biri de Ghent Kilisesi ne ait olan ve bu adla bilinen Altar Resmi dir. Yapıt Flaman resminin tanınmış ustalarından Van Eyck kardeşler tarafından resimlenmiştir. Hubert ve Jan kardeşlerin gerek yaşamları gerek doğum ve ölüm tarihleri konusundaki bilgiler çelişkilidir. Genel olarak, 15. yüzyılın ilk yarısında etkinlik gösterdiklerini ve hem tek başlarına hem de birlikte çalışmış olduklarını biliyoruz. Ghent Altarı nın kanatlarının dış yüzünde, üstte ayrı ayrı panolarda Meryem e Müjde konusu yer alırken, altta büyük bir gerçekçilikle resimlenmiş olan vakıfçılar ve koruyucu azizleri bulunmaktadır. Kanatlar açıldığında, yapıtın içinde ise üst sırada Tanrı, Meryem ve Yahya Peygamber, bunların iki yanında şarkı söyleyen melekler ve Adem ile Havva figürleri yer almaktadır. Altta ise kuzey detaycılığının ve kuyumcu gibi ince çalışma yönteminin en tipik örneklerinden biri olan Kuzuya Tapınma sahnesi bulunmaktadır. Bu kompozisyonda gerek figürler gerek doğa en ince ayrıntısına kadar oldukça zengin bir biçimde resimlenmiştir. Bu tür resimleme anlayışını, Kuzey gerçekçiliği olarak adlandırıyoruz. Özet olarak dış yüzdeki portreler, iç yüzdeki detaycı anlatım ve zengin renkçilikle bu resim, Flaman Rönesansı nın ilk örneklerinden biridir. Kardeşlerden Jan van Eyck, öteki resimleriyle daha da sivrilmiş ve kuzey gerçekçiliğinin en önemli temsilcisi sayılmıştır. Onun gerçekçi anlatımını sergilediği en önemli yapıtlarından biri de gerek yüz hatlarının gerekse modelin ruhsal durumunun başarıyla verildiği Kırmızı Türbanlı Adam Portresi dir (National Gallery, Londra). Sanatçının bir başka önemli yapıtı da Giovanni Arnolfini nin Evlilik Portresi dir (National Gallery, Londra). O dönemde günümüzde nikah törenlerinden sonra çekilen fotoğrafların işlevini taşıyan ve bir tür evlilik belgesi sayılan bu resim, aynı zamanda başarılı bir iç mekan tanımlamasını da gözler önüne serer. Ayrıca ön plandaki köpek, nalınlar, pencerenin içindeki meyvalar da taşıdıkları sembolik anlamla yapıtın alegorik yönünü güçlendirirler. Figürlerin yüzlerindeki solgun ve düşünceli ifade ise resmin dinsel niteliğini açıklıyor. Yapıttaki en önemli ayrıntı arka duvarda yer alan aynadır. Bu aynada, açık kapının önünde iki kişinin daha bulunduğu, belki de evlilik yeminine şahitlik ettikleri görülmektedir. Jan van Eyck ın bir başka önemli resmi ise, Hakim Rolin Meryemi dir (Louvre, Paris). Bu resimde ilginç bir düzenleme ile karışlaşıyoruz. Bir yanda vakıfçı hakim Rolin, öte yanda ise kucağında ısa yı tutan Meryem bulunmaktadır. Jan van Eyck bu yapıtında gerek kumaş dokularının verilişinde gerek arkada gözleri derinliğe çeken manzarada üst düzeyde bir başarı göstermiştir. Derinliği vurgulayan süslemeli yer karoları, bu dönem kuzey sanatının en ilginç yönlerinden biridir. Gerçi figürlerin duruşları ve anlatımları biraz tutuktur, ama kompozisyonun genel havası ve gerçekçi üslup, resmi ortaçağ anlayışından tümüyle ayırmaktadır. Ghent te doğmuş olan Hugo van der Goes (ölümü 1482) ise, van Eyck sonrası dönemin en yetenekli sanatçılarından biridir. Flaman a yerleşmiş Floransalı tüccar Tommasso Portinari için yaklaşık 1475 te tamamladığı Altar Resmi (Uffizi, Floransa), yalnız onun değil, aynı zamanda erken Flaman sanatının da en başarılı örneklerinden biridir. ıtalyan sanatçıların görkemli anlatımına yaklaşan figürler, bunların kompozisyon içinde yerleştirilişi ve zengin 13

