Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi. Alanya Kalesi Kazısından Çıkan Bir Duvar Çinisinin Önemi Yrd. Doç. Dr. Z.



Benzer belgeler
SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

ADANA SEYHAN - ULU CAMİ MEDRESESİ ULU CAMİ MEDRESESİ

FATİH SULTAN MEHMET İN Sarayları

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

burdur/bucak İNCİR HANI Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 3

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ BAHÇELERİ

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

GEVALE KALESĠ KAZI ÇALIġMALARI

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ. Selçuklu Dönemi Yapıları ile Bahçe ve Peyzaj Sanatı

Ahşap İşçiliğinin 700 Yıllık Şaheseri: Eşrefoğlu Camii [Beyşehir/KONYA]

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

ULU CAMİ BATTALGAZİ - MALATYA

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 SİLOPİ

DASKYLEİON 2011 KAZI SEZONU ÇALIŞMALARI

PRT 403 Geç Asur-Geç Babil Arkeolojisi

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

BEÇİN KALESİ KAZISI KALE ÇEŞMESİ SONUÇ RAPORU

RESULOĞLU YERLEŞİMİ VE MEZARLIK ALANI 2013 YILI KAZI RAPORU

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

TARİHİ BAHÇELERDE RÖLÖVE ve RESTORASYON DERSİ. Restitüsyon Rölöve Restorasyon Rehabilitasyon Renovasyon

Kurşunlu Camii. Kayseri deki Sinan. Kurşunlu Camii, klasik dönem Osmanlı mimarisinin Kayseri deki özgün eserlerinden biridir. 16.

MİMARİ RESTORASYON ÖĞRENCİLERİ EĞİTİM GEZİSİ

Çinileri. Topkapı Sarayı. Harem Dairesi

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Medeniyeti 2011 Takvimi

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

UŞAK'DA BIR KÖPRÜ KITABESI ÇANLı KÖPRÜ (H M. 1255)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI TARİHİ BAHÇELERDE RÖLÖVE VE RESTORASYON

ÖNSÖZ... İÇİNDEKİLER... RESİMLER LİSTESİ... ÇİZİMLER HİSTESİ... Birinci Bölüm TANIMLAR VE TÜRK ÇİNİ SANATININ TARİHİ GELİŞİMİ

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti

BAYKAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. Anadolu Üniversitesi Yılı Side Kazısı Çalışmaları. (12 Temmuz-8 Eylül 2010)

Urla / Klazomenai Kazıları

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 3 FATIMİLER-GAZNELİLER

Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü dâhil) Projesi için Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirmesi (ÇSED): Ekler

ERKEN OSMANLI SANATI. (Başlangıcından Fatih Dönemi Sonuna Kadar) Yıldız Demiriz

MUGLA LETOON ANTİK KENTİ ÖZDİRENÇ UYGULAMALARI

15. MÜZE ÇALIŞMALARI ve KURTARMA KAZILARI SEMPOZYUMU

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN TÜRBESİ

Türk Halı Sanatında Bir Teknik Özellik

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 ULUDERE

Yrd. Doç. Dr. Selim BARADAN Yrd. Doç. Dr. Hüseyin YİĞİTER

İNANÇOĞLU MURAD ARSLAN BEY İN SİKKELERİ

İSTANBUL DA, XIX. YÜZYIL OSMANLI MİMARLIĞINDA GÖRÜLEN AMPİR ÜSLUPTAKİ MADENİ ŞEBEKELER

1 KAFKASYA TARİHİNE GİRİŞ...

Muhteşem Pullu

HOŞAP KALESİ KAZISI

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

Abd-i Kethüda (Cücük) Camisi

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 2 SASANİLER-İSPANYA EMEVİLERİ-TULUNOĞULLARI

MÜHRÜ SÜLEYMAN. Osmanlı Paralarının üzerinde Hazreti Süleyman ın mührü bulunurdu..

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU

Geometrik Örüntüler. Geometride Temel Kavramlar Uzamsal İlişkiler

Aziz Ogan: Kültürel ve Tarihsel Hazinelerin İzinde Bir Arkeolog ve Müzeci

Kayseri Tıp Tarihi Müzesi'nin yer aldığı Çifte Medrese, yıllarında Selçuklu hükümdarı

Derece Alan Üniversite Yıl

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ

MYRELAION ROTUNDA SI. Gözden Kaçanlar. kerim altuğ. hazırlayan: arkeologlar derneği istanbul şubesi

T.C. ŞIRNAK VALİLİĞİ 1990 GÜÇLÜKONAK

PERVARİ İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Temel Kavramlar. Alıştırma Şekil ile, ifade edilişini eşleştiriniz.

