Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi



Benzer belgeler
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Berkalp Kaya KASIM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR?

TÜRKİYE TURİZMİ Değerlendirme Raporu

Türk araçlarının taşıma yaptığı ülkelere göre yoğunlukları gösterilmektedir. Siyah: ilk 15 ülke

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

EKİM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

BATI AFRİKA ÜLKELERİ RAPORU

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

Göç ve Tüberküloz. Haluk C.Çalışır Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi

NİSAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

EYLÜL 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

BURSA DA İLK 250 ŞİRKET VE İSTİHDAM

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

Beyin Gücünden Beyin Göçüne...

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Suriyeli Mülteciler

TÜRKİYE 1997 GENEL NÜFUS SAYIMI SONUÇLARI HAKKINDA DÜŞÜNCELER

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

EKONOMİK GELİŞMELER Şubat

Türkiye de Yabancı Bankalar *

Prof. Dr. Turgut Göksu

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Sosyal Politikayı Yeniden Düşünmek! NEDEN?

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

OCAK-EKİM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

OCAK-KASIM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

OCAK-AĞUSTOS 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ VE DİYARBAKIR

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Dünya Mültecileri Hakkında Anahtar İstatistikler

stratejik saiklerle bu ülkeyi çok daha yakından tanımak durumundadır. Bu çalışmanın, söz konusu ihtiyaca hizmet etmesi umulmaktadır.

ŞUBAT 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Araştırma Notu 15/179


IMPR HUMANITARIAN DİYARBAKIR DAKİ EZİDİLER HAKKINDA RAPOR. Sığınmacıların Genel Durumu

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

HAZİRAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

YENİ TEŞVİK SİSTEMİ VE DİYARBAKIR

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 EYLÜL AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

Göç ve Serbest Dolaşım Eğilimler ve Engeller. Ayşegül Yeşildağlar Ankara, Turkey

İçindekiler Teşekkür 7 Tablolar ve Grafikler Listesi 15 GİRİŞ 19 BİRİNCİ BÖLÜM SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ KAVRAMLARI I. SAPMA, SUÇ VE KRİMİNOLOJİ

MART 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Türkiye de Kırsal Kalkınma Politikaları ve Geleceği

Aksaray Üniversitesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü

Sayın Mehmet CEYLAN BakanYardımcısı Türkiye Cumhuriyeti Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

5 Dk. Ülke Ile Ilgili Giriş Konuşması. Değerli katılımcılar hepinizi ülkem adına saygıyla selamlıyorum,

NÜFUS POLİTİKALARI. Taylan BATMAN Yeşilpınar Mirioğlu ÇPL

Türkiye de Kentleşme

DEMOGRAFİ: Nüfus meselelerine sosyolojik bir bakış

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

SİVİL TOPLUM VE SU. Serap KANTARLI Türkiye Tabiatını Koruma Derneği.

EVLET PLANLAMA ÖRGÜTÜ EKİM 2011 HANEHALKI İŞGÜCÜ ANKETİ SONUÇLARI

Doğal Afetler ve Kent Planlama

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

KADIN VE DEMOKRASİ DERNEĞİ

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

Çalışma Hayatının İki Büyük Korkusu: İşsizlik ve İş Güvencesizliği Two Big Fear of Working Life: Unemployment and Job Insecurity

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU

AĞUSTOS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

Türkiye Nüfusunun Yapısal Özellikleri Nüfus; 1- Nüfusun Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Genç (Çocuk) Nüfus ( 0-14 yaş )

Avrupa da Yerelleşen İslam

GRAFİKLERLE FEDERAL ALMANYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Cam Sektörü 2013 Yılı Değerlendirmesi

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

İktisadi Kalkınma Vakfı

ÜLKEMİZDE HUZURU BOZMAK İSTİYORLAR

30 Temmuz 2008 tarihinde Mahkeme başvuru sahiplerinin 3 Eylül 2008 e dek İran a sınır dışı edilmemeleri hakkında 39 sayılı Kuralı yayınladı.

kimdir? Nazif Kerem GÖZENER ÖZGEÇMİŞ

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Transkript:

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi Özet Prof. Dr. Turgut Göksu 1 * Prof. Dr. Veysel K. Bilgiç * Kentleşme ve göç, Türkiye nin özellikle 1950 lerden beri gündeminde olan bir olgudur. Göç kavramı da hem iç hem de dış boyutu olan bir kavramdır. Her iki boyutu da yaşayan bir ülke olarak Türkiye işçi göçü şeklinde başta Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri olmak üzere işgücü gönderen hem de Balkan ülkeleri ile Kuzey Irak tan gelen mülteciler örneğinde olduğu gibi dışarıdan nüfus akımına uğrayan bir ülke durumundadır. Ayrıca Doğudan Batıya mülteci akımında transit ülke konumundadır. İçerdeki nüfus hareketliliği bağlamında önceleri daha çok şehir hayatına özenti, daha iyi eğitim ve sağlık gibi şehir nimetlerinden yararlanma amaçlarıyla yahut arazi uyuşmazlıkları ve ailevi sorunlar gibi adi vakalar çerçevesinde karşımıza çıkan bu kavramlar 1980 lerden sonra güvenlik boyutu ağır basan bir biçimde ve daha yoğun olarak karşılaştığımız bir sorun olmuştur. Türkiye de kentleşme ve göç daha çok doğudan batıya ve sahillere, ayrıca kırdan kente doğru olmaktadır. Saikler açısından kentleşme ve göçün batı bölgeleri ile şehirlerin çekiciliğinden çok doğunun ve kırsal kesimlerin iticiliği de dikkate değer. Bu tebliğde göç ve kentleşme kavramları sosyal ve güvenlikle ilgili yönleriyle sebep ve sonuçları ile ele alınmış ve ortaya çıkan sorunlara çözüm yolları bulunmaya çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Kentleşme, göç, terör, güvenlik * Polis Akademisi Başkanlığı, Güvenlik Bilimleri Fakültesi 169