renkler, ilk bakışta göze çarpan özelliklerdir. Orta panoda yer alan Çocuk ısa ya Tapınma sahnesinde, zarif bir anlatımla verilmiş Meryem e ve meleklere karışlık, sağda en kaba, en doğal jestleriyle resimlenmiş olan çobanlar, kuzey sanatının anlatımcı yönünü sergilerler. Tam ortada ise Meryem in bekaretini simgeleyen beyaz zambaklar bulunmaktadır. Bu detay aynı zamanda, Flaman da dini sadakatle ele alınan ve daha sonra kendi başına bir resim türü haline gelecek olan çiçek natürmortlarınında öncüsüdür. Duru, sakin anlatımlı portreler, iç mekanın tanımlanışı ve buna bağlı olarak çizgisel perspektif denemeleri, arka planda manzaranın titiz bir gözlem sonucu ayrıntılı biçimde verilişi, kuzey resminin temel özellikleridir. Bütün bu özellikler, Hans Memling (yak. 1430/40-1494) ve Dieric Bouts un (yak. 1415-1475) resimlerinde açıkça görülür. Memling in ıngiliz patronu John Donne için yaptığı resimde (National Gallery, Londra) figürlerin sakin ve ağırbaşlı duruşları, yer karolarıyla da desteklenen bir geriye gidiş, iç mekanın sütunlara doğaya açılışı, hemen dikkati çekmektedir. Aynı özellikler, Dieric Bouts un İmparator Otto nun Adaleti (Musées Royaux des Beaux-Arts, Brüksel) adlı resmi içn de geçerlidir. Yalnız, üst kısımda yer alan kemerler, kompozisyonu Gotik geleneğe bağlayan ayırıcı bir özellik olarak gösterilebilir. Bu yapıtta ayrıca, kuzey resminde kumaş dokusunun ne kadar incelikle verildiğine bir kez daha tanık olunmaktadır. Flaman dışındaki kuzey resminin ilginç bir örneği de ısviçreli Konrad Witz in (1400/10-1444/6) Mucizevi Balık Avı (Musée d Art et d Histoire, Genova) adlı altar kompozisyonudur. Genova daki St. Peter Katedrali nin altarı için yapılan bu resimde de Jan van Eyck ta görülen gerçekçiliği bulmaktayız. Sanatçının gerçekçi yaklaşımı o boyuttadır ki, titizlikle resimlediği göl kenarını günümüzde de tanıyabiliyoruz. Witz kitleleri resim düzlemine yerleştirişi, doğayı algılayışıyla van Eyck tan ayrılır ve Floransalı çağdaşı Masaccio ya yaklaşır. İtalyan Rönesansı nın etkisi kuzeyde en açık biçimde, Roger van der Weyden ve Michael Pacher in resimlerinde görülmektedir. ıtalya ya gitmiş, Medici ailesi için çalışmış olan Roger van der Weyden (1399/1400-1464), ısa nın Çarmıhtan ındirilişi (Prado, Madrid) adlı resminde van Eyck tan farklı olarak, kitleye ağırlık tanıyan çizgisel bir üslup geliştirmiştir. Ayrıca arkadaki duvarın altın sarısına boyanmış oluşu da Gotik sanatın gözdesi olan bu rengin yeni üslup içinde yorumlanışını göstermektedir. Tyroller de yaşamış, coğrafi konumu nedeniyle Alman Gotiği ile ıtalyan Rönesansı arasında kalmış olan Michael Pacher (yk. 1435-1498) ise, resimlerinde derinden etkilenmiş olduğu Mantegna nın üslubuna benzer bir anlatımı benimsemiştir. Ancak, Mantegna nın antik, pagan konulu resimleri yerine dinsel konulu resimler yapmıştır. Neuschirft Kilisesi için yapmış olduğu ve Dört Kilise Babası nı resimlediği panoda, Gotik kemerler içinde Mantegna nınkini andıran perspektif denemelerine