BAMBAŞKA BİR KONYA KONYA DAKİ ARKEOLOJİK İZLER. 6-7 Ekim 2012 / 1 Gece 2 Gün

AYASULUK TEPESİ VE ST. JEAN ANITI (KİLİSESİ) KAZISI

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

Kars Fethiye Camii önünde

MİMAR SİNAN'IN KÜÇÜK AMA

EDİRNE DEKÎ ESKÎ ESER ONARIM ÇALIŞMALARI

PRT 403 Geç Asur-Geç Babil Arkeolojisi. 8. Sanherib Dönemi (Siyasi tarih, mimari ve kabartmalar).

Bitkilerle Alan Oluşturma -1

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS TANITIM FORMU

ANİ DE İSLAMİ TESİRLER ALTINDA YAPILMIŞ YAPILAR. Muhammet ARSLAN

HİERAPOLİS, 06/08/14-21/08/14 ÇALIŞMALARI MERMER RESTORASYONU ÇALIŞMALARI

SELÇUKLU KALELERİ VE SAVUNMA YAPILARI SEMPOZYUM PROGRAMI

1- Kurnazlık: Oyunun stratejisini planlamak ve oyun kurallarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmek.

STRATONIKEIA ANTİK KENTİ SU YAPILARI. Antik kent Muğla Milas yolu üzerindedir. Aşağıda görüldüğü gibi Helenistik kurulmuştur.

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU

Svl.Me.Alev KESKİN-Svl.Me.Betül SAYIN*

ŞANLIURFA YI GEZELİM

CAM ESKİÇAĞ DA CEREN BAYKAN DANİŞ BAYKAN TÜRK ESKİÇAĞ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YAYINLARI

ETKİNLİKLER/KONFERSANS

İlyas ÇOKAY HARA YAPILARI

EDİRNE ROTARY KULÜBÜ DÖNEM BÜLTENİ

Sunuş. Kayseri Kültür Yolu Gezi Rehberi

2011 YILINDA DOĞU ANADOLU BÖLGESİN DE URARTU BARAJ, GÖLET ve SULAMA KANALLARININ ARAŞTIRILMASI ALİKÖSE KANALI

ŞEYHÜLİSLÂMLIKTAKİ BİNALARIN MİMARÎ ÖZELLİKLERİ

GÖRSEL SANATLAR. Mehmet KURTBOĞAN

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

LİSANS: Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü KONYA Lisans Tezi :Yassı Ada 7 Yüzyıl Doğu Roma Batığı

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl

ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI

Transkript:

Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi Alanya Kalesi Kazısından Çıkan Bir Duvar Çinisinin Önemi Yrd. Doç. Dr. Z. Kenan Bilici Bugüne kadar Selçuklu tarihi ve döneminin sanat faaliyetleri ile ilgili olarak pek çok şey söylendi ve yazıldı. Oysa biz hâlâ, sözgelişi, bu yıl beşincisi yapılan bu seminerin de gösterdiği gibi, Selçuklu döneminin sanatını bütün yönleriyle ortaya koyabilmek için ne tür sonsuz cabalar içerisinde olduğumuzu ve ne denli problematik bir alanın sözcülüğünü yaptığımızı, her yıl artan ölçülerde göstermekte devam etmekteyiz; aynı dönemin tarihini ele alan bildirilerin yıldan yıla şaşırtıcı bir parametreyle adeta erimesine rağmen. Doğrusu, bütün bu olumlu çabalara karşılık, yine de, bu dönemin her yönüyle aydınlatamadığını söylemek için fazla cesur olmak gerekmiyor. Sözgelişi, bu dönemin en önemli yazılı kaynaklarının, hâlâ günümüz Türkçesine çevrilip yayımlanmayışları kadar, dönemin diğer pek çok tarihî1 kaynağının eksikliği de, ciddi bir problem olarak baş köşede durmaktadır. Fakat kanımca mevcut yazılı kaynakların da, zaten doğrulanabilir bir tarih yazıcılığı için değil, Selçukluların çağdaşı olan diğer kültür çevreleriyle mukayeseli ve denetlenebilir geniş bir perspektif içinde ele alınması, pek çok sebep ve sonuç ilişkisi üzerinde duran çok yönlü yaklaşımları da içermesi ve duygusal ipotekler altında kalınmadan kullanılıp doğru olarak yorumlanması gerekiyor. Bu konuda tarihçilerimiz arasında da ciddi fikir ayrılıkları ve uzlaşmazlıklar olduğu dikkati çekiyor. Kaldı ki, tarihçilerimizden, bu dönemin anıtlarının ve arkeolojik materyalinin, belki de yüzlerce belgenin yazdığından daha çok tarih yazdığını anlamalarını da beklemekteyiz. Öte yandan, bu dönem anıtları üzerinde yürütülen restorasyonların pek iç açısı uygulamalar olmadığını ve mevcut sorunların aydınlatılması şansını çoğu kez bütünüyle ortadan kaldırdığını söylemek durumundayız. Ayrıca, bu döneme yönelik arkeolojik kazıların eksikliğini veya yetersiz oluşunun sıkıntılarını da, şimdi her zamankinden daha çok çekiyoruz. Selçuklu dönemi tarih ve sanat tarihi yazıcılığının bugünkü sorunları hakkında ileri sürebilecek bu ve benzer yaklaşımlardan bahsettiğimiz sürece, her geçen zaman, bu dönem anıtlarının anlatmak istediklerini birer birer örtüp, onları daha da bilinmez yapacak; Selçuklu döneminin fizik-bütün olarak bir panoramasını ortaya koyabilmek, hatta kuramsal restitüsyonlara yönelebilmek ve zaman zaman adeta gerçek-üstü kimlik kazanan tarihini de doğru olarak yorumlayabilmek için, her defasında daha büyük dilbilgisi, tarihi topografya, malzeme bilgisi, çizim ve tasarım ustalıkları gerekecektir. Fakat yine de, gerek müze depolarından ve gerekse bu döneme yönelik arkeolojik kazılardan, bu panoramayı aydınlatmaya ve şekillendirmeye yardımcı olacak pek çok yeni malzemenin çıkacağını umabiliriz. Bu makalede, Alanya Kalesi kazılarından çıkan bu türden bir örneği ele almak istiyorum.