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ Giriş Göç, insanlığın ilk dönemlerinden beri değişik zaman ve mekânlarda var olagelen bir olgudur. İnsanlar bulundukları mekânın yerleşik nüfusu besleyemez olması; istilacı bir gücün insanları bulundukları yerleri terk etmeye zorlaması; macera tutkusu; dini motifler gibi pek çok sebeple göç etmişlerdir. Kentleşme de değişik faktörlerin yanında, özellikle Türkiye açısından, göç sebebiyle meydana gelmiş bir olgudur. Türkiye özellikle 1950 lerden beri hızla kentleşen bir ülkedir. Günümüzde göç ve kentleşme artan oranda bir güvenlik sorunu olarak ele alınmaya ve algılanmaya başlanmıştır. Türkiye de 1970 lerin sonundan itibaren kentleşme, göç, suç ve terör kavramları sıkça birlikte kullanılmaya başlamıştır. Bu çalışmada, kentleşme ve göç olgusu terör suçu bağlamında ele alınmaya çalışılmıştır. Kentleşme ve Sağlıksız Kentleşmenin Ortaya Çıkardığı Sorunlar Kentleşme kısaca kent sayısı ile kentlerde yaşayan nüfusun artması bunun sonucunda da toplum yapısında örgütlülük, işbölümü ve uzmanlaşmayı beraberinde getiren bir süreç olarak tanımlanabilir. Şehircilik ise kentsel gelişmenin bir düzen ve denetim altına alınması anlamını taşır (Keleş, 1984). Kenti köyden ayıran özellikler şu şekilde sıralanabilir: Kent çeşitli etnik, sosyal, dini, kültürel grupları bir arada barındıran kalabalık ve nüfus yoğunluğunun fazla olduğu yerleşim yerleridir. Kentte ilişkiler gayrışahsi, soğuk ve yüzeysel olup sosyal kontrol son günlerin moda tabiriyle (mahalle baskısı) zayıftır. Yine kentler formel iş organizasyonlarının kurulmuş olduğu, toplumsal hareketliliğin fazla olduğu yerlerdir (Görmez, 1997). Tolan, sanayileşme sonrası yaşanan kentlerdeki değişim süreciyle ilgili olarak merkeziyetçi ve birleştirici ulusallık olgusu, mahalli toplulukların idari özerkliğine son vermiş, bireylerin mahalli beledi yaşama katılmaları, ulusal düzeydeki siyasi sorunlar karşısında giderek önemini yitirmiştir şeklinde bir değerlendirmede bulunmaktadır (Tolan, 1991, s.159). Kentlileşme (şehirlileşme), kentleşme sonucunda, toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde, değer yargılarında, maddi ve manevi hayatlarında olumlu değişiklikler yaratması sürecidir. Medeni olmak şehirli olmak, şehirlileşmiş olmaktır. Medeni olmak uygar; şehirli, şehir halkından; terbiyeli, görgülü, kibar, ince olmak demektir. 170

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi Ülkemizde 1950 lerden beri bir kentleşme olgusu vardır. 1980 ve 90 lardan bu yana kentlerin imkânlarına hevesten çok terörden kaçmanın da eklenmesiyle bu süreç daha da hız kazanmıştır. Bu plansız, sağlıksız ve önlenemeyen kırdan kente göç (kentleşme değil) zaten var olan gecekondu sorunu ile bunun ortaya çıkardığı başta güvenlik olmak üzere diğer sorunların da katlanarak artmasına sebep olmuştur. Terör dolayısıyla 20-25 sene içinde Diyarbakır, Mersin, Silvan, Batman, Şırnak gibi şehirlerimizin nüfusu birkaç kat artmış, bunun çarpık kentleşme yanında, ortaya çıkardığı işsizlik, açlık, barınma vb. sorunlar bu merkezleri teröre uygun bir ortama dönüştürmüştür. Yaşamakta olduğumuz kentleşme olgusu Batı dakinin tersine sanayileşme ve kalkınmaya paralel ve onun bir sonucu olarak değil, daha çok terör ve güvenlik sorununun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Sağlıksız kentleşme sürecinde kentlileşemeyen nüfus suça eğilimli gruplar için zengin bir potansiyel oluşturmaktadır. Kentlerde fırsatlar sistemindeki haksızlıklar dolayısıyla kendilerini mağdur hisseden insanlar genellikle şiddete (sadece terör değil kamusal ve özel mallara zarar verme vandalizm ve genel olarak diğer adi suçlar bakımından da önemli) eğilimli olmaktadırlar. Kentlerde meşru yol ve araçlarla ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlar, yaşadıkları sıkıntı ve gerginlikleri sisteme tepki olarak yöneltmekte ve bu hoşnutsuzluk ortamı huzursuzluğu besleyen bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. İç göç olarak da adlandırılan ülke içinde yaşanan bu tür nüfus hareketlerinin ana yönü; köyden kente, doğudan batıya, güney sahillerine ve sanayi merkezlerine doğru olmaktadır. Terör dışında iç göçlerin temel sebepleri arasında ekonomik, sosyal ve kültürel şartların iyileştirilmesi saiki ile töre (namus ve kan davaları) cinayetleri sayılabilir (Göksu ve Bahar, 2005). Bilindiği gibi şehirler medeniyetin merkezidirler. Şehir hayatının düzenli, istikrarlı ve güvenli olması, şehirdeki toplumsal faaliyetleri de verimli ve kaliteli kılar. Güvenlik sadece polis ve zabıta sayısını arttırmakla sağlanacak bir şey değildir. Yeterli sayıda güvenlik personelinin yanında altyapının da (trafiğin rahat akıyor olması, çevre temizliği, sokak aydınlatmalarının yeterliliği gibi) buna uygun olması bu hizmetleri kesinlikle daha verimli ve etkili kılacaktır. Bir güvenlik görevlisinin güvenlikle ilgili fazlaca şikayetlerin olduğu bir yerde belediye ile işbirliği neticesi sokak aydınlatmasının yeterli seviyeye çıkartılmasıyla bu şikayetlerin önemli ölçüde azaldığını anlattığı örnekte olduğu gibi suça teşvik eden ya da zemin hazırlayan ortamların yani bataklıkların kurutulması her zaman için daha kolay, daha ucuz ve daha makuldür. 171

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ Suçların önlenmesi ve güvenlik hizmetlerinin etkili bir şekilde yürütülmesi açısından çevre şartlarının iyileştirilmesi en başta gelen tedbirler arasında yer almaktadır. Düzenli bir çevrenin ve yerleşim yapısının suçluluk üzerinde azaltıcı yönde etkili yönde etkili olduğu bilinmektedir. Kötü bir iskân politikası iyi çevrenin kaybolmasına yol açar, gerilimli ve güvensiz bir ortam meydana getirir, bozulmuş bir kolektif yaşama sebep olur ve nihayet suçlarda artış kaçınılmaz bir biçimde ortaya çıkar. Plansız ve çarpık şehirleşme sonucu oluşan mahallelerde yaşayanlar arasında ümitsizlik ve yalnızlık duygusu gelişir ve bu da şiddete zemin hazırlar. Suça elverişli ortamların azaltılmasında planlı kentleşmenin rolü ve güvenlikle çevre düzenlemesi ve mimari oluşumlar arasındaki ilişki inkâr edilemez. Bünyesinde zabıta kuvveti barındıran ve müeyyide uygulama yetkisi olan belediyelerin, güvenlik hizmetlerine ilişkin alınan kararlara katılımını sağlamak, toplu taşıma, çevre düzenlemesi, şehir planlamasının güvenlik odaklı yapılması ve eğitim alanlarına yönelik çevre düzenlemeleriyle sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerin teşviki ve buna yönelik altyapının hazırlanması da son derece önem taşımaktadır. TOKİ konutlarında karakollar yeni yeni yapılmaktadır. Sağlıksız kentleşme sadece suç işleme açısından değil, çevreyi kirletme, gürültü kirliliğine sebep olma, görgü eksikliği ve eğitimsizlikten kaynaklanan medeni ilişkilerde olması gerekli asgari kurallara uymama (trafikte saygısızlık, düğünlerde bazen sokağı trafiğe kapatıp müzik sesini yüzlerce metreden duyulacak derecede açmak, yine düğünlerde ve maç sonraları taşkınlık ve silah sıkma) gibi örneklerini maalesef başkentte bile sıklıkla gördüğümüz manzaralarla bizi karşı karşıya bırakmaktadır. Göç ve Suç Hintjens, göçmenlerin çoğunun suç işlediği ve bulundukları ülkenin kanunlarını hiçe saydıkları varsayımının literatürde yaygın bir tema olduğunu belirtmektedir (1992, s.10). Göçmenlerin suç ile ilişkilendirilmeleri belki de ilk önce ülkeye kabul ve ayrılma yla ilgili konularda görülmektedir. Bir ülkeye resmi makamlarca kabul edilmeden girmek ve verilen sürenin sonunda terk etmemek bir suçtur. Ülkeler bunu kamu düzenine karşı bir tehdit, meydan okuma olarak algılamaktadırlar. Göçmenlerin, uyuşturucu ticareti, göçmen ticareti, hırsızlık, saldırganlık, hatta terörist faaliyetlerde bulunmaları onlara karşı önyargıları artırmakta, güvenliğe karşı tehlike olarak görülmelerine neden olmaktadır. Özellikle 11 Eylül 172

