YOKSUL AĐLELERĐN ÇOCUKLARI MESLEK LĐSESĐ YA DA AÇIK LĐSEYE GĐTMEK ZORUNDA BIRAKILIYOR!
Đşte AKP nin Meslek Lisesi Memleket Meselesi Projesinin Ardındaki Gerçekler!!! Bu yıl son kez yapıldığı açıklanan ve ilköğretim sekizinci sınıf öğrencilerinin girdiği Seviye Belirleme Sınavı (SBS), AKP nin eğitim politikasının amaçları ve hedeflerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Sadece SBS üzerinden AKP eliyle meslek liselerinin eğitim hayatında artırılan rolüyle birlikte çocuklarımızın işçileştirilmesi, açık lisenin bir alternatif olarak varlığını korumasıyla çocuk gelinler sorunun derinleşmesi ve parası olanı ayrıcalıklı kılmak için özel okulların teşvik edilmesi gibi birçok noktayı okuyabiliriz. SBS de yaşananları anlamak için öncelikle eğitimdeki dönüşümü ve mesleki eğitimde neler olup bittiği gerçeğini görmemiz gerekmektedir. Bu nedenle eğitimin dönüştürülmesi sürecini, mesleki eğitime odaklanarak tekrar hatırlamakta yarar var! Neler Yaşandı? Yapılan Tabela Değişikliğiyle Düz Liseler Meslek ve Anadolu Liseleri Haline Getirildi! Neden Diye Soracak Olursanız Nimet Çubukçu nun Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde, Çubukçu nun imzasıyla 06.05.2010 tarihinde genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi ile ilgili bir genelge yayınlandı. Söz konusu genelge ile ortaöğretimde, okul çeşitliliği yerine program çeşitliliğinin esas alındığı vurgulandı. Bu kapsamda mesleki ve teknik ortaöğretime daha fazla öğrencinin yönlendirilmesi amacı taşındığı ve bu dönüşümün 2013 yılına kadar tamamlanması hedeflendiği açıkça ifade edildi. Valiliklerce bu dönüşüme uygun olan liselerin tespiti sonrasında liselerin tabelaları değiştirilerek bir günde anadolu lisesi statüsünün bu okullara verilmesi hedefi de yine söz konusu genelgeyle vurgulandı. O günlerde sendikamızın sürekli olarak vurguladığı üzere söz konusu genelgenin asıl amacı, Bakanlığın 2010-2014 strateji planında ifade ettiği üzere dershanelerin özel okula dönüştürülmesi ve meslek liselerinin genel liseler içerisindeki oranını %70 düzeylerine çıkarma politikalarında saklıdır! MEB in genelgesine göre, nüfusu 10 binin altında olan ilçe ve beldelerdeki genel liseler, gerekirse kapatılacaktır. Nüfusu 10 ile 20 bin arasında olan ilçelerde bir, 20 ile 40 bin arasında olan ilçelerde iki, 40 binin üzerinde nüfusu bulunan yerleşim birimlerinde ise öğrenci sayısı ve gelişmişlik düzeyi dikkate alınarak yeterli sayıda anadolu lisesi açılacaktır. Anadolu lisesi tabelası asılamayan genel liseler de meslek liseleri haline getirilecektir. Böylelikle de % 70 lik hedef, genel liselerin meslek lisesi haline gelmesiyle gerçekleştirilmiş olacaktır O dönemde Milli Eğitim Bakanlığı nın SBS lerin geleceğine dair TOBB ile görüşmeler yapması, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nin SBS yi dert edinmesi ilk bakışta ilginç gelebiliyordu. Ancak Meslek liselerinin ortaöğretim içerisindeki payının %70 lere yükseltilmesinin hedeflendiği düşünüldüğünde TOBB un, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı nın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nın MEB ile aynı masaya oturmasındaki amaç bugün açıkça görülebiliyor. Yine o günlerde, Türkiye de işsizlik değil, mesleksizlik sorunu var tespitini yapanlar bir kez daha uzlaşmacı, katılımcı görüntülerle demokratlık maskeleri altında yönetişerek işsizlik sorununu çözmek için UMEM adında bir adım atmışlardı. Açılımı Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri projesi olan ve bir yönetişim içerisinde hazırlanan bu projenin hazırlayıcıları da aynı aktörlerdir. Bu projenin amacı iş piyasasının