de yer vermiştir. Beşik, yerdeki duacı, yer karoları hep bu türden çalışmalardır. Öte yandan, aynı dönemde Almanya da önemli bir sanat merkezi durumuna gelmişti. Yeni bir resim anlayışı gelişmeye başlamış, bu da özellikle Schongauer ve Lochner in resimlerinde ortaya çıkmıştır. Stil Galante denen ince, yumuşak ve zarif bir resim üslubu gelişmiştir. Colmarlı sanatçı Martin Schongauer (ölümü 1491) hakkında ilk kayıtlar 1465 yılına aittir. En ünlü resmi Gül Bahçesinde Meryem (St. Martin Kilisesi, Colmar) ile bu üslubun tipik örneklerinden birini veren sanatçının anlatımı, aşırı bir süslemeciliğin yanında figürlerin verilişindeki yumuşaklık ve canlı renklerle de dikkati çeker. Aynı konuyu işleyen bir başka erken Alman sanatçısı da Stephan Lochner dir (ölümü 1451) Köln Wallraf-Richartz Müzesi nde bulunan yapıtında Meryem i çevreleyen melek gruplarının dairesel sıralanışı, resme Schongauer de rastlamadığımız bir derinlik katmaktadır. Ancak aynı altın sarısı zemini ve süslemeci üslubu, bu yapıtta da bulmaktayız. Albrecht Dürer (1471-1528) yalnız yapıtlarındaki üslup açısından değil, aynı zamanda araştırıcı kişilik ve düşünce yapısıyla da gerçek anlamda bir Rönesans sanatçısıdır. Babasının atölyesinde kuyumculuk yapan, daha sonra da gravür ve kitap süslemesi alanında çalüşan 14

sanatçının kazandığı beceri, gençlik dönemi yapıtlarında görülebilir. İtalya ya yaptığı gezilerde hümanist Rönesans düşüncesi ve sanat yapıtlarıyla tanışan Dürer, dinmeyen bir enerjiyle çok yönlü bir sanat yaşamı sürdürmüştür. Leonardo nun çalışmalarına benzer hayvan etüdlerinin yanında, doğa araştırmaları da yapıtları arasında önemli bir yer tutar. İtalyan Rönesansı ndan ne kadar etkilenmiş olursa olsun, Dürer bir kuzey sanatçısıydı. Kuzeyin anlatımcılığına en iyi örnek olarak Annesinin Portresi (Kupferstichkabinett, Berlin) gösterilebilir. Yapmış olduğu gravür çalışmalarının etkisi, çizginin üstün bir başarıyla kullanıldığı bu yapıtta kendini belli etmektedir. Hiçbir idealizasyona yer vermeyen, natüralist ve gerçekçi bir yaklaşım söz konusudur. Dürer bu yapıtta biçimsel bir güzelliği amaçlamamıştır. Aksine, insanı anlatımıyla saran bir yüz yaratmak istemiş, bunda da çok başarılı olmuştur. Çizim, gravür, yağlıboya gibi çeşitli tekniklerle çalışmış olan Dürer, sanatı konusunda kuramsal araştırmalar da yapmıştır. ınsan anatomisi hakkında çok tanınmış kitabının yanında, kent savunması ve sanattaki oranlar üstüne de çalışmaları vardır. Bu yönüyle Dürer, Rönesans döneminde tanık olduğumuz kuramcı-sanatçı kişilikler arasında haklı yerini almaktadır. Dürer, yağlıboya resimlerinde de tipik bir Rönesans sanatçısı olduğunu kanıtlar. Birçok sanatçının resimlemiş olduğu Adem ve Havva (Prado, Madrid) figürünü çok başarılı bir anatomik kavrayışla ele almıştır. Sağlam, oranlı ve ayrıntılı bir biçimde verilmiş olan figürler, aynı zamanda Rönesans resminin temel özelliklerinden olan gölge-ışık olgusunu da sunarlar. Rönesans düşüncesi kişiyi bir Micro Cosmos (küçük evren) olarak tanımlamaktaydı. Dürer de 1506 da yaptığı Kendi Portresi nde (Alte Pinakothek, Munich) ısa benzeri bir görünümdedir. Ressam, belki her ikisi de yaratıcı olan Tanrı ve Sanatçı arasında