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi 2001 deki Dünya Ticaret Merkezine yapılan saldırıdan sonra gelişmiş ülkelerdeki Ortadoğu kökenli göçmenler özel olarak, tüm göçmenler de genel olarak terörist olarak görülmeye başlanmışlardır. Muhtemel suçlular olarak da genellikle üstü kapalı veya açık olarak göçmenler gösterilmektedir. 11 Eylül 2001 de yapılan terörist saldırıdan sonra Avrupa ülkeleri ve ABD deki Müslüman göçmenler, milliyetine ve dünya görüşüne bakılmaksızın, potansiyel terörist ve Üsame bin Ladin yanlısı olarak algılanmaktadırlar. Örneğin, İngiltere de MI5 görevlileri Afganlı göçmenler başta olmak üzere bazı Müslümanları Taliban ve bin Ladin bağlantısı konusunda sorgulamaktadırlar (The Muslim News, 30 Ağustos 2002). Her ne kadar polis, bu gibi durumlarda uluslararası suçların daha ziyade göçmenler tarafından işlendiği varsayımıyla hareket etmekteyse de göçmenlerle yerliler arasında bu suçların işlenme oranlarının ne olduğu aşağıda bir ölçüde anlatılmaktadır. Göçmenlerin yaşadıkları ülkelerde bazı suçlar işledikleri ve bazı suç çeşitlerinde yerli vatandaşlardan fazla suç oranına sahip oldukları görülmektedir. Bu da özellikle ırkçı bakış açısına sahip ev sahibi ülke vatandaşları arasında yabancıların suç işleyen ve işlemeye meyilli insanlar oldukları yönünde önyargının oluşmasına neden olmaktadır. Ancak, Göksu nun İşçilikten Vatandaşlığa: Almanya daki Türkler isimli eserinde de belirttiği gibi, bu suç oranları çok abartılmıştır. Örneğin, pasaport, süre uzatılması gibi suçlar istatistiklere girmekte ve yabancıları suç işliyor göstermektedir. Hâlbuki bu suçları yerlilerin işlemesi zaten mümkün değildir. Vereceğimiz örneklerde de görüleceği gibi, yabancıların suç işlemesi yerlilerin işlememesi, bir varsayımdan öteye gidememektedir (Göksu, 2000). Samuel ve Faustino-Santos, Kanada incelemesinde bazı suç çeşitlerinin bazı etnik gruplar ve göçmenlere has olduğunu belirterek, genelde yerlilerin göçmenlerden daha fazla oranda suç işlediklerini vurgulamaktadır (1991). Kanada da fahişelik ve kumarın Çinliler arasında, uyuşturucunun Hong Konglular arasında yaygın olduğunu aktarmaktadır (1991). Bunun yanında yazarlar zaman içinde göçmen nesilleri arasında fark olduğunun da bilinmesini istemektedirler. Yazarlar Kanada da 1951-54 yılları arasında suç karşılaştırmasında bize 1 yılda 10.000 Kanada erkeğinin 86 sının suç işlediğini, buna karşılık dışarıda doğan 10.000 erkeğin 42.8 inin suç işlediğini belirtmektedirler. Sadece organize fuhuşta, ABD ve İngiliz vatandaşları yerlilerden fazla suç oranlarına sahiptir. Diğer tüm suç çeşitlerinde yerliler öndedir. 1966-69 yıllarında yabancılar, işlenen tüm suçla- 173

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ rın %1-1.2 sini işlemişlerdir ki, nüfus oranlarından düşüktür. Samuel ve Faustino-Santos un aktardığına göre, Kanada Vatandaşlık Göç Departmanı yetkilileri, yabancılar içinde suç oranının düşük olmasını ilk kabuldeki güvenlik araştırmasına bağlamaktadırlar (1991). Ekonomik olarak alt kesimler tarafından işlenen suçların göçmenler içerisinde yaygın olması göçmenlikten ziyade ekonomik düzeyle ilişkilendirilmesi gerekir. Suç çeşitleri göçmenlerin milliyet kökenine göre de değişmektedir (Samuel ve Faustino-Santos, 1991). Dolayısıyla, işlenen suçlar arasında da göçmen gruplar bakımından ayırım yapmak gerekmektedir. Buna bir örnek, 1990 lı yılların ilk yarılarına kadar özellikle fuhuş, hırsızlık gibi suçların oranının yüksek olduğu İngiltere nin Leicester şehri Highfields bölgesinde, Somalili Müslümanların kitlesel olarak bu bölgeye yerleşmesinden sonra, 1990 lı yılların sonundan itibaren bazı suçların ciddi şekilde azalması gösterilebilir. Bu bölgelerde aynı dönem içinde halkla birlikte Suçla Mücadele programı yürütülmüş şehir genelinde suç %0.4 artarken (ülke düzeyinde 3.8), yüksek suç oranının olduğu Northfields and Highfields bölgelerinde hedeflere ulaşılmıştır (LPACD, 2000). 2000/01 de de hırsızlık, kamu düzeni, araçlara yönelik suçlar, bazı cinsel suçlar ile suç korkusu azalmıştır. Nüfusunun yaklaşık %30 u beyaz olmayan Leicester da, suçların %30 u da beyaz olmayanlarca işlenmektedir (LPACD, 2001). Ayrıca emlakçiler buranın güvenli bölge olmasıyla eskiden boş olan evlerin dolduğunu ve fiyatların yükseldiğini belirtmektedirler. Lohrmann (2000) özellikle kaçak göçmenlerin ve mültecilerin bu resimde gibi gösterilmeye çalışıldıklarını; Tonry (1997) de bu durumun göçmenlerin de içinde bulunduğu bazı grupların ekonomik ve sosyal olarak toplumun geneline nazaran daha başarısız bulunmalarıyla ilişkisi olduğunu belirtmektedir. Göç ve Güvenlik: Türkiye Örneği Önceki sayfalarda ele alınan argümanların hepsinin olmasa da birçoğunun Türkiye ölçeğinde de yaşandığı görülmektedir. Gerek iç gerekse dış güvenlik açısından, sınırlar içindeki ve sınırlar arasındaki göçün, güvenliğe etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir. 174