analizinin yapılarak piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda işgücünün yetiştirilmesi ve işsizliğin önlenmesi şeklinde belirtilmiştir. Çeşitli sanayi çevrelerinin, sermaye gruplarının eğitim alanıyla bu kadar ilgilenmesinin arkasında yatan konu, ihtiyaçlarını giderecek bir düzenleme ile MEB in eğitim alanını yeniden düzenlemesi arayışlarından bağımsız değildir. Kısaca işveren pozisyonundaki çevrelerin kendi çıkarları çerçevesinde nasıl bir eğitim istiyoruz? sorularını cevaplama çabasıdır. Sermaye çevrelerinin bu konuya yaklaşım tarzı, ihtiyaç duydukları ucuz ve nitelikli işgücünü karşılayabilme arayışlarıyla ilişkilidir. Đstedikleri uzmanlaşmış, kendini sürekli olarak eğiterek hayat boyu öğrenme ilkesinin müdavimi olan, rekabetçi, girişimci, ucuz, AB standartlarında bir işgücüdür. Markayı en üst değer olarak görmesi gereken işgücünün eğitimi ve bu nitelikleri edinebilmesi için sermaye grupları, özellikle de teknik ara eleman ihtiyacı yaşayan sanayi çevreleri, hükümetle el ele bu süreci yönetmektedir. Eğitimin toplumsal eşitlik, dayanışma ve adalet gibi işlevleri bir yana bırakılarak, sermaye çevrelerinin sorunlarına yönelmek, öğrencileri beşeri sermaye olarak görmek dışında bir yaklaşımla açıklanamaz. Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, meslek liselerinde öğrencilere sunulması gereken eğitimin içeriğine dair yaptığı bir açıklamada Đş arayan değil, iş kuran gençler istiyoruz ya da Mesleği olan bir kişi bir yerde işe girmese bile kendi işini kurma cesaretini gösterebilecektir cümlelerini sarf ederken eğitim hizmetine nasıl bir perspektiften yaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır. AB standartlarında iş gücü isteyenler, uluslar arası sözleşmelerde düzenlenen çocuk hakları, çalışma yaşamı mevzuatı ve sendikal hakların kullanımı söz konusu olduğunda sessizce köşelerine çekilmektedirler. Asgari ücreti bile fazla görenlerin, kıdem tazminatlarının kaldırılmasını isteyenlerin nasıl bir gelecek tahayyülü kurduklarını tahmin etmek zor değildir. Genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi de bu gelecek tahayyülünün içinde yerini almaktadır. SBS sonuçlarında, dershaneye gidemediği için ya da gündelik hayatında daha farklı sorunlarla mücadele etmesi gerektiği için başarısız görülen bir öğrencinin meslek liselerine ya da özel liselere gitmek dışında seçenekleri kalmayacaktır. Doğal olarak böylesi bir durumda da yoksul ailelerin çocukları meslek liselerine gitmek dışında bir yol izleyemeyecektir ve bu zorunluluk meslek lisesine gitmek istemeyen bir gencin ve ailesinin rasyonel olması gereken tercihi olarak sunulacaktır. Öyle ki yoksulluğun, işsizlik tehdidinin pençelerinden kurtulabilmek için meslek lisesine yönelmek, yapılabilecek en rasyonel tercih olarak süslenmektedir. Sonunda iş garantisi olmasa bile kaybedilecek hiçbir şey yoktur. Bu dayatma ve zorlamanın anayasal bir hak olan eğitim hizmetinden eşit yararlanma hakkını ortadan kaldıracağı gerçeği gün gibi ortadadır. Özetle, gerçekleştirilmek istenen basit bir tabela değişikliğinden ibaret değildir. Devletin işlevlerinin dönüştürülmesi çabalarının eğitim alanındaki yansımalarıdır ve farklı yönleri olan, köklü bir dönüşümün işaretleridir. Her fırsatta onlar bizim geleceğimiz denilen gençlerimizin okul sıralarında işçileştirilmesi, üniversiteye giriş sürecindeki yoğunlaşmanın meslek liseleri imajının cilalanarak eritilmesi çabalarıdır. Bugüne kadar olduğu gibi bugün de eğitim politikalarında yoksulluğun, yoksunluğun ve her türlü ayrımcılığın görmezden gelinmesinin ifadesidir. Mesleki Eğitimin Dönüşümü Sürecinin Geçtiği Evreler Mesleki ve teknik eğitimde dönüşümün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, TOBB, Türkiye Đş Kurumu gibi çok farklı