Alanya Kalesinde, 1985 yılında yapılan yüzey araştırması ve rölöve çalışmalarını takiben, 1986 yılında, İçkale'nin güney-doğu bölümünde yer alan ve çeşitli yayınlarda "Selçuklu Sarayı" diye de anılan (2) harabenin aydınlatması amacıyla ilk arkeolojik kazılara başlanmıştı. 1987. yılındaki ikinci.kampanyada, X., XI, XII ve XI J plankarelerini ihtiva eden ve kazısı yapılmadan önce yüzeyden yaklaşık 2,5 3 m. Kadar bir yüksekliğe varan toprak yığını ile dolu durumdaki saha da ele alınmış; kazısı yapıldıktan sonra, burada;yaklaşık 9.15 x 4.80 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı bir yapının temel kalıntısı ile söz-konusu yapının mimari elemanlarına ait kalıntılar ortaya çıkartılmış; bu arada, hayli tahrip olmuş bir vaziyette, çoğunluğu sıraltı ve lüster tekniğinde yıldız ve haçvari çiniler olmak üzere, ayrıca düz turkuvaz sırlı dikdörtgen levha çiniler ve daha az sayıda da çini mozaik, fresk, cam ve seramik parçalarından oluşan çeşitli küçük buluntular da ele geçirilmişti(3). Buluntular arasında hiç şüphesiz en dikkati çekici olanı, XI J plan-karesinde, yapının içine dağılmış vaziyetteki tonoza ait göçük kütlelerini örten toprak tabakasının içinde, birbirinden farklı mesafe ve kotlarda ele geçen bir duvar çinisidir. Dört parçadan oluşan çininin bir yarısı, toplu olarak üç kırık parça halinde bulunup birleştirilmiş; tek parçadan oluşan diğer yarısı ise, yazı kuşağındaki kırık nedeniyle bütüne tamamlanamadığı için, bu şekilde koruma altına alınmıştır. Çininin eksik olan diğer parçaları, ne yazık ki, bulunamamıştır. Söz konusu çini parçaları, 2.4 cm. kalınlığından krem renkli gevşek ve gözenekli hamurlu olup, desenler beyaz astar üzerine siyah ve kobalt mavisi renklerle sıraltı tekniğinde işlenmiştir. Ortalama 1 mm. kalınlığındaki şeffaf uçuk yeşil renkli sır, bir hayli çatlayıp yıprandığı gibi, çininin uzun süre toprak altında kalması dolayısıyla tamamıyla yoğun bir oksit tabakası ile de kaplıdır; bu nedenle, sıraltındaki yazı ve desenler rahatlıkla seçilememektedir. Saf alkolle yapılan temizleme işlemleri sonucunda, sırtaltında, ortada daire içine alınmış yıldız kolları şeklindeki geometrik bir kompozisyon ve bunu çeviren sülüs yazı kuşağı ile köşelerde birer palmet motifinden meydana gelen bitkisel bir süslemenin bulunduğu tespit edilmiştir. Söz konusu parçaların "sekiz köşeli yıldız" formundaki bir Selçuklu duvar çinisine ait olduğu ve vaktiyle, yapının güney-doğu duvarındaki "yıldız-haç" kompozisyonlu bir çini kaplamada yer aldığı şüphesizdir(4). Gerek ortadaki geometrik kompozisyon ve gerekse sülüs yazı kuşağındaki ibarelere dayanarak yaptığımız restitüsyon, çininin karşılıklı dış köşelerinin arasındaki uzunluğun 26 cm. olduğunu göstermiştir. Alanya Kalesi kazılarının, kanımca bugüne kadar en önemli buluntusu olarak nitelendirilebilecek bu çini parçalan, birçok bakımdan ilgi çekicidir ve bu haliyle başlı başına ele alınmaya ve anlamlandırılmaya muhtaçtır. Ortadaki daire içine alınmış geometrik kompozisyonu çevreleyen 2.4 cm. kalınlığındaki yazı kuşağında, hâli hazırda, birinci parça üzerinde "...f husrev buthanu's sultanu'l-mu'az..." (Kazı Env. No. 87-XlJ 321 a) (Foto. 2) (Şekil 1) ve ikinci parça üzerinde de;şahu»...zam Alâ'ud-dunyâ ve'd-dîn eb..." (Kazı Env. No. 87-XIJ 321 b, c, d) (Foto 3) (Şekil 2) ibareleri rahatlıkla okunabilmektedir. Yazıya plastik özelliklerine göre değil, fakat lojik boyutluyla yaklaşıldığında, bunun,selçuklu sultanının lâkap ve unvanlarını da ihtiva eden bir kitabeye ait olduğunda şüphe yoktur. Şu hâlde, söz konusu kitabenin eksik olan kısımları nasıl tamamlanabilir ve kitabede lâkap ve ünvanlarıyla birlikte zikredilen bu Selçuklu sultanı kimdir?

Hâl-i hazırda, kitabenin ilk kelimesini teşkil eden "... 'flusrev" ibaresinin, "hı" harfinin, kendinden önce, "ye" olması muhtemel bir harf ile birleşmesine bakılırsa, "Keyhusrev" olarak tamamlandığını ve. bu suretle aynı zamanda.kitabenin de son kelimesi olduğunu kabul etmemek için hiçbir sebep yoktur. Bu durumda sözkonuiükitabe, Burhanu's-sultanu'tl-mu'az... terkibi ile başlamaktadır. Sonraki "mu* az,..»" ibaresinin "muazzam" ve devamla "sâhu...zam" ibaresinin de "şâhensâhu'i-'âzam" olarak tamamlanacağı aşikârdır. Böylelikle kitabenin "Burhanu'ssultanu'l-mu'azzam sâhensahu'l-âzam Alâ'ud-dunyâ ve'd-dth" yazılı kısmı tamamlanabilmektedir. "Alâ'ud-dunyâ ve 'd-dtn" ibaresinden sonra başlayan "elif ve "be" harflerinin "ebû'i-feth" şeklinde tamamlanacağı kolaylıkla tahmin edilebileceğine göre, bundan sonra sultanın isminin zikredilmesi gereken ve fakat hâl-i hazırda eksik olan parça üzerinde ne yazdığının ortaya konulması icab etmektedir. "Ebû'I-feth" ibaresi ile kitabenin son kelimesini» teşkil eden ve muhakkak ki "Keyhusrev" şeklinde tamlanan isim arasındaki boşluk, kitabenin "...KebG'l-feth Keyhusrev" olarak okunmasını imkânsız kıldığı gibi, Selçuklu sultanları arasında lâkabı "Alâ'ud-dunyâ ve'd-dîn olarak zikredilen Keyhusrev olmadığı için de imkansızdır. Kaldı ki, Keyhusrev" ibaresinde, "ye" harfinin üzerindeki "nün" harfine ait yazı parçası da, şecerenin x...bin Keyhusrev" olarak tamamlandığına karine teşkil eder. Öte yandan, "ebû'i-feth" ibaresi ile kitabenin son kelimesi olan "bin Keyhusrev" ibaresi arasındaki eksik kısma, arada kalan boşluğun ölçüsü dikkate alınırsa, birden fazla ismin istiflenmesi de mümkün görülebilmektedir. Bu durumda, eksik kısım üzerinde, "Alâ'ud-dunyâ ve'd-dth" lâkabını kullanan ve "Keyhusrev'in oğlu" olarak zikredilen bir Selçuklu sultanının isminin yazılı olduğu muhakkaktır. Bilindiği üzere, Selçuklu sultanları arasında "Alâ'ud-dunyâ ve'd-dîn" lâkabını kullanan üç sultan vardır(5). Bunlardan 1298-1302 tarihleri arasında Selçuklu tahtında bulunan III. Alâeddin Keykubad'ın babasının Ferâmurz (Fe-ramuz?) olduğu bilindiğine göre, kitabede adı geçen sultanın ya I. Gıyâseddin Keyhusrev'in oğlu olan I. Alâeddin Keykubad ya da II. Gıyâseddin Keyhusrev'in üç oğlundan biri olarak, 1249-1254 tarihleri arasında ülkeyi, kardeşleri II. İzzeddin Keykavus ve IV. Rükneddin Kılıç Arslan ile birlikte yöneten ve 1254 yılında muhtemelen 17 yaşında iken ölen II. Alâeddin Keykubad olması icab eder. Ele aldığımız kitabede adı geçen sultanın II. Alâeddin Keykubad olması herhalde mümkün değildir. Nitekim, kardeşleriyle birlikte, daha 7 yaşında iken Selçuklu tahtına oturan (6), ömrünün son kısmını,önce Moğol Hanı Batu ve ardından Karakurum'daki en büyük Moğol Hanı Mengü ile görüşmek üzere yola çıkan bir elçi heyetiyle birlikte, Anadolu ve Karakurum arasındaki Kıpçak yolunda geçiren ve nasıl öldüğüne tanıklık edecek hiç kimsenin yanında bulunmadığı bir zamanda, çok genç bir yaşta birdenbire ölen II. Alâeddin Keykubad'ın ismine üç kardeşin ortak saltanatı sırasında basılan sikkeler dışında (7), görebildiğimiz kadarıyla, dönemin anıtsal sayılabilecek inşaatlarının hiçbirinde rastlanmamaktadır. Kaldı ki, anılan sultanın saltanata iştiraki bir isimden ibaret kalmış olduğu gibi, kardeşleriyle birlikte sürdürdüğü kısa saltanatı sırasında, ülkedeki belirsiz ve hayli karışık siyasî ortam da, onun tek basma eski bir sarayın çini kaplamasını yeniletmesini veya yaptırmasını imkansız kılmaktadır. Nitekim, ölümünden sonraki bir tarihte ağabeyi IV. Rükneddin Kılıç Arslan'ın, kardeşlerin en büyüğü olan İzzeddin Keykâvus'a yazdığı 7 Kasım 1256 Salı tarihli bir mektupta, o sırada Antalya'da bulunan Keykâvus'un "tekrar asker toplarsa", Moğol askerinin "henüz İntikam kılıcını kınına koymadan Antalya ve Alalye sahillerine" gideceğinden ve "o tarafta mamur kalan birkaç köyün de harap olacağından, tıkara

ve tebaa ile çoluk ve çocuklarının" esir edileceğinden bahsetmesi(8), daha bu tarihten çok önceleri, bu yörenin ve bu arada büyük bir ihtimalle eski pay-ı tahtlardan Alâiye'nin ve dolayısıyla sarayın da metruk bir hale geldiği şeklinde yorumlanabilir. Bu durumda söz konusu kitabede adı geçen sultanın, unvanların terkibine ve kendisinin "dinin ve dünyanın yücesi, fetih babası" anlamına gelen "Alâ'uddunya ve ddîh ebû'i-fethî lâkaplarıyla yüceltümesine bakılırsa, 1. Alâeddin Keykubad olması lâzım gelir ki, bu husus, onun Kalonoros'un fatihi olması ve fethi müteâkib, kenti, adına nisbetle Alâiye diye adlandırarak adeta yeni baştan imar ettirmesiye desteklenebileceği gibi, aynı zamanda inşa ettirdiği görkemli kışlık sarayının yerini de açıklayan bir mahiyet kazanır. Nitekim, kitabenin "Bur-hanu's-sultangul-mu'azzam..; terkibi ile başlaması, bu nedenle kanımca çok anlamlıdır ve bu büyük sultanın varlığının bir nişanesi/kanıtı olarak, sarayının İçkale'de bulunduğun kesin surette ortaya koyar. Bu bağlamda, ele aldığımız kitabenin "Burhanu's-sultanu'l-muazzam Şâhensâhu'lâzam Alâ'ud-dunyâ ve'ddîn Keykubad bin Keyhusrev" şeklinde tamamlanacağı muhakkaktır. Böylelikle Alâeddin Keykubad'ın ismine, unvan ve lâkaplarıyla birlikte bir duvar çinisinde lik kez rastlanmaktadır. Hatırlanacağı üzere, Konya'daki Alâeddin Camisinjde, avlunun kuzey-batı köşesindeki portalde, 1220 tarihli bir çini madalyon üzerindeki kitabede, sultan3,ismi zikredilmeden sadece "Es-sül-tanu'I-mu'azzam Alâ'ud-dunyâ ve'd-dîn" unvan ve lâkabı ile birlikte yer verilmişti(10). Kitabenin, bugüne kadar hiç rastlamadığımız bir sekilide "Burhanu's-sultanu'lmu'azzam" terkibi ile başlaması(11), sadece sultanın sarayının yerini açıklamakla kalmaz; fakat aynı zamanda söz konusu çini üzerinde onun varlığının bir başka kanıtını da aramla»* haklı bir gerekçe oluşturabilir. Başka bir deyişle, çini üzerindeki kitabede, sultanın adı, lâkap ve unvanlarıyla birlikte anılırken, aynı zamanda onun varlığının ve hakimiyet sembolünün de bir şekilde vurgulanması beklenirdi. Nitekim, sözkonusu çini parçalan bütüne tamamlandığında, çininin merkezinde, kitabe kuşağının çevrelediği yaklaşık 10 cm. çapındaki daire içinde ortaya çıkan "onaltı kollu yıldız" veya "dilimli rozet" şeklinde tanımlanabilecek geometrik kompozisyonun(12), böyle bir anlam taşıdığı ve 1. Alâeddin Keykubad'ın saltanat armasını ifade ettiği düşünülebilir. Gerçekten de, sultanın adı, her ne kadar lâkap ve unvanlarıyla birlikte kullanılmışsa da, kitabeyi oluşturan yazı, aslında ancak belli bir mesafeden okunduğunda anlam kazanan bir iletişim aracı fonksiyonu görürken, aynı çiniye uzaktan bakıldığında, önce yazının değil, fakat merkezde kuvvetle vurgulanan geometrik kompozisyonun öne çıkması son derece ilgi çekicidir. Beklentilerin aksine, sözgelişi Çift Başlı Kartal değil de, hayli mütevazı sayılabilecek böylesine bir kompozisyonun, sultanın arması olarak kullanılmış olabileceği yadırgatıcı bulunabilir. Oysa Alanya ile ilgili tarihi kaynakların tetkiki, kentteki anıtlar ve surlar üzerinde bizzat yaptığımız çalışmalar ve nihayet İç-kale'deki sarayda sürdürülen arkeolojik kazılardan elde ettiğimiz veriler de, bu görüşü destekleyebilecek bir mahiylt arzederler. Kısaca değinmek gerekirse, 1. Alâeddin Keykubad'ın Selçuklu tahtına geçer geçmez fetih seferini Kalonoros üzerine düzenlemesine, fethi müteakip kentin adeta yeni baştan imar edilerek sultanın adın nisbetle "Alâiye" olarak anılmaya başlanmasına bakılırsa, sultanın adını taşıyan böyle bir yerde, doğal olarak, onun saltanatını ve hakimiyetini ifade eden ve pek çok

araştırmacı tarafından Selçuklu arması diye nitelendirilen "Çift Başlı Kartal'ın da yer alması, hatta sultanın İçkale'de inşa ettirdiği ve İbn-i Bîbî'nin, Celâleddin Harzemşah'm gönderdiği ikinci sefaret heyetini 1229'da huzuruna kabul etmesiyle ilgili olarak. Elçiler saraya geldiklerinde bütün gurur ve azametlerine rağmen üzerlerine hayret ve dehşet galebe etti. Gayri ihtiyari yüzlerini yere koydular...^ diye şairane bir şekilde tarif ve tasvir ettiği(13) görkemli sarayında da, tıpkı Kubad-Âbâd Sarayı'nda olduğu gibi, bu türden pek çok örneğin ele geçirilmesi beklenirdi. Oysa, sultanın ve halefi II. Gıyâseddin Keyhüsrev'in kışlık başkent olarak pullandıklarını(14) kesin surette bildiğimiz Alanya'da, "Çift Başlı Kartal" veya buna benzer saltanat arması niteliğindeki bir figürlü taş plastiğe rastlanmadığı gibi, İçkale'deki Selçuklu sarayının arkeolojik kazısı neredeyse tamamlandığı halde, bugüne kadar, ne çini ve ne de diğer küçük buluntular üzerinde "Çift Başlı Kartal" temasına tesadüf edilebilmiştir. Buna karşılık, ele aldığımız çinide, bir merkezden ışınsal olarak, çininin bütün köşelerine doğru yayılan ve bu haliyle yıldız veya güneş gibi de yorumlanabilecek bu tür bir kompozisyonun benzerlerine, Alanya'da. Tersane'nin kuzey girişindeki kitabe (1229?)(15) ile çeşitli yayınlarda "Koca Kapı", 'Yukarı Kapı", "Kale Kapısı" ya da "Eski Pazar Kapısı" diye de anılan(16) ve esas kale girişini teşkil eden dış portaldeki H. 628/M. 1230-31 tarihli kitabe üzerinde de rastlanması bir hayli ilgi çekicidir(17). Kaldı ki, bu tür komposizyonlar yalnız kitabelerle sınırlı kalmamakta; benzer sayılabilecek bazı örneklerine çeşitli Selçuklu sikkelerinde de tesadüf edilebilmektedir(18). Ele aldığımız çininin, İçkale'deki sarayın inşa tarihi ile yakından ilişkisi olduğuna şüphe yoktur. Başka bir deyişle, sadece ele aldığımız çini değil, fakat aynı, zamanda bütün çini kaplama da sarayla birlikte aynı tarihler içerisinde yapılmış olmalıdır. Bilindiği üzere, Alanya, 1221 yılının kışında iki aylık bir muhasaranın ardından fethedilmişti (19). Sultanın "...^b" sert kayalar üzerine öyle bir kale yapalım ki, engin ve keskin düşünce onu görmekten şaşkınlığa düşsün, milletlerin seçkinleri padişahların çabaları arasındaki farkı görsün ve kalacak olan o hatırdan bizim bilgimiz ve yeterliliğimiz hakkında bir sonuca varsın, ondan sonra o yerin adı, adımız ve lâkabımızla şeref kazansın.../ şeklinde isteği ve fermanı üzerine, "mahir yapı ustaları, çalışkan ve çevik iş-çiler.eli uz ressamlar" marifetliyle, burada, çok kısa bir zamanda yeni bir kentin kurulduğunu biliyoruz. Nitekim, Alanya'daki en erken tarihli kitabelerin 1226 yılını verdiklerine bakılırsa (20), kentteki ilk anıtların, fethi müteakip beş-altı yıllık bir süre içerisinde tamamlandığı anlaşılmaktadır. Bu husus, İçkale'deki sarayın da 1221 -l226 yıllan arasında ikmal olduğu anlamına gelebilir. Buna karşılık, bu sahada yürütülen arkeolojik kazılardan, kanımca. İçkale'deki bu görkemli binanın, burada daha önce mevcut Bizans döneminden kalma yapı kalıntıları ile sur duvarlarından yararlanılmak ve çevreden toplardan devşirme malzeme kullanılmak suretiyle, büyük bir hızla inşa edilip bitirildiği ve inşaat tekniği ile malzemenin kalitesine bağlı olarak belki de aynı hızla yıkılıp tarih sahnesinden silindiği sonucunu çıkartmak mümkündür. Bu, belki de, Alanya gibi bir saray-kentin de, esasen, tıpkı eşyalar, elbiseler atlar, silahlar ve çadırlar gibi.onu kuran ve adını veren sultanla birlikte varolduğunu ve onsuz sarayında bir fonksiyonu kalmayacağını gösterdiği gibi Selçuklu Sultanları için bir kalıcılık ve yerleşmişlik ifadesi taşımadığı şeklinde de yorumlanabilir. Bu bağlamda, İbn-i Bîbî'nin Alanya'nın fethi ve ardından da gelişen diğer olaylarla ilgili olarak verdiği bilgiler yan yana getirilirse, sultanın, 1223'de "kendisine muhalif ve suikastçı emirleri idam ettirmesinden (21) hemen sonra Alanya'da bulunması,