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi İç Göç ve Güvenlik Türkiye, iç göç ve dış göç hareketliliği açısından zengin bir ülkedir. Özellikle 1950 den itibaren iç göç daha ziyade Doğudan Batıya ve sahil bölgelerine; köylerden kentlere doğru gelişmiştir (Göksu, 2003). İç göçe katılan insanlar, ekonomik durumları zayıf, işsizlik ve yoksullukla mücadele eden kesimlerdir. Bu insanların kitlesel olarak belli bölge ve şehirlere yerleşmeleri, altyapısı zaten yetersiz olan yerleşim yerlerinde sosyal tansiyonu da yükseltmektedir. Bu göçmenlerin yerleşik hayata uyum sağlamaları, bir anlamda şehirlileşmeleri zaman almaktadır. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı nda (BYKP) kentleşme süreci, gelişmiş ülkelerden farklı olarak kent yoksulluğunun kır yoksulluğuna tercih edildiği bir göç olgusu olarak ele alınmaktadır. Ayrıca, demografik anlamdaki kent nüfusunun artması anlamındaki kentleşme ile sosyo kültürel anlamdaki kentlileşme arasındaki ayrıma dikkat çekilip, İstihdam, altyapı ve toplumsal hizmet imkanlarının yetersizliği ve bireylerin büyük ölçekte bilgi, beceri ve ekonomik alanlardaki sınırlılığı, kentsel yörelerde kuralların ve değer yargılarının aşınmasına yol açmaktadır denilerek, kentlilik kültürünün oluşturulmasına dönük çalışmalar yapılması önerilmektedir (DPT, 2000, s.170). Durum tespiti bir önceki planda da şöyle belirtilmektedir: Kente gidenler yeterince kentlileşememekte, kentin sunduğu bilgi, sermaye, teknoloji ve rekabet yoğun kültürün uzağında kalarak kimliklerini kaybetmeme çabası ile kent yaşamına uyum sağlayamamaktadırlar (DPT, 1995, s.172). Plan göçmenlerin kentlileşmesinin sivil örgütler, eğitim kuruluşları, gönüllü kuruluşlar ve kitle iletişim araçlarıyla sağlanacağını öngörmektedir (DPT, 1995) 1. İçe Göç ve Güvenlik Sorunu Dış göç, Cumhuriyet in ilk yıllarında nüfus mübadelesi politikalarıyla hem içe hem de dışa doğru olurken, ilerleyen yıllarda değişik zamanlarda değişik faktörlerin etkisiyle yine içe ve dışa doğru gerçekleşmiştir. İçe doğru Balkan ülkelerinden sürekli yerleşim için gelenler başta olmak üzere Afganistan ve Kuzey Irak tan kitleler halinde gelenler de olmuştur. 1991 de Irak tan gelerek Türkiye ye sığınanlar kısa süre sonra geri dönmüşlerdir. Türkiye ye kitlesel olarak gelen mülteci sayısını Kirişçi nin derlemesi şu şekildedir (1991): 1492 de İspanya dan yaklaşık 100.000 Yahudi; 1848-1 İç göç konusu, aşağıda Terör ve Göç başlığı altında daha detaylı olarak verilmektedir. 175

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ 49 da Polonyalılar; 1923-1962 yılları arasında Balkanlardan 1.6 milyon soydaş-dindaş; 1859-1922 arası 4 milyon Kırım ve Kafkas kökenli dindaşsoydaş; Nazi yönetiminden kaçan 100.000 Alman Yahudisi (bunların ilerleyen yıllarda ancak 25.000 kadarı kalmış diğerleri ABD ve İsrail e göç etmişlerdir); 1980 li yılların ortasında 5.200 Afganlı milli göçmen ; Ağustos 1988 de 60.000 Irak Kürdü; 1989 yılında yaklaşık 310.000 Bulgar Türkü; 1991 de yaklaşık 500.000 Kuzey Iraklı. 1980 li yılların başından sonuna kadarki zaman içinde 200.000 ile 1 milyon arasında İranlının Türkiye ye sığındığı belirtilmektedir. Türkiye, mültecileri kabul ederken farklı politikalar izlemektedir (Kirişçi, 1991). Onların köken ve durumuna göre yapılan bu ayırım mültecileri kabul etmedeki Türkiye nin siyasetini göstermektedir. Örneğin, Bulgaristan dan gelen mültecileri gönüllü kabul eden Türkiye, İran ve Irak tan gelenlere aynı gönüllü yaklaşımı kabul etmemektedir. Aynı konumdaki insanların farklı muamelelere tabi tutulmaları Kirişçi nin aktardığına göre ABD Göçmen Komitesinin de dikkatini çelmiş ve İran ve Irak tan gelenler, Bulgaristan dan gelenlerden daha az mülteci değillerdir demişlerdir (1991, s.549) 2. Bu ayırımın yıl ve köken itibarıyle değerlendirildiğinde mevcut rejime bir tehdit algılamasının olduğu görülebilir. 1980 li yıllar İran İslam Cumhuriyeti nin rejimi dış ülkelere ihraç etme (yayma) ve PKK Kürtçü terörünün başlayıp artma dönemidir. Türkiye açısından İran daki yeni rejim her ne kadar eskisinden daha fazla ideolojik olarak tehlike arz ediyorsa da, Türkiye, komşusuyla mültecilere (bir anlamda rejim aleyhtarlarına) barınak ve dolaylı destek veriyor gibi bir görüntüyle bir çatışmanın içine girmek istememektedir. Bunun yanında, gelenler içinde İran rejimi lehinde Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde propaganda faaliyeti yapanlar da bulunmaktadır. Iraklı mültecilere bakıldığında ise; her ne kadar PKK ile mücadele içinde bulunsalar da gelenlerin, PKK nın sözümona adına mücadele verdiği, Kürt kökenli olması ve PKK nın hedefleri arasında bulunan bağımsızbirleşik Kürdistan kurulması fikrine hizmet edebileceği nedeniyle kafalarda soru işareti bırakmaktadır. Dikkat edilirse gerek İran gerekse Irak kökenli mülteciler, Türkiye nin üniter yapısına tehdit kapsamında ele alınmaktadır. Bulgaristan dan gelenlerle ise böyle bir ilişki kurmak zordur. Peşmergelerle pek çok PKK militanının da sınırdan içeri sızarak yar- 2 Sadece Türkiye değil, ABD de dahil olmak üzere, tüm ülkeler güvenlik gerekçesiyle yukarıda açıkladığımız gibi farklı gruplara farklı davranmaktadırlar. 176

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi dımlar aldığı ve örgütsel eylemler için buraları üs olarak kullandığı zamanın medya organlarında iddia edilmiştir. Bunlara ek olarak Kirişçi (1991), modern Türkiye nin Osmanlı nın Balkanlardaki bıraktıklarına karşı sorumluluk duymasının yanında Türkiye deki Bulgar göçmeni lobisinin de çok kuvvetli olduğunu belirtmektedir. Genel olarak kitleler halinde gelen mülteciler, zaten ekonomik durumu iyi olmayan Türkiye nin üzerine mali yönden de yük olmaktadır. Örneğin, Kirişçi nin 1988 gelen Iraklı göçmenler hakkındaki derlediği rakamlar bunun bir göstergesidir (1991): ilk 5 aylık dönemde sayıları 27.000 ile 60.000 arasında değişen mülteciye 21 milyon ABD Doları para harcanmış ve bunun sadece 1,7 milyon ABD Doları uluslararası kuruluşlardan gelmiştir. Bu dönemde Türkiye nin Fert Başına Milli Geliri (FBMG) 2000 Dolarıdır. Özellikle Kürt mültecilerle ilgili sorunlar, Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında da gerginliğe yol açmaktadır. Avrupalı politikacılar, bu mültecilere gerekli özenin gösterilmediği gerekçesiyle Türkiye yi suçlamaktadırlar. Ancak Türk politikacılar ve medya organları da, haklı olarak Avrupa yı samimi olmamakla suçlamaktadırlar. Çünkü hem Türkiye yi insani yardımı yapmamakla suçlamakta ama ekonomik durumları Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar iyi olmasına rağmen kendileri hiç mülteci almamaktadırlar. Sonuçta Türkiye, buradaki mülteci kamplarına olayları çarpıttıkları gerekçesiyle Avrupalı ziyaretçi almamaya başlamıştır. (Kirişci, 1991) 3. Türkiye ye gelen mülteciler konunun bir yönünü oluştururken diğer yönü de dışarıya sığınan mültecilerdir. Bunlar Türkiye deki değişik zamanlardaki yönetimden memnun olmayanların diğer ülkelere yaptığı sığınmalardır. Bunların küçük bir kısmı gerçek sığınmacı iken büyük bölümü göç alan ülkelerin göçe getirdiği kısıtlama sonucu bu kapıyı zorlayan ekonomik göçmenlerdir (Göksu, 2000). Kirişçi (1991) Avrupa hükümetlerinin kolay iltica vermeyle üçüncü dünya ülkelerinden ekonomik göçmen kabul etmeme arasında tuzağa düştüklerini belirtmektedir. Bu 3 Bu noktada kendi gözlemlerimden birisini de aktarmak durumundayım. Nisan 1991 Irak krizi sırasında İngiltere de televizyonlar mültecileri gösterirken Türkiye de yardım dağıtırken yaşanan kargaşayı vermekte, sonra kendi askerlerinin buraya yardıma gittiğini belirtip onların tam bir düzen içinde yardım dağıtışlarını vermektedirler. Dağıttıkları mallar ise Türk mallarıdır. Daha yeni bir örnek ise İngiltere nin Sangatte mülteci kampının kapılarını yeni gelenlere kapatma kararı almasıdır. Bu kampa gelenler, baskı altında olduklarını İngiltere de dahil olmak üzere dünyanın tanıdığı, Afganlılar ve Iraklı Kürtlerdir. Fransız ve İngiliz İçişleri bakanları bir anlaşmayla geçiş bölgesindeki 5 millik alanı tel örgülerle kapatma kararı almışlardır. (BBC tv teletext 26.9.2002). 177

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ nedenden dolayı Avrupa ülkelerinin göçmen ve mülteci kanunları gittikçe katılaşmıştır. Türkiye de 1970 lerle başlayan iç karışıklık ve 1984 te başlayan PKK terörü insan haklarının gelişmesini önlediği gibi, mülteci politikalarını da belirleyen bir unsur olmuştur. Bu çerçevede 23 Ağustos 1990 da Türkiye, devletin ve vatandaşın güvenliği ve huzurunu bozucu bir durumun olması halinde, hükümetin bazı sorumluluklarından vazgeçebileceğini belirten Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 15. maddesini işleteceğini bildirmiştir. 1990 sonrası özellikle Doğu Blokunun çökmesiyle birlikte buralardan ve dünyanın Türkiye den daha kötü koşullarda ekonomik ve siyasal hayat yaşamak zorunda olan ülkelerinden ekonomik ve siyasal göçmenler Türkiye ye gelmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verileri, 1992 yılında 49.276 olan yabancı sayısının düzenli bir şekilde artarak 1999 yılında 162.229 a yükseldiğini göstermektedir (DİE, 2001). 7. BYKP de belirtilen, Türkiye de önemli miktarda kaçak göçmen olduğunu da hesap edersek gerçek rakam bunun çok üzerindedir (DPT, 1995). Özellikle SSCB nin çökmesinden sonra, buradan epeyce miktarda ekonomik göçmen gelmiştir. Bunlar daha ziyade bavul ticareti adı altında genellikle kısa süreli nüfus hareketleridir. Coğrafi konuma bağlı olarak Trakya ve Karadeniz Bölgesi bu göçün hareket alanıdır. Rus Pazarı adı altındaki pazarlarda, Doğu Bloku ülkelerinden getirilen mallar pazarlanmaktadır. Özellikle Karadeniz Bölgesi için bu geliş gidişlerin ikinci bir yönü vardır ki o da Nataşa olayı dır. Nataşa, Karadeniz bölgesine eski SSCB ülkelerinden seks turizmi için gelenleri anlatan genel bir deyim olmuştur. Nataşalar, 1990 lı yıllarda medyanın gündemini epeyce meşgul etmiştir. Karadeniz de aile parçalanmalarına ve sosyal huzursuzluklara neden olmuştur. Bu çalışmada Nataşaların sağlık yönünden ne derece güvenli olduğuna dair veriler elde edemememe rağmen, yukarıda sağlık konusunda endişeleri yansıtan düşünceler ışığında, böyle bir tehlikenin var olabileceği tahminini yapmak zor olmaz. Çünkü en başta bunlar kayıtlı çalışmadıkları için düzenli sağlık kontrolünden geçmeleri kendi rızalarına kalmış olmaktadır. Bunları pazarlayanların da kaçak çalışma, yaş küçüklüğü gibi nedenlerle onları resmi ortamlardan uzak tutmaları endişelerimizi haklı çıkarabilir. 178

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi 2009 yılındaki dışarıya gidenlerin getirdiği domuz gribinde ilk vaka Ankara Bilkent te yurtdışına seyahat eden bir okul öğrencilerinde görülmüştür. Dışa Göç ve Güvenlik Dışarıya göç denildiğinde ise, 1961 yılında resmen başlayan ve başta Batı Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın diğer ülkelerine 3.5 milyondan fazla vatandaşın ekonomik gerekçeler başta olmak üzere göçü anlaşılmaktadır. Ekonomik gerekçelerin yanında siyasal sığınma talebiyle yurtdışına göçme ikinci sırada yer almaktadır. Haziran 2002 itibariyle yurtdışında, 2 milyonu Almanya da olmak üzere, 3,5 milyonun üzerinde vatandaşımız bulunmaktadır. Yani nüfusumuzun yaklaşık %5 i yurtdışında bulunmaktadır (Göksu, 2002). İkinci Dünya Savaşından sonra, Doğu ve Batı Bloklarını ayıran Berlin duvarının örülmesinden sonra, önce Almanya sonra diğer Avrupa ülkeleri iş gücü ihtiyacını az gelişmiş İspanya, Portekiz, İtalya, eski Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye gibi Güney ve Doğu Avrupa ülkelerinden karşılamaya başladı. Türkler tarihte ilk kez böyle bir sürece işçi olarak katıldılar (Göksu, 2000). İş ve İşçi Bulma Kurumu aracılığıyla giden yasal işçiler yanında illegal olarak gidenler de bulunmaktadır. Öyle ki Gitmez e göre (1989), 1975 yılına kadar giden 1 milyonun yaklaşık olarak 1/5 i illegaldir. Hem Avrupa ülkelerine hem de daha sonra ortaya çıkan Arap ülkelerine başlayan illegal göç bir sektör haline gelmiştir. Pek çok insan işçi simsarlarının eline düşmüş ve yüklü miktarda paralar kaybetmiştir. Yurtdışındaki Türklerin vatandaşlık değiştirmeleri 1990 lı yıllarda ivme kazanmıştır. Örneğin, Alman vatandaşlığına geçen Türk sayısı 1972-1989 arasında 12.580 iken 1999 yılı itibariyle 252.899; Hollanda vatandaşlığına geçenler ise 1989 a kadar 11.277, 1998 itibariyle 157.680 olmuştur (Göksu, 2001). Bu rakamlardaki trendin nüfusun fark edilir bir yekünü vatandaşlık değiştirene kadar süreceği düşünülebilir. Çünkü insanları Türkiye ye çeken vatan sevgisinden başka bir şey kalmamıştır. Üstelik hükümetler göçü önlemeye yönelik bir çaba içerisinde değillerdir. Türkiye ile yurtdışı arasındaki uçurum da çok büyük oldukça insanlar yurtdışına çıkabilmek için kaçak göç, siyasal sığınma, yalancı evlilikler (Göksu, 2000) de dahil olmak üzere her türlü yolu denemektedirler. 179

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ Türk vatandaşı göçmenlerle devletin ilişkisi doğrudan olurken vatandaşlık değiştiren göçmenlerle ilişkiler dolaylı ve gayrı resmi düzeye taşınmaktadır. Onlarla ilgilenme sahip çıkma Türkiye nin uzun vadede uluslararası ilişkilerinde önemli bir husus olarak karşımıza çıkacaktır. Onların Türkiye aleyhindeki faaliyetlerine bulunulan ülkelerin açık veya kapalı destek vermesi ise ikili ilişkileri gerecektir. Örneğin, PKK ve diğer sol terör örgütleri, Kaplancılar ve diğer dinci terör örgütlerine en azından ev sahipliği yapmak ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Göç ve Terör Terörün temel amacı, korku oluşturarak rejimi veya iktidarı değiştirmek ya da yıpratmaktır. İkinci bir amacı ise, kargaşa çıkarmak ve insanları birbirine düşürmek suretiyle ülkeyi zayıf düşürmektir. Ülke politik olarak, rejim olarak zayıfladığı gibi ekonomik ve sosyal olarak da zayıflar. Terörün üçüncü amacı ise, dış müdahaleye imkan hazırlamaktır. Örneğin, Osmanlı nın son zamanlarındaki azınlık (özellikle Ermeni) terörü bu amaçlı terördür. Balkanlardaki isyanların temelinde de yine dış mihraklar vardır. Bazı ülkelerde ise, iktidarın muhalefete gözdağı vermek amacıyla yaptığı terör eylemleri görülebilir. Dış kaynaklı terörde ise, masa başında bir ülkeyi taviz vermeye razı etmek gibi bir amaç da güdülmektedir. Ülkelerdeki, göçmenler de dahil olmak üzere, etnik gruplar bu amaçla kullanılabilmektedirler. Kaynak veya hedef ülkede düşük statüde bulunma, ekonomik sıkıntılar, horlanma, aşağılanma gibi nedenler özellikle gençler üzerinde şiddete yönelik davranışların cazibesini artırmaktadır. Bu bazen ideolojik bir kılıfa da bürünebilir. İnsanlar sosyalist, faşist, fundamentalist aşırı uçlardaki gruplara katılıp eylemler yapabilirler. Göçün terörün nedeni mi yoksa sonucu mu olduğu tartışılabilir. Türkiye de Doğu ve Güney Doğudan göçenlerin bir kısmı terör belasına bulaşmamak için göçmektedirler. Terör aynı zamanda işsizliği de artırmaktadır. Terör yüzünden yatırımcılar bu bölgeleri tercih etmemektedirler. Türkiye de son 20 yıllık dönemde göç olayında üzerinde durulabilecek en önemli konulardan birisi de, özellikle PKK terörünün etkisidir. Cumhuriyet döneminin en kanlı terör olayları, bu dönemde yaşanmış ve bu da göçün önemli nedenlerinden birisi haline gelmiştir. Bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde köylerin boşalması ve/veya boşaltılması olayları bu dönemde yaşanmıştır. 180

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi nin kırsal kesimindeki halk, can emniyeti açısından daha güvenli gördükleri, bölgedeki şehir merkezleri ve batıdaki şehirlere göç etmeye başladılar. Türkiye de göçün ana nedenlerinden olan ekonomik faktörlere bir de terör eklenince bölgeden kitleler halinde göç başlamıştır. Bilgin, Aydoğan ve Güngör ün Van örneği araştırmasında göç nedeni olarak, %51 can güvenliği, %25 devlet baskısı, %24 de PKK baskısını göstermiştir. Yani hepsi can güvenliğine dayanmaktadır (1997). 7. BYKP de terörün toplumsal huzursuzluğa yol açtığı, yeni yatırımları engellediği, mevcut yatırımların ve işletmelerin çalışmasını güçleştirdiği vurgulanmaktadır. Bu da iç göçün hızını kentlerin bu yükü kaldırabilme gücünün üzerine çıkarmakta ve dolayısıyla da kalkınmayı engellemektedir (DPT, 1995). Bu bölgelerde hem devlet güvenliği hem de bölgede yaşayan sivil vatandaşların can güvenliği açısından köylerin boşalmasını devlet teşvik etmiştir. Nedeni farklı olsa da bu göçün Türkiye nin genel kentleşme politikalarına hizmet ettiği söylenebilir. Kentleşme dar anlamda kent nüfusunun artması olarak ele alındığında terör kent nüfusunun artmasını sağlamıştır. Ancak kırsal alanın ekonomik üretkenliği düştüğü gibi kentleşme de sağlıksız bir şekilde gelişmiştir. Bununla birlikte tuvaletsiz, yağmurda akan, derme çatma evlerden; okulu ya da öğretmeni bulunmayan; yeterli sağlık koşullarından mahrum bulunan yerleşim yerlerinden tüm bu olanaklara sahip, alt ve üstyapısı yeterli yerlere göçmek de -nedeni ne olursa olsun- bir kazanım sayılabilir. Kasım-Aralık 1994 teki İktisadi Kalkınma Vakfı nın (İKV) raporunda, 1970 lerle birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde önemli yatırımların yapıldığı, sınır ticaretinin geliştiği, ancak terör nedeniyle yatırımların aksadığı vurgulanmaktadır. Yine aynı rapordaki Körfez savaşı ve Irak a uygulanan ambargonun bölge ekonomisini ciddi şekilde sarsması (YY, ts), bir ülkedeki huzursuzluğun diğer ülkeleri ne şekilde etkileyebileceğine bir örnektir. Temmuz 1991 de Sosyaldemokrat Halkçı Parti ( SHP) Merkez Yürütme Kurulu nun yaptığı bir toplantıda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkını yerleşim yerlerini terke, köylerini boşaltmaya, toplu göçlere neden olan faktörler şu şekilde sıralanmaktadır: Bir yandan insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, demokrasi dışı baskıcı uygulamalar, öte yandan ayrılıkçı 181

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ terör örgütünün baskıları ve ağırlaşarak büyüyen ekonomik ve toplumsal sorunlar (YY, ts, s.25). Gerçekten de göç, çok boyutlu ve çok aktörlü olarak gelişmiştir. Aynı toplantıda Birçok yerleşim birimlerinde olaylara karışmayan yurttaşlar, siyasal düşüncelerinden dolayı ya da ciddiyeti olmayan ihbarlar sonucu gözaltına alınmakta, uzun süreli soruşturmalar geçirmekte, işkence görmektedir (YY, ts, s.30) denilerek insan hakları ihlallerinin göçe neden olan yönüne dikkat çekilmekte ve Sürekli baskı ve can güvenliği endişesi yörede birçok köyün boşaltılmasına yol açmaktadır tespiti yapılmaktadır (YY, ts, s.32). Yapılan bir diğer tespit de Bölge dışına çıkanların yaşayışları, davranışları insanların konuya ırkçı açıdan bakmadığını göstermektedir yargısıdır (YY, ts, s.60). Gerçekten de bu çapta büyük bir göç olayı zaten ekonomik sıkıntılar içerisinde olan vatandaşlar arasında hiçbir kavgaya neden olamamıştır. ANAP lideri Mesut Yılmaz 13 Kasım 1993 tarihli basın toplantısında Güvenlik nedeniyle köyleri boşaltılan ve mecburi göçe tabi tutulan vatandaşlara devletin gerekli yardımı sağlamak zorunda olduğunu belirtmektedir (YY, ts, s.68). İleriki yıllarda köye dönüş projeleri uygulamaya konulmuş ve bu DSP- MHP- ANAP hükümeti zamanında hızlandırılmıştır. Ancak göçenlerin hepsinin geri dönmesi beklenemez. Bölgede güvenlik personeli (asker, polis, korucu) artırılmış ve bunların maaşları ekonomiye katkıda bulunmuştur. Hatta bölgenin terör olayları az olan illeri biraz birikim yapmak için memurlarca şark görevi nde tercih edilen iller olmuştur. Yani terör, bir taraftan bölgeye yatırımların durmasına neden olurken, diğer taraftan devletin bölgeyi memurlar için cazip kılma gereğiyle verdiği ek tazminatlarla özellikle esnaf açısından ekonomiyi canlandırmıştır. Terör- göç ilişkisinde meselenin bir yönü can emniyeti kalmayan insanların kırsal bölgelerden kentlere göçmesi, diğer yönü ise göç nedeniyle nüfusu hızla artan ve temel ihtiyaçları karşılayamayan kentlerin radikal akımları ve terörü beslemesidir. Tezcan (2000), 1980 sonrası hızla kırsal kesimden göç alan şehirlerde göçmenlerin kent yaşamına uyum sağlayamadıklarını; gerilim ve kimlik sorunları yaşadıklarını; sonuçta da radikalizme, şiddete ve teröre kaydıklarını belirtmektedir. Terör, sadece iç göçte değil dış göçte de etkili bir unsur olarak kendini göstermektedir. Gerek 1970 lerin sağ-sol çatışmaları, gerekse 1984 sonrası PKK terör olayları, epeyce bir yurttaşımızın yurtdışına çıkmasına 182

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi neden olmuştur. Bir kısım ekonomik göçmenin siyasal sığınma kanalını kullandığı görülmüştür (Göksu, 2000). Örneğin, 1980 askeri darbesi ile Kürtçülük hareketinin öncüleri yurt dışına kaçmışlar ve orada Kürtlere baskı yapıldığı propagandasını yapmaya başlamışlardır. Yapılan propaganda yıllardır zaten Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhindeki ayrılıkçı hareketleri açık veya kapalı olarak desteklemiş olan Batıda ilk başlarda tutmuş ve Türkiye den gelip Kürt olduğunu söyleyip siyasal sığınma isteyenleri Avrupa ülkelerindeki hükümetler kabul etmiştir. Bu propagandanın, örneğin, Almanya nın işçi alımını durdurması karşısında yurt dışında yaşamak için bir bahane olduğunu ve asıl nedenin ekonomik olduğunu anlayan Alman hükümeti, siyasal sığınma başvurularını reddetmeye başlamıştır (Simpson, 1984). Abadan-Unat, bunlara haklı olarak, Alman anayasal düzeninin sağladığı iltica hakkını kullanarak, arka kapıyı zorlayan ekonomik göçmen lerdir demektedir (1986, s.2). Range de sığınma için başvuranların sadece %5 inin gerçek olduğunu vurgulamakta ve bunun Alman halkının tepkisine neden olduğunu söylemektedir (1993). Ev sahibi ülkelerinin tepkisini çeken bir başka durum ise göçmenlerin ülkelerindeki etnik, siyasal, dinsel çatışmaları bulundukları ülkelere taşımalarıdır (Tütüncü, 1998). Diğer taraftan sosyal ve siyasal nedenlerden dolayı ülkelerini terketmiş/terketmek zorunda kalmış olanlardan zaten devletle, rejimle ya da hükümetlerle sorunlu oldukları için lehte lobicilik beklemek boşunadır ve nitekim aleyhte faaliyette bulunmaktadırlar. Aktif bir şekilde hem ülkeler arasında hem de yurtdışındaki Türk vatandaşları arasında Türkiye aleyhinde faaliyetleri organize etmektedirler. Terör faaliyetlerine dış ülkeler nezdinde destek vermekte, terörün uluslar arası desteklenmesine zemin hazırlamaktadırlar. Teröristler, bir şekilde yurtdışına çıktıklarında siyasal sığınma isteyebilirler. Ev sahibi ülkenin bu harekete bakışı, kişinin mülteci olarak kabul edilip edilmeyeceğini belirlemektedir. Bazı ülkeler terörist grupları kendi siyasal görüşlerine göre ve olayı özgürlük savaşçısı, siyasal düşünce özgürlüğü çerçevesinde değerlendirebilmektedirler. Örneğin, PKK kendini KADEK olarak değiştirene kadar pek çok ülke onu terör örgütü saymamıştır. Ölmüş bir örgütü lanetleyerek, yerine sadece isim değişikliği ile geçen bir örgütü lanetlememek, yasaklamamak hiç bir şey olmasa bile manevi ve politik desteği göstermektedir. Sabancı suikasti sanığı Fehriye Erdal da Belçika tarafından Türkiye ye iade edilmemektedir. 183

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ Bazı ülkeler Türkiye aleyhindeki faaliyetlere kendi ülkelerinde serbestçe yaşama imkânı vermektedirler. Önceden Suriye nin PKK ya karargâh ve kamp yeri, Irak ve İran ın kamp yeri, Yunanistan, Batı Avrupa ülkeleri (başta Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya olmak üzere) ve Rusya nın serbest çalışma ortamı sağlamaları; İran ve Avrupa ülkelerinin gerek sol gerekse dinci örgütlere değişik düzeylerde destek vermeleri bu faaliyetlere örnektir. Sonuç Dünya kamuoyunun 1989 a kadar olan soğuk savaş nedeniyle, askeri güvenliğe olan dikkati bu tarihten sonra askeri olmayan global ve bölgesel güvenliğe çevrilmiştir. Ekonomik göç ve mülteci akınının yarattığı güvenlik bunun içinde özel bir öneme sahiptir. Göç, hem ülkelerin güvenliğini siyasi, sosyal vb bakımlardan tehdit ederken, hem de bireylerin (göçmen ve yerli halkın) bireysel güvenliğini tehdit etmektedir. Kent nüfusunun hızla artması anlamında kentleşme Türkiye de özellikle göçe bağlı olarak gelişmektedir. İnsanların yerleşik hayatlarından, kültürlerinden kopmaları; yeni yerlerinde ekonomik ve sosyal sorunlar yaşamaları onları suça, dolayısıyla da terör suçuna itebilmektedir. 184

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi Kaynakça Abadan-Unat, N. (1986). Türk Dış Göçünün 24 Yıllık Bilimsel Bilançosu, 1960-1984. N.Abadan-Unat ve N. Kemiksiz (Eds), Türk Dış Göçü 1960-84 Yorumlu Bibliyografya, ss.1-57, Ankara: AÜSBF & BYYO. Akarsu, Bedia, (1984). Felsefe Terimleri Sözlüğü. Ankara:Savaş Asayiş Dairesi Başkanlığı (EGM). (2007). Toplum Destekli Polislik: Hizmet Standardı ve Kılavuz Belgeleri. Ankara: Emniyet Genel Müdürlüğü Yayınları Bilgiç, V.K. (1998.) Yerel Yönetimler. Ankara: Yirmibirinci Yüzyıl Yayınları Bilgiç, V.K. (2005) Yönetim ve Güvenlik. Ankara: Seçkin DPT. (1995). Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı. Ankara: DPT. DPT. (2000). Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001-2005. Ankara: DPT. DPT. (2006a). Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013. Ankara: DPT. DPT. (2006b). Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013: 2007 Yılı Programı. (2006). Ankara: DPT Yayınları Erkal, M. (1995). Sosyoloji (Toplumbilimi) (6.Bas.). İstanbul: Der Yayınları Eryılmaz, B. (1992). Tanzimat ve Yönetimde Modernleşme. İstanbul: İşaret Yayınları Gitmez, A. (1989). Turkish Experience of Work Emigration: Economic Development or Individual Well-being. Yapı Kredi: Economic Review, 3 (4), 3-27. Göksu, T. (2000). İşçilikten Vatandaşlığa: Almanya daki Türkler. Ankara: Özen Yayınları Göksu, T. (2001). 21. Yüzyılın Eşiğinde Türk Dış Politikası. İ. Bal (ed.), Türkiye nin Dış Göç Politikası, ss.103-114. İstanbul: Alfa. Göksu, T. (2003). Göç Politikası. T. Göksu, H.H. Çevik ve A. Baharçiçek (Eds.), 1980-2003 Türkiye nin Dış, Ekonomik, Sosyal ve İdari Politikaları, ss.335-370, Ankara: Siyasal Göksu, T. (2004). Türkiye de Kentleşme ve Güvenlik Hizmetleri: Demografik Bir Yaklaşım. Uluslararası İç Güvenlik Yönetimi Konferansı, 22-23 Ocak 2004 Ankara, Polis Akademisi. 185

TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ Göksu T., & Bahar, H.İ. (2005). Nüfus, Göç, Kentleşme ve Çevre. H.İ. Bahar (ed.) Sosyoloji, ss.265-292. Ankara: Usak Yayınları. Görmez, K. (2003). Çevre Sorunları ve Türkiye. Ankara: Gazi Kitabevi Yayınları. Görmez K. (1997). Kent ve Siyaset. Ankara: Gazi Kitabevi Yayınları. Hintjens, H.M. (1992). Immigration and Citizenship Debates:Reflections on Ten Common Themes. International Migration, XXX (1), 5-18. İsbir, E. (1991). Şehirleşme ve Meseleleri. Ankara: Gazi Büro Yayınları. Keleş, R. (1990). Kentleşme Politikası. Ankara: İmge Kitabevi. Keleş, R. (1984). Kentleşme ve Konut Politikaları. Ankara: SBF Yayınları. Kirişçi, K. (1991). Refugee Movements and Turkey. International Migration, 29 (4), 545-560. LPACD (Leicester Partnership Against Crime and Disorder) Newsletter, October 2000. Lohrmann, R. (2000). Migrants, Refugees and Insecurity. Current Threats to Peace. International Migration, 38 (4), 3-22. Range, P.R., (1993). Europe Faces an Immigrant Tide. National Geographic, 183 (5), 94-126. Samuel, T.J., & Faustino-Santos, R. (1991). Canadian Immigrants and Criminality. International Migration, XXIX (1), 51-76. Simpson, A.K. (1984). The Migration Reform And Control Act: Immigration Policy and the National Interest. University of Michigan Journal of Law Reform, 7 (2), 147-164. Tezcan, M. (2000). Sosyo-Kültürel Değişim Sürecinde Türkiye deki Gençlik. Türkiye ve Avrupa da Gençlik. Ankara: Türk Demokrasi Vakfı ve Konrad Adenauer Vakfı. The Muslim News, 30 Ağustos 2002. Tolan, B. (1991). Toplumbilimlerine Giriş. Ankara: Adım Yayınları. Tonry, M. (1997). Ethnicity, Crime and Immigration. Comparative and Cross-National Perspectives, Chicaga: University of Chicago Press. 186

Kentleşme ve Göçün Teröre Etkisi Tütüncü, M. (1998). Cumhuriyetin 75.Yılında Batı Avrupa Türkleri. Yeni Türkiye, 4 (2), 1454-1463. Y.Y. (Yeni Yüzyıl). (tarihsiz). Türkiye ve Güneydoğu. Yeni Yüzyıl Kitaplığı, Türkiye nin Sorunları Dizisi-3. 187

188 TERÖRÜN SOSYAL PSİKOLOJİSİ