hizmet alanlarındaki kurumların strateji raporlarında yer almasının nedeni, çocuklarımızın nasıl ucuz işgücü haline getirileceği ve böylelikle anadolu sermayesinin nasıl kalkındırılacağına aranan bir yanıt olmasıdır. 2010 yılı Ağustos ayında ise bu hedef en yetkili ağızlardan ilan edilmiştir! TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi (UMEM) imza töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin en önemli sorununun hem işsizlik hem de mesleksizlik olduğunu söylemiştir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ise imza töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, son 7 yılda mesleki ve teknik eğitimde çok önemli bir değişim ve sıçrama yaşadığını belirterek, ''Kullanıla kullanıla neredeyse basmakalıp hale gelen, 'Sektörün ihtiyaçlarına uygun nitelikli insan yetiştirilemediği' ifadesi, ne yazık ki bir ezbere ve ön yargıya dayanıyor'' diyerek projenin amacını özetlemiştir. Yine, eski adıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi 2011 2014 programında meslek liselerinin geleceğine ilişkin çarpıcı hedefler bulunmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli gerçekleştirilen bu düzenlemeler ile meslek liselerimizin ticarileştirilmesinde gelinen nokta açıkça görülebilmektedir. Türkiye Sanayi Strateji Belgesi nde ifade edildiği haliyle AKP nin mesleki eğitime dair hedefi aşağıdaki şekildedir: Özel sektörün mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumları açmasına imkan verecek düzenlemeler yapılacak ve bu kurumlar desteklenecektir. (Syf 140) Mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarının bina, tesis, uygulama birimi, atölye ve laboratuarlarının özel sektörle eğitim üretim faaliyetlerinde işbirliği içerisinde işletilmesine işlerlik kazandırılacaktır. Döner sermayesi olmayan okullarda Okul Aile Birliğiyle mevzuatına uygun sözleşme imzalanmak suretiyle işbirliği yapılması sağlanacaktır. (Syf 143) Mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında bulunan bina, tesis, uygulama birimi, atölye ve laboratuarlarından özel sektörün yeterli düzeyde yararlanması sağlanacaktır. (Syf 143) Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Đş arayan değil, iş kuran gençler istiyoruz derken ya da Mesleği olan bir kişi bir yerde işe girmese bile kendi işini kurma cesaretini gösterebilecektir cümlesini sarf ederken eğitimin hangi yönünü düşündüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Hafızalarımızı tazelerken Ömer Dinçer i es geçmek ise en büyük hata olur. Ömer Dinçer in Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptığı dönemde, 29 Aralık 2010 tarihli TBMM Bütçe Komisyonu nda görüşülen torba yasa ile ilgili olarak söyledikleri, 4+4+4 düzenlemesinin mesleki eğitimde yaşanan dönüşümün anlaşılmasında önemli bir yanı bulunmaktadır. Ömer Dinçer şöyle diyordu, staj yapılan iş yerleri için belirlenmiş olan asgari istihdam kriterlerinin değiştirilerek staj yapılabilecek işletme sayısının artırılması, daha önceki düzenlemede 20 ve daha fazla personel istihdam eden iş yerlerinde staj yapılması mümkünken, bu düzenlemeyle 5 ve daha fazla personelin çalıştırıldığı işletmelerde staj yapılabilmesi imkanı da veriliyor. Dolayısıyla staj yapılacak evren oldukça büyütülmüş oluyor. Ayrıca stajyerlerin ücretlerinde brüt değil net asgari ücretin esas alınması ve onların sağlık sigortası kapsamına dahil edilmeleri gibi