bir paralellik düşünmüştü. Öte yandan, saç lülelerinin işlenişi modelin ruhsal yapısının da verilişiyle resim, tüm portre sanatı içinde önemli bir yer edinmiştir. Ölümünden az önce, doğum yeri Nüremberg için yaptığı Dört Havari (Alte Pinakothek, Munich) Alman Rönesansı nın klasik resimleri arasında yer almaktadır. Luther ve Erasmus u tanıyan, Reformcu ve hümanist düşünceleri paylaşan bir sanatçı olan Dürer, bu resminde kutsal figürlerin belli şemalara bağlı olarak resimlenmesi anlayışını aşmıştır. Azizlerden Yahya, Petrus, Markus ve Paulus dört ayrı kişiliği temsil etmektedirler. Burada, Dürer in kendine özgü yorumu söz konusudur. Öte yandan figürler neredeyse tuval düzleminden taşarcasına büyük bir plastik etki yaratırlar. Buraya kadar Alman Rönesansı nın yenilikçi, ıtalya daki anlayış doğrultusundaki gelişimini ele aldık. Oysa Dürer in çağdaşı, Würzburglu Mathias Grünewald ın (yak. 1470/80-1528) resimleri, Alman sanatının bir başka yönünü gözler önüne sermektedir. Grünewald, Isenhaim Altarı diye bilinen resminde (Unterlinden Museum, Colmar) geç Gotik üslubun dinsel yönünü tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Gerçi Grünewald da Rönesans ın yeniliklerinden haberdardır, perspektif, mekanın verilişi gibi yeni arayışlara açıktır. Ama bunları, vermek istediği duygusal etkiyi yoğunlaştırmak için kullanmıştır. Ayrıca, renk de anlatımcı bir amaca hizmet etmektedir. ısa nın gövdesinin aşırı bir biçimde bükülüşü, onun önünde acıyla kıvranın figürlerin dramatik jestleri ile izleyici, konunun tüm ağırlığını hissetmektedir. Özellikle de ölü ısa nın yüzü karışsında insanın dehşete düşmemesi olanaksızdır. Raphaello ve Dürer in çağdaşı olan Grünewald, onların aksine, Gotik anlayışı hem ruh hem biçim açısından yaşatan kişidir. 16. yüzyılın ortalarına doğru Cranach, Hans Baldung ve Altdorfer le birlikte zengin bir resim ortamı doğmuştur. 1472 de doğmuş olan Lucas Cranach, 1505 te Wittenberg e gitmiş, orada teoloji okutan Luther ile tanışmıştır. Cranach, Saksonya bölgesinin Üç Elektörö adlı yapıtında, altta kitabe halinde Luther in yazılarına da yer vermiştir. Atölyesinde Protestan kilisesi için altar resimleri ve ıncil gravürleri yapan Cranach, ayrıca kuzeye özgü kadın güzelliğini yansıtan resimler de yapmıştır. Bunlardan biri de mitolojik konulu, Paris in Adaleti (Karlsruhe Museum) adlı tablodur. Bu yapıtında Cranach ın, o dönem ıtalyası ndaki 15

Maniyerist, deformasyona uğramış figürlerden etkilenmiş olduğu düşünülebilir. Ama bunun yanında, bu resimde kuzeyin kendine özgü güzellik anlayışı da söz konusudur. Hans Baldung Grien in (1484/5-1545) Alegorik Figür (Alte Pinakothet, Munich) adlı resminde ise farklı bir güzellik anlayışını gözlemleriz. Gövdenin oranları bozulmuştur, ama bu arada erken dönemin katı, tutuk, anlatımı da yumuşamış, Baldung un fırçasında bir akıcılık kazanmıştır. Bu dönemin bir başka önemli sanatçısı ise Albrecht Altdorfer dir (yak. 1480-1538). Altdorfer Avusturya Alpleri nde dolaşmış, genellikle dağların ve vadilerin resmini yapmış, dinsel ve mitolojik konulu resimlerinde bile manzaraya büyük önem vermiştir. Altdorfer, modern anlamda ilk manzara ressamı sayılır. Konulu resimlerde manzarayı