İçkale'deki sarayın da 1221-1223 yıllan arasında ikmal olduğu anlamına gelebilir. Bu durumda, ele aldığımız kitâbeli çininin de 1221-1223.yılları arasına tarihlendirilmesi kanımca pek yanlış olmayacaktır. (23.5.1995). Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Anabilim Dalı öğretim Üyesi / Alanya Kalesi Kazı ve Onarım Heyeti Üyesi. 1. Alanya Kalesin'deki arkeolojik kazılarda ele geçen bu örneği yayınlamama izin veren kazı başkanı değeri! hocam sayın Prof. Dr. M. Oluş ARIK'a teşekkürü bir borç bilirim. 2. KONYALI, İ.H., Alanya (Alaiyye), İstanbul. 1946. s. 197: LLOYD, S-RICE.D.S.- Alanya (Alâlyya), Ankara. 1989(2), s. 36-37 3. Kazı sahasının planı ve bu bölümde yapılan kazının ayrıntılı raporu için bkz. ARIK, M. O., " Alanya Kalesi 1985 Yılı Kazı Çalışmaları", VIII. Kazı Sonuçlan Toplantısı. II. Ankara. 198^5. 344, Plan. 4; ARIK, M. O., "Alanya Kalesi, \9Sffı\ı Kazı Çalışmaları", XXazı Sonuçlan Toplantısı, II, Ankara. 1989. s., 425-430 4. Öte yandan, 1994 yılında bu sahada sürdürülen arkeolojik kazılar, söz konusu yapının fonksiyonları da büyük ölçüde aydınlatabilmesine imkân sağlamıştır. Buna göre, gerek kitâbeli bir çiniyi ihftiva etmesine gerekse bitişiğindeki taht eyvanı ile olduğu kadar, geride, muhakkak ki, sultanın ikametine tahsis edilmiş bölüm ve kuzeybatı köşede de, kabul salonu olarak kullanılan avlunun yan revakına açılan birer kapı ile irtibatlandırılmış olmasına bakılırsa, söz konusu yapı, kanımca sultanın konuklarını ağırladığı ve büyük bir ihtimalle işret meclisinin kurulduğu bir köşk oda fonksiyonu görüyor olmalıydı. Bu konudaki ayrıntılı rapor. 1994 yılı çalışmalarının ele alınacağı 17. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumunda kazı başkanı Prof. Dr. M. Oluş Arık tarafından sunulacaktır. 5. II. İzzeddin Keykâvus'un oğlu olduğu iddiasıyla. Karamanlılar tarafından ("Sahte") Selçuklu sultanı olarak 1277 Mayısında tahta çıkartılan ve saltanatı ancak 37 gün süren "Alaeddin Siyavuş'u (Cimri) da, bu arada hatırlatmakta yarar vardır, (bkz; TURAN. O.. Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1993 (3). s., 560-567. 6. CAHEN, C.. Osmanlılar'dan Önce Anadolu'da Türkler, Çev: Y. Moran. İstanbul. 1979. s. 265. 7. Anılan sultanın, bunlar dışında sadece kendi adıya darbedilen bir tek gümüş sikkesinin daha bulunduğu söylenmekteyse de bunu ihtiyatla karşılamalarım gelir (bkz; İSMAİL GALİB., Takvîm-l Meskükat-ı Selçukiyye, Ankara, 1971 (İstanbul 1309 tab'ından tıpkıbasım), s. 78. 8. TURAN, O., Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar, Metîfl. Tercüme ve Araştırmalar. Ankara, 1988 (2), s.. 64-6 9. Sözkonusu yıldız çininin l/l ölçülerinde Imitasyonu yapılarak ^tarafımızdan gösterilmiştir. Bu işin gerçekleştirilmesinde yardımlarını gördüğüm Gazi Eğitim Fakültesi Resim-iş Eğitimi Bölümü Seramik Anasanat Dalı Başkanı sayın Yard. Doç. Dr. Sema BİLİCİ ile büyük bir uğraş vererek imitasyon örneği yapan ve seminere yetiştiren aynı Anasanat Dalının genç ve yetenekli hocası sayın Araş. Gör. Enver GÜNER'e burada teşekkür etmek isterim. 10. ORAL, M. Z.. 'Konya'da Alaüddin Camii Ve Türbeleri'. Yıllık Araştırmalar Dergisi, l. Ankara, 1957, s. 59, 22. Şekil. 11. Esasen, kitabenin alışılageldik bir şekilde "Es-sultanu'ul-mu'azzam..." ile başlayıp