hususlar yer almaktaydı. Böylece istihdam ve mesleki eğitim ilişkisini güçlendiren tedbirleri uygulamaya koymuş olacağız. Torba Yasanın Ardından Ne Oldu? Çocuklarımızın Cebindeki Üç kuruş Paraya Göz Diktiler! Meslek liselerinde öğrenim gören gençlerimizin aldığı ücret AKP ye çok göründü! 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu nun 25. maddesinin birinci fıkrasında meslek eğitimi gören öğrenci, aday çırak ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin %30'undan aşağı ücret ödenemez. ifadesi yer almaktadır. Ancak tasarıyla 54. madde ile mevcut durumdan daha geri bir düzenleme yapılarak asgari ücretin net tutarının %30 u ifadesi getirildi. Bu düzenleme ile Bakan Dinçer in istihdam ve mesleki eğitim ilişkisinin güçleneceği argümanı çocuklarımızın cebindeki üç kuruş paranın brüt ifadesinin net olarak değişmesiyle hayat buldu. Ayrıca, yine torba yasa kapsamında meslek lisesi öğrencilerinin staj yapabilecekleri işletme sayısını artırmak için 10 işçiden fazla işçi çalıştıran işletmeler de staj kapsamına alınmıştır. Üstelik 10 işçiden fazla işçi çalıştıran işletmeler öğrencilere asgari ücretin üçte biri tutarında ücret verecekken, 20 den fazla işçi çalıştıran yerlerin asgari ücretin üçte ikisini öğrencilere ücret olarak vereceği ifade edilmektedir. Staj imkanını artırmayı amaçlayan bu düzenleme aslında var olan bir gerçeğin ifadesinden başka bir şey değildir. Şöyle ki öğrenciler son sınıfa geldiklerinde okullarını bitirebilmek için staj yapmak zorundadırlar. Bu nedenle sadece stajlarını tamamlayabilmek için ücretlerini almadan dahi çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Gençlerimizin emeğinin karşılığını almaları yönünde hiçbir zorlayıcı hüküm getirilmeden onları küçük işletmelere daha da az ücretler karşılığında mahkum etmek, onları daha öğrenciyken köleliğe mahkum etmek demektir. Đşçi sayısının düşük olduğu işletmelerde iş yükünün artacağı ve işletmelere ucuz iş gücü sunulacağı çok nettir. Buna karşılık AKP, gençlerimize eğitimlerini geliştirmek yerine, emeklerinin karşılıklarını alamadan ve mesleki alanlarıyla alakasız işlerde kölece çalıştırılacakları bir sistem sunmaktadır. 4+4+4 Düzenlemesi Ve Çocuklarımızın Đşçileştirilmesi 4+4+4 düzenlemesi ise yukarıda bahsi geçen konularda daha olumsuz düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Örneğin, 4+4+4 düzenlemesi öncesinde on personeli olan bir işletme, personel sayının en fazla yüzde onu kadar stajyer meslek lisesi öğrencisi çalıştırabiliyorken, stajyer öğrenci çalıştırma sınırlaması tamamen kaldırarak, çocuklarımızın daha fazla kar hırsı karşısında ucuz ve güvencesiz sömürüsünün önü açılmıştır. Bir başka boyut ise özel meslek liselerine, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesinden, meslek liselerinde öğrenci başına yapılan harcamaların 1,5 katı destek verileceğinin duyurulmasıdır. Örneğin kamuya ait meslek lisesinde öğrenci başına bin TL harcanıyorsa, özel amaçlı kurulan meslek liselerine 1.500 TL nakit destek verilecek. Üstelik, 4+4+4 düzenlemesinde "ilköğretim devlet okullarında parasızdır" ifadesinin çıkarılmasının ardından paran kadar eğitim ve işçisin sen işçi kal sisteminin alt yapısı fiilen hayata geçirilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı nın verilerine göre 2001-2002 eğitim öğretim yılından 2012-2013 eğitim öğretim yılına kadar mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları % 70 (%69.5) artmıştır.