sahnenin arka planı olarak değil, kendi başına estetik güzelliği olan bir tür haline getirmiştir. Manzaraları içinde konular ve figürler ikinci derecede yer alırlar. Aziz George un Canavarla Savaşı (Alte Pinakothek, Munich) adlı yapıtında ayrıntılı ve geniş bir doğa görünümüyle karışlaşırız. Bu görüntünün içinde figürleri seçebilmek bile çok zordur. Sanatçı öte yandan büyük manzara kompozisyonlarında kuzeyin temel özelliklerinden biri olan detay natüralizminide ihmal etmemiştir. En küçük bir dal kıvrımı, her bir yaprak, en ince ayrıntısına kadar titiz bir biçimde verilmiştir. Alman sanatının bir başka özelliği de konuya ahlakçı bir biçimde yaklaşmasıdır. Bu özelliği öteki türlerin (dinsel, tarihsel, alegorik resimler) yanında portrelerde de buluyoruz. Ünlü ressam Hans Holbein in Alman tüccar Georg Gisze Portresi nde (Staatliche Museum, Berlin) pusula ve saatlerin yanında dua kitabına da rastlıyoruz. Bu ayrıntı, yapıta ahlaki bir boyut kazandırmaktadır. Biraz da, kuzey sanatında özel bir yeri olan Hieronymus Bosch dan (yak. 1450-1516) söz edelim. Bosch da kalabalık figürlü resimlerinde ahlaki bir tavır içindedir. Cennet ile cehennem, iyilik ve kötülük, günah ve sevap gibi kavramları ve çeşitli atasözlerini şaşırtıcı bir biçimde resimleyen sanatçı, bu sahnelere garip yaratıklar da katmıştır. Kalabalık figürlü kompozisyonlarına örneğin Zevkler Bahçesi Triptychonu, (Prado, Madrid) yakından bakıldığında, sanatçının fantastik tutumu açıkça ortaya çıkar. Bitki, insan, hayvan karışımı biçimlerin her biri, aslında sembolik bir anlam taşımaktadır. Bunların tümü, dünya nimetlerinin boıluğunu ve geçiciliğini vurgulamaktadır. Bu da kuzey dünyasına özgü vaazcı bir tutumdur. Son olarak, kuzeyin bir başka ünlü ressamı Pieter Brueghel i ele alacağız. Aslında Brueghel kuzey Manriyerizmi nin bir temsilcisidir. Ama, kuzey resim sanatının yukarıda sözünü ettiğimiz hemen tüm özelliklerini, bu sanatçının yapıtlarında buluyoruz. Karda Avcılar (Kunsthistorisches Museum, Viyana) adlı çok ünlü resminde Brueghel, yüksekçe bir tepeden görülen geniş manzarayı başarıyla verdiği gibi, avcıların ve av köpeklerinin silüetleriyle de kuzeyin anlatımcılığını en iyi biçimde dile getirir. Sembolik anlamı olan bu formlar, yine günlük yaşamdan alınmış bir kesit içinde verilmiştir. Öte yandan, sık sık sözünü ettiğimiz detay natüralizmini de sanatçının bu yapıtında bulmaktayız. Her bir ayrıntı, Brueghel in o kendine özgü çizgici üslubuyla verilmiştir. 15. yüzyıldan itibaren Avrupa nın hemen tüm bölgelerini etkilemiş olan Rönesans üslubunun temel ilkeleri, 16. yüzyılın sonuna doğru bozulmaya başlar. Sağlam anatomik oranlar değişir, gölge-ışık abartılı bir hal alır. Bu niteliklerin ağır bastığı döneme sanat tarihinde Maniyerizm denir. 16

RESİM GALERİSİ 17

TEŞEKKÜR: Yardımlarından dolayı öğretmenimiz Perihan Betül Ernas a sonsuz teşekkürler... KAYNAKÇA: E.H. GOMBRICH (SANATIN ÖYKÜSÜ) İNTERNET ADRESLERİ: http://bornova.ege.edu.tr/~eret/tarih/tarih.html http://www.romaturismo.com/operatoriprofessionali/grandi/img0048.jpg http://www.yuzyilisil.k12.tr/bde/avrupa/ronesans.htm http://www.istanbul.edu.tr/bolumler/guzelsanat/italyadisinda.htm http://umutku.8m.com 18