"bin Keyhusrev'den sonra da "Burhanu Emîritmümînin terkibi ile tamamlanması beklenirdi. Kitabenin belki de bu niyetle yazılmaya başlandığı ve fakat "Burhan" ibaresinden sonra yer kalmadığı düşüncesiyle bu şekilde tamamlandığı düşünülebilir. Bu durumda, çininin ya şimdiki gibi tasarlandığı ya da kitabenin eksik olduğu halde bilerek y^da bilmeyerek duvar kaplamasında kullanıldığı akla geliyor. 12. Mevcut parçalar, ortadaki daire içinde yer alan geometrik kompozisyonun, çininin merkezine doğru gittikçe daralan bir düzende işlendiğini ortaya koyar. Sivri köseli olarak nihayetlenen kollar halinde uzanan kompozisyonun, çininin her bir kösesinde ikişer adet olmak üzere toplam onaltı kol halinde merkezden dışa doğru açıldığı muhakkaktır. Buna göre, kompozisyonu oluşturan her bir kolun merkezdeki birleşme noktası tespit edilerek, çininin dış köşelerine ikişer kolun uzandığı dikkate alınmış ve kompozisyon bu şekilde bütüne tamamlanmıştır. 13. Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi (İbni Bibinin Farsça Muhtasar Selçuknâmesinden), Cev: M. N. Gençosman, Notlar: F.N. Uzluk, Ankara. 1941. s. 146. 14. İçkale'de inşa edilen sarayın, büyük bir ihtimalle. 13. yüzyıl içerisinde ya büyük ölçüde kullanılamaz bir duruma geldiğini ya da yıkılarak ortadan kalkıp 14. yüzyılda hafızalardan tümüyle silinmiş olabileceğine bir çalışmamızda değinmiştik (Bkz; BİLİCİ, Z. K.. Seyahatnamelerde Alanya", Prof. Dr. Yılmaz Önge Armağanı. Konya. 1993. s. 30jj). Tarihi (kaynaklardan, I. Alâeddin Keykubad'ın oğlu ve halefi II. Gıyâseddin Keyhüsrev'in muhtemelen-l245-46 yılında Alanya'da birdenbire öldüğü anlaşılıyor. (Tartışma için bkz; TURAN, O., Selçuklular Zamanında... s. 454), Bu tarihten sonra, sarayın akıbeti konusu tam bir muamma olduğu gibi, dönemin tarihçisi ibn-i BtbTden de. Alanya'daki sarayın hiç bir Selçuklu sultanı tarafından kullanılmadığı sonucu çıkartılabilir. 15. KONYALI, İ.H., A.g.e, S.;2I2-2I3; LLOYD, S-R1CE, D.S., A.g.,e, s. 61 16. KONYALI, İ,H., A.g.e, s., 181-182; LLOYD, S-RICE, D.S., A.g.e, s., 64-65 17. Tophanenin kuzey cephesinde duvara gömülü bir sütun üzerindeki "Es- sultan" yazısının ortasında görülen kompozisyon da. bu türden bir örnek olmalıdır. (Foto. için bkz ; LLOYD, S-RICE, D.S., A.g.e, Lev. Vb.) 18. Örnekler için bkz; Doğu.Batı Arası Bir Gökkuşağı,Selçuklu Sikkeleri, Yay. Haz; Ş. Aydın. Yapı Kredi Sikke Koleksiyonu, 2, İstanbul. 1994, s. 26-27-,47, 52-53 v.d. Bunların, yalnızca astral veya alelade birer süsleme öğesi olarak mı fonksiyon gördüklerini ya da gerçekten heraldik bir ansını ve mesaj mı taşıdıklarını, ileride yapılacak yeni çalışmaların ve elde edilecek yeni verilerin bütün yönleriyle ortaya koyacağını tahmin ve umut edebiliriz.