Eğitim Öğretim Yılı Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Genel Toplam 2001-2002 3.660 2006-2007 4.244 2010-2011 5.179 2012-2013 6.204 Ayrıca 2012-2013 istatistiklerinde halen 1111 genel lise (düz lise) bulunduğu yönünde, geçen yıla ait bir bilgi bulunmaktadır. Tam sayısı bilinmemekle birlikte bu liselerin bir kısmının Anadolu Lisesi, bir kısmının ise meslek lisesi olarak dönüştürüldüğü tarafımızca bilinmektedir. Bu durumu göz önüne aldığımızda MEB in yeni bir okul açmadan eğitimi meslek liselerine yoğunluk vererek nasıl dönüştürdüğü açıkça ortaya çıkmaktadır! Kimin Kalkındığını Görüyoruz! Peki, Adalet Nerelere Kayboldu? Adalet ve Kalkınma Partisi nin asgari ücreti dahi fazla gördüğü, kıdem tazminatlarının kaldırılması için elinden geleni yaptığı bir dönemde, emekçi ve yoksul kesimler için modern köleliği ve bu düzenin yanına seferber edilen kaderciliği gelecek tahayyülü kurduğu ortadadır. 4+4+4 düzenlemesinin çocuk işçiliği boyutunu tartışmayan, konu her oraya geldiğinde ise zorunlu din dersine ek olarak getirilen seçmeli (zorunlu) din dersleri gündemine sarılan AKP nin taktiğini hatırlamakta yarar var! Çünkü eğitimde adalet, gencecik yaşında pres makinesinin altında, tarlaya çalışmaya giderken yollarda ya da okullardaki bakımsızlık, fiziki donanım eksikliği, ödenek yokluğu, ihmaller gibi nedenlerle hayatını kaybeden çocuklarımızın umut dolu bakışlarının altında yerle bir oldu! Peki, meslek lisesi öğrencileri hangi şartlar altında stajlarını yapıyorlar? 4+4+4 düzenlemesi sonrasında on personeli olan bir işletmeye, sınırsız stajyer meslek lisesi öğrencisi çalıştırma hakkı verildi. Dolayısıyla işletmelerin, stajyer adı altında meslek liselerinde okuyan çocuklarımızı sınırsızca sömürmesinin, ucuz işgücü olarak kullanmasının önü AKP tarafından açıldı. AKP hazırladığı meslek lisesi öğrencilerinin staj dönemlerinde aldığı ücret üzerinde oynama yaparak, çocuklarımızın cebindeki üç kuruşa göz dikti. Đşletmeler düşük ücretle işçi çalıştırmak için işçi yerine öğrenci istihdamına yöneltildi. Çocuklarımız, 8 saat yerine 15-16 saate kadar çalıştırılabildiği ve yaptırımı olan herhangi bir denetim mekanizmasının olmadığı bir sistemin hizmetine sunuldu! Ayrıca, çocuklarımız staj döneminde çalıştırılırken, sadece iş kazalarına karşı sigortalı yapılmaktadırlar. Đşletmeler, öğrenim saatleri dışında çocuklarımızı fiili olarak çalıştırdığında ise iş kazası sigortası kapsamı dışına çıkılmaktadır. Böylesi durumlara karşı çocuklarımızı koruyucu bir sistem bulunmamaktadır. Đşletmeler, fazla mesai süreleri de dahil olmak üzere çocuklarımızın ücretini vermediğinde ya da sözleşmeyi feshettiğinde gençlerimizin hakkını koruyacak bir yaptırım bulunmamaktadır.
Đddia Ediyoruz! SBS ye Giren 1 Milyon 112 Bin 604 Öğrencinin Yaklaşık 330 Bini Akademik Liseye Girebilecekken Yaklaşık 780 Bin Öğrencimiz Özel Okullara, Meslek Liselerine Ya Da Açık Liseye Gitmek Zorunda Bırakılıyor! Nasıl mı? Milli Eğitim Bakanlığı nın ortaöğretim kontenjanlarını %30 oranında artırmasının ardından, Fen ve Anadolu Liselerinin toplam kontenjanları 329.890 olarak duyurulmuştur. Geriye kalan yaklaşık 780 bin öğrenci ise mesleki ve teknik eğitime, açık liseye ya da özel liselere gitmek zorunda kalacaklardır. Dolayısıyla, Yoksul ailelerin çocukları devlet eliyle işçileştirilmekte ve geleceklerine ipotek koyulmaktadır! Özel okullara verilen teşvikler aracılığıyla özel okul sayıları artırılmış ve parayı verenin düdüğü çalacağı bir sistem yaratılmıştır. Ayrıca SBS puanlarında okul başarı puanının etkisinin geçen yıllara oranla yaklaşık %30 düzeyinde artırılmasıyla, özel okullarda müşteri memnuniyeti çerçevesinde satın alınabilen notlar sayesinde, paran kadar eğitim ve paran kadar "başarı" satın alınabileceği mantığının eğitim sistemimizin temelinden filizlenmesinin yolu açılmıştır! Fransızca ve Almanca testlerinin yanlış değerlendirilmesinin fark edilmesinin ardından puanlar yeniden hesaplanmıştı. Ancak, puanların değişmesinin ardından, örneğin 400 puan almış bir öğrencinin içinde bulunduğu Türkiye ve Đl genelindeki yüzdelik dilimleri yeniden hesaplanmamış ve böylelikle yeni bir haksızlığın önü açılmıştır. Özetle, çocuklarımızın emeği ve geleceği MEB in ciddiyetsizliğine kurban edilmiştir! Eğitim Hakkı Temel Bir Đnsan Hakkıdır! Türlü Oyunlarla Çocuklarımızın Geleceğine Đpotek Konulmasına Đzin Vermeyeceğiz! Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki yaşananlar, AKP nin piyasacı-muhafazakar ve otoriter politikalarının bir devamı, rant ve kar arayışı karşısında yoksul ailelerin çocuklarına verilen değerin an açık ifadesidir! AKP nin ekonomik krizi eğitimdeki dönüşümle fırsata çevirme hamlesidir! Öyle ki eğitim sistemimiz; geçtiğimiz 10 yıl içinde daha piyasacı ve daha gerici bir anlayışla yönetilmeye başlanmış, veliler çocuklarını okutabilmek için önceki dönemlere göre cebinden daha fazla harcama yapmak zorunda bırakılmıştır. Eğitimin temel insan haklarından birisi olduğunun göz ardı edildiği bu 10 yıllık süreçte, eğitimin giderek daha fazla paralı hale getirilmesiyle birlikte, milyonlarca çocuk ve gencimiz ya eğitim hakkından yoksun bırakılmış ya da çeşitli nedenlerle eğitimlerine devam edememiştir. Bugün milyonlarca çocuk ve gencimizin eğitim hakkından yoksun bırakılmasına neden olan, meydanlarda eğitimin özelleştirilmesini savunup bunun için peş peşe yasal düzenlemeler yapan AKP, geçtiğimiz 10 yılda uyguladığı politikalar ile kendisinden önceki hükümetlerin geliştirdiği piyasa yanlısı uygulamaları kendi piyasacı/gerici uygulamalarıyla bütünleştirerek bugünlere taşımıştır.
Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılması, Türkiye de eğitimi hak ettiği noktaya taşımak, ancak eğitimin eşit, parasız ve kamusal niteliğini arttırmayı hedefleyen bir anlayışla mümkündür. Bu nedenle eğitim sistemi sermaye ve piyasa yararına düzenlemelerle değil, halktan, yoksul ve emekçi sınıflardan yana değişikliklerle gündeme gelmelidir. Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından, eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin bilimsel, demokratik, laik yönünün geliştirilmesine; derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her kademesinde halktan yana köklü bir değişime gereksinim olduğu gerçeği artık daha güçlü sahiplenilmelidir. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu